“Hasta Gündemi – Hastalıklar ve Durumlar Üzerine Son Gelişmeler”

Bir şehri durdurmak kolay ama

Sendikalara, sendikalaşmaya karşı değilim. Olmam da.Ancak İzmir’de asılan grev pankartlarına bakarken aklım ikiye bölünüyor.Bir tarafım, sendikanın hak arama mücadelesine saygı duyuyor.Ama diğer yanım, yaşadığımız çağın getirdiği yeni denklemi görüyor.İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan işçiler toplu iş sözleşmesinde uzlaşma sağlanamadığı için grev kararı aldılar.İşçiler diyor ki:“Maaşlarımız gecikiyor, parça parça yatırılıyor.”Haklılar mı? Evet. Bu ülkede enflasyon, geçim derdi, alım gücü diye bir gerçek var.Ama sendikaların da sorması gereken bir soru var.Bugün sendikacılık sadece ücret pazarlığı mıdır?Dünya değişti.Sadece rakamlar değil, çalışma biçimleri, alışkanlıklar, öncelikler de değişti.Artık sendikalar sadece ‘daha fazla ücret’ için değil, ‘daha sürdürülebilir bir çalışma yaşamı’ için de masaya oturmalı.İşin geleceği, teknolojik dönüşüm, dijital haklar, esnek ama güvenceli çalışma gibi konular da artık sendikal alanın içinde olmalı.Bu çağda grev sadece bir pankart değil…Aynı zamanda kamusal hayatın tüm dengelerini etkileyen bir karardır.Bir şehri durdurmak kolay.Ama o şehirde her gün çocuklarını okula götürmek zorunda olan bir annenin hayatını aksatmak…Hasta çocuğuyla hastaneye yetişmeye çalışan bir babayı zor durumda bırakmak…O şehre hizmet eden tüm emekçilerin sesini kamuoyunda duyurmaktan çok, başka bir tepkiye neden olabilir.Grev, evet, işçinin en meşru hakkıdır.Ama bu hak artık daha güçlü bir müzakere kültürüyle, daha akıllı bir iletişimle desteklenmeli.Hayat dakikalarla yarışıyor.O yüzden uzlaşmak sadece işverenin değil, sendikanın da sorumluluğudur.Dünya da bunu yapıyor.Sendikalar, işverenle aynı masada sadece ‘bugünü’ değil, ‘geleceği’ de konuşuyor. Paraya değil doğru insanlara yatırım yapın BU dünyada milyarder olmak için matematik bilmek yetmez.Bazen esas formül borsa tablolarında değil, sabah kahvenizi kiminle içtiğinizde gizli…Bunu bize 94 yaşında, 5 milyon 500 bin yüzde getiriyle konuşan bir adam söylüyor. Warren Buffett…Berkshire Hathaway toplantısında yine en yalın ama en çarpıcı cümleyi kurdu:“Hayatınız birlikte çalıştığınız insanların genel yönünde ilerler.”Bu cümle bir bilgenin vasiyeti gibi.Diyor ki:“Paraya değil, doğru insanlara yatırım yapın.”Biz başarıyı hep başka parametrelerle ölçtük.Ama Buffett diyor ki:“Hayatta asıl önemli olan para kazanma zorunluluğunuz olmasa da yapacağınız bir işinizin olması. Ve çevrenizde sizi yukarı çeken, değerlerine güvendiğiniz, birlikte yürümekten keyif aldığınız insanlar olması.”Yani ‘networking’ değil, ‘samimiyet.’Yani ‘CV değil, karakter.’Benim de kişisel gözlemim şu:Mutlu insanlar daha yaratıcı oluyor.Hayatla barışık olanlar işinde daha verimli, daha dirençli oluyor.Ve evet, bu insanlar daha uzun yaşıyor.Buffett bu gerçeği bir cümleyle özetliyor:“Mutlu insan daha uzun yaşar.”Sadece o da değil.Harvard Üniversitesi’nin 80 yıllık araştırması da aynı şeyi söylüyor.Uzun ve sağlıklı yaşamın sırrı servet değil, pozitif ilişkiler.Güvendiğin, konuşabildiğin, yanında huzur bulduğun insanlar.Bugün ofisinizde sadece maaş bordrosuna değil, yüzlere bakın.Size enerji veren kim?Sizi yoran kim?İşte Buffett’ın formülü burada devreye giriyor.Yatırım sadece finansal değildir.Bir kahkaha anına, bir güven duygusuna, iyi bir dostluğa yapılan yatırım da sizi zenginleştirir.Ve ben artık biliyorum.Hayatta gerçekten başarılı olanlar en iyi fonu kuranlar değil, en iyi çevreyi kuranlar.Yani…Paraya değil, doğru insanlara yatırım yapanlar. Yaşam uzadı ama kanser de gençleşti SON yıllarda hep aynı şeyi konuşuyoruz. İnsan ömrü uzuyor.Yeni doğan bir bebeğin 100 yaşına kadar yaşama ihtimali tarihte hiç olmadığı kadar yüksek. Ama şimdi yeni bir gerçek daha var, kanser de gençleşiyor.ABD’deki yeni araştırma bunu resmen teyit etti.2010 ile 2019 arasında 50 yaş altındaki kanser vakalarında anlamlı bir artış var. Üstelik sadece tek bir türde değil. Meme, kolon, böbrek, rahim kanserleri başı çekiyor. Ve en önemlisi bu artış kadınlarda daha fazla.Peki ne oldu da genç yaşta kanser bu kadar artmaya başladı?Bilim hala kesin konuşamıyor.Biz “Hayat uzadı” diye seviniyoruz ama sağlıklı yaşayan sayısı aynı hızda artmadı.Sigara azaldı, akciğer kanseri azaldı.Prostat taramaları değişti, fazla teşhis azaldı.Yani önlem işe yarıyor.Ama bu yeni gelen kanser dalgası önlem almadığımız alanlardan yükseliyor.İtiraf edeyim…Ben artık haberlere bakarken sadece ‘uzun yaşam’ haberlerine değil, ‘nasıl bir yaşam?’ sorusuna cevap verenlere kulak veriyorum. İyi yaşamak uzun yaşamaktan değerli BİLİM kanserin neden gençleştiğini anlamaya çalışıyor. Sürekli toplantılar, çalıştay, zirveler yapılıyor. Hepsi çok önemli ve değerli…Ama bazı cevaplar için Harvard’a, Johns Hopkins’e gerek yok.Cevaplar hayatın içinde bence…Daha doğal bir çevre, daha temiz bir tabak, daha çok yürüyüş, daha az kaygı, daha çok nefes…Ve en önemlisi kendine yatırım.Yaşamak güzel elbette.Hepimiz daha çok uzun yaşamak istiyoruz.Ama iyi yaşamak uzun yaşamaktan daha kıymetli sanırım.

Source: Deniz Si̇pahi̇


“Güm diye bir parlama oldu!” Çakmakla tüpü kontrol etti!

İstanbul da yaşayan ve 5 gün önce memleketi Bingöl ün Adaklı ilçesinin Demiroluk köyündeki yazlığına eşi Nebat ile gelen Ali Besili, yol yorgunluklarını atmak için mutfaktaki ocakta çay hazırlamak istediği sırada tüpün vanasını kontrol etti ancak gaz gelmedi. habericionecikanlar#100#left# MUTFAKTA YANGIN ÇIKTI AA da yer alan habere göre Besili, tüpte gaz kaçağının olup olmadığını bu kez çakmakla kontrol etmek istedi. Bu sırada gaz sıkışması nedeniyle parlama oldu ve evin mutfak kısmında yangın çıktı. Yangın ve parlama nedeniyle ağır yaralanan Besili, mutfak tüpünü dışarıya çıkarmak için yoğun çaba gösterdi. ERZURUM A SEVK EDİLDİ Evdeki yangının komşularının yardımıyla söndürülmesinin ardından Bingöl Devlet Hastanesi ne kaldırılan Besili, buradaki müdahale sonrası Erzurum Şehir Hastanesi Yanık Tedavi Merkezi ne sevk edildi. Yüzü, başı ve sağ eli ile vücudunun bazı yerlerinde 2. ve 3. derece yanık oluşan Besili nin tedavisi devam ediyor. GAZ SESİ GELİYOR AMA OCAK YANMIYORDU Ali Besili, başına gelen talihsiz olaya çok üzüldüğünü söyledi. Hanımıyla eşyaları köy evine yerleştirdiklerini anlatan Besili, şöyle devam etti: Hanım yoldan geldik, yorulmuşuz, çay koy kahvaltı yapalım dedi. Sonra demliğe suyu koydum, ocağı açtım ama yanmadı. 3-4 kez denedim olmadı. Sonra tüpü açmaya çalıştım, sallayıp dolu mu boş mu olduğunu kontrol ettim yine yanmadı. Sonra tüpün vanasını kontrol ettiğimde gaz sesi geliyor ama ocak yanmıyordu. Çakmakla tüpteki gaz kaçağını kontrol etmek istedim, çakmağı yakınca büyük bir ses duyuldu, parlama oldu ve yangın çıktı. Besili, daha sonra mutfakta yangın çıktığını belirterek, mutfak dolabının içindeki tüpü uzun uğraşlar sonucu balkona koyabildiğini aktardı. O DURUMDA HİÇ ACI HİSSETMİYORDUM Plastik balkon kapısının kısa sürede tutuştuğunu ifade eden Besili, Kapı tutuştuğunda bütün alevler beni sardı, sonra tüpü bırakıp kaçtım. Kendimi kurtarmak istedim, tüpün patlamasından korktum. Yangını komşular söndürdü. O durumda hiç acı hissetmiyordum dedi. GÜM DİYE BİR PARLAMA OLDU Yaşadığı kâbus dolu olayı hiç unutamadığını dile getiren Besili, şunları kaydetti: Hastane hizmetleri, doktorlarımız çok iyi Allah razı olsun, hastalara çok güzel bakıyorlar. Tedavim güzel geçiyor. Bilseydim gaz kaçağı var böyle bir şey yapmazdım, tüpün kafasında sorun varmış. Çakmağı tüpün kafasına doğru yakından değil uzaktan tutup kontrol etmek istedim, nasıl çakmağı yaktıysam o an güm diye parlama oldu. Yanık Tedavi Merkezi doktoru Onur Ceylan da vücudunun çeşitli yerlerinde 2. ve 3. derece derin alev yanıkları oluşan Besili nin medikal ve pansuman tedavilerinin sürdüğünü belirterek, gaz kaçağı şüphesi durumunda çakmak, kibrit gibi açık alevli kaynaklar kullanılmaması gerektiğini hatırlattı.

Source: Habertürk


Çalışan emeklinin maaşı düşer mi?

EMEKLİ AYLIĞINI KESTİRİP ÇALIŞMAYA DEVAM EDENLERİN AYLIĞI DÜŞER Mİ? Kamuda çalışırken, 2024 Kasım ayında emekli oldum. Şu an sosyal güvenlik destek primi (SGDP) ödüyorum. 2026 yılında emekliliğimi dondurup örneğin 5 yıl çalışıp emekli olursam enflasyondan kaynaklı emekli maaşında düşüşlerde nasıl bir hesaplama olur? Emekli aylığım düşer mi? (Mehmet Y.) SORULARINIZ İÇİN: akivanc@haberturk.com 2024 yılında dilekçe verenlerin emekli aylıkları 2025 yılında dilekçe verenlerden yüzde 30 – 31 oranında daha fazla olacak. TÜRK – İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, bu hafta yaptığı açıklamada yaklaşık 60 bin kamu işçisinin emekli aylığında ortaya çıkan farktan olumsuz etkilenmemek için emekli olduklarını söyledi. 2024 yılında dilekçe veren yaklaşık 800 bin kişinin emekli aylığındaki bu fark ömür boyu alacakları aylıklara yansıyacak. Dilekçesini 31 Aralık 2024 (kamu işçileri için 14 Ocak 2025) tarihine kadar vermiş olanlar, emekli aylıklarını kestirmeden 4/a (SSK) statüsünde çalışmaya devam ederse sosyal güvenlik destek primine (SGDP) tabi olacaklar. Emekli aylığını kestirerek çalışmaya devam edenlerden ise normal sosyal sigorta primi kesilecek. Bu kişilerin yeni aylığı hesaplanırken, öncelikle eski aylığın kesildiği tarihten sonra emekli aylıklarına yapılacak artışlar eski emekli aylığına yansıtılacak. Emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmi aylık ise emeklilik öncesi ve sonrası prim ödeme gün sayısı ve emeklilik sonrası çalışmaya ait prime esas kazançlar üzerinden hesaplanan aylığın emeklilik sonrası prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü kadar olacak. Özetleyecek olursak, emekli aylığınızı kestirerek beş yıl çalıştınız diyelim. Çalışmayı bırakıp yeniden emekli aylığı bağlatmak istediğinizde öncelikle mevcut aylığınıza beş yıl boyunca yapılan artışlar yansıtılacak. Ayrıca, beş yıllık dönemdeki çalışmanıza karşılık kısmi aylık tutarı hesaplanacak. Bu ikisinin toplamı yeni emekli aylığınız olacak. Emeklilik dilekçesini 2025 yılında veya sonraki yıllarda verenler için ortaya çıkan olumsuz farklardan etkilenmeyeceksiniz. Emekli aylığınızda düşüş olmayacağı gibi beş yıllık dönemdeki çalışmanın karşılığı olarak aylığınız artacak. BEDELLİ ASKERLİK YAPARKEN YILLIK İZİN KULLANILABİLİR Mİ? İnşaat mühendisiyim. Bir ilçe belediyesinde sözleşmeli memur olarak görev yapıyorum. Geçen sene bedelli askerlik için insan kaynakları ile görüştüğümde bedelli askerlik yapacağımı ve yıllık izin kullanmak istediğimi belirttim. İzin verdiler ama dilekçemde askerlikten bahsetmedim. Sadece izin kullanmak istediğimi yazdım. Şimdi yönetim değişti, memurluğa geçtiğimde bu durum benim için sorun olur mu? (Deniz F.) 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 6’ncı maddesi uyarınca, “Askerlik hizmetlerini er ve erbaş olarak yapmakta olanlar ile yedek subay ve yedek astsubay okulu öğrencileri” sigortalı sayılmazlar. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 2013/11 Sayılı Sigortalılık İşlemleri Genelgesine göre ise silah altına alınmakla başlayıp terhis tarihinde sona eren fiili askerlik hizmetini yapmakta olanlar bu süre boyunca sigortalı sayılmazlar. Bu dönemde yatırılan 4/a primleri geçersiz sayılır. Askerlik hizmetinden sayılan izin, hava değişimi, istirahat süreleri, birliğe sevk tarihi ile birliğe katılış tarihi arasında geçen veya erken terhis mahiyetinde izinli sayılan sürelerde 4/a statüsünde sigortalı çalışmanın geçerli sayılabilmesi için, bu sürelere ilişkin askeri birlikten alınmış istirahat, erken terhis vs şeklinde belge sunulması gerekir. Sizin gibi 4/a kapsamındaki sigortalılığın başladığı tarihte fiili olarak askerlik hizmetini yapmakta olanların, askerlik hizmetini yaptığı dönemde sigortalılığının bildirildiği iş yerindeki 4/a kapsamındaki çalışmalarının terhis tarihinden sonra da devam ettiğinin anlaşılması halinde, fiili olarak askerlik yapılan dönemdeki prim günleri iptal edilir, terhis tarihinden sonra geçen günler ise geçerli sayılır. Askerlik süresince sigortalı sayıldığınız günler SGK tarafından silinir. Bu dönemde gereksiz yere yıllık izninizi kullanmış bulunuyorsunuz. O süre içinde aldığınız ücretle yetineceksiniz. Bununla birlikte prim günlerinizin silinmesinden kaynaklı bir kaybınız söz konusu olur. Memurluğa geçtiğinizde bu durumun bir sorun teşkil edeceğini düşünmüyorum. ÇALIŞIRKEN AMELİYAT OLAN EMEKLİ İŞÇİYE MESLEK HASTALIĞINDEN GELİR BAĞLANIR MI? 01.09.2023 tarihinde emekli aylığı aldım. Çalışmaya devam ederken aniden rahatsızlandım kolon ameliyatı oldum. Bir hafta sonra işten çıkışımı yaptılar. Çalışırken meslek hastalığı denebilir mi, emekli aylığıma bir etki eder mi? Dilekçe versem bir sonuç alabilir miyim? (İsimsiz) Emekli olduktan sonra çalışmaya devam edenlerin ödediği sosyal güvenlik destek priminin emekli aylığına bir etkisi bulunmuyor. Bununla birlikte emekli işçi için ödenen kısa vadeli sigorta primi meslek hastalıkları ve iş kazalarına karşı işçiye güvence sağlar. Çalışırken yakalandığı meslek hastalığı veya iş kazası sebebiyle çalışma gücünde kayıp olan işçiye, çalışma gücü kayıp oranına göre sürekli iş göremezlik geliri bağlanır. Emekli işçi olarak çalışırken yaşadığınız kolon rahatsızlığının yaptığınız işten kaynaklandığına dair bir meslek hastalığı tespiti yapılmış olsa bu ameliyattan kaynaklı çalışma gücü kaybınızın oranına göre bir gelir bağlanabilirdi. Herhangi bir hastalığın meslek hastalığı olduğunu kanıtlamak uzun ve kapsamlı prosedürleri gerektiriyor. Sadece ameliyat olduğunuz için bunun meslek hastalığından kaynaklandığı tespitinde bulunulmasının zor olduğunu düşünüyorum.

Source: Habertürk


Sağlık Bakanlığı”nın düzenlemesi kapıda: Aileler bunu öğrenmeden taburcu olamayacak!

Sağlık Bakanlığı “Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi Hasta Kabul ve Taburculuk Kriterleri Protokolü” hazırladı.

NTV”de yer alan habere göre, şahsi araçlarıyla hastaneden taburcu olacak çiftlere araba koltuğu şartı getirilecek.

ŞARTLAR NELER?

Araba koltuğu testinden geçmek için bilinmesi gereken başka kurallar olacak. Genellikle 36-37 haftalık civarında ve akut yaşamsal sorunları ortadan kalkmış olacak. Yeterli kilo alımı olacak. Topuk kanı ve rutin taramaları tamamlanacak ve vücut ısısı ayarlanacak.

Source: Haber Merkezi


Sağlık Bakanlığı”ndan yeni kurallar! Bu şartlar olmadan taburcu olmak yok

Sağlık Bakanlığı “Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi Hasta Kabul ve Taburculuk Kriterleri Protokolü” hazırladı.Otomobili olan çiftler için yenidoğan servisinin çıkışında araba koltuğu şartı getiriliyor.Bebeği araba koltuğuna nasıl oturtulacağını öğrenmeden taburcu gerçekleşmeyecek.İŞTE ŞARTLARAraba koltuğu testinden geçmek için bilinmesi gereken başka kurallar da var.Genellikle 36-37 haftalık civarında ve akut yaşamsal sorunları ortadan kalkmış olacak.Yeterli kilo alımı olacak. Topuk kanı ve rutin taramaları tamamlanacak ve vücut ısısı ayarlanacak.

Source: Mehmet Küçükkahveci


Gıda arz güvenliğinde “kuraklık” tehdidi! Yeşil Kalkınma Vakfı Başkanı Birpınar yapılması gerekenleri tek tek sıraladı

Yeşil Kalkınma Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, iklim krizinin tarımı nasıl tehdit ettiğine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.Son yıllarda sıklıkla duyduğumuz kavramlardan biri “iklim krizi”. İklim değişikliğinin küresel ölçekteki etkileri nelerdir?İklim değişikliği, ya da halk arasında daha sık kullanılan adıyla iklim krizi, dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye”de de kendini hissettiriyor. Özellikle ani sıcaklık değişimleri, aşırı hava olayları, sel, kuraklık ve don olayları gibi meteorolojik afetlerin sayısı ve etkisi giderek artıyor. 2024 yılı, şimdiye kadar ölçülen en sıcak yıl olarak kayıtlara geçti. Dünya genelinde sıcaklık artışı sanayi öncesine kıyasla +1,55°C oldu. Bu değer Paris İklim Anlaşmasının öngördüğü +1,5°C değerini ilk kez geçmiş oldu.İklim değişikliği Türkiye”yi küresel ortalamadan daha fazla mı etkiliyor?Evet. Avrupa Copernicus İklim Servisi tarafından yayımlanan “2024 Avrupa İklim Durumu” Raporuna göre Avrupa kayıtlardaki en sıcak yılını yaşadı. Avrupa”da 2024 yılında gerçekleşen sıcaklık artışının sanayi öncesi döneme kıyasla +2,4°C olarak gerçekleşti. Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan “2024 Yılı İklim Değerlendirmesi” Raporuna göre de geçtiğimiz yıl ülkemizin kayıtlardaki – diğer bir ifadeyle son 54 yılın- en sıcak yılı oldu. Sıcaklık artışı 1990-2020 yılı ortalamalarına göre 1,7°C, sanayi öncesi döneme kıyasla da 2°C olarak gerçekleşerek küresel ortalama değerlerden daha yüksek bir ısınma ile karşı karşıya kaldı. Yine, Özellikle Akdeniz”de deniz yüzey sıcaklıkları küresel ortalamanın iki katı (1,3°C) arttı. Bu durum, kuraklık ve diğer ekstrem hava olaylarını tetikliyor.Ülkemizde yaşanan aşırı hava olaylarında nasıl bir artış var? Meteoroloji Genel Müdürlüğü raporlarına göre ülkemizde 1990-2000″de yılda 20 ila 150 arasında değişen sayıda aşırı hava olayı yaşanırken bu sayı geçtiğimiz 2024 yılında 1.257″ye ulaştı. Yaşanan aşırı hava olaylarının üçte biri ani yağışlar ve sellerden oluşuyor.Ekstrem veya diğer bir ifadeyle aşırı hava olaylarının temel etkeni ise hiç kuşkusuz iklim değişikliği. Elbette ki bu hadiseler tarih boyunca sürekli olagelmiştir. Peki iklim değişikliği bunu nasıl etkiliyor diye bakacak olursak, sayı, şiddet ve etkilerini giderek arttığını görüyoruz. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporları, Akdeniz Havzasındaki ülkelerin (Türkiye dahil) bu olaylardan en çok etkilenecek bölgeler arasında olduğunu vurguluyor.İklim değişikliklerinin ekonomik etkilerinden söz edebilir miyiz?Elbette. BM Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) değerlendirmelerine göre 2000-2021 yılları arasında doğal afetlerin neden olduğu tarımsal kayıplar, yıllık küresel tarımsal GSYH”nın %5″ine denk geliyor. Bu kayıpların %65″inin kuraklık kaynaklı olduğu belirtiliyor. Türkiye”de ise iklim kaynaklı afetlerin yıllık GSYH”ya etkisi %1,2 civarında. Ayrıca verimlilik düşüşü, gıda fiyatlarında artış ve enflasyonist baskı olarak da karşımıza çıkıyor.Son yıllarda yaşanan ani sıcaklık değişimleri, seller ve kuraklık gibi afetler Türkiye”de tarımı nasıl etkiledi?Cevap: 2025 yılının ilk döneminde; Şubat, Mart ve Nisan aylarında mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıklar, bitkilerin erken uyanmasına yol açtı. Özellikle “yalancı bahar” olarak adlandırılan bu döngü, sıcaklıkların ani düşüşü ile birlikte birçok bölgede zirai don vakalarının yaşanmasına yol açtı. zirai don vakalarını tetikledi. En son gerçekleşen zirai don afetinde Tarım ve Orman Bakanlığı değerlendirmelerine göre 34 ilimizde 16 çeşit ürün doğrudan etkilendi.Akabinde Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan “Kuraklık Haritaları” ise tüm dikkatleri diğer önemli sorunumuz olan kuraklığa çevirdi. Trakya, batı, güney ve iç kesimleri orta ile aşırı kuraklık seviyelerinde.Kuraklığın tarımsal üretime etkilerini nasıl ifade edebilirsiniz?Meteoroloji Genel Müdürlüğü”nün son 2 yıllık haritalarına göre, Trakya, İç Anadolu ve Güney bölgelerimiz “şiddetli kuraklık” riski altında. Son 3 aylık haritalarda Karadeniz dışındaki tüm bölgelerde yoğun kuraklık hakim. Bu, tarımsal üretimin ve gıda arz güvenliğinin ciddi biçimde tehdit altında olduğunu gösteriyor.Aylık yağış raporlarına göre ise Mart 2025 son 35 yılın en kurak ayı olarak kayıtlara geçti. Normale göre yağışlarda yüzde 50″i aşan oranlarda azalmaların yaşandığı bu ayda en az yağış başkent Ankara”da gözlemlenirken oransal olarak en büyük düşüş yüzde 90″ı aşan oran ile Manisa ilinde görüldü. 2024 yılının tamamında ise yağışlar ülke genelinde yüzde 6, Edirne”de ise yüzde 35 azaldı.FAO raporları, kuraklığın küresel tarımsal kayıpların %65″inden sorumlu olduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla gıda arz güvenliğinde kilit meteorolojik hadisenin kuraklık olduğunu söyleyebiliriz.Tarımsal verim açısından gelecekte bizi neler bekliyor?2024-2030 Dönemi için hazırlanan İklim Değişikliği Uyum Strateji ve Eylem Planına göre ülkemizde 2080 yılına kadar Türkiye”de buğday, arpa, yulaf, mısır, pamuk gibi ürünlerde %5 ila %16 arasında verim kayıpları öngörülüyor. Yine Tarım ve Gıda Bakanlığınca bölgesel bazda yürütülen çalışmalara göre Trakya özelinde buğdayda %76, ayçiçeğinde %66 gibi ciddi düşüşler söz konusu olabilir. Yayınlanan birçok sayıdaki uluslararası çalışmaya göre de küresel ölçekte her 1°C sıcaklık artışı buğday, pirinç ve mısır gibi temel mahsullerde %25″e varan verim düşüşleri anlamına geliyor.Bahsi geçen olası tehditlere karşı neler yapılmalı?Birincisi, tarımsal üretimde bilinçli planlama ve su yönetimi şart. Sisleme, rüzgar pervaneleri gibi don önleme yöntemleri ülkemizde yaygın değil. Aynı şekilde damla sulama, susuz tarım gibi sistemler daha fazla teşvik edilmeli. Örneğin obruklarla gündeme gelen Konya havzasında hâlâ çok su isteyen ürünler yetiştiriliyor; bu sürdürülebilir değil. Şeker pancarı, ayçiçek, mısır gibi çok su isteyen ürün gamının yerini yine baklagil alarak değişmesi gerekiyor. Ayrıca TARSİM gibi sigorta sistemlerinden yeterince yararlanılmıyor. Üreticilerin riskleri sigorta altına alması çok önemli.Meteoroloji Genel Müdürlüğü, kuraklık ve don riski gibi konularda düzenli olarak haritalar yayınlıyor. Hangi bitkilerin sıcak veya soğuğa dayanıklı olduğunu gösteren çalışmalar da bunlara ekleniyor. Bu bilgiler raporlarla desteklenip internet, sosyal medya ve diğer platformlarda çiftçilerle paylaşılıyor. Ancak asıl önemli olan, üreticilerimizin bu verileri yakından takip edip gerekli önlemleri zamanında alması. Örneğin, don riski varsa önceden tedbir almak (sisleme, rüzgâr pervaneleri, ısıtma vb), kuraklık haritalarına göre sulama planını ayarlamak gibi.Ayrıca, tarımın sürdürülebilir olması için herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Devlet, özel sektör, üniversiteler, ziraat odaları ve diğer sivil toplum kuruluşları birlikte hareket etmeli. Çiftçiler bilgilendirmeli, sigorta gibi koruyucu uygulamalara teşvik etmeli. Üreticilerimiz de bu sürece aktif olarak katılmalı. Ancak bu şekilde iklimin olumsuz etkilerine karşı dirençli kalabilir, uzun vadede tarımı güvence altına alabiliriz.Türkiye”de tarımsal sigorta (TARSİM) kullanımı yeterli mi?Maalesef hayır. TÜİK verilerine göre Ülkemizde 234 milyon dekar tarım arazisi var. TARSİM kaynaklarına göre de bu arazilerin sadece 36 milyon dekarı sigortalı. Aynı şekilde, çiftçi kayıt sistemine kayıtlı çiftçilerin de yalnızca %22″si TARSİM”den faydalanıyor. Oysa zirai don, kuraklık, sel, dolu gibi sayı ve şiddetleri artan meteorolojik afet risklerine karşı sigorta, üreticilerin en önemli güvencesi olmalı.”Yeşil Kalkınma Hamlesi” bu süreçte nasıl bir rol oynayabilir? Cumhurbaşkanımızın desteklediği bu hamle, birçok alanda olduğu gibi tarımsal alanda da çevre ve iklim dostu uygulamaları (örneğin agroekoloji gibi) ve yenilenebilir enerji projeleriyle sektörü dönüştürebilir. Ancak, katılımcı bir yasal düzenleme ve çiftçilerin eğitimi kritik önem taşıyor. Aksi halde, bugün kuraklığı, yarın selleri konuşmak zorunda kalacağız.Son söz olarak ne söylemek istersiniz?Dün zirai donu konuşurken bugün kuraklık konuşuyoruz; yarın selleri, müsilajı ve yangınları konuşmamak için bugünden adım atmalıyız. İklim değişikliği artık uzak bir tehdit değil; tarımsal üretim, gıda güvenliği ve ekonomimiz için acil eylem planı gerektiren bir gerçek.İklim değişikliğini görmezden gelmek bu krizi yok sayamaz. Kendi ulusal çıkarlarımız için, insanımız için, doğamız için, doğal kaynaklarımız için bilimsel verilerle hareket ederek uyum stratejileri geliştirmeli, tarım gibi elzem bir alanda dirençli hale gelmek, gıda güvenliğimizin anahtarıdır.

Source: Www.star.com.tr


3 engelli çocuk annesi anlattı: “Bakıma muhtaçken onlara bakıyorum”

Hatay”da kan uyuşmazlığı nedeniyle engelli olan 3 çocuğuna balan Süheyla Ezer (72), “Kocam bana, “Çocukları ver bir kuruma ve rahatına bak” dedi. Ben anneyim nasıl yapabilirim, öbür dünya güzel olur inşallah.” diyerek yaşadıklarını anlattı.

Antakya ilçesinde yaşayan Süheyla Ezer”in evlatları; 51 yaşındaki Şirin, 48 yaşındaki Günay ve 40 yaşındaki İbrahim Halil kan uyuşmazlığı nedeniyle engelli doğdu.

3 EVLADINA HEM ANA HEM DE BABA OLDU

Evlatlarına yıllardır hem annelik hem de babalık yapan Ezer, kendilerinden ayrı yaşayan eşinin “Çocukları ver bir kuruma ve sen de rahatına bak” söylemlerine aldırış yıllardır çocuklarına gözü gibi bakıyor.

Çocuklarının her ihtiyacını kendi imkanlarıyla karşılamaya çalışan Ezer, yaptıklarıyla takdir toplarken, her Anneler Günü”nde hüzünleniyor.

“SADECE HASTANEYE GİDİP GELİYORUZ”

Ezer, evlatlarında kan uyuşmazlığından dolayı gelişim bozukluğu olduğunu söyleyerek, “3 çocuğumda da kan uyuşmazlığı nedeniyle gelişim bozukluğu var. Benim 51 yaşında Şirin, 48 yaşında Günay ve 40 yaşlarında İbrahim Halil adında 3 engelli çocuğum var. Sabah kalkıyorum, kendilerine kahvaltı yaptırıyorum ve akşama kadar da kapı önünde oturuyoruz. Ne bir yere gidebiliyorum ne de bir şey yapabiliyorum. Sadece hastaneye gidip geliyoruz.” şeklinde konuştu.

“ÖMRÜMÜN SON ZAMANLARINDA EVİMDE OTURMAK İSTERDİM”

6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin ardından evinin yıkıldığını söyleyen ve şu an 3 engelli evladıyla konteynerde hayat mücadelesi verdiğini dile getiren Ezer, “Depremde yıkılan evimin yerinde bir evim olsaydı, ömrümün son zamanlarında onlarla oturmak isterim.” ifadelerine yer verdi.

“BAKIMA MUHTAÇKEN ONLARA BAKIYORUM”

Geçen sene yılın annesi seçildiğini belirten Ezer, “Çünkü 3 engelli çocuğun yükü kolay değil. Gözlerim bulanıyor ve tansiyonum düşüyor. Ben bakıma muhtaçken onlara bakıyorum. Sabah kalktığımda dizlerimin üzerinde ayakta zor duruyorum. Kocam burada bizimle kalmıyor. Reyhanlı”da konteynerde kalıyor. Kocam bana, “Çocukları ver bir kuruma ve sen de rahatına bak” dedi. Ben anneyim nasıl yapabilirim, öbür dünya güzel olur inşallah.” diyerek, içinde bulunduğu zor şartları gözler önüne serdi.

“YÜREĞİM YANIYOR”

Çocuklarının sağlıklı olmasını isteyen Ezer, “Keşke çocuklarım sağlıklı olsaydı da ben de kapılarda temizlikçilik yapaydım. Çocuklarım bana çok düşkünler, çünkü babadan sevgi görmediler. Doğdukları günden beri çocuklarıma bakıyorum, çocuklarımın sağlıklı olmasını çok isterdim. “Anneler Günümü” kutlasınlar isterdim ama sağlıklı değiller. Bu yüzden yüreğim yanıyor.” ifadelerini kullandı.

Source:


Artvin”de Kafkas engereği kabusu! Panzehir için hastane hastane dolaştılar

Artvin “in Kemalpaşa ilçesine bağlı Osmaniye köyünde dikkat çeken bir olay meydana geldi. Çaylık alanda temizlik yapan Oğuz Özten, terlikle bahçeye indiği sırada zehirli yılan tarafından ısırıldı. Özten”in eşi tarafından fark edilen durum üzerine sağlık ekiplerine haber verildi. PANZEHİR ÜÇÜNCÜ HASTANEDE BULUNDU Olay yerine gelen sağlık ekipleri, ilk müdahaleyi yaptıktan sonra Oğuz Özten”i Kemalpaşa Sağlık Ocağı”na kaldırdı. Panzehirin bulunmaması nedeniyle Hopa Devlet Hastanesi”ne, oradan da Artvin Devlet Hastanesi”ne sevk edilen Özten, yoğun bakımda tedavi altına alındı. Yoğun bakımda 48 saat gözetim altında tutulan Özten”in hayati tehlikeyi atlattığı öğrenildi. #r-1106890# “AYAĞI ŞİŞİNCE YILAN OLDUĞUNU ANLADIK” Yılanın ısırdığı adamın eşi Sevim Özten (52), “Çay toplarken yılan ısırdı. İlk müdahaleyi ben yaptım. Daha sonra ambulansla hastaneye götürüldü. Çok sıcak olduğu için terlikle çıkmıştı. İlk başta akrep sandık. Ayağı şişince yılan olduğunu anladık. Çok şükür şu an durumu iyi” dedi. “NEREDEN ÇIKACAĞI BELLİ OLMUYOR” Kadir Başar, “Kafkas engereği kısa boylu, nadir görülen bir yılan. Nereden çıkacağı belli olmuyor. Eniştem bahçeye terlikle indi, büyük ihtimalle yılanın üzerine bastı. Böyle bir olay ilk kez başımıza geldi” ifadelerini kullandı. Olayın ardından bölge halkı, çaylık alanlarda görülen yılanlara karşı yetkililerden önlem alınmasını ve panzehir stoklarının artırılmasını talep etti.

Source: Gökhan Karataş


Uzmanlardan demans uyarısı: Alkol beyni küçültüyor

Alkol tüketimiyle ilgili bugüne dek çoğu zaman karaciğer sağlığı ve bağımlılık konuşulmuştu. Ancak bilim insanları, beynin alkolle ilişkisini çok daha derinlemesine inceleyerek endişe verici sonuçlara ulaştı. Araştırmalara göre, ölçülü bile olsa düzenli alkol kullanımı, beyin dokusunun küçülmesini hızlandırıyor ve Alzheimer hastalığının patolojik sürecini tetikleyebiliyor.AZ MİKTARDA ALKOL BİLE BEYNİ KÜÇÜLTÜYOR2023 yılında Atrium Health tarafından yayımlanan hakemli bir çalışmada, alkolün bilişsel işlevler üzerindeki etkileri mercek altına alındı. Araştırmada fareler, 10 haftalık bir süre boyunca su veya alkol tüketimi arasında seçim yapmaya bırakıldı.Araştırmacılar, Alzheimer hastalığının oluşum sürecindeki etkileri inceledi ve sonuçlar dikkat çekiciydi:Alkol, beyin dokusunda küçülmeye (atrofiye) neden oluyordu.Alzheimer ile doğrudan ilişkili olan toksik amiloid plakları da artış gösteriyordu.OXFORD ARAŞTIRMASI: ALKOL, BEYNİN ZAYIF NOKTALARINI HEDEF ALIYOR2024 yılında Oxford Üniversitesinde yapılan bir başka araştırma ise bu bulguları insan beyni üzerinden doğruladı. 40.000 kişinin beyin taramaları incelenerek, bilişsel sağlığı olumsuz etkileyen başlıca faktörler belirlendi:AlkolTip 2 diyabetTrafik kaynaklı hava kirliliğiÇalışmayı yöneten Prof. Dr. Gwenaëlle Douaud, bu faktörlerin yaşlanma sürecinde en erken zayıflayan beyin bölgelerini etkilediğini belirtti. Dahası, genetik analizlerde bu bölgelerin Alzheimer, Parkinson ve şizofreni gibi hastalıklarla da ilişkili olduğu ortaya çıktı.DEMANSIN ERKEN BELİRTİLERİ NELER?Demans, zamanla artan bilişsel gerilemeyle karakterize edilen bir dizi hastalığı kapsayan bir terimdir. Erken belirtiler genellikle sinsi ilerler ve şu şekilde ortaya çıkar:Hafıza kaybıKelime bulma zorluğu, konuşma takibi güçlüğüZaman ve mekân karışıklığıRuh hali değişiklikleriKonsantrasyon kaybıGünlük işleri yerine getirmede zorlanma (örneğin para üstü hesaplayamama)Bu tür belirtileri yaşayan kişilerin vakit kaybetmeden bir aile hekimine ya da nöroloji uzmanına başvurması öneriliyor. Çünkü Alzheimer gibi hastalıklarda erken teşhis, hastalığın ilerleme hızını yavaşlatmak açısından hayati öneme sahip.

Source: Haber Merkezi


Hakan Fidan suikaste mi uğradı? Arsenik ve cıva zehirlenmesi nedir?

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, cuma günü katıldığı bir televizyon programında 4-5 yıl önce uğradığı suikastı açıkladı.Sözlerinin sonunda ise bu vatana hizmet etmek için varız dedi. Suikast açıklamalarının ardından Hakan Fidan suikaste mi uğradı, ne zaman, Arsenik ve cıva zehirlenmesi nedir? gibi sorular gündem oldu.HAKAN FİDAN SUİKASTE Mİ UĞRADI, NE ZAMAN?24 TV”ye konuk olan Hakan Fidan, “Dört ila beş sene önce suikast girişimine uğradım. Arsenik ve cıva ile zehirlendim. Tahlillerde ortaya çıktı. Bu sebepten dolayı bir süre tedavi gördüm,” dedi.Söz konusu suikastin Hakan Fidan”ın Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı olduğu dönemde gerçekleştiği öğrenildi.Dışişleri Bakanı Fidan, bu olaylardan ötürü bir süre tedavi gördüğünü de açıkladı.ARSENİK ZEHİRLENMESİ NEDİR?Arsenik zehirlenmesi, arsenik maddesine maruz kalma sonucu ortaya çıkan ciddi bir sağlık sorunudur.Kirli su, gıda, endüstriyel kimyasallar veya tarım ilaçları yoluyla arseniğe maruz kalınabilir. ARSENİK ZEHİRLENMESİ BELİRTİLERİAkut zehirlenmede: Mide bulantısı, kusma, karın ağrısı, ishal, hızlı kalp atışı, kas krampları ve bilinç kaybı. Kronik zehirlenmede: Ciltte lekeler, sinir hasarı, kanser riski (özellikle deri, akciğer, mesane).ARSENİK ZEHİRLENMESİ TEDAVİSİDoktorlar, kan, idrar veya saç tahlilleriyle arsenik seviyesini ölçer.Tedavi, maruziyeti durdurmayı, sıvı tedavisi uygulamayı ve şelasyon terapisi gibi yöntemlerle arseniği vücuttan atmayı içerir.CİVA ZEHİRLENMESİ NEDİR?Civa zehirlenmesi, ağır metal zehirlenme türlerinden bir tanesidir. Civa zehirlenmesi, ağır metallerin solunması, kişinin zehirlenmesine yol açabilir. Nadir ortaya çıkan civa zehirlenmesi, civanın solunması ile ortaya çıkmaktadır.

Source: İbrahim Turna


3 yaşındaki çocuğun bağırsağından çıkarıldı! Tam 7 tane…

Ankara”da yaşayan 3 yaşındaki Aybars Akkoç, oyuncaklarının içerisinde bulunan mıknatısları çıkartarak farklı zaman dilimlerinde 7 tane mıknatıs yuttu. Çocuklarının son mıknatısı yuttuğunu fark eden anne ve baba sağlık kuruluşuna başvurdu. Burada yapılan tetkik sonucu 5 adet mıknatıs yuttuğu tespit edilen Aybars, hemen ameliyata alındı. Ameliyat sırasında ise mıknatıs sayısının 7 olduğu fark edildi. Oniki parmak bağırsağı ile ince ve kalın bağırsağı birbirine kenetleyen 7 adet mıknatısın başarılı bir operasyonla çıkartılmasının ardından Aybars, sağlığına kavuştu.

“ONİKİ PARMAK BAĞIRSAĞINA ZARAR VERDİĞİ SÖYLENDİ”

Oğlu Aybars”ın boncuk yuttuğundan eşinin söylemesiyle haberdar olduğunu belirten baba Muhammet Akkoç şunları söyledi:

“Eve gidip oğlumu alıp, sağlık kuruluşuna başvuru yaptık. Röntgen çekileceği söylendi. Röntgeni çektirdik, baktıklarında bağırsağında 5 tane mıknatıs olduğu söylendi. Onun için de yatışı sağlandı. O akşam yatışı yapıldı. Sabah vakitlerinde ameliyat oldu. Ameliyatta 5 yerine 7 mıknatıs olduğu fark edildi. Oniki parmak bağırsağına zarar verdiği söylendi. 28 günlük bir süreçten geçtik”

“ÇOK ŞÜKÜR ŞU ANDA İYİ”

Akkoç, Aybars”ın oyuncakların içerisinde bulunan mıknatısları çıkarttığını ve bu mıknatısları yuttuğunu söyleyerek, “Daha önce de yutmuş ama biz bir tanesini gördük. O bir taneye rağmen acile başvuru yaptık. Acil Servis”te de gerekenler yapıldı, doktorlar ameliyatla çıkardı. Sürecimiz biraz ağır oldu, ağır bir ameliyat geçirdi. Doktorlarımız da gereken ilgi ve alakayı gösterdi. Çok şükür şu anda iyi, hiçbir sıkıntısı yok” dedi.

Source: Mahmut Ekinci