Uzun yaşa, iyi yaşa: Bilim uzun ömrün şifresini çözüyor
1900’lerin başında dünya genelinde ortalama yaşam süresi 47 yıl civarındaydı. Bugün bazı ülkelerde bu rakam 83’ü geçti. Japonya’da 100 yaşını geçenlerin sayısı her yıl % 4 artıyor. Tıp bu değişimin neresinde? Daha önemlisi: Sadece “uzun yaşamak” değil, “iyi yaşlanmak” mümkün mü?
Yaşlanma nedir? Yavaşlatmak mümkün mü?
Modern tıbbın en temel tartışma konularından biri yaşlanmanın bir hastalık olup olmadığıdır. Bu soruya cevap arayan bilim insanları, artık yaşlanmanın yalnızca bir ‘zaman ilerlemesi’ değil, hücresel düzeyde bir bozulma ve enerji kaybı olduğunu kabul ediyor. Yaşlanmayı anlamak, onu yavaşlatmak için ilk şart. Telomerlerin kısalması, mitokondriyal disfonksiyon, protein birikimi, epigenetik değişiklikler ve sirkadiyen ritim bozuklukları, bilimsel olarak yaşlanmanın temel biyo-belirteçleri arasında sayılıyor (Nature Aging, 2023).
Bizi hızla yaşlandıran 5 etken
1. Düzensiz uyku: Her gece aynı saatte yatmamak, melatonin ve büyük onarımcı hormonların salınımını bozuyor.2. Yüksek şeker tüketimi: Glikasyon nedeniyle hem cilt hem damar sistemleri daha hızlı yıpranıyor.3. Sedanter yaşam: Hareketsizlik mitokondri sayısını azaltıyor. Kas kütlesi düşüyor.4. Aşırı stres: Kortizol, bağışıklığı düşürürken telomerleri de yıpratıyor.5. Yanlış beslenme saatleri: Geç saatte yemek, sirkadiyen ritmi bozarak metabolizmayı yavaşlatıyor.
Neyi değiştirirsek genç kalırız?
– Gece 23.00’ten önce uyumak, melatoninin maksimum salgılanmasını sağlar.- Düzenli egzersiz hem mitokondrileri yeniler hem kas kaybını engeller. Haftada 150 dakika yürüme veya direnç egzersizi kas yaşlanmasını geciktiriyor.- Şeker tüketimini azaltmak hem damar yaşını hem hücre yaşını geriletir.- D vitamini, omega-3 ve B12 takviyeleri, yaşla azalan savunmayı güçlendirir (Harvard Health Publishing).
Bir test: Yaşınızı hareketten ölçün: 1 dakika boyunca yerinizde çök-kalk yapın. Kaç tekrar yapabildiniz?- 40 üstü: Mükemmel- 30–39: İyi- 20–29: Orta- 20 altı: Biyolojik yaşınız ileri olabilir.
Dünya genelinde 90 yaş üstü nüfus hızla artıyor. Bilim insanları artık “yaşlanmayı kabul etmek” yerine, “yavaşlatmak ve yönetmek” üzerine çalışıyor. Bilim insanları, yaşlanmayı tamamen durduramasa da yavaşlatabilecek yollar keşfetmeye başladı
Longevity nedir?
Longevity, kelime anlamıyla uzun ömür demek ama modern bilimde bu kavram, yalnızca yılların sayısını değil, bu yılların kalitesini ifade ediyor. Uzmanlar artık yalnızca “kronolojik yaş”a değil, “biyolojik yaş”a odaklanıyor. Yani, vücudun kaç yaşında göründüğü, ne kadar hasar aldığı, hangi hücresel yıpranma düzeyinde olduğu. “Kalbiniz 60 yaşında olabilir ama kaslarınız 45, damarlarınız 70 yaşında olabilir.” (Kaynak: Harvard Medical School, Aging Biology Review, 2023)
Biyolojik yaşınızı öğrenmenin yolları
Takvim yaşınız pasaportunuzda yazan yaştır. Ama biyolojik yaş, hücrelerinizin gerçekte kaç yıllık bir yıpranma geçirdiğini gösterir. Peki bu yaşı nasıl ölçebiliriz?Evde veya klinikte yapılan testler- Epigenetik saat: DNA metilasyonu temelinde biyolojik yaş tahmini yapar. Genellikle laboratuvar desteklidir.- Kan belirteçleri: IGF-1 (büyüme hormonu), CRP (iltihap seviyesi), HbA1c (kan şekeri kontrolü), kreatinin gibi biyokimyasal düzeyler biyolojik yaşınızla ilgili bilgi verir.- Göz testi: Retinadaki damar yaşına göre beyin yaşını tahmin eden cihazlar vardır.- Evde yapabilecekleriniz: Nabız, uyku kalitesi, kas gücü, refleks hızı gibi temel parametreleri izlemek, biyolojik yaş konusunda kaba bir fikir verir. Örneğin 6 dakikalık yürüyüş testi, VO2 max, denge testi gibi uygulamalar.
Ne kadar güvenilir?
Bu testlerin hiçbiri tek başına mutlak doğrulukta değildir. Ancak birden fazlası birlikte yorumlandığında yaşlanma hızınızla ilgili bilimsel fikir verir. Bazı özel klinikler, bu testleri “longevity profili” olarak paket halinde sunuyor.
Yaşlanma hangi mekanizmalarla başlar?
Bilim insanlarına göre yaşlanma rastgele bir yıkım değil, tanımlanabilir bir süreçtir. Yaşlanmayı belirleyen 9 ana biyolojik neden var.
Bunlar; Genetik istikrarsızlık, Telomer kısalması, Epigenetik değişimler, Protein dengesizliği, Mitokondriyal disfonksiyon, Hücresel yaşlanma (senescence), Kök hücre tükenmesi, Hücresel iletişim bozulması ve Metabolik algı bozukluklarıdır… Her biri ayrı bir yaşlanma mekanizması ve her biri, bugün hedeflenebilir durumda. Gelin bazı başlıkları açalım: (The Hallmarks of Aging / 2013, Cell).
1 Telomer kısalması: İnsan vücudundaki hücreler, sınırlı sayıda bölünebilir. Bu sınıra “Hayflick limiti” denir. Her hücre bölünmesinde, kromozom uçlarını koruyan telomerler kısalır. Telomerler tamamen tükendiğinde hücre ölür veya işlevini yitirir (Nature Aging). Bu biyolojik süreç, yaşlanmanın kaçınılmaz bir sinyalidir.
2 Mitokondriyal yorgunluk: Bir diğer faktör, hücrelerin enerji santrali olan mitokondrilerin zamanla zarar görmesidir.Yaş ilerledikçe, mitokondriler DNA hasarı biriktirir ve daha az verimli çalışır. Bu zarar, vücutta yorgunluk, bağışıklık zayıflığı ve kas kaybı gibi yaşlanma belirtilerine neden olur. (Harvard Medical School, 2022)
3 Epigenetik saat: Hücrelerimizin yaşı sadece takvim yılıyla değil, DNA’mızın kimyasal modifikasyonlarıyla da belirleniyor. “DNA metilasyonu” gibi epigenetik değişiklikler, biyolojik yaşı belirleyen en güçlü göstergelerden biri oldu (Horvath Epigenetic Clock).
4 Protein atıklarının birikimi: Hatalı katlanmış proteinlerin temizlenememesi, alzheimer dahil pek çok yaşlılık hastalığının temelinde yer alıyor. Yaşlanan hücreler, bu atıkları ortadan kaldıramaz hale geliyor.
5 İnflammaging (Kronik inflamasyon): Vücutta, görünür bir enfeksiyon olmadığı halde devam eden düşük düzeyli yangı hali, hücreleri yıpratıyor. Yaşlı bireylerdeki kalp damar hastalıkları, diyabet ve kanser riskleri bununla doğrudan ilişkili.
– 8 maddede yaşlanmayı yavaşlatan ilaçlar- Uzun Yaşam Molekülleri: NAD+, NMN, Metformin işe yarıyor mu?- Metformin sadece şeker hastalarına mı?- Rapamisin yaşlanmayı % 20 yavaşlatabilir mi?- Kanser geçmişi olanlar bu takviyelere neden temkinli yaklaşmalı?
Source: Haber Merkezi
Edirne Vali Yardımcısı Erdoğan Beypınar hayatını kaybetti
Alınan bilgiye göre, birkaç gündür rahatsızlığı bulunan Beypınar, ailesinin de ısrarıyla akşam saatlerinde Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesine geldi.Kalp krizi geçirdiği anlaşılan Beypınar acilen anjiyoya alındı.Edirne Valisi Yunus Sezer, hastaneye gelerek Sağlık Müdürü İshak Yıldırım”dan bilgi aldı.Hekimlerin yoğun müdahalesine rağmen Beypınar kurtarılamadı.Vefat haberini alan il bürokrasisi ve protokolü hastaneye gelerek Beypınar Ailesi”ne taziyelerini sundu.Bursa”nın Yenişehir ilçesinde 1966 yılında doğan Beypınar, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu.Karaman ve Kırklareli vali yardımcılıkları yanı sıra, Ağaçören, Çukurca, Karacasu, Üzümlü, Gördes ve Pınarhisar kaymakamlıkları görevinde bulunan Beypınar, 2 yıl önce Edirne Vali Yardımcılığı görevine atanmıştı.Beypınar evli ve bir çocuk babasıydı.
Source: Www.star.com.tr
Küresel ısınma, İngiltere”de 32 derecelik tehlikeli sıcaklıkları 100 kat daha olası hale getiriyor
İngiltere”de bu hafta sıcak hava dalgası etkisini gösterirken, uluslararası bilim insanlarının oluşturduğu World Weather Attribution (WWA) tarafından yapılan ilişkilendirme analizinde, iklim değişikliğinin sıcak hava dalgaları üzerindeki etkisi incelendi.
İngiltere Meteoroloji Kurumu Met Office”e göre, İngiltere”de çarşamba gününden itibaren artan sıcaklıklar, dün 31 dereceye ulaştı. Sıcaklıkların bugün 32 ve yarın da 34 dereceyi bularak, yılın en yüksek seviyesine çıkacağı tahmin ediliyor.
WWA analizine göre, iklim değişikliği haziranda 32 derecenin üzerindeki tehlikeli seviyede sıcak günlerin görülme olasılığını 100 kat daha olası hale getirdi.
İklim değişikliği nedeniyle, İngiltere”de üç gün üst üste 28 derecenin üzerine çıkan sıcak hava dalgalarının görülme ihtimali de sanayi öncesi döneme göre 10 kat daha fazla. Sanayi öncesi dönemde bu tür sıcak hava dalgaları 50 yılda bir görülürken, artık ortalama 5 yılda bir yaşanıyor.
Sanayi öncesi dönemde 32 derece sıcaklığa ulaşan günler 2 bin 500 yılda bir bekleniyordu ancak bugün bu olasılık yaklaşık 25 yılda bire düştü.
Bu kapsamda, İngiltere”de haziranda sıcak hava dalgaları iklim değişikliği nedeniyle artık 2 ila 4 derece daha şiddetli geçiyor.
Sağlık tehdidi oluşturuyor
Sıcaklıkların 28 dereceyi aşması, özellikle yalnız yaşayan yaşlılar, açık alanda çalışanlar ve kronik rahatsızlıkları olan bireyler için ciddi sağlık riski taşıyor.
Bu seviyedeki sıcaklıklar genelde “güzel hava” olarak algılansa da bu sıcaklıklar geçmişte ısı-sağlık uyarılarıyla ilişkilendirilen ölümlerde artışlara yol açtı.
Yeni binalar için sıcaklığa karşı önlemler alınması zorunlu olmasına rağmen, İngiltere”de mevcut yapı stoku yüksek sıcaklıklar karşısında hala büyük ölçüde savunmasız.
Ülkede aşırı sıcaklarla mücadeleye yönelik mevcut politikalar dağınık ve uyumsuz halde bulunurken, artan sıcaklıklar ulusal sağlık sistemine yük, ulaşımda aksama, hava kirliliğinde artış ve çalışma koşullarının zorlaşması gibi farklı etkiler doğuruyor.
Sıcaklık artışı yüzyıl sonunda 3 dereceye doğru ilerliyor
Imperial College London Çevre Politikaları Merkezi Araştırmacısı Ben Clarke, analiz sonuçlarına ilişkin değerlendirmesinde, bu sıcak hava dalgasının gezegenin bir kez daha tehlikeli seviyede ısındığını hatırlattığını belirterek, “Küresel sıcaklık artışı sanayi öncesi döneme göre 1,3 derece arttı ama yüzyıl sonunda bu artışın 3 dereceyi bulabileceği şekilde ilerliyoruz. Her derecelik artışla, İngiltere daha sıcak olacak ve tehlikeli sıcak hava dalgaları yaşayacak.” uyarısında bulundu.
Bu durumun sıcaklığa bağlı daha fazla ölüme yol açabileceğine işaret eden Clarke, “Gelecekte sürekli sıcaklarla karşılaşmamak için en iyi yol, fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçiştir.” ifadesini kullandı.
Londra Imperial College Grantham Enstitüsü İklim Değişikliği ve Çevre Bölümü İklim Bilimi Kıdemli Öğretim Görevlisi ve WWA Eş Kurucusu Friederike Otto da petrol, gaz ve kömür kullanımının devam etmesiyle söz konusu sıcak hava dalgalarının daha şiddetli hale geldiğini vurguladı.
İngiltere”de bazı siyasi liderlerin hala daha fazla fosil yakıt çağrısı yapmasını “tam anlamıyla akıl dışı” olarak nitelendiren Otto, şunları kaydetti:
“Küresel ölçekte emisyonlar net sıfıra inmedikçe, iklim değişikliği İngiltere”de giderek daha tehlikeli sıcak hava dalgalarına, yangınlara ve sellere yol açmaya devam edecek. Sıcak hava dalgaları İngiltere”de hala göz ardı edilen bir tehdit. Klimalı ofislerde çalışanlar belki güvende olabilir ama açık havada, mutfakta ya da sıcak ortamlarda çalışan düşük gelirli bireyler, bu işlerinin ardından kötü yalıtımlı evlerine dönüyor. Toplumsal eşitsizlikle mücadele, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için çok önemli.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
“Yumurtalığım alındı”
Seçil Gür ün başı bir süredir sağlık problemleriyle dertte. Şarkıcı, yumurtalıklarında oluşan apse nedeniyle operasyon geçirdi. Zor günler geçiren Seçil Gür, ameliyattan haftalar sonra ayağa kalktı ve sürece dair yaşadıklarını anlattı. 1 AYDA 9 KİLO VERMİŞİM Seçil Gür, Yumurtalığım alındı. Zor günleri atlattım. 1 ayda 9 kilo vermişim ifadelerini kullandı. Daha sonra sağlık durumunun iyi olduğunu belirten bir paylaşım yapan Gür, 7 kilo yüzden vermiş olabilir miyim? dedi. Gür ün karnındaki ameliyat izi dikkat çekti.
Source: Habertürk
Real Madrid”de Mbappe hastanelik oldu
Real Madrid”in Fransız süper yıldızı Kylian Mbappe, ABD”de hastanelik oldu. Kulüpten yapılan açıklamada “Oyuncumuz Kylian Mbappé akut gastroenterit (mide enfeksiyonu) rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırılmış olup çeşitli testler ve tedaviler uygulanmaktadır.” ifadeleri kullanıldı. Real Madrid”in web sitesinden yapılan ikinci açıklamada ise “Oyuncumuz Kylian Mbappé bugün öğleden sonra hastaneden taburcu edildi ve Real Madrid kampına geri döndü. Mbappé”nin özel tıbbi tedavisi devam edecek ve takım faaliyetlerine kademeli olarak geri döneceği belirtildi.” bilgileri yer aldı. Yıldız futbolcunun, FIFA Kulüpler Dünya Kupası”nda sadeci Pachuca maçını kaçıracağı belirtildi.
Source: Internet Haber
Zeytinlikleri madencilik faaliyetine açacak teklif komisyonda… İkizköylü Necla Işık, iktidara seslendi: “Biz ölüyoruz, kanser hastası oluyoruz!”
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ’nda enerji, ulaşım ve madencilik gibi sektörlerde yatırım süreçlerini hızlandırmayı amaçlayan, zeytinlikleri madencilik faaliyetlerine açacak olması nedeniyle eleştirilen ve kamuoyunda “Süper İzin” olarak anılan torba kanun teklifinin görüşmeleri 19. saattir devam ediyor. Muhalefet milletvekilleri 19 Haziran”da başlayan görüşmelerin ilk dakikalarından itibaren komisyona aktivist, hukukçu ve köylülerin alınması için Komisyon Başkanı Mustafa Varank”ın tutumunu protesto etmişlerdi. Muhalefetin ısrarı üzerine görüşmeler fiziki şartların daha uygun olması nedeniyle Plan ve Bütçe Komisyonu salonuna alınmıştı. Teklifin tümü üzerine görüşmelerin sona ermesinin ardından iktidar ve muhalefetin komisyona davet ettiği ziyaretçiler komisyona görüşlerini sundu. Komisyonda söz alan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mücahit Taha Özkaya , zeytin ağaçlarının taşınabilirliğine ilişkin, “Zeytin ağaçları taşınabilir özelliktedir. Toprak altındaki yumrusuyla birlikte taşınır yaşlı ağaçlar. Taşındığı yerde doğal saksı yöntemi kullanılırsa sağlıklı büyür. 3 bin yaşına kadar taşınabilir. Zeytin ağacında ağacın verimli zamanı denen bir şey yok. Gençleştirme budaması yapılıp eski haline dönmesi söz konusu olabilir. Tekniğine göre yaparsanız taşınan ağaçların yüzde 100’ü yaşar. Gördüğüm örnekler var, taşımalarda da bulunduk” diye konuştu. EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, soru soramadıkları gerekçesiyle Başkan Varank”a tepki gösterdi. Varank da vekillerin tek tek soru sormaları için vakitleri olmadığını belirterek, kendisinin komisyona katkı vermek üzere katılan uzmanlara soru sormaya devam edeceğini belirtti. TAYYİP BEY DE ÜZÜLECEK BU YAPTIĞINA TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, Türkiye”nin dört bir yanında yabancı maden şirketlerinin doğayı kirleterek değerli maden çıkarma çalışmaları yapmasına tepki gösterdi. Maden sahalarında rehabilitasyon süreçlerinin çok maliyetli ve uzun süreleri kapsadığına dikkat çeken Ataç”ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: “Konuştuğumuz konular içerisinde zeytin tabii ki çok önemli ama buradaki en az zeytin kadar önemli konu da dördüncü grup madenler. Her şeyi bir arada konuştuğumuz zaman her şey birbirine giriyor. TEMA’nın maden konusundaki duruşundan dolayı madenciler bize kızar. Madene külliyen karşı değiliz ama vahşi madencilik dediğimiz yöntemle ülkemizin her yerinde bu yöntem kullanılarak çok değerli madenlerin çıkartılmasını istemiyoruz. Çünkü bu madenlerden zengin olmuş bir tek ülke yok. Kanada, Amerika, Avustralya gibi bazı ülkeler, başka ülkelerde o ülkenin toprağını suyunu kirletip çıkıp gittiler. Bunların websitelerinde ‘Türkiye en karlı operasyonumuz çünkü mevzuatı zayıf’ dediklerini gördüm. Bir Türk olarak yüzüm kızardı, çok utandım. Altın madeni şirketlerinin yalanlarına inanmayalım. Bu insanlar konuşurken istatistiği eğip büküyor. Burada konu, açık havada liç yöntemiyle, kimyasallarla yapılanlardır ve biz bunu Türkiye’nin her yerinde yapamayız. Rehabilitasyon diye bir şey yok, restorasyon olmalı. 15-30 milyon euroya bunlar olmaz. Kanada’da 2005’ten 2038’te kadar 4 milyar dolara restorasyon yapacaklar. 29 ilin ruhsat haritalarını çıkarttık. Gümüşhane’nin yüzde 93’ü altın madenlerine ruhsatlanabilir mi? Trabzon’un yüzde 77’si dördüncü grup madenlere ruhsatlı. Kaz Dağları gibi bir yere altın madeni yapamazsınız siyanürle. Çok üzüleceksiniz değerli milletvekilleri. Tayyip Bey de çok üzülecek bu yaptığına.” BİZ İŞSİZ KALIRSAK KİMİN KAPISINA GİDECEĞİZ TES-İŞ Genel Başkanı İrfan Kabaloğlu da Muğla”daki termik santrallerde çalışan işçilerin ve ailelerinin santrallerin kapanmasıyla büyük mağduriyet yaşayacağını belirterek işçilerin ve ailelerinin haklarını savunmak zorunda olduklarını belirtti. Kabaloğlu, Yatağan, Kemerköy, Yeniköy Termik Santralinde çalışan yaklaşık 5 bine yakın arkadaşımız var ve aileleriyle 20 bin kişiyi buluyor buradan faydalanan insanlar. İstanbul”da 5 bin megavat elektrik üretirken 10 bin megavat elektrik üretip oraları besleyemezsiniz. O yüzden, o bölgelerde o santrallerin çalışması lazım. Burada çalışan arkadaşların yüzde 95″i o bölgenin insanı. Biz işsiz kalırsak kimin kapısına gideceğiz? Sizin kapınıza gideceğiz eğer bizim hakkımız çözülmezse. Oradaki termik santrallerine sadece orada çalışanlara değil, Ege bölgesinin tamamının ihtiyacı var; Sayın Başkanım, tamamının ihtiyacı var. Biz orada çalışıyoruz, biz yine çalışmak istiyoruz şeklinde konuştu. TÜRKİYE”NİN ÇOK PRESTİJLİ NOKTALARI DELİK DEŞİK OLMUŞ VAZİYETTE Teklifle yapılan değişikliklerin doğa ve yaşam alanlarında yurttaşlar açısından geri dönüşü olmayacak zararlara sebebiyet vereceğine dikkat Türkiye Barolar Birliği Çevre Komisyonu üyesi avukat Yakup Okumuşoğlu, şöyle konuştu: Türkiye maden çıkartmasın gibi bir düşünce içerisinde değiliz ama maden alanlarının bir şekilde belirlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ormanlık alanlarda, mera alanlarında, doğal sit alanlarında madencilik yapılmamalı örneğin. Bu madencilik kanun teklifi her yönüyle istisna düzenlemelerle her türlü alanda madencilik faaliyetine izin veriyor. Türkiye”nin çok prestijli noktaları ne yazık ki madencilerin elinde delik deşik olmuş vaziyette ve olmaya devam ediyor. Burada yaşayan insanlar var, buralarda devam eden hayvancılık var, tarım var, bu alanlarda insanların hayatları altüst ediliyor. Maden Kanunu”ndaki yapılan değişiklikler, getirilen istisnalar ne yazık ki maden sektörü lehine esaslı değişiklikler ve istisnalar yaratıp öbür tarafta çevre, doğa, yaşam, tarım, çiftçiler ve yurttaşlar açısından geri dönüşü olmayacak zararlara sebebiyet veriyor. Şimdi, deniliyor ki: “ÇED süreçlerini hızlandıracağız.” ÇED süreçlerini hızlandırmak mesele değil, ÇED süreçleri hızlandırabilirsiniz; öncesinde de zaten kopyala yapıştır şeklinde gidiyorlardı bu ÇED raporları. Zaten gayet yüzeysel ve ilgisiz, alakasız, oradan buradan derleme verileri bu dosyaların içerisine koyup adına da ÇED diyorlar. Ne yazık ki ÇED firmaları bir aparat hâline gelmiş vaziyette ve sıradanlaşmış vaziyetteler. Tasarının tarihi bir anlam taşıdığını belirten Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği Başkan Yardımcısı Ebru Arıcı, ÇED sürecinin kısalacak olmasına ilişkin şunları söyledi: Bu tasarı bizim için neden önemli çünkü biz açıkçası bununla ilgili uzun yıllardır her gittiğimiz yerde her konuyu aktarıyoruz. Bizim rüzgârla yolculuğumuz 98″de başlasa bile 2005 Yenilenebilir Enerji Kanunu”yla beraber 20 yılda geldiğimiz 13 gigavat var. Bu rakam önemli çünkü geride yapmamız gereken, devreye almamız gereken 26 gigavatımız var. Yani bizim 20 yılda yaptığımız hamleyi aslında önümüzdeki üç yıl içinde inşaata hazır hâle getirmemiz gerekiyor. Biz bir ön lisans alıyoruz ve bizim ön lisansta inşaat hakkımız yok. Biz ön lisanstan lisansa geçerken ÇED”i de tamamlıyoruz, imar planını da tamamlıyoruz, ruhsatı da tamamlıyoruz, mülkiyet edinimini de tamamlıyoruz, üretim lisansı alıyoruz ve inşaata başlıyoruz. Yani biz ÇED”imizi aldığımızda ama daha sonra imar planı ya da başka bir şeyi alamadığımızda bizim zaten inşaata başlama şansımız yok. Defaatle söylendi, biz de çok dile getirdik yani izinlerin sadeleştirilmesi. Bizim burada “sadeleşme” dediğimiz izinlerin hiçbiri bizi inşaata götürmeyecek, biz yine hepsini tamamlayacağız, bitireceğiz, EPDK bunu kontrol edecek, üretim lisansı verecek ve böyle inşaata gideceğiz. Dolayısıyla, biz ÇED”i aldıktan sonra diğer işlemleri alamazsak zaten proje yapılamaz hâle geliyor. Rüzgâr santralleri anlamında en önemli konu, biz yirmi yılda yaptığımızın en geç beş sene içinde 2 katını devreye almakla yükümlüyüz. Her yerde olsun demiyoruz, ÇED kalksın, ruhsat kalksın demiyoruz, sadece başlayalım, yapamayacağımızı görelim, başka bir yere gidelim. Yani projeyi yaşatabilelim, bir sonsuzlukta boğulmayalım. ÇEKİLMEDİĞİ TAKDİRDE BİZ DE GEREKEN TÜM MÜCADELEYİ KARŞISINDA DURARAK VERECEĞİZ Doğal Hayatı Koruma Vakfı Genel Müdürü Ömür Kula, kanun teklifini getiren milletvekillerinin dersini iyi çalışmadığını belirtti. Gerekçe olarak referans olan Avrupa Birliği rehber dökümanı tercüme edilirken bir sıkıntı olabildiğine dikkat çeken Kula, rehberin tamamen yenilenebilir enerjilerle ilgili olduğunu ancak kanunu yazanların sanki rehberi madencilik üzerine yazılmış gibi algıladığını söyledi. Kula”nın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: Avrupa Birliği o rehber dokümanda “İklim kriziyle mücadele etmek için bizim yenilebilir enerji altyapılarını hızlandırmamız lazım” diyor, “Kömürü hızlandırmamız lazım” demiyor, biz ise bunu alıyoruz, böyle algılıyoruz. Bir kişi bile kaç tane ağaçtan bahsettiğimizi bilmiyor, zeytinin taşınabilir mi taşınamaz mı olduğu konusunda bile net bir elimizde bilgi yok. Doğa nasıl taşınabilir ya? Ekosistemi nasıl taşıyorsunuz bir yerden bir yere? Saksı mı bu? Bu bir excel tablosu mu? Susuz, ormansız kalacağız. Meraların, otların kalitesi düşünce mera çıkıyor, ormanlar yanıyor, çıkıyor. Sit alanlarını nereden çıkarıyorsunuz? Yabancılar taşları toplayıp kaçırınca mı sit alanı olmaktan çıkacak? Orası da o zaman mı madene açılacak? Bir etki analizi çalışması için tüm uzmanların bir araya gelmesi gerekmektedir. Biz, hangi madenden bahsediyoruz? Gerçekten bu işten biz ne kazanacağız, ne kaybedeceğiz, bütün üzerinde, net, bilimsel verilerin olduğu bir doküman üzerinde tartışalım, ondan sonra kanunu konuşalım. Kanun zaten Anayasa”ya aykırı, her yerinden. Biz neyi tartışıyoruz? Derhâl geri çekilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çekilmediği takdirde biz de gereken tüm mücadeleyi karşısında durarak vereceğiz.” BİZ ÖLÜYORUZ, KANSER HASTASI OLUYORUZ Milas İkizköy Muhtarı Necla Işık da daha önce Meclis”e getirilen ancak yasalaşmayan teklifleri hatırlatarak teklifin kanunlaşması halinde 40 köyün taşınması gerektiğini söyledi. Işık, şöyle devam etti: Burada 40 köy gidecek ya sadece Ekizköy”de 40 bin zeytin ağacımız var, geri kalan köyleri saymıyorum bile. Bu 40 köyün geçimliği ne olacak, bizim emeğimiz ne olacak, bizim toprağımız ne olacak? Üzerimizde bir talan var, talan kurulmaya çalışılıyor. Bizim her şeyimize çökülmeye çalışılıyor ve bize sorulmuyor. Bizim sesimiz niçin 6 yıldır duyulmuyor? 40 köy ve 40 köy zeytinle besleniyor. Bizim anılarımızın yok edilmesi ne demektir? Bizim geçmişimizin, bizim geleceğimizin yok edilmesi ne demektir? Bir Zehra ninemiz var Akbelen”de, ağaca sarıldı, dünya tanıdı onu. Hani diyor ya: “Santralde biz çalışıyoruz, bir sürü ekmek yiyoruz.” Saygı duyuyorum, ekmek derdi ama siz ekmek yiyeceksiniz diye biz tarlamızda olamayız, kusura bakmayın. Biz ata mirasımızı terk edemeyiz. Bu Zehra nine ne oldu biliyorsunuz şu anda? Kanser teşhisi konuldu bir ay önce. Herkes bilir Zehra nineyi, Akbelen”de ağaca sarıldı, benim kızım arkasındaydı. Sadece Zehra nine de değil, bizim köyümüzde şu anda 5 kişi kanser tedavisi, kemoterapi ve radyoterapi görüyor. Her gün Muğla”yı çiğniyor. Biz ölüyoruz, kanser hastası oluyoruz. Bizleri görün, biz mağdur edilecek köylüleri görün; bunu demek için buradayız.
Source: Anka
Terleme kabusuna 1 saatte son!
Aşırı terleme sorunu mu yaşıyorsunuz? Tokalaşmaktan çekiniyor, toplu taşımaya binerken sıkılıyor ya da kıyafetlerinizdeki ıslak izler yüzünden sosyal ortamlardan kaçıyorsanız… Bu sessiz kabusa artık son verebilirsiniz. Toplumda sık görülen ama çoğu zaman saklanan aşırı el ve koltuk altı terlemesi, özellikle gençlerde özgüveni derinden sarsıyor. Ortalama 1 saat süren basit bir cerrahi işlemle bu sorun kalıcı olarak çözülebiliyor. Medipol Acıbadem Bölge Hastanesi Göğüs Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Kemal Karapınar, hayatı kabusa çeviren aşırı terlemenin cerrahi tedavisinin detaylarını anlattı. TERLEME SOSYAL HAYATI DOĞRUDAN ETKİLİYOR El ve koltuk altı terlemesinin, hastalar tarafından genellikle bir kozmetik problem gibi görülse de sosyal yaşamı ciddi biçimde zorlaştırdığını belirten Doç. Dr. Karapınar, “Bu durumdan muzdarip olan hastalar, genellikle daha önce medikal tedavi denemiş ve sonuç alamamış kişiler oluyor. Eğer başka bir sağlık sorunu yoksa, cerrahi müdahale ile başarılı sonuçlar alıyoruz” dedi. Cerrahinin yaklaşık 1 saat sürdüğünü ifade eden Doç. Dr. Karapınar, “Tek seansta hem sağ hem sol kola müdahale ederek, terlemeye neden olan sinirleri kesiyoruz. Böylece el ve koltuk altı terlemesi büyük oranda ortadan kalkıyor. Terleme vücudun doğal bir işlevi olduğu için başka bölgelerde bir miktar artış olabilir, ancak bu artış çoğunlukla hastaları rahatsız etmiyor” diye konuştu. TEKRARLAMA ORANI DÜŞÜK, MEMNUNİYET YÜKSEK Ameliyat sonrasında ilk 6 ayda el ve koltuk altı terlemesinin tamamen ortadan kalktığını belirten Doç. Dr. Karapınar, nadiren tekrarlama görülebildiğini ancak tekrar eden terlemenin hiçbir zaman eski düzeye ulaşmadığını söyledi. Doç. Dr. Karapınar, “Yüzde 20 ila 30 oranında, 6 aydan sonra hafif bir geri dönüş görülebilir. Ancak hastalar genelde çok memnun kalıyor, ellerini rahatça kullanabiliyor, gömlek giymekten çekinmiyor” dedi. “60 YAŞINA KADAR YAPILABİLİYOR” Cerrahinin özellikle genç yaş grubunda yaygın olarak uygulandığını belirten Doç. Dr. Karapınar, el sıkışamamak ya da koltuk altı lekeleri nedeniyle yaşanan özgüven kaybının bu tedaviyle son bulduğunu söyledi. Doç. Dr. Karapınar, “Özellikle gençler ve beyaz yakalı çalışanlar bu problemden çok etkileniyor. Biz bu ameliyatı genellikle 60 yaşına kadar olan hastalarda güvenle uygulayabiliyoruz” şeklinde konuştu.
Source: Internet Haber
Kalp krizi belirtileri! Kalp krizinde ilk ne olur? O anda yapılması gerekenler!
Genel itibariyle en önemli belirtisini çok şiddetli ve ani biçimde meydana gelen kalp ağrısı şeklinde gösteren Kalp Krizi neden olur? Cinsiyet açısından kadınlara nazaran erkeklerde görülme sıklığı daha yüksek olan Kalp Krizi, kalbi besleme işlevi gören atar damarların ani bir şekilde tıkanmasından kaynaklı olarak, kalp hücrelerinin oksijensiz kalması ve kan gitmemesi ve sonuç olarak kalp hücrelerinde hasar meydana gelmesi olarak tanımlanmaktadır.Öte yandan koroner arterlerde yağ ve kolesterol gibi maddelerin birikmesiyle dokuların duvarlarında plak adı verilen yapılar damarları tıkayıp kalp krizine sebebiyet vermektedir.Oluşan sorunun çok ciddi boyutlara varıp hastanın hayatını kaybetmemesi açısından acil olarak müdahalenin gerçekleştirilmesinin önem arz ettiği Kalp Krizi belirtileri nelerdir? İşte, baskı ve sıkışma şeklinde ortaya çıkan göğüs ağrısının beraberinde; terleme, bulantı, kusma yahut bulantı veya bilinç kaybı olarak hastada etkilerini hissettiren Kalp Krizi nedenleri ve tedavisi…KALP KRİZİ NEDİR?Kalp krizi, kalbin koroner arterlerinde gerçekleşen bir bozukluk sonrası (sıklıkla koroner arterlerdeki tıkanıklık sonucu kalp kasının ilgili bölümünün beslenememesi ve oksijensiz kalması ile) meydana gelen yetersizlik sonucu şiddetli göğüs ağrısıyla ortaya çıkan ve ölümle sonuçlanması olası patolojik duruma denir.KALP KRİZİ NASIL OLUR?Kalp krizine neden olan koroner damar tıkanıklığının en önemli sebebi “atheroskleroz”dur. Atheroskleroz, damarlarının içine yağ birikintilerinin oturması demektir. Sigara içenlerde ve kolesterolü yüksek kimselerde bu birikintiler sinsice büyürler ve zamanla koroner damarı tamamen tıkarlar. Sonuçta kalbin beslenmesi bozulur ve kalp krizi meydana gelir.KALP KRİZİNDE KİMLER RİSK GRUBU ALTINDADIR?1)Hipertansiyon,2)Şeker hastalığı,3)Sigara,4)Yaş (Erkeklerde 45, kadınlarda 55 yaş üstü olmak),5)Kolesterol yüksekliği,6)Aile öyküsü (birinci dereceden akrabalarında erken yaşta kalp krizi geçirme öyküsü olması),7)Obezite kalp krizi için önemli risk faktörleridir.KALP KRİZİ NASIL ANLAŞILIR? KALP KRİZİ TEŞHİSİ…a)Kalp krizi, EKG, kan testleri ve kalp kası hasarının araştırılmasını gösteren kan testleri ile anlaşılabilir. Her zaman altın standart koroner anjiyodur. Bu tetkik bazen aynı seansta balon-stent yaparak anında tedavi şansı verir.b)Kalp krizi geçirdiği tespit edilen hastalara anjiyo yapılamadığı durumlarda, hastane şartlarında pıhtı eritici ve damar açıcı ilaçlar verilir. 1 saat içinde etkili olan bu ilaçlar, damarların tıkanıklığını gidermeye yarar. Bu ilaçlar ayrıca ağrıyı giderir, kalp ritmini düzenler ve nefes almayı kolaylaştırır. 4-6 saat içinde yapılan müdahaleler kalbi hasar görmekten kurtarabilir.KALP KRİZİ BELİRTİLERİ NELERDİR?Hastaların üçte ikisinde kalp krizi ortaya çıkmadan günler, hatta haftalar önce gittikçe artan göğüs ağrıları, nefes darlığı, çabuk yorulma gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Ağrı çoğu kez göğüsten çeneye ve sol kola yayılır. Kalp krizinde ağrı çoğu zaman yarım saatten uzun sürer ve çok şiddetli olabilir. Kalp krizinin ilk belirtisi genellikle göğüs kemiğinin altında baskı olarak tarif edilen derin ve şiddetli ağrıdır.a)Göğüs ağrısı:Kalp krizine bağlı göğüs ağrısı genellikle göğsün orta kısmında, baskı, sıkışma tarzında şiddetli bir ağrı şeklinde tarif edilir. Genellikle birkaç dakikadan uzun sürer veya gidip gelen bir ağrı şeklinde hissedilebilir. Bu ağrı kollara, sırta, boyna, çeneye ve mide üzerine doğru yayılım gösterebilir.b)Nefes darlığıGöğüs ağrısına eşlik eden, bazen de tek başına görülen nefes darlığı bir kalp krizi belirtisi olabilir.c)Diğer belirtilerTerleme, bulantı, kusma, baş dönmesi gibi belirtiler de görülebilir.KALP KRİZİNDEN KORUNMAK İÇİN NE YAPILMALIDIR?Kalp krizinin acil bir durum olduğunu belirten Dr. Oğuzhan Yücel, kalp krizinden korunabilmek için şu açıklamalara yer verdi: “Kalp krizinde erken tanı çok önemlidir. Zaman geçtikçe ritim bozukluklarından yaşamı yitirme ihtimali artacak ve zarar gören kalp kası miktarı artacaktır. Kalp krizinden korunmak için; öncelikle damar tıkanıklığını önlemek için doğru şekilde beslenmeli, düzenli egzersiz yapılmalı, obeziteden kaçınmalı, sigara ve alkolden uzak durulmalı, kolesterol normal sınırlar içerisinde tutulmalı, tansiyon kontrol altında tutulmalı, tuz ve yağ tüketimini azaltılmalı, şeker normal sınırlarda tutulmalı, stresten uzak durmaya çalışılmalıdır.”KALP KRİZİ ANINDA NE YAPILMALIDIR?Kalp krizi geçiren kişi hareket edebiliyorsa bulunduğu yerin kapısını açık bırakarak bir yatağa ya da koltuğa uzanmalıdır. Telefon ile ambulansa çağırmalıdır. Çünkü kalp krizinin ilk bir saatinde yapılacak müdahale, hasarı en aza indirir. Kişi, ambulans dışında hiçbir araca binmemeli, ambulans gelene kadar hareket etmeden beklemelidir.Eğer yakınınızda bir kişi kalp krizi geçiriyor ve siz de buna şahit oluyorsanız; hemen kalp krizi geçiren kişi yatar pozisyona getirin. Bilinen bir kalp hastalığı varsa cebinde olması muhtemel dil altı ilacı ve aspirin (mümkünse 2 çocuk aspirini) verin, yakasını gevşetin, ayaklarını yukarı kaldırın ve bulunduğu odayı havalandırın. Bunların akabinde ambulans çağırın. Hasta mutlaka yoğun bakım ünitesi olan tam donanımlı bir hastaneye kaldırılmalıdır.KALP KRİZİ TEDAVİSİ NASIL OLUR?->Hastanın şartları göz önünde tutularak kemoterapi (ilaç tedavisi) ya da cerrahi tedavi seçilir.1)Genelde ilk tercih edilen yöntem ilaç tedavisidir. Hastalık kronik bir seyir gösterdiğinde tedavisi uzun sürer. İlaçla yapılan tedavinin amacı göğüs ağrısını önlemek kolesterol yüksekliği gibi durumlarda bunları önlemek için de ilaçlar kullanılır. Ayrıca aspirin gibi kanın akışkanlığını arttıran ve damarda pıhtı oluşumunu engelleyen ilaçlarla olası kalp krizi riski azaltılır.2)Hastalığın ilerlediği durumlarda kalp damarlarını açmak için ameliyat uygulanır. Öncelikle tıkalı damara öncelikle balon anjiyoplasti yapılarak damar genişletilir ve stent takılır. Fakat bazen bu plaklar çok sert olabilir. Bu durumda by pass ameliyatı yapılarak damarda kan akışı normale döndürülür. Daha sonra, tıkalı damardaki plağın kırılması sonucu oluşan pıhtı koroner damardaki tıkanıklık sadece pıhtı eritici ve kan sulandırıcı ilaçlarla tedavi edilebilir.Fakat her zaman bu tedavi sonuç vermeyebilir; bu durumda hasta ölür.3)Daha ileri dönemde bir daha tıkalı damardan dolayı pıhtı oluşmaması için hasta hayat boyu kan sulandırıcı kullanmak zorundadır. Çünkü damarda oluşan plakları ortadan kaldırmak mümkün değildir. Sadece tıkanıklık stent ve anjiyoplasti yoluyla genişletilebilir ve ilaçlarla tıkanıklığın ilerlemesi durdurulabilir. Kalp krizi geçiren bir kişiye kesinlikle epinefrin (adrenalin) ve diğer sempatomimetikler verilmemelidir. Aksi halde kalbe yüklenen iş daha da artacağı için durumu daha da kötüye götürür.STEND İŞLEMİ NEDİR? BY-PASS NASIL YAPILIR?Stent işlemi kalbe giden kan akışını artırmak amacıyla daralmış damarları açmak için yapılan bir tedavi yöntemidir. By-pass ameliyatı ise, vücuttaki atardamarların tıkanıklığında uygulanan cerrahi tedavi yöntemidir. Dr. Feridun Kunak, kalbe kan gelemediği zaman kalp krizi olabileceğini, bunun sonucunda anjiyo yapılacağını açıkladı.Tıkanan kalp damarının balon denen bir sistemle genişletildiğini söyleyen Kunak, ardından tıkanıklığı önlemek için stent takıldığını aktardı. Kunak, tıkanıklık çok fazlaysa o zaman By-Pass ameliyatı yapıldığını, kalbe yeni bir damar dikildiğini ve böylece tıkanıklığın giderildiğini belirtti.
Source: Kübra Yılmaz
Hastaneye kaldırılmıştı: Mbappe”nin son durumu belli oldu!
Kulüpler Dünya Kupası kapsamında kulübüyle birlikte ABD”de bulunan Mbappe yemek zehirlenmesinden hastaneye kaldırılmasının ardından taburcu edildi. Eflatun Beyazlılardan konuya ilişkin yapılan açıklamada Oyuncumuz Kylian Mbappe (ABD saatiyle) bu akşamüstü hastaneden taburcu edilmiş ve Real Madrid antrenman kampına dönmüştür. Mbappe”nin tedavisine devam edilecek ve kademeli olarak takım aktivitelerine yeniden katılacak dendi. XABI ALONSO”NUN İLK MAÇINI KAÇIRDI Fransız santrafor Real Madrid”in yeni patronu Xabi Alonso”nun da ilk maçı olan Kulüpler Dünya Kupası”nın ilk maçını kaçırdı. Real Madrid bu maçta Al-Hilal ile 1-1 berabere kaldı. PERFORMANSI Geçtiğimiz sezon Real Madrid ile 56 maça çıkan Fransız yıldız, 43 gol 5 asistlik performans sergiledi.
Source: Cumhuriyet Spor
Kelepçe skandalından sonra şimdi de bu: Tayfun Kahraman”ın MR”ı için 3 ay sonrasına tarih verdiler!
Gezi Parkı davasında hakkında verilen 18 yıl hapis cezası Yargıtay 3. Ceza Dairesi”nce onanan ve 3 yılı aşkın süredir Silivri’deki Marmara Kapalı Cezaevi’nde bulunan şehir plancısı Tayfun Kahraman , hastaneye kaldırıldı. Kahraman”ın geçen yıl MS hastalığıyla ilgili doktor kontrolüne götürülürken 6.5 saat kelepçeli halde bekletildiği ortaya çıkmıştı. ŞİMDİ DE 3 AY SONRASINA MR TARİHİ VERDİLER 18 Haziran günü hastaneye kaldırılan Tayfun Kahraman”ın eşi Meriç Demir Kahraman , MR tarihinin 3 ay sonrasına, Eylül ayına verildiğini açıkladı. Kahraman, Tayfun Kahraman”ın sağlık durumuna dikkat çekerek, Çeken bilir, MS çok ciddi bir hastalık. 11 yıllık evliliğimiz boyunca, çok defa ani ataklar nedeniyle apar topar hastaneye gitmek zorunda kaldık. Gece yarıları MR çektirmek zorunda kaldık. Tayfun’un öngörülemeyen MS atakları nedeniyle yürüyemediği, konuşamadığı, elini kullanıp yazı yazamadığı zamanlara şahit olduk. Şimdiyse cezaevi koşullarında 3 ay sonraki MR sevkini beklememiz gerekiyor ifadelerini kullandı. Kahraman”ın X hesabından yaptığı paylaşım şöyle: Öncelikle, Tayfun’un 2005 yılından beri MS tedavi ve takibini yürüten tüm doktorları, hemşireleri, hastane çalışanları başta, sesimize ses olan, Tayfun için endişelenen, arayan, soran, yazan herkese minnetle teşekkür ederim. Bildiğiniz gibi, Tayfun dün hastaneye sevk edilmişti. Bugün görüştüğümüzde kontrol nedeniyle hastaneye götürüldüğünü, dün gerçekleştirilen tahlil sonuçlarını hastaneden cezaevine iletildiğinde görebileceğimizi, ancak Eylül ayında Tayfun’un detaylı beyin ve omurilik MR’ının çektirebileceğini öğrendim. Çeken bilir, MS çok ciddi bir hastalık. 11 yıllık evliliğimiz boyunca, çok defa ani ataklar nedeniyle apar topar hastaneye gitmek zorunda kaldık. Gece yarıları MR çektirmek zorunda kaldık. Tayfun’un öngörülemeyen MS atakları nedeniyle yürüyemediği, konuşamadığı, elini kullanıp yazı yazamadığı zamanlara şahit olduk. Şimdiyse cezaevi koşullarında 3 ay sonraki MR sevkini beklememiz gerekiyor. Sadece sağlık koşullarının takip ve tedavisinin aksaması değil, cezaevi şartları da hastalığın seyrini ilerletiyor. Örneğin, MS hastalarının bolca güneş alması gerekirken, Tayfun cezaevi koşullarında olduğu için vücudunda D vitamini tüm dış takviyelere rağmen doktorlarının istediği seviyede değil. Tüm bu durumlar da resmi raporlarla belgelidir. Üstelik, eşim Tayfun Kahraman masumdur. Suçsuz halde 38 aydır cezaevinde tutulmaktadır. Ailemiz üç yılı aşkın süredir bu haksızlık ve zulüm ile yaşıyor. Doğru, gerekli, insani, vicdani ve adil olan; eşim Tayfun’un doktor kontrollerine özgürce ve ailesiyle gitmesidir. Masum bir insanın sağlığıyla böyle oynanır mı? Suçsuz olduğu bilindiği halde bir insan 38 ay hücrede, ailesinden ayrı tutulur mu? Talebimiz çok basit, çok meşru ve çok somut: Adalet ve sağlıklı yaşama hakkı!
Source: Haber Merkezi
Konuşma yetisini kaybettiği söyleniyordu: Bruce Willis aile fotoğrafında yer almadı
Afazi hastalığına yakalanmasının ardından oyunculuğu bırakmak zorunda kalan ve bir süre sonra frontotemporal demans teşhisi konulan ünlü aktör Bruce Willis, uzun süredir gözlerden uzak bir yaşam sürüyor. Hastalığın teşhis edilmesinin ardından Willis’in ailesi, sosyal medya üzerinden sık sık oyuncuyla ilgili paylaşımlarda bulunuyor. Özellikle eşi Emma Heming, Bruce Willis’in sağlık sürecine dair duygu yüklü mesajlar veriyor. DOĞUM GÜNÜ PARTİSİNDE AİLE BİR ARADA Son olarak 47. yaş gününü kutlayan Emma Heming, doğum gününe dair yaptığı sosyal medya paylaşımıyla dikkat çekti. Kutlamaya Bruce Willis’in eski eşi Demi Moore ile kızları Rumer Willis, Scout ve Tallulah da katıldı. Paylaşılan aile fotoğrafında, Rumer Willis’in 2 yaşındaki kızı Louetta ile Bruce Willis ve Emma Heming’in kızları Mabel ve Evelyn de yer aldı. Ancak dikkat çeken detay, Bruce Willis’in aile fotoğrafında yer almaması oldu. Heming, paylaşımında şu ifadeleri kullandı: “Geçtiğimiz birkaç hafta içinde Bruce, kızlarımız, annem, ailem ve sevgili arkadaşlarım tarafından sevgiyle sarmalandım.” ÇOCUKLARINDAN HASTALIĞINI GİZLEMEDİ Emma Heming, daha önce verdiği bir röportajda Bruce Willis’in hastalığını çocuklarından gizlemediklerini belirtmişti. “Onlar için hiçbir şeyi yumuşatmaya çalışmadım. Bruce’un yıllar içindeki değişimini gördüler. Onları bundan korumaya çalışmıyorum,” sözleriyle bu süreci nasıl yönettiklerini anlatmıştı. BABALAR GÜNÜ’NDE DUYGUSAL PAYLAŞIM Bruce Willis’in, Demi Moore ile evliliğinden dünyaya gelen en büyük kızı Rumer Willis, Babalar Günü’nde duygusal bir mesaj yayımladı. 36 yaşındaki oyuncu, çocukluk fotoğraflarını paylaşarak, “Bugün zor bir gün. Seninle konuşmak ve hayatımda olup bitenleri anlatmak göğsümde derin bir acı yaratıyor” ifadelerini kullandı. Rumer paylaşımında, “Keşke bana hâlâ hepsini anlatabiliyorken sana daha fazla soru sorabilseydim. Ama biliyorum ki üzülmemi istemezsin. Bu yüzden hâlâ seninle olduğum için ne kadar şanslı olduğumu kendime hatırlatacağım” dedi. BRUCE WILLIS’İN HASTALIĞI Aksiyon sinemasının efsane isimlerinden Bruce Willis’e, beynin bazı bölgelerinde işlev bozukluğuna yol açan ve konuşma, anlama, okuma-yazma gibi becerileri etkileyen afazi teşhisi konulmuştu. Bu nedenle oyunculuğu bırakan Willis’e daha sonra frontotemporal demans tanısı konuldu. İlerlemesiyle bilinen bu nörolojik hastalık, Willis’in kamuoyundan uzak bir yaşam sürmesine neden oldu. Bruce Willis, 1987-2000 yılları arasında Demi Moore ile evli kaldı ve bu evlilikten Rumer, Scout ve Tallulah adında üç kızı oldu. 2009 yılında Emma Heming ile evlenen Willis’in bu evlilikten ise Mabel ve Evelyn adında iki kızı bulunuyor.
Source: Haber Merkezi
Son dakika: İran”dan darbeyi yedi masumdan hıncını alıyor! Cuma günü alçak saldırı…
Son dakika haberi… Filistin resmi ajansı WAFA”ya göre, insani yardım almak ümidiyle Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Şüheda Kavşağı yakınında bekleyen Filistinliler, İsrail ordusunun saldırısına uğradı.Nusayrat Mülteci Kampı”ndaki Avde Hastanesi, söz konusu saldırıda şehit olan 23 kişinin cenazeleriyle onlarca yaralının hastaneye ulaştırıldığını belirtti.Netanyahu”dan son dakika Hamaney duyurusu! Orduya bölgede kaos çıkaracak talimatKüresel piyasalarda tedirginlik sürüyorİsrail-İran Savaşı: İki ülke daha İran”a karşı birleşti! İran, Beerşeba”yı bombaladıİran”da rejim çökerse ne olur? Hangi senaryolar masada?Filistin Kızılayından alınan bilgiye göre ise Gazze Şeridi”nin orta kesimindeki Deyr el-Belah kentinde bir evin İsrail uçakları tarafından hedef alınması sonucu 11 kişi hayatını kaybetti.Cenazeler Aksa Şehitleri Hastanesi”ne götürüldü.Son dakika: İran duyurdu! Dışişleri Bakanı Arakçi”ye suikast girişimiSon dakika: ABD bombayı patlattı! Beyaz Saray, Trump”ın savaş kararı için tarih verdiİSRAİL”DE 25 KİŞİ ÖLDÜİran ordusunun İsrail’e balistik füzelerle yaptığı misillemede 25 kişinin öldüğü, 500″den fazla kişinin yaralandığı aktarıldı.
Source: Bahadır Alemdar
Kene can aldıkça vatandaş aktara koşuyor! Öne çıkan 4 yağ var
Türkiye genelinde havaların ısınmasıyla artan kene vakaları vatandaşları tedirgin ediyor. Özellikle İç Anadolu Bölgesi”nde kene sebepli ölümlerin artması sebebiyle vatandaşlar çözüm arayışına girdi. Sosyal medyada aromatik yağlarla yapılan karışımın vücuda sürülmesiyle kenelerin uzaklaştırıldığıyla ilgili yapılan paylaşımlar üzerine vatandaşlar aktarlara akın etti. Çorum”da aktar işletmeciliği yapan Gıda Mühendisi Adil Nezih Kayışoğlu, vatandaşların en çok kendilerine lavanta, limon, okaliptüs ve nane yağlarını sorduğunu dile getirdi. “NANE, LAVANTA, LİMON VE OKALİPTUS YAĞLARINI TAVSİYE EDİYORUZ” Aromatik yağların keskin kokusunun keneleri uzaklaştırdığını dile getiren Kayışoğlu, “Bizim yıllardır bit ve kene gibi haşerelere karşı önerdiğimiz bazı doğal karışımlar var. Özellikle nane yağı, lavanta yağı, limon yağı ve okaliptus yağı gibi yağlardan oluşan bu karışımları müşterilerimize tavsiye ediyoruz.” dedi. “KARIŞIMLAR SAF OLARAK UYGULANMAMALI” Yağların suyla seyreltilmesi gerektiğini belirten ve direkt cilde uygulanmaması yönünde uyarıda bulunan Kayışoğlu, “Müşteriler genellikle bu yağları suyla seyreltip evde sprey şişelerine doldurarak kullanıyor. Bu karışımlar saf olarak uygulanmamalı çünkü yoğun formda ciltte alerjik reaksiyonlara yol açabilir. Seyreltilmiş haliyle tüm vücuda sıkılabiliyor. Özellikle kenelerin daha çok koltuk altı gibi yumuşak dokulu ve kıllı bölgelere yapışma eğiliminde olduğunu biliyoruz. Bu nedenle, bu bölgelerin daha yoğun şekilde korunmasını öneriyoruz. Son 10-15 gündür kene vakalarının artmasıyla birlikte bu karışımlar da tekrar gündeme geldi.” diye konuştu. “KESKİN KOKULU ÜRÜNLER HAŞERELERİN UZAK DURMASINI SAĞLIYOR” Kayışoğlu, “Alternatif olarak sirke de kullanılabilir. Evlerinde sirke bulunan kişiler, sirkeyi suyla seyrelterek kokusu çok ağır olmayacak şekilde vücutlarına sıkabilir ya da sürebilirler. Çünkü keskin kokulu ürünler, bit, pire ve kene gibi haşerelerin uzak durmasını sağlıyor. Lavanta, limon, okaliptus ve nane yağları bu anlamda etkili. Dileyenler bu yağları evde kendileri karıştırarak da kullanabilir.” ifadelerini kullandı. “DUYLA KARIŞTIRARAK SPREY ŞEKLİNDE KULLANMAMIZ GEREKİYOR” Sosyal medyada gördüğü karışımları aktara gelerek tedarik etmek isteyen Enes Varlı ise, “İnternette ve sosyal medyada kene ile ilgili bazı videolara rastladım. Bu videolarda bazı yağlardan bahsediliyordu. Ben de merak ettim ve aktara gelerek bu yağlar hakkında bilgi aldım, nasıl kullanmam gerektiğini sordum. Bu yağları karıştırarak suyla birlikte sprey şeklinde kullanmamız gerekiyor. Şu sıralar kene vakaları ülkemizde oldukça gündemde ve yaygın. Biz de bağ, bahçe işleriyle uğraştığımız için haliyle biraz tedirgin oluyoruz. Sosyal medyada bu konuda çok fazla video dönüyor. Yağları aktarlardan temin edebilirsiniz, sağ olsunlar ilgilendiler. Şu anda rahatlıkla kullanabilirim” diye konuştu. TÜRKİYE”DE KENE KAYNAKLI ÖLÜMLER Türkiye”de bu yıl kene kaynaklı Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı nedeniyle ölüm sayısı dikkat çekici seviyelere ulaştı. Özellikle Sivas”ta çok sayıda vatandaş keneden hayatını kaybetti. Kayseri ve Çorum illerinde de kene ısırması sonucu ölüm olayları yaşandı. Bu veriler; özellikle İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Karadeniz iç kesimlerinde kene ısırığına bağlı enfeksiyon ve ölüm oranlarının yükseldiğini gösteriyor. Uzmanlar vatandaşların yeşillik, kırsal alanlara gittiğinde açık renk, uzun kollu kıyafet giymesi, paçalarını çoraplarının içine sokması ve eve döndüğünde kulak arkası, kasık, diz ve dirsek içi gibi bölgeleri kontrol etmesi konusunda uyarıyor. Ayrıca uzmanlar kene yapışınca vatandaşların kendi imkanlarıyla keneyi vücutlarından çıkarmaması ve doktora başvurması yönünde uyarılarda bulunuyor.
Source: Haberler
Keneler çevresini sarıp üzerine çıktı! Vatandaş tarladan nasıl kaçacağını şaşırdı
Sivas”ta havaların ısınmasıyla birlikte kene popülasyonunda artış yaşanmaya devam ediyor. Özellikle kırsal kesimlerde yaşayan vatandaşlar, kene tehdidiyle karşı karşıya kalıyor. ÇOK SAYIDA KENE ÇEVRESİNİ SARDI Sivas”ın Koyulhisar ilçesine bağlı İkizkaya köyünde yaşanan olayda ise kene tehlikesi bir kez daha gözler önüne serildi. Ailesiyle birlikte tarlaya ot toplamaya giden Barış Değer, topladığı otlar arasında hareket eden bir kene fark etti. İlk etapta bacağında yukarı doğru ilerleyen bir keneyi gören Değer, etrafına dikkatlice bakınca çok sayıda kenenin çevresini sardığını fark etti. “KÖPEKLER NASIL KOKUMUZU ALIP GELİYORSA…” Yaşadığı paniği cep telefonu kamerasıyla kayda alan Değer, görüntüleri sosyal medya hesabından da paylaştı. Değer, kenenin bu yıl çok fazla olduğunu söyleyerek, “Köpekler kokumuzu alıp nasıl geliyorsa, keneler de o şekil üzerimize geliyor” dedi. “PANTOLONUN ÜZERİNDEN BİLE KAFALARINI SOKMAYA ÇALIŞIYORLAR” Barış Değer, kenenin pantolonun üzerinden bile kafasını sokmaya çalıştığını belirterek, “Ailem ile tarlaya ot toplamaya gittik. Daha sonrasında üzerimize baktığımızda yaklaşık 5-6 tane kene gördük. Böyle olduğu için ot toplamayı bırakmak zorunda kaldık. Keneden dolayı tarlamızdaki otları toplayamadık. Geçen seneyi kıyasla bu sene kene popülasyonu çok daha fazla durumda. Tarlada biraz daha dursaydık bütün keneler üzerime keneler gelecekti. Köpekler kokumuzu alıp nasıl geliyorsa, kenelerde o şekil üzerimize geliyor. Üzerimize gelen kenelerin büyük bacaklı keneler olduğunu gördük. Keneler, pantolonumuzun üzerinden bile kafalarını sokmaya çalışıyorlar. Kene popülasyonunun bu sene neden bu kadar fazla olduğunu anlayamadık” diye konuştu.
Source: Gözde Nur Bayar
“Keneler, köpekler gibi koku alıp üzerimize geliyor” dedi, korkutan anları kaydetti
Sivas”ta tarlada çalışan Barış Değer isimli vatandaş, vücuduna tırmanan kene karşısında panik yaşadı. Cep telefonu kamerasıyla o anları kaydeden Değer, ” “Köpekler kokumuzu alıp nasıl geliyorsa, keneler de o şekil üzerimize geliyor.” dedi.
Kentte havaların ısınmasıyla birlikte kene popülasyonunda artış yaşanmaya devam ederken, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığından ölenlerin sayısı da her geçen gün artıyor.
KENE TEHLİKESİNE DİKKAT ÇEKTİ
Özellikle kırsal kesimlerde yaşayan vatandaşlar, kene tehdidiyle karşı karşıya kalıyor.
Sivas”ın Koyulhisar ilçesine bağlı İkizkaya köyünde yaşanan olayda ise kene tehlikesi bir kez daha gözler önüne serildi.
Ailesiyle birlikte tarlaya ot toplamaya giden Barış Değer, topladığı otlar arasında hareket eden bir kene fark etti.
İlk etapta bacağında yukarı doğru ilerleyen bir keneyi gören Değer, etrafına dikkatlice bakınca çok sayıda kenenin çevresini sardığını gördü.
Yaşadığı paniği cep telefonu kamerasıyla kayda alan Değer, görüntüleri sosyal medya hesabından da paylaştı.
Değer, kenenin bu yıl çok fazla olduğunu söyleyerek, “Köpekler kokumuzu alıp nasıl geliyorsa, keneler de o şekil üzerimize geliyor.” dedi.
“BÜTÜN KENELER ÜZERİME GELECEKTİ”
Değer, kenenin pantolonun üzerinden bile kafasını sokmaya çalıştığını belirterek, “Ailem ile tarlaya ot toplamaya gittik. Daha sonrasında üzerimize baktığımızda yaklaşık 5-6 tane kene gördük. Böyle olduğu için ot toplamayı bırakmak zorunda kaldık. Keneden dolayı tarlamızdaki otları toplayamadık. Geçen seneyi kıyasla bu sene kene popülasyonu çok daha fazla durumda. Tarlada biraz daha dursaydık bütün keneler üzerime keneler gelecekti. Köpekler kokumuzu alıp nasıl geliyorsa, kenelerde o şekil üzerimize geliyor.” şeklinde konuştu.
“KENELERİN BÜYÜK BACAKLI OLDUKLARINI GÖRDÜK”
Kenelerin fiziksel özelliğine dikkat çeken Değer, “Üzerimize gelen kenelerin büyük bacaklı keneler olduğunu gördük. Keneler, pantolonumuzun üzerinden bile kafalarını sokmaya çalışıyorlar. Kene popülasyonunun bu sene neden bu kadar fazla olduğunu anlayamadık.” diye konuştu.
Source:
Kaşık kaşık tüketilen pekmezi bakanlık ifşa etti! Bakın içinden ne çıktı
Tarım ve Orman Bakanlığı geçen yıl başlattığı taklit ve tağşiş yapılan gıdalar listesinde yeni ürünler paylaşılmaya devam ediyor. Bakanlık tarafından yapılan denetimler sonucunda taklit ve tağşiş yapılan ürünler ifşa ediliyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı 19 Haziran yayımladığı yeni bültende taklit ve tağşiş yapan ürünleri paylaştı. Yeni listede zeytinyağı, tereyağı, örgü peyniri, çiçek balı gibi ürünler yer alırken ifşalar arasında üzüm pekmezi de yer aldı.
Marketlerde satılan üzüm pekmezinin içerisinde şeker ilave edildiği tespit edildi. Ankara Yenimahalle”de üretimi yapılan “BALI PINAR-GÖKDAĞ KARAYAKA” firmasına ait “Elezya” markalı üzüm pekmezinin saf pekmez olmadığı içerisine ek şeker ilave edildiği ortaya çıktı.
Şeker ilavesi yapıldığı belirlenen üzüm pekmezinin seri numaraları ise 1501 ve 2808 olduğu bilgisi paylaşıldı.
Source: Derleyen: Merve Kapan
Sessizliğini bozdu, yaşadığı sağlık mücadelesini ilk kez paylaştı
Bir dönem ünlü popçu Serdar Ortaç ile yaşadığı ilişkiyle gündeme gelen şarkıcı Seçil Gür, bu kez sağlık sorunlarıyla sevenlerini üzdü. Yumurtalığında oluşan apse nedeniyle ameliyat masasına yatan Gür, operasyonun ardından yaşadığı süreci sosyal medya hesabından samimi ifadelerle paylaştı. “ZOR GÜNLERİ ATLATTIM” Gür, Instagram üzerinden yaptığı paylaşımda, sağlık sorunlarını ilk kez açıkça dile getirerek, “Yumurtalığım alındı. Zor günleri atlattım. 1 ayda 9 kilo vermişim” açıklamasında bulundu. Ameliyatın ardından toparlanma sürecine giren sanatçı, bu süreçte hem fiziksel hem de ruhsal olarak zorlu bir dönem geçirdiğini ifade etti. Seçil Gür”ün ameliyat sonrası karnında kalan iz de dikkatlerden kaçmadı. MİZAHI ELDEN BIRAKMADI Hastalığına ve geçirdiği operasyona rağmen pozitifliğini koruyan Gür, başka bir paylaşımında esprili bir şekilde “7 kilo yüzümden gitmiş olabilir mi?” diyerek takipçilerini gülümsetti. Paylaşımlarıyla hem hayranlarının desteğini alan hem de moralini yüksek tutmaya çalışan sanatçı, iyileşme sürecinde sağlığına kavuşmaya odaklandığını belirtti.
Source: Haberler
Gıda sahtecileri ifşalandı: Kıymada kalp, sucukta kanatlı tespit edildi
Tarım ve Orman Bakanlığı, gıda güvenliğini tehdit eden taklit ve tağşişli ürünlerle mücadele kapsamında denetimlerini sürdürüyor. Yapılan kontroller sonucunda halk sağlığını tehlikeye atan birçok ürün tespit edildi; bu ürünlerin yer aldığı ifşa listesi ise güncellenmeye devam ediyor.LİSTE GÜNCELLENDİ Gıda güvenliğiyle ilgili kamuoyunun yakından takip ettiği ifşa listesine her geçen gün yeni ürünler ekleniyor. Bakanlık, vatandaşların sağlıklı ve güvenilir gıdaya ulaşabilmesi amacıyla uygunsuz bulunan ürünleri ve sorumlu firmaları kamuoyuyla paylaşmayı sürdürüyor.LABORATUVARDA İNCELENİYOR Denetim ekipleri tarafından toplanan gıda numuneleri, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın laboratuvarlarında titizlikle analiz ediliyor. Ürünlerin içeriğinde bulunan maddeler incelenerek mevzuata aykırı durumlar tespit ediliyor.Özellikle et, zeytinyağı, bal, peynir ve kebap gibi ürünlerde yoğun biçimde taklit ve tağşişe rastlanıyor. Uzmanlar, tüketicileri fiyatı, tadı, kokusu veya görüntüsü şüphe uyandıran ürünlerden uzak durmaları konusunda uyarıyor. Şüpheli ürünlerle karşılaşılması durumunda ALO 174 Gıda Hattı’na ihbarda bulunulması çağrısında bulunuluyor.
Source: Emrullah Koçin
Önce Toprak sonra babası Celal… Gözyaşları sel oldu!
Giresun da olay, 16 Haziran da kent merkezi Çıtlakkale Mahallesi sahilinde meydana geldi. Serinlemek için denize giren baba Celal (40) ile oğlu Toprak Derme (10), bir süre sonra suda çırpınmaya başladı. TOPRAK DENİZDE KAYBOLDU DHA daki habere göre durumu fark eden çevredekiler yardıma koştu. Baba kıyıya çıkarılırken, oğlu Toprak kayboldu. BABA HASTANEYE KALDIRILDI İhbarla bölgeye AFAD, sahil güvenlik, polis, itfaiye ve sağlık ekipleri sevk edildi. Celal Derme, sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından Giresun Devlet Hastanesi ne kaldırıldı. BİR GÜN SONRA TOPRAK CANSIZ BULUNDU Denizde akıntıya kapılarak kaybolan Toprak ın cansız bedenine, arama çalışmalarının 2 nci gününde babasının denizden çıkarıldığı yerin 100 metre uzağında ulaşıldı. MALATYA DA TOPRAĞA VERİLDİ Sonar cihazlarla yeri tespit edilerek, dalgıç ekipleri tarafından sudan çıkarılan Toprak ın cenazesi, Malatya’da toprağa verildi. BABADAN ACI HABER GELDİ Celal Derme de gece saatlerinde tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Derme nin cenazesi de oğlunun yanına defnedilmek üzere memleketi Malatya’ya götürüldü.
Source: Habertürk
Türkiye”de bulunan zehirli yılan türleri neler? En çok bu bölgelerde görülüyor… Bir ısırık ölümcül olabiliyor!
TÜRKİYE”DE GÖRÜLEN ZEHİRLİ YILAN TÜRLERİTürkiye’de yaşayan yılan türlerinin yalnızca küçük bir bölümü zehirlidir. Ancak bu türler, özellikle kırsal kesimlerde yaşayanlar için bilinçli olunması gereken canlılardır. İşte Türkiye’de rastlanan başlıca zehirli yılan türleri…
KOCA ENGEREK (MACROVIPERA LEBETINA)Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde yaygındır. 1,5 metreye kadar uzayabilir. Gri, sarı ya da kahverengi tonlarında, kalın gövdeli bir yılandır. Hemotoksik (kan hücrelerini etkileyen) zehri nedeniyle ısırması ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Tarla ve taşlık alanlarda yaşar, genellikle insanlardan kaçar.
KÜÇÜK ENGEREK (VIPERA AMMODYTES)Trakya ve Karadeniz”in iç bölgelerinde görülür. Burnunun üstündeki belirgin çıkıntı ile tanınır. Renkleri yaşadığı bölgeye göre değişir. Zehri güçlüdür, sinir ve kas sistemini etkileyebilir. Ani temaslardan kaçınmak önemlidir.
BOYNUZLU ENGEREK (VIPERA XANTHINA)Karadeniz kıyı şeridinde yaşar. Adını göz üstündeki boynuz benzeri çıkıntıdan alır. Zehri hücre yapısına zarar verir, özellikle yaz aylarında aktiftir. Taşlık ve nemli alanlarda saklanır.
KAFKAS ENGEREĞİ (VIPERA KAZNAKOVI)Sadece Doğu Karadeniz’in yüksek ormanlarında bulunur. Türkiye’nin en nadir yılan türlerinden biridir ve nesli tehlike altındadır. Zehri oldukça etkilidir ancak doğada görülme sıklığı düşüktür. Karşılaşıldığında müdahale edilmeden uzaklaşılmalıdır.
TÜRKİYE”DEKİ DİĞER YILAN TÜRLERİTürkiye”de yaşayan yılanların çoğu zehirsizdir ve insanlara zarar vermez. Ancak dış görünüşleri nedeniyle zaman zaman zehirli türlerle karıştırılırlar:
Çukurbaşlı Yılan (Eirenis modestus): Küçük yapılı, gri tonlarda ve tamamen zararsız. Bahçelerde görülebilir.
Kör Yılan (Xerotyphlops vermicularis): Solucanı andıran, toprak altında yaşayan zararsız bir tür.
Siyah Yılan (Dolichophis jugularis): Uzun yapılı, farelerle beslenen ve tarım için faydalı bir tür.
Kutsal Yılan (Platyceps najadum): Hızlı hareket eder, kahverengi ince gövdelidir. Zehirsizdir.
Benekli Engerek (Vipera berus): Bazı bölgelerde görülen zehirli bir türdür, ancak nadiren insanlarla karşılaşır.
ZEHİRLİ YILANLAR İLE KARŞILAŞILDIĞINDA NE YAPILMALI?Bir yılanla karşılaşıldığında paniğe kapılmadan yavaşça uzaklaşmak en doğru yaklaşımdır. Yılanların çoğu, saldırgan değildir ve tehlike hissetmedikçe insanlara zarar vermez. Zehirli bir tür tarafından ısırılma durumunda ise en kısa sürede hastaneye başvurulmalıdır. Isırılan bölge hareket ettirilmemeli, sıkı bir şekilde bağlanmamalıdır. Tıbbi yardım gelene kadar kişi sakin tutulmalıdır.
YILANLARIN DOĞADAKİ ROLÜ VE KORUNMASIYılanlar, ekosistemin dengesi için oldukça önemlidir. Özellikle tarım alanlarında kemirgenlerle beslenerek zararlıların kontrol altına alınmasına yardımcı olurlar. Bu nedenle her yılan zararlı ya da yok edilmesi gereken bir canlı değildir. Zehirli olan türler bile, doğadaki rollerini yerine getirirken insanlarla temas etmedikleri sürece tehdit oluşturmazlar.
Source: Yağmur Sarı