“Hayır” demekte zorlanıyor musunuz? Sebebi çok daha derinlerde saklı…

“Hayır” demekte zorlanıyor musunuz? Sebebi çok daha derinlerde saklı…

Hayatının bir noktasında sen de hissettin mi bunu? Bir ortamdasın… İnsanlar gülüyor, sohbet ediyor, seni seviyor gibi görünüyor. Ama sen içten içe şu soruyu soruyorsun: “Gerçekten beni mi seviyorlar? Yoksa sadece gösterdiğim hâli mi?” İşte bu sorunun içinden yükselen şey, görülme arzusudur. Ama sadece fark edilmek değil bu… Olduğun hâl ile, hiçbir rol yapmadan, hiçbir şeyi gizlemeden, olduğun gibi kabul edilme özlemidir. Çocuklukta başlar bu ihtiyaç. İlk bakışlarla, ilk sözlerle, ilk sessizliklerle… Ve eğer görülmediysen… Eğer hislerin ciddiye alınmadıysa, susturulduysa, yok sayıldıysa… Bir şey olur: İçten içe kendini saklamaya başlarsın. Ve zamanla, kendin olmaktan vazgeçip insanların seni sevebileceği bir benlik oluşturursun. Buna psikolojide “sahte benlik” denir. Ve görünmeyen, ama hayatını yöneten bu yapay kimlik, ilişkilerinde, kararlarında, en çok da içindeki boşlukta kendini gösterir. SENİ GÖRMEYE ÖNCE SEN BAŞLAMALISIN Sahte benlik bir anda oluşmadı. O, yıllar boyunca seni korumak için kurduğun bir zırh… Ama artık o zırh seni korumuyor. Aksine seni içindeki hayattan, duygudan ve özgünlüğünden uzaklaştırıyor. Peki ne yapmalı? Kendini dinlemeye cesaret et. Gün içinde ne hissettin? Bir şeye gerçekten mi evet dedin, yoksa hayır demeye korktuğun için mi? Gerçek benliğe dönüş, duygularını bastırmadan hissetmekle başlar. Kızgınsan, utanmadan kız. Kırıldıysan, yumuşamadan söyle. Çünkü seni sen yapan şey duygularındır. Sahte benlik o duyguları yok sayar. Gerçek benlik ise onlara kulak verir. GÖRÜLMEDİĞİN YERDE KENDİNİ KAYBEDERSİN Donald Winnicott”a göre her insanın içinde bir “gerçek benlik” vardır. Bu, doğal tepkilerle yaşayan, duygularını bastırmayan, kendiliğinden hareket eden bir yan. Ama gerçek benlik, her zaman dış dünyada kendini gösteremez. Bir çocuk, eğer duyguları karşılık bulmuyorsa… Ağladığında “abartma”, kızdığında “ayıp”, korktuğunda “saçmalama” deniyorsa… O çocuk, bir seçim yapmak zorunda kalır: Ya kendisi gibi olur ve sevilmemeyi göze alır… Ya da kendini bastırır ve görünmek uğruna sahte bir benlik geliştirir. Bu sahte benlik başta bir korunma şeklidir. Çocuk, sevgiyi kaybetmemek için “olması gereken” gibi davranır: Sessizleşir. Uyum sağlar. Rol yapar. Ama bu korunma şekli, zamanla kimliğe dönüşür. Ve yetişkin olduğunda kişi şunu fark etmez: “Ben kimim?” sorusunu değil, “Beni kimler beğenir?” sorusunu yaşıyordur. Bu noktada bir tehlike başlar: Kendi hislerini bastıran kişi, artık kendi iç sesini duyamaz olur. Ne istediğini, neyi sevdiğini, neye öfkelendiğini bilemez. Ve hayatının kararlarını başkalarının beklentilerine göre şekillendirir. Çünkü bir şey hâlâ içten içe haykırıyordur: Görülmek istemek. Ama ne pahasına? SAHTE BENLİKTE YAŞANDIĞINA DAİR SESSİZ İŞARETLER Gerçek benliğinden uzaklaşmış bir insan bunu çoğu zaman hemen fark etmez. Çünkü sahte benlik, seni korur gibi yapar. Topluma uyum sağlamanı, ilişkileri yürütmeni, “normale” yakın görünmeni sağlar. Ama içten içe çürütür. Eğer bu satırları okuyorsan ve içinden bir şey “belki de ben…” diyorsa, aşağıdaki sorulara dürüstçe cevap verebilirsin. 1. KARARSIZLIKTA BOĞULUYOR MUSUN? Basit bir seçimde bile “ya yanlış yaparsam” korkusuyla kıvranıyor musun? Çünkü sahte benlik, onay kaygısı yüzünden seni felç eder. Sen ne istiyorsun değil, başkaları ne der diye düşünmeye başlarsın. 2. HERKESE UYUM SAĞLAMAYA ÇALIŞIYOR MUSUN? Kalabalık bir ortamda herkesle iyi geçinmeye çalışıyor, ama çıktıktan sonra içten içe tükenmiş hissediyor musun? Çünkü gerçek benlik zorla herkese uymaz. Sadece sahte benlik “reddedilmemek” için sınırlarının ihmal edilmesine izin verir. 3. DUYGULARINI BASTIRIYOR MUSUN? Üzüldüğünde “güçlü olmalıyım” deyip yutuyor musun? Öfkelendiğinde “aman huzurum kaçmasın” diye içine mi atıyorsun? 4. SÜREKLİ TAKDİR VE ONAY PEŞİNDE MİSİN? “Birileri beni beğensin, birileri “aferin” desin” duygusu seni yoruyor mu? Sahte benlik, iç değeri kaybettiği için dışarıdan onay arar. Ama hiçbir alkış içindeki boşluğu doldurmaz. 5. KENDİNİ “DIŞARIDAN GÖRÜYOR” GİBİ MİSİN? Hayatına dışarıdan bakar gibisin. Sanki başrolde değilsin; oynuyorsun. Gerçek benlik yaşar, sahte benlik rol yapar. Eğer bu soruların birkaçına bile “evet” dediysen… İçinde hâlâ bir yerlerde seni çağıran gerçek bir ses var demektir. Ve o ses ne susar, ne de vazgeçer. Sadece görülmeyi bekler. ROL YAPMADIĞIN İLİŞKİLERİ SEÇ Sana kendin olma alanı tanımayan, seni şekillendirmeye çalışan insanlara sürekli “evet” dedikçe kendine “hayır” dersin. Gerçek benlik ancak güvenli alanlarda ortaya çıkar. Bu yüzden sadece seni sevenleri değil, seni duyanları seç. HAYIR DEMEYİ ÖĞREN Her şeye “tamam” demek, sevilmenin şartı değildir. Gerçek benliğe yaklaşmak, sınır çizebilmekle başlar. Hayır dediğinde sevgiyi kaybedeceğini sanıyorsan… Zaten o sevgi gerçek değildir. Dışarıdan gelen takdir geçicidir. Gerçek benliğin kalıcı bir desteğe ihtiyacı vardır: Senin kendi gözünde değerli olman. Bunu başkalarından değil, içinden beklemelisin. KÜÇÜK ADIMLARLA BAŞLA Gerçek benliğe dönüş büyük devrimlerle değil, küçük adımlarla olur. Bir sabah, bir mesajı yazıp silmemekle… Bir gün, istemediğin bir teklife “istemiyorum” diyebilmekle… Bir gece, kendini kimseye kanıtlamadan uyuyabilmekle… Çünkü gerçek benliğin en çok ihtiyacı olan şey budur: Olduğu gibi kabul edilmek. Ve bu kabulü önce sen göstermezsen, kimse gösteremez. Unutma yol arkadaşım, kendine sırtını dönen biri için, dünya da hep arkasını döner.

Source: Hakan Mengüç