İYİ Parti lideri Dervişoğlu gündemdeki gelişmeleri Cumhuriyet’e değerlendirdi: ‘Türkiye ateşe atılıyor’
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu; yazarımız Işık Kansu, Ankara temsilcimiz Sertaç Eş ve muhabirimiz Merve Kılıç’ın sorularını yanıtladı. Türkiye’deki kutuplaşma ve bu kutuplaşmanın yaratığı gerginlik ortamına ilişkin konuşan Dervişoğlu, “Bu durumdan beslenenler var. Bu gerginlik iktidar için bir siyaset stratejisi. Bu vasattan beslenenlerin başında da bu düzeni inşa edenler var. Dolayısıyla bir iletişim kampanyası yaşanıyor Türkiye’de. Gerginlik kutuplaştırıyor. Ve bu kutuplaşmadan da ağırlıklı olarak iktidar besleniyor. Bu tek adam sisteminin dayattığı 50+1’lik süreç kutuplaşmayı mecburi hale getiriyor” dedi. Dervişoğlu, “Bu kutuplaşmaya bağlı olarak bir siyasi rant alanı oluşuyor birçok çevre açısından. Bu işin hem iktidar hem de ana muhalefet boyutu var. Bir de kutuplaşmaya dayanıp bu grupların yanında konumlanabilme imkanı bulan sivil inisiyatifler ve siyasi partiler var. Öncelikle bu rant alanının ortadan kaldırılması lazım. Bunun yapılabilmesinin tek yolu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden kurtulmaktır. ‘Parlamenter, demokratik sisteme geçeceğiz’ denilsin; Türkiye o dakika kutuplaşmadan da gerginlikten de kurtulur” ifadelerini kullandı. ‘MECLİS’İN TEAMÜLLERİ DE YERLE BİR EDİLDİ’ Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) yapılan üye seçimlerine ilişkin konuşan Dervişoğlu, “Bu Meclis’te HSK’da da Anayasa ayaklar altına alındı büyük ölçüde. Meclis’in teamülleri de yerle bir edildi. Siyasilerin sorumluluk duygusunu da harap etti bu sistem. Geçmiş dönemlerde de öyle Anayasa’dan ve Meclis İç Tüzüğü’nden kaynaklı bir takım olumsuzluklar söz konusu olabilir. Ama bir de Meclis’in teamülleri var. Bu zamana kadar HSK üyelerinin nasıl seçildiğine de bakılması lazım. HSK kanununda yapılan değişiklik Anayasa’ya uyumsuzluk arz ediyor” açıklamasında bulundu. ‘BU YETKİLERİ MUSTAFA KEMAL BİLE İSTEMEDİ’ Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sınırsız yetkilerini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kullandığının altını çizen Dervişoğlu, “Bakın bu yetkileri Mustafa Kemal istemedi. Mesela Mustafa Kemal’in TBMM’yi fesih yetkisi yoktu. Bu yetki kendisine verilmek istendiğinde de, kendisine çok yakın milletvekilleri tarafından bu yetkinin verilmemesi noktasında Meclis’in uyarılmasını istedi. Sonra da ona bu yetkilerin verilmesine karşı çıkan kişilerden birini Başbakan, birini de Bakan yaptı biliyorsunuz. Şimdi böyle bir şey yaşanabiliyor mu Türkiye’de? Devleti yönetenler gergin ve hazımsız olunca elbette ki toplum da gergin ve hazımsız oluyor” dedi. ‘FARKLI EMELE HİZMET İÇİN ATILMIŞ ADIMLAR’ Cumhurbaşkanına Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) yönelik geniş yetkiler veren yasa teklifine değinen Dervişoğlu, “Bu düzenlemenin teğmen ve albay rütbesi arasındaki kesimleri kapsıyor olması, doğrudan doğruya ordudaki ara mekanizmaları kaldıracağı gibi, altta bulunan bir görevlinin eğer üstü tasfiye olursa onun yerine geçebilme ihtimalini de beraberinde getirir ki, bu son derece tehlikeli bir durumdur. Arkadaşlarımız bu konuda devreye girdi. Bu durumun ordumuzun hiyerarşisini olumsuz etkileyeceğini, bunun da disiplini ortadan kaldıracağını anlattılar ve ilgili tasarı geri çekildi” ifadelerini kullandı. Dervişoğlu, “Şimdi ben bütün yaşananları bir bütün halinde değerlendirdiğimizde sonuç çıkarabiliriz kanaatindeyim. Hiçbir adımın tesadüf olmadığını düşünüyorum. Orduda yapılmak istenenler, bu işte barış süreci diye adlandırılan ama bana göre teröre ve teröristlere teslimiyet içeren sürecin yaşama geçirilmesi, bölge coğrafyasının yeniden tanzimi ayrı ayrı ele alınacak işler değil. Bunlar bir bütün ve farklı emele hizmet için atılmış adımlar” dedi. ‘TÜRKİYE’YE BİRİLERİ ‘BUNU DA YAPIN’ DİYE DAYATIYOR’ “Büyük Ortadoğu Projesi’ndeki yerimizi, bu terörsüz Türkiye diye isimlendirilen, bana göre teröre teslimiyeti ifade eden süreci, Mavi Vatan diye tarif ettiğimiz Doğu Akdeniz’de başımıza gelenleri, Kıbrıs’ta yaşananları, Ege ve Ege adalarında yaşama geçirilenleri, ordunun hiyerarşik yapısına Cumhurbaşkanlığı müdahalesini mümkün kılan düzenlemeleri toptancı bakışta değerlendirmek lazım” diyen Dervişoğlu, “Recep Tayyip Erdoğan olsanız bu kadar işin arasında teğmenle albay arasındaki rütbe işine karışır mısınız? Türkiye’ye birileri ‘bunu da yapın, bunu da yapın’ diye dayatıyor. Bu noktada uyanık olmak lazımdır” ifadelerini kullandı. ‘CUMHUR İTTİFAKI’NA DEM’İ DE DAHİL EDİYORLAR’ Dervişoğlu, “Erdoğan’a bir dönem daha ya da ömür boyu başkanlığı temin edebilmek için Türkiye’nin geleceği ateşe atılıyor dedim. Bundan daha net bir cümle olabilir mi? Ayrıca bugün teröristlerle masaya oturmanın Türkiye tarafından üstlenilmesi icap eden farklı bedelleri de beraberinde getireceğini söylüyorum. Bunun da emarelerini görüyoruz. Tamamıyla bir algı yönetimi bu. Türkiye Cumhuriyeti devletinin başındaki zat şu Anayasa’ya göre bir daha aday olamıyor. Aday olması için TBMM’nin erken seçim kararı alması lazım ya da bu Anayasa’nın değişmesi lazım. Bu desteği sağlamak için Cumhur İttifakı’na DEM’i de dahil ediyorlar. Mesele bu kadar açık ve net” diye konuştu. ‘GİZLİ OY DEVŞİRME İŞARETLERİ GELİYOR’ Muhalefetin erken seçim isteğinin iktidarın iştahını kabarttığını kaydeden Dervişoğlu, “Bu sebeple bir takım operasyonlar devreye sokulmuştur. Siyasi partilerden transferler söz konusu olmuştur. Yarın bir anayasa değişikliği söz konusu olursa, tahkimat diye ifade edilebilecek, partilerden gizli oy devşirmeye yönelik bir takım çalışmaların işaretleri geliyor” ifadelerini kullandı. Dervişoğlu, “Ne kadar geniş yetkileri olursa olsun, ne kadar isterlerse istesinler, sonuçta millet istemezse hiçbir şey yapamazlar. Çünkü asıl patron millettir. Çıkardığı gibi, indirmesini de bilir. Eğer her kötülüğü meşrulaştırabiliyorsa bu sistem, zaten bizatihi sistem gayrimeşrudur. O zaman bu gayrimeşruluktan Türkiye’nin kurtarılması lazımdır. Bunun da tek yolu demokratik parlamenter sistemdir” açıklamasını yaptı. ‘BİR TEK ÖCALAN’I MEMNUN ETTİ’ MHP lideri Devlet Bahçeli’nin geçmişle çelişen sözlerine işaret eden Dervişoğlu, “Kalem kalem çıkarıp baktığınızda yani 2013’teki açılım sürecinde Sayın Bahçeli’nin söylediklerini bugün söyledikleriyle mukayese etseniz bu ne U dönüşü, ne keskin viraj, ne sağ ne sola savrulma değil; yani bunun arkasında mutlaka başka bir şey var dedirttiriyor insana o süreç. Dün Tayyip Bey’le Devlet Bey’in birbirine söylediklerini düşünün. Abdullah Öcalan diyor ki ‘Böyle bir sürecin başlaması için Türk milliyetçilerinin iknası gerekiyor’. Görünen odur ki Devlet Bahçeli de ikna olmuş. Ben de dedim ki ‘Devlet Bey ikna olmuş olabilir. Ama Devlet Bey tek başına Cumhuriyetin kuruluş felsefesi olan Türk milliyetçiliğini temsil edemez’. Kendisinin böyle bir yetki ve selayeti yoktur. Tek başına bunu yapması Öcalan’ı mutlu edebilir ama millet tarafından kabul edilmez” dedi. ‘HERKES YARATTIĞI İHANET BATAKLIĞINDA BOĞULSUN’ Dervişoğlu, “Bir tek Abdullah Öcalan’ı memnun etmiştir. Türk milliyetçileri o ifadelerden, o dönüşlerden, o söylemlerden ziyadesiyle rahatsızdır. Ben o geleneği tanıyorum. Zaten o kendini bilmezlerin bana saldırmalarına da o gelenekten yakinen tanıdığım samimiyetine inandığım insanları da kırmamak adına bir şey söylemiyorum. Herkes yarattığı ihanet bataklığında boğulsun. Ama ben adım gibi biliyorum ki Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek payidar olacaktır. İsteyen boğulabilir” ifadelerini kullandı. ‘LOZAN’IN İNTİKAMININ PEŞİNDELER’ Her devlet için yapılacak sınır ötesi operasyonların TBMM’deki tezkereyle olduğunu vurgulayan Dervişoğlu, ekim ayının sonunda Suriye tezkeresinin süresinin dolduğunu anımsattı. Dervişoğlu, “Ekim ayının sonunda göreceğiz. Hükümetin ne yapacağını. Ama bu senaryo belli. Yani bu bölgede Sevr’i unutmamışlar. Sevr ne? Bir dünya savaşı oluyor, dünya savaşının sonunda savaşın kazananları yeni bir coğrafya tanzim ediyorlar. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye de Sevr planı kapsamında bölünüyor. Bütün dünya kalemi eline alanların çizgilerine teslim olurken Mustafa Kemal diye bir adam çıkıyor; ‘Sizin kararlarınızı tanımıyorum. Siz savaşı bitirdiniz ama benim savaşım devam ediyor’ diyerek Kurtuluş Savaşı veriyor. Ermenistan hayaline son veriyor. Kürdistan hayaline son veriyor. Türkiye’nin güneydoğusundaki Fransız işgaline, Akdeniz”deki İtalyan işgaline, batısındaki Yunan işgaline, son vermek suretiyle de kendi Misak-ı Milli’sini, sınırlarını belirliyor. Savaşın kaybedeni olmasına rağmen eşi emsali olmayan bir duruş ve başkaldırının sonucunda da kendi milletinin kaderini yine milletinin iradesiyle çözüyor. 100 sene sonra hesaplaşılan budur” dedi. ‘TÜRKİYE ELDEN GİDİYOR’ Dervişoğlu, “Ben kimseye bana bir şey verin demiyorum. Ama Türkiye zor günde, gelin beraber yürüyelim diyorum. Yok muydu yani Sevr anlaşmasını bize dayattıklarında mandadan yana olan, himayeden yana olan, işgalden yana olan teslimiyetçiler yok muydu? Bugünkü gibi yine vardı. Onların da bir geleceğe dair beklentisi vardı. Ama beni bir şey yapacaklar diye birinin karşısında eğip bükemezler. Türkiye elden gidiyor. Türkiye elden gidiyor ve kimse işin farkında değil. Şimdi işte o komisyon meselesi. Abdullah Öcalan’ın talebi ya. Abdullah Öcalan’ın talep ve beklentisini yaşama geçirmek ne zamandan beri Devlet Bahçeli’nin görevleri arasındadır ?” ifadelerini kullandı.
Source: Merve Kılıç