Hastalık ve Durumlar: Sağlığınızı Korumanın Yolları ve Son Gelişmeler

Prof. Dr. Sönmez: ‘Stresten uzak durmak önemli’

Prof. Dr. Bingür Sönmez, “Aortdamarı yırtılmalarındankorunmanın en etkili yolutansiyonu düşük tutmak.3-4 tansiyon ilacıylabile tansiyonudüzenlenemeyenhastalarımız var. Riskgrubu hastalar için enönemli nokta strestenuzak durmak”ifadelerini kullandı. Aortdamarı yırtılmasının damarduvarının ani ve ciddi hasargörmesiyle ortaya çıkankalp rahatsızlığı olduğunubelirten Sönmez, “Aort,üç katmanlı bir yapıyasahiptir ve ani kan basıncıyükselmeleri butabakalar arasındayırtılmalara nedenolabilir. Yırtılmagöğüs, karın veya heriki bölgede olabilirve ilerlerse ameliyatkaçınılmaz” diye konuştu.Aort damarının 5 cm’yeulaştığında yırtılma riskininbelirgin bir şekilde arttığınıvurgulayan Sönmez,“Normalde 2.5-3 cm çapındaolan aort, 3.5 cm’den sonrayakından takip edilmeli,4 cm’i geçtiğinde ise yıllıktomografi ile izlenmelidir.5 cm’e ulaştığında yırtılmariski belirgin şekilde artar.Bazen 4-5 cm arasındabile yırtılmalar meydanagelebilir” ifadelerinikullandı.Sönmez, “Bu hastalıktayüksek tansiyon enbüyük risk faktörlerindenbiri ancak stres, ağıryük kaldırma, şiddetliöksürük gibi durumlar datetikleyici olabilir. Düzenlikontrol ve yaşam tarzıdeğişiklikleri büyük önemtaşır. Toplumun bu konudabilinçlenmesi için, özelliklesağlık otoritelerininbilgilendirme kampanyalarıdüzenlemesi ve geniş çaplıfarkındalık yaratmasıgerekmektedir. Ünlüisimlerin sağlık sorunları,halkın bu konuda dahadikkatli olması için biruyarı niteliğinde olabilir”değerlendirmesindebulundu.

Source: Damla Polat


5 soruda gebelik

1- Gebelik takibinin önemi nedir?Gebelik takibinde amacımız hem anne hem de bebeğin bu dönemi sağlıklı geçirmesi ve olası riskleri erken dönemde fark edip önlem alabilmektir. Anneye yönelik yapılan testler ve izlemler, doğum sırasında oluşabilecek komplikasyonları azaltabilir.Op. Dr. Elif Demir-Serkan Kızılbayır 2- Gebelik öncesi yapılması gerekenler nelerdir?Gebelik öncesi yapılacak hazırlıklar, hem anne adayının hem de bebeğin sağlığını en iyi şekilde desteklemeye yardımcı olur. Gebelik süreci sağlıklı bir şekilde başlamadan önce dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar vardır. İşte gebelik öncesi yapılması gerekenler:- SAĞLIK KONTROLÜ* Genel sağlık taraması: Gebelik öncesi genel bir sağlık kontrolü yapılması, mevcut sağlık problemleri ve potansiyel risklerin belirlenmesine yardımcı olur. Özellikle yüksek tansiyon, diyabet, tiroit hastalıkları ve enfeksiyonlar gibi durumlar gözden geçirilmelidir.* Gebe kalma hazırlığı: Eğer daha önce sağlık sorunu yaşanmadıysa, doğum öncesi sağlık kontrolleri özellikle kadın doğum uzmanı tarafından yapılmalıdır.* Aşılar: Aşılar, gebelik sırasında bebek için önemli olabilir. Örneğin, kızamık, kabakulak, su çiçeği ve hepatit B gibi enfeksiyonlardan korunmak için gerekli aşılar yapılmalıdır.- VİTAMİN VE BESLENME DESTEĞİ* Folik asit kullanımı: Gebelik öncesi, özellikle gebeliğin ilk üç ayında nöral tüp defektleri (beyin ve omurilik anomalileri) riskini azaltmak için folik asit takviyesi başlanmalıdır. Genellikle günde 400 mikrogram önerilir.* Dengeli beslenme: Vücudun ihtiyaç duyduğu tüm vitamin ve mineralleri almak önemlidir. Yeterli protein, demir, kalsiyum ve vitamin D alımına dikkat edilmelidir.* Ağırlık yönetimi: Gebelik öncesi sağlıklı bir kiloda olmak, gebelik sürecini daha rahat geçirebilmek açısından önemlidir.- ALKOL VE SİGARA KULLANIMININ SONA ERDİRİLMESİ* Sigara ve alkol: Gebelik öncesi alkol ve sigara kullanımına son verilmelidir. Sigara, düşük doğum ağırlığı, erken doğum, düşük yapma ve doğum sırasında komplikasyon riskini artırabilir. Alkol ise beyin gelişimini etkileyebilir.- FİZİKSEL AKTİVİTE VE EGZERSİZ* Düzenli egzersiz: Düzenli olarak yapılan hafif egzersizler, gebelik sırasında daha sağlıklı bir vücut yapısına sahip olmanızı sağlar. Ayrıca, doğum sonrası iyileşme sürecini hızlandırabilir.- ZİHİNSEL VE DUYGUSAL HAZIRLIK* Stresten kaçınma: Gebelik öncesi dönem, ruhsal ve duygusal açıdan da sağlıklı bir zihin durumu gerektirir. Stresin yönetilmesi, rahatlatıcı aktiviteler ve meditasyon gibi yöntemlerle zihinsel hazırlık yapılmalıdır.* Partnerle iletişim: Gebelik süreci, çiftlerin ortak bir deneyimi olduğu için eşinizle birlikte bu dönemi planlamak, beklentileri konuşmak ve destek almak önemlidir.- GENETİK DANIŞMANLIK (GEREKLİ DURUMLARDA)* Ailede genetik hastalıklar: Eğer anne veya babanın ailesinde kalıtsal hastalıklar (örneğin, kan hastalıkları veya genetik hastalıklar) varsa, gebelik öncesi genetik danışmanlık almak faydalı olabilir.- İLAÇ KULLANIMI* İlaçların gözden geçirilmesi: Gebelik öncesi kullanılan ilaçların doktor tarafından gözden geçirilmesi gereklidir. Gebelik sırasında kullanımı sakıncalı olabilecek ilaçlar (örneğin, bazı antidepresanlar, akne ilaçları vb.) varsa bunların yerine alternatif tedavi seçenekleri konuşulmalıdır.-DİŞ SAĞLIĞI * Diş kontrolü: Gebelik öncesi diş sağlığınızın kontrol edilmesi önemlidir. Diş eti iltihapları, gebelikte sorun yaratabilir ve erken doğum riskini artırabilir. Diş bakımı, ağız sağlığını korumak için önemlidir.- ZİHİNSEL VE FİZİKSEL SAĞLIK İÇİN UYKU DÜZENİ* Düzenli uyku: Yeterli uyku almak, hem fiziksel hem de zihinsel sağlık için çok önemlidir. Gebelik öncesi sağlıklı uyku alışkanlıkları oluşturulmalıdır.- ÇİFTLERİN BİLGİLENDİRİLMESİ VE EĞİTİM* Gebelik eğitimi: Gebelik süreci hakkında eğitim almak, anne ve babaların bu yeni sürece daha hazırlıklı ve bilinçli girmelerine yardımcı olabilir. Gebelikle ilgili bilgi edinmek, özellikle ilk gebeliklerde büyük fayda sağlar.Op. Dr. Elif Demir 3- Gebelik ne zaman fark edilir ve ultrasonografide ne zaman görülür?Beklenen menstruasyon tarihi geçtiğinde test yapılması gerekir. En erken B-HCG testi ile belli olur. 5 haftalık gebelikte kese görmeyi, 6 haftalık gebelikte ise kalp atışı görmeyi bekleriz.4- Yapılması gereken önemli testler nelerdir?5-7 hafta: ilk gebelik rutinleri11-14 hafta: İkili test, nipt16-18 hafta: Dörtlü test20-22 hafta: Ayrıntılı ultrasonografi taraması24-28 hafta: OGTTSonraki süreçte ise usg ile gelişim takibi5- Doğumun zamanlaması nasıl olur? Doğumun başladığı nasıl anlaşılır?Doğum genellikle 38-40 hafta arasında başlar. Önceden net bir tarih verebilmek mümkün değildir. Doğum çoğunlukla kasılmalarla başlar. Önce daha uzun aralıklarla ve hafif hafif başlayan kasılmalar gittikçe şiddetlenir ve sıklığı artar. 3-5 dakikada bir düzenli kasılmalar varsa hastaneye başvurmak gerekir. Bu yazının video’sunu da izleyebilirsiniz.

Source: Serkan Kızılbayır


Ayşe Barım ile ilgili resmi açıklama geldi! “Gerekli müdahaleler ivedilikle yapılıyor”

Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü (CTE), Emine Ayşe Barım”ın sağlık durumunun ilk kabul muayenesinden itibaren hem kurum revirinde hem de hastanelerin ilgili polikliniklerinde düzenli olarak takip edildiğini, gerekli tedavilerin eksiksiz şekilde sağlandığını bildirdi. #r-1109984# AYŞE BARIM”IN SAĞLIK DURUMU İLE İLGİLİ AÇIKLAMA: TEDBİREN HASTANEYE SEVK EDİLDİ CTE”den, Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunan menajer Barım”ın sağlık durumu hakkında basında ve sosyal medya platformlarında yer alan iddialarla ilgili açıklama yapıldı. Barım”ın, 19 Nisan günü akşam saatlerinde yaptığı görüşmenin ardından kendisini iyi hissetmediğini ve dinlenmek istediğini belirttiği kaydedilen açıklamada, yapılan kontrollerde ve ölçülen tansiyon değerlerinde herhangi bir olumsuzluk tespit edilmemesine rağmen tedbiren hastaneye sevk edilmek istendiği ancak kendisinin yazılı beyanla bu teklifi kabul etmemesi üzerine sevk işlemi gerçekleştirilemediği aktarıldı. “GEREKLİ MÜDAHALELER İVEDİLİKLE YAPILIYOR” Açıklamada, sonrasında yapılan kontrollerde ve aralıklarla ölçülen tansiyon değerlerinde de Barım”ın sağlık durumunda olumsuz bir gelişme gözlemlenmediği belirtilerek, şunlar kaydedildi: ” Tutuklunun sağlık durumu, ilk kabul muayenesinden itibaren hem kurum revirinde hem de hastanelerin ilgili polikliniklerinde düzenli olarak takip edilmekte ve gerekli tedaviler eksiksiz şekilde sağlanmaktadır. Kurum hekimi değerlendirmeleri doğrultusunda yapılan hastane sevkleri planlı bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Kamuoyunda yer alan, tutuklu Emine Ayşe Barım”ın “hastaneye kaldırıldığı” ve “tedavisinin yapılmadığı” yönündeki asılsız ve art niyetli haberler gerçeği yansıtmamaktadır. Tutuklunun sağlık durumu ilgili tüm birimler tarafından yakından izlenmekte, gerekli müdahaleler ivedilikle yapılmaktadır. “

Source: Sevda Altunbaş


Seriye devam

Süper Lig”de kalan 7 maçına final niteliğinde hazırlanan F.Bahçe”de gözler bugün oynanacak olan Kayserispor maçına çevrilmiş durumda. Zirve yarışında lider G.Saray”ı sıkı takibini sürdürmek isteyen sarı-lacivertliler kalan 7 maçından da zaferle ayrılmak istiyor. Olası bir puan kaybında işi mucizelere kalacak olan Jose Mourinho”nun öğrencileri, Süper Lig”de çıktığı son 15 karşılaşmada hiç yenilgi yüzü görmedi. Bu süreçten 12 galibiyet çıkartan Sarı Kanarya adım adım zirvedeki rakibine yaklaştı. 47 MAÇTA 30 GALİBİYET Maç eksiği ile zirve ile aradaki 6 puan farkı yeniden 3″e çekmek isteyen sarı-lacivertliler, Kayserispor önünde özellikle son yıllarda kazanmakta zorlanmıyor. Rakibiyle oynadığı son 10 maçın 9″unu kazanan F.Bahçe ilk yarıdaki karşılaşmayı da 6-2 gibi rahat bir skorla geçmişti. F.Bahçe ile Kayserispor, Süper Lig”de bugüne kadar 48 kez rakip oldu. Geride kalan 47 maçta sarı-lacivertliler 30 galibiyet elde ederken, 8 kez de sarıkırmızılılar hanesine 3 puan yazdırdı. 9 müsabaka ise beraberlikle sona erdi. 20 YIL ÖNCE 7-0 BİTMİŞTİ İki takım arasındaki rekabette en farklı galibiyeti F.Bahçe, 20 Şubat 2005 tarihindeki müsabakada 7-0″lık skorla aldı. Sarı-lacivertlilerin rakibine karşı 2 Nisan 2018″de 5-0, 29 Aralık 2013″te de 5-1″lik galibiyetleri yer alıyor. Kayserispor ise 2008-2009 ve 2016-2017 sezonlarında iki kez 4-1″lik galibiyet elde etti. MERT HAKAN HASTANELİK! F.Bahçe”nin yıldızı Mert Hakan Yandaş, hastanelik oldu. Kulüpten yapılan açıklamada “Mert Hakan Yandaş”ın devam eden tedavisi sırasında artan enfeksiyon durumu neticesinde sürece hastanede devam edilmesi kararı verilmiştir” denildi. Kadroya alınmayan Mert Hakan”ın tedavisine devam ediliyor. AMRABAT BELİRSİZLİĞİ Bir süredir tedavi gören sarılacivertlilerin Faslı yıldızı Sofyan Amrabat, sakatlıktan kurtuldu ancak henüz tam olarak ritmini bulamadı. Takımla birlikte çalışmalara başlayan Amrabat”ın Kayserispor karşısında forma giyip giyemeyeceğine teknik heyet karar verecek. Sağlık heyetinden onay gelse bile Mourinho”nun oyuncusunu ilk 11″e koymayıp riske atmaması bakleniyor. 6 FUTBOLCU KART SINIRINDA Fenerbahçe”de bugün oynanacak olan Kayserispor karşılaşması öncesinde 6 isim sarı-kart sınırında bulunuyor. Sarı-lacivertli takımda Sofyan Amrabat, Filip Kostic, Allan Saint-Maximin, Çağlar Söyüncü, Mert Hakan Yandaş ve İrfan Can Kahveci, bugün oynanacak müsabakada kart görmeleri halinde Gaziantep deplasmanında takımlarını yalnız bırakacak. SON 4 MAÇTA 23 GOL İki takım arasında oynanan son maçlarda futbolseverler gole doyuyor. 3″ü Süper Lig, 1″i de Türkiye Kupası olmak üzere son 4 maçta 23 gol kaydedildi. Sarı-lacivertliler, bu karşılaşmaların tamamını kazanırken, 5.75 gol ortalaması yakalandı. F.Bahçe”nin 17 golüne, sarı-kırmızılılar 6 golle karşılık verdi. KADIKÖY”DE GEÇİT YOK Bu sezon iç saha maçlarında ligin en başarılı takımı olan F.Bahçe, oynadığı 14 karşılaşmada 37 puan topladı. Bugün de kazanması halinde evinde 39 puan toplayan G.Saray”ı yeniden geçecek olan sarı-lacivertliler, ligde evinde sadece iki kez takıldı. Lider G.Saray”a kaybeden F.Bahçe, Samsun ile berabere kaldı. FENERBAHÇE-KAYSERİSPOR MUHTEMEL 11″LER Fenerbahçe: Livakovic, Osayi, Yusuf, Skriniar, Kostic (Mert), Fred, Szymanski, Oğuz, Tadic, Talisca, En-Nesyri Kayserispor: Bilal, Ramazan, Attamah, Jeanvier, Carole, Karimi, Baran, Eray, Mane, Nazon, Nurettin

Source: Fotomaç


Bağımlılıktan kurtuldu, kendini uyuşturucuyla savaşa adadı

Evli ve 3 çocuk babası olan Şenol Emanet, uyuşturucuyla çocuk yaşlarda tanıştı. 19 yıldır kullandığı uyuşturucudan 2 sene önce kurtulan genç adam, bu illetle mücadelesini kazanmasının ardından kendine bir hedef koydu. 2 aylık sürede bağımlılığından kurtulan Emanet, “Uyuşturucuyla Savaş” adında bir sosyal medya hesabı açarak insanlara uyuşturucunun zararlarını anlatıyor ve bağımlılıklarından kurtulmaları için motivasyon videoları çekiyor. Şimdilik 10 bini aşkın takipçiye ulaşan ve olumlu geri dönüşler aldığını söyleyen Emanet, içerik üretmeye devam edeceğini söyledi. SABAH”a konuşan Emanet, “Sosyal medyadan olabildiği kadar insanlara ulaşıp bu illetin zararlarını duyurmak istiyorum. Bir hevesle başlıyorlar ama bunun sonu bir cehennem. Ben de aynı cehennemde yaşamış biriyim ama çok şükür kurtuldum ve kendimi bununla savaşa adadım.” dedi. “HUZURU EVDE DEĞİL DIŞARIDA ARADIM” Şenol Emanet, uyuşturucuya başlama serüvenini ve bırakmaya nasıl karar verdiğini aktardı. Emanet, “19 yıl kullandım, bırakalı 2 sene oldu. Bu illetle 16 yaşımda tanıştım, aile düzenim de bozuktu. Huzuru evde değil dışarıda aradım, bir iki denemem sonrası daha fazlasını istemeye başladım. Bu süreçte defalarca hastanelik oldum. Başka bir yerde kullanıp gözümü hastanede açıyordum, defalarca ölümden döndüm. Son zamanlarda bu illet yüzünden beynimde kurgular oluşmaya başladı, olmayan şeyleri kafamda kuruyordum. O günden sonra uyuşturucuyu bırakmaya karar verdim. Kendime, aileme ve çevreme zarar veriyordum. Bu durum fiziksel şiddete varmıyordu ama çevremdekilere bir psikolojik şiddet uygulamaya başladım. En sonunda bu illeti kestim ama 19 yıl kesintisiz kullandım. 2 buçuk aylık bir mücadele sonunda uyuşturucuyu bıraktım.” şeklinde konuştu. “ŞİMDİ GAYET RAHAT VE HUZURLUYUM” Hayatı boyunca uyuşturucu yüzünden çok kötü şeyler yaşadığını söyleyen genç adam, “Darbedildim, dolandırıldım, kavga ettim, sırf onu bulmak için borca girdim, iş bulamadım, çalışamadım, arabamı sattım, aile huzurumu bozdum. Olmadık şeyleri kafamda kurdum. Ailemin ve çevremin de desteğiyle bu illeti bırakmaya karar verdim ve buraktım. Ondan sonra da kendimi uyuşturucuyla savaşa adadım. Bırakmamın ardından ilk 15 gün ağlama krizlerim, öfke patlamalarım oldu. Geceleri uyuyamadım, gündüzleri yattığım yerden başımı kaldıramadım. Kendimi o raddeye getirdiğim için çok pişmandım. 15 günün ardından ağrılarım hafifledi, kendimi daha rahat hissettim. Ona olan isteğimin bitmesi 2 buçuk ay sürdü. O süreçteyken hiç boş durmadım, sürekli bir uğraş içerisinde oldum ve uyuşturucuyu tekrar aramamak için sürekli farklı işlerle meşgul oldum. Evimin duvarlarını boyadım, bahçe işleriyle ilgilendim. Böylelikle uyuşturucuyu hayatımda komple bitirdim, şu anda gayet rahat ve huzurluyum.” ifadelerini kullandı. “EŞİMİN BÜYÜK DESTEĞİ OLDU” Maddeyi bıraktıktan sonra bilincinin açıldığını ve daha mantıklı kararlar verdiğini belirten Emanet, bu süreçte eşinden büyük destek gördüğünü söyledi. Emanet, “Uyuşturucunun ne kadar kötü bir şey olduğunun daha çok farkına vardım. Bırakmamda eşimin de büyük desteği oldu, onun sayesinde bıraktım. Bu süreçte aile ve çevre desteği de çok önemli. Bıraktıktan sonra bu illetle daha çok savaşmak istedim. Bir sosyal medya hesabı açarak uyuşturucunun zararlarını anlattığım videolar çekmeye başladım. Kullanıldığı zaman insanı ne hâle getirdiğine dair canlandırma videolar çektim. Bunu kullanan kişi, kendini dışarıdan görmüyor ve nasıl bir hâle düştüğünü bilmiyor. Uyuşturucunun kişide oluşan tahribatı göstermek için böyle videolar çekmeye başladım. Faydalı da olduğunu düşünüyorum, olumlu geri dönüşler alıyorum. Beni doktor, hoca sananlar oluyor, halbuki ben bu kişilerle aynı cehennemin içinde yaşamış biriyim ve amacım bağımlılıklarını bitirmeleri.” diye konuştu. “SAVAŞIM HÂLÂ DEVAM EDİYOR” Uyuşturucuyla mücadelenin kafada bittiğini vurgulayan Emanet, “Bitirmeye karar veriyorsanız çevrenizin de desteğiyle bunu durdurmak mümkün. Aslında benim savaşım da hâlâ devam ediyor, zaman zaman aklıma geliyor. Kullanan arkadaşlarımla ilişkimi kestim, hiçbiriyle görüşmüyorum. Evden işe, işten eve geliyorum. Ailemle vakit geçiriyorum. Kendi iradeleriyle bırakamıyorlarsa ücretsiz yardım kuruluşlarından destek alabilirler. Bu illetin sonu yok, ne kadar erken tedbir alırlarsa o kadar çabuk kurtulurlar. Kesinlikle kullanmayın, kullananlarla da görüşmeyin. “BU İLLETİN SONU CEHENNEM, GEÇ OLMADAN BIRAKIN” 3 kızım var, onlar benim her şeyim. 9 yaşındaki kızım da bendeki değişimleri fark etti. Kızım bile bunu fark ettiyse ben de 35 yaşında bir adam olarak hâlâ bunun farkına varamadıysam suçun bende olduğunu anladım ve bırakmayı kafama koydum. Gençlere tavsiyem; ailelerinizin değerini bilin, bu madde aile değerlerini yok ediyor. Aileler aslında çocuklarından nefret etmiyor, çocuklarının düştüğü durumdan nefret ediyor. Arkadaşlarını aileden yakın görüyorlar. Madde kullanan arkadaş, arkadaş değildir. Şimdi sosyal medyadan olabildiği kadar insanlara bu illetin zararlarını duyurmak istiyorum. Bir hevesle başlıyorlar ama bunun sonu bir cehennem.” ifadelerini kullandı.

Source: Batuhan Altinbaş


Paskalya’yı kaçırdı ama Papa’nın gözü Türkiye’de

İZNİK’E GELMEK İSTİYORPortekiz medyasından Expresso’ya göre solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle bir ayı aşkın süre hastanede yatan Papa’nın bu haftasonu kutlanan Paskalya etkinlerinin büyük kısmına katılamayacağı kesinleşirken Vatikan’a yakın kaynakların, Papa’nın dikkatini Türkiye’ye çevirdiğini söylediği iddia edildi.Özellikle İstanbul, İznik, Selçuk ve Antakya gibi Hıristiyanlık tarihi açısından sembolik önemi olan merkezlerin, Papa’nın yıl bitmeden düzenlenmesi beklenen ziyaretin muhtemel durakları arasında gösterildiği aktarıldı. Papa, geçen yıl kasım ayında, 2025 yılında Türkiye’yi ziyaret ederek Hıristiyanlık tarihinde önemli bir kırılma olarak kabul edilen İznik Konsili’nin 1700’üncü yıl dönümünde İznik’i gezmek istediğini açıklamıştı. Hıristiyanlık dininde kiliseye bağlı tüm piskoposların katılımıyla düzenlenen, önemli dini konuların tartışılıp karara bağlandığı konsillerin ilki 325 yılında İznik’te düzenlenmişti.HASTA VE BİTKİN Paskalya etkinliklerine katılımını en aza indiren Papa Françesko’nun perşembe günü mahkumlarla bir araya geldiği cezaevi ziyaretinde yorgun hali oldukça dikkat çekti.

Source: Hurriyet.com.tr


Bekarlık hakikaten sultanlık mı?

Genel olarak insanlar evli olmanın sağlığı koruduğuna, bir hayat arkadaşının desteğinin daha uzun yaşamanıza yardımcı olacağına inanır. Araştırmalar da bugüne kadar hep bu düşünceyi doğrular nitelikte olmuştur; evli insanların kalp hastalığı, bunama ve felç geçirme olasılığının daha düşük olduğunu ve genellikle yaşlılık dönemlerinde iyi yaşadıklarını göstermişlerdir. Bazı çalışmalar da dul kalmayı ve boşanmayı daha yüksek demans riskiyle ilişkilendirmişlerdir. Evlilik duygusal, sosyal ve finansal destek sağlayıp kendinizi güvende hissettiriyordu, hayat arkadaşınız sayesinde asla yalnızlık çekmiyordunuz. Bunların hepsi doğal olarak yaşlandıkça daha iyi sağlıkla ilişkilendiriliyordu. Yani bugüne kadar böyleydi. Peki ya demans söz konusu olduğunda durum böyle değilse? Florida Üniversitesi nden Dr. Selin Karaköse tarafından yürütülen yeni ve şaşırtıcı bir çalışma bu senaryoyu tamamen tersine çeviriyor. Araştırmacılar, 18 yıl takip edilen 24 binden fazla yaşlı yetişkinden elde edilen verileri kullanarak, evli bireylerin bunama geliştirme riskinin hiç evlenmemiş, boşanmış veya dul olanlara göre daha yüksek olduğunu buldular. Evlilik efsanesine meydan okumak Dr. Selin Karaköse tarafından yürütülen çalışmadaki son bulgulara göre, hiç evlenmemiş kişilerin demansa yakalanma olasılığı evli olanlara göre %40 daha az. Boşanmış kişilerde risk %34, dul kişilerde ise %27 daha düşük. Bilimsel bir dergide yayınlanan sonuçlar, evliliğin hafıza kaybına karşı koruma sağladığı yönündeki uzun süredir devam eden düşünceyi sorgular nitelikte. Karaköse ve ekibi, beyin sağlığı söz konusu olduğunda aslında evli olmamanın faydalar sağlayabileceğini öne sürüyor. Hatta evli olmayan kişilerin hafif bilişsel bozukluktan tam gelişmiş demansa ilerleme olasılığının daha düşük olduğunu bildiriyorlar. Bunu ne açıklayabilir? Bir olasılık teşhis zamanlaması. Evli bireyler genellikle hafıza veya davranış değişikliklerini fark eden ve onları doktora gitmeye zorlayan eşlere sahip oluyorlar. Bu durum, evli kişilerde demans teşhisinin daha erken konmasına yol açarak bu kişilerin riskinin daha yüksek olduğu izlenimini yaratıyor. Ancak bu çalışmadaki tüm katılımcılar, 18 yıl boyunca eğitimli profesyoneller tarafından yıllık olarak değerlendirildiği, nöropsikolojik testler ve klinik muayeneler kullanıldığı için bu varsayım anlamlı olmuyor. Durum sanıldığından daha karmaşık Evlilik ve demans riski arasındaki ilişkinin bir zamanlar düşünüldüğünden daha karmaşık olduğu açık. Medeni durum tek başına tüm hikayeyi anlatmayabilir. İlişki kalitesi, sosyal destek, kültürel faktörler ve ruh sağlığı da bu konuda önemli rol oynar. Bazı uzmanlar evlilik dışı sosyal desteğin daha önemli olabileceğini öne sürüyor. Hiç evlenmemiş kişiler daha güçlü arkadaşlıklar ve topluluk bağları kurabilir, bu da beyni koruyan zihinsel uyarılmaya yol açar. Boşanmış veya dul kalmış kişiler genellikle başkalarıyla yeniden bağlantı kurar, yeni roller üstlenir ve hatta büyük değişikliklerden sonra artan mutluluk veya yaşam memnuniyeti yaşayabilir. Bazı çalışmalar boşanmanın bir sağlık riski olmaktan uzak, daha yüksek duygusal esenliğe yol açabileceğini bulmuştur. Örneğin, bir çalışmada boşanan kişilerin bilişsel gerileme hızının yavaşladığı bulunmuştur. Farklı çalışmalar boşanmış ve dul bireylerin evli akranlarına kıyasla sosyalleşme ve sağlık bilincine sahip davranışlarda bulunma olasılıklarının daha yüksek olduğunu bildirmiştir. Florida Üniversitesi çalışmasında takip edilen kişilerin yaklaşık %60 ı kadın. Ortalama yaş 72 nin biraz altında. Katılımcılar evli, boşanmış (ayrı yaşayanlar da dahil), dul ya da hiç evlenmemiş olarak sınıflandırılmış. Partnerleriyle birlikte yaşayanlar evli grubuna dahil edilmiş. Çalışma süresi boyunca bazı katılımcıların medeni durumu değişmiş. İlginç bir şekilde, çalışma sırasında dul kalan kişilerin bunama geliştirme olasılığı, tüm zaman boyunca evli kalanlara göre daha düşük olmuş. Bu sonuç bizi nereye götürüyor? Evlilik hala bazı alanlarda sağlık yararları sunuyor olabilir. Ancak demans söz konusu olduğunda, tablo çok net değil. Bu çalışmadan çıkarılacak en önemli sonuç, evliliğin tek başına daha iyi bir bilişsel sağlığı garanti etmediği. İster bekar ister evli olsun, yaşlanan beyin için en iyi korumayı duygusal refah, anlamlı sosyal bağlar ve sağlıklı bir yaşam tarzı sağlar. Bu bulgular insanların evlilik ve yaşlanma hakkındaki düşüncelerini bir gecede değiştirmez elbette ama bekar kalmanın bir zamanlar korkulduğu kadar riskli olmayabileceğini gösterebilir.

Source: Habertürk


Denizli’de kan donduran olay! Cani anne, ölü doğduğunu iddia ettiğini bebeğini çöpe attı

Denizli”nin Merkezefendi ilçesi Sümer Mahallesi”nde 16 Nisan Çarşamba günü meydana gelen olayda, çöp konteynerinden geri dönüşüm malzemesi toplayan bir şahıs, poşet içerisinde ölü bir bebek cesedi buldu. Şahsın ihbarı üzerine olay yerine sevk edilen sağlık ekipleri bebeğin hayatını kaybettiğini belirledi. Olay yerinde yapılan incelemelerin ardından yeni doğan erkek bebeğin cenazesi otopsi yapılmak üzere Adli Tıp Kurumu Grup Başkanlığı Morgu”na kaldırıldı. GÖZALTINA ALINDI Asayiş Şube Müdürlüğüne bağlı Cinayet Büro Amirliği ekipleri bölgede detaylı incelemeler yaparak, bebeği çöpe atan kişi veya kişilerin yakalanması için çalışma başlattı. Çevredeki güvenlik kamerası incelemeleri sonucunda bebek cesedini çöpe atan şahsın Ayşenur S., olduğunu belirledi. Adresi tespit edilen Ayşenur S., ekipler tarafından gözaltına alındı. BEBEĞİNİN ÖLÜ DOĞDUĞUNU İTİRAF ETTİ! Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen anne Ayşenur S., ifadesinde bebeğin eski sevgilisinden olduğunu belirtti. Hamile kaldıktan sonra evde tek başına doğumu gerçekleştirdiğini ifade eden Ayşenur S., bebeğin ölü doğduğunu, korkup endişeye kapılınca bebeği çöpe attığını savundu. Bebeğini çöpe atan anne Ayşenur S., tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Source:


Mantar yedi, felç oldu! Bilim insanları şoke eden gerçeği araştırıyor

Fransa”nın Alpler bölgesindeki Montchavin köyü, bilim dünyasını sarsan gizemli bir hastalık kümesiyle gündeme geldi. Sahte kuzugöbeği mantarlarının tüketimiyle bağlantılı olduğu düşünülen vakalarda, kasları yavaşça felç eden Motor Nöron Hastalığı (MND) tanısı alan çok sayıda köylü tespit edildi. BİLİM İNSANLARINDAN ÇARPICI İDDİA: SU DEĞİL, MANTAR OLABİLİR Grenoble Alpes Üniversitesi Hastanesi’nde görevli nörolog Dr. Emmeline Lagrange liderliğinde yürütülen hükümet destekli araştırma, köyün su kaynağından inşaat malzemelerine kadar her detayı inceledi. Ancak hiçbir faktör, artan MND vakalarını açıklamakta yeterli olmadı. Asıl kırılma noktası ise, Amerikalı nörolog Dr. Peter Spencer”ın 2017 yılında sahte kuzugöbeği mantarına dikkat çekmesiyle yaşandı. HAYATTA KALAN TEK İSİM: İNGİLİZ STEVE ISAAC 2007’de ailesiyle birlikte Montchavin”e taşınan ve 2009’da MND teşhisi konulan 66 yaşındaki İngiliz Steve Isaac, kümedeki hastalardan hayatta kalan tek kişi. Göz izleme teknolojisiyle iletişim kuran Isaac, “Bildiğim kadarıyla hiç sahte kuzugöbeği yemedim” diyerek bu gizemin derinliğini ortaya koydu. HALK İKİYE BÖLÜNDÜ: TESADÜF MÜ, TOKSİN Mİ? Yıllar boyunca mantarların yenildiği belirtilen köyde, son altı yıldır yeni bir MND vakasına rastlanmaması dikkat çekti. Ancak 76 yaşındaki köy sakini Mireille Marchand, “20 yıldır her bahar onları yerdim. Sebebin onlar olduğuna inanmıyorum” diyerek şüphecilere ses verdi. BİLİM İNSANLARINDAN UYARI: KORELASYON, NEDENSELLİK DEĞİLDİR Dr. Spencer, “Korelasyon her zaman nedensellik anlamına gelmez” sözleriyle kesin bir yargıdan kaçınılması gerektiğini vurguladı. Köydeki ilk vakaların, Montchavin kömür madenlerinin kapatılmasından sonra görülmesi ise araştırmanın başka yönlere evrilebileceğini gösteriyor.

Source: Muzeyyen Bıyık


Tarlasını ateş yakarak korudu, şimdi ürününün kilosu 200 TL! Zirai don bu çiftçiyi yenemedi

Nisan ayında Doğu Akdeniz bölgesi başta olmak üzere toplam 34 ili zirai don vurdu, 16 ürün etkilendi. 5 DÖNÜMLÜK ARAZİSİNİ ATEŞ TAKARAK KORUDU Zirai don afeti nedeniyle bölgede bulunan çilek tarlaları da olumsuz etkilendi. Türkiye”nin en bereketli topraklarından olan Dörtyol İlçesi”nde çiftçilik yapan Muharrem Peköz, 5 dönümlük arazisindeki çileklerini dona afetinin etkili olduğu günlerde ateş yakarak korumayı başardı. “HASADA 25 GÜN GEÇ BAŞLADIK” Bu yıl çilek hasadının zirai dondan etkilendiğini ve yeni fideleri toprakla buluşturduğuna değinen 50 yaşındaki Muharrem Peköz, “8 yıldır çilek üretimi yapıyorum, üretim yaptığım arazi beş dönüm. Çilek üretimini her geçen gün daha da büyüterek ilerliyorum. Çilek hasadına normalde Şubat”ın ilk ve son haftası başlıyorduk hava şartlarından dolayı 25 gün geç başladık. Soğuk havalardan dolayı bu yıl çiftçilerin zararı var. Serada yetiştirdiğimiz diğer ürünlerde zarar gördü” dedi. TEZGAHTA 150-200 TL”YE ALICI BULUYOR Birinci kalite çileğin tarladan 100 TL”den alıcı bulduğunu ifade eden Peköz, şu ifadeleri kullandı: Üretim tonajı bir hafta sonra belli olur. Çilek üretiminde günlük olarak yaklaşık 300-500 kilogram ürün hasat ediyoruz. Çilek hasadımız Temmuz ayının 15″ine kadar devam edecek. Çilek tarlada 100 TL, tezgahta ise 150-200 TL arasında satılıyor. Tarlamıza gelen müşterilerimizde kilogram bazında satış yapıyoruz. Zirai don olaylarında ise tarlada lastik, saman, ve yağmurlama yaparak önlemler almaya çalıştık. Çilek profesörü Kazım Gündüz hocamızın bize çok büyük desteği var kendisine de buradan çok teşekkür ediyorum.

Source: Batıkan Altaş


Otellerde gizli kameradan sonra yeni tehlike: Hemen banyoyu kontrol edin

Düğünlerinin ardından balayı için İtalya, Sorrento”ya giden Thomas Coupland ve eşi Natasha, kaldıkları otelin banyosundaki su depolu duş sistemine ilk başta önem vermedi. Ancak tatilin ardından yaşananlar genç çiftin hayatını altüst etti.

İngiltere”ye döndükten kısa süre sonra yüksek ateş ve halsizlik şikayetleriyle hastaneye başvuran Thomas”a, ciddi bir akciğer enfeksiyonu olan “lejyoner hastalığı” teşhisi kondu.

Doktorlar, hastalığa büyük olasılıkla otel banyosunda bulunan ve uzun süredir temizlenmeyen su deposundaki bakterilerin yol açtığını belirtti.

“KALBİM ÇÖKME NOKTASINA GELDİ”

Thomas Coupland yaşadıklarını, “Hastalığın etkisiyle kalbim iflas etmek üzereydi. Bir anda sağlığım çöktü, hayatım altüst oldu” sözleriyle anlattı.

İyileşme sürecinin uzun ve sancılı olduğunu belirten Thomas, ihmalkarlık nedeniyle hayatının riske atıldığını savunarak otele tazminat davası açtı.

UZMANLARDAN UYARI: BANYOLARI GÖZDEN GEÇİRİN

Olayın ardından uzmanlar, otel odalarındaki banyo ve duş sistemlerinin temizliği konusunda uyarılarda bulundu. Özellikle uzun süre kullanılmayan veya durgun su içeren tesisatlarda lejyonella bakterisinin üreyebileceği belirtilerek, tatilcilerin banyolarda kötü koku, kirli görünüm ya da eski su depoları gibi risk işaretlerine karşı dikkatli olmaları gerektiği vurgulandı.

Source: Sonuç Sürmeli