Güvercin kılıklı akbaba

Güvercin kılıklı akbaba

Ortadoğu’da kalıcı barış için yıllardır süren çabaların yerini, tek tarafın süreci istediği gibi yürüttüğü, hesap vermeksizin insanlık dışı yöntem ve katliamlarla stratejik mühendislik planlarını uygulamaya devam ettiği bir süreç aldı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ABD Başkanı Donald Trump arasında geçen hafta son altı ayda üçüncü kez gerçekleşen görüşme, Gazze’de barış değil, Filistinliler için derin bir belirsizlik ve kitlesel yerinden edilme korkusu doğurdu. Kamuoyuna açıklananlar ile kapalı kapılarda yürütülen müzakereler arasındaki fark, ateşkes sürecinin samimiyeti konusunda ciddi şüpheler doğuruyor. Trump, bir yandan “Gazze savaşını bitiren lider” olarak tarihe geçmek istiyor ama İsrail işgalinin sürmesi konusunda da Netanyahu ile uyumlu gözüküyor. Netanyahu, 30 yıla yaklaşan siyasi tecrübesiyle süreci istediği gibi yönlendiriyor. Trump, yıldızı olmadığı bir şovu kendine pek yediremiyor ve pozisyonlar arasında sürekli gidip gelerek adeta burada da “patron benim” demeye çalışıyor. Gazze’de 2 milyona yakın insan yerinden edildi. İsrail’in işgal ettiği bölgeler, Gazze’nin yüzde 70’ini geçti. Savaşın durması halinde bile Filistinlilere ait egemen topraklarda İsrail ve ABD destekli şirketlerin “tatil köyleri” inşa etme planları konuşuluyor. Bu, yalnızca toprak değil, kültür, tarih ve halk iradesinin de ortadan kaldırılması anlamına geliyor. NOBEL ŞOVU Netanyahu’nun, Trump’ı Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermesi, bu görüşmelerin ne kadar manipülatif bir zeminde ilerlediğini gösteriyor. Trump’ın barış getiren güvercin imajı, Gazze’de soykırıma göz yumması ile çelişiyor. Netanyahu’nun, Trump’ın egosuna hitap eden bu ironik hamlesi, ABDİsrail görüşmelerinin içeriğini bulanıklaştırıyor. Ayrıca Netanyahu, Oslo’ya uçarak adaylık mektubunu şahsen teslim edebilirdi. Eğer bunu yapsaydı tutuklanır ve Lahey’e gönderilirdi. Birkaç ay önce Oslo yönetimi Filistin Devleti’ni tanıdığı için Netanyahu, Filistin’deki Norveç diplomatik misyonunu sınır dışı etti. Yine de insanlığa dair umutları yeşerten son gelişme, Gazze’deki soykırımı uluslararası hukuk dayanaklarıyla dile getiren BM Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese’in, Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesi oldu. FİLİSTİNLİLERE ÖLÜM TUZAĞI ABD yapımı silahlarla her gün yüzlerce insanın öldüğü bir senaryoda, insani yardım adı altında kurulan dağıtım merkezleri bile artık BM tarafından ölüm tuzakları olarak tanımlanıyor. Gazze İnsani Yardım Vakfı’nın rolü, bu süreçte özellikle dikkat çekiyor. Filistinli bir ailenin, yiyecek almak için sıraya girmenin bile ölüm riski taşıdığı bir ortamda insani yardım kavramı anlamını yitiriyor. Yardım almak üzere gelen sivillere yönelik rastgele ateş açıldığı haberleri, bu noktaların ne kadar tehlikeli olduğunu ortaya koyuyor. Bu vakıf, insanlara yardım etmeyi değil, onları sefalet içinde tutarak dışarıya zorla göç ettirmeyi amaçlıyor. İsrail’in kimileri ABD’den çıkar gruplarıyla birlikte oluşturduğu bu sistemde, yerinden edilmiş Filistinlilerin Sudan, Mısır veya başka ülkelere transferi planlanıyor. Üstelik açıkça etnik temizlik anlamına gelen bu göç politikalarının fizibilite analizleri bile yapılmış; kişi başı tahliye maliyetleri, kamplarda radikalleşme temizliği gibi kavramlarla ayrıntılandırılmış. Sızdırılan bazı raporlarda, Filistinlilerin Gazze’de kalmasının maliyeti hesaplanmış ve gönderilmeleri halinde kişi başı 9 bin dolar maliyetle daha ucuz olduğu belirtilmiş. Bu ifadeler, toplu tehcirin finansal modellemeyle rasyonelleştirilmeye çalışıldığını gösteriyor.

Source: Nalan Yazgan