Görsel Sanatlar Bülteni – Hayal ve Gerçek Arasındaki Dans

Gizem zihni harekete geçirir

“GÖKKUŞAĞINDAKİ renkleri sayabilir misin?” diye fısıldadı iç sesi… Soru mu bu? Evet… Sayabilirim dedi ve duraksadı. Kekeledi bir süre… İstese de kelimeler çıkmıyordu. Dili bir el tarafından tutulmuştu belki de… Kim bilir? Yutkunsa da bir işe yaramadı. Aklında söyleyecek bir şey yoktu. Düşünmek istese düşünemiyordu… Zihni bloke olmuştu. Az önce yazdığı harflerin kanatlanıp uçtuğu gibi zihnindeki her şey birlikte uçup gitmişti… Bir süre bekledi… İç sesinin hiddetlenebileceği korkusuna kapıldı. Cevap vermeliydi. Üzgünüm…Emin değilim ve hatta bilmiyorum. Emin olduğun bir şey var mı, ismini hatırlıyor musun? Az önce aklımdaydı, o da uçup gitmiş… Kafam çok karışık… Aklımdaki her şey kaybolmuş gibi hissediyorum… Kendimle ilgili hiçbir şey hatırlamıyorum… Kimim ben… Ne yapacağım ben şimdi? Öncelikle ruhunu bulup dönmeye ikna etmelisin… Ahhh keşke… Ben ikna olursam ruhum da ikna olur… Hayır hayır… O eskidendi… Ruhun ve bedenin uyumluydu. Çok farklılaştınız ve hatta yabancılaştınız… Uçup gitti, kaçtı belki de. Onun da mantıklı yollarla ikna olması gerekiyor… Şimdiye kadar yaşadıklarım mantıklı mıydı sanki? Ben mantık göremedim… Hep çizgi dışı olaylar… Alıştığımızın dışında. Bilmediğimiz olaylar gördük. Hangisi doğru? Senin bildiklerin mi yoksa yaşadıkların mı? Bilmiyorum… Öğrenmenin yolu var ama… Nedir? Meraklanması iyiye işaretti. Gizem, zihni harekete geçirir ve sorgu başlar. Sorgu başlarsa sonuç ve hakikat bir araya gelir.OYUNA PALDUR KÜLDÜR GİREN BİR OYUNBOZAN ‘MEHMET SİNAN KURAN’ GEÇTİĞİMİZ cumartesi günü CerModern’in 15’inci kuruluş yıl dönümü etkinliği vardı. Türkiye’de ilk sürdürülebilirlik raporu hazırlayan müze olma özelliği, gecede okunan manifestoyla duyuruldu. Nefis bir açık büfe ve şahane gösteriler izleyicileri mest etti. Ben geceye biraz erken gittim. Sevgili arkadaşım Dilek Karaaziz Şener, küratörlüğünü Burak Fidan’ın yaptığı, Mehmet Sinan Kuran’ın 6 Mayıs’ta başlayan “Post Narrative” isimli sergisini izlememi önermişti. Sanatçı için “mütevazı” eserler için “heyecan verici” ifadelerini kullanmıştı. İyi ki de gitmişim, yoksa bu denli yaratıcı ve gizemli bir anlatının içine giremeyecektim. Her resim, her figür ve her heykelde derin bir hikâye var. Aslına bakarsanız sanatçı sizin önünüze görüntüyü koyunca bir anlamda zihninizi tetikliyor. Alışageldiğiniz hayal dünyanıza çomak sokuyor da denebilir. Bir anda farklı bir boyuta doğru seyahate çıkıyorsunuz. Gizemli, fakat nefes kesici bu duygular yumağında yeni dünyanızı ya da yeni kendinizi keşif yolculuğu, benliğinize sınırsız hazlar veriyor. Eskisi gibi donuk, yapay ve duygudan yoksun hayaller kurmayacağınız bir dünyada olduğunuzu kavrıyorsunuz. 15 Haziran’a kadar sürecek sergiyi ruhunuza mutlaka gezdirmelisiniz.‘SÜT HELVASI’NA BAYILACAKSINIZBALGAT, Ziyabey Caddesi’ndeki “Zeliha Közde Boşnak Mutfağı” benim Ankara’daki gözde lezzet noktalarının başında gelir. Ağabey Ramazan ve kardeşi Raşit Usta’nın pişirdikleri her şey mükemmel dersem abartmış olmam. Boşnak böreği, Boşnak mantısı, kavurma, köy tavuğu olması gerektiği gibi közde pişiyor. Epeydir uğramıyordum… Yeni neler var diye gittim ki, köz ateşinde pişmiş Pekin ördeği yeniydi ve göz kırpıyordu ama ne yazık ki toktum. Bir daha ki sefere gidip yemeye kendime söz verdim. Üzeri közde yanmış “Süt helvası”nın tepsideki duruşu davetkâr ve etkileyiciydi. Etkilendim bende… Ankara’da maalesef özenle yapılmış, lezzeti yerinde doğru dürüst sütlü tatlı yapan yer yok gibi bir şey. Ramazan Usta Boşnaklara has bu helvayı tezgâha koymakla yüreğime su serpti. Zeliha’ya, sadece süt helvası yemeye bile gidilir. Sütlü tatlı seviyorsanız mutlaka gitmelisiniz.MARDİN SOFRASINDA ‘BEŞİ BİR YERDE’Mardinli Şerif Usta’nın, Aydınlıkevler’deki lokantasını daha önce şahane “Sembusek” ile yazmıştım. Balgat, Ceyhun Atıf Kansu Caddesi’nde yenisini açmışlar. Şerif Usta ve ailesi her iki yeri birlikte idare ediyorlar. Yemekler tamamen özgün lezzette ve Mardinli ailenin ellerinden çıkıyor. Geleneksel Mardin yemeklerinin lezzetli olabilmesi için püf noktalarına hâkim olmak gerekir, bu da anneden, atadan öğreniliyor. İçeriğine özen ve doğru malzeme gerekiyor, aksi halde lezzet karmaşıklaşıyor. “Mardin Tabağı” istedim. En sevdiğim beşi bir araya koymuşlar. Tabakta “Sembusek, haşlanmış içli köfte, kızarmış içli köfte, etli dolma ve “Mardin kebabı” vardı. Hepsinin lezzeti doğruydu, tadı Mardin’di, çok beğendim. Ankara’da çok fazla yer yok zaten… Mardin’i tatmak için Şerif Usta’nın yeri uygun, gitmenizi öneririm.

Source: Aziz Devri̇mci̇