John Wick gençliği!
Trump geldi geleli dünyanın şirazesi kaydı. Makul insanlar isyan ediyor. Ancak durun! Trump’ın yaptıklarından keyif alanlar da var. Onlar Z kuşağı… 1997 ile 2012 arasında doğanlar.
Bir ayda Trump’ın genç Amerikalı erkekler arasındaki popülerliği füze gibi fırladı. Almanya’ya bakıyoruz, seçimi ikinci sırada bitiren ırkçı AfD partisi en çok gençlerden oy aldı. Fransa’da Le Pen, İtalya’da Meloni, Almanya’da Weidel (AfD)… Üçü de kadın lider ama destekçileri büyük ölçüde genç erkekler. Haydi çık işin içinden!
AfD, göçmen karşıtı politikaları ve Avrupa Birliği’ne meydan okuyan söylemleriyle genç Alman erkekler arasında giderek daha fazla destek buluyor. Amerika’da ise Trump’ın anayasayı buruşturup çöp kutusuna atma hareketi, genç erkekler için bir tür ‘maço isyanı’ oldu. Güçlü lider, sarsılmaz otorite, oyunun kurallarını değiştiren adam… Onların gözünde Trump, siyaset dünyasının bir tür John Wick’i.
İngiltere’de Channel 4 kanalının araştırmasına göre, Z kuşağının yüzde 52’si parlamentoya ve seçimlere ihtiyaç duymayan güçlü bir lider istiyor. Yüzde 33’ü ise ordunun yönetimi devralmasını destekliyor. Demokrasinin beşiği olan ülkede çıkan tablo buyken biz hâlâ gençlerin “özgürlükçü ruhu” üzerine masallar anlatıyoruz.
19-28 yaş arası erkekler, sol ve merkez siyasetin kendilerini göz ardı ettiğini düşünüyor. Eskiden “baba” ev geçindirirdi, şimdi kazık kadar adamlar aile evinde PlayStation oynuyor. Sol partilerin feminizm, eşitlik ve kadın hakları söylemleriyle ilgilenmiyorlar. Kadınların iş hayatına atılması, her konuda fikir beyan etmesi, üstüne bir de pozitif ayrımcılık talepleri, genç erkeklere “İyi de biz ne olacağız?” dedirtiyor.
Ve tabii ki göç meselesi… Onlara göre “Göç, tüm krizlerin anası.” Ekonomik belirsizlik, işsizlik, geleceğe dair umutlarını eritiyor. II. Dünya Savaşı hikâyeleriyle büyümemişler. “Nazi korku masalları” onlara uzak. Bugünün kaygılarıyla yaşıyorlar.
Ve işte burada TikTok devreye giriyor. Bu platform, gençlere tam da duymak istediklerini sunuyor. Trump gibi figürler, ‘maskülen enerjiyi geri kazanma’, ‘sisteme karşı dik durma’ gibi sloganlarla beyinlerine format atıyor. TikTok, onların isyanını besliyor, yankı odaları yaratıyor. Ve sonuçta kendilerini kurtarıcı olarak otoriter liderlerin kollarına bırakıyorlar.
Gençler “Demokrasi neden bu kadar sıkıcı?” diye soruyor. Çünkü otoriter liderler bir Dövüş Kulübü havasında, testosteron kokan bir illüzyon yaratıyor. Demokrasi ise sessiz sakin. Ama eğer gerçekten fırsat eşitliğine ve toplumsal adalete inanıyorsak, gençlerin bu liderlere yönelmesini anlamalı, onları dışlamak yerine dinlemeliyiz. Radikal sağı geriletmek isteyenler için asıl mesele, bu gençlere gerçekten bir alternatif sunabilmekte yatıyor. Aksi halde, TikTok’un öğütücüsüne giren beyinler, ‘güçlü lider’ mitinin peşinden sürüklenmeye devam edecek.
Ve Fight Club’tan (Dövüş Kulübü) efsane replikle bitirelim…
Tyler Durden (Brad Pitt): Tarihin ortanca çocuklarıyız dostum. Hiçbir amacımız, yerimiz yok. Büyük Savaşımız yok. Büyük Buhranımız yok. Hepimiz televizyonla büyütüldük. Bir gün hepimizin milyoner, film tanrısı ve rock yıldızı olacağımıza inandık. Ama olmayacağız. Ve bu gerçeği yavaş yavaş öğreniyoruz. Ve çok, çok sinirliyiz.
Zero Day: De Niro da yetmemiş
NetflIx’in Zero Day dizisi Robert De Niro gibi efsanevi bir ismin başrolde olmasıyla bende büyük beklenti yarattı. Ancak ele aldığı derin politik ve toplumsal konulara rağmen temposu ve işlenişiyle izleyiciyi tam anlamıyla tatmin edemiyor. Dizi günümüz dünyasındaki bilgi kirliliği, siyasi yozlaşma ve medya manipülasyonu gibi önemli temalara dokunuyor. De Niro kendini yormamış, olağanüstü bir oyunculuk göremedim.
Ama sonuç olarak Zero Day, etkileyici bir oyuncu kadrosu ve güncel politik gerilim atmosferi yaratmasına rağmen anlatım tarzı ve karakter gelişimi açısından eksik olmuş. Yine de politik entrika ve komplo sevenler için izlemeye değer. Fakat beklentileri House of Cards ya da Designated Survivor seviyesinde tutmayın.
Source: Güney Öztürk