İmamoğlu’nun işyeri de kuşatma altında

İmamoğlu’nun işyeri de kuşatma altında

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 3 saat süren ve 121 sayfayı bulan ifadesinin nasıl bu kadar kısa sürede yazıldığını merak ettim. Sorguyu bir polis memuru yapıyor, bir polis memuru da ifadeyi yazıyor, İmamoğlu’nun üç avukatı da sorguda hazır bulunuyor.

Kamuoyuna, sorgudan kısa süre sonra yansıyan tutanakları okuduğumda, İmamoğlu’nun cevaplarının bırakın 121 sayfayı, toplam 10 sayfayı bile bulmadığını gördüm. Savcılığın “Çınar”, “Meşe”, “Ladin” ve “Doğan” kod adını verdiği gizli tanıkların ifadeleri ise neredeyse 110 sayfaya yaklaşmış. İmamoğlu’nun bu sorulara cevabı da hep, “Bu soruyu muhatap almıyorum. Tüm isnatları şiddetle reddediyorum” olmuş.

“Gizli tanıkların” iddiaları başka olgularla, belgelerle, tanıklarla desteklenmedikçe faturası da ülkemize ağır oluyor. Hatırlayınız, Ayhan Bora Kaplan suç örgütü olayında, “Gizli tanık” denilen kişinin iddiası üzerine üç emniyet mensubu, “Darbe girişimi” nedeniyle açığa alınmıştı. Kendini kurtarmak isteyen gizli tanığın o iddialarına koca koca adamlar nasıl inanmıştı şaşarım. Şimdi, gizli tanık yurtdışında…

MÜDAHALE VE MÜCADELE MODELİ

Sorgunun başında, rutin soruların hemen ardından “Gizli Tanık Meşe”nin ifadesinden bölümler okunuyor. Ardından, “Meşe”nin, “Çınar”ın, “Ladin”in, “Doğan”ın iddiası soru olarak yöneltiliyor. Sorgunun “Gizli tanık” üzerine oturtulacağı anlaşılınca İmamoğlu, Emniyet’te niçin bulunduğunu ifadesinin başında şöyle yorumladı:

“Aslında burada bulunmamın yegane sebebi hakkımda başlatılan bir siyasi müdahale ve mücadele modelidir. Bu mücadele biçimi ne yazık ki bir yargı tacizi şeklinde tarafıma yıllardır sürdürülmektedir. Muhtelif çeşitleriyle hakkımda açılan davalar ve sürdürülen soruşturmalar daha gözaltına alınmadan bir gün önce kreşlerin kapatılmasıyla ilgili tarafıma tebliğ edilen soruşturma belgesi gösteriyor ki, halkın iradesine saygı duymayan iktidar mensuplarının tarafıma yürütmüş olduğu müdahalelerin bir biçimiyle de şu an itibariyle karşı karşıyayım.”

“SORUYU ANLAMLANDIRAMADIM”

Sorgu tutanağında sayfalar dolusu tablolar var. İmamoğlu ve bazı yakın çalışma arkadaşlarının telefon baz istasyonu kayıtları var. Polis, listeyi gösteriyor, “1000 metrelik alan dikkate alınarak 10 dakikalık zaman dilimi içerisinde ortak baz verilerinin olduğu tespit edilmiş, ortak baz verilerinin baz noktalarına göre şüpheli dağılımı ve bağlantı sayıları tablo olarak eklenmiş, tüm veriler rapor ekinde sunulmuştur. Ortak bazınızın bulunmasındaki sebep nedir? Açıklayınız.”

Bu konudaki sorulara İmamoğlu’nun cevabı, “Belediye Başkanı olduğum için hizmet sebebiyle gün içinde İstanbul’un birçok semtinde kamu görevini yapmam itibariyle sürekli hareket halindeyim. Bu sebeple farklı ilçelerde farklı saatlerde bulunabilirim. Soruyu anlamlandıramadım” oldu.

SAYFA 120: EKLEYECEĞİNİZ BİR ŞEY VAR MI?

Sorgunun sonuna gelindi. 120. sayfada, sorgucu polis, “İfadenize ekleyeceğiniz başka bir husus var mı?” diye soruyor. İmamoğlu’nun cevabı şöyle oldu:

“Gözaltına alındığım saatlerden, ifadeyi verdiğim şu ana kadar hissettiklerimden, ifade anında sorulan sorulardan sonra kendimi; milletimiz, şehrimiz ve ülkemiz adına çok daha kötü hissettiğimi ifade etmek isterim. Türkiye’nin ulusal ve uluslararası birçok çözüme muhtaç konusu varken yukarıda sorulan sorular göstermiştir ki kumpas, uydurma, yalan ve komplo teorilerinden oluşan mesnetsiz suç isnatları ile gözaltına alındığım an itibariyle Türkiye’nin ve bütün dünyanın gündemine düşmüş olmak, ülkemizin itibarının ciddi zarar görmesi, demokrasi ve adaletin zedelendiğinin yaşanması çok üzücüdür. Milletimize ve ülkemize ödetilen bu bedelin karşılığını bu kötü niyetli suçlamaları hazırlayanlar asla ödeyemeyecekler.”

BULSUNLAR, ONLARA PARASIZ VEREYİM

“Gizli tanık”ların itirafları ifadeleri ve bunlar doğru kabul edilip bazı yayın organlarında o iddialar yer alıyor. Baba Hasan İmamoğlu ile dün konuştum. Onlara “İtirafçı” değil, “iftiracı” diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Benim şirketimin kirli kişilerle alış verişi olmaz. İktidara yakın bir televizyon kanalından gelmişler. Ofisin orada arabada çekim yapıyorlar. Neymiş evrak kaçırıyormuşuz. Yav arkadaş, ne evrakı kaçıracağım? Peşinen söylüyorum 1967’den beri çocuğum gibi baktığım bir firma var bende. Hiç kimsenin attığı çamurun lekesi olamaz.

‘Yok inşaat yapıyorsun arsaya, inşaatı niye sen yapıyorsun’ bunlar soru değil. 1960 ihtilalinde, sanıklara ‘İrade sizin ceza almasını istiyor’ denilmişti. Bugün de aynısı, başka bir şey değil. MASAK raporunda, 70 civarında dairem, 50-60 tane iş yerim varmış. Varsa yarısının tapusunu para almadan onlara vereyim.”

Daha iyi anlamak için “Yani bu kadar daireniz, işyerleriniz olmadığı anlamında mı söylüyorsunuz?” diye sordum. “Yok tabii” dedi. Rapora göre bir firmaya 50 milyon lira verildiği belirtiliyor. İmamoğlu, “Ne amaçla bu 50 milyon lirayı vermişim? Benim öyle bir firmayla işim olmaz. Ama ben alış veriş yaptığım yerlere tabii ki para öderim” dedi.

ORASI BELEDİYE LOJMANI

Oğlu Ekrem İmamoğlu ile ilgili ortaya atılan iddialarla ilgili şunları anlatıyor:

“Ekrem Bey, başkan seçildiği zamanda mal beyanında bulundu. (Yasaya göre her 0 ve 5’le biten yıllarda kamu görevlileri mal bildiriminde bulunmak zorunda) mal bildirimli varlığını ta seçildiği zaman servet beyanında verdi zaten. Şimdi deniliyor ki “Ekrem Bey, milyon dolarlık villada oturuyor’. Halbuki orası belediyenin lojmanı. Bahsedilen iki villa var. Ben inşaatçıyım .İnşaat yapma hakkına sahibim. Ankara’da olur, İzmir’de olur. Sarıyer’de 2 tane villa yaptım, Trabzon’da da yaptım. Vallahi üzülüyorum niye biliyor musun? Bu tür yalan haberler gazetecilerin kalitesini düşürüyor, gazetecilerden nefret ettiriyorlar.”

FİRMA ÖNÜNE KAMERALAR KURULDU

İmamoğlu’nun yıllar önce kurduğu şirkete el konulduğu belirtilmişti. Şirketle ilgili Hasan İmamoğlu’nun anlattıklarını dinliyorum:

“Firmamızın karşısına, iktidara yakınlığı ile bilinen televizyon kanalından gelip binaya kim giriyor, kim çıkıyorsa hepsini çekiyor. Neymiş, ‘Belge kaçırabilirmişiz!’ İş merkezinde 30-35 tane iş yeri var. Herkes giriyor çıkıyor. Ben bağlı bir adamım, aynı zamanda babayım. O düzeyden de çıkmıyorum, çıkmam da mümkün değil. Ama üzülüyorum bunlara.”

Hasan Bey, “İnanın oğlumdan çok, meydanlarda soğuk demeden, üzerlerine gaz, su sıkılan insanlara, Türkiye’mize üzülüyorum” dedi.

Source: Saygı Öztürk