‘Havalar nasıl olursa olsun…’
İnsanlık tarihinde sanıyorum ilktir; bilim dünyasını böylesine heyecanlandıran ve hayli çok insanı ilgilendiren bir hava durumu haberi geliyor… Üstelik büyük bir fırtınadan ya da amansız kuraklıklardan çok daha fazlası: Atmosfer değişimi. Evet, yıllar süren ölçümler sonucunda Dünya gezegeninin kayıtlı tarihinde ilk kez, kadim atmosferimizin lokal olarak değişmeye başladığı anlaşılıyor. NASA destekli bir dizi akademik araştırmanın sonucunda ortaya çıkan gerçek; atmosferin özellikle Kuzey Amerika kıtası üzerinde kalıcı bir değişikliğe geçtiği yönünde. Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’nın en fazla yüzölçümünü kapladığı Kuzey Amerika kıtasındaki atmosferik değişim (atmospheric shift), hava akımlarının kaymasıyla başlayan ve ilerleyişi öngörülemeyen bir fenomen. Uzmanlar, atmosferik değişimin fırtınalar veya mevsimsel olaylar gibi geçici olmadığını, ‘Amerika havası’ diyebileceğimiz sistemin her yönüyle kalıcı bir değişikliğe uğramaya başladığını belirtiyorlar. Son yıllarda kıtanın farklı bölgelerinde beklenmedik hava koşullarının meydana gelmeye başladığını haberlerden takip edebiliyoruz. Örneğin bu yılın başında, yaklaşık 10 yıldır kuraklıkla boğuşan Kaliforniya eyaleti beklenmedik düzeyde aşırı yağış alırken orta batı eyaletlerde sıcak rüzgârlarla esen kuraklık tam da ekinlerin yağış alacağı döneme denk gelmiş.Gerçek ve kalıcıAtmosferik değişimi tetikleyen sonsuz sayıda faktör sayılabilir. Akademik araştırmalar çoğunun şehirler ve sanayileşmeyle doğrudan bağlantılı olduğunu gösteriyor. Ancak atmosferin yapısındaki değişim sadece karbon gazları ve sera etkisi gibi sebeplerden kaynaklanmıyor. Weather Fox blog’unda Ayman Rani’nin kaleme aldığı bir metafor, atmosferik değişimi tahayyül etmeyi kolaylaştırıyor: Hava akımlarını gökyüzündeki otoyollar şeklinde hayal edin. Yeryüzünden kaynaklanan sıcaklık ve yoğunluk değişimleri sebebiyle bu geçirgen rotaların yönleri ve açıları, asla önden tahmin edilemeyecek biçimde yeni bir düzen almaya başlıyor. Yani elimizde iki değil, üçboyutlu hatlardan oluşan bir harita var ve labirentin içinde bildiğimiz bütün yollar yer değiştiriyor. Atmosferik değişimin gerçek ve kalıcı olduğunu vurgulayan haberlere göre Amerika kıtasında bundan böyle yeni bir havanın hâkim olacağı görülebiliyor…Jack London’ın romanlarında tasvir ettiği serin ormanlar, Henry David Thoreau’nun güneşli baharlarda günlerce yürüdüğü patikalar, Yeni Dünya’nın hayalleri dolduran muhteşem atmosferini yansıtırdı… Gelecek nesiller içinse o hikâyeler, Eski Dünya’nın iklimini anlatan birer tarih kaydına dönüşecek.Kelebek etkisiABD’nin yenilikçi başkanı Donald Trump, ülkedeki iklim değişikliğini inkâr ededursun, çiftçilerden sanayicilere, yerel halktan turistlere kadar her kesimden insanın atmosfer değişiminden yana huzursuz hissettiği ve önlem hazırlığında olduğu haberler arasında. Yale Üniversitesi’nin bir araştırmasına göre her iki ABD’liden biri, ülkesinin ‘şu anda’ küresel ısınmadan zarar gördüğünü düşünüyor. Hava koşullarının tahmin edilemez hale gelmesi ulaşım aksaklıklarından tarım hasadının bozulmasına, bireysel sağlık sorunlarından yerleşim yerlerinin yıkılmasına kadar çeşitli sonuçlara yol açıyor. Kelebek etkisi teorisini hatırlarsınız; bir kelebeğin kanat çırpışı, etki tepkiye bağlı olaylarla dünyanın başka bir yerinde fırtınalar kopmasına neden olur. Koca bir kıtanın atmosferinin değişmesi elbette dünyanın geri kalanındaki iklimlerin etkilenmesini zorunlu hale getirir. Bu değişimin ABD göklerinde resmen gerçekleşmeye başladığını haber olarak yazmak da okumak da bir nasip işidir diye düşünüyorum.Dünyanın böyle bir zamanına denk gelmek… Bir an için tüm beşeri meseleler zihnimdeki anlamını yitiriyor. Ne tesadüftür ki insanlık tarihimiz medeniyetlerin kaderini değiştiren, toplumları yerinden oynatan hava olaylarının hikâyeleriyle dolu. Tufanlar, seller, yürüyen dağlar, okyanuslara gömülen karalar… Yoksa dünya göründüğünden daha fantastik bir yer olabilir mi?Not: Başlık, Hülya Uğur’un 90’lardaki hava durumu sunumundan alıntıdır.Atmosferik hareketlilik nasıl oluyor?Atmosferik cepheler, sıcaklık alanının hızla değiştiği üçboyutlu bölgeler olarak tanımlanır. Bu bölgelerde rüzgâr yönü belirgin şekilde değişir. Cephe hattı boyunca nem oranında da önemli değişimler görülebilir. Ayrıca rüzgâr yönüyle birlikte rüzgârın şiddeti de artabilir. Sıcaklık farkı genellikle yeryüzüne yakın seviyelerde en fazladır ve cephe yukarıya doğru eğim kazandıkça bu fark zayıflar. Bu durumda, daha sıcak ve daha az yoğun hava, daha soğuk ve yoğun havanın üzerindedir.Bunu NASA bile öngöremedi!Küresel ısınmayla birlikte gündeme gelen deniz seviyelerindeki artışın büyük oranda buzulların erimesinden kaynaklandığı biliniyor. Yakın zamandaysa NASA’nın bile gözünden kaçan büyük bir unsur daha keşfedildi: Isınan suyun genleşmesi. Okyanusların ısınması suyun kapladığı alanın büyümesine ve kıyılardan taşmasına sebep oluyor.Atmosfer değişiminin yol açtığı olağanüstü fırtınalar ve siklonlar, normalde yüzeyde duran sıcak suyu okyanusun derinliklerine iterek genişlemeye yol açıyor. Uydular ve gelişmiş aletlerle ölçüm yapan NASA, geçen yıl dünya ortalamasında 0.43cm’lik artış beklerken 0.59 cm’lik artış yaşanınca sürpriz durum fark edilmiş.
Source: Umut Fırat Eroğlu