‘Her şey çok güzel olacak’ sloganının mimarı Berkay Gezgin 19 Mayıs’ta seslendi: Umutsuzluğu aşacağız

‘Her şey çok güzel olacak’ sloganının mimarı Berkay Gezgin 19 Mayıs’ta seslendi: Umutsuzluğu aşacağız

CHP PM Üyesi Berkay Gezgin Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. – Siyasete ilginiz nasıl başladı? Türkiye”nin gündeminde zaten siyasetten uzak durmak pek mümkün değil. Çocukluğumdan beri haber takip edilen bir evde büyüdüm. Babam ve annemle siyasi mevzuları hep konuşurduk. Bu çok etkili oldu. Hatta ters düştüğümüz noktalar olurdu, onların üzerinde tartışırdık. – Nasıl karar alırsınız evde, oylama yapar mısınız örneğin? 4 kişilik bir aileyiz. Evi ilgilendiren durumlarda oylama yaparız. Annemin oyu 3 sayılır. Böyle olması bize uyar, çünkü üç erkekle birlikte hayat gerçekten çok zor. – Sizin kuşağınızdaki diğer gençler siyasetle ne kadar ilgili? Orta okul ve lise dönemlerimde de Türkiye’de sürekli kritik olaylar oluyordu. Referandum, seçim sürekli gündemdeydi. Yani bizim kuşağın bilinenin aksine siyasetten uzat kalması pek mümkün olmuyordu. Arkadaşlarım da benim gibi genelde siyasete, ülke gündemine meraklı insanlar. – “Her şey çok güzel olacak” ile adınız duyuldu. Nedir hikayesi? O sırada 15 yaşındaydım. Bakırköy mitingi vardı. Annem böyle mevzularda bana kızar, “kızar” dediğim de annelik içgüdüsüyle “Gitme oğlum, bir şey olur” der. – Daha önce bir mitinge katılmış mıydınız? Hayır, ilk mitingim Ekrem İmamoğlu’nun mitingi oldu. Ortada bir haksızlık vardı. Çünkü seçimin iptali ve mazbatanın verilmemesi söz konusuydu. Kazanana hakkının verilmesini istiyorduk. O zamanlar dişlerimde tel vardı. Doktorum da miting de Bakırköy’deydi. Okulda arkadaşlarla konuşup mitinge gitme kararı aldık. Önce doktor randevuma gittiğim için ben çıkana kadar alan dolup taşmıştı. Otobüsün üstünü görebileceğim bir yer arıyordum ama imkansızdı. Ben de “Böyle olmayacak, otobüsün çıkacağı zamanı bekleyeyim, otobüse koşar desteğimi gösteririm, sarılırım” diye düşündüm. Sonra otobüs alandan çıktı, ben de peşinden koşmaya başladım. – Ne kadar koştunuz? Bakırköy meydandan İncirli”ye kadar, İncirli Caddesi”deki 3 kilometrelik yolu koştum. Bir ilçe bitirdim koşarak. Daha sonra mitingin otobüsten çekilen videosunu izledim, Ekrem Başkan bir süre sonra “Bu çocuk çok koştu biraz yavaş” demiş. – Yalnız mıydınız? Bir arkadaşım daha vardı önce ama o çok yoruldu ve bana yetişemedi. Otobüsü yakalayıp fotoğraf çektirmek istiyordum. Yavaşlayınca, aceleyle bir kez çekildim. Ama iyi çıkmadı, ben de koşmaya devam ettim. Bir ara yine yavaşladı, o sırada ben de “Her şey çok güzel olacak” deyiverdim. O kadar koşmanın adrenaliniyle, o heyecanla direkt ağzımdan çıkıverdi. Yapılan haksızlığın bir dışa vurumu olarak tamamen spontane bir biçimde, içimdeki duygu dilimden döküldü. – Sonrasında Ekrem Bey ile iletişiminiz nasıl başladı? Bu olay oldu, ben okulda dersteydim. Hoca son beş dakika serbest bıraktı. O an Bakırköy mitinginden bir bir video paylaşıldığını gördüm. Videoda ben vardım, yaklaşık üç milyon izlenmişti. Ertesi gün Saraçhane”de bir miting daha vardı. Oraya gittim. Tam alana ulaştım ki Ekrem Başkan benden bahsediyordu. Ben de insanlardan “Geçebilir miyim” diye izin alarak öne doğru gitmeye çalışıyordum, o kargaşada ilerledim. Tabii bu çabamı gören insanlar beni tanıdı ve “Burada” diye başkana beni gösterdiler. Ekrem Başkan da “O çocuğu alın otobüsün tepesine” dedi. Otobüse çıktım, Ekrem Başkan elimi kaldırdı otobüsün üstünde. İlk iletişimimiz bu oldu. Yani inanılmaz tesadüfler silsilesi… – “Her şey çok güzel olacak” neden bu kadar etkili oldu sizce? Bu olayın hem insanların vicdanına dokunması hem bu kadar doğal olması etkili oldu sanırım. Ekrem Başkanla aramızda bir bağ oluştu ve bu bağ insanlara çok güzel bir biçimde yansıdı. – İBB iştiraklerinden 1 milyon TL aldığınız yönünde iddialar ortaya atıldı, suç duyurusunda bulunacaktınız, nedir son durum? İnsanların evladı yaşındakilere iftira atmasını aklım almıyor. Birincisi; söyleyen kişinin elinde kanıt yok. İkincisi; MASAK raporu olduğunu söylüyor. Benim banka dökümlerim ortada. Yok böyle bir para girişi çıkışı. Suç duyurusunda bulundum. Sonra biraz geri adım attı. “Ben sadece 42 bin 500 liralık kısmını aldığını söyledim, kalanı elden almış” dedi. Hala iftira atmaya devam ediyor. Bunun için de ikinci kez suç duyurusunda bulunduk. – 42 bin 500 TL nedir? Ekrem Başkan şahsi hesabından bana burs veriyor. Ama tek seferde 42 bin TL verilmiş gibi, bu da çarpıtılıyor. Şöyle ki; 2022 yılında ayda 500 TL. 2023’te ayda bin TL, 2024’te ayda bin 500 TL ve 2025’in ilk üç ayı 2 bin TL burs. Bunların toplamı 42 bin 500 lira ediyor. – Ailenizin yanında okumuyorsunuz değil mi? Eskişehir’de okuyorum. – Nerede kalıyorsunuz? Bir artı bir öğrenci evinde üç kişi kalıyoruz. Ev arkadaşım 1 milyonu duyunca beni aradı, “Madem o kadar para alıyorsun, neden kanepede yatıyorsun” diye dalga geçti. Çok güldük. Özetle 2022’den beri hesabıma toplam 42 bin 500 TL gelen para var. Açıklamasında kocaman harflerle “Ekrem İmamoğlu burs ödemesi” yazıyor. Ben Erasmus”la yurt dışına gitmeden önce orada aileme yük olmamak için 3 ay yazın Bodrum’da resepsiyonist olarak çalıştım. Gizli saklı hiçbir şey yok. – Gözaltına alınmanız nasıl oldu? Miting dağılıyordu, bir arkadaşımla birlikteydik ve eve dönecektim o sırada bir polis seslendi, “Efendim abi” deyip yanına gittim “Alın bunları” dedi. Aldılar. – Tutuklanma gerekçeniz neydi? Tutuklama gerekçesinde “delillerin kuvvetli olması” yazıyor ama bir tane delil yok, bir tane görüntüm yok, nasıl neye göre tutukladılar, belli değil. “Kaçma şüphesinin bulunması” da yazıyor. Ben zaten Anadolu Üniversitesi”de okuyorum, yerim yurdum belli. “İlla kaçar” deniyorsa yurt dışı yasağı ile tutuksuz yargılanabilirdim. 6 ayla 3 yıl arası istendi, üst sınırdan ceza alsak bile bir gün yatarımız olmayacak. Biz niye 20 gün kaldık içeride. Ben 20 günde çıktım ama hala içeride olan gençler var. Bayram geçti, Anneler Günü geçti, gençler ailelerinden bu önemli günlerde uzak kaldı. Sınavları, eğitim hayatları var bu insanların. Neden tutuluyorlar içeride? – Ne öğretti cezaevi tecrübesi size? Gördüğüm hukuksuzluğu bizzat yaşadım. Ben cezaevindeyken birçok manipülasyon yapıldı. “cumhurbaşkanına hakaret” de vardı bunların arasında ki hakaret olduğu iddia edilen tarihte polis nezaretindeydim. O suçları da üzerimize yıkarak algı oluşturmak istediler. Oysa ki yargılanmam “dağılın emrine uymama ve yürüyüş kanununa muhalefet” idi. – Bu süreçte sizi en çok etkileyen ne oldu? Bazıları içeri girenlere “Kesin bir şey yapmışlardır, yoksa niye tutuklansınlar” diye bakıyor. Bunu anlatmak çok zor… Benim kuzenim, Ali Emre Fırıncıoğulları 2020’de, İdlib”de bu ülke için Rusya”nın gözlemci kulemizi vurması sonucu şehit oldu. Şimdi bu yalan haberleri yapan insanlar gelip bana diyor ki “Sen polise taş attın”. Ben böyle bir şey yapabilir miyim, bunun imkanı olabilir mi… Bu ülke için ailemden birini şehit vermiş bir insanım. Emniyet güçlerine taş atamam ben. Gerçekte olmayan, vicdana sığmayan şeyler bunlar. Bu canımı çok sıktı. Şu an dışarıdayım ama bir kesime göre ben hala cumhurbaşkanının annesine küfrü organize etmiş, polise mukavemet etmiş insanım. Ayıp bunlar. Siyaset kirli olmamalı. – Siz de artık siyasetin tam içindesiniz, CHP PM”ye girdiğinizi nasıl öğrendiniz? Cezaevindeyken televizyondan kurultayı takip ediyorduk. Genel Başkanımız Özgür Özel”in açıklamasıyla öğrendim. – PM”ye girmenizin ardından olumsuz tepki aldınız mı? Gençlerden olumsuz tepki görmedim. Biraz daha büyüklerden “tepeden inme” söylemleri oldu. Benden daha çok deneyimleri olabilir ama benim de mücadelesini verdiğim, bedelini ödediğim, hatta ödemeye devam ettiğim noktalar var. Benim de ulaşabileceğim bir kitle var. “Tepeden inme” gibi görmelerinin nedeni beni sadece bir slogana indirmeleri. Gerçekten görüp baksalar 15 yaşından beri partinin içerisinde olduğumu anlarlar. Bu yaşımda 20 gün bile olsa tutuklanıp hapis yattığımı görürler ve bunun ardındaki süreçte sosyal medyada ne kadar etkili olduğumu, CHP’nin gençlerle bağ kurmasındaki rolümü fark ederler. Benim verdiğim emeğin küçümsenmesini asla kabul etmem. – “Bu sorumluluğu kaldırabilecek miyim” şüphesi yaşadınız mı? Ben vatanını, milletini çok seven bir gencim ve bana ne görev verilirse elimden gelenin en iyisini yaparım. O nedenle sorumluluğunu kaldırırım, hiç şüphem yok. Ama öğrenmem gereken çok şey var. Daha 21 yaşındayım, kendimi daha donanımlı hale getirme, geliştirme safhasında olan bir insanım. Benim PM’de olmam, üst düzeyde bir insan olduğum anlamına gelmez. Ama ben direkt gençlerin içindeyim, yaşadığımız sorunlar aynı. – Gençler nasıl ulaşıyor size? Sosyal medya çok önemli. Sosyal medyada beni etiketleyip yardım isteyen gençler oluyor. Direkt yardım edebilecek konumda değilim ama gerekli olan ne ise partimizin önemli noktalarındaki insanlara, avukatlarımıza durumu anlatacak durumdayım. Onlar da hemen ilgileniyorlar. Popüler olmanın böyle bir avantajı oldu. Örneğin bir kafede oturuyorum, beni görüyorlar, “Gelsene oturalım konuşalım” diyorlar. Oturup konuşuyoruz. Çok güzel dönüşler alıyorum. Ben de çok mutlu oluyorum. – Nedir gençlerin en büyük sıkıntıları? Kazandığı okul ailesinin yanında değilse gitme şansı olmuyor. Nerede yatacak, ne yiyecek, okul masrafı nasıl karşılanacak, nasıl sosyalleşecek hepsi sorun. O nedenle icraat çok önemli. Öğrencilere verilen burslar, yurt olanakları… İstanbul”daki talepleri görüyoruz. Birçok öğrenci İBB’nin yurtlarında kalmak istiyor. Keşke o taleplerin hepsi değerlendirilebilse, Türkiye geneline yayılsa her öğrenci parayı, masrafı düşünmek zorunda kalmadan okulunu okusa. Bazı şeyleri gerçekten küçümsüyorlar. Ama bu ülkede yoksulluk azımsanamayacak derecede. – Neden gençler yurt dışına gitmek istiyor? Ben Erasmus”ta İtalya”da bulundum. Orada Avrupa’daki gençlerin en büyük derdinin, dünyanın herhangi bir yerini kastederek, “Burayı mı dolaşsam, yazın burada mı tatil yapsam” olduğunu gördüm. Ama biz, geçtim başka ülke gezmeyi, kahve içmeye zor çıkarız. Ailesinin durumu iyi olan genç de zaten vize alamaz. Ben İtalya’dayken okulu olan öğrencileri bile almadılar. İlk olarak, biz dünyayı görmek, bilmek istiyoruz. Gerçek anlamda düşünce özgürlüğü istiyoruz. Hakaret içeriği olmadan yapılan bir paylaşımdan sonra “İçeri alınır mıyım” tedirginliği yaşamamak istiyoruz. Ayrışma, kutuplaşma istemiyoruz. Şu son süreçte bunun etkileri suratımıza çok sert çarptı. Biz gençler olarak en güzel ülke bizim ülkemiz olsun diyoruz. Üst yönetimlerde bulunan herkesin kendisine bence bunu şiar olarak alması lazım. – “Suratımıza sert çarptı” dediniz, yaşananlardan sonra gençler artık daha çok mu tedirgin sizce? Bundan kısa süre önce “Z kuşağı apolitik, bunlardan bir şeyler olmaz” diyen çok kişi vardı. Ama gençler yeri geldiğinde tepkisini ne kadar sert koyabildiğini gösterdi. İstanbul Üniversitesi”ndeki barikatların yıkılmasıyla başlayan süreç, korkunun aşıldığının kanıtıdır. O enerji ülkenin dört bir yanına yayıldı. Şöyle bir durum var; biz zaten mitinge katılıp Yürüyüşümüzü yapıp dağılacağız. Örneğin Eskişehir’deki yürüyüşte, polis de bizimle yürüdü, sonra sakince dağıldık, bu kadar. Arada hiçbir sıkıntı çıkmadı. 23 Nisan”da Ankara”da Birinci Meclis’ten Anıtkabir”e yürüyeceğiz, “Yürüyemezsiniz” dediler. Türk genci yürür, Türk genci atasına gider, engelleyemezsiniz. Barikatlar aşıldı mı aşıldı. Yürüdük, engelleyemezler. – 19 Mayıs’ta gençlere çağrınız ne olur? 19 Mayıs, yalnızca bir tarih değil; bir milletin kaderini değiştiren, umudu yeniden yeşerten bir direnişin simgesidir. Bugün o meşaleyi biz gençler taşıyoruz. Baskılarla, korkuyla, adaletsizlikle susturulmak istenen bizler; tam da bu yüzden daha gür, daha cesur, daha umutlu olmalıyız. Çünkü bu ülkenin geleceği biziz. 19 Mayıs’ta çağrım nettir: Atatürk’ün gençliğe emanet ettiği bu ülkeyi; akılla, vicdanla ve cesaretle yeniden kuracağız. Yalnızca barikatları değil, umutsuzluğu da aşacağız. Yolumuza set çekenlere inat, daha kararlı adımlarla yürüyeceğiz. Çünkü biz, “geldikleri gibi giderler” diyen bir liderin çocuklarıyız. Vazgeçmeyeceğiz. Eğilmeyeceğiz. Bu ülkeyi hep birlikte aydınlığa çıkaracağız. – Gelecekteki siyasi hedefiniz nedir? Benim siyasi bir hedefin hiç olmadı. Ben CHP’nin resmi lise örgütlenmesi olan Halkçı Liseliler’de de görev yaptım. Merkezi Yönetim Kurulu”da grup sözcüsüydüm, üniversiteye geçince görevimi devrettim. Gençlik Kolları’nda resmi görevim olmadı ama çalışmalar yürüttüm. – Peki neler yapmayı planlıyorsunuz bundan sonrası için? Öncelikle okulumu iyi bir derece ile bitirmek istiyorum. Bu arada bana ne görev verilirse onu layığıyla en iyi şekilde yerine getireceğim. Ben üstüme düşeni yapmaya her şekilde hazırım. Mümkün olduğu kadar donanımlı bir birey olmak için elinden geleni yapan, çok çalışkan biriyim. Enerjim yüksek. Parti Meclisi’nde bulunmam sokaktan uzak olacağım anlamına gelmiyor. Tam tersine ben herkesle iç içe ve iletişimde olmayı seven biriyim. İnsanlar beni kafede, otobüste, metrobüste görecek. – Siyasete girmeniz gençliğinizi dilediğiniz gibi yaşamanıza bir sınır getirmeyecek mi? Ben otokontrolü zayıf bir insan olmadım. Ne yapmam gerektiğini bilir ve yerine göre hareket ederim. O nedenle bu tarz durumlar benim için sıkıntı olmaz. Bazı yorumlarda “Gençliğini yaşaması gerekirken kendini siyasetin içinde buldu, yazık” diyen görüyorum ama ben zaten bundan dolayı mutlu ve memnunum. PORTRE 2003’te İstanbul’da doğdu. FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi’nden mezun oldu. 2001’de Eskişehir’de Anadolu Üniversikesi’nde İşletme Bölümü’nde lisans eğitimine başladı. 2024-2025 eğitim yılında bir yarı yıl süreyle Erasmus programı ile İtalya’da eğitim gördü. 2019’da İstanbul Büyükşehir Başkanlığı seçim sürecinde “Her yel çok güzel olacak” sloganı ile kampanyanın temellerini oluşturdu. 21. Olağanüstü CHP Kurultayı’nda Parti Meclisi’ne seçildi. FOTOĞRAFLAR: VEDAT ARIK

Source: İklim Öngel