İki kardeş ülke
21 Mayıs Çarşamba günü Ankara’da önemli bir kongre düzenlendi. Azerbaycan Milletvekili Tenzile Rüstemhanlı’nın başkanlığındaki Azerbaycan Türk Evi’nin öncülüğünde; Azerbaycan ve Türkiye Dışişleri Bakanlıkları ile iki ülkenin milletvekillerinin ortak desteği ve katılımlarıyla Batı Azerbaycan konulu bir toplantı gerçekleştirildi. Batı Azerbaycan, Karabağ Hanlığı; buna tâbi hanlıklar ve Türk sakinlerinin doğuya sığındıkları topraklar demektir. Kurtuluştan sonra buralara dönüş söz konusudur. Azerbaycan’ın Ermenistan’a yönelik, Türkiye’nin de desteklediği açıklaması şudur: Sürgün insanların anavatanlarına dönüşleri, onların temel haklarıdır. Zira söz konusu olan topraklar işgal edilmişti ve son müdahaleden sonra kurtarılmış topraklardır. Kısacası; Zengezar bugün içi çözülmeyen ama çözülmesi gerekli sorunlu arazidir. ÇEVRE VE TARİHİ MİRAS AĞIR TAHRİP EDİLDİİkinci olarak, buralarda nüfusun yerleştirilmesi ve rehabilitasyonu kadar önemli olan bir diğer konu da hem çevre hem de tarihî mirasın ağır tahrip edilmiş olmasıdır; bu konudaki hukuki tebliğlerin tamamı yerindeydi. Söz konusu topraklarda, 1828 Türkmençay Antlaşması’na kadar, hatta I. Cihan Harbi’ne kadar olan durum tarihçiler tarafından ele alındı. Şu bir gerçektir ki Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Ermenistan Cumhurbaşkanı Nikol Paşinyan’la uzlaşma konusunda yapıcı bir tutum sergilemektedir; Türkiye de bu politikaya paralel bir çizgide ilerlemektedir. Aslında Güney Kafkasya’da içtimaî hayatın güvenliği ve iktisadî hayatın gelişmesi açısından üç cumhuriyetin işbirliği, çevre ülkelerin selameti ve kalkınması açısından da önemli bir garantidir. Çünkü bu konuda yetenekli toplumlar, bu üç cumhuriyet halkıdır.‘TÜRKLÜK BİZİM MÜŞTEREK YURDUMUZDUR’Bu toplantıda Türkiye hükümetinin görüşlerini en kesin ve veciz şekilde Sayın Efkan Âlâ ifade etti. Bir gün süren bu kongrede bence hepimizi duygulandıran en önemli açıklama, Azerbaycan parlamentomuzdaki Tenzile Rüstemhanlı’nın veciz tebliğiydi: “Şah İsmail Safevî de bizimdir; 8 yıllık saltanatında 80 yıllık büyük işler başaran Yavuz Sultan Selim de bizimdir. 19. yüzyıla kadar büyük şairlerimiz, filozoflarımız, müşterek tarihimiz böyle devam eder.” Gerçekten de, Nazım Hikmet’in kendini en çok vatanda hissettiği yer Azerbaycan’dır. Tenzile Hanım, “Türklük bizim müşterek yurdumuzdur” dedi.Bu gibi toplantıların yalnızca üst düzeyde değil; başta akademiler, düşünce kuruluşları ve aydınların kurumları arasında sık sık seminerler ve görüşmeler şeklinde devam etmesi gerekir.AHMET MINGUZZI DAVASIMATTIA Ahmet Minguzzi’nin anne ve babası, pazar akşamı Zorlu’da son derece asil bir anma toplantısı düzenledi. İstanbul Valisi Sayın Davut Gül’ün toplantıya katılması, takdire şayan ve devletli bir davranıştı.Bir çocuğun böylesine aşağılık bir kinle, adeta bir pazaryeri ortasında bıçaklanması, ardından maktulün tekmelenmesi, mezarının tahrip edilmesi, ailesinin hasım tarafından tehdit edilmesi ve tüm bunların üzerine mahkemede sergilenen düşmanca tavır ve bakışlar… Manzara hem ürkütücü hem de son derece düşündürücüdür.DERİN BİR HÜZÜNKimsenin bu işin peşini bırakmasından yana değiliz. Bazı cürümlerin unutulması ya da ihmali söz konusu olamaz.O gece vakur, ölçülü ama derin bir hüzün taşıyordu. Anne ve babanın, sevgili dostlarımızın, büyükannenin ve yakınların durumu herkesi derinden sarstı.Türkiye’de mezar tahribi, mağdur ve maktulün tehdit edilmesi; bunlar alışılmış, tolere edilebilir davranışlar değil, ciddi birer sapkınlık ve edepsizliktir.Toplumumuzun vicdanı, kamusal huzuru ve gelecek nesillerin güvenliği açısından bu meş’um vakanın sıradan bir “suç vakası” gibi ele alınmaması gerekir. Araştırılmalı, takip edilmeli ve adalet mutlaka yerini bulmalıdır. Adalete güvenmek istiyoruz.Ahmet MinguzziCAN KIRAÇHAYATIMDA ne yazık ki geç tanıştığım, ancak büyük bir muhabbetle bağlandığım portrelerden biridir Can Kıraç. Rastlaşmalarımız dışında sürekli bir temas kuramadık. Onun son dönemdeki hastalığı ve benim yaklaşık 7-8 yıldır hastane ortamında geçirdiğim zaman, uzun uzun bir araya gelmemizi maalesef engelledi. Tıpkı hayatıma geç dahil olan ve her zaman eksikliğini hissettiğim Coşkun Kırca ve Kamuran İnan gibi dolu dolu insanlar arasındadır Can Kıraç.DÖNEMİN SEÇKİN TEMSİLCİSİBütün ömrüm boyunca yanlarında daha çok bulunmayı arzuladığım kişilerdendir. 1927 doğumlu Can Bey, Atatürk döneminde yurtdışında okuyan ve içeride kritik görevlerde değerlendirilen uzmanlardan biridir. O dönem sadece ziraatçı, mühendis, kimyager değil; iktisatçı, filozof ve arkeologlar da devlet tarafından eğitime gönderilir, dönüşlerinde ülkeye katkı sağlardı. Can Kıraç, bu kuşağın seçkin bir temsilcisidir. Babası Ali Numan Kıraç da aynı jenerasyondandır. Galatasaraylıların iftihar ettiği iki kardeşten büyüğüdür.Kendi yaşamım ve gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki, bu ailenin en dikkat çekici figürü bizatihi Can Kıraç’tır. Kaleme aldığı biyografisinden de açıkça anlaşılıyor. Bu konuda yalnızca kitabını tavsiye etmekle yetineceğim. Zira 97 yıllık bir ömrün her safhasını dolu dolu yaşamış bir insandan söz ediyoruz.Koç Grubu içinde, tıpkı Suna Kıraç, Semahat Arsel ve Rahmi Koç ile oğulları gibi, o da unutulmaz isimler arasında yerini almıştır. Türkiye’de girişimciliğin bronz yüzlerinden biridir. Eşi İnci Atar Kıraç ile kurduğu mutlu aile düzeni ortadadır. İyi bir işletmecinin düzgün bir özel hayatı olmalı; Can Bey bunu da başarmıştır.ÇOK İYİ BİR TARIM UZMANIDIRSanata ve gezilere olan ilgisi, Galatasaray’ın her branşına verdiği destek zaten malum. Çarşamba günü düzenlenen tören, doğum yıldönümüne denk geldi. Aynı zamanda bir anma vesilesi oldu. Hayatı, Türk sanayisinin gelişimi kadar, bu seviyeye gelmiş bir yöneticinin hikâyesini de renkli biçimde yansıtan bir filmle birlikte anıldı.Biyografisini okumak ve bu filmi izlemek, sadece bireysel merak değil, Türkiye’nin yakın tarihinde temayüz etmiş büyük adamları ve onları doğuran çevreleri tanımak açısından da önemlidir. Zira son yüzyılın tarihi bize özgüdür ve onu anlamak için bu tarihi şekillendiren grupları, zümreleri ve özellikle lider konumundaki şahsiyetleri iyi bilmemiz gerekir. Bu nedenle toplantıda dağıtılan, babası Ali Numan Bey’in biyografisinin de önemli bir kaynak olduğunu belirtmeliyim. Can Kıraç, bu memleketin tarihine geçecek bir yönetici ve tarım uzmanıdır.
Source: İlber Ortaylı