İktidarın kılıcı ve kalkanı!
Geçen hafta TBMM’de kabul edilen yeni bir yasayla Diyanet İşleri Başkanlığı’na yeni yetkiler verildi, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği düzenlemeler torba yasayla geri döndü! Buna göre, Diyanet’e bağlı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü, öğrenci yurtları, eğitim kurumları, gençlik merkezleri, cezaevleri, sağlık kuruluşları, sosyal hizmet kurumları gibi alanlarda manevi danışmanlık ve din hizmeti sunmakla görevlendirildi. Kurumun özellikle gençler, kadınlar ve kırılgan gruplar (göçmenler, bağımlılar, afetzedeler) üzerinde dini rehberlik hizmetleri sunması da karara bağlandı. Ayrıca Diyanet’e “sakıncalı” bulduğu Kuran meallerini toplatma, imha etme ve internetten yayımlananlara ise erişim engeli getirme yetkisi de verildi. Bu demek oluyor ki sürekli laikliğe aykırı fetva ve uygulamalarıyla tartışma konusu olan, birtakım tarikatların egemenliğindeki Diyanet, kamusal hayat üzerinde daha çok etkili olacak; AKP döneminde yarattığı baskıyı artıracak, sansürleme uygulamalarıyla düşünceyi ifade etme özgürlüğüne engel oluşturacak. AKP’nin Cumhuriyeti bir Osmanlı monarşisine, laik devleti de tarikat ve cemaat devletine dönüştürdüğü 23 yıl boyunca, siyasal İslam ideolojisinin yaygınlaşmasında en büyük destekçisi, kurulduğu dönemdeki yapısından tamamen farklılaşan Diyanet oldu. Bu vahim gidişata birçok olayla tanık olduk, okuyucularımız gazetemizin sayfalarında yaşanan akıl almaz gelişmeleri yıllardır okudu. Ancak Türkiye’de toplumsal hafızanın ne kadar zayıf olduğu da bilinen bir gerçek. İşte bu nedenle önemli bir arşivlik kitaptan söz etmek istiyorum. “ERBAŞ”IN DİYANETİ” Mustafa Mert Bildircin ve Sefa Uyar adlı iki genç gazeteci, son 23 yılda yaşanan gericileşmede Diyanet’in etkisi unutulmasın diye “İktidarın Kılıcı ve Kalkanı: Erbaş’ın Diyaneti” adlı bir kitap yazdı. Kırmızı Kedi Yayınevi etiketiyle yayımlanan çalışmanın ardındaki amaç bunu şu satırlarla açıkça ortaya koymuş: “Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra, laik sistemin ilk adımlarının atıldığı 3 Mart 1924’te kurulan ve kuruluş amacı net olarak belirlenen Diyanet İşleri Başkanlığı, yıllar içinde bu amacından uzaklaştı ya da uzaklaştırıldı. Hilafetin kaldırılmasından sonra kurulmasıyla siyasetin dışına çıkarılan, dini işler açısından memuriyet görevi verilen başkanlık, AKP iktidarında atanmışların belki de en makbulü olarak görülen Ali Erbaş döneminde görev tanımını aşarak adeta ilga edilen şeyhülislamlık makamına dönüştürülmek istendi. Dolayısıyla bu kurumun başkanı olarak kendisini yeni nesil şeyhülislam olarak gören Ali Erbaş’a da askerlik yemin töreninden adli yıl açılışına kadar birçok törende dua etmek düştü. Diyanet de iktidara yönelen eleştirileri karşısında çekilen kılıç oldu.” SİYASAL İSLAMIN APARATI Kitapta Diyanet’le ilgili tartışmalar belgelerle desteklenirken, dev bütçesiyle yaptığı harcamalar, toplumu istediği şekilde yönlendirmek için kullandığı fetvalar, cemaatler ve tarikatlar ile olan bağlantıları ve siyasi iktidarla ilişkileri ayrıntılı bir şekilde anlatılırken, dini bir kurumun siyasal İslamcı ideoloji ile buluştuğunda nasıl siyasi aparat haline gelebileceği de ortaya konulmuş. 2019’da açığa çıkan ama Diyanet’in “kurumsal değil” diyerek inkâr etmeye çalıştığı ve dönemin Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanvekili Prof. Cenksu Üçer’in “Hazırlandı” dediği “Gizli Tarikat Raporu” na kitapta özel bir bölüm ayrılmış. Oradaki özeti okuduğunuzda Türkiye’nin bugün neden 100 yıl geriye gittiğini görebiliyorsunuz… Ama laikliğe saplanan hançerlerin anlatıldığı kitabın son sözünü hiç unutmamak gerek: “Hangi iktidar din sömürüsüne dayanmış, mutlaka yıkılmıştır.” Uğur Mumcu.
Source: Zülal Kalkandelen