Hastalık ve Durumlar: Sağlığınızı Koruma Yolları ve Son Gelişmeler

Osteoporoz sessiz ilerler DEXA erken yakalar

KEMİK ERİMESİ -2-

Kemik taramaları ve kan testi şart

Tarama yaptırmadan osteoporoz anlaşılır mı?

Osteoporoz sinsi bir hastalıktır. Çoğu zaman hiçbir ağrı ya da belirti vermez. Kemikler incelir, güçsüzleşir ama fark edilmez. Ta ki bir gün sıradan bir düşmeyle kırık oluşana kadar.

Kadınlarda en sık kalça ve omurga kırığı görülürken; erkeklerde de bilek kırıkları ilk sinyal olabilir.

Bu nedenle, semptom beklemeden risk grubundaki kişilerin düzenli taramadan geçmesi önerilir. (Kaynak: International Osteoporosis Foundation, 2024)

DEXA testi her yıl mı yapılmalı?

Hayır. DEXA sonucu normalse genellikle 3–5 yıl aralıkla tekrar edilmesi yeterlidir. Ancak osteopeni veya osteoporoz saptanmışsa, tedaviye yanıtı görmek için 1–2 yılda bir tekrarı önerilir.

Tedavi alan kişilerde kemik yoğunluğundaki % 3–5’lik artış bile kırık riskini önemli ölçüde azaltır.

(Kaynak: Endocrine Society – Bone Health Monitoring Guidelines)

ERKEKLER DE TARANMALI MI?

Evet. Erkeklerde osteoporoz daha geç başlasa da, kırık sonrası ölüm oranı kadınlardan yüksektir. Testosteron seviyesi düştükçe kemik kaybı artar. Ayrıca D vitamini eksikliği erkeklerde de çok yaygındır.

70 yaş üstü erkeklerin en az bir kez DEXA testi yaptırması önerilir. Ayrıca sigara içenler, kortizon kullananlar ve hareketsiz yaşayanlar için risk daha fazladır.

Kimler DEXA testi yaptırmalı?

– Tüm kadınlar: 65 yaş ve üzeri

– Tüm erkekler: 70 yaş ve üzeri

– 50 yaş üstü kadın ve erkekler: Düşme öyküsü, sigara içimi, D vitamini eksikliği, kortizon kullanımı gibi risk faktörleri varsa

– 40 yaş üzeri bireyler: Kalça, omurga veya bilek kırığı öyküsü olanlar

DEXA testi ağrısız ve hızlı bir işlemdir. Bir röntgen çekimi kadar kısa sürer ve özel bir hazırlık gerektirmez.

(Kaynak: American Bone Health – Bone Density Testing Guidelines)

DEXA taraması nedir?

DEXA (Dual-Energy X-ray Absorptiometry), kemik yoğunluğunu ölçen özel bir röntgen testidir.

Genellikle bel ve kalça kemiğine uygulanır. Son derece düşük

dozda radyasyon içerir.

Testin sonucu “T skoru” olarak verilir. Bu skor, kişinin kemik yoğunluğunun genç bir bireyin kemik yoğunluğuyla karşılaştırılmasıdır:

– T skoru -1 ve üzeri: Normal

– T skoru -1 ile -2.5 arası: Osteopeni (öncül evre)

– T skoru -2.5 ve altı: Osteoporoz

Bu sınırlar Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenmiştir. (Kaynak: WHO Criteria for Osteoporosis Diagnosis)

Kemik sağlığı için hangi kan testleri gerekir?

Kemik yoğunluğunu yalnızca görüntüleme değil, bazı biyobelirteçler de etkiler. Bu nedenle DEXA ile birlikte şu kan testleri de yapılmalıdır:

– D vitamini düzeyi (25-OH-D): 30 ng/mL altı riskli kabul edilir.

– Kalsiyum: Kemik yapımında temel mineraldir.

– Paratiroid hormonu (PTH): D vitamini eksikliğinde artar ve kemik yıkımını tetikler.

– Alkalen fosfataz: Kemik yıkım sürecini gösterir.

– Tiroid fonksiyon testleri: Hipertiroidi, kemik kaybını hızlandırabilir.

Bu testlerle birlikte karaciğer ve böbrek fonksiyonları da izlenmelidir. Çünkü D vitamini aktif hâle bu organlarda gelir.

Taramayı ötelemek neden tehlikeli?

Kadınlarda menopoz sonrası ilk 5 yılda kemik kaybı çok hızlıdır. Bu sürede kemik kitlesinin % 10–15’i kaybedilebilir. Ancak bu durum çoğunlukla hissedilmez.

Erkeklerde süreç daha yavaş ilerlese de, özellikle 70 yaş sonrası hızlı bir düşüş başlar. Düşme sonucu kalça kırığı yaşayan 80 yaş üstü erkeklerin % 20’si ilk yıl içinde hayatını kaybedebilir.

DEXA testi ve kan tahlilleri, bu riski önceden görmek ve önlem almak için hayati önemdedir.

(Kaynak: European Journal of Endocrinology, 2023)

Test sonuçları kötü çıkarsa ne olur?

T skoru -2.5 ve altındaysa, doktorunuz kemik yapımını destekleyici ilaç tedavisi önerebilir. Ancak her osteoporoz hastasına ilaç şart değildir. Önce şu adımlar uygulanır:

– D vitamini ve kalsiyum desteği

– Fiziksel aktivite ve ağırlık taşıyan egzersizler

– Düşme riskinin azaltılması (halı kaldırmak, gece lambası kullanmak vb.)

– Alkol ve sigaranın bırakılması

– Kortizon ve tiroid ilaçlarının gözden geçirilmesi

Tüm bu yaşam tarzı değişiklikleri, ilaç tedavisi öncesinde ve sırasında etkilidir.

– Kalsiyum mu, D vitamini mi daha önemli?

– K2 vitamini neden bu kadar konuşuluyor?

– Destek alınmalı mı, yoksa besinden mi?

– Fazlası zararlı mı? Eksikliği neye yol açar?

Source: Haber Merkezi


Gazze yok oluşun eşiğinde

Terör devleti İsrail, 7 Ekim 2023″ten bu yana Gazze Şeridi”ni mezarlığa çevirirken neredeyse tamamını da devasa bir moloz yığınına çevirdi. SABAH, İsrail”in yerle bir ettiği Gazze”nin dramını, bölgede yaşayan insanlardan anlık bilgi alarak gündemde tutmayı sürdürüyor. Gazze”de yaşayan Dr. İsmail es-Sevabite son durumu değerlendirdi. Gazze”de uygulanmak istenen şeytani planlara geçit vermeyeceklerini kaydeden Sevabite, “Gazze”nin yüzde 88″i yok edildi. Yüzde 77″si ise fiilen işgal altında. Dünyada böylesine bir sistematik yok edilişin örneği yok. 70 bin çocuk yetersiz beslenme nedeniyle ölümle karşı karşıya. 2 bin 483 aile tamamen yok edildi. Anne, baba ve tüm bireyleriyle birlikte sivil nüfus kaydından silindiler. 5 bin 620″den fazla aileden sadece bir kişi hayatta kaldı. Bütün bunlara direndik. Hiçbir kirli plana geçit vermeyeceğiz” dedi. AÇLIK HÜKÜM SÜRÜYOR Sevabite, “2,4 milyondan fazla sivil, 600 günü aşkın süredir soykırım, aç bırakma ve etnik temizlikle karşı karşıya. Şehit ve kayıp sayısı 63 bini geçti. Bunların arasında 18 binden fazla çocuk, 12 bin 400 kadın bulunuyor. 123 binden fazla yaralı var. Bunların 17 bini uzun süreli rehabilitasyona ihtiyaç duyuyor. Ayrıca 4 bin 700″den fazla uzuv kaybı vakası, yaklaşık 6 bin 600 tutuklu mevcut. Tutuklananlar arasında doktorlar, gazeteciler ve ilk yardım görevlileri de var. İsrail, 38 hastane ve 82 sağlık merkezini yok etti. Sağlık sistemi neredeyse tamamen durdu. 22 bin hasta, sınır kapıları kapalı olduğu için yurt dışında tedavi olamıyor. 12 bin 500 kanser hastası ölüm tehlikesiyle karşı karşıya” şeklinde konuştu. Milyonlarca insanın yerinden edildiğini kaydeden Sevabite, “149 eğitim kurumu tamamen yıkıldı. 13 binden fazla öğrenci öldürüldü. 785 bin öğrencinin eğitimi tamamen durduruldu. 2 milyondan fazla sivil zorla yerinden edildi. 210 bin konut tamamen yıkıldı. 280 binden fazla aile evsiz kaldı. 719 su kuyusu, 3 bin 780 km elektrik hattı ve 2 bin 85 milyon metre yol tahrip edildi. 227 kamu kurumu yıkıldı. Tarım sektörü yüzde 92 oranında yok edildi. Sebze üretimi 405 bin tondan sadece 49 bin tona düştü. Balıkçılık tamamen yok oldu” ifadelerini kullandı. 66 ÇOCUK AÇLIKTAN ÖLDÜ GAZZE”deki hükümet, İsrail”in sınır kapılarını kapatması ve gıda girişini engellemesi sonucu yetersiz beslenme nedeniyle yaşamını yitiren çocuk sayısının 66″ya yükseldiğini açıkladı. Öte yandan İsrail”in 7 Ekim 2023″ten bu yana Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı son 24 saatte 81 artarak 56 bin 412″ye yükseldi. İSRAİL”DEN KIRLI OYUN: UN ÇUVALLARINDAN UYUŞTURUCU ÇIKTI GAZZE Şeridi”nde, ABD ve İsrail güdümündeki “Gazze İnsani Yardım Vakfı” kanalıyla kurulan sözde insani yardım merkezlerinde dağıtılan un çuvallarında uyuşturucu hap bulundu. Gazze”deki hükümetin Medya Ofisi, 4 kişinin, Amerikan-İsrail yardım merkezlerinden gelen un çuvallarının içerisinde Oksikodon tipi uyuşturucu hap bulduğunu kaydetti. Bazı uyuşturucu maddelerin, unların içine öğütülerek konulma ihtimali olduğu aktarıldı. İsrail”in, uyuşturucuları insani yardımlarla Gazze içlerine sokarak Filistin halkı arasında bağımlılığı yaymaya çalıştığı kaydedilen açıklamada, bu maddelerin “kirli savaşta yumuşak bir araç” olarak kullanılmasının savaş suçu ve uluslararası insancıl hukukun ihlali olduğu vurgulandı.

Source: Harun Sekmen


Mutfak Bahane’de şampiyon Zeyneti

Nursel ile Mutfak Bahane”nin ekranlara gelen sezon finali nefes kesti. Sezon şampiyonu olmak isteyen iddialı gelinler son kez mutfağa girdi. Gergin geçen finalde, gelinler yemeklerini hazırlarken kayınvalidelerden alacakları son puanları heyecanla beklediler. Nursel Ergin”in sunduğu programının sezon finalinden bir gün önce sancılanan Yeşim, apar topar hastaneye kaldırıldı. Hamilelik haberini programda öğrenip sevincini paylaşan Yeşim”in yaşadığı düşük tehlikesi herkesi derinden etkiledi. Final gününde Zeyneti ve Yeşim karşı karşıya geldi. Sezonun en başarılı iki gelini arasındaki büyük rekabet sonunda, şampiyonluk tacını Zeyneti taktı. Zeyneti, sevinç gözyaşlarıyla “Hayallerime ulaştım” dedi.

Source: Sabah


İsrail yine güvenli bölgeyi vurdu! Sivillerin kaldığı çadırları bombaladı

İsrail, Gazze’de, güvenli bölge olarak sınıflandırdığı ve yüzbinlerce Filistinliyi sürdüğü Mevasi bölgesinde, sivillerin kaldığı çadırları bombaladı. İşgalcinin toprak arazideki çadırları bombalaması sonucu devasa bir krater açılırken, ondan fazla fazla Filistinli, patlama etkisi ile havaya kalkan toprağın altında kaldı. Saldırıda 17 kişi yaşamını yitirirken, diri diri toprak altına gömülen Filistinlileri kurtarmak için adeta seferber olundu. Yaşanan can pazarında, ellerine aldıkları demir ve sopalarla toprağı kazarak yaralıları kurtarmaya çalışan Filistinlilerin çaresizliği yürekleri dağladı.
Önceki gün akşam saatlerinde yapılan saldırıda birçok çadır yaşanan patlamanın tahribatıyla toprak altında kaldı. Saldırıda 15 çadır hedef alınırken, 20 metrelik devasa bir krater oluştu. Oluşan kraterin boyutundan yola çıkarak saldırıda MK 84 tipi bombanın kullanılmış olabileceği ifade edildi. Sivil bölgede hedef gözetmeksizin bu büyüklükte bir patlayıcı kullanan İsrail, soykırım suçlarına bir yenisini daha eklemiş oldu. Yaklaşık 500 kg patlayıcı içeren söz konusu bomba, kite sahip olmadığı için aptal bomba olarak geçiyor.
Gazzeliler ailelerini ve yakınlarını kurtarmak için elleriyle toprakları kazarak, yer altındaki Filistinlilere ulaşmaya çalıştı. O anlar bölgedeki yerel gazetecilerin cep telefonu kameralarına kaydedildi. Gece karanlığında, yüzlerce Filistinlinin yaşayanlara ulaşmak için toprak kazarak zamana karşı verdiği yarış yürekleri dağladı. İşgalcinin uyguladığı abluka nedeniyle yakıt olmadığı için ağır makinalar kullanılamadı.
Saldırıda 17 kişi yaşamını yitirirken, 28 kişi yaralandı. Yaralılar bölgedeki Şifa Hastanesi’ne nakledildi. Ebu Amsha ailesinin 10 üyesi saldırıda şehit düşerken, tüm aile nüfustan silindi. 5 yaşındaki Tala Sami Al-Najjar, kurbanlar arasında yer aldı. Küçük kızın naaşı, saldırıdan 2 saat sonra toprak altından çıkarılabildi.
24 saatte 81 kişi katledildi
İsrail”in 7 Ekim 2023″ten bu yana Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı son 24 saatte 81 artarak 56 bin 412’ye yükseldi. Gazze”deki Sağlık Bakanlığı açıklamasında, İsrail”in saldırılarında yaşanan can kayıplarına ilişkin son bilgiler verildi. İsrail”in Gazze”ye yönelik saldırıları sonucu son 24 saatte 81 Filistinlinin yaşamını yitirdiği, 422 kişinin yaralandığı aktarıldı. Bu verilerin açıklanması sonrası gün içinde 63 Filistinli daha hayatını kaybetti.

Source: Zülal Ceylan


Kene can almaya devam ediyor… 30 yaşındaki Uğur Uymaz hayatını kaybetti

Suşehri ilçesi Kesikkaş köyünde yaşayan ve hayvancılıkla uğraşan Uğur Uymaz”ın vücuduna 4 gün önce kene yapıştı. Bir süre sonra rahatsızlanan Uymaz, yakınları tarafından Suşehri Devlet Hastanesine götürüldü. Burada ilk müdahalesi yapılan Uymaz, daha sonra Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edildi. KURTARILAMADI Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı şüphesiyle tedavi altına alınan Uymaz, doktorların tüm müdahalesine karşın kurtarılamadı. Bekar olan Uymaz”ın cenazesi yakınları tarafından hastane morgundan alınarak defnedilmek üzere köyüne götürüldü.

Source:


Kene can almaya devam ediyor: Sivas”ta bir ölüm daha

Sivas”ta Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı şüphesiyle tedavi gören kişi yaşamını yitirdi.Suşehri ilçesi Kesikkaş köyünde yaşayan 30 yaşındaki Uğur Uymaz”a, 4 gün önce kene yapıştı.Uymaz, bir süre sonra rahatsızlanınca yakınları tarafından Suşehri Devlet Hastanesi”ne götürüldü.Durumu ağırlaşan Uymaz, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Hastanesi”ne sevk edildi.KKKA hastalığı şüphesiyle Anestezi Yoğun Bakım Servisi”nde 2 gün önce tedavi altına alınan Uymaz, müdahaleye rağmen kurtarılamadı.Yakınlarına teslim edilen Uymaz”ın cenazesinin köyünde toprağa verileceği öğrenildi.

Source: Dünya Gazetesi


Kabus devam ediyor! Ölü sayısı 10″a yükseldi

Sivas’ta kene yapışması sonucu, vücutlarına bulaşan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi virüsü nedeniyle ölenlerin sayısı 10’a yükseldi.Edinilen bilgilere göre vaka, Sivas’ın Suşehri ilçesi Kesikkaş köyünde meydana geldi. Köyde hayvancılıkla uğraşan 30 yaşındaki Uğur Uymaz, 4 gün önce yüksek ateş şikâyetiyle ilçede bulunan hastaneye kaldırıldı.Buradan 2 gün sonra Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edildi. Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde yapılan tetkiklerde rahatsızlığın Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) virüsü kaynaklı olduğu anlaşıldı. Uymaz, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak bugün vefat etti. Uymaz’ın vücuduna yapışan keneyi fark edemediği veya virüsün dışarıdan kendisine bulaşmış olabileceği düşünülüyor. Uymaz’la birlikte bu yıl KKKA sonucu Sivas’ta ölenlerin sayısı 10’a yükseldi.

Source: Mehmet Küçükkahveci


Sivas”ta kene alarmı! 10 kişi hayatını kaybetti

Edinilen bilgilere göre vaka, Sivas”ın Suşehri ilçesi Kesikkaş köyünde meydana geldi. Köyde hayvancılıkla uğraşan 30 yaşındaki Uğur Uymaz, 4 gün önce yüksek ateş şikâyetiyle ilçede bulunan hastaneye kaldırıldı. Buradan 2 gün sonra Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edildi. KENEDEN ÖLENLERİN SAYISI 10″A YÜKSELDİCumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde yapılan tetkiklerde rahatsızlığın Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) virüsü kaynaklı olduğu anlaşıldı. Uymaz, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak bugün vefat etti. Uymaz”ın vücuduna yapışan keneyi fark edemediği veya virüsün dışarıdan kendisine bulaşmış olabileceği düşünülüyor. Uymaz”la birlikte bu yıl KKKA sonucu Sivas”ta ölenlerin sayısı 10″a yükseldi.

Source: Www.star.com.tr


Uzmanı uyardı: Aşırı terlemeye bağlı sıvı kaybı, kalp krizine yol açıyor

Yaz aylarının gelmesiyle birlikte ülke genelinde hava sıcaklıkları etkisini artırarak mevsim normallerinin üzerinde seyrediyor. Kavurucu sıcakların, kalp hastalarının yanı sıra böbrek yetmezliği, solunum rahatsızlığı ve obezite gibi kronik hastalıklara sahip bireyler için de ciddi sağlık riskleri oluşturduğu belirtiliyor. Artan sıcaklıklarla birlikte vücutta terleme yoluyla meydana gelen aşırı sıvı kaybı, kalp krizini tetikleyebildiğini belirten Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İstemihan Tengiz, Aşırı sıcak, sağlıklı bireylerde bile bazı mekanizmalarla sağlığı olumsuz etkileyebilir. Terleme yoluyla oluşan sıvı kaybı, vücutta sodyum ve potasyum gibi elektrolit dengesizliklerine yol açabilir. Bu durum, kanın yoğunlaşmasına ve dolayısıyla pıhtılaşmaya meyil oluşturur. Özellikle hipertansiyon veya kalp yetmezliği olan bireylerde, kullanılan idrar söktürücü ilaçlar da tabloyu ağırlaştırabilir. Bu yüzden hem sağlıklı kişilerde hem de kronik hastalığı olan bireylerde aşırı sıcağa maruz kalmamak büyük önem taşır. Sıcaklığın en yüksek olduğu 11.00-16.00 saatleri arasında güneşten uzak durmak ve mutlaka yeterli sıvı tüketmek gereklidir dedi. GENÇLER DE TEHLİKE ALTINDA Son yıllarda kalp ve damar hastalıklarının genç yaş grubunda da artış göstermeye başladığına değinen Tengiz, Covid enfeksiyonu ve bazı durumlarda aşılar, pıhtılaşma eğilimini artırabiliyor. Ancak esas neden, sağlıksız yaşam tarzının giderek yaygınlaşmasıdır. Hareketsizlik, obezite, kolesterol açısından zengin beslenme, sigara kullanımı bu riskleri tetikliyor. Özellikle yaz aylarında gençlerin plajlarda ya da sıcak ortamlarda aşırı alkol ve enerji içeceği tüketmesi, sıvı kaybını hızlandırarak kalp sağlığı açısından ciddi tehlikeler doğurabilir. Genç yaşlardan itibaren sağlıklı, dengeli ve kolesterolden fakir bir diyet, sigarasız yaşam ve düzenli egzersiz alışkanlığı kazandırılmalıdır ifadelerini kullandı. ASPİRİN KANI SULANDIRIYOR Kalıtsal kalp hastalıkları olan genç bireylerde sıcakla birlikte gelen stres, sıvı kaybı ve aşırı fiziksel aktivite kalp krizine neden olabileceğini söyleyen Tengiz, cümlelerini şu şekilde noktaladı: Özellikle spor yapılacaksa, sıcak olmayan saatlerde ve bol sıvı alımıyla yapılması önemlidir. Kalp krizi belirtileri arasında göğüste baskı, ağrı ve soğuk terleme yer alır. Böyle bir durumda hastanın rahat bir pozisyona alınması ve eğer mümkünse 300 mg aspirin çiğnetilerek kanın akışkanlığının artırılması faydalı olabilir. Ancak en önemli adım, hiç vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna ulaşmaktır.

Source:


Adana”da eşini 6. kattan attı, intihar süsü verdi! 31 yaşındaki kadın felç kaldı

Merkez Sarıçam ilçesindeki binanın 6. katında ikamet eden öğretmen Dilek G. (31) ve eşi Çağlar G. (36) arasında 24 Mayıs”ta tartışma çıktı.İddiaya göre Çağlar G, tartışma sırasında darbettiği eşini balkondan aşağı attı.Zemin kattaki iş yerinin sundurmasına çarpıp beton zemine düşen Dilek G, sağlık ekiplerince Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi”ne kaldırıldı.Hastanedeki tedavisi sonrası 4 Haziran”da taburcu edilen kadın, belden aşağısının felç kalması nedeniyle yürüyememeye başladı.Polis ekiplerince gözaltına alınan Çağlar G. ise işlemlerinin ardından sevk edildiği adliyede çıkarıldığı hakimlikçe tutuklandı.”ÖLMEDİĞİM İÇİN ŞÜKREDİYORUM VE ADALET MÜCADELESİ VERİYORUM”Dilek G, gazetecilere, 6 ay önce evlendiği Çağlar G”nin alkol kullanmayacağına dair kendisine söz vermesine rağmen içki içmeye devam ettiğini öne sürdü.Olay günü eşinin içki içmesi nedeniyle tartışma yaşadıklarını savunan Dilek G, şu iddialarda bulundu:”Eşim bana bağırıp hakaret etti, ardından da darbetti. Çocuk odasına kaçtım ama yakaladı ve balkona sürükledi. Korkuluklara tutunmuştum ama gözümün içine bakarak “Bana içki içirmiyorsun, öl” dedi ve ellerimi açtı. Düştüm ve sonrasını hatırlamıyorum.”Dilek G, taburcu olduktan eve dönmek zorunda kaldığını ifade ederek, “Ailem uzakta, maddi zorluklar yaşıyorum. Bana bunları yaşatan kişinin beni aşağı attığı evde yatalak halde yaşamak zorundayım. Başka yere gidecek imkanım yok. Yine de ölmediğim için şükrediyorum ve adalet mücadelesi veriyorum.” dedi.”ADALETE VE YARGIYA GÜVENİMİZ TAM”Kadının avukatı Ozan Karabulut da zanlı hakkındaki soruşturmanın devam ettiğini söyledi.Şüphelinin, müvekkilinin intihar girişiminde bulunduğu iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunan Karabulut, şöyle konuştu:”Hanımefendinin 6. kattan aşağı atıldığı çok net. Balkondaki kan izleri ve parmaklıklar bunu gösteriyor. Müvekkilim o an yaşamak için parmaklıklara tutunmuş. Şüpheli, yalan tanıklar bularak dosyayı etkilemeye çalışıyor. Müvekkilim yatalak, yürüyemiyor ve ciddi sağlık sorunları var. Adalete ve yargıya güvenimiz tam. Hukuki sürecin takipçisiyiz.”

Source: Www.star.com.tr


Kahve içen kadınlar neden daha sağlıklı yaşlanıyor?

Harvard Üniversitesi’nin araştırmasına göre düzenli kahve tüketimi, kadınlarda bazı hastalıklara karşı koruyucu etki sağlıyor. Ancak kahve, her derde deva olan sihirli iksir değil.

O koku, o yoğun tat, o canlandırıcı etki! Kahve, dünya çapında birçok insan için adeta bir yaşam iksiri. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 70″i düzenli olarak kahve tüketiyor. Kahvenin sağlığa olumlu etkileri de sanılandan çok daha fazla.

ABD”deki Harvard Üniversitesi”nin yeni bir araştırmasına göre, düzenli kahve tüketimi kadınlarda sağlıklı yaşlanmayı destekliyor: Günde 2,5 fincana kadar kahve tüketiminin, özellikle orta yaş grubundaki kadınlarda kalp-damar hastalıkları riskini düşürdüğü ve Tip 2 diyabeti önlemede etkin bir rol oynadığı belirtiliyor. Yeni veriler, Amerikan Beslenme Derneği”nin Orlando”daki yıllık toplantısında sunuldu.

Araştırmada, yaklaşık 47 bin kadının son 30 yıla ait verileri analiz edildi. Çalışmanın temeli, 1984″ten bu yana beslenme ve sağlık verilerinin toplandığı Nurses” Health Study (Hemşirelerin Sağlık Araştırması) adlı uzun soluklu çalışmaya dayanıyor; kafein tüketimi de buna dahil.

“Sağlıklı yaşlanma” ciddi kronik hastalıklar ile fiziksel, ruhsal ve bilişsel kısıtlamalar olmaksızın, 70 yaş ve üzeri bir yaşam sürebilmek olarak tanımlanıyor.

Kola ve enerji içeceklerine dikkat!

Kafein, beyindeki adenozin reseptörlerini bloke ettiği için uyarıcı etki yapıyor. Bu reseptörler normalde yorgunluk hissini düzenliyor. Engellendiklerinde sinir hücreleri daha aktif çalışabiliyor, kişi daha zinde hissediyor ve düşünme kapasitesi artıyor. Ayrıca kafein, kendimizi iyi hissettiren bir nörotransmitter (sinir hücreleri arasında iletişimi sağlayan kimyasal madde) olan dopaminin salımını artırıyor.

Ancak Harvard araştırmasına göre, kola ya da enerji içecekleri gibi diğer kafein kaynaklarının, yaşlanma süreci üzerinde olumlu bir etkisi bulunmuyor. Hatta bu içeceklerden, günde yalnızca bir bardak tüketmek bile sağlıklı yaşlanma ihtimalini yüzde 19 oranında azaltabiliyor.

Ayrıca kafeinsiz kahve ya da çay tüketiminin de kahve kadar olumlu etkiler göstermediği vurgulanıyor. Araştırmayı yöneten Dr. Sara Mahdavi şöyle diyor: “Sonuçlar, çay ya da kafeinsiz kahvenin aksine, kafeinli kahvenin yaşlanma sürecini benzersiz şekilde destekleyerek zihinsel ve fiziksel işlevlerin korunmasına katkı sağlayabileceğini gösteriyor.”

Neden-sonuç ilişkisi ne kadar net?

Harvard araştırmacılarını da meşgul eden konu, nedensellik ile korelasyon (iki değişkenin birbiriyle istatistiksel ilişkisi) arasındaki fark: Kadınlar, düzenli kahve içtikleri için mi daha iyi yaşlanıyor? Yoksa kahve içmenin yanı sıra aynı zamanda başka olumlu yaşam alışkanlıklarına mı sahipler? Örneğin sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel aktivite gibi.

Özellikle son 30 yılda yaşam tarzlarının büyük değişim geçirdiğini hatırlatan Harvard araştırmacısı Mahdavi, şu tespiti yapıyor: “Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve sigaradan uzak durma gibi diğer sağlık dostu alışkanlıklarla birlikte ölçülü kahve tüketimi, koruyucu etkiler sunabilir. Bu araştırma, kahve tüketiminin sağlıklı yaşlanmayla bağlantılı olduğuna işaret eden mevcut bulgulara katkı sağlıyor. Ancak kahvenin pozitif etkileri, genel olarak sağlıklı yaşam alışkanlıklarının etkisiyle karşılaştırıldığında daha sınırlı kalıyor ve daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyuluyor.”

Kahvenin olumlu etkilerine dair çok sayıda bulgu var

Kahve ne tamamen sağlıklı ne de tamamen sağlıksız. Ölçülü tüketildiğinde sağlığa olumlu katkıları olabilirken, aşırı tüketim özellikle ileri yaşlarda olumsuz etkilere yol açabiliyor. Kahve sinirlilik, tansiyon yükselmesi ve uyku bozukluklarına yol açabiliyor.

Buna rağmen son yıllarda yapılan birçok araştırma, kahvenin sağlık açısından olumlu etkilerine işaret ediyor. Ancak bu bulguların doğrulanması için daha fazla çalışmaya ihtiyaç var. Örneğin Çinli araştırmacılar, 2024 yılında yayımladıkları çalışmada, günde üç fincan kahvenin kalp krizi, inme, diyabet, yüksek tansiyon, yağ metabolizması bozuklukları ve obezite riskini belirgin ölçüde azalttığını ortaya koydu.

Diğer bazı çalışmalar da benzer yönde sonuçlar veriyor: Ölçülü kahve tüketiminin kadınlarda inme riskini azalttığını, kalp, akciğer ve mesane üzerinde olumlu etkileri olduğu, karaciğer hastalıklarından koruduğu ve vücuttaki yağları kısmen erittiği gözlemlendi. Ayrıca kahvenin demansa karşı koruyucu etkisi olduğu, Alzheimer plaklarını baskıladığı ve Parkinson hastalığını önlemeye yardımcı olduğu belirtiliyor. Bu popüler içecek, aynı zamanda depresyon riskini azaltıyor, işitme kaybı ve kulak çınlamasına (tinnitus) karşı da koruyucu olabiliyor.

Kahvedeki koruyucu antioksidanlar

Kahve, binden fazla farklı bileşenden oluşuyor ve şu ana kadar bunların yaklaşık yüzde 80″i araştırılmış durumda. Bunlar arasında kafein, karbonhidratlar, yağlar (lipitler), proteinler, asitler, B vitamini gibi vitaminler, mineraller ve antioksidanlar öne çıkıyor.

Bu bileşenlerin her birinin sağlık üzerindeki etkisi henüz tam olarak anlaşılmış değil. Ancak pek çok gösterge, ölçülü kahve tüketiminin sağlıklı olduğunu ortaya koyuyor. Ölçülü tüketim, günlük 400 mg kafein anlamına geliyor. Bu da sağlıklı bir yetişkinin, günde yaklaşık 3-4 fincan kahve ya da 4-5 espresso içebileceği anlamına geliyor.

Kahvenin içindeki doğal maddeler en iyi şekilde sade ve şekersiz içildiğinde faydasını gösteriyor. Krema kullanımı önerilmiyor. Kahveye az miktarda süt eklemek ise antioksidanlara zarar vermiyor.

Antioksidanlar arasında yer alan klorojenik asit gibi özel bileşenler, vücut hücrelerinde zararlı serbest radikalleri nötralize ederek hücre hasarını, iltihapları ve kalp sorunları, kanser ya da nörolojik hastalıklar gibi yaşa bağlı hastalıkları azaltabiliyor. Bu da yaşlanma sürecini yavaşlatabiliyor.

KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE

Source: emre_aktifhaber


İsrail ordusundan kritik iddia: Hamas”ın üst düzey yetkilisi öldürüldü

Gazze”deki sağlık yetkilileri İsrail’in, nüfusun yoğun olduğu bölgeleri vurması nedeniyle aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu çok sayıda sivilin hayatını kaybettiğini bildirdi. Filistin merkezli kaynaklara haberlere göre hava saldırılarında en az 60 kişi öldü. İsrail ordusu da Gazze”deki çatışmalarda Hamas”ın üst düzey isimlerinden Hakham Muhammed Issa el-Issa”yı öldürdüğünü ileri sürdü. Ancak Hamas’tan konuya ilişkin henüz açıklama yapılmadı. İsrail ordusu bu sabah Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Filistinlilere de derhal bölgeyi terk etmelerine ilişkin bir emri duyurdu, yakın zamanda askeri harekat düzenleyeceğini bildirdi. Ordu sözcüsü Avichay Adraee, yaptığı açıklamada, “İsrail güçlerinin, bu bölgelerde yoğun bir güçle faaliyet göstereceğini ve bu askeri operasyonların terör örgütlerinin yeteneklerini yok etmek için yoğunlaşacağını ve genişleyeceğini” belirtti. Adraee, Gazze”nin kuzeyinde bulunanlardan güneydeki El-Mevasi”ye gitmelerini söyledi. İsrail, defalarca bombaladığı El-Mevasi”nin güvenli bölge olduğunu iddia ediyor. Filistin Olimpiyat Komitesi de İsrail saldırılarının haziran ayında en az 13 Filistinli sporcuyu öldürdüğünü söyledi. Gazze”deki Hükümet Medya Ofisi ise İsrail”in savaşı boyunca Gazze”de en az 66 çocuğun yetersiz beslenmeden öldüğünü bildirdi. TRUMP: İSRAİL, ŞU ANDA HAMAS İLE BİR ANLAŞMAYI MÜZAKERE SÜRECİNDE” Öte yandan ABD Başkanı Donald Trump da Trth Social isimli sosyal medya platformunda, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu”yu “savaş kahramanı” olarak nitelendirerek, “İran”daki tehlikeli nükleer tehditten kurtulmak için ABD ile birlikte çalışarak büyük bir başarıya imza attığını” savundu. Trump, “Daha da önemlisi, şu anda Hamas ile rehineleri geri almayı da içeren bir anlaşma müzakere sürecinde” ifadesini kullandı.

Source: Anka


Meclis”e sunulan yasa teklifi Murat Ülker”i çileden çıkardı

Geçtiğimiz günlerde Meclis”e sunulan ve sağlık alanında çeşitli değişiklikler içeren 29 maddelik kanun değişikliği teklifinin en dikkat çeken kısmı, eczanelerde tıbbî kenevir satışının yasallaştırılması olmuştu.

Düzenlemeye çok sayıda kişi tepki gösterirken, bir açıklama da Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi Murat Ülker”den geldi.

YASA TEKLİF”İ ÜLKER”İ KIZDIRDI

Forbes Dergisi verilerine göre 5,3 milyar dolarlık servetiyle Türkiye”nin en zengin iş insanı olan Murat Ülker, milletvekillerine yaptığı çağrıda söz konusu düzenlemenin sosyal felaketlere yol açabileceğini belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Sayın Milletvekilleri,

Kenevir tarımı ve tıbbi ürün üretimi adı altında sunulan bu yasa tasarısı, yüzeyde sağlık ve ekonomi için bir fırsat gibi görünse de, derinlemesine incelendiğinde toplumumuz ve özellikle gençlerimiz için ciddi bir tehlike kapısı aralamaktadır. Kenevir bitkidir ve bu bitkiden esrar yüksek tetrahidrokannabinol”lü (THC) esrar üretimi teknik olarak oldukça kolaydır. Bitkinin doğası gereği dayanıklı, hızlı büyüyen ve düşük maliyetli bir tarım ürünüdür. Asıl zor olan üretim değil, üretimi kontrol etmek ve denetlemektir. Domuz ve tavşan gibi hızlı yetiştirilme biçimi ile bir anda yayılır ve kontrol dışına çıkar.

“SOSYAL FELAKETLERLE SONUÇLANMIŞTIR”Elbette tıbbi kenevirin kontrollü üretimi ve kullanımı dünyada bazı ülkelerde kabul görmektedir. Ancak bu örneklerin büyük bir kısmı, ne yazık ki madde kullanımında artış, bağımlılık yaşının düşmesi, sokaklarda daha kolay ulaşılabilen esrar türevleri ve organize suç çetelerinin büyümesi gibi sosyal felaketlerle sonuçlanmıştır. Bu işin kalesi sayılacak Hollanda’da 1970’lerden beri uygulanan “coffee shop” modelinde satış tolere edilse de üretim yasal değil, eğitimli bir tedarik zinciri yoktur ve ekimi yasaktır. Hiç düşündünüz mü neden?

“ÖLÜMLER, TRAFİK KAZALARI VE ÇOCUK YAŞTA ÖLÜMLER”

Bakınız, Kanada bu konuda bir “örnek ülke” gibi sunulur. Ancak Kanada’da yapılan araştırmalar, yasanın çıkmasından sonra esrar kullanımının özellikle 15-24 yaş arasındaki gençlerde %40 oranında arttığını ortaya koymuştur. Yasanın sadece medikal kenevir için olduğu söylense de, zaman içinde bu sınırların nasıl esnetildiğine hep birlikte şahit olduk. Bugün Kanada’da, neredeyse her köşe başında esrar satışı yapılmakta ve gençler buna rahatça erişebilmektedir. ABD’de benzer şekilde, önce medikal kenevirle başlayan süreç, bugün 24 eyalette keyif amaçlı kullanıma kadar genişlemiş durumda. Peki sonuç? madde bağlantılı ölümler, trafik kazaları ve çocuk yaşta başlayan bağımlılıklar tarihî zirvesinde. Colorado eyaletinde, yasal düzenlemenin ardından esrar kullanımına bağlı trafik kazalarında %62 oranında artış yaşanmıştır.

“KILIF DEĞİŞTİRİR AMA…”Sayın milletvekilleri, biz Türkiye olarak daha sahte içki sorununu çözememiş, her yıl onlarca insanımızı bu nedenle toprağa veren bir ülkeyiz. madde kullanımına bağlı ölümler her yıl artıyor. Bağımlılık yaşı ortaokula kadar düşmüş durumda. Yasaklı madde baronlarının nasıl büyüdüğünü, nasıl yeni alanlar aradığını hepimiz biliyoruz. Kenevir tarımını “sanayi” veya “ilaç” adıyla meşrulaştırmak, bu çetelere yeni ve legal bir arka kapı açmak demektir. Sanmayın ki kontrol edebiliriz. Dünya örnekleri bize şunu söylüyor: Yasaklı madde ticareti kılıf değiştirir ama amacından asla vazgeçmez.

“BAZI RİSKLER VARDIR ASLA YÖNETİLEMEZ”

Osmanlı’nın bile ekonomik faydasını bildiği halde yasakladığı bu maddeyi, biz bugün hangi denetim garantisiyle topluma sunacağız? Türkiye’nin sosyal yapısı, genç nüfus yoğunluğu ve mevcut bağımlılık problemleri dikkate alındığında, bu yasa geri dönülemez bir zarara yol açacaktır. Bugün “tıbbi” diyerek açacağınız kapı, yarın sokakta çocuklarımızın ellerinde kapanmaz bir yaraya dönüşecektir. Bu mesele ilaç şirketlerinin karı, ithalat ihracat dengesi, ekonomik getiriler meselesi değildir. Bu mesele gençlerimizin sağlığı, toplumumuzun geleceği meselesidir.

Lütfen unutmayınız: Bazı riskler vardır ki, asla yönetilemez.

Bu yasa teklifine “hayır” demek, sadece bir oylama değil; bu ülkenin gençlerine, geleceğine sahip çıkmaktır.

Source: Haber Merkezi


Sevcan Orhan sahnede fenalaştı

Türk Halk Müziği sanatçısı Sevcan Orhan, KKTC”deki konserinde sahnede fenalaştı. Ekip arkadaşlarının hemen müdahale ettiği ünlü sanatçı, ambulans ile hastaneye kaldırıldı. Orhan, kontrol amaçlı Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Sevcan Orhan’ın tansiyon düşmesine bağlı kalp ritminde düzensizlik yaşadığı öğrenildi. Sevcan Orhan’ın ağabeyi ve orkestra şefi Cihan Orhan, sosyal medya hesabından açıklama yaparak hastaneden ayrıldıklarını söyledi. Cihan Orhan, “Sevcan Orhan, tansiyon düşmesi nedeniyle sahnede rahatsızlık geçirdi. Yazıldığı gibi kalp krizi söz konusu değildir. Şükürler olsun hastaneden çıktı. Şu an her şey kontrol altında ve istirahat ediyor. En yakın zamanda sağlıkla sevenleriyle buluşacak. Arayan, soran ve merak eden herkese çok teşekkür ederiz.” ifadelerini kullandı.

Source: Internet Haber


Bir ay değil, bir duruş: Plastiksiz Temmuz

Haziranın son günlerinde yalnızca yaza değil aynı zamanda doğayla ilişkimize de yeniden bakma zamanına giriyoruz. Her yıl temmuz ayında, dünya genelinde milyonlarca insanın katıldığı bir hareket yeniden yaşam buluyor: Plastiksiz Temmuz (Plastic Free July). Bu kampanya yalnızca bir çevre hareketi değil aynı zamanda gündelik seçimlerimizin sistemsel etkilerini sorgulama ve dönüştürme çağrısı. Plastiksiz Temmuz, Avustralya kökenli çevre aktivisti Rebecca Prince-Ruiz tarafından başlatıldı. Ancak kısa sürede küresel bir harekete dönüştü. Bugün 177 ülkede 120 milyondan fazla kişi bu farkındalık kampanyasına destek veriyor. Amaç basit: Tek kullanımlık plastik ürünleri reddetmek ve sürdürülebilir alternatiflere yönelmek. Yalnızca bireysel kararlarla sınırlı kalmayan bu hareket, plastikle örülmüş sistemleri de sorguluyor. Çünkü plastik artık sırf bir malzeme değil petrokimya endüstrisinin, hızlı tüketim kültürünün ve doğayla kurduğumuz kopuk ilişkinin bir sembolüne dönüşmüş durumda. OKYANUSLARDA İÇ ACITAN TABLO Plastik üretimi 1950’lerden bu yana katlanarak arttı. Bugün her yıl yaklaşık 400 milyon ton plastik üretiliyor. Bunun yüzde 36’sı yalnızca ambalaj sektöründe kullanılıyor ve çoğu, birkaç dakikalık kullanımın ardından atık haline geliyor. Üstelik bu plastiğin yalnızca yüzde 9’u geri dönüştürülebiliyor. Toplanan plastiğin yüzde 15’i geri dönüşüm amacıyla ayrılıyor olsa da bunun yalnızca yüzde 40’ı gerçekten geri kazanılıyor. Geri kalan kısmın yüzde 19’u yakılıyor, yüzde 50’si çöplüklere gidiyor ve yüzde 22’si kontrolsüz biçimde doğaya ya da yoksul ülkelerdeki düzensiz çöp alanlarına bırakılıyor. Bugün okyanuslarda 150 milyon tondan fazla plastik olduğu tahmin ediliyor. MİKROPLASTİKLER HER YERDE Mikroplastikler yalnızca deniz canlılarının değil insan kanının, anne sütünün ve plasentanın bile içine sızmış durumda. Görünmeyen bu plastikler artık yalnızca ekosistemin değil bedenimizin de bir parçası hâline geldi. PLASTİKSİZ YAŞAM: GERÇEKÇİ Mİ? Bu kadar yoğun üretim ve tüketimin olduğu bir dünyada, plastikten tamamen uzak bir yaşam mümkün mü? Belki “tamamen plastiksiz” bir gündelik çoğumuz için zor. Ancak Plastiksiz Temmuz, mükemmeliyeti değil farkındalıkla atılan küçük adımları önemsiyor. Plastik atıklarını azaltmak için atılabilecek bazı adımlar: – Bez çanta, termos, cam şişe gibi tekrar kullanılabilir ürünler edinmek. – Ambalajlı ürünler yerine açık veya yerel üretim gıdaları tercih etmek. – Katı sabun ve şampuan, ambalajsız bakım ürünleri kullanmak. – Paket servislerde “Plastik istemiyorum” notu eklemek. – Sosyal medyada deneyimleri paylaşarak farkındalık yaratmak Bu küçük gibi görünen eylemler yalnızca plastik tüketimini azaltmakla kalmaz, aynı zamanda tüketim kültürünü sorgulamak için de bir kapı aralar. Plastiksiz Temmuz, çevreci bir duruşun ötesinde, politik bir farkındalığın da ayıdır. DAİRESEL DÜŞÜNMEK: ATIK DEĞİL DÖNGÜ Plastiğe karşı çıkarken yalnızca “reddetmek” değil onun yerine ne koyduğumuz da önemlidir. Plastiksiz yaşama geçiş, aynı zamanda doğayla uyumlu dairesel sistemleri yeniden düşünmek anlamına gelir. Doğada atık yoktur, her şey başka bir sürecin başlangıcıdır. Bizim de yeniden kullanımı, onarımı, dayanıklılığı ve yavaşlığı merkeze alan bir kültürü inşa etmemiz gerekiyor. Haziranın son günleri, yılın geri kalanına nasıl devam etmek istediğimizi düşünmek için bir eşik olabilir. Küçük adımların büyük dönüşümlere yol açtığı bu çağda, her birey fark yaratabilir. Çünkü sorun yalnızca plastik değil, nasıl bir dünyada yaşamak istediğimiz. KUTU Plastiksiz Temmuz’un 2024 etki raporu Plastiksiz Vakfı’nın yayımladığı 2024 etki raporuna göre Plastiksiz Temmuz geçen yıl 174 milyon katılımcıyla gezegendeki en büyük plastik atık önleme kampanyası oldu. Toplulukları, şirketleri ve hükümetleri harekete geçiren bu davranış değişikliği kampanyası sayesinde son altı yılda 12 milyon tondan fazla atığın -bunun 1.7 milyon tonu plastik olmak üzere- oluşması engellendi. Bu etki, dünya çapındaki birçok temizlik kampanyasından daha büyük bir fark yaratmış durumda.

Source: Ayça Ceylan


Yüksekten havuza atladı, boynu kırıldı

Olay, 24 Haziran 2025 Salı günü saat 14.30 sıralarında Konyaaltı ilçesinde bulunan bir eğlence merkezinde meydana geldi. Arkadaşlarıyla birlikte mekâna giden Mert Can Karasoy, kurulan düzenekle yüksek bir noktadan havuza atladıktan sonra bir süre su yüzeyine çıkmadı. İlk anda bunun bir şaka olduğunu düşünen arkadaşları, kısa süre sonra durumun ciddiyetini anlayarak Karasoy”u sudan çıkardı ve sağlık ekiplerine haber verdi. İKİ AMELİYAT GEÇİRDİ, YOĞUN BAKIMDA KALDI Ambulansla Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi”ne kaldırılan Mert Can Karasoy, olay günü iki kez ameliyata alındı. Yaklaşık üç gün yoğun bakımda kalan gencin tedavisi beyin cerrahisi kliniğinde devam ediyor. Omurga, göğüs kafesi ve boyun bölgelerinde kırıklar oluşan Karasoy”un sağlık durumu önümüzdeki günlerde netleşecek. Karasoy”un bacaklarında his kaybı ve sinir hasarı bulunduğu belirtilirken, ayağa kalkıp kalkamayacağı henüz bilinmiyor. SU YETERSİZDİ, UYARI LEVHASI YOKTU Oğlunun durumunu hastaneden gelen bir telefonla öğrendiğini söyleyen anne Yasemin Karasoy, Ben salı günü pazara çıkmıştım, bir telefon geldi. ‘Oğlunuz Mert Can hastanede, başını çarptı. Gelir misiniz? Biz Eğitim Araştırma Hastanesi”nden arıyoruz” dediler. O telaşla hemen çıktım geldim. Baktım oğlum sedyede yatıyor. Ne olduğunu sordum. Ama oğlumun gündüzden arkadaşlarıyla havuza gideceğini biliyordum. Havuzda kaza geçirdiğini öğrendim dedi. Kazanın ardından havuzun su seviyesinin oğlunun boyuna uygun olmadığını öğrendiğini ileri süren Karasoy, Oğlumun boyu 1.90. Havuzun, oğlumun boyuna göre suyun yetmediğini, yetersiz olduğunu öğrendim. Kamera kayıtlarını istedim, yok. İlgilenen yok, arayan soran yok. Oğlumun bu durumuna sadece ‘geçmiş olsun” diyorlar ifadelerini kullandı. SADECE ORANIN KAPATILMASINI İSTİYORUM Niye o gün o suyun yarım olduğunu söylememişler? Niye uyarı levhası koymamışlar? Benim oğlum 1.90 boyunda. Su seviyesinin yeterli olmadığını bilmeden dolu sanıp atlamış. Levha olsaydı, en azından oğlum girmezdi diyen Karasoy, şöyle devam etti: Başını çarptığı için göğüs kafesi, omurga kemiği kırıldı. Bacağında aksama var. Salı gününden beri hastanedeyiz. Dört çocuk annesiyim. Anne olanlar ne hissettiğimi anlayabilir. Evden oğlunu çıkarıyorsun, üstünü başını hazırlayıp giydirip gönderiyorsun. Sonra geliyorsun hastane yatağında buluyorsun. Acilen iki tane ameliyata giriyor, beli kırılıyor, omurgası kırılıyor, boynu kırılıyor. Sonuç bu. Ne hissedersiniz benim yerimde siz olsanız? Ben yandım, hiçbir anne yanmasın. Ben sadece oranın kapatılmasını istiyorum. CANKURTARAN YOKTU, İLGİNENEN OLMADI İşletmede ihmallerin olduğunu öne süren anne Karasoy, şöyle devam etti: Yetkililer duyarlı olsun, her şey araştırılsın. İzinleri yoksa, suyu yarım dolduruyorlarsa, kamera kayıtları yoksa, hepsi araştırılsın. Oğlumun davasını kapatmasınlar. Benim oğlum oraya üç arkadaşıyla gitti. Atladıktan sonra suyun seviyesi azmış. Cankurtaran yokmuş. Arkadaşları olmasaydı oğlum suyun altından çıkamayacaktı. Onlar çıkardı, ambulansı onlar çağırdı. İşletmeden kimse müdahale etmemiş. Sadece elden parayı alıp içeri sokmuşlar. Hani cankurtaran? Hani sağlık görevlisi? Oğlum suyun altında iki kez bilincini kaybetmiş. Arkadaşları sayesinde kurtuldu. Böyle bir yerde neden sağlık ekibi yok? Hangi havuzda can kurtaran olmaz? Şikayetçiyim, sonuna kadar da davanın arkasındayım. AYAĞA KALKIP KALKMAYACAĞI BELLİ DEĞİL Baba Şaban Karasoy ise oğlunun sağlık durumuna ilişkin şu açıklamayı yaptı: İki kez ameliyat geçirdi, üç gün yoğun bakımda kaldı. Boyun kemikleri kırık, sinirlerde ezilme ve sıkışma var. Ayaklarındaki hasar nedeniyle ayağa kalkıp kalkamayacağı belli değil. Doktorlarımızdan Allah razı olsun. Biz aile olarak bu sürecin sonuna kadar takipçisiyiz. Başka gençler zarar görmesin. Aile şikayetçi olurken avukatları aracılığıyla da suç duyurusunda bulanacaklarını söyledi.

Source: