Kapanan şirket sayısı martta yüzde 12.3 arttı
Mart ayında 9.885 şirket açılırken, 3.140 şirket kapandı. Şubata göre kurulan şirket sayısı yüzde 8.3, kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 11.1, kurulan kooperatif sayısı yüzde 1.1 oranında azaldı. Aynı dönemde kapanan şirket sayısı yüzde 12.3, kapanan kooperatif sayısı yüzde 55.3 oranında arttı.
Kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 18.8 oranında azaldı. 2025’in ilk 3 ayında ise 2024’ün ilk 3 ayına göre kapanan şirket sayısı yüzde 5.6, kapanan kooperatif sayısı yüzde 1 oranında arttı. Aynı dönemde kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısı ise yüzde 12.3 azaldı. Kurulan şirket sayısında yıllık karşılaştırmada yüzde 4.7 azalış oldu.
Source: Haber Merkezi
Öteki gündem
Bundan 25 sene önce Kanal 7 adına görev yaptığım Almanya’nın Frankfurt kentinde bir şey dikkatimi çekerdi.
Havalimanı bölgesinde gözünüzü havaya kaldırdığınızda, bir uçağın piste henüz inmeden, ufukta iniş pozisyonunda olan en az bir uçağı daha rahatlıkla görebilirdiniz.
Yani uçaklar buraya arka arkaya dizili şekilde 7 gün 24 saat iniş yapardı.
“Vay anasına sayın seyirciler” diye içimden geçirdiğimi çok hatırlarım.
Çeyrek asır sonra bundan daha fazlasının bugün İstanbul Havalimanı’nda olabileceği aklımın ucundan bile geçmezdi tabi.
İstanbul Havalimanı, bu yılın Ocak ayında günlük ortalama 1427 uçuşla Avrupa”nın en yoğun havalimanı olarak kayıtlara geçti.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı görevini işine odaklı ve gayet başarılı bir şekilde yürütmekte olan Abdülkadir Uraloğlu’nun İstanbul Havalimanı’ndan aynı anda üç uçağın havalandığı (Bu da Avrupa’da ilk) evvelsi gün verdiği bir başka bilgiyi de aktaralım şimdi:
“Eurocontrol”ün 16 Nisan 2025 tarihli raporuna göre 7-13 Nisan 2025 döneminde havalimanımızda günlük ortalama bin 464 uçuş gerçekleşerek, Avrupa”daki en yoğun havalimanı oldu. Sürekli artış gösteren bu istatistikler ve kırılan rekorlar havalimanımızın gücünü ve potansiyelini ortaya koyuyor.”
MEMLEKETİN YÜRÜYÜŞÜNÜ DEĞİŞTİREN VİZYONER PROJELER
İstanbul Havalimanından aynı anda üç uçağın havalandığı günün 5 gün öncesinde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Antalya’da yine havacılık sektörünün vizyoner projelerinden birinin açılışın yaptı.
Her yıl gelen turist sayısının hızlı bir biçimde arttığı Antalya’da açılışı yapılan yeni iç ve dış hat terminal binalarının (Kamu-özel sektör işbirliğiyle) hizmete girmesiyle Havalimanının yıllık kapasitesi 35 milyon yolcudan 82 milyon yolcuya çıktı.
Bu projenin bir başka özelliği, devletin kasasından bir kuruş bile çıkmadan, 25 yıllık işletme süresi boyunca 8 milyar 555 milyon avroluk (Yaklaşım 370 milyar lira) kira geliri getirecek olması.
Buraya havalimanı mı olur denilen, yapılmadan önceki hali delik deşik şekilde İsviçre peynirine benzeyen İstanbul Havalimanı da yine devletin cebinden hiç para çıkmadan 10 milyar avroya inşa edilmişti.
Dahası orada da 25 yıllık hizmet süresi boyunca 26 milyar avro (Yaklaşık 1 trilyon 130 milyar lira) buradan gelecek kira geliri ve garanti fazlası ile yine cebe girecek.
Türkçe’de “İnsanın yürüyüşü değişir” diye bir tabir vardır.
Türkiye AK Parti hükümetleri döneminde kalkınma alanında yaptıklarıyla gerçekten de ülkenin yürüyüşünü değiştirdi.
Son bir haftaya sığdırılan ve ‘Öteki Gündem’ diye nitelendirebileceğimiz alana giren üçüncü bir gelişme daha oldu.
305 BİN KİŞİYE İŞ İMKANI, EKONOMİYE YILLIK 30 MİLYAR LİRA KATKI SAĞLAYACAK SULAMA PROJESİ
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önceki gün uzaktan bağlantıyla tarım alanında son derece stratejik değeri olan bir başka projenin başlangıç vuruşunu yaptı.
Neydi o proje?
Türkiye’nin en büyük sulama projesi olan Silvan Tüneli projesi.
Bu proje tamamlandığında, 330 bin futbol sahasına tekabül eden 2 milyon 350 bin dekar arazi suyla buluşacak.
305 bin kişiye istihdam sağlayacak olan bu dev proje ile kuru tarıma göre verimde 2-3 kat artış yaşanacak ve yılda 30 milyar lira ilave katkı sağlayacak.
Son bir haftaya sığdırılan kıymetli kalkınma projeleri bunlar.
SAĞLIKTA HELİKOPTER AMBÜLANS HİZMETİNİN RUTİNLEŞMESİ…
Bundan üç ay kadar önce doğup büyüdüğüm topraklardan Taşkent/Konya beni telaşlandıran bir telefon aldım.
Annem rahatsızlanmış, ambülansla komşu ilçedeki (Hadim) devlet hastanesine götürülmüştü.
Doktoruna ulaştığımda beni daha da telaşlandıran bir haber aldım.
“Anneniz küçük küçük kalp krizi geçiriyor, o nedenle ambülans helikopterle Konya’ya Selçuk Tıp Fakültesi’ne sevk ediyoruz” dedi.
Ambülansla 1 saat sürecek yol, helikopterle 20 dakikada alınabiliyordu.
Şöyle bir cümle ile meselenin altını çizelim:
Küçük bir ilçenin, donanımı güçlü olmayan bir devlet hastanesinde görev yapan bir doktorun kalp krizi geçirdiğinden şüphelendiği bir hastası için ambülans helikopter çağırmayı, rahatça erişilebilir bir yöntem olarak görebilmesi…
Böyle şeyler rutine dönüştüğü için kıymeti fark edilmeyebilir ancak biraz gerilere gidip birkaç on yıl önceki hallerimiz hatırladığımızda bu gelişmelerin kıymeti anlaşılabilir.
Yeni olan ve ülkenin yürüyüşünde başka şeyleri de değiştiğini gösteren asıl mesele bu.
Sonra şöyle oldu:
Ben Ankara’dan Konya Selçuk Tıp Fakültesi için yola çıktım.
Hastaneye vardığımda, hayatında ilk defa böyle bir vesile ile helikoptere binen annemin yatışı yapılmış, gerekil acil müdahaleleri yapılmış, durumunun hayati bir tehlike arz etmediği anlaşılmıştı.
Bunun verdiği moralle kendisine takıldım.
“Anne” dedim.
“Bak, helikoptere de bindin bu sayede”
Annem, “Kemerle bağladılar, yattığım yerden geldim, bir yer göremedim” diye mukabelede bulundu.
Mehmet Acet / Haber7
Source: Mehmet Acet
Patent konusunda Türkiye ne durumda?
Bilgi ve teknoloji çağının en güçlü göstergesi artık ne yer altı kaynakları ne yüzölçümü ve nüfusun çokluğu. Günümüzde, ülkelerin gerçek gücü, inovasyon kapasitesi ile ölçülüyor. Bu kapasitenin en somut verisi, ülkelerin ürettiği ‘ faydalı model’ patent sayıları ile önem kazanmaktadır.
Üretilen her patentin, ekonomik değere dönüşmediğini, patentlerin değere dönüşmesinin ancak ekonomiye ve sanayiye entegrasyonu ile sağlandığını dünya örneklerinden de biliyoruz. Bu yüzden bugün, yalnızca sayılarla değil, o sayıların refaha ve kalkınmaya etkisiyle ilgilenmek zorundayız.
Bilgi ve teknoloji çağında ülkelerin kalkınma düzeylerini belirleyen en kritik unsurlardan biri inovasyon kapasitesi olduğunu görüyoruz. Gelişme ve geliştirmenin önemi her geçen gün dünyada artmaktadır bunun temel göstergelerinden biri de üretimin çeşitlenmesi, tüketimin ve rekabetin bir sonucu olduğu görülmektedir.
İnovasyonun ve faydalı patent sayılarının artışının önemi ise ülkeler için vaz geçilmez hale gelmiştir. Patentler, bir buluşun koruma altına alınmasını sağlayarak hem ekonomik değer yaratıyor hem de girişimciliği ve rekabeti teşvik ediyor. Özellikle faydalı model başvuruları, daha pratik ve hızlı ticarileştirilebilen buluşların önünü açtığı, dünyada ve Türkiye’de faydalı patentlerin üretim düzeyini, ekonomiyi, refahı ve kalkınma üzerindeki etkilerini yükselttiğini gelişmiş ülkelere baktığımızda görebiliyoruz.
Birçok ülkede patent sayılarının çok olduğu görülüyor ancak patentlerin değeri, faydalı ve ekonomiye uyarlanması ile değerlendirilmektedir. Gelişmiş ülkelerde patent sayılarının miktarının değeri faydalı patent sayılarıyla ölçülüyor.
Dünyada milyonlarca patent başvurusu yapılıyor, bu başvuruların ne kadarı işe yarıyor? Faydalı model, yani pratikte ticarileşebilen, üretime ve ihracata katkı sağlayabilen patentlerin sayısı, ülkelerin kalkınma düzeyinin bir göstergesi.
Gelişmiş ülkeler, bu farkı çok önceden keşfetti. ABD, Almanya, Japonya, Güney Kore ve Çin, Bu ülkelerin yalnızca patent üretmediğini, aynı zamanda bu patentleri ekonomiye entegre ederek üretimlerini arttırdıklarını görüyoruz.
Patentlerin faydalı oluşlarının kıstası ise sanayiye ve ekonomiye ne kadar entegre edilebilir oluşuyla ölçülüyor. Kısaca, patent sayının fazlalığı aslında çok şey demek değil.
Patent üretiminin gelişen dünyada stratejik önemi olduğunu görüyoruz. Ülkeler inovatif bir bakış açısına sahip olduğunu, gelişmelere ve yeniliklere açık olduğunu en ideal şekilde patent üretim rakamlarıyla ortaya koyabiliyorlar. Ürettikleri patent miktarlarının sayısından çok ekonomiye dönüştürdükleri faydalı patent sayıları ile gelişmişliklerini ve refahlarını arttırabilmektedir.
Son yıllarda Çin, faydalı model başvurularında açık ara dünya lideri konumuna ulaştığı görülüyor. Sadece 2022 yılında Çin’de yapılan faydalı model ve patent başvuru sayısı 2 milyonu aşmıştır. Almanya, Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler de yüksek başvuru oranları ve başarılı ticarileştirme oranları ile dikkat çekmektedir. Bu ülkelerin sadece koruma değil, aynı zamanda inovasyonun teşvik edilmesi ve ekonomik büyümeye entegrasyonu için patent üretimini stratejik bir araç olarak kullanmaktadır.
Dikkat çeken ayrıntı ise, Çin, 2003 yılında 2.000 olan faydalı model başvurusunu, 2021 yılında 1,4 milyona çıkardı. 2022’de bu rakam 2 milyonu aştı. Bu sayıların tek başına bile ABD’nin, Çin ürünlerine %145 vergi uygulama kararı alması ekonomik korkusunu ve endişesini açıklamaktadır.
Çin”in bu stratejisi, artık dünyada “üretilen fikirlerin” değil, ticarileştirilen fikirlerin konuşulduğu yeni bir çağın habercisi olduğunu anlıyoruz. Yakın gelecekte dünya ekonomik dengelerinin Çin ve diğer bilgiyi üreten ve faydalı patentlere çevirebilen ülkeler lehine radikal şekilde değişeceğini göreceğiz.
Türkiye ve Faydalı model patent üretimi:
Türkiye’de faydalı model başvuruları, son 10 yılda artış eğilimi göstermiş olsa da gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında halen oldukça düşük seviyededir. TÜRK PATENT verilerine göre 2023 yılında yapılan faydalı model başvuru sayısı yaklaşık 4.500 civarındadır. Başvuruların önemli bir kısmı sanayi bölgelerinden ve üniversitelerden gelmektedir. Ancak başvuru sayısındaki artış, ticarileştirme oranlarına yansımadığını görüyoruz. Patentlerin büyük bölümü ekonomik değere dönüşememektedir.
Patent üretmek önemli, ancak yeterli değil. Asıl mesele, bu buluşların üretime dönüşebilmesi. Bugün ülkemizde birçok patent dosyası, ne yazık ki raflarda kalıyor. KOBİ’ler patentin değerini tam kavrayamıyor, girişimciler finansmana ulaşmakta zorlanıyor, devlet destekleri yetersiz kalıyor ve bürokratik süreçler motivasyonu azaltabiliyor.
Patentler ve özellikle faydalı modeller, ülkelerin teknolojik bağımsızlığı, dış ticaret dengesi ve istihdam artışı gibi birçok alanda doğrudan etki yaratmanın yanı sıra, katma değerli üretimin artmasına ve kişi başına düşen milli geliri yükseltmekte, ihracatı çeşitlenmekte, yerli üretimi teşvik ederek dışa bağımlılığı azaltmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde patentler, bireysel olmaktan çok kollektif çalışmalarla ortaya çıkmaktadır. Özellikle ABD’de bu konuda üniversiteler ve büyük AR-GE kuruluşları ile Üniversite-Sanayi iş birliğinin yoğun çalışmasıyla oluşturulduğu görülüyor. Bu konuda örnek olması için ABD / MIT (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) ve diğer ABD üniversitelerinin önemi ve destekleri bilinmektedir.
Bunu başarmanın yolu, bireysel patent üretiminden çok kollektif patent üretiminin teşvik edilmesi, bilimin ve bilginin üretilmesi ve devletin bu konuda savunma sanayinde olduğu gibi desteğini vermesi gerektiğini düşünüyoruz.
Türkiye’de Üniversite ve sanayi iş birliği henüz istenilen düzeyde olmadığı üretilen patent sayılarından da anlaşılmaktadır. Bu etkinin arttırılması için bir dizi çalışmanın yapılması gerektiği, bunlardan özellikle kobilerin patentin öneminin tam kavrayamaması sayısı az olmasa da ortaya çıkan patentlerin piyasada ürün olarak yer alamaması , girişimcilerin ve patent sahiplerinin finansman sorunları ve desteklerin yeterli olmaması ve bürokratik süreçlerin fazlalığı istenen neticenin alınmasını engelliyor.
Ülkelerin ve özellikle ülkemizde bu kısır döngüyü kırmak adına devlet bu konuda uzman kadroları oluşturmalı kayda değer patentlerin desteklemek incelemek iç ve dış piyasada ürün olarak yer alabilmesi için maddi destekleri ve fonları sağlamalıdır. Bunlara ilave olarak AR-GE teşviklerini, vergi indirimlerini kamu ihalelerinde yerli patent ürünlerine öncelik vermelidir.
Kısaca, Patent üretimi ve sanayiye entegrasyonunun savunma sanayimiz kadar önemli olduğu hatta daha önemli olduğu unutulmamalıdır.
Bir başka araştırma sonucu ve verilerinde ( https://gossipdergi.com/gectigimiz-yilin-avrupa-patent-endeksi-bize-ne-anlatiyor/)
‘’2022 yılında yapılan Avrupa Patenti Başvurularında Türkiye’nin durumu
değerlendirildiğinde, 2021 yılında Türkiye’den yapılan Avrupa Patenti başvuru sayısı 735 adet iken 2022 yılında bu sayının azaldığını ve başvuru sayısının 542 olarak kaydedildiği anlaşılıyor. Toplam 193.460 adet patent başvurusunun yapıldığı 2022 yılında Türkiye’den yapılan başvurular tüm başvuruların sadece %0,28’ini oluşturması durumun ciddiyetini gösteriyor.
Bu veriler içinde Türkiye’den yapılan en çok başvuru Farmasötik, termal işlemler, Tüketici ürünleri, Tıbbi teknoloji, ulaşım, taşımacılık konularında olmuş ancak teknolojinin lokomotifi olan yarı iletken alanında ise hiç başvurunun olmaması ise hayli düşündürücü.
Kuluçka merkezleri :
Diğer yandan Kuluçka merkezlerini yaygınlaştırarak, patent geliştirilmesinin arttırılmasını desteklemek, kurumsal yapılar veya programların yaygınlaşmasını sağlanmalıdır.
Bu konuda ülkelerin kıyasıyla rekabet ettikleri görülmektedir, bu yarışta geri kalan ülkelerin refah ve kalkınmadaki payları veya sorunları çoğalarak devam etmekte ve diğer ülkelerin pazarı haline gelmektedir.
5 Kasım 2024 te Our World in data’da yayınlanan PCT verileri:
https://ourworldindata.org/data-insights/china-is-the-largest-contributor-to-global-patent-applications-substantially-ahead-of-other-countries
https://www.wipo.int/export/sites/www/pressroom/en/documents/pr-services2024-annexes.pdf#page=1
Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü”nden (WIPO) alınan bu verilere göre, sıralamadaki ülkelere baktığımızda ortaya çıkan tablo ülkemiz adına pek de olumlu gözükmüyor.
Bu yarışta 2001 yılı esas alındığında ABD 300.000 / Japonya 280.000, / G. Kore 200.000 adet olmak üzere, Almanya ve Hindistan’ın 200.000 adetin altında patent aldığı görülmektedir.
Peki ülkemizdeki patent ve faydalı patent üretimi sanayiye ve ekonomiye yansıyan sayıları ne?
Türk patent ve marka kurumu ve Dünya fikri mülkiyet göstergeleri raporuna verilerine göre;
Ülkemizde her yıl yaklaşık 9 bin patent baş vurusu yapıldığı bunların içinden faydalı model başvurularının 6 kat artarak 5.502 adet’e ulaştığı belirtilmektedir. Peki bu yeterli midir? Diğer ülkelerle olan makasın hala kapanmamasının nedenlerini de aramamamız gerekmez mi? Çin ve diğer ülkeler bunu nasıl başarıyor? Aslında bu sayıların önemi elbette yadsınamaz ancak sanki bize bir şeyler söylemiyor mu ?
Patent sayılarının önemi fazlaysa, Refaha ve Kalkınmaya etkisi bu kadar doğrudan etkili oluyorsa bu sayıları neden logaritmik olarak arttıramıyoruz? aslında soru tam da bu değil mi? Elbette bu sorunu ancak devletin ilgili birimleri çözecek etkili yöntemleri hayata geçirecek tedbirleri, destekleri ile sağlayacaktır.
Bu sayıların ne anlam taşıdığını mukayese etmek ve ölçebilmek için Dünya ölçeğindeki üretilen patent sayıları önemli hale geliyor. Dünya fikri mülkiyet örgütü 2023 yılında yayınladığı raporda toplam patent müracaat sayısını 3,5 milyon olarak bildiriyor.
Bu sayının içinde ve 2 milyona yaklaşan Çin’inin patent sayıları ise bize yakın gelecekte Çin’inin sanayi ve ekonomide hangi güce ulaşacağını anlatıyor. Bu verilerin ve sayıların büyüklüklerini ülkemizde üretilen patent sayıları ile mukayese etmeliyiz.
Tüm verilere baktığımızda Ülkemizde üretilen faydalı patent sayılarının artış eğiliminde olması sevindirici, ancak bu patentlerin nitelikleri ve niceliklerinin arttırılması, ekonomiye ve sanayiye dönüşmesi, diğer gelişmiş ülkelerin patent sayıları ile rekabet edebilmesi gerekmektedir.
Patent sayılarının sadece rakam olmadığını bilmeliyiz. Onlar ülkemizin üretkenliğini, gelişmişliğini ve yarınlara dair vizyonumuzun göstergesi olacaktır. Eğer kalkınmak istiyorsak, artık şu soruyu sormalıyız, bu sayıları logaritmik olarak neden her yıl artıramıyoruz?
Devletin bu süreci bir “yatırım alanı” olarak görüp gerekli adımları atması bize başarıyı getirebilir.
Patent üretimi, artık geleceği belirleyen en güçlü enstrümanlardan biri. Biz ne kadar üretir ne kadar ticarileştirirsek; o kadar güçlü, bağımsız ve müreffeh bir ülke olabiliriz.
Bu konuda, ülkemizin regülasyonları gerekli tedbirleri, teşvikleri, vergi ve benzeri muafiyetleri düzenlemesi ve bilgiyi üretmek için gerekli destekleri sağlaması temennimizdir.
Muzaffer Şafak / Haber7
Source: M Yazilari