“İstanbul’da Toplumsal Hareketlilik: Deprem, Buluşmalar ve Doğa Olayları”

İstanbul”da bazı vatandaşlar geceyi dışarıda geçiriyor

Marmara Denizi Silivri açıklarında meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki deprem sonrası tedirgin olan vatandaşlar, dışarıda kalmaya devam ediyor. Zeytinburnu nda sahil yolu kenarındaki parklarda kalanlar, burada kurdukları çadırlarda konaklarken, bazıları araçlarında uyumayı tercih etti. Vatandaşların ısınmak için ateş yaktığı, çocukların da parklarda oyun oynadığı gözlendi. Fotoğraf, AA tarafından servis edilmiştir, temsilidir.

Source: Habertürk


İstanbul”da deprem endişesi! Vatandaşlar geceyi yine dışarıda geçirdi

Marmara Denizi Silivri açıklarında meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki deprem sonrası tedirgin olan vatandaşlar, dışarıda kalmaya devam ediyor.Zeytinburnu”nda sahil yolu kenarındaki parklarda kalanlar, burada kurdukları çadırlarda konaklarken, bazıları araçlarında uyumayı tercih etti.Vatandaşların ısınmak için ateş yaktığı, çocukların da parklarda oyun oynadığı gözlendi.

Source: Www.star.com.tr


İki özel buluşma, iki özel mekân

Bu hafta özlediklerimizle böyle özel iki buluşma gerçekleştirdik. İlki Zeynep Oral sayesinde oldu. Birbirini çok uzun süredir tanıyan kadın gazeteciler grubumuzu oğullarının projesi Palivor Çiftliği’nin İstinye’de yeni açılan restoranında bir araya getirdi.İkincisinde ise iki sevgili arkadaşım, yeni kitabının çalışmaları nedeniyle uzun süredir görüşemediğimiz, Türkiye basın tarihinin önemli isimlerinden Emine Uşaklıgil ve artık yaşamını ve işlerini Ankara -İstanbul ekseninde sürdüren, ünlü seramik sanatçısı Nuray Ada ile kısa bir süre önce kapılarını açan Tere’de buluştuk.Istrancalardan İstinye’yeMimar ve iş insanı iki kardeş Kerem ve Emre Oral’la Istranca Ormanları’nın ortasında doğayla iç içe alternatif bir yaşam hedefliyle yola koyuldukları çiftlik evleri hakkında konuşmak üzere buluşmamızın üzerinden neredeyse 15 yıl geçmiş. Uzun arayışlardan sonra Kırklareli’nin Demirköy ilçesi yakınlarında, 1700’lerde hayvancılık, tarım ve bağcılık yapan Palivor adlı papaza ait çiftlik arazisini satın almış, ikisi kendilerine ait yedi ev yapmış, kısa sürede köylüleri organize ederek, teknolojik altyapıyı kurarak Palivor Çiftliği markasıyla doğal süt ve et ürünleri üretmeye ve pazarlamaya başlamışlardı.8 yıl sonra ikinci buluşmamızı Spicy Gurme Foods’un kurucusu Şafak Tunca iş birliğiyle İstinye Park’ta lokanta-market konseptiyle açtıkları Palivor Çiftliği’nde yapmıştık.Müşterisiyle buluşan, beğenilen bir yer olmuş, ancak birçok yer gibi onlar da pandemi sırasında kapatmak zorunda kalmışlardı. Palivor Çiftliği bu kez İstinye Poligon’da yine Şafak Tunca ile birlikte aynı ‘restoran + market’ kurgusuyla açılmış.Yeşillikler ortasında doğaya uyumlu mimarisiyle markanın adına ve geçmişine yakışır bir yer ortaya çıkmış.Emre Oral, yemeklerde kullandıkları, market bölümünde satılan tüm ürünlerin Trakya’dan temin edildiğini söylüyor.Bahçedeki keyifli sohbetimize eşlik eden çoğunlukla organik ürünlerin kullanıldığı humusun, sucuklu pizzanın, lahmacunun, tavuk çevirmenin, çıtır patates kızarması eşliğinde Boşnak, kasap, Kırklareli, Tekirdağ gibi köfte çeşitlerinin tümü lezzetliydi. Unsuz çikolatalı sufle ve San Sebastian cheesecake hepimizden tam not aldı. Servis ve sunum da öyle.Hem yemek hem de kahvaltı fiyatları çok makul tutulmuş. Kentin ortasında tam bir kaçış noktası yaratılmış. Hafta sonları kahvaltıları çok talep görüyormuş ama hafta arası sakinliği de bir başka güzel.Aklınızda bulunsun…Kentin en havalı ocakbaşıAdres ve yön bulma özürlü biri olsam da Gümüşsuyu İnönü Caddesi No: 50 hafızama kayıtlı çok az sayıdaki adreslerden biridir. Anıtkabir’in de mimarı olan Emin Onat’ın tasarladığı binada 2007 yılında açılan fine-dining modern Türk mutfağı konseptli Topaz’a gittiğimde karşılaştığım manzara ilk görüşte aşk gibiydi. Sonra Topaz sık sık gittiğimiz buluşma noktalarından birine dönüştü. Ancak araya tüm ülkeyi etkileyen toplumsal olaylar, pandemi gibi salgınlar girince Topaz kapılarını kapatmak zorunda kaldı. Birkaç yıl önce tekrar açıldı ama nedense eski müdavimleriyle buluşamadı, tekrar kapandı.Üzülmediğimi, Desert Grup’un kurucuları Gülin ve Yücel Özalp’e sitemlerimi iletmediğimi söyleyemem. Ama onlar da çok sevdikleri bu mekânı terk etmediler. Bu kez de yine yeme-içme sektörünün önde gelen isimlerinden, 2 yıl önce kapanan Ma’na’nın kurucusu Görkem Girav’la birlikte yeni bir konseptle yollarına devam kararı aldılar. Tere, beyaz örtülü masaları, adını aldığı tereyi hatırlatan deri sandalyeleriyle modern, sade, şık bir ocakbaşı olarak kurgulanmış. İnsanın başını döndüren manzarasıyla zaten ne yeseniz keyif alırsınız ama menüden seçim yapmak kolay değildi. Paşa mezesi, kuru meyveli zeytinyağlı enginar, çiğköfte, közde soğan sarımsak, haşlama içli köfte, fındık lahmacun, Adana kebap, künefe ve Aydın kabağı tatlısı gibi üçümüzün de sevdiği çeşitlerde karar kıldık. Her biri damağımızda gerçekten unutulmaz bir tat bıraktı. Bu da olmamış diyeceğimiz hiçbir tabak yoktu. Görkem Bey’in önerisi pastırmalı humus, pancar salatası, tarak, yağlı kara ve uykuluğu sonraki gidişim için şimdiden not ettim. Kuru meyveli, iç bademli zeytinyağlı enginar ise mevsiminde sanıyorum vazgeçilmezim olacak. Tere’nin mutfak şefliğini Mehmet Şahin üstlenmiş. Ocağın başında ise uzun yıllar farklı mutfaklarda çalışan iki usta kardeş Ömer ve Remzi Sayın var.Her birinin farkı önünüze gelen her tabakta kendini gösteriyor. Tere hiç kuşkum yok kısa sürede servisi, sunumu, yemeklerinin lezzeti ve fiyat-kalite dengesiyle İstanbullu yeme-içme severlerin vazgeçilmez buluşma noktaları arasına girecek. Beni sevindiren bir diğer güzel haber de Topaz’ın yakında yine aynı caddede yeniden açılacak olması…

Source: Müge Akgün


Ulaş Gölü bu yıl sessiz: Göçmen kuşlar neden gelmedi?

Ulaş ilçe merkezinde bulunan ve 2016 yılında “Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan” ilan edilen Ulaş Gölü”nde su seviyesi, geçen yıl sonbahar döneminde gözle görülür oranda düştü.

Başta nesli tükenme tehlikesi altındaki elmabaş patka ördeği olmak üzere sakarmeke, yeşilbaş ördek, angut, uzunbacak, flamingo gibi çeşitli kuş türüne ev sahipliği yapan Ulaş Gölü, kış döneminde görülen yağışların ardından baharla birlikte normale döndü.

Su seviyesi yükselen gölün görüntüsü, çevrecileri mutlu etti. Ancak bu yıl kış şartlarının ağır geçmesi, nisan ayı içinde görülen soğuk havanın etkisiyle gölün misafirlerinin gelişi gecikti. Göl sadece daimi müdavimleri karabataklara kaldı.

“HEYECANLA GELMELERİNİ BEKLİYORUZ”

İlçede yaşayan Gökhan Güneş, gölün su seviyesinde bu yıl artış olduğunu belirterek, “Su takviyesi de yapılıyor. Yağışlardan kaynaklı da su arttı. İklim değişikliklerinden dolayı gölün su seviyesi zorlansa da bu sene geçen senelere göre iyi durumda. İklim değişikliği özellikle göçmen kuşları da çok etkiledi. Her sene bu mevsimde burada olması gereken flamingolar hala gelmedi.

Ayrıca elmabaş, kılkuyruk gibi nesli tükenme tehlikesi altında olan kuş türlerini de bu mevsimde hala gözlemleyemedik. Soğuk havadan kaynaklı olduğunu düşünüyoruz. Gece gündüz hava sıcaklığı farkı da etkiliyor. Bu nedenle göçmen kuşların buraya gelmesi uzun sürebilir ya da hiç gelmeyebilirler. Buraya geldikleri zaman görsel anlamda kuşlar gölü şenlendiriyor. Heyecanla gelmelerini bekliyoruz” dedi.

“SADECE KARABATAKLAR VAR”

Önceki yıllarda bu mevsimde gölde çok fazla kuş çeşitliliği görüldüğünü belirten Güneş, “Burada şu anda birçok çeşit kanatlı türü olması gerekirken sadece karabataklar var. Normal zamanlarda gölümüzün yüzeyinde bayağı bir göçmen kuşların kalabalığı oluyordu. Turizm açısından da ilçe için bu durum önemli” diye konuştu.

Source:


TOBFED”den açık otoparklar afet toplanma alanı olarak kullanılsın açıklaması

Türkiye Araç Satış Sonrası Hizmetler Federasyonu (TOBFED) Başkanı Serkan Bakırtaş, İstanbulda yaşanan son depremi ve şehirleşmenin ulaştığı yoğunluğu değerlendirerek, açık otoparkların afet toplanma alanı olarak kullanılabilmesi için çağrıda bulundu.Federasyondan yapılan yazılı açıklamada, İstanbulda yaşanan son depremin, şehirlerin artan yoğunluğuna ve plansız yapılanmasına dikkati çektiği, afet anında güvenli alana ulaşmada zorlukların yaşandığı belirtildi.Yoğun trafik ve plansız bireysel hareketlerin, arama-kurtarma ile acil müdahale ekiplerinin sahaya ulaşmasını engellediği ve afetin etkilerini artırabileceği gerçeğine işaret ettiği dile getirilen açıklamada, söz konusu sorunların, çözüm gereksinimini daha da acil hale getirdiği vurgulandı.AÇIK OTOPARKLARA DİKKAT ÇEKİLDİAçıklamada görüşlerine yer verilen TOBFED Başkanı Bakırtaş, Türkiye genelindeki yüzbinlerce metrekarelik açık otopark alanlarının, afet durumlarında toplanma alanı olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, Bu alanlar çevresel güvenlik açısından risk taşımamaktadır. Kolay erişilebilir ve hızlı tahliye edilebilir özelliklere sahip alanlardır dedi.AFAD başta olmak üzere ilgili tüm kamu otoritelerine, açık otopark alanlarının resmi afet toplanma alanı olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan Bakırtaş, şöyle devam etti:Valilikler, belediyeler ve ilgili yerel yönetimler, bu alanların konumlarını haritalandırarak dijital afet yönlendirme sistemlerine entegre etmelidir. İçişleri Bakanlığı koordinasyonunda, açık otopark sahipleri ile kamu arasında yapılacak ortak protokollerle bu alanların afette halkın hizmetine sunulması sağlanmalıdır. Bizler, araç satış sonrası hizmetlerini kapsayan geniş bir sektör olarak, bu konuda üzerimize düşen her türlü göreve hazırız.Serkan Bakırtaş, Yerli ve milli dayanışmanın bir parçası olarak tüm otopark işletmecilerini bu çağrıya destek vermeye davet ediyorum. Artık çözüm zamanı. Açık otoparklar sadece araçlar için değil, insanlar için de güvenli limanlara dönüşmelidir ifadesini kullandı.DİĞER ACİL DURUMLARBakırtaş, atılacak adımların sadece deprem değil, yangın, sel, terör ve diğer acil durumlar için de toplumun güvenli bir şekilde organize olmasını sağlayacağını sözlerine ekledi.

Source:


Cüneyd Altıparmak yazdı: Depremler bitmez, biz ne durumdayız!

6.2″lik 13 saniyelik depremi ucuz atlattık. Çok şükür.Şimdilerde ise anlamsız bulduğum bir tartışma var gündemde.”Daha büyük bir deprem olabilir ya da olmaz” tartışması…Cevabını hiçbir zaman net biçimde bilemeyeceğimiz bir tartışma bu. Bilimsel verilere dayanıyor olsa da birer tahmin bunlar. Bize düşen tek şey var o da hızlı bir hazırlık yapmak…ÇUVALDIZDAN ÖNCE İĞNE…Ev alırken güneş görüp görmediğine, oda sayısına, konumuna, mutfağının büyüklüğüne bakıyoruz ama hiçbirimizi kolon yapısı, taşıyıcı malzeme kalitesi ilgilendirmiyor!Hangimiz binamızı deprem konusunda incelettik?Çuvaldızı idari birimler hak ediyor diyelim! Ya peki kendimize batırdık mı iğneyi.Binamızda deprem tatbikatı yaptık mı? Bina toplantısının gündemi deprem oldu mu? Deprem sonrası yardımın gecikmesi ihtimaline dair temel ihtiyaçlarımız konusunda ne yapacağımızı konuştuk mu bina sakinleriyle?KENTSEL DÖNÜŞÜME DİRENME!Bir evin birkaç metre küçük de olsa, katı bir kat düşük de olsa dayanıklı olmasının önemli olduğunu deprem olunca idrak ediyoruz. Deprem bilinci noktasının düğümlendiği bir alandır burası. “Bu şartlarda yaptırmam!” diyerek mülkiyet hakkına dayanan itirazların ve “mahallemizi elimizden alacaklar” sloganlarının evler depremde göçünce hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığını bilmemiz gerekiyor…!HERKES YÜKÜMLÜMeselenin teknik yönü önemli. Planlama, kentleşme ve imar konularının uzmanlarınca ele alınması “siyasi” tartışmalardan uzak biçimde yürütülmesi gerekiyor.İstanbul konusu ise daha özel bir durum içeriyor. İstanbul depreme hazır değil. Bunda herkesin sorumluluğu var. Ama dönem sorumlu arama dönemi değil… Çözümü sunana, dayanıklı yapılar için çalışana destek olmak gerekiyor. Amasız ve fakatsız…DEPREMDEN FAZLASIİstanbul”da olası bir deprem Türkiye”de tedarik zincirlerinin aksamasına, üretimin durmasına kısacası tüm ülkenin deprem etkisi yaşamasına sebep olur…Ülkeyi “yardım” adı altında müdahaleye açık ve riskli bir duruma sevk edebilir. “Abartıyorsun” diyebilirsiniz. Ama şöyle düşünelim: İstanbul”da şiddetli bir deprem oldu, yıkımlar fazla. Bir hafta sonra Anadolu”da ahval ne olur?Dikkat edelim, İstanbul”da büyük bir deprem, depremden daha büyük bir sorun demektir…DEPREM HUKUKUKentleşme, imar ve deprem konularında okumaya gayret eden bir hukukçu olarak bazı önerilerimi paylaşmak istiyorum:(1) Mülkiyet hakkı yaşam hakkından kutsal olamaz. Buna göre bir yer depreme mukavim (dayanıklı) değilse mülkiyete konu olamamalı. Depreme özgü özel bir madde Anayasaya girmeli.(2) Kentsel dönüşüm konusunda idare mahkemelerine açılan idari davalarda işlemin şekil yönünden incelenip davanın kabul edilmesi uygulaması kaldırılmalı. Mahkemelerin idarelerin şekli eksikliği gidermesi için süre vereceği bir uygulamaya geçilmeli. Bunun için İdari Yargılama Usulü Kanununda değişiklik gerekiyor. 20/D maddesi eklenerek özel bir yargılama sistemi getirilmeli.(3) Belediyelerin imar komisyonlarında görev alacak meclis üyelerinin inşaat, jeoloji, mimarlık vb. bölümlerden mezuniyeti zorunlu olmalı. Bu kimselerin sorumluluğu da özlük hakları da yeniden düzenlenmeli.(4) Binaların iki yılda bir deprem kontrolü zorunluluğu şart. Yılda iki kez de kat sakinlerine deprem toplantısı ve tatbikatı mecburiyeti getirilmeli.(5) Yapı denetim sisteminden asla taviz verilmemeli. Bu alanda çalışanların “bağımsız” denetim yapmaları için desteklenmesi ve hatta çekirdek kadro dışında kısmi zamanlı çalışma ile daha çok uzmanın bu iş süreçlerine dahil edilmesinin önündeki “idari” engeller kaldırılmalı. Yer (zemin) bilimciler, yapı denetim kuruluşlarının çekirdek kadrosuna eklenmeli…Ve son olarak imar mahkemelerini, imar polisini, deprem için geçerli yeni bir olağanüstü hal sistemini konuşmalıyız.Depremin şiddeti düşük, süresi kısaydı.Bunu “ikaz” olarak kabul edip tüm gücümüzü bu alana sevk etmeliyiz.Geçmiş olsun İstanbul…

Source: Cüneyd Altıparmak


Papa son yolculuğuna uğurlanıyor: Yüzbinler meydana toplandı

Dünya liderleri, ülkelerin temsilcileri, ruhani liderlerin yanında göçmenler ve mahkumlar, Cumartesi günü Aziz Petrus Meydanı’nda düzenlenecek cenaze törenine katılmak üzere yollara döküldü.

Dönemi boyunca reformlar ve siyasi tartışmalarla boğuşan Arjantinli Papa, Pazartesi günü geçirdiği bir felç sonucu 88 yaşında hayatını kaybetti.

1,4 milyar mensubu olan Katolik Kilisesi, yasa boğuldu. Papa”nın reformları herkes tarafından desteklenmese de, Francis”in ihtiyaç sahiplerine adadığı hayatı herkes tarafından takdir gördü.

Göçmenler hakkında Papa ile yaşadıkları anlaşmazlıklarla Vatikan”da gündemenden düşmeyen ABD Başkanı Donald Trump, Papa”yı uğurlamak için törene katılacak. Türkiye”den ise TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, ülkemiz adına Papa”yı uğurlayacak.

Trump’ın yanı sıra Arjantin, Fransa, Gabon, Almanya, İtalya, Filipinler, Polonya ve Ukrayna devlet başkanları, İngiltere ve Yeni Zelanda başbakanları ile çok sayıda Avrupa kraliyet ailesi üyesi de hazır bulunacak.

Vatikan yetkilileri, 250 bin kişinin bazilikaya açılan geniş meydanı dolduracağını ve töreni takip edeceğini belirtiyor.

Papa’nın naaşı Cumartesi sabahı erken saatlerde St. Peter Bazilikası’ndan çıkarılarak meydandaki törene taşınacak. Tören Türkiye saatiyle 11.00’de başlayacak.

ALKIŞLA VE TARTIŞMALARLA UĞURLANDI

Yabancı devlet adamları bir yanda, kırmızı şapkalı kardinaller ise diğer yanda yer alacak. Kalabalığın ön sıralarında yer kapmak isteyen pek çok kişi geceyi Vatikan çevresinde geçirdi.

Francis, yaklaşık 13 asır sonra Avrupa dışından seçilen ilk Papa olmuştu. 12 yıllık görev süresi boyunca Katolik Kilisesi’ni yoksulların ve yasalar tarafından korunmayan kişiler için bir platform olarak konuşlandırdı. Zengin ulusları göçmenlere yardım etmeye ve iklim değişikliğiyle mücadele etmeleri için teşvik etti.

Francis, aynı zamanda Kilise”deki cinsel taciz iddialarıyla, Kilise yapısını çok daha şeffaf bir hale getirerek baş etmeye çalıştı. Bunun yanında boşanmış ve LGBT bireyleri de Kilise”ye dahil etmek için çaba gösterdi.

Ancak Francis”in Kilise”yi daha şeffaf hale getirme çabaları gelenekçiler tarafından zaman zaman dirençle karşılandı. Barış çağrıları ve aşırı zenginlerin dünyaya verdiği zararlara yönelik eleştirileri de çoğunlukla yanıtsız kaldı.

GELENEKLERİ YIKAN PAPA

Papa, görev süresince papalığa özgü gösteriş ve ayrıcalıklardan kaçındı. Aynı anlayışı cenaze törenine de taşıdı. Önceki Papa John Paul II’nin üç saat süren cenazesinin aksine Francis’in töreni sadece 90 dakika sürecek.

Yüzyıllardır uygulanan ardışık üç tabutla gömme geleneğini de reddetti. Francis, çinko kaplamalı tek bir tahta tabutla defnedilecek. Ayrıca Vatikan dışında defnedilen ilk Papa olacak.

Son istirahat yeri olarak Roma’daki Santa Maria Maggiore Bazilikası’nı seçti. Mezar taşında yalnızca Latince adı olan “Franciscus” yazıyor. Mezarın üzerinde de boynunda taşıdığı basit demir haçın bir kopyası bulunuyor.

Cenaze konvoyu, Roma sokaklarında son bir kez dolaşarak halkın veda etmesine imkan tanıyacak. İtalya, etkinlik boyunca hava sahasını kapattı ve şehri korumak için yoğun güvenlik önlemleri aldı.

Francis toprağa verildikten sonra gözler yeni Papa’yı seçecek Kardinaller Konseyi”ne (Konklav) çevrilecek. Seçim süreci en erken 6 Mayıs”ta başlayacak.

Source: Haber Merkezi