ABD Temsilciler Meclisinden hükümetin kapanmasını önleyecek geçici bütçe tasarısına onay
ABD”de federal hükümete 14 Mart”a kadar finansman sağlanmasını öngören bütçe tasarısı, ABD Temsilciler Meclisinde akşam saatlerinde yapılan oylamada, 34 “hayır” oyuna karşılık 366 “evet” oyuyla kabul edildi.
Söz konusu tasarıda, hükümet kurumlarına sağlanacak finansmanın yanı sıra afet yardımı için 100 milyar dolar ve çiftçilere yönelik destek için 10 milyar dolarlık kaynak da ayrıldı.
Uzun müzakereler sonucu Temsilciler Meclisinden geçen tasarıda, ABD”nin seçilmiş başkanı Donald Trump”ın talep ettiği borç limitinin yükseltilmesine ilişkin hüküm yer almadı.
ABD”de cuma gece yarısına kadar hükümete finansman sağlayan mevcut geçici bütçenin süresinin dolmasına saatler kala Temsilciler Meclisinden geçen tasarı, ABD Senatosunda da onaylanması halinde yasalaşması için Başkan Joe Biden”ın imzasına sunulacak.
Trump”ın muhalefeti bütçe müzakerelerinde krize neden olmuştu
ABD Kongresi, 1 Ekim”de başlayan 2025 mali yılında hükümetin finansman yetersizliği nedeniyle kapanmasını önlemeye yönelik ilk geçici bütçe tasarısını eylül ayında onaylamıştı.
ABD Başkanı Joe Biden tarafından imzalanarak yürürlüğe giren geçici bütçe ile 20 Aralık”a kadar hükümete finansman sağlanması öngörülmüştü.
Söz konusu tarihe sayılı günler kala Cumhuriyetçiler ve Demokratlar, hükümete mart ayına kadar finansman sağlanmasını öngören bir bütçe tasarısı üzerinde hafta başında anlaşmıştı.
Ancak Trump, üzerinde uzlaşılan geçici bütçe tasarısını “saçma ve olağanüstü şekilde pahalı” olarak nitelendirerek karşı çıkmış ve Kongre üyelerine tasarıyı reddetme çağrısında bulunmuştu.
Bütçe tasarısını ilk eleştiren isim, Trump”ın, Hükümet Verimliliği Departmanı”na liderlik etmesi için görevlendirdiği Elon Musk olmuştu. Musk, “Trump’ın göreve başlayacağı 20 Ocak”a kadar Kongre”den hiçbir yasa tasarısı geçmemeli.” değerlendirmesinde bulunmuştu.
Trump”ın destek verdiği geçici bütçe tasarısı Temsilciler Meclisinden geçememişti
Trump”ın muhalefeti üzerine Kongre”deki bütçe müzakereleri yoğunlaşırken, hükümete mart ayına kadar finansman sağlanmasını ve borçlanma limitinin 2 yıl boyunca askıya alınmasını öngören tasarı oylamaya sunulmuştu.
Seçilmiş başkan Trump”ın da destek verdiği bu tasarı, perşembe akşamı ABD Temsilciler Meclisi”nde reddedilmişti. Tasarı, Demokratların yanı sıra bazı Cumhuriyetçiler tarafından da kabul görmemişti.
Federal hükümetin kapanması ne demek?
Amerikan kanunlarına göre Kongre, her yıl 1 Ekim”de başlayıp 30 Eylül”de sona eren mali yılın tümüne ilişkin bütçeyi zamanında onaylayamazsa bu gerçekleşene kadar geçen sürenin geçici bütçelerle kapatılması gerekiyor.
Bütçenin onaylanamadığı dönemlerde harcama yetkisini kaybeden federal hükümet, hayati hizmetler dışındaki tüm faaliyetlerine ara vermek zorunda kalıyor.
Bu süreçte, hayati olmayan hizmetlerde görevli kamu çalışanları zorunlu izne çıkarılırken ABD ordusu, istihbarat kurumları, kamu hastanelerinde çalışan doktor ve hemşireler, havaalanları ve hapishanelerdeki güvenlik görevlileri gibi kamu çalışanları görevlerine devam ediyor.
“Hayati personel” kategorisinde yer alan bu çalışanlar, kapanma dönemlerindeki maaşlarını genellikle Kongre yeni bir bütçe geçirene kadar alamıyor.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Yılmaz “Bugünkü kadar enflasyonu konuşmayacağız” diyerek tarih verdi
Yüksek enflasyon vatandaşa zor zamanlar yaşatırken, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz”dan pozitif açıklamalar geldi. Cevdet Yılmaz, 2025 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde TBMM Genel Kurulu”nda konuştu. “DÜNYA ORTALAMASININ ÜZERİNDE BÜYÜDÜK” Türkiye”nin büyümesini devam ettirdiğini ve 2002-2023 döneminde ortalama yıllık yüzde 5,4 civarında büyüdüğünü, aynı dönemde dünyadaki ortalama yıllık büyümenin yüzde 3,6 olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Yaklaşık 1,8 puan dünya ortalamasının üstünde büyümüşüz. Büyük bir başarı. Geçmişle de mukayese etseniz, dünyayla da mukayese etseniz Türkiye ekonomisi daha fazla büyümüş.” dedi. “GELİŞMİŞ ÜLKELERLE ARADAKİ FARKI ÖNEMLİ ORANDA KAPATTIK” Cumhuriyet tarihi boyunca bakıldığında ise büyümenin yıllık ortalama yüzde 4,5 olduğunu kaydeden Yılmaz, “büyüme” konusundaki eleştirilere değindi. Yılmaz, “La ne olacak, 0,9 bir büyüme kaydetmişsiniz geçmişle” yönündeki eleştiriyi anımsatarak, “O “0,9” dediğiniz yıllık büyümenin bu yıl itibarıyla oluşturduğu fark 211 milyar dolar.” dedi. İstikrarlı büyümenin önemine işaret eden Yılmaz, “Bunu hiç küçümsemeyin. Yıllık artışlar, oranlardaki küçük farklar bile uzun vadede çok büyük farklılıklar oluşturabiliyor. İşte, bu sayededir ki Türkiye gelişmiş ülkelerle arasındaki farkı da oldukça önemli oranda kapatmıştır.” ifadelerini kullandı. “TÜRKİYE, 17 ÇEYREKTİR KESİNTİSİZ BÜYÜYOR” Yılmaz, 2024 yılında da istikrar içinde büyümeyi devam ettirdiklerini belirterek, “Bir taraftan bir istikrar programı uyguluyoruz, fiyat istikrarını sağlamaya çalışıyoruz, bir yandan da büyümemizi dengeli bir şekilde, kaliteli bir şekilde sürdürme çabası içindeyiz.” dedi. Türkiye ekonomisinin geçen yıl yüzde yüzde 5,1 büyüdükten sonra, bu yılın ilk üç çeyreğinde yüzde 3,2 büyüme kaydettiğini ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti: “Bu yıl da büyümeye devam ettik. 14 yıldır aralıksız bir şekilde Türkiye ekonomisi büyüyor ve 2024″ü de yıl sonu itibarıyla yüzde 3,5″ler civarında, o seviyeye yakın bir şekilde tamamlamayı öngörüyoruz. Üçüncü çeyrekteki büyümemiz ise yüzde 2,1 oranında. Bu da 17 çeyrektir kesintisiz büyümeyi ifade ediyor ve biz önümüzdeki süreçte istikrar içinde büyümeye devam edeceğiz.” “GELECEK SENE BUGÜNKÜ KADAR ENFLASYONU KONUŞMAYACAĞIZ” Hazirandan itibaren dezenflasyon sürecinin başladığını ifade eden Yılmaz, şunları söyledi: “Enflasyon oranında düşüş süreci başladı. Bugüne kadar, kasım ayına kadar 28 puan enflasyon oranında bir düşüş var. İşte, bu dezenflasyon dediğimiz sürecin getirisi. Önümüzdeki dönemde dezenflasyon sürecinin devam etmesini bekliyoruz ve inşallah gelecek sene bu zamanlar artık 20 küsurlu bir enflasyondan bahsediyor olacağız. Elbette, yine gündemimizde olacak ama bugünkü kadar artık enflasyonu konuşmayacağız, başka meseleleri konuşacağız. Daha sonraki yıllarda ise 2026-2027 perspektifinde ülkemizi yeniden tek haneli enflasyonlara kavuşturacağız, bunda kararlıyız, bunu adım adım hayata geçireceğiz.”
Source: Haberler
ALTINDA SON DURUM: Gram altın ve çeyrek altın kaç TL oldu? Altının fiyatı ne kadar? (21 Aralık 2024)
21 Aralık 2024 Cumartesi günü altın piyasası, küresel ekonomik gelişmelerin etkisiyle dalgalanmaya devam ediyor. Döviz kurlarındaki oynaklık ve merkez bankalarının para politikalarına ilişkin beklentiler, altın fiyatlarında yukarı yönlü hareketleri destekliyor.
Ekonomistler, altının güvenli liman özelliğinin son dönemde yeniden öne çıktığını belirtiyor. Özellikle küresel belirsizlikler ve jeopolitik riskler, yatırımcıları altına yönlendirirken, yıl sonuna kadar altının değer kazanma eğiliminde olabileceği ifade ediliyor.
21 Aralık 2024 Cumartesi güncel altın fiyatları
Gram Altın: Alış 2.968,33 TL / Satış 2.968,73 TLÇeyrek Altın: Alış 4.853,00 TL / Satış 4.951,00 TLYarım Altın: Alış 9.735,00 TL / Satış 9.902,00 TLTam Altın: Alış 19.227,68 TL / Satış 19.605,29 TLCumhuriyet Altını: Alış 19.410,00 TL / Satış 19.728,00 TLAta Altın: Alış 19.828,54 TL / Satış 20.326,96 TLOns Altın: Alış 2.622,74 Dolar / Satış 2.623,08 Dolar
Uzmanlar, döviz kurlarındaki oynaklık ve merkez bankalarının faiz kararlarının altın fiyatları üzerinde belirleyici olacağını vurguluyor. ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz politikalarına ilişkin beklentiler, piyasalardaki dalgalanmaları artırarak altın fiyatlarında hareketlilik yaratıyor.
Yatırımcıların dikkat etmesi gereken noktalar arasında, fiyat değişimlerini yakından takip etmek ve ani hareketlere karşı hazırlıklı olmak yer alıyor. Altın yatırımı yaparken piyasaların genel durumu ve ekonomik göstergeler göz önünde bulundurulmalı.
GÜNCEL DÖVİZ KURLARI: Dolar ve Euro kaç TL oldu? Güncel Dolar/TL, Euro/TL kuru (21 Aralık 2024)Dolar
Source: Dünya Gazetesi
2025 bütçesi TBMM Genel Kurulu”nda kabul edildi
2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edildi.2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi”nin oylamasında 567 oy kullanıldı; teklife 317 kabul, 249 ret ve bir çekimser oy verildi.2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi”nin oylamasında ise 568 oy kullanıldı; teklife 318 kabul ve 249 ret, bir çekimser oy verildi.TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, bütçe hazırlığında emeği geçenlere teşekkür etti.TBMM BAŞKANI KURTULMUŞ, 2025 YILI BÜTÇESİNİN HAYIRLI OLMASINI DİLEDİTBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, TBMM Genel Kurulu”nda kabul edilen 2025 yılı bütçe teklifinin hayırlı olmasını diledi.Kurtulmuş, bütçe görüşmelerinin tamamlanmasının ardından sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, şu ifadeleri kullandı:”2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi”nin tümü üzerinde görüşmelerimizi tamamladık. 2025 bütçesi ülkemize, devletimize ve milletimize hayırlı olsun.
Source: Www.star.com.tr
Borçlanmayı 2024’te yapın
ASKERLİK BORÇLANMASINI 2024 BİTMEDEN Mİ 2025 YILINDA MI YAPMAK AVANTAJLI? 25/07/1982 doğumluyum. Sigorta girişim Temmuz 1999 tarihinde oldu. E-devlet Çalışma Hayatım sayfasına göre prim günlerimi yaklaşık 18 ay sonra tamamlıyorum. Askerliğimi sigorta başlangıcından sonra kısa dönem olarak tamamladım. Son yıllarda sigorta matrahım asgari ücretin 3-4 katı civarlarındaydı. 2024 yılında emekli olamadığımdan ötürü 2025 yılında emekli olanlara oranla daha düşük bir maaş bağlanacak anlaşılan. Eksik prim günlerimi tamamlayıp 2025’te emekli olmak istiyorum. Askerlik borçlanmasını 2024 bitmeden mi yoksa 2025 yılı sonlarına doğru mu yapmak avantajlıdır? Askerlik borçlanmasını tavandan yatırmam durumunda emekli maaşımın düşme durumu var mıdır? (Gökhan C.) Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2025 yılında uygulanacak asgari ücreti belirlemek üzere üçüncü toplantısını perşembe günü gerçekleştirdi. TÜRK – İŞ zam teklifini 29.583 TL olarak açıkladı. TÜRK – İŞ’in teklifi, net asgari ücrette yüzde 74 artış anlamına geliyor. Komisyonda işvereni temsil eden Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) karşı teklifini açıklamadı. Ancak, birçok işveren örgütü asgari ücret zammının yüzde 25’i aşmaması gerektiğini savunuyor. Görüşmeler sonunda asgari ücretin yüzde 30 – 35 oranında artması bekleniyor. Bu durumda net asgari ücret 22.000 – 23.000 TL civarına yükselecek. Asgari ücretin artması Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) ödenen primleri doğrudan etkiliyor. Sosyal sigorta primleri asgari ücrete göre belirleniyor. SGK’ya yapılan askerlik borçlanması, doğum borçlanması primleri de asgari ücret üzerinden hesaplanıyor. Askerlik ve doğum borçlanmasında en düşük prim tutarı 2024 yılı için günlük 213,36 TL’dir. Askerliğini 18 ay yapmış bir kişi bu sürenin tamamını borçlandığında 115.214 TL öder. Kadınlar sigortalı çalışmaya başladıktan sonra doğan çocukları için her bir çocukta boşta geçen sürelerinin 2 yıla kadar (720 gün) olan kısmını borçlanabiliyorlar. Buna göre, bir çocuk için 720 gün doğum borçlanması yapan kadın çalışanların 153.619 TL ödemesi gerekiyor. Yeni yılda asgari ücret yüzde 35 oranında artarsa bir günlük borçlanma primi tutarı 288 TL’ye yükselecek. Bu durumda 2025 yılında askerlik borçlanması bedeli 155.520 TL’ye, 720 günlük doğum borçlanması bedeli de 207.360 TL’ye yükselecek. Maliyet askerlik borçlanmasında 40.306 TL, doğum borçlanmasında ise 53.741 TL artacak. Yurt dışı borçlanma bedeli ise günlük 300.04 TL’den 405 TL’ye yükselecek. Gurbetçi bir kadının 5400 gün yurt dışı borçlanma bedeli ise 1 milyon 620 bin TL’den 2 milyon 187 bin TL’ye çıkacak. Gurbetçi kadının borçlanma maliyeti 567 bin lira artacak. 2025 yılında borçlanma maliyetinde yaşanacak artıştan etkilenmemek için borçlanma başvurusunun en geç 31 Aralık 2024 tarihine kadar yapılması gerekir. Ödemenin 2024 yılında yapılması gerekmiyor. Sadece başvurunun 2024 yılı bitmeden yapılması yeterlidir. Borçlanma başvurusunun ardından SGK, ödemenin yapılabilmesi için askerlik ve doğum borçlanması yapanlara bir ay, yurt dışı borçlanması yapanlara ise 3 ay mühlet verir. Borçlanma maliyetinden etkilenmemek için askerlik borçlanmasını bu yıl bitmeden yapmalısınız. Askerlik borçlanmasını tavandan yapmanız, emekli aylığınızı elbette artırır. Çünkü tavan demek yukarıda sözünü ettiğim prim tutarlarının 7,5 katı demektir. Yedi aylık askerlik borçlanmasını bu yıl en düşük primden yatırdığınızda 44.805 TL, tavandan yatırdığınızda ise 336.042 TL ödersiniz. Askerlik borçlanmasını tavandan yatırdığınızda elde edeceğiniz emekli aylığı artışı, ödediğiniz prim maliyetine değmez. Askerlik, doğum ve yurt dışı borçlanmasında eksik günler için en düşük tutardan prim ödemek daha avantajlıdır. ASKERLİK İLE ÇAKIŞAN SİGORTALILIK SÜRELERİ GEÇERLİ SAYILIR MI? Emeklilik hakkımı EYT’li olarak 5900 gün ile 29 Aralık’ta elde ediyorum. Sigortalı çalışmakta iken 8 ay kısa dönem askerlik yaptım. Askerlik borçlanmasını 2022 yılında gerçekleştirdim. Ancak, çalıştığım banka askere gittikten sonra da 12 gün sigortalı göstermiş. Bu sene emekli olabilmek için çakışan sürelere ait 12 gün isteğe bağlı sigorta primi ödedim. Askerlik borçlanması ile askerde iken sigortalı görünen prim günlerinin her ikisinin de geçersiz sayılması söz konusu olabilir mi? (Ahmet Ö. S.) Kanuna göre, fiili askerlik hizmeti silah altına alınmakla başlar ve terhis tarihinde sona erer. Askerlik görevini fiili olarak yapmakta olanlar SSK (4/a) kapsamında sigortalı gösterilemezler. Ancak, askerlik hizmetinden sayılan izin, hava değişimi, istirahat süreleri, birliğe sevk tarihi ile birliğe katılış tarihi arasında geçen süre veya erken terhis mahiyetinde izinli sayılan süreler ile askerlik hizmetinden sayılmayan sürelerde çalışılması durumunda, belge sunulması ve bu hizmetlerin fiili çalışmaya dayanmadığına dair aksine bir tespitin bulunmaması halinde geçerli sayılır. Buna göre, borçlanma yapmamış olsaydınız, banka tarafından bildirilen sigortalı prim günlerinin sadece birliğe sevk tarihi ile birliğe katılış tarihi arasında geçen süre geçerli sayılır, diğerleri silinirdi. Borçlanma yaptığınız için birliğe sevk tarihi ile katılış tarihi arasında geçen sürenin primini ödemiş olduğunuzdan çakışma söz konusu olacak. Dolayısıyla banka tarafından bildirilen sürelerin tamamı geçersiz sayılır. Borçlanma yaptığınız süreler ise geçerli kabul edilir. EMEKLİ AYLIĞINDAKİ DÜŞÜŞÜ ÖNLEMEYE YÖNELİK YASA DEĞİŞİKLİĞİ YAPILACAK MI? Emekli aylıklarında ortaya çıkacak düşüşü önlemek veya hesaplama yöntemini değiştirmek için bir değişiklik yapılırsa mağduriyetimiz giderilebilir mi? (Recep Y.) Emeklilik dilekçesini 2024 yılında verenler ile 2025 yılında verenlere bağlanacak emekli aylığı arasında yüzde 30 fark artık kesinleşti diyebiliriz. Dilekçeyi 2024’te verenler yüzde 30 daha yüksek aylıkla emeklilik yaşamlarına başlayacaklar. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, ortaya çıkan bu farkı giderme konusunda düzenleme yapmak için bir çalışma yürüttü. Ancak, Hazine ve Maliye Bakanlığı değişikliğe sıcak bakmayınca farkı giderici değişiklik konusu gündemden çıktı. Değişiklik yapılmayacağının belli olması üzerine çok sayıda kişi emeklilik dilekçelerini vermeye veya işyerlerine emekli olacaklarını bildirmeye başladılar. Bunların bir kısmı emekli oldu. Bu saatten sonra, emekliliğe 2025 yılında hak kazanan kişiler için bir düzenleme yapılması çalıştığı işini bırakıp emekli olmuş kişiler açısından adaletsizlik yaratacaktır. Tabii kamuoyu baskısı olursa her şey mümkündür ama böyle bir değişiklik şu anda gündemde bulunmuyor.
Source: Habertürk
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: Enflasyonda düşüş süreci başladı, 2025 yılında konuşmayacağız
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2025 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde TBMM Genel Kurulunda konuştu.17 Ekim”de TBMM”ye sunulmasının ardından Genel Kurulda 12 gün boyunca yoğun ve titiz mesailerle yürütülen 2025 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi görüşmelerinde sona gelindiğini belirten Yılmaz, bu süreçte yoğun mesai harcayan ve katkı sağlayan tüm isimlere teşekkür etti.İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy”u, doğum ve vefat yıl dönümünü kapsayan anma haftası vesilesiyle yad eden Yılmaz, Ersoy”un Birlik şiirinden “Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz. Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz yürürüz” ve İstiklal Marşı”ndan “Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk”ın belki yarın, belki yarından da yakın” dizelerinden ilhamla büyük ve güçlü Türkiye yolunda kararlılıkla ilerlediklerini söyledi. Yılmaz, merhum Mehmet Akif”in mısralarında anlam bulan birlik beraberlik ruhuna, milli ruha da sıkı sıkıya sahip çıktıklarını belirtti.Bugün AK Parti olarak 23″üncü bütçeyi arz ettiklerini, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin 7″nci, Türkiye Yüzyılı”nın ise 2″nci bütçesini sunduklarını ifade eden Yılmaz, şunları söyledi:”Burada bir çok değerlendirmeler, eleştiriler oldu. Hepsini saygıyla karşılıyoruz. Üslup olarak bazı hususlara katılmasak bile fikir olarak bazılarıyla farklı noktalarda olsak da bugün ve bu süreçte yaşanan çok değerli bir müzakere sürecini geride bırakmış bulunuyoruz. Tek tek bütün sorulara cevap vermek kısıtlı süre içinde mümkün değil. Ben topluca bir şey söylemek istiyorum; muhalefetten arkadaşlarımız hükümete dönük çok ciddi kapsamlı, ayrıntılı bir çok hususu dile getirdiler, eleştiriler yönelttiler ve bu hükümetin başarısız bir hükümet olduğunu göstermeye, kamuoyunu buna ikna etmeye çalıştılar. Değerli arkadaşlar, başarısız bir hükümet art arda 23 bütçe sunamaz. Başarının, başarısızlığın nihai karar vericisi milletin kendisidir. Bunu da demokratik bir ortamda sandıklarda yapar. Milletin feraseti her şeyin üzerindedir. Biz milletimizin değerlendirmelerine, aziz milletimizin hükümetimize dönük değerlendirmelerine sonuna kadar saygı duyuyoruz ve defalarca sınanmış bir hükümet olarak, politikalarımızı halkımıza arz etmiş bir hükümet olarak bu kadar uzun süre bütçe sunma imkanı sunduğu için bizlere aziz milletimize tekrar tekrar teşekkür ediyoruz, şükranlarımızı sunuyoruz.”- “SAĞLAM POLİTİKALARIN BÜTÇESİDİR”2025 yılı bütçesini milletin takdirine sunarken gerçekçi adımlarla ve ortak bir gelecek vizyonuyla hareket ettiklerini dile getiren Yılmaz, “Her bir bütçe kalemini ve yatırım kararını, Türkiye Yüzyılı hedeflerimize uygun şekilde, ekonomik istikrarı güçlendirmek ve toplumsal refahı artırmak amacıyla şekillendirdik.” diye konuştu.Bütçeye ilişkin birçok nitelendirmeler yapıldığını, bunların bir kısmını çok haksız ve yersiz bulduklarını ifade eden Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:”Bizim nazarımızda, bizim perspektifimizle bütçemiz bir istikrar, icraat ve kalkınma ve bütçesidir. 85 milyonun, 81 ilimizin, tüm toplumsal kesimlerin bütçesidir. Depremin yaralarını saran, ülkemizi geleceğe çok daha sağlam temeller üzerinde hazırlayan Türkiye Yüzyılı”nın 2″nci bütçesidir. İstikrar içinde büyümeyi ve kalıcı sosyal refah artışını hedefleyen sağlam politikaların bütçesidir. Daha müreffeh, katma değeri yükselen bir Türkiye”nin bütçesidir. Eğitimden sağlığa, kalkınmanın en kilit unsuru olan beşeri sermayeyi güçlendirmeyi hedefleyen bir bütçedir. Ülkemizin fiziki altyapısındaki eksiklikleri tamamlamayı hedefleyen bir bütçedir. Tarımdan sanayiye hizmet sektörlerine uzanan bir şekilde üreten Türkiye”nin bütçesidir. Daha huzurlu ve güven içinde bir ülkenin bütçesidir. Bölgesinde ve küresel düzeyde çok daha aktif, etkili bir güç olan devletimizin bütçesidir. Büyük ve güçlü Türkiye Cumhuriyeti”nin bütçesidir. Aziz milletimizin, kerim devletimizin bütçesidir. Mazlumların umudu, ülkemizin tecrübeli ve dirayetli lideri, milletin adamı Recep Tayyip Erdoğan”ın Gazi Meclis”imizin takdirlerine sunduğu bütçedir.”- “KAYNAKLARI HER ALANDA GELİŞMEMİZİ GÜÇLENDİRİCİ ŞEKİLDE YÖNLENDİRECEĞİZ”2025 yılı bütçesinin, ekonomik istikrar ve sosyal refahı önceleyen bir bütçe olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Türkiye Yüzyılı”nda pek çok alanda hayata geçirmeyi hedeflediğimiz yapısal dönüşüm adımlarımızı destekleyecek, bütçemizde kaynakları, eğitimden sanayiye, tarımdan enerjiye her alanda gelişmemizi güçlendirici şekilde yönlendireceğiz.” diye konuştu.Yılmaz, fiyat istikrarını ve finansal istikrarı gözeten, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekonomik büyümeyi hedef alan, serbest piyasa ve rekabet ortamında verimliliği artırarak makroekonomik dengeleri gözeten ve yapısal reformlarla desteklenen bir yaklaşım izlediklerini bildirdi.Seçimlerin tamamlanmasıyla siyasi belirsizliklerin ortadan kalktığını, hemen ardından siyasi güven ve istikrarın pekiştiği bir ortamda yeni bir programın ortaya konulduğunu belirten Yılmaz, “Ekonomik politikalar açısından bu, çok çok kıymetli. Siyasi istikrarın, güven ortamının olmadığı bir ortamda dünyanın en iyi programlarını, en iyi bütçelerini de yapsanız başarılı olma şansınız yok. Siyasi istikrar varsa, siyasi güven ortamı varsa bunlar etkili olabiliyorlar.” ifadelerini kullandı.Türkiye”nin bu nedenle çok kıymetli bir dönemden geçtiğinin altını çizen Yılmaz, “Türkiye seçimlerini yapmış, gelecek seçimlerine belli bir vade olan, seçimsiz bir dönemden geçiyor. İşte bu dönem bizim için altın kıymetinde bir dönemdir. Ülkemizin hedefleri için, milletimizin beklentileri için bu dönemi en iyi şekilde değerlendirmeye kararlıyız.” dedi.Siyasi güven ve istikrar dışındaki önemli bir hususun da öngörülebilirlik olduğunu vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:”Yine ekonomi politikalarında, politikalarınızı orta vadeli bir şekilde, öngörülebilir şekilde ortaya koyduğunuzda hem yatırım ortamını iyileştirmiş oluyorsunuz hem de farklı karar alıcıların yol haritalarını çıkarmaya zemin teşkil etmiş oluyorsunuz. Bunu da neyle yaptık? Orta Vadeli Programı”mızla, 12. Kalkınma Planı”mızla, yıllık programlarımızla ve nihayet bütçemizle yapıyoruz. Dolayısıyla siyasi güven ve istikrarın olduğu, politika belirsizliklerinin en az düzeye indirildiği bir ortamda ekonomimiz güçlü bir şekilde yoluna devam ediyor. Bunun sonuçlarını da görüyoruz. Siyasi istikrarın, programlı yaklaşımın sonuçlarını görüyoruz. Geçen yıl uygulamaya koyduğumuz programdan sonra uluslararası sermaye girişi hızlanmış, rezervlerimiz güçlenmiş, kur oynaklığı azalmış ve finansman koşulları iyileşmiştir. Ekonomideki dengelenme Türk lirasını desteklerken, TL varlıklara artan ilgi, rezervlerdeki artış ve kurun istikrarlı seyri enflasyonla mücadelemizi de destekleyici mahiyette olmuştur. Merkez Bankamızın brüt rezervleri bunun için güzel bir örnek, geçen yıl mayıs ayında 98,5 milyar dolar seviyesinde olan rezervimiz, 13 Aralık 2024 tarihi itibarıyla yaklaşık 165 milyar dolarla rekor seviyeye çıkmıştır. Swap hariç net rezerv olarak bakarsanız çok daha büyük bir değişimi işaret etmektedir.”Geçici bir uygulama olarak ortaya konulan kur korumalı mevduattan hızlı şekilde çıkış sağlandığını dile getiren Yılmaz, “Bunu yaparken de finansal piyasaları sarsmadan, olumsuz bir etki meydana getirmeden başarıyoruz. Bakın kur korumalı mevduat geçen sene ağustos itibarıyla 3 trilyon 408 milyar lira seviyesine kadar yükselmişti, 13 Aralık 2024 itibarıyla 1 trilyon 170 milyar liraya kadar geriledi. Dolar bazında bakarsanız 30 milyar dolarlara giderek yaklaşan bir seviyesi var. Ciddi bir şekilde bir gerileme ve dolayısıyla kur risklerinde azalma söz konusu.” diye konuştu.Yılmaz, Türkiye”nin gri listeden çıkmış ve dünyadaki 3 kredi derecelendirme kuruluşunun 2 defa not artırımı yaptığı bir ülke konumunda olduğunu belirterek, “Bu tür birçok finansal gösterge itibarıyla gelişmekte olan ülkelerden pozitif bir şekilde ayrıştığımızı rahatlıkla ifade edilebilirim.” dedi.Küresel piyasalara bakıldığında başlıca gündemler arasında faiz indirim döngüsünün devamı ve Orta Doğu başta olmak üzere jeopolitik gelişmelerin öne çıktığına işaret eden Yılmaz, dünyanın iyi bir dönemden geçmediğini herkesin bildiğini söyledi.Yılmaz, pandemi sonrası toparlanma sürecinin hala devam ettiğini, dünya ekonomisinin hala pandemi öncesi döneme gelemediğini ifade etti.ABD Merkez Bankasını (Fed) eylül ayında gevşeme döngüsünü başlattığının ve faiz indirimlerine devam ettiğinin, Avrupa Merkez Bankasının faiz indirimine giderek faizleri yüzde 3″e kadar düşürdüğünün görüldüğünü dile getiren Yılmaz, “Küresel ekonomi yeni bir döneme giriyor. Sıkılaştırıcı parasal politikalardan daha ılımlı politikalara doğru geçiş oluyor. Bu bizim için ne bakımdan önemli diye soracak olursak, bir defa dünya talebinin bu yeni ortamda nispi olarak daha canlı olmasını bekleyebiliriz. Yine, “gelişmiş ülkelerdeki faizlerin düşmesi, gelişmekte olan ülkelere yönelik finansal akımları destekleyici mahiyettedir” diye görebiliriz. Her iki bakımdan da gelecekte ülkemizin lehine bir gelişme olduğunu ifade etmek isterim.” değerlendirmesinde bulundu.Gelecek döneme ilişkin, AB ile MENA olarak adlandırılan Kuzey Afrika ve Orta Doğu”daki büyümelerin daha olumlu seyredeceğine ilişkin tahminleri bulunduğunu anlatan Yılmaz, bunun da esas ihraç pazarı AB ve MENA ülkesi olan Türkiye için kıymetli olduğunu söyledi.Yılmaz, bu iki bölgenin büyümesinin, buralarda talep oluşmasının Türkiye”nin ihracatı, ekonomisi açısından son derece olumlu olduğunu belirterek, “Geleceğe bakıldığı zaman nispi olarak daha olumlu bir perspektif olduğunu görüyoruz. Emtia fiyatlarında da küresel düzeyde daha ılımlı bir seyir gözlemliyoruz. Bütün bunlar, önümüzdeki dönemde büyüme perspektifimize, dış ticaretimize olumlu katkıda bulunacak hususlar.” diye konuştu.- BÜYÜMETürkiye”nin büyümesini devam ettirdiğini ve 2002-2023 döneminde ortalama yıllık yüzde 5,4 civarında büyüdüğünü, aynı dönemde dünyadaki ortalama yıllık büyümenin yüzde 3,6 olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Yaklaşık 1,8 puan dünya ortalamasının üstünde büyümüşüz. Büyük bir başarı. Geçmişle de mukayese etseniz, dünyayla da mukayese etseniz Türkiye ekonomisi daha fazla büyümüş.” dedi.Cumhuriyet tarihi boyunca bakıldığında ise büyümenin yıllık ortalama yüzde 4,5 olduğunu kaydeden Yılmaz, “büyüme” konusundaki eleştirilere değindi.Yılmaz, “La ne olacak, 0,9 bir büyüme kaydetmişsiniz geçmişle” yönündeki eleştiriyi anımsatarak, “O “0,9” dediğiniz yıllık büyümenin bu yıl itibarıyla oluşturduğu fark 211 milyar dolar.” dedi.İstikrarlı büyümenin önemine işaret eden Yılmaz, “Bunu hiç küçümsemeyin. Yıllık artışlar, oranlardaki küçük farklar bile uzun vadede çok büyük farklılıklar oluşturabiliyor. İşte, bu sayededir ki Türkiye gelişmiş ülkelerle arasındaki farkı da oldukça önemli oranda kapatmıştır.” ifadelerini kullandı.-“İSTİKRAR İÇİNDE DEĞİŞİME İNANAN BİR PARTİYİZ”Pandemi dönemindeki büyüme performansına değinen Yılmaz, Türkiye”nin, Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin sağladığı istikrarla, hızlı ve etkili karar almayla bu dönemi en iyi yöneten ülkelerden biri olduğunu kaydetti.Bu döneme ilişkin rakamları anımsatan Yılmaz, “2020-2023 döneminde dünya ekonomisi yıllık ortalama yüzde 2,6 büyürken Türkiye ekonomisi yıllık ortalama yüzde 5,9 büyümüş. “Bundan iyisi can sağlığı” diyelim. Bu kadar büyük bir performans takdir edilmez de ne denir? Elbette ki büyüme her şey değil, elbette ki sosyal boyut, finansal boyut, başka boyutlar da tartışılmak durumunda ama en azından bu büyümedeki performansı takdir etmenizi beklerdik.” diye konuştu.Muhalefetin “geçmiş politikanız böyleydi, şimdi niye farklı?” şeklindeki ifadeleri de hatırlatan Yılmaz, ekonomiden güvenliğe, dış politikadan hukuka kadar her alanda 22 yılı bir bütün olarak gördüklerini ve bu 22 yılın her bir ayını, gününü, saatini sahiplendiklerini söyledi.Konuşması sırasında “Cumhuriyet dönemini niye bir bütün olarak görmüyorsunuz?” sorusu üzerine Yılmaz, şunları kaydetti:”Bir dönem ile diğer dönemi yarıştırma gibi bir niyetimiz yok. Ancak biz aynı zamanda şuna inanıyoruz, değerleriniz değişmez, temel ilkeleriniz değişmez, zihniyetiniz değişmez, birtakım sabiteleriniz vardır ama politikalarınız dünyanın, günün koşullarına göre değişir. Bunu değiştirmemek yanlıştır. “Siz niye değişiyorsunuz?” diye sormak hiçbir şekilde anlamlı değildir. Değişiyoruz, çünkü biz istikrar içinde değişime inanan bir partiyiz. Değişiyoruz, çünkü biz Türkiye”nin ve dünyanın güncel ihtiyaçlarına göre politikalarımızı ayarlıyoruz. Pandemi döneminde büyüme bizim için temel meseleydi, tezgahın dağılmaması temel meseleydi, tarımda, sanayide, her alanda üretimin devam etmesi bizim için temel meseleydi. Şimdi ise finansal istikrara daha fazla yönelmiş durumdayız, enflasyona daha fazla öncelik veriyoruz, makro finansal istikrarımızı güçlendiriyoruz. Bunlar birbiriyle tenakuz içinde değil, çelişki içinde değil birbirini bütünleyen ve dönemin ruhuna uygun bir şekilde şekillendirilen politikalardır. Hiç endişe etmeyin, bundan sonra da değişmeye devam edeceğiz.”-“DEZENFLASYON SÜRECİ BAŞLAMIŞ DURUMDA”Yılmaz, 2024 yılında da istikrar içinde büyümeyi devam ettirdiklerini belirterek, “Bir taraftan bir istikrar programı uyguluyoruz, fiyat istikrarını sağlamaya çalışıyoruz, bir yandan da büyümemizi dengeli bir şekilde, kaliteli bir şekilde sürdürme çabası içindeyiz.” dedi.Türkiye ekonomisinin geçen yıl yüzde yüzde 5,1 büyüdükten sonra, bu yılın ilk üç çeyreğinde yüzde 3,2 büyüme kaydettiğini ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti:”Bu yıl da büyümeye devam ettik. 14 yıldır aralıksız bir şekilde Türkiye ekonomisi büyüyor ve 2024″ü de yıl sonu itibarıyla yüzde 3,5″ler civarında, o seviyeye yakın bir şekilde tamamlamayı öngörüyoruz. Üçüncü çeyrekteki büyümemiz ise yüzde 2,1 oranında. Bu da 17 çeyrektir kesintisiz büyümeyi ifade ediyor ve biz önümüzdeki süreçte istikrar içinde büyümeye devam edeceğiz.Sıkılaştırıcı politikalarımızın etkisiyle iç talepte dengelenme sağlanmış, özel tüketim kaynaklı enflasyonist baskı azalmıştır. Dış talepteki olumsuz görünüme paralel olarak son 2 çeyrekte düşük bir performans gösteren sanayi sektörüne ilişkin son veriler bir miktar toparlanmayı göstermektedir. Hizmetlerde büyümemiz iyi gidiyor, tarımda iyi gidiyor. Dünya da genel olarak imalat sanayisinde bir sıkıntı var. Çin”in özellikle oluşturduğu yüksek atıl kapasitenin tüm dünya da bir baskı oluşturduğunu görüyoruz. Bir taraftan da Türkiye içinde yükselen finansal maliyetlerin işletmelerin stoklarını azaltmaya dönük eğilimlerini güçlendirdiğini ve üretim yerine bir miktar stok azaltmayı tercih ettiklerini görüyoruz. Bütün bu etkilerle birlikte sanayimizde bir miktar üretimde azalma söz konusu ama kasım ayında kapasite kullanım oranının yüzde 75,6″ya, imalat sanayi PMI Endeksi”nin ise 3 puandan fazla bir yükselişle 48,3″e çıktığını görüyoruz. Reel Kesim Güven Endeksi ve Perakende Ticaret Güven Endeksi”ndeki artışlar da göz önüne alındığında sanayi tarafındaki olumsuz görünümün de belli oranda ortadan kalkmaya başladığını değerlendirmekteyiz. Enflasyonla mücadelede 2023 yılının haziran ayından itibaren bir geçiş süreci ve dezenflasyon süreci başlamış durumda. Hep söyledik, geçen yıl da bu programı ilan ederken de söyledik, bir sürpriz yapmıyoruz bu anlamda.”Başından itibaren programları ve çerçevesinin belli olduğunu dile getiren Yımaz, bunları, “geçiş, dezenflasyon ve tek haneli rakamlara ulaşılacak kalıcı fiyat istikrarı” dönemleri olarak sıraladı.-“BAŞARIYI YAKALAYACAĞIZ”Yılmaz, şunları söyledi:”Geçiş sürecini bu haziran ayı itibarıyla tamamladık. Geçiş sürecinde temellerimizi güçlendirdik, risklerimizi azalttık, Türkiye”yi çok daha sağlam, sağlıklı bir zeminde enflasyonla mücadele edecek, sürdürülebilir istikrarlı büyüme sağlayacak bir ortama kavuşturduk. Bütçe açığını depreme rağmen kontrol altında tuttuk. Cari açığı çok ciddi oranda azalttık, rezervlerimizi güçlendirdik, kur korumalı mevduatı önemli oranda erittik, kurda istikrar sağladık, buna benzer birçok alanda temellerimizi sağlamlaştırdık. Hazirandan itibaren dezenflasyon süreci başladı. Yani enflasyon oranında düşüş süreci başladı. Bugüne kadar, kasım ayına kadar 28 puan enflasyon oranında bir düşüş var. İşte, bu dezenflasyon dediğimiz sürecin getirisi. Önümüzdeki dönemde dezenflasyon sürecinin devam etmesini bekliyoruz ve inşallah gelecek sene bu zamanlar artık 20 küsurlu bir enflasyondan bahsediyor olacağız. Elbette, yine gündemimizde olacak ama bugünkü kadar artık enflasyonu konuşmayacağız, başka meseleleri konuşacağız. Daha sonraki yıllarda ise 2026-2027 perspektifinde ülkemizi yeniden tek haneli enflasyonlara kavuşturacağız, bunda kararlıyız, bunu adım adım hayata geçireceğiz.”Yılmaz, “enflasyonla mücadele ediyorsunuz, bununla birlikte büyüme olur mu?”, “gelir dağılımı nasıl düzelecek?” denildiğini ifade ederek, fiyat istikrarının, istikrarlı büyüme ve gelir dağılımını iyileştirmenin de zemini olduğunu belirtti. Yoksullukla mücadeleyi, gelir dağılımını iyileştirme politikalarını dar bir çerçevede görmediklerini vurgulayan Yılmaz, her şeyden önce makro politikanın sağlam olması gerektiğini söyledi. Yılmaz, “Gemi sağlam değilse kamaralar altından da olsa bir anlam ifade etmez.” dedi.Enflasyonu düşürme ve fiyat istikrarını sağlama hedefinin aynı zamanda sürdürülebilir büyümeye ve gelir dağılımını iyileştirmeye de hizmet ettiğinin altını çizen Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:”Kısa dönemli, dönemsel, çeyreklik, belli bir vadede bu hedefler arasında bazı açmazlar olabilir, bazı zorluklar olabilir. Bunu kabul ediyorum ama orta ve uzun vadeli bir perspektifle baktığınızda bu hedefler arasında bir tutarsızlık yok, tam tersine, birbirini destekleyici mahiyette olduğunu belirtmek isterim. Geldiğimiz noktada TÜFE yüzde 47 seviyesinde ve önümüzdeki dönem bir taraftan sıkı para politikalarımız, makro ihtiyati tedbirlerimizle, diğer taraftan maliye politikalarımızla ve yapısal reformlarımızla burada başarıyı yakalayacağız. Özellikle hizmet enflasyonunda dünyada olduğu gibi bizde de bir katılık var, giderek bunun da kırılmaya başladığını görüyoruz, özellikle son 2 ayda bu daha bir belirginleşmiş durumda. Hizmet enflasyonunda da artık geriye gidiş var. Kira dışı alanlarda iyileşme var, kira enflasyonunda daha katı seyretmesine rağmen genel eğilim yine olumlu yönde. Yüzde 25 limitinden dolayı -birikmiş diyelim- bir artış talebi söz konusu, o da büyük oranda erimiş durumda. Dolayısıyla önümüzdeki dönem gerek konut fiyatları gerek kiralarda daha farklı bir perspektife sahibiz. Son ayda gıda fiyatlarındaki geçici mevsimsel artışlar enflasyonda beklediğimiz düşüşü bir miktar geciktirdi ama bu gelişmelere rağmen beklentiler iyileşmeye devam ediyor. Önümüzdeki dönemde doğru istikamette devam ediyoruz. Dönemsel etkiler her zaman olabilir; mevsimsel etkiler olur, jeopolitik gerilimler olur, dünya ekonomisinden kontrol edemediğiniz birtakım hadiselerin programınıza olumlu veya olumsuz etkileri her zaman olabilir ama esas olan programdır. Siz iyi bir programa sahipseniz, güçlü bir programınız varsa dönemsel etkiler sadece geçici -olumlu veya olumsuz- etkiler yaparlar. Aslolan programınızdır, aslolan istikametinizdir. İstikametimiz daha düşük bir enflasyon yönündedir, böyle kalmaya devam edecektir tek haneli enflasyon rakamlarına ulaşıncaya kadar.”-“MİLLİ GELİRE ORANLA YÜZDE 1″İN DE ALTINDA BİR CARİ AÇIKLA BU YILI KAPATACAĞIZ”Yılmaz, cari açıkta sağladıkları ilerlemeye ilişkin, “Geldiğimiz bu noktada 10 milyar doların altına düşmüş bir cari açığımız var. Yıl sonu itibarıyla Orta Vadeli Programımızda, bütçemizde öngördüğümüzden daha düşük gerçekleşmesini bekliyoruz. Muhtemelen yüzde 1″in de altında. Milli gelire oranla yüzde 1″in de altında bir cari açıkla bu yılı kapatacağız.” açıklamasını yaptı.Rehavete kapılmadıklarını ve cari açıktaki bu düşüşün kendileri için yeterli olmadığını belirten Yılmaz, kalıcı bir şekilde cari açığı düşürücü politikaları da eş zamanlı bir şekilde hayata geçirdiklerini söyledi.Burada özellikle enerji politikalarının çok kritik olduğuna işaret eden Yılmaz, enerjide verimliliği artırma, dışa bağımlılığı azaltma yönünde politikaları bulunduğunu vurguladı.Sanayi ve teknoloji politikalarının çok önemli olduğunu ifade eden Yılmaz, sanayide katma değeri yükseltici politikaları ortaya koyduklarını kaydetti. Yılmaz, “Bir taraftan HIT-30 gibi programlar, teşvik politikalarımız, AR-GE”ye yaptığımız harcamalar, bütün bunlarla katma değeri daha yüksek bir üretim ve ihracatı hedefliyoruz. 2002″de AR-GE harcamalarının milli gelirimize oranı sadece yüzde yarımdı. Türkiye”nin milli gelirinin sadece yüzde yarımı AR-GE”ye harcanıyordu. Bugün geldiğimiz noktada yüzde 1,4″ü AR-GE”ye harcanıyor. İşte, cari açığı kalıcı bir şekilde düşürmenin temel unsurlarından biri budur.” dedi.İstihdamda çok olumlu gelişmeler yaşandığını dile getiren Yılmaz, “İşsizlik oranımız ekim ayında yüzde 8,8, tek haneli rakamlarda bir işsizliğimiz var ve burada son bir yılda 1 milyon 31 bin insan iş imkanına kavuşmuş. Bundan güzel bir şey olabilir mi?” ifadelerini kullandı.İstihdamın sadece ekonomik bir veri olmadığını vurgulayan Yılmaz, “Toplam istihdamımız 33 milyon civarına gelmiş durumda. Bugünkü istatistiklerin başlangıcı olan 2005 yılına geri giderseniz, işte, 19 milyon küsur bir istihdamı vardı tüm ülkemizin, 19 milyonun biraz üstünde bir istihdam vardı. Bugün 33 milyonlara gelmişiz. Bu, takdir edilmesi gereken bir durumdur hem ekonomik hem sosyal açıdan.” dedi.- “YENİ GAP EYLEM PLANI”NI İLAN EDECEĞİZ”Tasarruf dışı tutulan unsurlardan birinin sulama yatırımları olduğunu açıklayan Yılmaz, hafta sonu Şanlıurfa”da yeni GAP Eylem Planı”nı ilan edeceklerini söyledi.Tarımsal üretimi çok daha farklı seviyelere taşımanın gayreti içinde olduklarını belirten Yılmaz, 2002″de 24,5 milyar dolar olan toplam tarımsal üretim değerinin 2023″te 68,5 milyar dolara çıktığını bildirdi. Yılmaz, tarım ve gıda ürünleri toplam ihracatının 4 milyar dolardan 21,8 milyar dolara, tüm ülkede sulanan alanın 2,3 milyon hektardan 7,1 milyon hektara, su ürünleri üretiminin 61 bin tondan 556 bin tona, 8,4 milyon ton olan süt üretiminin de 21,5 milyon tona ulaştığını aktardı. Yılmaz, gıdayı, tarım sektörünü önceliklendirdiklerini ve bu alanda gelecek dönemde daha fazlasını yapacaklarını kaydetti.Turizmin de cari açığı aşağı çeken en önemli unsurlardan birini teşkil ettiğini vurgulayan Yılmaz, bu yıl beklenen turist sayısının 61 milyon, turizm gelirinin 60 milyar dolar olduğunu dile getirdi.Sosyal konut konusunda kapsamlı çalışmalar yapmaya kararlı olduklarını ifade eden Yılmaz, “Yeni nüfus dinamiklerini dikkate alarak, metropoller başta olmak üzere yeni aile büyüklüğünü, ölçeğini de dikkate alarak, enerji verimliliğini, afetlere dayanıklılığı da dikkate alarak kapsamlı sosyal konut programlarını hayata geçireceğiz.” dedi.Ulaşımda da demir yollarını önceliklendirdiklerini aktaran Yılmaz, “Önümüzdeki dönem demir yollarına, özellikle pazarlar ile üretim alanlarını bağlayan şirketlerimizin lojistik maliyetlerini düşürerek rekabet güçlerine katkıda bulunacak hızlı tren projeleri başta olmak üzere bu hatlara önem ve öncelik veriyoruz; bunun etkilerini de göreceksiniz.” diye konuştu.Yılmaz, 12″inci Planın, Orta Vadeli Programın temel unsurlarından birinin yeşil ve dijital dönüşüm olduğunu belirterek, “Bunu Türkiye olarak kaçırmamak zorundayız. Yapay zekadan tutun diğer bütün alanlara varıncaya kadar, sanayiden hizmet sektörlerine, tarıma kadar her alanda dijitalleşme ve yeşil dönüşümü sağlamak durumundayız. Daha düşük karbonla üretim yapan, daha etkili, verimli üretim yapan bir yapıyı bu şekilde sağlamak durumundayız.” ifadelerini kullandı.- “GÜVENLİ BİR ORTAM OLMADAN TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİNİZİ DE YAŞAYAMAZSINIZ”Türkiye”nin önemli bir zamanını güvenlik odaklı bir dönemle geçirdiğini anlatan Yılmaz, buna rağmen ekonomik başarılar sağladığını söyledi. Yılmaz, “Türkiye, şimdi bu güvenlik risklerini de büyük oranda azaltmış, terörle mücadelesinde çok önemli başarılar elde etmiş bir ülke olarak demokratik standartları yükseltmeye, kalkınmasını çok daha ileriye taşımaya hazır haldedir.” değerlendirmesini yaptı.Güvenlik olmadan ne demokrasi ne de kalkınma olacağını aktaran Yılmaz, şunları dile getirdi:”Güvenli bir ortam olmadan temel hak ve hürriyetlerinizi de yaşayamazsınız, girişimcilik hürriyetinizi de yaşayamazsınız; güvenli olmayan bir ortam yatırım yapılabilir bir ortam değildir. Bunun en fazla acısını da Doğu ve Güneydoğu”da yaşayan insanlarımız çekmişlerdir; terörden dolayı, güvenlik şartlarının getirdiği sıkıntılardan dolayı bırakın, o bölgemize sermayenin gitmesini, yatırımların gitmesini, o bölgedeki birçok yatırımcı, sermayedar başka yörelere gidip yatırım yapmak durumunda kalmışlardır. Şimdi ise tam tersini yaşıyoruz; güvenlik şartlarının pekiştiği, çok daha güçlendiği bir ortamda turizminden sanayisine, tarımına, Doğu ve Güneydoğu”da çok ciddi bir gelişme görüyoruz. İşte, bu terörle mücadelenin, güvenli ortam oluşturmanın ekonomik sonucudur.”2002″den bugüne enflasyondan arındırarak bakıldığında her kalemde reel artış olduğunu, çeşitli kesimlerin sosyal haklarında iyileşmeler sağlandığını anlatan Yılmaz, “Birleşmiş Milletlerin Kalkınma Programı tarafından açıklanan İnsani Gelişme Endeksi”nde 2000 yılında Türkiye 166 ülke içinde 88″inci sıradayken bugün 193 ülke arasında 45″inci sıraya yükselmiştir ve bu şekilde üst üste 4″üncü yıldır en yüksek insani gelişme kategorisinde yer alan ülkeler arasındadır. Burada düşük insani gelişmişlik, orta insani gelişmişlik, yüksek insani gelişmişlik ve çok yüksek insani gelişmişlik dediğimiz 4 grup var; Türkiye, son 20 yılda yüksek insani gelişmişlikten çok yüksek insani gelişmişliğe terfi etmiştir ve sıramızı daha üst sıralara taşıma gayreti içindeyiz.” ifadelerini kullandı.İYİ Parti Samsun Milletvekili Erhan Usta”nın deprem harcamalarına ilişkin kurduğu ifadeleri eleştiren Yılmaz, “Erhan Usta eski mesai arkadaşım, o yüzden, inşallah, bu söylediklerimden alınmaz. “deprem bütçemize katkı sundu” dedi. Bu, bence literatüre geçecek bir ifade, akademik olarak hakikaten incelenmesi gereken bir ifade.” dedi.Erhan Usta”nın “Asgari ücretin vergi dışı bırakılmasının çalışanlara hiçbir faydası yok.” sözlerini de eleştiren Yılmaz, şöyle devam etti:”Böyle bir şey olabilir mi? Asgari ücrete kadar ücretleri vergi dışı tutmamız işçilere, çalışanlara muazzam bir destektir, çalışan başına 35 bin lira civarında bir katkıya karşılık gelmektedir. Gelecek yıl 850 milyar lira sırf bunun için vergiden vazgeçti hükümetimiz. Dolayısıyla o “3 trilyon” dediğimiz vergi harcamalarının aşağı yukarı üçte biri bundan oluşmaktadır. O harcamaların önemli bir kısmı yine tarımla ilgili harcamalar, AR-GE”ye destek harcamaları, esnafa dönük harcamalar, teşvik politikalarıyla ilgili harcamalardan oluşmaktadır. Dolayısıyla “asgari ücretliden vergi almamanız çalışanlara hiç katkı sunmadı” demek bence insafla bağdaşır bir fikir değil.”- “BÜTÜN DÜNYA GÖRÜYOR”Türkiye”nin her ortamda barışı savunan, barışa katkıda bulunan bir güç olduğunu söyleyen Yılmaz, “Gazze”de Filistinli kardeşlerimizin Batı Şeria”da, tüm Filistin”de yaşadıkları zulümleri yakından bütün dünya görüyor. Türkiye olarak bu konuda hem Gazze”deki saldırıları hem Lübnan”a yapılan saldırıları hem de İsrail”in Golan”daki işgal ettiği alanları genişletici eylemlerini hiçbir şekilde tasvip etmiyoruz.” diye konuştu.Ateşkesin sağlanması için İsrail”in Gazze”de yaptığı soykırım nedeniyle Binyamin Netanyahu yönetiminin uluslararası hukuk önünde hesap vermesi gerektiğini kaydeden Yılmaz, “İnsani yardımların Gazze halkına kesintisiz ulaşmasını, İsrail”e silah ihracatının engellenmesini tüm platformlarda savunuyoruz, bu yönde öncülük yapıyoruz.” dedi.Gazze”ye en fazla insani yardım yapan ülkenin Türkiye olduğunun altını çizen Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:”Burada ticaret konusunda da en öncü adımları atan, diğer ülkelerin atmadığı adımları atan Türkiye olmuştur. Bize yönelik bu yönde yapılan eleştirilere sadece şunu söyleyeceğim. Filistin Ekonomi Bakanı”yla bir konuşun, Filistin”i temsil eden insanlarla bir konuşun, onlar Türkiye”nin politikasından memnun mu, değil mi? Onlar Türkiye”nin Filistin”in yanında olduğunu düşünüyorlar mı, düşünmüyorlar mı? Buradan oturup onlar adına, onların şartlarının hiçbir şekilde dikkate alınmadığı bir şekilde değerlendirmeler yapmayı da hiçbir şekilde doğru bulmuyorum.”- “SURİYE HALKI BİZİM KARDEŞİMİZDİR”Suriye”de 8 Aralık itibarıyla yeni bir döneme girildiğini hatırlatan Yılmaz, “Suriye bir halk devrimi yapmıştır ve otoriter bir yönetim, bir diktatörlük sona ermiştir. Şimdi beklentimiz, Suriye”de tüm kesimleri kapsayan, hangi dinden, hangi etnik gruptan, hangi mezhepten olursa olsun herkesi şemsiyesi altında buluşturan bir yapının oluşmasıdır.” dedi.Suriye”nin toprak bütünlüğünden, egemenliğinden yana olduklarını vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:”Suriye halkı bizim kardeşimizdir, kader ortağımızdır, komşumuzdur ve inanıyoruz ki Suriye”nin yeniden imarıyla birlikte, oradaki ortamın, güvenlik ortamının, ekonomik ortamın, kurumsal ortamın gelişmesiyle birlikte uzun süredir ülkemizde bulunan Suriyeli kardeşlerimiz de gönüllü bir şekilde, onurlu bir şekilde, güvenli bir şekilde vatanlarına döneceklerdir ve bu yönde de her türlü desteği sağlayacağız. Bunu yaparken DEAŞ”la, IŞİD”le, PKK terör örgütüyle mücadelemizi de kararlı bir şekilde sürdürmeye devam edeceğiz.”DEAŞ”ın İslam”ı temsil etmediği gibi PKK”nın da Kürtleri temsil etmediğini belirten Yılmaz, şunları söyledi:”Bu ayrımı net bir şekilde yapmak durumundayız. Teröre karşı kim yaparsa yapsın, hangi güzel kavramları istismar ederse etsin, teröre karşı ilkesel bir duruş sergilememiz lazım ve bütün demokratik oluşumların, partiler başta olmak üzere terörün gölgesine, terörün etkisine karşı çıkmaları lazım. Farklılıklara saygılıyız; farklı fikirlere, farklı görüşlere ama terörün başladığı yerde demokratik siyaset biter. Bu sadece Türkiye”ye özgü değil, tüm demokratik ülkeler için böyledir. Dolayısıyla biz, terörsüz bir Türkiye istiyoruz, Türkiye Yüzyılı”nın huzurun yüzyılı olmasını istiyoruz. Bunu da başarıyoruz, başaracağız.”Türkiye”nin, Rusya-Ukrayna Savaşı”nda çeşitli girişimlere ara buluculuk yaptığını ve çok önemli katkılar sunduğunu hatırlatan Yılmaz, Etiyopya ile Somali arasında sıcak çatışma oluşturma potansiyeli olan sorunların aşımında da Türkiye”nin çok aktif bir ara buluculuğu olduğunu söyledi.Türk milletinin köklü bir medeniyetten geldiğini vurgulayan Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:”Bizim değerlerimiz, yüzyıllar boyunca birçok farklılığı aynı yerde yaşatmış, birlikte yaşatmış değerler; geleceğe baktığımızda da yine bunu görüyoruz, Türkiye Cumhuriyeti devleti güçlü bir şekilde yoluna devam edecektir. Bölgesinde çok daha güçlü bir aktör, küresel düzeyde de çok daha etkili bir aktör olacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu yönde de adımlarımızı kararlı bir şekilde devam ettiriyoruz. Hükümet olarak ülkemizi her alanda ileri taşımaya devam edeceğiz. Ülkemizi, insanımızın hak ettiği standartlara kavuşturmak için gece gündüz planlı, programlı bir şekilde çalışacağız. Bu duygularla, AK Parti”nin 23″üncü, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin 7″nci, Türkiye Yüzyılı”nın ikinci bütçesinin hayırlı uğurlu, bereketli olmasını diliyorum.”TürkMedya Finans Zirvesi… Yılmaz: Türkiye küresel ölçekte iddialı olan bir ülke”Avrupa ülkeleri arasında birinci sıraya yerleştik”Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: Türkiye”nin tavrı insanlığa örnek olmuştur
Source: Www.star.com.tr
Altın fiyatları ne kadar oldu?
Altın fiyatları son dakika hareketliliği ile takip ediliyor. Gözde yatırım araçlarından olan altın, son günlerde inişli çıkışlı bir grafik çiziyor. Geçtiğimiz haftaki yükselişin ardından düşüşe geçen altın fiyatları, haftanın altıncı gününde yükseliş seyrinde hareket ediyor. Peki 21 Aralık bugün gram, tam, cumhuriyet, çeyrek altın fiyatları ne kadar oldu, kaç TL? İşte canlı altın fiyatları alış ve satış grafiği ALTIN FİYATLARINDA SON DURUM 21 Aralık Cumartesi günü gram altın fiyatı 2 bin 968 TL, çeyrek altın ise 4 bin 748 liradan işlem görüyor. GÜNCEL ALTIN FİYATLARI ALIŞ-SATIŞ TABLOSU İÇİN TIKLAYINGRAM ALTIN FİYATI Alış: 2.968 Satış: 2.968 CANLI GRAM ALTIN FİYATLARI İÇİN TIKLAYINIZTAM ALTIN FİYATI Alış: 19.395 Satış: 19.734 CANLI TAM ALTIN FİYATLARI İÇİN TIKLAYINIZÇEYREK ALTIN FİYATI Alış: 4.748 Satış: 4.853 CANLI ÇEYREK ALTIN FİYATI İÇİN TIKLAYINIZCUMHURİYET ALTINI FİYATI Alış: 18.995 Satış: 19.353 CANLI CUMHURİYET ALTIN FİYATLARI İÇİN TIKLAYINIZALTIN/ONS FİYATI Alış: 2.621 Satış: 2.624 CANLI ONS ALTIN FİYATI İÇİN TIKLAYINIZ22 AYAR BİLEZİK GRAMI FİYATI Alış: 2.738 Satış: 2.889 CANLI 22 AYAR BİLEZİK GRAMI FİYATI İÇİN TIKLAYINIZATA ALTIN FİYATI Alış: 19.828 Satış: 20.326 CANLI ATA ALTIN FİYATI İÇİN TIKLAYINIZ14 AYAR BİLEZİK GRAMI FİYATI Alış: 1.626 Satış: 2.466 CANLI 14 AYAR BİLEZİK GRAMI FİYATI İÇİN TIKLAYINIZ
Source: Habertürk
IMF”den Ukrayna ekonomisine destek: 1,1 milyar dolar ödenecek
Uluslararası Para Fonu (IMF), 48 aylık kredi programının altıncı incelemesini tamamladığı Ukrayna”ya 1,1 milyar dolarlık ödemenin yapılmasına onay verdi.
Altıncı incelemenin tamamlanmasıyla Ukrayna”ya yaklaşık 1,1 milyar dolar tutarında ödeme yapılacağı belirtilen açıklamada, böylece finansman paketi kapsamındaki toplam ödemenin 9,8 milyar dolara çıkacağı bildirildi.
Açıklamada, Ukrayna”ya 15,5 milyar dolarlık 48 ay süreli finansman paketinin 31 Mart 2023″te onaylandığı anımsatılarak programın, Ukrayna”nın uzun vadeli büyümesini teşvik etmek amacıyla ekonomik toparlanmayı desteklemeyi, yönetişimi geliştirmeyi ve kurumları güçlendirmeyi amaçladığı vurgulandı.
Ülke ekonomisine dair değerlendirmelere de yer verilen açıklamada, Ukrayna”nın program kapsamındaki performansının güçlü kalmaya devam ettiği ve hedeflerin karşılandığı kaydedildi.
Yeni yılda Ukrayna ekonomisinde yavaşlama bekleniyor
Açıklamada, 2024 yılına dair ekonomik büyümenin, enerji şoklarına karşı beklenenden daha iyi direnç göstermesi nedeniyle yükseltildiğine işaret edilerek, “Ancak giderek sıkılaşan iş gücü piyasası, Rusya”nın Ukrayna enerji altyapısına yönelik saldırılarının etkisi ve savaşa ilişkin devam eden belirsizlik nedeniyle 2025 yılında bir yavaşlama beklenmektedir.” değerlendirmesinde bulunuldu.
Ayrıca, ülkede genel olarak görünümün son derece yüksek belirsizliğe tabi olmaya devam ettiği de belirtildi.
Source: Dünya Gazetesi
Kolombiya Merkez Bankası”nda beklenmedik faiz indirimi
Kolombiya Merkez Bankası (Banrep), mali endişelerin ülkenin para birimini zayıflatması ve enflasyon risklerini artırması nedeniyle faiz indirimlerinin ölçüsünü beklenmedik şekilde yavaşlattı. Banrep”den yapılan açıklamaya göre, politika faiz oranı piyasa beklentisi olan 50 baz puanın altında 25 baz puan indirilerek yüzde 9,50″ye çekildi. Para Politikası Kurulu”nun yedi üyesinin beşi 25 baz puanlık kesintiyi desteklerken, biri 50 baz puan, diğeri ise 75 baz puanlık kesinti yönünde oy kullandı. Banka, enflasyonun hedefe yakınsamaya devam edeceğini, ancak “zayıflayan para biriminin baskısı ve bunun iç fiyatlar üzerindeki etkisi nedeniyle Ekim ayında tahmin edilenden daha yavaş bir hızda” gerçekleşeceğini belirtti. Kolombiya pesosu yılbaşından bu yana dolara karşı yüzde 12 değer kaybetti.
Source: Dünya Gazetesi
Fransız bankası BPCE kripto para hizmetleri için düzenleyici onayı aldı
Fransız bankacılık sektöründe kripto varlıklar için önemli bir adım atıldı. BPCE”nin yan kuruluşu Hexarq, 20 Aralık”ta yayınlanan resmi AMF bildirisiyle kripto varlık hizmet sağlayıcısı yetkisini elde etti. Bu gelişme, geleneksel finans kurumlarının dijital varlık ekosistemindeki varlığını güçlendiriyor. BPCE Kripto Hizmetleriyle 35 Milyon Müşteriye Ulaşacak BPCE”nin kripto girişimi Hexarq, Société Générale”in Forge”undan sonra AMF”den onay alan ikinci büyük bankacılık kripto kuruluşu oldu. Platform, euro karşılığında kripto alım-satım ve saklama hizmetlerini kapsayan geniş bir yetki aldı.Ocak 2021″de kurulan Hexarq, kripto para birimleri ve tokenize edilmiş gerçek dünya varlıklarına odaklanan bir dijital varlık platformu olarak faaliyet gösteriyor. Şirket, BPCE”nin iki ana bankacılık ağına entegre olacak kripto uygulamasıyla hizmet verecek. BPCE”nin kripto pazarına girişi finans dünyası için önemli bir dönüm noktası niteliğinde. Banka, Eylül 2024 sonu itibarıyla yaklaşık 1,3 milyon euroluk varlık yönetimiyle dikkat çekiyor. Resmi AMF kayıtlarına göre, düzenleyiciden CASP yetkisi alan dördüncü şirket olan Hexarq, bu lisansla MiCA düzenlemeleri öncesinde stratejik bir konum elde etti.
Source: Haberler
Motorin zammı tabelaya yansıdı! (21 Aralık 2024 Cumartesi güncel akaryakıt fiyatları)
Brent petrol fiyatlarındaki dalgalanma ve döviz kurlarındaki değişiklikler, 21 Aralık 2024 tarihi itibarıyla motorin fiyatlarına zam olarak yansıdı. Akaryakıt fiyatlarının belirlenmesinde etkili olan uluslararası piyasa koşulları ve döviz kuru değişiklikleri, motorinin litre fiyatına artış getirdi. Benzin fiyatlarında ise herhangi bir değişiklik yapılmadı. Bugün itibarıyla İstanbul Avrupa Yakası”nda motorinin litre fiyatı 43,30 TL”ye, İstanbul Anadolu Yakası”nda ise 43,24 TL”ye yükseldi. Diğer büyük şehirlerde de benzer artışlar gözlemlendi. Öte yandan, LPG (otogaz) fiyatlarında ise değişiklik yaşanmadı. 21 Aralık 2024 Cumartesi güncel akaryakıt (benzin, mazot, LPG) fiyatları İstanbul Avrupa Yakası * Benzin: 43,12 TL* Motorin: 43,30 TL* LPG: 26,03 TL İstanbul Anadolu Yakası * Benzin: 43,01 TL* Motorin: 43,24 TL* LPG: 25,49 TL Ankara * Benzin: 43,56 TL* Motorin: 43,87 TL* LPG: 26,04 TL Akaryakıt fiyatları, Türkiye”de uluslararası Brent petrol fiyatları ve döviz kurlarına bağlı olarak her gün değişiyor. Akdeniz-İtalyan piyasasında yayınlanan günlük CIF Akdeniz ürün fiyatları, gümrüksüz rafineri satış fiyatlarını belirliyor ve buna eklenen ÖTV, EPDK payı ve KDV ile nihai pompa fiyatları hesaplanıyor. Kış aylarında artan enerji talebi, küresel arz-talep dengesi ve döviz kurlarındaki değişiklikler, akaryakıt fiyatlarında yaşanan dalgalanmalara neden olmaya devam ediyor. Tüketiciler, özellikle motorin fiyatlarındaki artışla birlikte, akaryakıt fiyatlarındaki değişimleri yakından takip ediyor.
Source: Dünya Gazetesi
Baker Hughes ABD”nin petrol sondaj kulesi sayısını açıkladı
ABD”de petrol sondaj kulesi sayısı bu hafta 1 artarak 483″e yükseldi. Baker Hughes”un verilerine göre ülkedeki petrol sondaj kulesi sayısı son bir yılda ise 15 azaldı. Perşembe gününü 72,88 dolardan kapatan Brent petrolün varil fiyatı, cumayı 72,94 dolar seviyesinde tamamladı. Batı Teksas (WTI) tipi ham petrolün varil fiyatı, cuma gününü 69,46 dolar düzeyinde kapattı. WTI tipi ham petrolün varili, perşembeyi 69,91 dolar seviyesinde tamamlamıştı.
Source: Dünya Gazetesi
En düşük emekli maaşı için yeni formül gündemde
2025 yılının ilk günlerinde emekli maaşlarına yapılacak zam oranı netleşecek. TÜİK”in aralık ayı enflasyon verilerini açıklamasının ardından, SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin zam oranı kesinleşecek. Ayrıca, en düşük emekli maaşı için yeni bir düzenleme de masada olacak. Çalışmaların detayları ve zam oranları üzerinde yapılan hesaplamalar kamuoyuyla paylaşılacak. OCAK AYINDA MAAŞLAR ARTIYOR 2025 yılı ocak ayında, emekli maaşlarında artış yaşanacak. İlk olarak kök maaşlar güncellenecek, ardından en düşük emekli maaşı için düzenleme yapılacak. Mevcut durumda 12.500 TL olan en düşük maaşın artırılması bekleniyor. Bu zamla birlikte 16 milyon emeklinin gelir seviyesinde önemli bir iyileşme sağlanacak. ENFLASYON VERİLERİ ZAM ORANINI BELİRLEYECEK Emekli maaş zam oranı, 3 Ocak”ta TÜİK tarafından açıklanacak aralık ayı enflasyon verilerine dayanarak hesaplanacak. Bu süreçte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı koordineli bir şekilde çalışacak. Yapılacak değerlendirmelerle hem maaş zam oranları hem de bütçe düzenlemeleri belirlenecek. YIL SONU ENFLASYON TAHMİNLERİ ZAM ORANINI ŞEKİLLENDİRİYOR Henüz 6 aylık enflasyon oranı kesinleşmemiş olsa da, yıl sonu enflasyon tahminleri şekillenmeye başladı. 5 aylık enflasyon oranı yüzde 14,57 olarak açıklanırken, yıl sonu için tahminler enflasyonun yüzde 45-46 aralığında olacağını gösteriyor. Bu verilere dayanarak, emekli maaşlarına yapılacak artışın yüzde 16,25-16,50 aralığında olacağı öngörülüyor. EŞİTLEME FORMÜLÜ YENİDEN GÜNDEMDE Geçmiş dönemlerde, SSK ve BAĞ-KUR emeklileri ile Emekli Sandığı emeklileri arasındaki zam farkları refah payı artışıyla eşitlenmişti. 2025 yılında da benzer bir eşitleme formülünün gündeme gelmesi bekleniyor. Bu kapsamda, Emekli Sandığı emeklilerinin zam oranlarının diğer gruplarla eşitlenmesi öne çıkıyor. REFAH PAYI BU DÖNEMDE BEKLENMİYOR Ekonomi yönetimi, enflasyonu düşürmeyi öncelikli hedef olarak belirledi. Bu nedenle, önceki dönemlerde uygulanan refah payı artışlarının bu yıl gündeme gelmesi beklenmiyor. Maaş artışları yalnızca TÜİK tarafından açıklanan enflasyon oranlarına göre belirlenecek. EN DÜŞÜK EMEKLİ MAAŞI İÇİN YENİ FORMÜL 2025″in ocak ayında, en düşük emekli maaşı için yeni bir düzenleme yapılması bekleniyor. Mevcut durumda 12.500 TL olan en düşük maaşın, 15.000 TL”ye yükseltilmesi en güçlü senaryo olarak öne çıkıyor. Ancak bu artış için Meclis onayı gerekecek.
Source: Abdurrahman Yazıcı
Yılmaz: Rezervimiz rekor seviyeye ulaştı
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2025 yılı bütçe görüşmelerinin son oturumunda Türkiye”nin döviz rezervlerinin rekor seviyeye ulaştığını açıkladı. Yılmaz, “Geçen yıl mayıs ayında 98,5 milyar dolar seviyesinde olan rezervimiz, 13 Aralık 2024 tarihi itibarıyla yaklaşık 165 milyar dolarla rekor seviyeye çıkmıştır.” dedi. 17 Ekim”de TBMM”ye sunulmasının ardından Genel Kurulda 12 gün boyunca yoğun ve titiz mesailerle yürütülen 2025 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi görüşmelerinde sona gelindiğini belirten Yılmaz, bu süreçte yoğun mesai harcayan ve katkı sağlayan tüm isimlere teşekkür etti. İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy”u, doğum ve vefat yıl dönümünü kapsayan anma haftası vesilesiyle yad eden Yılmaz, Ersoy”un Birlik şiirinden “Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz. Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz yürürüz” ve İstiklal Marşı”ndan “Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk”ın belki yarın, belki yarından da yakın” dizelerinden ilhamla büyük ve güçlü Türkiye yolunda kararlılıkla ilerlediklerini söyledi. Yılmaz, merhum Mehmet Akif’in mısralarında anlam bulan birlik beraberlik ruhuna, milli ruha da sıkı sıkıya sahip çıktıklarını belirtti. Bugün AK Parti olarak 23″üncü bütçeyi arz ettiklerini, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin 7″nci, Türkiye Yüzyılı”nın ise 2″nci bütçesini sunduklarını ifade eden Yılmaz, şunları söyledi: Burada bir çok değerlendirmeler, eleştiriler oldu. Hepsini saygıyla karşılıyoruz. Üslup olarak bazı hususlara katılmasak bile fikir olarak bazılarıyla farklı noktalarda olsak da bugün ve bu süreçte yaşanan çok değerli bir müzakere sürecini geride bırakmış bulunuyoruz. Tek tek bütün sorulara cevap vermek kısıtlı süre içinde mümkün değil. Ben topluca bir şey söylemek istiyorum; muhalefetten arkadaşlarımız hükümete dönük çok ciddi kapsamlı, ayrıntılı bir çok hususu dile getirdiler, eleştiriler yönelttiler ve bu hükümetin başarısız bir hükümet olduğunu göstermeye, kamuoyunu buna ikna etmeye çalıştılar. Değerli arkadaşlar, başarısız bir hükümet art arda 23 bütçe sunamaz. Başarının, başarısızlığın nihai karar vericisi milletin kendisidir. Bunu da demokratik bir ortamda sandıklarda yapar. Milletin feraseti her şeyin üzerindedir. Biz milletimizin değerlendirmelerine, aziz milletimizin hükümetimize dönük değerlendirmelerine sonuna kadar saygı duyuyoruz ve defalarca sınanmış bir hükümet olarak, politikalarımızı halkımıza arz etmiş bir hükümet olarak bu kadar uzun süre bütçe sunma imkanı sunduğu için bizlere aziz milletimize tekrar tekrar teşekkür ediyoruz, şükranlarımızı sunuyoruz. “SAĞLAM POLİTİKALARIN BÜTÇESİDİR” 2025 yılı bütçesini milletin takdirine sunarken gerçekçi adımlarla ve ortak bir gelecek vizyonuyla hareket ettiklerini dile getiren Yılmaz, “Her bir bütçe kalemini ve yatırım kararını, Türkiye Yüzyılı hedeflerimize uygun şekilde, ekonomik istikrarı güçlendirmek ve toplumsal refahı artırmak amacıyla şekillendirdik.” diye konuştu. Bütçeye ilişkin birçok nitelendirmeler yapıldığını, bunların bir kısmını çok haksız ve yersiz bulduklarını ifade eden Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim nazarımızda, bizim perspektifimizle bütçemiz bir istikrar, icraat ve kalkınma ve bütçesidir. 85 milyonun, 81 ilimizin, tüm toplumsal kesimlerin bütçesidir. Depremin yaralarını saran, ülkemizi geleceğe çok daha sağlam temeller üzerinde hazırlayan Türkiye Yüzyılı”nın 2″nci bütçesidir. İstikrar içinde büyümeyi ve kalıcı sosyal refah artışını hedefleyen sağlam politikaların bütçesidir. Daha müreffeh, katma değeri yükselen bir Türkiye”nin bütçesidir. Eğitimden sağlığa, kalkınmanın en kilit unsuru olan beşeri sermayeyi güçlendirmeyi hedefleyen bir bütçedir. Ülkemizin fiziki altyapısındaki eksiklikleri tamamlamayı hedefleyen bir bütçedir. Tarımdan sanayiye hizmet sektörlerine uzanan bir şekilde üreten Türkiye”nin bütçesidir. Daha huzurlu ve güven içinde bir ülkenin bütçesidir. Bölgesinde ve küresel düzeyde çok daha aktif, etkili bir güç olan devletimizin bütçesidir. Büyük ve güçlü Türkiye Cumhuriyeti”nin bütçesidir. Aziz milletimizin, kerim devletimizin bütçesidir. Mazlumların umudu, ülkemizin tecrübeli ve dirayetli lideri, milletin adamı Recep Tayyip Erdoğan”ın Gazi Meclis”imizin takdirlerine sunduğu bütçedir.” “KAYNAKLARI HER ALANDA GELİŞMEMİZİ GÜÇLENDİRİCİ ŞEKİLDE YÖNLENDİRECEĞİZ” 2025 yılı bütçesinin, ekonomik istikrar ve sosyal refahı önceleyen bir bütçe olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Türkiye Yüzyılı”nda pek çok alanda hayata geçirmeyi hedeflediğimiz yapısal dönüşüm adımlarımızı destekleyecek, bütçemizde kaynakları, eğitimden sanayiye, tarımdan enerjiye her alanda gelişmemizi güçlendirici şekilde yönlendireceğiz.” diye konuştu. Yılmaz, fiyat istikrarını ve finansal istikrarı gözeten, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekonomik büyümeyi hedef alan, serbest piyasa ve rekabet ortamında verimliliği artırarak makroekonomik dengeleri gözeten ve yapısal reformlarla desteklenen bir yaklaşım izlediklerini bildirdi. Seçimlerin tamamlanmasıyla siyasi belirsizliklerin ortadan kalktığını, hemen ardından siyasi güven ve istikrarın pekiştiği bir ortamda yeni bir programın ortaya konulduğunu belirten Yılmaz, “Ekonomik politikalar açısından bu, çok çok kıymetli. Siyasi istikrarın, güven ortamının olmadığı bir ortamda dünyanın en iyi programlarını, en iyi bütçelerini de yapsanız başarılı olma şansınız yok. Siyasi istikrar varsa, siyasi güven ortamı varsa bunlar etkili olabiliyorlar.” ifadelerini kullandı. Türkiye”nin bu nedenle çok kıymetli bir dönemden geçtiğinin altını çizen Yılmaz, “Türkiye seçimlerini yapmış, gelecek seçimlerine belli bir vade olan, seçimsiz bir dönemden geçiyor. İşte bu dönem bizim için altın kıymetinde bir dönemdir. Ülkemizin hedefleri için, milletimizin beklentileri için bu dönemi en iyi şekilde değerlendirmeye kararlıyız.” dedi. Siyasi güven ve istikrar dışındaki önemli bir hususun da öngörülebilirlik olduğunu vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti: “Yine ekonomi politikalarında, politikalarınızı orta vadeli bir şekilde, öngörülebilir şekilde ortaya koyduğunuzda hem yatırım ortamını iyileştirmiş oluyorsunuz hem de farklı karar alıcıların yol haritalarını çıkarmaya zemin teşkil etmiş oluyorsunuz. Bunu da neyle yaptık? Orta Vadeli Programı”mızla, 12. Kalkınma Planı”mızla, yıllık programlarımızla ve nihayet bütçemizle yapıyoruz. Dolayısıyla siyasi güven ve istikrarın olduğu, politika belirsizliklerinin en az düzeye indirildiği bir ortamda ekonomimiz güçlü bir şekilde yoluna devam ediyor. Bunun sonuçlarını da görüyoruz. Siyasi istikrarın, programlı yaklaşımın sonuçlarını görüyoruz. Geçen yıl uygulamaya koyduğumuz programdan sonra uluslararası sermaye girişi hızlanmış, rezervlerimiz güçlenmiş, kur oynaklığı azalmış ve finansman koşulları iyileşmiştir. Ekonomideki dengelenme Türk lirasını desteklerken, TL varlıklara artan ilgi, rezervlerdeki artış ve kurun istikrarlı seyri enflasyonla mücadelemizi de destekleyici mahiyette olmuştur. Merkez Bankamızın brüt rezervleri bunun için güzel bir örnek, geçen yıl mayıs ayında 98,5 milyar dolar seviyesinde olan rezervimiz, 13 Aralık 2024 tarihi itibarıyla yaklaşık 165 milyar dolarla rekor seviyeye çıkmıştır. Swap hariç net rezerv olarak bakarsanız çok daha büyük bir değişimi işaret etmektedir.” Geçici bir uygulama olarak ortaya konulan kur korumalı mevduattan hızlı şekilde çıkış sağlandığını dile getiren Yılmaz, “Bunu yaparken de finansal piyasaları sarsmadan, olumsuz bir etki meydana getirmeden başarıyoruz. Bakın kur korumalı mevduat geçen sene ağustos itibarıyla 3 trilyon 408 milyar lira seviyesine kadar yükselmişti, 13 Aralık 2024 itibarıyla 1 trilyon 170 milyar liraya kadar geriledi. Dolar bazında bakarsanız 30 milyar dolarlara giderek yaklaşan bir seviyesi var. Ciddi bir şekilde bir gerileme ve dolayısıyla kur risklerinde azalma söz konusu.” diye konuştu.
Source: Internet Haber
Bir şirket daha halka arz oluyor
SPK haftalık bültenine göre, Kurul, Armada Gıda Ticaret Sanayi AŞ nin pay başına 40 liradan ilk halka arz başvurusunu onayladı. Tat Gıda Sanayi AŞ nin 108,8 milyon liralık bedelli sermaye artırımına onay veren Kurul, Sekuro Plastik Ambalaj Sanayi AŞ nin (Şirket) 200 milyon lira tutarındaki kayıtlı sermaye tavanı içerisinde, 48 milyon 597 bin 500 lira olan çıkarılmış sermayesinin, mevcut pay sahiplerinin yeni pay alma hakları tamamen kısıtlanarak toplam satış değeri 70 milyon lira olacak şekilde, Borsa İstanbul AŞ nin (Borsa) Toptan Alış Satış İşlemlerine İlişkin Prosedürü doğrultusunda belirlenecek satış fiyatına göre hesaplanacak toplam nominal sermaye tutarı kadar artırılmasına karar verdi Petkim Petrokimya Holding AŞ nin 5 milyar liralık, Vestel Beyaz Eşya Sanayi ve Ticaret AŞ nin 3 milyar liralık, Alternatif Finansal Kiralama AŞ nin 1,5 milyar liralık, Akça Kimyevi Maddeler Nakliyat Ticaret ve Sanayi AŞ nin 900 milyon liralık, BNP Paribas Finansal Kiralama AŞ nin 2 milyar liralık, Alves Kablo Sanayi ve Ticaret AŞ nin 1 milyar liralık, Koray Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı AŞ nin 1 milyar liralık, Peker Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı AŞ nin 1,5 milyar liralık ve 150 milyon avroluk borçlanma aracı ihraç başvurusuna izin verildi. Kurul, 3 tüzel kişiye 2 milyon 485 bin 394 liralık idari para cezası verirken 5 gerçek kişi ve 1 internet sitesi içerik sağlayıcısı hakkında suç duyurusunda bulundu. Kurul, Türkiye’de yerleşik kişilere yönelik olarak internet aracılığıyla izinsiz kripto varlık hizmet sağlayıcılığı faaliyetinde bulunduğu tespit edilen ve yurt dışında kaldıraçlı işlem yaptırdığı belirlenen 31 internet sitesine erişimin engellenmesi için gerekli hukuki işlemlerin yapılmasına karar verdi.
Source: Habertürk
“Katar-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı” LNG”de arz fazlası nedeniyle tekrar masaya gelebilir
Uzmanlar, daha önce de söz konusu hat için Suriye”de sağlanacak istikrarın ve boru hattının geçeceği ülkelerin güvenliğine vurgu yapmış ve sıvılaştırılmış doğal gazın (LNG) Katar için önemine değinmişti.
“Katar-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı” Suriye”de Baas Rejiminin devrilmesiyle tekrar gündeme geldiSuriye ekonomisinin yeniden inşasında Türkiye’nin kilit rol oynaması bekleniyorSuriye”de Baas rejiminin devrilmesinin ardından gözler Türkiye”nin enerji güvenliği politikalarına çevrildi
Katar merkezli düşünce kuruluşu Orta Doğu Küresel İlişkiler Konseyi”nde Kıdemli Orta Doğu Enerji Uzmanı Justin Dargin, AA muhabirine, LNG”de olası kapasite artışlarının 2020″lerin sonunda arz fazlası ortaya çıkarabileceğini belirterek, “Katar, fiyatlandırma yapısının cazip bulacağı bir seviyede olması halinde, uzun vadeli tedarik anlaşmalarını güvence altına almanın ve artan rekabet ortamında piyasa istikrarını sağlamanın bir yolu olarak boru hatlarını nihayetinde düşünebilir.” dedi.
Dargin, Suriye”de yeni hükümetin Türkiye ve Körfez ülkeleriyle daha yakın ilişkiler kurarak bölgesel işbirliğine daha elverişli bir ortam yaratacağını belirterek, halihazırda Katar da dahil birçok ülkenin sınır ötesi doğal gaz boru hatlarından çok arbitraj esnekliği nedeniyle LNG”ye yöneldiğini anlattı.
Avrupa”da gaz talebinin karbonsuzlaştırma politikaları nedeniyle azaldığına dikkati çeken Dargin, bunun da Doğu Asya pazarını orta ve uzun vadede Katar için daha cazip bir odak haline getirdiğini ifade etti.
LNG arz fazlası boru hattı projesine yaklaşımları değiştirebilir
Dargin, Katar”ın Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman”a gaz sağlayan Dolphin Doğal Gaz Boru Hattı”na yaklaşımının da bu değişimi yansıttığını belirterek, şöyle devam etti:
“Başlangıçta Katar”ın çeşitlendirme stratejisinin bir parçası olsa da, ülke LNG lehine projeyi genişletmeyi sürekli olarak reddetti. Türkiye”ye uzanacak bir boru hattı Türkiye”nin bir enerji merkezi olma hedefiyle uyumlu olsa ve Avrupa”nın enerji çeşitlendirme hedeflerine fayda sağlayabilecek olsa da, şu anda Katar için bir öncelik olması pek olası değil. Bununla birlikte, rakiplerin ve yeni üreticilerin kapasite artışları nedeniyle on yılın sonunda potansiyel bir LNG arz fazlası ortaya çıkarken, Katar, fiyatlandırma yapısının cazip bulacağı bir seviyede olması halinde, uzun vadeli tedarik anlaşmalarını güvence altına almanın ve artan rekabet ortamında piyasa istikrarını sağlamanın bir yolu olarak boru hatlarını nihayetinde düşünebilir. “
Jeopolitik açıdan Orta Doğu”daki istikrarsızlığın bölgede bir boru hattına büyük engel teşkil ettiğine dikkati çeken Dargin, “Suriye”den geçecek bir boru hattı sadece iç istikrarı değil, aynı zamanda çıkarları çatışan çok sayıda bölgesel güç arasında işbirliğini de gerektirecektir.” ifadesini kullandı.
Dargin, ekonomik faktörler ve değişen dinamiklere de değinerek, “LNG, esnekliği, azalan maliyetleri ve farklı pazarlara erişim kabiliyeti nedeniyle tercih edilen doğal gaz taşıma yöntemi olarak ortaya çıkmış ve sabit boru hatlarının uygulanabilirliğini azaltmıştır. Katar için bir boru hattı, istikrarlı ve uzun vadeli talep garantisi gerektirmektedir ki bu da karbonsuzlaştırma politikaları nedeniyle Avrupa”nın doğal gaz tüketimi azaldıkça giderek daha belirsiz hale gelmektedir. Ayrıca, bu tür bir altyapının inşası ve uzun vadeli güvenliği, uluslararası paydaşlar arasında önemli yatırım ve işbirliği gerektirecektir.” diye konuştu.
2009″da rafa kaldırıldı
Katar ve Türkiye arasında doğal gaz boru hattı inşa etme fikri, ilk olarak 2009″da gündeme gelmiş ancak çeşitli teknik, ekonomik ve jeopolitik nedenlerle rafa kaldırılmıştı. O dönemde proje, Katar’ın geniş doğal gaz rezervlerini Türkiye üzerinden Avrupa pazarlarına taşımayı hedefliyordu. Ancak, hattın Suriye üzerinden geçmesi planlanan güzergahı, bölgedeki siyasi istikrarsızlık ve Suriye rejiminin projeye karşı duruşu nedeniyle gerçekleştirilemedi.
Hem küresel enerji dinamiklerinde yaşanan değişimler hem de Suriye”de Baas rejiminin devrilmesiyle bağlantılı olarak projenin yeniden canlanma ihtimali gündeme geliyor.
Katar, LNG ihracatında kara yolu seçeneklerini çeşitlendirme ve enerji pazarındaki etkisini artırma hedefi taşırken, Türkiye, bir enerji merkezi olma stratejisi doğrultusunda boru hattı projelerine büyük önem veriyor.
Avrupa’nın enerji arz güvenliğini çeşitlendirme çabalarının ve Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına yönelik rekabetin yoğunlaştığı bir dönemde, Türkiye-Katar boru hattı projesi hem bölgesel hem de küresel enerji dengeleri açısından stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Suriye yeni yönetimi ülkeye yönelik enerji yaptırımlarının kaldırılmasını bekliyor
İç savaşın başladığı 2011″den bu yana, rejimin sivil halka yönelik baskılarına karşılık Batılı ülkelerin, Şam ile diplomatik ilişkilerini keserek enerji sektörüne yönelik kısıtlayıcı politikalar izlemesi, Suriye”yi yakıt tedarikinde İran”a bağımlı hale getirdi.
Esed rejimi sadece ülkeyi değil ekonomisini de enkaza çevirdi
Rejim döneminde bölgeye günlük yaklaşık 70 bin varil petrol tedarik eden ve Suriye”deki baskıcı Baas rejimini çok uzun süre destekleyen İran”ın, rejimin devrilmesinin ardından Suriye”ye yakıt sevkiyatını durdurmasıyla günde 90 bin ila 100 bin varil arasında ham petrol işleyen bölgenin en büyük petrol rafinerisi Baniyas”ın faaliyetleri kesintiye uğradı.
Uluslararası haber kaynaklarına göre, rafinerinin Genel Müdürü İbrahim Musalim, Suriye”nin yeni hükümetinin ülkeye uygulanan yaptırımların kaldırılmasını beklediğini ve bunun, Suriye”nin İran dışı kaynaklardan petrol ithal etmesine olanak tanıyacağını belirtti.
Söz konusu açıklamalar, bölgedeki yaptırımların gelecek dönemde hafifleyebileceğine yönelik beklentileri kuvvetlendirdi.
Yaptırımlar ve terör örgütü PKK/YPG Suriye”yi petrol darboğazına mahkum etti
Avrupa Birliği (AB), devrik Beşşar Esed rejiminin baskıcı yönetimine karşılık toplamda 318 kişi ve 86 kuruluşa yaptırım uyguladı. Uygulanan yaptırımlar arasında, Suriye”den ham petrol ve petrol ürünlerinin ithalatının yasaklanması ve Suriye petrol endüstrisine yapılan yatırımların engellenmesi gibi önlemler bulunuyor.
Ayrıca, müdahaleler arasında Suriye”de yeni elektrik santrali inşaatına yönelik yatırımların yasaklanması, yeni santrallerin inşa sürecine teknik veya finansal yardım sağlanmasının engellenmesi ve petrol ile doğal gaz endüstrisi için gerekli ekipmanların Suriye”ye ihracatının kısıtlanması yaptırımları yer alıyor.
AB ülkelerinin yanı sıra, Ağustos 2011″de ABD”de Suriye rejiminin bölgedeki baskıcı uygulamalarına karşılık Suriye kökenli petrol ve petrol ürünlerinin ithalatını yasaklamış, ABD vatandaşlarının Suriye petrolü veya petrol ürünleriyle ilgili işlemlere katılmalarını engellemişti.
Yaptırımlara ek olarak, rejimin terör örgütü PKK/YPG”nin bazı bölgelerdeki işgaline izin vermesi sonrası terör örgütü bu bölgelerdeki petrol kaynaklarını ele geçirmiş ve ülkenin buradan elde ettiği gelirlerinden mahrum kalmasına yol açmıştı.
ABD yönetimi, Esed rejimine yönelik Sezar yaptırımları olarak bilinen müeyyideleri uygulamaya devam ederken, stratejik ortağı PKK/YPG elindeki ham ve işlenmiş petrolün büyük kısmını rejim bölgelerine satıyordu. Terör örgütü, Esed rejimine ve Irak”ın kuzeyine sattığı petrolden yıllık 1,2 milyar doların üzerinde gelir elde ediyordu. Hesaplamalara göre, PKK/YPG, Suriyelilerin her yıl yaklaşık 2,5 milyar dolarlık petrolünü gasbediyordu.
Bölgedeki istikrarın yeniden sağlanabilmesi için Batı yaptırımlarının hafifletilmesi şart
Araştırma kuruluşu Energy Aspects Jeopolitik Araştırmalar Bölümü Başkanı Richard Bronze, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Suriye”nin petrol üretiminin eski haline dönmesi için çözümün Batı ülkelerinin yaptırımlarını hafifletmesinden geçtiğini belirtti.
Bronze, Baniyas petrol rafinerisinin operasyonlarına devam edebilmesi için yeni bir ham petrol kaynağına ihtiyaç duyacağını belirterek, alternatif bir çözüm bulunmadığı sürece bölgede yakıt sıkıntısının derinleşeceği uyarısında bulundu.
Suriye”nin petrol üretiminin eski seviyelerine ulaşmasının uzun zaman alacağına dikkati çeken Bronze, “Batı yaptırımlarının hafifletilmesi ve kilit petrol üretim bölgelerinde güvenlik durumunun makul bir seviyede istikrar kazanması gerekecek. Ancak bu iki koşul sağlansa bile, uluslararası petrol şirketlerinin Suriye”ye geri dönüp yatırım yapmayı ne kadar cazip bulacaklarını değerlendirmeleri gerekecek.” dedi.
Bronze, yeni Suriye yönetiminin bu zorlukları aşmak için uluslararası yardıma başvurabileceğini belirterek, “Kısa vadede sağlanabilecek yardımlar, avantajlı ödeme koşullarıyla sunulacak tedarikler veya satın alımları finanse edecek krediler olabilir. Uzun vadede ise odak, Suriye”nin petrol sektörünün yeniden inşası olacak ve bu süreç, geniş çaplı yeniden yapılanma çabalarının bir parçası haline gelecektir.” şeklinde konuştu.
Türkiye”nin, Şam”daki yeni yönetime destek amacıyla bu süreçte rol oynayabileceğini vurgulayan Bronze, “Türk şirketleri, yeniden yapılanma fırsatlarını öncelikle ticari açıdan değerlendireceklerdir. Bu değerlendirme ise finansal ve güvenlik durumunun önümüzdeki birkaç ay içinde nasıl şekilleneceğine bağlı olacak.” ifadelerini kullandı.
Türkiye destek sağlayabilir
İtalya”da bulunan Ricerche Industriali ed Energetiche”de (RIE) enerji jeopolitiği ve piyasaları alanında araştırma görevlisi Francesco Sassi de İran petrolü olmadan Suriye”nin yeni yönetiminin enerji güvenliğini sağlama kapasitesine dayalı meşruiyetini sürdürebilmesi için alternatif kaynakların bulunması gerektiğine işaret etti.
Sassi, Türkiye”nin Şam”a destek sağlamak amacıyla müdahaleye çağrılabileceğinin altını çizerek, “Ancak Türkiye, İran ya da Irak gibi bol petrol kaynaklarına sahip bir ülke değil. Türkiye, petrol ithal eden bir ülke ancak Baniyas petrol rafinerisine istikrarlı tedarik sağlamak için alternatif anlaşmalara aracılık edebilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Bu noktada, Suriye”nin petrol arz güvenliğinin sağlanmasının önemine dikkati çeken Sassi, bu konuda başarısız olunması durumunda ülkenin istikrarsızlaşacağını da sözlerine ekledi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Almanya”da erken genel seçim takvimi işliyor, partiler seçim hazırlığında
Şansölye Scholz, 6 Kasım”da hükümet ortakları Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) temsilcileriyle yaptığı toplantıda, FDP Genel Başkanı da olan Maliye Bakanı Christian Lindner”i görevden aldı.
Hükümetin dağılmasının ardından Scholz 28 Eylül 2025 için planlanan seçimlerin öne çekileceğini açıkladı.
Koalisyonun dağılmasına, partiler arasında yaşanan görüş ayrılıkları, iletişim sorunları ve kamuoyu önünde karşılıklı suçlamalar neden oldu.
Ülkede artan enflasyon, bütçe açığı ve durgunluktan dolayı ekonomik sıkıntıların ortaya çıkması halkın hükümete ve özellikle Başbakan Scholz”a karşı memnuniyetsizliğini artırdı.
Scholz, hükümetin dağılmasının ardından erken seçimin önünü açmak için 16 Aralık”ta Alman Anayasası”nın 68. maddesi uyarınca Meclis”ten güvenoyu talep etti. Meclis”te güvenoyu oylamasını kaybeden Scholz, Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier”e Federal Meclis’in feshedilmesini önerdi.
Buna göre Almanya 2. Dünya Savaşı”ndan sonra 21. kez sandığa gidecek.
Cumhurbaşkanı Steinmeier SPD, Yeşiller ile ana muhalefetteki Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin Meclis grupları ile görüşmesi sonrası seçim tarihi için 23 Şubat 2025″te anlaştı.
Erken seçim hazırlıkları kapsamında partiler başbakan ve milletvekili adaylarını belirlemeye başladı ve seçim programları taslaklarını hazırladı.
Partilerin başbakan adayları
SPD’nin başbakan adayı federal düzeyde daha fazla tecrübesi bulunan Scholz oldu.
Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin başbakan adayı ise Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Friedrich Merz olurken, Yeşiller Partisi de başbakan adaylığı için Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck”te karar kıldı.
AfD ise başbakan adayı olarak Eş Başkan Alice Weidel’i gösterdi.
Sahra Wagenknecht İttifakı-Anlayış ve Adalet İçin (BSW), başbakanlık koltuğuna oturmak için şansı olmasa da Wagenkencht”in başbakan adayı olmasına karar verdi.
Anketlere göre CDU/CSU farkla önde
Anketlerde CDU/CSU yüzde 31,5-33 ile ilk sırada yer alırken, AfD yüzde 17-19 arasında oyla ikinci sırada bulunuyor.
Başbakan Scholz’un partisi SPD yüzde 15-16,5 oy oranıyla üçüncü, Yeşiller de yüzde 11,5-14 ile dördüncü sırada yer alıyor.
İlk kez genel seçimlere katılacak olan BSW oy oranı ise yüzde 5 ila 8 gösteriliyor.
Anketlerde yüzde 3 ila 5 alan Hür Demokrat Partisinin ise yüzde 5″lik seçim barajını geçip geçemeyeceği merak ediliyor.
Seçimlerin ardından muhtemel koalisyon seçenekleri arasında CDU/CSU-SPD veya CDU/CSU-Yeşiller olarak görünüyor.
Tüm partiler, AfD ile koalisyon yapmayı reddettiği için AfD”nin öngörülebilir bir dönemde iktidara gelmesi beklenmiyor.
Seçime gidecek siyasi partilerin programlarında göç ve mülteci politikası, ekonomi, enerji ve iklim ile Ukrayna savaşı önemli ana öğeler olarak ön plana çıkıyor.
CDU/CSU seçim programı
Birlik partileri olan CDU/CSU”nun “Almanya”da siyasi değişim” adını taşıyan programında, göç ve mülteci politikası konusunda sert bir çizgi çiziliyor.
Taslak seçim programında “Göçün kesin olarak sınırlandırılması acilen gereklidir.” ifadesine yer verildi.
CDU programına göre SPD, FDP ve Yeşiller”in oluşturduğu koalisyon hükümetinin herkese çifte vatandaşlık imkanı tanıyan ve özellikle Türkleri de ilgilendiren vatandaşlık yasasının da iptal edileceği vurgulandı.
Programda, “Bir kez daha herkes için refah yaratan bir ülke istiyoruz. Yeniden özgür ve güvenli bir ülke istiyoruz. Yeniden bir arada duran bir ülke istiyoruz. Almanya”yı yeniden öne çıkarmak istiyoruz. Yeniden gurur duyabileceğimiz bir Almanya istiyoruz.” ifadelerine de yer verildi.
İsrail”e destek verilen programda, Orta Doğu”daki tek demokrasinin yanında sağlam bir şekilde durmanın Almanya”nın çıkarına olacağı belirtilirken “Bu amaçla, İsrail”i askeri olarak da desteklemek ve kalan ihracat kısıtlamalarını sona erdirmek istiyoruz.” denildi.
İsraillilerin ve Filistinlilerin barış içinde bir arada yaşamalarını sağlayacak iki devletli bir çözüm desteklenerek aynı zamanda İbrahim Anlaşmaları”nın uzatılmasından yana olunduğu kaydedildi.
Taslağın “genişleme ve komşuluk politikasının yeniden düzenlenmesi” kısmında Türkiye ile siyasi ve ekonomik ilişkiler alt başlığı açıldı.
Burada “Türkiye, Avrupa için stratejik önemini ve önemli bir ortak olmayı sürdürmektedir. Şu anda AB değerlerinden uzaklaştığı ve bu nedenle AB”ye katılamayacağı için üzüntü duyuyoruz.” ifadeleri kullanıldı.
SPD seçim programı
SPD”nin seçim programında ekonomik büyüme ve istihdamın güvence altına alınması, aileler ve çalışanlar üstündeki yükün hafifletilmesi, tüm nesiller için emekli maaşlarının güvence altına alınması konuları ön plana çıkarılıyor.
Ayrımcılık, ırkçılık ve ötekileştirmeye karşı korumayı daha da güçlendirmek isteniliyor.
Almanya”nın başarısına katkıda bulunan milyonlarca insanın düşmanlaştırılmasının ve ötekileştirilmesinin kabul edilmeyeceği, bu kişilerin Almanya”da yaşamaktan endişe duymalarının kendilerini üzdüğü belirtiliyor.
AB”nin dış sınırlarının daha iyi korunmasının ve kontrol edilmesinin istendiği programda, bu yapılırken hukukun üstünlüğünün ve insani koşulların her zaman garanti altına alınması gerektiği belirtildi.
Programda, Avrupa”ya deniz yoluyla sığınmak için gelenlerin geri itilmelerine karşı olunduğu, geri dönüşlerin insani ve tutarlı olması gerektiği kaydedildi.
2026 yılında 7 milyondan fazla çalışanı ilgilendiren saatlik asgari ücretin 15 avroya yükseltilmesi gerektiği vurgulandı. Gıdada katma değer vergisinin yüzde beşe indirilmesi planlanıyor.
Almanya ve NATO”nun, Rusya – Ukrayna savaşının bir tarafı haline gelmemesi gerektiğine işaret edilen seçim programında, “Bu nedenle Şansölye Olaf Scholz”un Taurus seyir füzesi tedarik etmeme kararının arkasındayız.” ifadelerine yer verildi.
İsrail”in, uluslararası hukuku ihlal ederek Filistin topraklarında yerleşim birimleri inşa etmeyi durdurması gerektiğine dikkati çekilerek, “Batı Şeria ve Gazze Şeridi”ndeki toprakları ilhak etme planlarını reddediyoruz.” ifadeleri kullanıldı.
Yeşiller Partisi
3 yıldan bu yana SPD ile iktidarda bulunan Yeşiller”in 26 Ocak”ta kabul edilmesi planlanan seçim programı taslağında özellikle iklim politikası, ekonomi ve altyapı geliştirilmesi öne çıkıyor.
Yeşiller, iklim nötr geleceğe geçişi kolaylaştırmak amacıyla küçük ve orta gelirlilere yönelik “iklim parası” sağlamayı ve elektrikli araç almak ve evlerin yenilenmesi için destek programlar geliştirmeyi planlıyor.
Aktif bir dış politika takip etmek isteyen Yeşiller, Asya, Afrika, Orta Doğu”da ve Latin Amerika”daki ortaklarla karşılıklı güven ve çıkarlara dayalı ilişkileri geliştirmeyi hedefliyor. Yeşiller, Avrupa”daki birliği güçlendirerek ABD”de başkanlığı üstlenecek Donald Trump”ın “Önce Amerika” sloganına “Birleşik Avrupa” ile cevap vermeyi amaçlıyor.
Kamu yönetimi modernleştirme ve dijitalleştirme sözünü veren Yeşiller, kamu hizmetleri için bir aplikasyon geliştirmek istiyor.
Yeşiller organize suçlarla mücadele konusunda güvenlik birimlerinin bir arada olduğu ortak bir merkez kurulmasını talep ediyor.
AfD”nin seçim programı
AfD”nin yayımladığı seçim programında, Almanya”nın AB”den ve avro ortak para biriminden ayrılması talep ediyor.
AB”nin merkeziyetçi olma çabalarının reddedildiği AfD”nin seçim programında “Almanya”nın AB”den ayrılmasının ve yeni bir Avrupa topluluğu kurulmasının gerekli olduğuna inanıyoruz.” ifadesi kullanıldı.
AB”nin yerine birbiriyle iş birliği yapan “ekonomi ve çıkar topluluğunun” oluşturulması talep ediliyor.
Rusya”ya karşı uygulanan yaptırımları kaldırmak ve Ukrayna”nın AB ve NATO”nun dışında bir ülke olmasını isteyen AfD, Alman ordusunun daha da güçlenmesini gerektiğini vurguluyor.
AfD, iltica politikasında sınırlarda yeniden kontrollerin yapılmasını, sığınmacıların sınırlardan geri gönderilmesini ve iltica etmek isteyenler için sınırlarda gözaltı merkezlerinin kurulmasını talep ediyor.
Koşulların oluşması durumunda Müslüman derneklerin ve camilerin kapatılmasını savunan AfD, imamların Alman Anayasası”na bağlı olmaları ve Almanca bilmelerini istiyor.
AfD, ülkenin başarısına katkı sağlayacak vasıflı işgücünün ülkeye gelmesini ise memnuniyetle karşılıyor. Ancak nitelikli işçilerin Avrupa dışından alınmasından önce ülkedeki potansiyelden yararlanılması, Avrupa dışından gelecek nitelikli iş göçünün ise katı kurallarla seçilmesini hedefliyor.
Yabancı ebeveynlerin çocuklarının Almanya”da doğum yoluyla Alman vatandaşı olması ve ülkede uzun süre yaşayanların vatandaşlığa kabul edilmesi gibi uygulamaları kaldırmak isteyen AfD, çifte vatandaşlığa imkan verilmemesini talep ediyor.
Türkiye”nin kültürel olarak Avrupa”ya ait olmadığını ifade eden ancak kendileri için güçlü stratejik ve ekonomi ortak olarak gören AfD, Almanya için ABD ile ilişkilerinin önemli olduğu, ancak ABD”nin Almanya ve Avrupa ile jeostratejik çıkarlarının farklılaştığını, Almanya”nın ABD”nin kararlarıyla başka ihtilafların içine sürüklenmemesi gerektiğini belirtiyor.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source: