“Inovasyon ve Patent: Türkiye’nin Gelişimi Üzerine”

Patent konusunda Türkiye ne durumda?

Bilgi ve teknoloji çağının en güçlü göstergesi artık ne yer altı kaynakları ne yüzölçümü ve nüfusun çokluğu. Günümüzde, ülkelerin gerçek gücü, inovasyon kapasitesi ile ölçülüyor. Bu kapasitenin en somut verisi, ülkelerin ürettiği ‘ faydalı model’ patent sayıları ile önem kazanmaktadır.

Üretilen her patentin, ekonomik değere dönüşmediğini, patentlerin değere dönüşmesinin ancak ekonomiye ve sanayiye entegrasyonu ile sağlandığını dünya örneklerinden de biliyoruz. Bu yüzden bugün, yalnızca sayılarla değil, o sayıların refaha ve kalkınmaya etkisiyle ilgilenmek zorundayız.

Bilgi ve teknoloji çağında ülkelerin kalkınma düzeylerini belirleyen en kritik unsurlardan biri inovasyon kapasitesi olduğunu görüyoruz. Gelişme ve geliştirmenin önemi her geçen gün dünyada artmaktadır bunun temel göstergelerinden biri de üretimin çeşitlenmesi, tüketimin ve rekabetin bir sonucu olduğu görülmektedir.

İnovasyonun ve faydalı patent sayılarının artışının önemi ise ülkeler için vaz geçilmez hale gelmiştir. Patentler, bir buluşun koruma altına alınmasını sağlayarak hem ekonomik değer yaratıyor hem de girişimciliği ve rekabeti teşvik ediyor. Özellikle faydalı model başvuruları, daha pratik ve hızlı ticarileştirilebilen buluşların önünü açtığı, dünyada ve Türkiye’de faydalı patentlerin üretim düzeyini, ekonomiyi, refahı ve kalkınma üzerindeki etkilerini yükselttiğini gelişmiş ülkelere baktığımızda görebiliyoruz.

Birçok ülkede patent sayılarının çok olduğu görülüyor ancak patentlerin değeri, faydalı ve ekonomiye uyarlanması ile değerlendirilmektedir. Gelişmiş ülkelerde patent sayılarının miktarının değeri faydalı patent sayılarıyla ölçülüyor.

Dünyada milyonlarca patent başvurusu yapılıyor, bu başvuruların ne kadarı işe yarıyor? Faydalı model, yani pratikte ticarileşebilen, üretime ve ihracata katkı sağlayabilen patentlerin sayısı, ülkelerin kalkınma düzeyinin bir göstergesi.

Gelişmiş ülkeler, bu farkı çok önceden keşfetti. ABD, Almanya, Japonya, Güney Kore ve Çin, Bu ülkelerin yalnızca patent üretmediğini, aynı zamanda bu patentleri ekonomiye entegre ederek üretimlerini arttırdıklarını görüyoruz.

Patentlerin faydalı oluşlarının kıstası ise sanayiye ve ekonomiye ne kadar entegre edilebilir oluşuyla ölçülüyor. Kısaca, patent sayının fazlalığı aslında çok şey demek değil.

Patent üretiminin gelişen dünyada stratejik önemi olduğunu görüyoruz. Ülkeler inovatif bir bakış açısına sahip olduğunu, gelişmelere ve yeniliklere açık olduğunu en ideal şekilde patent üretim rakamlarıyla ortaya koyabiliyorlar. Ürettikleri patent miktarlarının sayısından çok ekonomiye dönüştürdükleri faydalı patent sayıları ile gelişmişliklerini ve refahlarını arttırabilmektedir.

Son yıllarda Çin, faydalı model başvurularında açık ara dünya lideri konumuna ulaştığı görülüyor. Sadece 2022 yılında Çin’de yapılan faydalı model ve patent başvuru sayısı 2 milyonu aşmıştır. Almanya, Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler de yüksek başvuru oranları ve başarılı ticarileştirme oranları ile dikkat çekmektedir. Bu ülkelerin sadece koruma değil, aynı zamanda inovasyonun teşvik edilmesi ve ekonomik büyümeye entegrasyonu için patent üretimini stratejik bir araç olarak kullanmaktadır.

Dikkat çeken ayrıntı ise, Çin, 2003 yılında 2.000 olan faydalı model başvurusunu, 2021 yılında 1,4 milyona çıkardı. 2022’de bu rakam 2 milyonu aştı. Bu sayıların tek başına bile ABD’nin, Çin ürünlerine %145 vergi uygulama kararı alması ekonomik korkusunu ve endişesini açıklamaktadır.

Çin”in bu stratejisi, artık dünyada “üretilen fikirlerin” değil, ticarileştirilen fikirlerin konuşulduğu yeni bir çağın habercisi olduğunu anlıyoruz. Yakın gelecekte dünya ekonomik dengelerinin Çin ve diğer bilgiyi üreten ve faydalı patentlere çevirebilen ülkeler lehine radikal şekilde değişeceğini göreceğiz.

Türkiye ve Faydalı model patent üretimi:

Türkiye’de faydalı model başvuruları, son 10 yılda artış eğilimi göstermiş olsa da gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında halen oldukça düşük seviyededir. TÜRK PATENT verilerine göre 2023 yılında yapılan faydalı model başvuru sayısı yaklaşık 4.500 civarındadır. Başvuruların önemli bir kısmı sanayi bölgelerinden ve üniversitelerden gelmektedir. Ancak başvuru sayısındaki artış, ticarileştirme oranlarına yansımadığını görüyoruz. Patentlerin büyük bölümü ekonomik değere dönüşememektedir.

Patent üretmek önemli, ancak yeterli değil. Asıl mesele, bu buluşların üretime dönüşebilmesi. Bugün ülkemizde birçok patent dosyası, ne yazık ki raflarda kalıyor. KOBİ’ler patentin değerini tam kavrayamıyor, girişimciler finansmana ulaşmakta zorlanıyor, devlet destekleri yetersiz kalıyor ve bürokratik süreçler motivasyonu azaltabiliyor.

Patentler ve özellikle faydalı modeller, ülkelerin teknolojik bağımsızlığı, dış ticaret dengesi ve istihdam artışı gibi birçok alanda doğrudan etki yaratmanın yanı sıra, katma değerli üretimin artmasına ve kişi başına düşen milli geliri yükseltmekte, ihracatı çeşitlenmekte, yerli üretimi teşvik ederek dışa bağımlılığı azaltmaktadır.

Gelişmiş ülkelerde patentler, bireysel olmaktan çok kollektif çalışmalarla ortaya çıkmaktadır. Özellikle ABD’de bu konuda üniversiteler ve büyük AR-GE kuruluşları ile Üniversite-Sanayi iş birliğinin yoğun çalışmasıyla oluşturulduğu görülüyor. Bu konuda örnek olması için ABD / MIT (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) ve diğer ABD üniversitelerinin önemi ve destekleri bilinmektedir.

Bunu başarmanın yolu, bireysel patent üretiminden çok kollektif patent üretiminin teşvik edilmesi, bilimin ve bilginin üretilmesi ve devletin bu konuda savunma sanayinde olduğu gibi desteğini vermesi gerektiğini düşünüyoruz.

Türkiye’de Üniversite ve sanayi iş birliği henüz istenilen düzeyde olmadığı üretilen patent sayılarından da anlaşılmaktadır. Bu etkinin arttırılması için bir dizi çalışmanın yapılması gerektiği, bunlardan özellikle kobilerin patentin öneminin tam kavrayamaması sayısı az olmasa da ortaya çıkan patentlerin piyasada ürün olarak yer alamaması , girişimcilerin ve patent sahiplerinin finansman sorunları ve desteklerin yeterli olmaması ve bürokratik süreçlerin fazlalığı istenen neticenin alınmasını engelliyor.

Ülkelerin ve özellikle ülkemizde bu kısır döngüyü kırmak adına devlet bu konuda uzman kadroları oluşturmalı kayda değer patentlerin desteklemek incelemek iç ve dış piyasada ürün olarak yer alabilmesi için maddi destekleri ve fonları sağlamalıdır. Bunlara ilave olarak AR-GE teşviklerini, vergi indirimlerini kamu ihalelerinde yerli patent ürünlerine öncelik vermelidir.

Kısaca, Patent üretimi ve sanayiye entegrasyonunun savunma sanayimiz kadar önemli olduğu hatta daha önemli olduğu unutulmamalıdır.

Bir başka araştırma sonucu ve verilerinde ( https://gossipdergi.com/gectigimiz-yilin-avrupa-patent-endeksi-bize-ne-anlatiyor/)

‘’2022 yılında yapılan Avrupa Patenti Başvurularında Türkiye’nin durumu

değerlendirildiğinde, 2021 yılında Türkiye’den yapılan Avrupa Patenti başvuru sayısı 735 adet iken 2022 yılında bu sayının azaldığını ve başvuru sayısının 542 olarak kaydedildiği anlaşılıyor. Toplam 193.460 adet patent başvurusunun yapıldığı 2022 yılında Türkiye’den yapılan başvurular tüm başvuruların sadece %0,28’ini oluşturması durumun ciddiyetini gösteriyor.

Bu veriler içinde Türkiye’den yapılan en çok başvuru Farmasötik, termal işlemler, Tüketici ürünleri, Tıbbi teknoloji, ulaşım, taşımacılık konularında olmuş ancak teknolojinin lokomotifi olan yarı iletken alanında ise hiç başvurunun olmaması ise hayli düşündürücü.

Kuluçka merkezleri :

Diğer yandan Kuluçka merkezlerini yaygınlaştırarak, patent geliştirilmesinin arttırılmasını desteklemek, kurumsal yapılar veya programların yaygınlaşmasını sağlanmalıdır.

Bu konuda ülkelerin kıyasıyla rekabet ettikleri görülmektedir, bu yarışta geri kalan ülkelerin refah ve kalkınmadaki payları veya sorunları çoğalarak devam etmekte ve diğer ülkelerin pazarı haline gelmektedir.

5 Kasım 2024 te Our World in data’da yayınlanan PCT verileri:

https://ourworldindata.org/data-insights/china-is-the-largest-contributor-to-global-patent-applications-substantially-ahead-of-other-countries

https://www.wipo.int/export/sites/www/pressroom/en/documents/pr-services2024-annexes.pdf#page=1

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü”nden (WIPO) alınan bu verilere göre, sıralamadaki ülkelere baktığımızda ortaya çıkan tablo ülkemiz adına pek de olumlu gözükmüyor.

Bu yarışta 2001 yılı esas alındığında ABD 300.000 / Japonya 280.000, / G. Kore 200.000 adet olmak üzere, Almanya ve Hindistan’ın 200.000 adetin altında patent aldığı görülmektedir.

Peki ülkemizdeki patent ve faydalı patent üretimi sanayiye ve ekonomiye yansıyan sayıları ne?

Türk patent ve marka kurumu ve Dünya fikri mülkiyet göstergeleri raporuna verilerine göre;

Ülkemizde her yıl yaklaşık 9 bin patent baş vurusu yapıldığı bunların içinden faydalı model başvurularının 6 kat artarak 5.502 adet’e ulaştığı belirtilmektedir. Peki bu yeterli midir? Diğer ülkelerle olan makasın hala kapanmamasının nedenlerini de aramamamız gerekmez mi? Çin ve diğer ülkeler bunu nasıl başarıyor? Aslında bu sayıların önemi elbette yadsınamaz ancak sanki bize bir şeyler söylemiyor mu ?

Patent sayılarının önemi fazlaysa, Refaha ve Kalkınmaya etkisi bu kadar doğrudan etkili oluyorsa bu sayıları neden logaritmik olarak arttıramıyoruz? aslında soru tam da bu değil mi? Elbette bu sorunu ancak devletin ilgili birimleri çözecek etkili yöntemleri hayata geçirecek tedbirleri, destekleri ile sağlayacaktır.

Bu sayıların ne anlam taşıdığını mukayese etmek ve ölçebilmek için Dünya ölçeğindeki üretilen patent sayıları önemli hale geliyor. Dünya fikri mülkiyet örgütü 2023 yılında yayınladığı raporda toplam patent müracaat sayısını 3,5 milyon olarak bildiriyor.

Bu sayının içinde ve 2 milyona yaklaşan Çin’inin patent sayıları ise bize yakın gelecekte Çin’inin sanayi ve ekonomide hangi güce ulaşacağını anlatıyor. Bu verilerin ve sayıların büyüklüklerini ülkemizde üretilen patent sayıları ile mukayese etmeliyiz.

Tüm verilere baktığımızda Ülkemizde üretilen faydalı patent sayılarının artış eğiliminde olması sevindirici, ancak bu patentlerin nitelikleri ve niceliklerinin arttırılması, ekonomiye ve sanayiye dönüşmesi, diğer gelişmiş ülkelerin patent sayıları ile rekabet edebilmesi gerekmektedir.

Patent sayılarının sadece rakam olmadığını bilmeliyiz. Onlar ülkemizin üretkenliğini, gelişmişliğini ve yarınlara dair vizyonumuzun göstergesi olacaktır. Eğer kalkınmak istiyorsak, artık şu soruyu sormalıyız, bu sayıları logaritmik olarak neden her yıl artıramıyoruz?

Devletin bu süreci bir “yatırım alanı” olarak görüp gerekli adımları atması bize başarıyı getirebilir.

Patent üretimi, artık geleceği belirleyen en güçlü enstrümanlardan biri. Biz ne kadar üretir ne kadar ticarileştirirsek; o kadar güçlü, bağımsız ve müreffeh bir ülke olabiliriz.

Bu konuda, ülkemizin regülasyonları gerekli tedbirleri, teşvikleri, vergi ve benzeri muafiyetleri düzenlemesi ve bilgiyi üretmek için gerekli destekleri sağlaması temennimizdir.

Muzaffer Şafak / Haber7

Source: M Yazilari


Küresel ısınma kuşların göç hareketlerini de etkiledi

OMÜ Ornitoloji Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Kiraz Erciyas Yavuz, AA muhabirine, 367 kuş türüne ev sahipliği yapan Kızılırmak Deltası”nda 23 yıldır göçmen kuşları halkaladıklarını söyledi.

Halkalama çalışmalarını sonbahar ve ilkbahar olarak her yıl iki dönemde yaptıklarını anlatan Yavuz, “Onun haricinde de her sene mart ayının başından mayıs ayı sonuna kadar, ağustos ortasından ekim ayı sonuna kadar halkalama çalışmalarımızı yapıyoruz.” dedi.

Bunun toplamda her yıl 5 ay sürdüğünü dile getiren Yavuz, şöyle konuştu:

“Ama son birkaç yıldır bazı türlerin deltaya daha geç geldiğini gözlemlemeye başladık. Mesela küçük sinekkapan kuşu var. O, normalde ekim sonu göçünü tamamlıyordu ama şu an kasım ayına kadar kaldığını biliyoruz. Kızılgerdan kuşu ekim başlarında göçünü tamamlardı. Şu an yine onun da kasım ayına kadar kaldığını biliyoruz. Bu küresel iklim değişikliği nedeniyle bazı türlerin göçlerinde kaymalar oluyor. Daha uzun konaklıyorlar, daha geç geliyorlar. İlkbahardan bizi pas geçebiliyorlar. İlkbaharda daha uzun konaklamalar olabiliyor. Bunun gibi değişiklikler var bazı türlerde. Bunları gördüğümüz için de biraz halkalama süremizi uzattık.”

Yavuz, kasım ayında olmaması gereken kuşları artık deltada gördüklerine işaret ederek, göçmen kuşların göç hareketlerindeki değişikliğe göre halkalama çalışmalarını uzattıklarını söyledi.

“İlkbaharda halkalama dönemi aslında biraz daha sönük geçiyor çünkü kuşlar ana karadan geliyorlar.” diyen Yavuz, şu bilgileri paylaştı:

“Zaten biz ötücü kuşların halkalamasını yapıyoruz. Ötücüler, genellikle cephe göçü dediğimiz herhangi bir ekolojik bariyere sınırlanmadan göçünü gerçekleştiriyor. Ana karadan geldiği için de genellikle iyi yağlanmış oluyorlar. Burada çok az konaklayarak kuzeydeki üreme alanlarına devam ediyorlar. Burada üreyecek olanlar da gelip üreme alanlarında yerleşerek kendi üreme bölgelerini oluşturup üremeye başlıyorlar. Sonbaharda da üreyip yavru oluşturmuş bireyler, yavrularıyla göçlerini tamamlıyorlar. O yüzden de sonbaharda hem Karadeniz”e geçtikleri için hem de Karadeniz”den sonraki ilk konaklama alanı burası olduğu için sayıca daha fazla kuş yakalıyoruz.”

23 yılda 190 bin kuş halkalandı

Yavuz, ilkbaharda 2 bin civarında, sonbaharda da 7 ile 8 bin arasında halkalama yaptıklarını dile getirdi.

“Yani dört katı kadar fazla olabiliyor sonbaharda, yavrular da çoğalıp döndüğü için.” ifadesini kullanan Yavuz, sözlerini şöyle tamamladı:

“Her sene çalışmalarımızı yaklaşık 150 günlük periyotta devam ettiriyoruz. Çok sayıda gönüllü alıyoruz çalışmalarımıza. Çeşitli projelerle 19 Mayıs Üniversitesi tarafından fonlanan projelerle bunu devam ettiriyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, buradaki halkaların temini, halka alımının koordinasyonu konusunda bizlere destek veriyor. Bugüne kadar yaklaşık 190 binin üstünde kuş halkaladık. Genellikle ötücü kuşları halkalıyoruz ancak göldeki su seviyesinin çekilmesinin ardından onun üzerine de ağlar kurarak kıyı kuşlarını da yakalıyoruz. O yüzden tür çeşitliliğimiz oldukça fazla.

Sadece ötücü kuşlarla kalsak 90 tür kuşu halkalamış oluyoruz ama ördekler, kıyı kuşları ve yırtıcılarla birlikte şu anki halkaladığımız tür sayısı 180 civarındadır.”

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Edirne”de lise öğrencileri ağrı hissi yoksunluğu hastalarına akıllı eldiven tasarladı

İlhami Ertem Anadolu Lisesi öğrencilerinin oluşturduğu İstikbal Teknoloji Takımı, proje öğretmenleri Doğu Karani”nin danışmanlığında “Hissetmeyi Mümkün Kılan Akıllı Eldiven: CIPA Hastaları İçin Yenilikçi Güvenlik Çözümü” projesini hayata geçirdi.

Ağrı veya sıcaklık hissini engelleyen sinir sistemi hastalığı bulunan kişilerin günlük yaşamlarını kolaylaştırmak amacıyla çalışma başlatan öğrenciler yaklaşık 3 aylık sürede sensörlerle donattıkları eldiveni tasarladı.

Yapay zeka destekli yazılımla hazırlanan akıllı eldiven, aşırı basınç ve sıcaklık hissedildiğinde kullanıcısına uyarı verip yaralanmaların önüne geçiyor.

Tasarladıkları eldivenle, TÜBİTAK 2204-A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması İstanbul Avrupa Bölge Finali”nde Teknoloji Tasarım alanında birincilik elde eden öğrenciler, çalışmalarını sürdürüp eldivenin daha kullanışlı bir modelini geliştirmeyi hedefliyor.

3 ayda tasarlandı

Takımın danışman öğretmeni Doğu Karani, AA muhabirine, öğrencilerin CIPA hastaları için yapay zeka eğitimli eldiven tasarladığını söyledi.

CIPA hastalığının nadir görülen bir rahatsızlık olduğunu belirten Karani, “Sensörlerle donattığımız bu eldiven sayesinde hastaların dezavantajlı durumlarını azaltmayı hedefliyoruz. Bu hastalıkta dokunma duyuları az olduğu için sensörler yardımıyla hastaların yaşamlarının kolaylaştırılması hedeflendi.” dedi.

Karani, çalışmanın fikir aşamasından hazırlık sürecine kadar yaklaşık 3 ay sürdüğünü ifade etti.

Öğrencilerin pek çok deneme yaptığını anlatan Karani, şunları kaydetti:

“Yapım süresince pek çok prototip hazırlandı. Birçok hata yapıp çok sayıda sensör yakıldı. Ama sonuç olarak hedefe ulaşıldı. Önümüzdeki süreçte patent süreci olacak. Eldiveni daha kullanılabilir ve giyilebilir hale getirmek istiyoruz. İkinci versiyonunu üretmeyi planlıyoruz. Daha esnek katlar ve akıllı kumaş teknolojileriyle ulaşılabilir hale getireceğiz.”

Akıllı eldiven hissetmeyi mümkün kılıyor

Takım üyesi Mehmet Melih Kurt, eldivendeki sıcaklık ve basınç sensörleri aracılığıyla hissetmeyi mümkün kıldıklarını söyledi.

Eldivenin yapısı hakkında bilgi veren Kurt, “Eldivende iki sıcaklık ve bir basınç sensörü bulunuyor. Sensörlerden gelen veriler bir yazılımda değerlendiriliyor. Veriler uyarı ekranına yazılıyor. Eğer normalin dışında bir durum varsa hem sesli hem de görüntülü olarak kullanıcı bilgilendiriliyor.” ifadelerini kullandı.

Ceren Demir ise CIPA hastalarının ağrı ve sıcaklık hissedemedikleri için kendilerine zarar verebildiklerini dile getirdi.

Hastalığın dünya genelinde milyonda 1-2 kişide görülebildiğini belirten Demir, “Bu hastalık nadir hastalıklar arasında yer alıyor. CIPA hastalığının bir tedavisi yok. O yüzden böyle bir eldiven geliştirdik. Bu hastalar sürekli tıbbi kontrollerden geçmek zorunda kalıyor. Bu eldiven sayesinde hastalar sıcak bir yere temas ettiğinde ısıyı hissedecek ve yanma tehlikesini atlatmış olacak.” dedi.

Efe Doğru da CIPA hastalarının günlük hayatta pek çok riskle karşılaştıklarına dikkati çekerek, “Bu riskleri en aza indirmek için akıllı eldiven geliştirdik. Eldivenin üzerinde bulunan sensörler sayesinde veriler değerlendiriliyor ve kullanıcının yaralanmasının önüne geçiliyor.” diye konuştu.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


ASPİLSAN Enerji, ürettiği pil ve bataryalarla savunma sanayisinin karbon ayak izini düşürüyor

ASPİLSAN Enerji 44 yıldır savunma sanayisini enerji alanında güçlendirirken, Türkiye”nin ilk silindirik lityum iyon pillerini de üreterek savunma sanayisi ve özel sektöre yönelik çalışmalarını sürdürüyor.

Ürettiği çevreci bataryalarla yenilenebilir enerji kaynaklarını destekleyen fabrika, temiz enerji pazarına yönelik yatırımlarla uluslararası işbirliklerini de geliştiriyor.

Ürünlerini Almanya, Fransa, Polonya ve Hollanda gibi ülkelerin yanı sıra Orta Doğu ülkelerine de gönderen firma, ülke ekonomisine katkı sağlıyor.

Şirket tarafından 2022 yılında yaklaşık 1,5 milyar lira yatırımla Kayseri”de kurulan Lityum İyon Pil Üretim Tesisi”nin de yıllık yaklaşık 21 milyon pil üretebilme kapasitesi bulunuyor.

ASPİLSAN Enerji Genel Müdürü Ahmet Turan Özdemir, AA muhabirine, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfının kuruluşu olan şirketin, Türkiye”nin ilk Silindirik Lityum İyon Pil Üretim Tesisi”nde üretilen pillerle hem savunma sanayisinin hem de özel sektörün ihtiyaçlarının yerli olarak karşılandığını söyledi.

Kayseri ve Ankara”daki AR-GE merkezlerinde ASELSAN, TUSAŞ ve ROKETSAN”ın ürünlerine yönelik yüksek teknolojili batarya tasarım projeleri ile kritik savunma sistemlerinin de ASPİLSAN tarafından üretildiğini anlatan Özdemir, 300 farklı ürünü tesislerinde çıkardıklarını dile getirdi.

Özdemir, telsiz, gece görüş sistemi, karıştırıcı sistem bataryaları, tanksavar sistem bataryaları, mayın tarama ve bomba imhalarında kullanılan robotik sistem bataryaları, füze ve güdüm kitlerinde kullanılan pil ve bataryalar ile anti-torpido bataryalarının da geniş mühendis kadrosuyla tasarlandığını vurguladı.

Enerji depolama alanında önemli çalışmalara imza attıklarına dikkati çeken Özdemir, telsiz, silah sistemleri, mühimmat, uçak, helikopter, fırkateyn, raylı sistemler, telekomünikasyon ve uzay alanındaki birçok ürünle dünyada söz sahibi olduklarını ifade etti.

Yeşil dönüşüm temasıyla çevreci teknolojiler üretiliyor

Karbon ayak izini azaltmaya yönelik de önemli çalışmalar yaptıklarını vurgulayan Özdemir, şunları kaydetti:

“Böyle giderse 2050″ye kadar dünyadaki karbon emisyonunun 5″te 1″i savunma sanayisinden kaynaklanacak. Dolayısıyla üretmiş olduğumuz sistemlerle dünyada karbon ayak izini düşüren, yeşil dönüşüm temasıyla barışık ve daha çevreci teknolojiler yapıyoruz. Bu bakımdan ürettiğimiz lityum iyon pil, batarya paket ve çözümleri daha yaşanılabilir bir dünya oluşturmak için karbon ayak izinin azaltılmasına ve yeşil dönüşümün tamamlanmasına katkıda bulunuyor.

İhraç ettiğimiz ürünlerin içerisindeki bileşen unsurları ne kadar yerliyse, ülkemizdeki cari açığı kapatmak için bu ürünlerin satışının etkisi daha büyük oluyor. Bu noktada yaptığımız ürünler ihracat anlamında bir değer buluyor. Bu anlamda çevre teması, kritik yatırımları, insan kaynağı hususunda büyük gayret ve sonuçlar üreten bir şirketiz.”

Özdemir, önemli yatırımlarla daha çevreci bir yapıya bürüneceklerini belirterek, yeni nitelikli batarya ve pilleri üretmek için tesiste bulunan rezerv alanlarda yatırımların sürdüğünü sözlerine ekledi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source: