Sibel Eraslan yazdı: Ramazan”da sevgi medeniyeti üzerine düşünmek…
Bir gün herkesin dikkat kesildiği bir anda; “”canım kudret elinde olan Allah”a yemin ederim ki; hakiki manada iman etmedikçe cennete giremezsiniz” dedi Peygamber Efendimiz (sav). “”Birbirinizi sevmedikçe de hakiki manada iman etmiş olmazsınız”” diye devam etti. “”Yaptığınız taktirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi?” diye sordu ve kendisi cevapladı: “”Aranızda selamı yayınız”…Son Peygamberin (sav) birbirini sevmeyi, cennetin koşulu olarak ifade etmesi kadar devrimci bir ifade daha bulabileceğimizi zannetmiyorum günümüzde. Hele ki şu son zamanlarda artan mezhep çatışmalarına içlerimiz sızlayarak bakıyoruz. Nasıl bir vahşettir bu anlamak mümkün değil.Oysa sevgiyi, cennet bahçelerine bağlayan bir Peygamberdi (sav) kendisi, Allah”ın selat selamı üzerine olsun. Ve çevresindeki herkes onu kendi canından çok severdi. Sahabelerin söylediğine göre; Peygamberimiz (sav) konuşurken o kadar dikkatle ve odaklanarak adeta söylediklerini içercesine dinlerlermiş ki, “sanki başımızda bir kuş varmış da ürküp kaçmasın diye nefes bile almadan beklerdik onu” derlermiş… Ne büyük sevgidir bu, ne büyük hatır!Çünkü O (sav) çok kibardı, nazikti, tertemizdi, kendisine seslenen her kim olursa olsun durur, vücuduyla dönüp mukabele ederdi. Onun (sav) gözlerinde eksilmez bir hüzün olurdu, hatta tebessüm ederken bile… Çocukları bile kırmazdı, onların halini hatırını sorar, hiçbirini gözden kaçırmazdı. Çocuklar bile aşıktı Ona (sav)…O, bir sevgi peygamberiydi.Arkadaşlığın hatırını sayar, hiç kimseyi ilgisiz, alakasız bırakmazdı. Hatta tarihler; Yahudi bir komşusunun, O evden çıktığında rahatsız olması için yollarına dikenler attığını, bir gün yolda dikenleri görmeyince, komşusunun kapısın çalıp, “ne oldu nasılsın?” diye hal hatır ettiğini, komşusunu hasta yatakta yatar görünce, şifa temennisinde bulunduğunu, bunun üzerine bu rikkat ve şefkat karşısında komşusunun Müslüman oluverdiğini yazarlar…Onun (sav) ilk yoldaşları toplumun zayıf halkası dediğimiz kesimlerdi; yoksullar, köleler, kadınlar, dullar, çocuklar ve en çok da gençler… Ona ve anlattığı Hak Dine, öyle bir sevgiyle bağlandılar ki; ardından bu sevgi onları, birbirini sevmeye de götürdü. Toplum olarak 7.yy Mekke”sinde sertlik hakimdi, kast sistemi olmasa da insanlar köle ve hür, zengin ve yoksul, kadın ve erkek gibi çok keskin ve kat edilemez tabakalara ayrılmıştı. Çöl kanunlarının ilkesi gereği, en ufak sürtüşmede bellerindeki kılıçlara sarılan, şereflerine, sülalelerine asla söz ettirmeyen bir toplumdu Mekke ahalisi… Ama o silahşör ve sert insanlar toplumundan, birbiriyle her an dayanışma içinde olan, birbirine sevgiyle bağlı bir toplum inşa edebildi. Kuşkusuz bu; anlattığı hakikatin tesiriyleydi. Allah Teala”nın sözleri, insanların kalplerini dönüştürüyordu. Ve Peygamber Efendimizin güzel ahlakı… O savaşkan insanların kalplerini birbirine bağlamıştı… Ahaliden topluma, klandan devlete dönüşecekleri gücün sırrı buradaydı…Allah hepsinden razı olsun…Onları göremedik, nesillerine yetişemedik, onlara yetişenlere de yetişemedik ve onları hiç tanımadığımız halde ne çok sevip özlüyoruz değil mi? Dünyada Hz. Muhammed (sav), ailesi ve arkadaşları kadar sevilen ve özlenen başka kimse olmamıştır…Evet onlara yetişemedik ama okudukları Kur”anı Kerim, elimizde bir yoldaştır, bir güneştir, ufkumuzu aydınlatır. Kur”anı Kerim”in Müslümanlara, Mü”minlere bakışı da onların ancak ve ancak, birbirlerinin kardeşi oldukları gerçeğiyle parlar… Hucurat Suresi 10. Ayet şöyle der: “İman edenler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah için takva sahibi olun. Umulur ki, böylece merhamet olunursunuz”Ramazan ayı içinde bu sevgi ve sevmek hatırı hakkındaki sorumluluğumuzu, bir bilinç haline getirmemiz gerekir. Tazelememiz, güncellememiz gerekir.Bizde sevmek iki dünyalıdır. Dünyada dostumuz, arkadaşımız olanlarla, ahirette de izdüşümsel olarak dost ve arkadaş olacağımıza inanırız.Dolayısıyla hem dünyadaki hem de ahirete intikal etmiş büyüklerimizi, dostlarımızı modern hayatın tüm yoğun gündemleri arasında da olsa, ziyaret ederek onlarla selamlaşmayı sürdürmemiz icap etmez mi?İslam, selam dinidir, aslen selamın ta kendisidir…Efendim, yıllardır okumaya tenezzül ettiğiniz için teşekkür eder, selamlarım sizleri. Her selamın, cennet bahçelerine yakınlaştırdığını da ümit ederek, Allah”ın selamı, rahmet ve bereketi, üzerinize olsun diyorum…
Source: Sibel Eraslan
Emine Erdoğan, “Filistinlilerle Kardeşlik İftarı”na ilişkin video paylaştı
Emine Erdoğan, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Filistin, karanlık gecelerde bile özgürlüğüne yürüyen bir direnişin adıdır. Kardeşliğimizin sarsılmaz gücüne olan inancımızla, zulmün gölgesi ne kadar uzun olsa da Filistin”in gökyüzü bir gün mutlaka aydınlanacak.” mesajına yer verdi.
Source: Www.star.com.tr
Erdoğan: İstiklal Marşı”nın ruhunu yaşatmaya devam edeceğiz
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 12 Mart İstiklal Marşı”nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy”u Anma Günü”nde, “Bu düşüncelerle dün olduğu gibi bugün de Asım’ın nesli olarak İstiklal Marşı ile ortaya konulan değerlere her zaman sahip çıkacak, İstiklal Marşı’nın ruhunu ve Merhum Akif’in ideallerini yaşatmaya devam edeceğiz.” dedi.
Erdoğan, “Türk milletinin bağımsızlık iradesinin, azminin ve kararlılığının destanı olan İstiklal Marşı”nın kabul edilişinin 104’üncü yıl dönümünü kutluyorum. 12 Mart 1921 tarihi, sadece bir marşın kabulü değil; aynı zamanda bir ulusun yeniden doğuşunun ve hürriyet mücadelesinin sembolüdür.” ifadesini kullandı.
Erdoğan şunları kaydetti:
-Merhum Mehmet Akif Ersoy, Türk milletinin duygularını ve özlemlerini kaleme dökerek, bizlere eşsiz bir miras bırakmıştır. Sadece bir şair değil, aynı zamanda bağımsızlık aşkıyla yanıp tutuşan yurtsever olan merhum Akif, tarihin en karanlık günlerinde, kalemiyle milletimizin özgürlük mücadelesine destanlar yazmış; milletin cesaretini artırmış, moral kaynağı olmuştur.
-Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu metinlerinden ve medeniyet birikimimizin en güzel yazılı ifadelerinden olan İstiklal Marşı, Türk milletinin vatan sevgisi, bağımsızlık tutkusu ve milli bilinç gibi değerlerini en veciz şekilde özetlemektedir.
-Bu düşüncelerle dün olduğu gibi bugün de Asım’ın nesli olarak İstiklal Marşı ile ortaya konulan değerlere her zaman sahip çıkacak, İstiklal Marşı’nın ruhunu ve Merhum Akif’in ideallerini yaşatmaya devam edeceğiz.
-İstiklal Marşımızın kabulünün 104’üncü yıl dönümünde, Türk milletinin asaletinin, onurunun ve bağımsızlık mücadelesinin en güzel ifadelerini kaleme alan başta Merhum Mehmet Akif Ersoy olmak üzere, vatanımızın hürriyeti için canını feda eden tüm kahramanlarımızı rahmet ve minnetle yad ediyor, vatandaşlarımı en kalbi duygularımla selamlıyorum.
Source: Deniz Işık Balkan
Bahçeli”den İstiklal Marşı mesajı
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 12 Mart İstiklal Marşı”nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy”u Anma Günü dolayısıyla bir mesaj yayımladı.
Bahçeli, mesajında şu ifadelere yer verdi:
-İstiklal Marşımız bağımsızlığımızın manifestosu, milli varlığımızın manzum seslenişidir. Merhum vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un eşsiz duyuş ve hissedişiyle kaleme alınan istiklalimizin dizeleri aziz milletimizin şuur ve inancını simgeleştirmiştir.
-Büyük Millet Meclisi’nde ilk kez 1 Mart 1921 tarihinde Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey tarafından okunan ve 12 Mart 1921 Cumartesi günü de tezahüratlarla kabul edilen istiklalimizin mısraları, istiklalimizi müjdelemiş, Türk milletinin kudret ve kuvvetinin adeta simgesi olmuştur.
-İstiklal Marşımız, yazıldığı ölüm kalım devrinin olduğu kadar, Türk milletine ait ebedi unsurların da bir destanı, sönmeyecek ve eskimeyecek bir şiirsel ifadesi olarak milli vicdanlarda yer etmiştir.
-Merhum Akif, milletimizin ruhuna, benliğine ve gönlüne hitap ederek, üzeri küllenmiş iddiaları, geriye düşmüş hedefleri, bastırılmış milli arzuları alevlendirmiş ve kendisine has üslup marifetiyle harekete geçirmiştir.
-Türk milletinin iman dolu varlığının; müstevlilerin silahlarından daha üstün, daha güçlü ve daha muktedir olduğu merhum şairimiz tarafından dile getirilmiştir. Bu imanın zaferi, bu milli şahlanışın eşsiz duruşu en başta Çanakkale’de çeliğe ve tekniğe boyun eğmemiş, ardından da Milli Mücadele’de her türlü mütecaviz emellere rağmen diz çökmemiştir.
-İstiklal Marşımız milli istiklal ve istikbale duyulan derin sevgi ve bağlılığın sonucunda hayat bulmuş, esas anlamına kavuşmuştur.
-Merhum şairimizin her deyişi, her beyanı ve her mücadelesi Türk milletini yükseltme, Türk milletini hak ettiği yerlerde görme ülküsü üzerine bina edilmiştir.
Sömürgeci emellerin Türk milletinin iman dolu göğsüne çarparak sönmesi, Türklüğün duvarını aşamadan durdurulması en güzel ve veciz şekilde onun mısralarında özetlenmiştir.
-Emperyalistlerin namert komplosu, insanlığı boşa çıkaran bozguncu ve işgalci adımları ancak ve ancak, Akif gibi vatan ve milletine derinden bağlanan ahlak kahramanlarının fırın gibi sıcak yürekleriyle ezilmiş ve reddedilmiştir.
-Bugün de çevremizde dolaşan tek dişi kalmış canavarlar, o günden bugüne vicdan ve insanlık değerlerini barut ve silah yığınağının içinde kaybetmişler, çok şükür ne yaptılarsa amaçlarına ulaşamamışlar, neyi öngördülerse başaramamışlar, hiçbir zaman da sonuç alamamışlardır.
-Akif, zulme direnen, zalime teslim olmayan, kanlı ellere sırnaşmayı, dalkavukluğu aklından dahi geçirmeyen yüksek bir ahlak timsali olarak gönüllere taht kurmuştur.
-Akif’in yazdığı İstiklal Marşı, Türk milletinin müşterek iradesi ve beyanı olarak görmesini bildikten sonra herkese önemli sorumluluklar yüklemektedir.
-İstiklal Marşımızın kabul edilişinin 104’üncü yıldönümünde merhum vatan şairimizi şükran, minnet, hürmet ve rahmetle anıyorum.
-Dileğim ve niyazım odur ki, Cenab-ı Allah muazzez ve muhterem Türk milletine bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın, bir daha karanlık günler yaşatmasın, bir daha da bağımsızlığımızı risk ve tehlikelere maruz bırakmasın.
Source: Sonuç Sürmeli