Bir ay önce grip oldu! 5 yaşındaki Erdal”dan acı haber!
Bursa nın Orhangazi ilçesine bağlı, Örnekköy Mahallesi nde yaşayan Turgay ve Fatma Gazioğlu çiftinin, 3 çocuğundan en küçüğü olan Erdal Gazioğlu (5), bir ay önce gribe yakalandı. GRİP, ZATÜRREYE ÇEVİRDİ AA ve İHA daki habere göre Orhangazi Devlet Hastanesi ve Bursa Şehir Hastanesine sevk edilen Erdal Gazioğlu, burada zatürre tanısı ile yaklaşık 1 hafta tedavi gördükten sonra fenalaşarak hayatını kaybetti. GÖZYAŞLARIYLA UĞURLANDI Minik Erdal’ın ölümü ailesi ve yakınlarını yasa boğarken, Erdal Gazioğlu, Örnekköy Camii nde kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi. Erdal’ın cenaze töreninde gözyaşları sel oldu.
Source: Habertürk
Birden fazla şikayetle kendini gösteriyor: Mide Kanseri meğer bu hatalardan gelişiyormuş!
Mide kanseri, erken aşamalarda genellikle belirgin semptomlar göstermediği için fark edilmesi güç olabilen, ancak tedavi edilmediği takdirde ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen bir hastalıktır. Karın bölgesinde ağrı, mide yanması, iştah kaybı ve ani kilo kaybı gibi belirtiler zamanla daha belirgin hale gelebilir. Sigara içmek, aşırı tuzlu gıdalar tüketmek, düzensiz beslenmek ve genetik faktörler mide kanseri gelişiminde etkili olan başlıca risk faktörleri arasında yer almaktadır.Havucu tüketmeyi alışkanlık haline getirenleri sevindiren haber! Yeni özelliği keşfedildiGÖRÜLME SIKLIĞI ERKEKLERDE 4″ÜNCÜ, KADINLARDA 7″İNCİ SIRADA!Bu bağlamda Medicana International İstanbul Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cengizhan Yiğitler, mide kanseri hakkında önemli bilgiler verdi. Prof. Dr. Cengizhan Yiğitler, “Mide kanseri vakalarının büyük bir kısmı mide iç zarından kaynaklanmaktadır. Tüm kanser türleri arasında görülme sıklığı bakımından 5’inci sırada yer alırken, erkeklerde 4’üncü, kadınlarda ise 7’nci sıradadır.Gizli tehlike: Pek çok kişi bu yüzden ölüyor! Uzun yola çıkanlara Akciğer Pıhtısı uyarısıİŞTE, MİDE KANSERİ”NİN BELİRTİLERİ…Tanı, anestezi altında yapılabilecek bir görüntüleme yöntemi olan endoskopi ile konulabilmektedir. Endoskopi ile mide iç zarı detaylı olarak incelenerek kanser belirtileri tespit edilebilir. Mide kanserine özgü bir belirti olmamakla birlikte, karın üst kısmında ağrı ve yanma, istemsiz kilo kaybı, iştahsızlık ve bazı hastalarda ete karşı tiksinti hissi gibi şikâyetler görülebilir” şeklinde konuştu.Hem böbreklere hem kalbe zarar veriyor! Eğer kan şekeriniz ani yükselip hızlı düşüyorsa…MİDE KANSERİ TEDAVİSİNDE MULTIDISIPLINER YAKLAŞIM ÇOK ÖNEMLİÖzgül olmayan bu yakınmalarla endoskopik inceleme yapılınca, mide iç zarında kabarık bir bölgenin ortasında ülser halinde görülüp biyopsi alındığını belirten Prof. Dr. Cengizhan Yiğitler, “Alınan biyopsilerin mikroskopta incelenmesiyle tanı konulur. Bu incelemeyle yerleşim yeri ve büyüklüğü de belirlenir. Bundan sonra hastalığın vücutta yaygınlığının olup olmadığını araştırma aşaması gelir. Bu amaçla bir akciğer ve karın tomografisi çekilir. Bunun yanında biyokimyasal araştırmalar, serum belirteçleri, moleküler incelemeler, gerekirse PET-BT inceleme yapılır. Böylelikle hastalığın klinik evrelemesi yapılmış olunur. Bununla hastanın durumu, cerrah, gastroenterolog, tıbbi onkolog, radyasyon onkoloğu, radyolog, nükleer tıp uzmanının yer aldığı bir kurulda bu sonuçlar değerlendirilerek, her hastaya özgü tedavi yaklaşımı ortaya konulur. Buna göre hastalar lokal hastalık, lokal ileri hastalık ya da yaygın hastalık olarak evrelenir” dedi.ERKEN EVRE MİDE KANSERİNDE CERRAHİ TEDAVİ YETERLİ OLABİLİRProf. Dr. Cengizhan Yiğitler, “Erken veya lokal ileri evre mide kanserinde cerrahi tedavi öncelikli seçenektir. Erken evre tümörlerde cerrahi müdahale tek başına yeterli olabilir ve hastanın sağlıklı bir yaşam sürmesine imkan tanıyabilir. Mide kanseri ameliyatında tümörün yerleşim yerine bağlı olarak midenin bir bölümü veya tamamı çıkarılabilir. Geleneksel açık cerrahinin yanı sıra, uygun hastalarda laparoskopik veya robotik cerrahi de tercih edilebilmektedir” diye konuştu.MİDE KANSERİ”NDE 3″LÜ TEDAVİ YAKLAŞIMIMide kanseri tedavisinde multidisipliner yaklaşımın önemine dikkat çeken Prof. Dr. Yiğitler, sözlerini şöyle sürdürdü:”Hastalığın tanısı ve evrelenmesi sürecinde patolog, radyolog ve gastroenterolog ile iş birliği yapılması gerekir. Erken evrede yakalanan mide kanserleri endoskopik yöntemlerle çıkarılabilir ve bu sayede 5 yıllık sağ kalım oranı artabilir. Midenin dışına taşmış ve lenf nodlarına veya diğer organlara yayılmış tümörlerde radyoterapi ile tümörün küçültülerek cerrahi için uygun hale getirilmesi sağlanabilir. Karaciğer gibi diğer organlara yayılmış vakalarda ise kimyasal tedavi ilk tedavi yaklaşımı olarak uygulanmaktadır.”AMELİYAT SONRASI DOĞRU BESLENME BÜYÜK ÖNEM TAŞIYORCerrahi tedavi sonrasında, yapılan ameliyatın tipi ve yara iyileşme sürecine bağlı olarak hastanede 5-10 gün arasında kalındığını vurgulayan Prof. Dr. Cengizhan Yiğitler, “Bu dönemde beslenme çok önemlidir. Gerek midenin alınması ya da kapasitesinin azalması, gerekse de hareket azlığı ve kullanılan ilaçlar nedeniyle iştahı azalan hastalar, dikkat edilmezse kilo kaybedebilir. Bu durum, yaraların geç iyileşmesine neden olabilir. Bunu önlemek için hastanede yatış süresince damardan ve/veya ağızdan enerji ve protein içeren çözeltiler verilir. Taburcu olduktan sonra da beslenmeye dikkat edilmelidir. Beslenme durumu ile ameliyat sonrası toparlanma süreci doğrudan ilişkilidir” şeklinde konuştu.
Source: Kübra Yılmaz
İftar sonrası şişkinlik hissinden kurtulun: Uzmandan 3 besin önerisi
1 – Fiyat-Performansta zirveye oynuyor! İşte Redmi Note 14 Pro 5G”nin özellikleri…
2 – Ruhsatına bakmadan gerçek modeli anlaşılmıyor!
3 – Emeklilik başvurusu nasıl, nereden yapılır? İşte 4A, 4B, 4C emeklilik başvuru süreci
4 – Ünlü radyocudan anlamlı şiir!
5 – Gazze”de bir ressamın günü
6 – 36″lık fil ikiz annesi oldu
7 – Japonya”da üretilen robot, zeka küpü rekorunu kırdı
8 – Kaval olmadan kaval sesi çıkaran eski çoban şaşırtıyor
9 – Metrobüs üstgeçidinde yoğunluk izdihama dönüştü
10 – Filistinli felçli El Fayyumi”nin yaşam mücadelesi
Source:
Her şey karın ağrısı ve nedensiz kilo kaybıyla başlıyor! Pankreas kanserinin tedavisi…
Pankreas, sindirim sistemi ve hormon üretimi açısından önemli bir organdır ve midenin arkasında yer alır. Kanser, pankreasın hücrelerinde anormal bir şekilde büyümeye başlayarak tümörlere yol açar. Pankreas kanseri, genellikle erken aşamalarda belirgin bir belirti göstermez, bu nedenle çoğu vakada hastalık ileri evrelere ulaşmış olur. İleri aşamalarda ise karın ağrısı, kilo kaybı, iştah kaybı ve sarılık gibi şikayetler ortaya çıkabilir.Telefonu aşırı kullananların keyfini kaçıracak haber! Text Neck sendromu olabilirsinizPANKREAS KANSERİNDE RİSK FAKTÖRLERİYaş, ailede pankreas kanseri öyküsü, sigara tüketimi, obezite, diyabet ve kronik pankreatit gibi hastalıkların pankreas kanseri riskini artırabileceğini belirten Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Oğuzhan Karatepe, “Sağlıksız beslenme ve düşük fiziksel aktivite de risk faktörlerindendir. Ancak tüm pankreas kanseri vakalarında bu faktörler bulunmayabilir, hasta hiçbir risk faktörüne sahip olmasa da pankreas kanserine yakalanabilir” dedi.PANKREAS KANSERİ İLERİ DÖNEMDE BELİRTİ VERİYORPankreas kanserinin erken evrelerde belirti vermediğini, ancak hastalık ilerledikçe bazı şikâyetlere yol açtığını ifade eden Prof. Dr. Oğuzhan Karatepe, “İleri aşamalarda karın veya sırt ağrısı, nedensiz kilo kaybı, iştahsızlık, sarılık, sindirim problemleri, yeni gelişen veya kontrolsüz diyabet, idrarda koyulaşma ve dışkı renginde değişiklik pankreas kanseri belirtileri arasında yer alır. Bu hastalığın tanısında kan testleri, ultrason, bilgisayarlı tomografi, MR, endoskopik ultrasonografi (EUS) gibi görüntüleme yöntemleri ve biyopsi uygulanır. Ayrıca EUS yöntemiyle görüntüleme yapılırken biyopsi de alınabilir” şeklinde konuştu.İŞTE, PANKREAS KANSERİNİN TEDAVİSİ…Tanı konulduktan sonra hastalığın tedavi sürecine karar verildiğini belirten Prof. Dr. Oğuzhan Karatepe, pankreas kanserinde Whipple cerrahisinin kullanıldığını ifade etti.Prof. Dr. Oğuzhan Karatepe, Whipple hakkında şunları söyledi:”Whipple, pankreasın baş kısmında yer alan tümörlerin çıkarılması amacıyla yapılır. Hastalık ileri aşamalarda tespit edildiği için tümörlerin bulunduğu bölgeyi tamamen temizlemek ve kanserin yayılma riskini azaltmak için tercih edilen bir yöntemdir. Bu yöntem robot destekli olarak da yapılabilir. İşlem sırasında pankreasın başı, oniki parmak bağırsağı, safra kesesi ve bazen mide kısmı çıkarılır.”ERKEN EVREDE UYGULANABİLİYORWhipple cerrahisinin herkese uygulanmadığını vurgulayan Prof. Dr. Oğuzhan Karatepe, “Pankreas kanserinin sadece pankreasın başında ve çevre dokulara yayılmamış olması, kanserin diğer organlara veya uzak bölgelere sıçramamış olması ve cerrahi olarak tümörün çıkarılabilir olması bu işlem için önemli kriterlerdir. Bu yöntem, pankreas kanserinin erken evrelerinde ve tümörün lokalize olduğu durumlarda önemli bir tedavi seçeneği olarak kabul edilir.Bu cerrahi müdahale, hastanın yaşam süresini uzatabilir ve kanserin daha fazla yayılmasını engelleyebilir” dedi. Ancak cerrahi sonrasında hastaların genellikle bazı zorluklarla karşılaşabileceğini belirten Prof. Dr. Oğuzhan Karatepe, “Pankreasın bir kısmı çıkarıldığı için sindirim enzimlerinin üretimi etkilenebilir. Bu durum, özellikle beslenme ve sindirim problemlerine yol açabilir. Hastalar, sindirim güçlükleri nedeniyle genellikle sindirim enzimleri kullanmak zorunda kalabilirler ve diyetlerini yeniden düzenlemeleri gerekebilir. Bu nedenle cerrahiden sonra düzenli takip, beslenme desteği ve sindirim sistemi izlenmesi büyük önem taşır” açıklamalarında bulundu.
Source: Kübra Yılmaz
Hamilelikte mumbar dolması yenir mi?
Hamilelik döneminde sağlıklı beslenmek, hem anne adayının hem de bebeğin gelişimi açısından büyük önem taşır. Bu süreçte tüketilen gıdaların hijyenik, dengeli ve besleyici olması gerekir. Mumbar dolması gibi sakatat içerikli yiyecekler, bazı besleyici özelliklere sahip olsa da hijyen ve hazırlama koşulları nedeniyle risk oluşturabilir. Bağırsağın iyi temizlenmemesi veya yeterince pişirilmemesi gıda zehirlenmelerine yol açabilir. Peki, hamileler mumbar dolmasını nasıl tüketmeli? Güvenli ve sağlıklı bir şekilde yemek için nelere dikkat edilmelidir? HAMİLELİKTE MUMBAR DOLMASI YENİR Mİ? Mumbar dolması, koyun veya dana bağırsağının iç pilavla doldurulmasıyla yapılan geleneksel bir yemektir. Yüksek protein, B12 vitamini ve demir içeriği ile besleyici bir öğün olabilir. Ancak hamilelik döneminde tüketirken aşağıdaki faktörler göz önünde bulundurulmalıdır: Protein açısından zengindir: Hamilelerin protein ihtiyacını karşılamaya yardımcı olabilir. Demir deposudur: Kansızlık yaşayan anne adayları için demir desteği sağlayabilir. Bağırsak sağlığına dikkat edilmelidir: İyi temizlenmeyen bağırsaklar, zararlı bakteriler barındırabilir. Yüksek yağ içeriği sindirimi zorlaştırabilir: Aşırı yağlı ve baharatlı tüketildiğinde mide yanmasına neden olabilir. Tam pişmiş olmalıdır: Yeterince pişirilmemiş mumbar dolması, enfeksiyon riskini artırabilir. Bu nedenlerden dolayı, hamilelikte mumbar dolması tüketirken hijyenik koşullara dikkat edilmeli ve ölçülü tüketilmelidir. GEBELİKTE MUMBAR DOLMASI YEMEK ZARARLI MI? Mumbar dolması, sağlıklı pişirme koşulları sağlanmadığında hamileler için riskli olabilir. İşte bazı olası zararları: Hijyen koşullarına dikkat edilmelidir: Yetersiz temizlenmiş bağırsaklar salmonella ve E. coli gibi zararlı bakterilere neden olabilir. Aşırı tuz içeriği tansiyonu yükseltebilir: Hamilelikte fazla tuz tüketimi, ödem ve yüksek tansiyona yol açabilir. Yağ oranı yüksektir: Fazla yağ, sindirim sistemini zorlayabilir ve mide yanmasına sebep olabilir. Gıda zehirlenmesi riski taşır: Mumbar dolması yeterince pişirilmediğinde ciddi sağlık problemlerine neden olabilir. Bu yüzden, hamileler mümkün olduğunca hijyenik ve güvenilir bir şekilde hazırlanmış mumbar dolmasını tercih etmelidir. HAMİLELER MUMBAR DOLMASI TÜKETİRKEN NELERE DİKKAT ETMELİDİR? Anne adayları için en önemli kriterlerden biri, tüketilen gıdaların sağlıklı ve güvenli olmasıdır. Mumbar dolmasını tüketirken aşağıdaki noktalara dikkat edilmelidir: Hijyenik şartlarda hazırlandığından emin olunmalıdır. Taze malzemeler kullanılmalıdır. Bayat sakatatlar hızlı bakteri üretebilir. Aşırı baharat içermemesine dikkat edilmelidir. Mide hassasiyeti olanlar için fazla baharat reflüyü tetikleyebilir. Pişirme yöntemi önemlidir. Derin yağda kızartmak yerine fırın veya haşlama yöntemi tercih edilmelidir. Aşırı tüketimden kaçınılmalıdır. Haftada birden fazla tüketilmesi önerilmez. Bu hususlara dikkat edildiğinde, mumbar dolması daha güvenli bir şekilde tüketilebilir. MUMBAR DOLMASININ PİŞİRİLMESİ VE SAKLANMASI Hamileler için güvenli bir tüketim sağlamak adına, mumbar dolmasının doğru şekilde hazırlanması ve saklanması önemlidir: İyi temizlenmiş bağırsağın kullanılması gereklidir. Temizliği yetersiz olan sakatatlar, enfeksiyon riskini artırabilir. Düşük sıcaklıkta uzun süre pişirilmelidir. Bu, bakterilerin tamamen yok edilmesini sağlar. Taze ve hijyenik ortamlarda saklanmalıdır. Uygun şekilde saklanmayan mumbar dolması hızla bozulabilir ve sağlık sorunlarına yol açabilir. Hamilelikte mumbar dolması tüketimi, belirli hijyen kurallarına uyulduğunda güvenli olabilir. Hamilelikte mumbar dolması yenir mi? sorusunun cevabı, tüketim şekline bağlıdır. Tam temizlenmiş ve iyi pişirilmiş mumbar dolması, gebelik sürecinde protein ve demir kaynağı olarak faydalı olabilir. Ancak aşırı yağlı, baharatlı veya hijyenik olmayan mumbar dolmalarından kaçınılmalıdır.
Source: Habertürk
Kız çocuklarına skolyoz taraması önerisi
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Sina Coşkun, özellikle 10-18 yaş arası kız çocuklarında skolyozun daha yaygın olduğunu, bu nedenle kız çocuklarına 10 ve 12 yaşlarında birkaç kez, erkek çocuklarına ise 13 ve 14 yaşlarında bir kez skolyoz taraması yapılmasını önerdiklerini belirtti. Coşkun, skolyozun omurganın yana doğru eğilmesiyle karakterize edilen ve zamanla 3 boyutlu bir deformiteye dönüşebilen bir hastalık olduğunu vurguladı. Skolyozun ilk başta yana doğru bir eğrilik gösterdiğini ancak zamanla omurganın kendi içinde burkulma hareketi yaparak ciddi bir deformiteye yol açabildiğini aktaran Coşkun, Türkiye de değişen bölgelerde yüzde 0,5 ila yüzde 6 oranında skolyoz vakası olduğunu bildirdi. KIZ ÇOCUKLARINDA DAHA SIK GÖRÜLÜYOR Skolyozun özellikle ergenlik dönemindeki kız çocuklarında daha sık görüldüğüne işaret eden Coşkun, Skolyoz kabaca ergen kız hastalığıdır. Erkek çocuklarda görülmediği anlamına gelmez. Özellikle 10-18 yaş arası kız çocuklarında daha yaygındır, bu nedenle kız çocuklarına 10 ve 12 yaşlarında birkaç kez, erkek çocuklarına ise 13 ve 14 yaşlarında bir kez skolyoz taraması yapılmasını öneriyoruz ifadelerini kullandı. Bazı durumlarda skolyozun başka hastalıkların habercisi olduğunun altını çizen Coşkun, şöyle devam etti: Skolyoz, bazı durumlarda başka hastalıklarla da karıştırılabiliyor. Bazen skolyoz bir hastalık değil başka bir hastalığın habercisi olabilir. Örneğin, bacak kısalığı olan bir çocuk skolyoz düşüncesiyle hastanemize başvurabiliyor. Bu durumda bacak kısalığını tedavi ettiğimizde skolyoz da düzelmiş oluyor. ERKEN TEŞHİSLE TEDAVİ ŞANSI DAHA YÜKSEK Skolyozun erken teşhisi ile tedavi şansının yükseldiğini belirten Doç. Dr. Coşkun, 10 derecenin altındaki eğrilikler postür bozukluğu olarak adlandırılır ve bu durum modern çağın hastalığıdır. Özellikle tablet ve telefon kullanımının artması, spor aktivitelerinin azalması duruş bozukluğunun başlıca nedenleri arasındadır. Diğer yandan nörolojik rahatsızlıklar da skolyozu tetikleyebilir. Ayrıca aile geçmişinde skolyoz vakası olan bireylerde hastalığın görülme olasılığı yüzde 30 daha yüksektir bilgisini paylaştı. Son yıllarda teknolojinin artmasıyla birlikte çocukların daha fazla telefon ve tablet başında zaman geçirdiğini hatırlatan Coşkun, bunun duruş bozukluklarına yol açtığını ancak doğrudan skolyoza neden olup olmadığının bilimsel açıdan henüz kesinleşmediğini bildirdi. Skolyoz hastalığına erken yaşta tanı konulan Neslihan Coşkun ise babaannesinde skolyoz olduğu için annesinin bu konuda bilinçli davranarak kendisine skolyoz taraması yaptırdığını belirterek, şunları kaydetti: Sina Hoca ile iki yıl önce tanıştık. Tedavide 5 adet korse kullandım ancak muayene sırasında hastalığın ilerlediği görüldü ve ameliyata karar verildi. Skolyoz günlük hayatımda zorluklar yaşattı bana. Yürürken ve okul çantamı taşırken zorlanıyordum. Hocamızın desteğiyle bu engelleri aşabileceğimi düşünüyorum.
Source: Habertürk
Fenerbahçe”de milli ara sakatlara yarayacak!
Fenerbahçe”de Diego Carlos ve Çağlar Söyüncü”nün önümüzdeki hafta takımla çalışmalara başlaması ve Bodrumspor maçında kadroda olmaları bekleniyor. DIEGO CARLOS SAKATLIĞINI ATLATIYOR Ara transfer döneminde Fenerbahçe”ye katılan Diego Carlos, yaşadığı sakatlık nedeniyle sahalardan uzak kaldı. Brezilyalı stoper, şu ana kadar sadece 89 dakika süre alabildi. Son olarak 5 Şubat”ta Erzurumspor ile oynanan Türkiye Kupası maçında oyuna girdikten kısa bir süre sonra sakatlanarak çıkmıştı. Bireysel antrenmanlara başlayan tecrübeli savunmacının, milli aranın ardından takımla çalışmalara katılması öngörülüyor. ÇAĞLAR SÖYÜNCÜ DE DÖNÜŞ YOLUNDA Çağlar Söyüncü, Rangers ile oynanan UEFA Avrupa Konferans Ligi maçında uyluk sakatlığı yaşamış ve oyunun henüz 16. dakikasında sahayı terk etmek zorunda kalmıştı. Rövanş mücadelesi ve Samsunspor maçını kaçıran milli futbolcunun da takımla çalışmalara başlaması bekleniyor. Hem Çağlar hem de Diego Carlos”un, 28 Mart Cuma günü oynanacak Bodrumspor karşılaşmasında kadroda yer almaları hedefleniyor.
Source: Sporx.com
Kalıcı görme kaybına yol açıyor! Glokom mağduru olmamak için bunu aman sakın yapmayın
Glokom, göz içindeki basıncın artmasıyla birlikte göz sinirlerinde giderek kötüleşen bir hasar oluşturur ve bu da zamanla görme kaybına yol açar. Ayrıca, glokom halk arasında “Karasu hastalığı” adıyla da biliniyor. Görme kaybının en yaygın nedenlerinden biri olan bu hastalık, kataraktın ardından ikinci sırada yer alıyor. Bu yüzden, glokomun erken teşhisi ve uygun tedavi süreci, görme kaybını önlemek açısından büyük önem taşıyor.GLOKOM İÇİN KİMLER RİSK ALTINDA?Glokom için risk altında olanları sıralayan Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Hafize Gökben Ulutaş, “Özellikle göz içi basıncı yüksek olan, ailesinde glokom öyküsü olan, diyabet, düşük kan basıncı ya da yüksek kan basıncına sahip hastaların yanı sıra kalp damar problemi olanlar, sigara kullanan hastalar da glokom açısından daha fazla risk altındadır. 40 yaşın üstündeki hastalarda risk artmakta ancak 60 yaş üzerinde bu risk daha fazla görülmektedir. Ayrıca gözlük kullanan yüksek miyopi ya da yüksek hipermetropisi olan hastalar da risk altındadır. Kortizonun göz damlası olarak kullanımı ya da sistemik kullanımında da glokom riski artmaktadır. Yine göz travmaları da glokom açısından risk oluşturmaktadır” dedi.BU BELİRTİLERE AMAN DİKKAT!Glokomun genellikle sinsi seyreden bir hastalık olduğunu ve ileri evrelere kadar bulgu vermediğinin altını çizen Doç. Dr. Ulutaş, “İleri evrelerde ise hastalarda görme bozuklukları, görme alanı defektleri, gece görme problemleri yaşanmaktadır. Bazen kapalı açılı glokom dediğimiz daha nadir görülen ancak çok şiddetli göz ağrısına neden olabilen, ani, göz içi basıncının çok yükselmesiyle başvuran hastalarımız da olmaktadır. Bunlarda eş zamanlı mide bulantısı, kusma şikâyetleri olmakta ve görme bulanıklıkları gelişmektedir. Bu hastaların da acilen bir göz hekimine başvurup hemen tanısını koyup tedavisinin başlanması gerekmektedir” şeklinde konuştu.GLOKOMUN KESİN TEDAVİSİ BULUNMUYORGlokomun kesin bir tedavisinin olmadığını vurgulayan Ulutaş, “Tedavide bizim amacımız hastaların mevcut görmesini korumak ve hastalığın ilerlemesini durdurmaktır. Tedavide göz damlaları kullanmaktayız. Ancak damlalarla göz içi basıncını düşüremediğimiz durumlarda veya hastanın damlaları tolere edemediği, alerji geliştirdiği ya da damlatamadığı durumlarda lazer ve cerrahi tedavileri de hastalığın durumuna göre tercih etmekteyiz” diye konuştu.GÖZ MUAYENENİZİ SAKIN AKSATMAYIN!Glokomdan korunmak için yapılabileceklere dair tavsiyelerde de bulunan Ulutaş, sözlerine şu şekilde devam etti: “Özellikle 40 yaşından sonra rutin göz muayenelerini aksatmamalıyız. Ailemizde glokom öyküsü varsa ya da glokom açısından riskleri taşıyorsak bu muayeneleri daha sık yaptırmalıyız. Yine şeker hastalığı, düşük tansiyon ya da yüksek tansiyon gibi sistemik hastalıklarımız varsa bunların düzenlenmesi önemlidir. Kortizon kullanıyorsak bu göz muayenesi sıklığını arttırmalıyız ve gözümüzü yaralanmalardan korumalıyız.”
Source: Kübra Yılmaz