Gazzeli minik kız, ölümle pençeleşiyor
Minik Şam, İsrail”in Gazze”ye yönelik soykırımı ve ablukasından etkilenen binlerce çocuktan sadece biri. Yaklaşık 1 ay önce bir saldırıda babasını kaybeden Şam, şu an Han Yunus”un Mevasi bölgesinde bir çadırda annesi ve ablasıyla yaşıyor.Karaciğer büyümesi (hepatomegali) ve akut yetersiz beslenme sorunu yaşayan Şam, 2 yaşına yaklaşmış olmasına rağmen sadece 4,5 kilo. Gazze”de sağlık sistemi çöktüğü için tedavi olamıyor, sınırların kapalı olmasından ötürü de yeterli beslenemiyor.Çadırdaki olumsuz hava koşullarının ve “açlığın” bitap düşürdüğü Şam sürekli ağlıyor. Anne İslam Kıdeyh ise kızının bu hali karşısında çaresiz bir şekilde ilgili makamlara kızını kurtarmaları için yardım çağrısında bulunuyor.İlaç ve gıda yokŞam”ın muzdarip olduğu hastalıklardan ötürü hastanede bir süre kaldıklarını ancak tedavi imkanı olmadığı için çadıra geri döndüklerini söyleyen anne İslam, “gıda, mama ve bebek bezi” bulmakta zorluk çektiğini dile getirdi.Gazze”deki gıda fiyatlarının çok yüksek olduğunu, her şeye de ulaşamadıklarını kaydeden anne, “Kalsiyum ve vitamin gibi ilaçlar artık bulunmuyor. Şam, diş çıkarıyor ama kalsiyum eksikliğinden ötürü dişlerinin rengi değişiyor.” dedi.Annesi çocuğunun üstünü değiştirmeye korkuyor”Üstünü değiştirirken korkuyorum. Göğüs kafesindeki kemikler çok belirgin. 9 yıl sonra dünyaya gelen Şam”ı kaybetmek istemiyorum.” ifadelerini kullanan Filistinli anne, AA kameraları aracılığıyla vicdan ve merhamet sahibi insanlara seslendi.Refah Sınır Kapısı, Mayıs 2024’ten bu yana tamamen kapalı. Ağır yaralıların dışarı çıkışına nadiren ve Dünya Sağlık Örgütünün onayıyla izin veriliyor.Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Rantisi Hastanesi ile güneydeki Nasır Hastanesinden 19 Haziran”da “mamaların tükendiği ve 48 saat içinde bebek ölümlerinin yaşanabileceği” uyarısı yapılmıştı.Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric de 20 Haziran”da, Gazze’de yetersiz beslenen çocuk sayısının endişe verici düzeyde arttığı uyarısında bulunmuş ve sadece mayıs ayında 6 aylıktan 5 yaşına kadar olan 5 bin 100 çocuğun, akut yetersiz beslenme nedeniyle hastaneye kaldırıldığını ifade etmişti.Gazze”deki hükümetin Medya Ofisi 28 Haziran”da yaptığı açıklamada, yetersiz beslenme nedeniyle yaşamını yitiren çocuk sayısının 66’ya yükseldiğini duyurmuştu.
Source: Muhammet Binici
Bir damla topuk kanıyla hayat kurtaran dernek
Dünyada nadir bilinen 7 bin hastalık var ve Türkiye’de yaklaşık 8 milyon kişi, bu nadir hastalıklardan mustarip. Bunlardan en bilinenlerden biri de PKU olarak bilenen Fenilketonüri hastalığı.
Yeni doğan her bebekten alınan bir damla kanla teşhis edilebilen bu nadir hastalık, düşük proteinli diyetle çözülebiliyor. Medyaya ‘çikolata yiyemeyen çocuklar’ olarak konu olan PKU’lu bireyler, düşük proteinli diyet yaparak ve et, süt, benzeri yüksek proteinli gıdalardan uzak durarak, muhtemel bir zihinsel kayıp yaşamadan, hayatını normal olarak sürdürebiliyor.
Türkiye’de bu hastalıkla mücadele için kurulan PKU Aile Derneği yöneticileri, geçtiğimiz Cumartesi günü, kuruluşunun 20. yıldönümünde Anıtkabir’e çıkarak, Atatürk’e saygı duruşunda bulundular ve 28 Haziran ‘Dünya Yeni Doğan Tarama Günü ve Uluslalararası Fenilketonüri” gününü de kutladılar.
Dernek, sosyal medya üzerinden paylaştığı bir video ile de bugüne kadar birlikte aşılan zorlukları anlattı.
PKU Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Atakay, “20 yılda büyük aşama kaydettik. 20 yıl önce yurdumuzda düşük proteinli tek bir ürün vardı, hastalar gıda bulamıyordu, şimdi 200 çeşit düşük proteinli gıda var” dedi.
Atakay şöyle devam etti: “20 yıl önce derneği kurarken amacımız düşük proteinli beslenmeyi herkesin hayatına dahil etmekti, bunu başardık. Türkiye’de şu anda düşük proteinli beslenmeyi ve tıbbi tedavimizi sürdürerek toplum içinde gerçekten rol model olan, bilinçli, başarılı çocuklar ve gençler yetiştirebiliyoruz. Ne mutlu bize.”
Source: Ali Macit
Bir mahallede 80 kişi kanserden öldü, sebebi “fay hattı” çıktı! Uzman isimden çarpıcı sözler
Prof. Dr. Osman Bektaş, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla Trabzon “da yaşanan bir olayı gündeme taşıdı ve konunun araştırılmasını talep etti. 5 YILDA KANSERDEN 80 ÖLÜM Prof. Dr. Bektaş, “Trabzon”daki kanser sorunu” başlığıyla yaptığı paylaşımda, “2017 yılında, Akçaabat-Düzköy-Doğankaya Mahallesinde 5 yıl içerisinde 80 kişinin kanserden ölmesi nedeniyle CHP Milletvekili Haluk Pekşen konuyu meclise taşımıştı” dedi. “Günümüzde ise mahalle sakinleri aynı sağlık sorununu gündeme taşımaktadır” açıklamasında bulunan Prof. Dr. Bektaş, “Doğu Karadeniz Bölgesinde kanser türleri yaygındır” ifadesini kullandı. KUZEY AMERİKA”YA BENZETTİ Prof. Dr. Bektaş paylaşımında ayrıca şunları söyledi: “Ancak, bölgenin Jeolojik özelliğine bağlı doğal rayoaktivite ile kanser ilişkisi bilinmemektedir. Oysa, Benzer jeolojik özelliğe sahip Kuzey Amerika”da her yıl 20.000 insan doğal radyoaktiviteden dolayı kansere yakalanmaktadır.” ATOM ENERJİSİ KURUMU”NA ÇAĞRI Prof. Dr. Bektaş daha önce de Türkiye Atom Enerjisi Kurumu”na çağrı yaparak, Doğankaya Mahallesi”nin detaylı jeolojik haritasının çıkarılması, alçak uçuşla yapılan radyoaktivite haritası, toprak radon haritası ve evlerde radon gazı ölçümü yapılmasını istemişti. HALUK PEKŞEN GÜNDEME GETİRMİŞTİ 2017 yılında CHP Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen konuyla ilgili basın açıklaması yaparak, “Bu soruna derhal çözüm bulunması gerekiyor, bu kanser vakalarının nedenleri araştırılmalı ve vatandaşa tedavileri için her türlü imkan sağlanmalıdır. Vatandaşın sağlığı her şeyden önce gelmektedir” demişti.
Source: Sinem Eryılmaz
Yuttuğu balığın kılçığı 2 hafta sonra boynunu delip çıktı
Tayland”ta akılara durgunluk veren bir olay yaşandı. Balık yemek isteyen bir kadın yanlışlıkla balığın kılçığını yuttu. Fakat olay bununla kalmadı. 2 hafta sonra yediği kılçık boynundan çıktı.
BALIĞIN KILÇIĞI 2 HAFTA SONRA ORTAYA ÇIKTI
Balık yerken herkesin korktuğu olay Tayland”ta bir kadının başına geldi. Boğazına yapışan kılçık kadına hayatının şokunu yaşattı. İlk yuttuğunda kılçığı çıkaramayan kadın daha sonra hastaneye gitti.
Fakat ilk röntgende kılçık görülmedi. Çözümü ise halk arasında yaygın olarak uygulanan ekmek ve pirinç yönteminde buldu. Bu yöntem de başarılı olamadı.
BOYUNU ŞİŞMEYE BAŞLADI
Kadının boynundaki ağrının şiddeti ağrı gün geçtikçe artmaya başladı.2 hafta sonra boynunda bir şişlik fark etti ve soluğu yine hastanede aldı. İkinci kez yapılan muayenede de herhangi bir sonuca ulaşılamadı ve kadına ağrı kesici verilerek evine gönderildi.
Boynundaki ağrı şiddetlenince boynuna ağrı bandı yapıştırmak isteyen kadın şiş olan bölgeyi ovalamaya başladı. Bu işlem sırasında ise deri altında iğne gibi sivri bir ucun dışarı çıktığını fark etti. Ve hafife bastırınca 2 hafta önce yuttuğu balığın cildinin yüzeyine çıktığını gördü.
HEMEN HASTANEYE KOŞTULAR
Durumu fark eden kadın ve eşi hemen hastaneye koştu. Ve doktorlar tarafından kadının boynundan 2 santimetre uzunluğunda bir balık kılçığı çıkarıldı. Doktorlar daha önce böyle bir vaka ile karşılaşmadıklarını belitti. Kadın ise bir daha asla balık yemeyeceğini söyledi.
Source: Haber Merkezi
“Kene” kabusuyla savaş başladı! Bakanlık harekete geçti: Binlercesi doğaya salınıyor!
Türkiye’de bu yaz aylarının kabusu haline gelen kene ısırıkları için alarm verildi. Afyonkarahisar”ın Şuhut ilçesinde Keklik Üretme İstasyonu”ndaki yüzlerce keklik, belirlenen illerde kene ve süne mücadelesi için doğaya bırakıldı. Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) 5. Bölge Müdürü Kemal Can, Şuhut Keklik Üretme İstasyonu”nun kurulduğu 2009″dan bu yana kınalı ve çil keklik ürettiğini söyledi. İstasyonda bugüne kadar 137 bin kınalı ile 39 bin 600 çil keklik üretildiğini vurgulayan Can, DKMP Genel Müdürlüğümüzün yıllara göre programları oluyor. Türkiye”de çil keklik üreten tek tesisiz. Bölge müdürlüklerimizin arazi çalışmaları neticesinde DKMP Genel Müdürlüğümüze teklifte bulunuyor. Yapılan değerlendirme sonucunda üretimini yaptığımız keklikler, ülkemizin çeşitli yerlerinde doğaya salınıyor diye konuştu. “SALIM YAPTIĞIMIZ YERLERİ 3 YIL AVA KAPATIYORUZ” Bu yıl planlanan 6 bin kınalı ile 3 bin çil keklik üretiminin yapıldığına değinen Can, şunları kaydetti: Çil keklikler, habitatları gereği genellikle Çanakkale, Yalova, Bursa ve Tekirdağ”da, kınalı keklileri de daha çok Denizli, Muğla, Manisa ve Afyonkarahisar”da doğayla buluşturuluyor. Kekliklerin salınımında genellikle suya yakın yerler tercih ediliyor. Salım yaptığımız yerleri üç yıl ava kapatıyoruz. Kekliklerin oralarda tutunmaları ve üremelerini hedefliyoruz. Avcılarımızdan da bu konuya riayet etmelerini istiyoruz. “DAHA ÇOK BÖCEKLE BESLENİYORLAR” Can, DKMP Genel Müdürlüğünün keklik üretip doğaya salma amacının ekosistemin desteklenmesi ve türün devamının sağlanması olduğunu söyledi. Kekliklerin doğadaki biyolojik mücadele açısından önemli bir tür olduğuna dikkati çeken Can, sözlerini şöyle tamamladı: Bu konu da kekliklerin beslenme alışkanlıklarından kaynaklanıyor. Keklikler, genellikle bitkiler ve böceklerle besleniyor. Özellikle palazlık dönemlerinde, daha çok proteinle beslenmesi gerekiyor. Daha çok böcekle besleniyorlar. Süne ve kene gibi. Bu da kuşu, biyolojik mücadele açısından etkin hale getiriyor. Doğada ne kadar böcek yiyen kuş olursa, onların pandemi oluşturması ve yaygınlaşmasını engellemiş oluyor. Dolayısıyla biyolojik mücadelede keklikler kullanılmış oluyor.
Source:
Omurganıza iyi bakın! Skolyozda erken tanı önemli: Tedavi süreci kolaylaşıyor
Skolyoz, omurganın sağa ya da sola doğru 10 derecenin üzerinde eğrilik göstermesiyle ortaya çıkan bir duruş bozukluğu olarak tanımlanıyor. Özellikle Haziran ayının “Skolyoz Farkındalık Ayı” olarak anılması, bu önemli sağlık sorununa dikkat çekmeyi amaçlıyor. Medipol Acıbadem Bölge Hastanesi’nden Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Özkoçak,, skolyozun çoğunlukla 10 ila 15 yaş arasındaki çocuklarda görüldüğünü belirterek, “Kız çocuklarında erkeklere kıyasla 8-10 kat daha fazla rastlanıyor” dedi. EN SIK OKUL ÇAĞINDA GÖRÜLÜYOR Skolyozun erken fark edilmesinin tedavi sürecini ciddi ölçüde kolaylaştırdığını söyleyen Dr. Özkoçak, “Omuz seviyelerinde dengesizlik, kürek kemiklerinin birinin daha belirgin olması, bel ve kalça bölgesinde asimetri, duruşta eğrilik gibi bulgular dikkatlice gözlemlenmeli” dedi. Bu işaretlerin görüldüğü çocukların mutlaka bir fizik tedavi uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. TEDAVİYE EĞRİLİĞE GÖRE YÖN VERİLİYOR Skolyozun derecesine göre farklı tedavi seçenekleri uygulanabiliyor. Dr. Özkoçak, “10-20 derece arasındaki eğriliklerde sadece özellikli omurga egzersizleriyle oldukça iyi sonuçlar alıyoruz. 20-40 derece arası skolyozlarda ise egzersizlerin yanı sıra korse kullanımı da devreye giriyor. 40 derecenin üstündeki eğrilikler cerrahi işlem açısından değerlendirilmeli” ifadelerini kullandı. Cerrahi müdahalenin yalnızca daha ileri vakalarda gündeme geldiğini belirten Dr. Özkoçak, çoğu çocuğun büyüme süreci tamamlandığında sağlıklı bir omurgaya sahip olabildiğini belirtti. “OMURGA, VÜCUDUN PIRLANTASIDIR” Dr. Özkoçak, omurga sağlığının hayat boyu korunması gerektiğine dikkat çekerek, “Cildimize gösterdiğimiz özeni omurgamıza da göstermeliyiz. Duruş bozukluklarını ciddiye almalı, erken yaşta müdahale ile ilerlemesini durdurmalıyız. Unutmayın, omurga vücudun pırlantası gibidir” dedi.
Source: Internet Haber
Omurganıza iyi bakın! Skolyozda erken tanı önemli: Tedavi süreci kolaylaşıyor
Skolyoz, omurganın sağa ya da sola doğru 10 derecenin üzerinde eğrilik göstermesiyle ortaya çıkan bir duruş bozukluğu olarak tanımlanıyor. Özellikle Haziran ayının “Skolyoz Farkındalık Ayı” olarak anılması, bu önemli sağlık sorununa dikkat çekmeyi amaçlıyor. Medipol Acıbadem Bölge Hastanesi’nden Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Özkoçak,, skolyozun çoğunlukla 10 ila 15 yaş arasındaki çocuklarda görüldüğünü belirterek, “Kız çocuklarında erkeklere kıyasla 8-10 kat daha fazla rastlanıyor” dedi.
Source: Internet Haber
Son dakika: İzmir’deki yangının boyutu gün ağarınca ortaya çıktı! Sitenin güzelliğine aldandık…
Son dakika haberi: İzmir”deki yangın, gece saatlerinde Doğankent Sitesi”ne sıçrarken yazlık mahalle tedbir amaçlı tahliye edilerek, elektrik hattı kesildi. Çok sayıda hane kullanılamaz hale geldi. Havanın aydınlanması ile birlikte mahalledeki evlerin hasarı görüntülendi. Yangında 16 saat geride kalırken, bölgede soğutma çalışmaları devam ediyor. “SİTENİN GÜZELLİĞİNE ALDANDIK” Yangının başladığı sırada Doğankent Sitesi”nde olduğunu belirten site sakini Berkan Kaya, “Yangın Orhanlı Mahallesi”nde başladı. Yangın bu tarafa doğru geliyor dendi. Biz de dışarıya çıktık yapabileceğimiz bir şey var mı diye, yarım saat geçti sitede dumanlar yükselmeye başladı. Ezbere bildiğimiz siteyi göremez hale geldik. Daha sonra insanları tahliye etmeye başladık, bütün amacımız herkesi çıkartalım, yapabileceğimiz ne varsa onu yapalım oldu. Rüzgârın etkisi ile yarım saatte oldu her şey. Göz ardı ettiğimiz bir şey var her zaman, sitenin güzelliğine aldandık. Buradaki etrafın orman olması riskini göz ardı etmiş olduk. Boşa kullanmışız sularımızı bunu söylemek istiyorum” dedi. Yangın sırasında Seferihisar”daki evinde olduğunu belirten site sakini Selahattin Aydın, “Yangının çıkış yeri ile buranın arasında aşağı yukarı 20 kilometre var, ben 30 yıldır burada çalışıyorum, orman teşkilatında uzun yıllar burada çalıştım ama böyle bir yangın görmedim. Fırtına nedeniyle buraya kadar gelmiş, masal bile olsa hikaye bile olsa yangının bu şekilde buraya kadar sıçrayabileceğini düşünmezdim. Bu sene almıştık burayı, aşağı yukarı 30 yıldır Seferihisar”da oturuyorum yani” diye konuştu. HAVADAN MÜDAHALE BAŞLADI İzmir”in Menderes”in Kuyucak ile Seferihisar”ın Orhanlı mahalleleri arasında kalan ormanlık alanda çıkan yangına havadan müdahale başladı. Keşif uçağının yaptığı tespitler sonrasında, yangına havadan müdahale edildi. Havanın aydınlanması ile birlikte 4 uçak, 14 helikopter, Menderes ve Seferihisar yangınında çalışmaya başladı. DUYGU DOLU KARELER İzmir”in Menderes ilçesinde başlayan ve Seferihisar”da çok sayıda evi küle çeviren orman yangınında duygu dolu kareler ortaya çıktı. Evinden çıkamayan tekerlekli sandalyedeki yaşlı adam ve yine evlerinde mahsur kalan bir vatandaş ile kedisi ekipler tarafından kurtarıldı. Yangını kontrol altına alma çalışmaları sürüyor. “12 TON SU ATABİLEN UÇAKLARIMIZ ÇALIŞIYOR” Bölgede incelemelerde bulunup, söndürme çalışmalarını yönlendiren İzmir Valisi Süleyman Elban, “Bölgede şiddetli rüzgar var. 12 ton su atabilen uçaklarımız çalışıyor. Rüzgarın hızı düşünce bazı helikopterlerimiz de kalkıyor müdahalelere katılabiliyor. Kara ekiplerimizle de yangını baskılamaya çalışıyoruz. Şu an 3 köyü tamamen boşalttık. Büyük olan Cumhuriyet ve Atatürk Mahallesi”ni de tahliyeye devam ediyoruz. Can kaybı veya yaralanan yok. 3 vatandaşın dumandan etkilenme şikayeti var. Tedbir amaçlı hastaneye götürüldüler. Tarım ve Orman Bakanımızda İzmir”e geliyor. Yangın yönetimini kendisi devralacak. Yangının elektrik hatlarından kaynaklandığını düşünüyoruz, net tespit yok. Geceye kadar rüzgarın yavaşlama ihtimali gözükmüyor. Bu nedenle hava araçları çok zorlanıyor. Rüzgar olduğu için de yayılım gösteriyor. Vatandaşlarımızdan dikkatli olmalarını istiyoruz. Küçük bir dikkatsizlik büyük orman yangına neden oluyor. Şu an zarar gören ev sayısı belli değil. Çünkü öncelikli amacımız yangını söndürmek” ifadelerini kullanmıştı…
Source: Sabah
Doktorlar bile şaştı! Yuttuğu balık kılçığı boynunu delip geçti
İlginç olay, Tayland’da yaşandı. 43 yaşındaki Suriyan Bubpha-art, balık çorbası içerken yaklaşık 3 santimetrelik bir kılçık yuttu. Boğazında büyük bir acı hisseden kadın, önce su içmek, ekmek çiğnemek gibi geleneksel yöntemlere başvursa da kılçığı çıkaramadı. Daha sonra parmağını kullanarak çıkarmaya çalıştı ancak başarılı olamadı. HİÇBİR BULGUYA RASTLANMADI Günler boyunca boynundaki ağrıyla hayatına devam eden kadın, iki hafta sonra hastaneye gitti. Yapılan muayenede, röntgen görüntülerinde hiçbir bulguya rastlanmayan kadına ağrı kesici verildi ve evine gönderildi. KILÇIK BOYNUNU DELDİ GEÇTİ Ağrının devam etmesi sebebiyle boynuna ağrı bandı yapıştırmak isteyen Bubpha-art, bölgeyi ovuşturduğu esnada derini altından sivri uçlu kılçığın dışarı çıktığını fark etti. Korku dolu anlar yaşayan 43 yaşındaki kadın yeniden hastaneye gitti. Acil bir şekilde ameliyata alınan kadının boynundan yaklaşık 3 santimlik bir kılçık çıkarken, doktorlar böyle bir vakayla daha önce karşılaşmadıklarını kaydetti.
Source: Türkiye Gazetesi
Yetersiz gıda, kanserden kurtulanlarda ölüm riskini artırıyor
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, yetersiz gıda alınımının kanserden kurtulan hastalarda ölüm riskini artırdığı ile ilgili açıklamalarda bulundu. Coşkun, sağlık kuruluşlarında gıda güvencesizliği taramasının yapılması ve ihtiyaç sahibi bireylerin yardım programlarına yönlendirilmesi gibi girişimlerde bulunmanın önemini belirtti. Prof. Dr. Coşkun açıklamasında şu ifadelere yer verdi: Kanserin gerek gelişiminde gerekse kanser tedavisi esnasında beslenmenin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Fakat ABD de yeni yapılan bir çalışmada ilk defa gıda güvensizliğinin yani vücut için gerekli olan gıdaların zamanında ve yeterince temin edilememesinin kanserden kurtulan bireylerde ölüm riskini ciddi oranda artırdığını ortaya koydu. Bu araştırmaya göre sağlıklı gıdaya erişimi olmayan kanser hastalarının ölüm riski yüzde 28 daha yüksek. ABD de Perelman Tıp Fakültesi nden bilim insanları, 5 bini aşkın kişinin sağlık verilerini inceledi. Araştırma, JAMA Health Forum adlı bilimsel dergide yayımlandı. Buna göre, gıda güvencesizliği yaşayan bireylerin ölüm riski, sağlıklı gıdaya erişimi olanlara kıyasla yüzde 28 daha fazla. Üstelik bu fark, yaş, cinsiyet, sigara kullanımı gibi faktörler hesaba katıldığında da geçerli. GIDA YARDIMI PROGRAMLARINA KATILMAYAN BİREYLERDE RİSK YÜZDE 42 YE ÇIKIYOR Verilerin 2011-2012 yıllarındaki ABD Ulusal Sağlık Anketi ve 2019 yılına kadarki ölüm kayıtlarına dayandığına değinen Prof. Dr. Coşkun, Araştırmaya katılanların yüzde 10 unun gıda güvensizliği yaşadığı tespit edildi. Bu grubun hem kansere bağlı hem de tüm nedenlere bağlı ölüm oranlarının daha yüksek olduğu görüldü. Gıda güvencesizliği yaşayıp devlet destekli gıda yardımı programlarına katılmayan bireylerde bu riskin yüzde 42 ye kadar çıktığı belirtiliyor. Bu çalışma, gıda güvencesizliği ile kanser sonrası ölüm riski arasındaki ilişkiyi gösteren ilk bilimsel araştırma olma özelliğini taşıyor dedi. SAĞLIKLI GIDAYA ERİŞİM, HASTALARIN YAŞAM SÜRESİNİ UZATABİLİR Sağlıklı gıdanın kanser tedavilerinde düşünülenden çok daha önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Uğur Coşkun, Sağlıklı gıdaya erişim, hastaların yaşam süresini uzatabilir. Tabii, kanser hastalarının tedavi sürecinde sosyal ihtiyaçlarının da göz önünde bulundurulması gerekiyor. Ayrıca, sağlık kuruluşlarında gıda güvencesizliği taramasının yapılması ve ihtiyaç sahibi bireylerin yardım programlarına yönlendirilmesi gibi girişimlerde bulunmak oldukça önemli. Sonuç olarak kanser tedavisi esnasında beslenme ne kadar önemli ise tedaviler sonrası kanserden kurtulan hastalarda da gıdalara erişim ve sağlıklı gıdaların tüketilmesi yine o kadar önemli diyebiliriz ifadelerini kullandı.
Source: Habertürk
İhbar üzerine gidilen evde korkunç manzara! Günlerce annesinin cesediyle kaldı
Kan donduran olay, ABD’nin Arizona eyaletinin Phoenix kentinde mayıs ayında yaşandı. Bir bebeğin annesinin ölümünün ardından evde günlerce yalnız kaldığı tespit edildi. İHBAR ÜZERİNE HAREKETE GEÇTİLER CBS News’e konuşan yetkililer, 14 Mayıs’ta bir komşunun, yeni doğum yapan kadından uzun süre haber alamayınca polise ihbarda bulunduğunu aktardı. İhbar üzerine olay yerine sevk edilen ekipler, kadını dairenin içinde yerde yatarken buldu. Sağlık ekipleri kadının evinde hayatını kaybettiğini tespit etti. ÖLÜMÜN EŞİĞİNDEN DÖNDÜ Evin içinde inceleme yapan memurlar, yatağında yatan bebeği fark etti. Gözle görülür bir biçimde zayıflamış, açlık ve susuzluk nedeniyle hayatta kalma mücadelesi veren bebek, polis ekiplerince zamanında yapılan müdahale sayesinde ölümün eşiğinden döndü. Talihsiz bebek hızlıca hastaneye kaldırılırken bebeğin iyileşmesinin beklendiği kaydedildi. Annenin cesedi otopsi için adli tıp kurumuna kaldırıldı.
Source: Türkiye Gazetesi
İsrail”in Gazze”ye düzenlediği saldırılarda 11 Filistinli hayatını kaybetti
Gazze”de sivil bölgeleri hedef almaya devam eden İsrail ordusu, Gazze kentinin güney ve doğu kesimlerine, özellikle Zeytun, Şucaiyye ve Tuffah mahallelerine yönelik hava saldırılarını ve topçu atışlarını yoğunlaştırdı.
İsrail ordusu, Gazze kentinde saldırı tehdidinde bulunduğu yerinden edilen Filistinlilerin sığındığı 4 okulu hedef aldı.
Deyr el-Belah kentinde bulunan Aksa Şehitleri Hastanesinden bir kaynak, AA muhabirine, İsrail ordusunun dronlarla Gazze kentinin batısındaki Şati Mülteci Kampı”na düzenlediği saldırıda hayatını kaybeden 5 Filistinlinin cenazesinin hastaneye getirildiğini söyledi.
Aynı kaynak, İsrail ordusunun Gazze”nin kuzeyindeki Cibaliya beldesinde Filistinlileri hedef alması sonucu yaşamını yitiren 4 Filistinlinin cenazesi ve çok sayıda yaralının da hastaneye ulaştırıldığını aktardı.
El-Avde Hastanesinden yapılan açıklamada da İsrail ordusunun yardım bekleyen Filistinlileri hedef alması sonucu hayatını kaybeden 1 kişinin cenazesi ile 23 yaralının hastaneye ulaştırıldığı belirtildi.
Sağlık alanından kaynaklardan edinilen bilgiye göre, İsrail ordusu Gazze”nin güneyindeki Han Yunus kentinde yerinden edilen Filistinlilerin çadırlarının bulunduğu Mevasi bölgesini hedef aldı. Söz konusu saldırıda 1 Filistinli yaşamını yitirdi, birçok kişi de yaralandı.
Gazze”ye ablukasını sıkılaştıran ve insani yardım girişini kısıtlayan İsrail, sık sık kendi güdümündeki yardım noktalarına yiyecek bulma umuduyla yönelen Filistinlileri hedef alıyor.
İsrail”in Gazze Şeridi”ne yönelik saldırıları
İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nde 19 Ocak”ta yürürlüğe giren ateşkesin ardından 18 Mart sabahı şiddetli saldırılarına yeniden başladı.
İsrail”in Gazze Şeridi”ne 7 Ekim 2023″ten bu yana düzenlediği saldırılarda en az 56 bin 500 Filistinli hayatını kaybetti, 133 bin 419 kişi de yaralandı.
İsrail”in ateşkesi bozduğu 18 Mart”tan itibaren Gazze”ye düzenlediği saldırılarında ise 6 bin 89 kişi yaşamını yitirdi, 21 bin 13 kişi yaralandı.
27 Mayıs”tan bu yana İsrail-ABD güdümlü “Gazze İnsani Yardım Vakfı” tarafından insani yardım adı altında kurulan dağıtım bölgelerinde Filistinlilerin hedef alındığı sistematik saldırılar sonucu ölenlerin sayısı 516″ya, yaralıların sayısı da 3 bin 799″a çıktı.
İsrail ordusu, Gazze Şeridi’nde işgali genişletecek ve kalıcı hale getirecek saldırı planını uygulamaya başladı. Başbakan Binyamin Netanyahu, Gazze Şeridi’nin tamamını işgal edeceklerini duyurdu.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Dikkat! Yıllar sonra da kansere yol açabilir
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Deri ve Zührevi Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi de olan Yılmaz, güneşin yaşamın kaynağı ancak deri kanserlerine, kırışıklara ve erken yaşlılığa da neden olduğunu söyledi. GÜNEŞ HASARLARI BEBEKLİKTEN İTİBAREN BİRİKİYOR Güneş hasarlarının bebeklikten itibaren birikmeye başladığını dile getiren Yılmaz, Güneş yanıklarının etkileri yaşam boyu deride kalır. Bir süre sonra güneşin hasarları leke, deride şekil bozuklukları, kırışıklıklarla ya da kanserle kendini göstermeye başlar. İşte 5-6 aylık bebekken alınan güneşle başlıyor ve sonrasında yıllar sonra hasarları ortaya çıkıyor diye konuştu. Yılmaz, özellikle güneşin yoğun olduğu 10.00-16.00 saatleri arasında ışınlardan katı şekilde korunma kültürünün geliştirilmesi gerektiğini vurguladı. GÜNEŞ KORUYUCU TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİL Güneş koruyucu kremlerin yanı sıra şapka, uzun kollu gömlek, şemsiye gibi koruyucuların önemine işaret eden Yılmaz, Toplumda D vitaminimiz ne olacak? sorusu var. D vitamini üretimi için kolumuza, bacağımıza gelen ışık yeterli, dışarıda dolaşırken aldığınız güneş fazlasıyla yeter. O nedenle diğer zamanlarda güneşten korunmayı mutlaka öneriyoruz ifadesini kullandı. Yılmaz, dernek olarak Avrupa da dermatologlarla ortaklaşa yürüttükleri Euromelanom Projesi kapsamında insan yüzünün bir tarafında bebeklik, diğer tarafında yaşlanmış ve hasta insan yüzü görselini kullanarak güneşin hasarlarına dikkati çektiklerine değindi. İNSAN DERİSİ GÜNEŞİN HASARINI UNUTMUYOR Görselle güneşin hasarları ve değişimlerini çok net vurguladıklarını, bazılarının bundan etkilendiğini ifade eden Yılmaz, şöyle konuştu: En çok kısa dönemli tatillerden korkarız. 4-5 günlük tatilde bir an önce bronzlaşayım diye birinci, ikinci derece veya su toplayan güneş yanıkları olabiliyor. Her saatin önemi var, hastanın gecikmeden mutlaka hekime gitmesi gerekiyor. Güneş çarpması varsa da ayrıca müdahale gerektirir. İnsan derisi güneşin hasarını unutmuyor. Şiddetli su toplayacak kadar güneş yanığı olan kişilerin sonraki süreçte sırtında leke olursa mutlaka dermatolog tarafından takibi gerekiyor. Çünkü güneş yanığı sonrasında insan vücudunda en tehlikeli kanser türü olan melanomun (deri kanseri) gelişme riskini arttırır. Melanomun yayılma oranı çok yüksek, ölümcül bir kanser türüdür. Yılmaz, örneğin 10, 15 veya 20 yaşında şiddetli güneş yanığı olan birinin ileri yaşlarda da dikkatli olmasını önererek, Güneş yanığından 2, 3, 5, 10 hatta 20 yıl sonra bile sırttaki o yanık alanlarda melanom gelişme riski devam edecektir. Leke olduysa onun klinikte kaydedilmesi, belirli aralıklarla görüntüleri karşılaştırılarak takip edilmesi lazım. Görüntüde değişiklik varsa lekenin tümünü almak, patolojiye göndermek durumundayız dedi.
Source: Habertürk
Ağrı”daki faciada ağır yaralanan Çinli işçi Van”da tedavi ediliyor
Ağrı”daki çakmak fabrikasında meydana gelen patlamada vücudunda yanıklar oluşan 54 yaşındaki Çinli işçi Cıyong Qıu”nun tedavisi Van”daki yanık merkezinde devam ediyor.Ağrı”daki çakmak fabrikasında 19 Haziran”da meydana gelen patlamada baş, boyun, kol ve bacaklarında 2. ve 3. derece yanıklar oluşan Qıu, çalışanların yardımıyla kentteki sağlık kuruluşuna götürüldü.Buradaki müdahalenin ardından Van Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilen ve durumu ciddi olan Qıu, yoğun bakım ünitesine alındı.Burada 4 gün kontrol altında tutulan hasta, daha sonra Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Ali Rıza Karayıl ve ekibi tarafından 4 kez ameliyat edildi.Yapılan başarılı operasyonlar sayesinde hayati tehlikeyi atlatan Qıu”nun tedavisi Genel Cerrahi Servisinde devam ediyor.”HASTAMIZIN GENEL DURUMU İYİ”Opr. Dr. Karayıl, gazetecilere, hastanın 19 Haziran”da 112 Acil Sağlık ekiplerince Ağrı”dan hastanelerine getirildiğini söyledi.Çinli hastanın baş, boyun, kol ve bacaklarında 2. ve 3. derece derin yanıkların meydana geldiğini belirten Karayıl, şunları kaydetti:”Hastamıza yaptığımız ilk müdahalenin ardından yoğun bakıma aldık. Genel durumu kötüydü. Tedavisine hemen başladık. Yaptığımız ameliyatlar ve yanık pansumanlarının ardından servise aldık. Tedavisi yaklaşık 10 gün daha devam edecek. Birkaç ameliyatın ardından taburculuk aşamasına geçeceğiz. Hastamız ülkesinden binlerce kilometre uzaklıkta talihsiz bir kaza yaşadı. Yanık merkezimizde tedavisini en güzel şekilde nihayete ulaştırmak ve taburcu etmek için büyük bir gayret sarf ediyoruz. Hastamıza ve ailesine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, kısa zamanda sağlığına kavuşmasını diliyoruz. Türkçeyi bilmediği için yeğeni aracılığıyla iletişim kuruyoruz. Hastamızın genel durumu iyi.” “DAYIMIN İYİLEŞMESİ İÇİN ÇOK UĞRAŞIYORLAR”Hastanın yeğeni 27 yaşındaki Yifei Wu ise dayısının yaklaşık 7 yıldır Ağrı”da yaşadığını ifade ederek, “Dayım iş kazası geçirdi, yaralandı. İlk haftalar konuşamıyordu, gözlerini açamıyordu. Şu an durumu çok iyi. Gözlerini açtı, bizimle konuşabiliyor. Buradaki çalışanlar bizimle çok ilgileniyor. Dayımın iyileşmesi için çok uğraşıyorlar. Herkese teşekkür ederim.” dedi.
Source: Ömer Faruk Aktaş
Stresin gölgesindeki gizli takıntı
Zararsız gibi görünen bir alışkanlık, zamanla kişinin sosyal ve psikolojik hayatını derinden etkileyen bir hastalığa dönüşebilir: Trikotillomani. Peki bu rahatsızlık nasıl anlaşılır ve tedavi edilir? SAÇ KOPARMA HASTALIĞI (TRİKOTİLLOMANİ) NEDİR? Trikotillomani, kişinin istemsiz olarak saç, kaş, kirpik ya da vücudun farklı bölgelerindeki kılları koparma dürtüsüyle karakterize edilen bir ruhsal sağlık problemidir. Bu rahatsızlığa sahip bireyler, saç koparma isteğini bastırmakta zorlanır; koparma eylemini gerçekleştirdikten sonra ise geçici bir rahatlama ya da haz hissi yaşarlar. Saç koparma alışkanlığı, zamanla saçlı deride kel alanlar oluşmasına yol açabilir. Bu durum, bireylerin sosyal ve mesleki yaşamlarını olumsuz etkileyebilir. Hastalar, saçsız bölgeleri gizlemek amacıyla çeşitli yöntemlere başvurabilir; saç uzatma, aksesuar kullanma veya kozmetik çözümler bu yöntemler arasında yer alır. TRİKOTİLLOMANİ BELİRTİLERİ Trikotillomani birçok farklı belirtiyle kendini gösterebilir. Yaygın belirtiler şunlardır: – Tekrarlayan şekilde saç, kaş, kirpik veya vücuttaki diğer kılları koparma – Koparma öncesinde gerginlik, sonrasında ise rahatlama ve haz duyma – Saçlı deride seyrelme veya tamamen açılmış alanlar – Kaş ve kirpiklerde belirgin azalma – Belirli bir saç ya da kıl tipine yönelme – Saç koparma sürecini ritüelleştirme – Koparılan kıllarla oynama, yüz ya da dudaklara sürme, hatta yeme (trikofaji) – Davranışı durdurma çabalarına rağmen sürdürememe – Saç koparma nedeniyle okul, iş ya da sosyal ilişkilerde bozulma TRİKOTİLLOMANİ TİPLERİ Trikotillomani, kişinin saç koparma davranışının farkında olup olmamasına bağlı olarak iki alt gruba ayrılır: 1. Odaklanmış Saç Yolma Bu türde saç koparma, genellikle kişinin belirli düşüncelerine ya da duygularına tepki olarak gelişir. Dikkati dağıtmak, stres azaltmak, haz almak gibi amaçlarla bilinçli bir şekilde gerçekleşir. 2. Otomatik Saç Yolma Bu türde kişi, saç kopardığının farkında değildir. Genellikle televizyon izlerken, ders çalışırken ya da düşüncelere dalmışken otomatik bir şekilde saç koparma davranışı ortaya çıkar. TRİKOTİLLOMANİNİN NEDENLERİ Trikotillomaninin kesin nedeni bilinmemekle birlikte, oluşumunda hem biyolojik hem de çevresel faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Öne çıkan risk faktörleri şunlardır: – Genetik Yatkınlık: Trikotillomani, obsesif kompulsif bozukluk (OKB) spektrumunda değerlendirilen bir durumdur. Ailede benzer rahatsızlıklar olan kişilerde görülme riski daha fazladır. – Psikiyatrik Bozukluklar: Anksiyete, depresyon gibi psikolojik sorunları olan bireylerde trikotillomaniye de sıkça rastlanır. – Beyin Kimyasındaki Dengesizlikler: Nörokimyasal bozuklukların da saç koparma davranışını tetikleyebileceği düşünülmektedir. – Stres: Günlük yaşamda karşılaşılan yoğun stres, bu davranışın başlamasını veya artmasını tetikleyebilir. TRİKOTİLLOMANİ NASIL TEŞHİS EDİLİR? Trikotillomani tanısı, Amerikan Psikiyatri Birliği nin DSM-5 tanı kriterlerine göre konulur. Teşhiste dikkate alınan başlıca kriterler şunlardır: – Tekrarlayan saç çekme davranışı sonucu belirgin saç kaybı – Bu davranışı durdurma çabalarına rağmen başarısız olunması – Saç koparma nedeniyle sosyal, mesleki ya da akademik işlevsellikte bozulma – Saç dökülmesinin başka bir tıbbi nedene bağlı olmaması – Durumun farkında olunmasına rağmen kontrol edilememesi TRİKOTİLLOMANİ TEDAVİ YÖNTEMLERİ Tedavi, hastalığın şiddetine ve bireyin ihtiyaçlarına göre şekillendirilir. Uygulanan temel tedavi yöntemleri şunlardır: 1. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) Trikotillomaninin tedavisinde en yaygın kullanılan terapi yöntemidir. Hastanın saç çekme davranışını tetikleyen düşünce ve alışkanlıkların farkına varması ve bunları değiştirmesi amaçlanır. Araştırmalar, BDT nin %70 e varan başarı oranlarına sahip olduğunu göstermektedir. 2. Uyaran Kontrolü Saç koparma davranışını tetikleyen ortamlardan veya nesnelerden uzak durmak hedeflenir. Eldiven takmak, başlık giymek gibi fiziksel önlemler davranışın önlenmesine yardımcı olabilir. 3. Alışkanlığı Tersine Çevirme Terapisi Bu yöntemde hasta, saç koparma isteği ortaya çıktığında bunun yerine farklı ve zararsız bir davranış gerçekleştirmeye yönlendirilir. Örneğin, saç koparma yerine elleri sıkmak ya da bir stres topuyla oynamak gibi alternatif eylemler önerilir. 4. İlaç Tedavisi Bazı durumlarda, özellikle eşlik eden depresyon ya da obsesif kompulsif bozukluk varlığında, antidepresan ya da anksiyolitik ilaçlar reçete edilebilir. Ancak ilaç tedavisinin tek başına etkinliği sınırlı olabilir. TRİKOTİLLOMANİNİN RİSKLERİ Trikotillomani, tedavi edilmediği takdirde hem fiziksel hem de psikolojik ciddi sorunlara yol açabilir. Bunlar arasında: – Kalıcı saç, kaş ve kirpik kaybı – Ciltte tahriş, enfeksiyon ve yara izleri – Saç yeme alışkanlığı (trikofaji) sonucunda mide ve bağırsakta kıl birikmesi (trikobezoar) – Sosyal izolasyon, özgüven kaybı, depresyon gibi ikincil psikolojik sorunlar Görsel Kaynak: shutterstock
Source: Habertürk
Çin, Fukuşima nedeniyle Japonya”dan ithal deniz ürünlerine getirdiği yasağı kısmen kaldırdı
Çin Gümrükler Genel İdaresinden yapılan açıklamada, Japonya”nın bazı bölgelerinden deniz ürünü ithalatının koşullu devam edeceği belirtildi.
Halihazırda süren uzun dönemli uluslararası denetimlerde ve Çin”in bağımsız numune incelemelerinde Fukuşima”daki radyoaktif suyun tahliyesinden kaynaklanan anormalliğe rastlanmadığına işaret edilen açıklamada, kararın bu doğrultuda ve Japonya”nın ihraç deniz ürünlerinin kalitesi ve güvenliğine dair verdiği güvenceye dayanılarak alındığı bildirildi.
Açıklamada, Japon ihracatçıların deniz ürünlerinin satışı için Çin”de kayıt yaptırmalarının, tüm ithal ürünlerin sağlık ve orijin sertifikaları ile radyoaktif madde test sonucunu ibraz etmelerinin gerektiği kaydedildi.
Aralarında Fukuşima”nın da olduğu Japonya”nın 10 bölgesi yeni düzenlemenin kapsamı dışında tutulurken bu bölgelerden ithal deniz ürünlerine yönelik yasak devam edecek.
Fukuşima”daki atık suyun okyanusa boşaltılması ve deniz ürünlerine getirilen yasak
Japonya, daha önce açıkladığı plan uyarınca Fukuşima”daki radyoaktif atık suyun okyanusa boşaltılmasına 24 Ağustos 2023″te başlamıştı.
Çin, Japon hükümetinin, eleştirilere rağmen tek taraflı boşaltma işlemine başlamasını “küresel kamu çıkarını hiçe sayan son derece bencil ve sorumsuz bir eylem” olarak niteleyerek protesto etmiş ve Japonya”dan deniz ürünleri ithalatını durdurmuştu.
Tokyo hükümeti, eleştirilere karşı, okyanusa boşaltılan radyoaktif atık suyun temiz suyla seyreltildiğini, sudaki radyoaktif materyal miktarının insan sağlığı ve çevre için zararlı kabul edilen oranların 40″ta 1″i düzeyinde olduğunu savunmuştu.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), santralde yaptığı incelemelerin ardından 4 Temmuz 2023″te yayımladığı raporda, boşaltımın güvenlik standartlarına uygun, insanlara ve çevreye verebileceği zararın ise “ihmal edilebilir düzeyde” olduğu sonucuna varmıştı.
İki ülke, müzakerelerin ardından Eylül 2024″te Çin”in, UAEA kuralları çerçevesinde yürütülecek uzun dönemli uluslararası denetime katılması ve bağımsız numune toplayıp inceleyebilmesi konusunda uzlaştıklarını duyurmuştu.
Pekin yönetimi, uzlaşma sonrasında, bağımsız numune toplama ve izleme süreçlerinin ardından, çevre etki değerlendirmesinin bilimsel kanıtlarına bağlı olarak Japonya”dan deniz ürünleri ithalatına getirdiği yasağı “aşamalı” kaldıracağını bildirmişti.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source: