İLHAM VE UMUT VEREN BİR BULUŞMA
Doğrusunu söylemem gerekirse fotoğraflarını daha önce görsem de mimarisinden konseptine böylesi etkileyici bir kütüphaneyle karşılaşacağımı hayal edemezdim.Jaklin Güner’in konuşmasına başlarken altını çizdiği gibi Dünya Kadınlar Günü artık hiçbirimiz için sadece bir kutlama değil.Kadının toplumdaki yerinin nasıl güçlendirileceğinin istatistikler eşliğinde konuşulduğu, tartışıldığı, çözüm önerilerinin yapıldığı bir buluşma. Zaten Güner de Vakko’da kadın istihdamı, oranları, cinsiyet ve fırsat eşitliği hakkında detaylı bilgiler verdi. Ama önce bu muhteşem kütüphaneden söz etmek istiyorum.BABAM BEYOĞLU’NU ÖZLEDİVitali Hakko 2007 yılında aramızdan ayrıldığında bu kütüphane fikri ortaya çıkmış. Önce Vakko Yönetim Kurulu Başkanı Cem Hakko’nun önderliğinde moda, mimariye, fotoğraftan resme, heykelden sinemaya sanatın farklı dallarını içeren bir koleksiyonun kapsamı geliştirilmiş. 2012’de Nakkaştepe’deki merkezlerinin içinde açılışı yapılmış. 10’uncu yılında da ‘Babam Beyoğlu’nu özledi diyen Cem Hakko’nun isteğiyle 29 Ekim 2012’de Atatürk Kültür Merkezi’ne taşınmış.Ve ortaya 15 binin üzerinde kitaplı moda ve tekstil tasarımı, mimari, iç mimari, fotoğraf, resim, grafik, heykel, seramik, mücevher tasarımı, sinema bölümlerinde okuyan üniversite öğrencileri, akademisyenler, sanatçılar ve sanatseverler başta olmak üzere haftada ortalama beş bin kişinin ziyaret ettiği, ülkemizin sanat alanında en kapsamlı ve en güncel kütüphanesi çıkmış.Kitaplar sürekli gelen araştırmacılar düşünülerek ödünç verilmiyormuş. Ama zaten bu estetik harikası mekânın havasını koklayıp, kitaplar arasında oturmanın, sıkılınca katlar arasında dolaşmanın keyfi bambaşka. Kütüphane kompleksinin asma ve alt katında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 12 bin kitaplık koleksiyonu da yer alıyor…CİNSİYET VE FIRSAT EŞİTLİĞİKadınların iş hayatına katılımı, eğitim ve siyasette giderek artıyor olsa da eşitlik konusunda yolumuz uzun. Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Cinsiyet Eşitsizliği 2024 Raporu’na göre eşitliğe ulaşmak için 134 yıl gerekiyor. Bu da beş kuşak demek. Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 35.8 iken, erkeklerin oranı ise yüzde 71.2.Vakko’nun ilk kadın CEO’su Jaklin Güner, kadınların kreatif endüstrilerdeki rolünün giderek arttığını ve yenilikçi bakış açılarıyla sektöre önemli katkılar sunduklarını, azimleri, müzakere ve liderlik yetenekleri sayesinde aradaki farkın kapanması için bu kadar yıl beklenmeyeceğini düşünüyor.Vakko zaten kendi içinde bu eşitliği gerçekleştirmiş durumda. Çalışan kadın oranı yüzde 52, yönetici oranı yüzde 51, kreatif tarafta ise yüzde 70 imiş. Dileğim bu oranların tüm kurumlar ve şirketlere örnek olması, en azından sayısal eşitliğin sağlanması…YASEMİN VE TALAT’IN HİKÂYESİBazen birbirinden ilginç konular mail’le ya da sosyal medya hesapları üzerinden sizi buluyor. Gazeteciler araştırıp bulmayı sever aslında ama üreticilerin, sanatçıların, zanaatkarların kendilerini içtenlikle anlattıkları yöntemi de ben önemsiyorum.Şubatın son haftası gibi ‘Kuksacı’ hesabından ‘Merhaba, Yasemin ben’ diyen ve kısaca yaptıklarını anlatan bir mesaj aldım.İletişim bilgilerimi yazıp biraz daha detaylı bilgi istedim. Ve sonuçta ortaya insanın içini ısıtan ‘iyi ki varlar’ dedirten bir öykü çıktı. “Biz Talat ve Yasemin, Kuksacı’nın kurucusuyuz. Hikâyemiz, aslında çok basit bir karardı. İkimiz de farklı bölümlerden mezun olup ‘öngörülen’ çalışma hayatında kendine yer bulamayan insanlardık.Ben çalışma ekonomisi bitirdim. Sonrasında sosyolojide master sürecim oldu. Talat ise seracılık, veteriner teknikerliği ve sosyoloji gibi bölümlerde okudu. İlk topraksız tarım yapanlardan biridir. Yanlış zamanlarda yanlış işler denince aklınıza biz gelelim! Yollarımız bir noktada kesişti ve köye yerleştik.Talat’ın babasının bir yeri vardı köyde. Orada yaşamaya ve en az tüketim ile döngümüze devam ediyorduk. Ben vegan feminist diye kendimi tanımladığım politik bir geçmişten geliyorum.Talat da vejetaryen. Önce eko-vegan bahçe kurduk. O dönem benim için çok kıymetli, kırsalda yaşamı, tarım yapmayı deneyimledim.Bizim sorumluluğumuzda olmasa da baktığımız köpekler ve kedilerin yavrularıyla kocaman bir aile olduk. Haliyle bizim mikro yaşam alanı genişledi. Her biri, hayatımıza farklı bir anlam kattı.Aylar ayları kovaladı. Çevreci bir arkadaşımız bize ‘ahşaptan bardak yapsanıza’ dedi. 10 yıl önce Türkiye’de Fince’de ahşap bardak anlamına gelen ‘kuksa’ kelimesini bilen bile yoktu. Tarımın yanı sıra kuksa yapma sürecimiz başladı. Bir atölyemiz var şu an, yeri geliyor bir bakım evi, yeri geliyor talaşlı bir yuva. Kapımız herkese her canlıya açık. Her birinin gözlerinde, aslında tekrar tekrar hayatı sorgulasak da mücadele etmeyi bırakamazdık.Biz kendimizi zanaatkar olarak tanımlıyoruz. Sadece kuksalar değil, ahşap tabaklar, motif tahtaları, kaşıklar, mataralar da yapıyor, sürekli kendimizi geliştirip var olmaya çalışıyoruz…”Yasemin Gümüş Balcı – Talat Balcı, Savaştepe/ BalıkesirÇok da iyi ediyorsunuz sevgili Yasemin ve Talat. Siz doğanın sesini dinleyen uyumu yakalamış hem zanaatkar hem de sanatçısınız, yolunuz hep açık ve yaptıklarınızın değerini anlayan bol olsun…
Source: Müge Akgün