Antik Mısır’da kediler neden kutsaldı?
Kediler bugün olduğu kadar, hatta belki daha da fazla, binlerce yıl önce Antik Mısır’da özel bir yere sahipti. Mısırlıların bu zarif ve gizemli hayvanlara olan hayranlığı, hem günlük yaşamlarını hem de dini inanışlarını şekillendirmişti. Peki kediler nasıl oldu da bu kadar kutsal kabul edildi? Bu yazıda kedilerin Antik Mısır’daki büyüleyici hikayesine birlikte göz atıyoruz! HAYVANLARIN RUHANİ DEĞERİ Antik Mısır halkı, doğayla ve hayvanlarla güçlü bir bağ içindeydi. Her hayvan türü, kendine has özellikleriyle belirli bir ruhani güce sahipti. Bu hayvanlar kimi zaman tanrılarla ilişkilendirilir, kimi zaman da doğanın işleyişini sembolize ederdi. Köpekler cesaret ve sadakatle bağdaştırılırken, boğalar gücü, timsahlar ise Nil Nehri’nin gücünü temsil ederdi. Ancak kediler, tüm bu canlılar arasında çok daha ayrıcalıklı bir yere sahipti. KEDİLERİN BÜYÜLÜ VARLIĞI Mısırlılar, kedilerin gizemli ve büyülü yaratıklar olduğuna inanıyordu. Kedilerin kötü ruhları kovduğuna, evlere bolluk ve bereket getirdiğine, sahiplerini görünmeyen tehlikelere karşı koruduğuna dair güçlü inançlar vardı. Bu nedenle kediler yalnızca birer evcil hayvan değil, aynı zamanda kutsal varlıklar olarak görülürdü. ZENGİNLERİN KRALİYET HAYVANI Özellikle varlıklı Mısırlılar, kedilere son derece lüks bir yaşam sunardı. Kediler, mücevherlerle süslenir, kaliteli yiyeceklerle beslenir ve en konforlu alanlarda yaşatılırdı. Onlara gösterilen bu ilgi, kedilerin sahipleri için ne kadar değerli olduğunu açıkça ortaya koyardı. Bu özel ilgi, sadece sevgiyle değil aynı zamanda dinsel ve kültürel inançlarla da ilgiliydi. ÖLÜMDEN SONRA DA KIYMETLİLERDİ Bir kedi öldüğünde, sıradan bir hayvan gibi gömülmezdi. Kediler mumyalanır, özel seremonilerle sonsuzluğa uğurlanırdı. Kedinin sahibi, derin bir yas tutardı. Bu yasın fiziksel sembolü olarak kaşlar tıraş edilir, kaşlar tekrar uzayana kadar yas devam ettirilirdi. Bu ritüel, kedilere olan duygusal ve dini bağlılığın bir göstergesiydi. KEDİYE ZARAR VERENİN CEZASI: ÖLÜM Antik Mısır’da kedi öldürmenin cezası ölümdü. Üstelik bu ölüm, kasti değil kazara bile olsa uygulanırdı. Bu sert kural, kedilere verilen önemin bir başka boyutunu yansıtır. Çünkü Mısırlılar, kedilere zarar vermenin hem dini bir suç hem de toplumsal bir felaket olduğuna inanırdı. Bu yüzden kedilere zarar vermektense kendini feda etmeyi göze alan insanlar bile vardı. TANRIÇA BASTET VE KEDİ FORMU Mısır mitolojisinde birçok tanrı ve tanrıça farklı hayvanlara dönüşebilirdi. Ancak yalnızca Bastet adlı tanrıça, kedi formuna bürünme gücüne sahipti. Başlangıçta savaş tanrıçası olarak bilinse de zamanla evin koruyucusu, doğurganlığın ve sevginin tanrıçası olarak da kabul edildi. Bastet, narin ama güçlü bir kedi olarak tasvir edilirdi. PER-BAST TAPINAĞI VE HAC ZİYARETLERİ Tanrıça Bastet’e adanan tapınak, Per-Bast (bugünkü Tell Basta) şehrinde inşa edilmiştir. Bu tapınak, yalnızca bir ibadet yeri değil, aynı zamanda bir hac merkeziydi. Her yıl binlerce insan bu tapınağa gelir, tanrıçaya adaklar sunar, festival ve şenliklere katılırdı. Tapınakta yaşayan kediler de kutsal kabul edilir, onlar için özel alanlar ayrılırdı. Kaynak: History, National Geographic, Live Science
Source: Habertürk
Asıl dertleri batılı efendilerine yanaşmak! Subianto’nun sözleri rahatsız etti
1997 yılıydı.
“TIME” dergisi, “Yüzyılın Adamı” isminde dünya genelinde bir anket düzenlemişti.
Anketin amacı, “20. yüzyıla damgasını vurmuş en önemli 100 şahsiyet”i belirlemekti.
“28 Şubat”ın o kasvetli havasının derinden hissedildiği, “irtica”nın en büyük tehdit olarak görüldüğü, her yerde “Onuncu Yıl Marşı”nın okunduğu bir süreçte gerçekleşen bu alelade anketi, malum kesim abarttıkça abarttı.
“Atatürk’ü nasıl sevdiklerini” ve onun “dünyanın en önemli şahsiyetlerinden biri olduğunu” ispatlamak için başta İstanbul, Ankara ve Diyarbakır olmak üzere, yurdun dört bir yanında anket seferberliği başlatıldı.
İnternete erişimin günümüzdeki kadar kolay olmaması nedeniyle il merkezlerinde bulunan Kültür Saraylarına bilgisayarlar yerleştirilerek, vatandaşların Atatürk lehine “oy kullanması” sağlandı.
“Mustafa Kemal”i liste başı yapmak için oylar kullanıldıkça kullanıldı.
Listede ismi geçen adaylar bir veya en fazla iki kategoride yarışırken…
Mustafa Kemal’e;
Hem ‘‘Askerler ve Devlet Adamları’’
Hem ‘‘Kahramanlar’’
Hem ‘‘İşadamları’’
Hem ‘‘Bilim adamları’’
Hem “Sanatçılar”
Hem “Girişimciler”
Hem de “Macera adamları” kategorilerinde oy çıktı.
Ülke olarak bir kişiyi tüm kategorilerde aday gösterdiğimiz için dünyada dalga konusu olsak da…
Mustafa Kemal Atatürk için bunca emeğe ve eleştiriye katlanmaya değer diye düşünüldü.
Aylar süren oylamanın sonunda, o günün kıt teknolojik imkânlarına rağmen Atatürk’e tam “1.2 milyon” gibi rekor bir oy çıkarak, dünyada ikinci oldu.
Buna rağmen “TIME”ın, ‘‘Liderler ve Devrimciler’’ listesinin ilk 20 adayı arasına dahi sokulmadı.
Derginin o dönemki Yazı İşleri Müdürü Joshua Ramo;
“Atatürk”ü yalnızca ‘din reformu’ açısından değerlendirdiklerini…”
Bu kategoriye de “İran İslam Devrimi”ni gerçekleştiren İran’ın dini lideri Ayetullah Humeyni”yi seçtiklerini” söyledi.
Yıllarca bizlere, “aydınlanmanın” ve “muasır medeniyetin” beşiği olarak gösterilen Haçlı Batı’nın temsilcileri…
Belli ki; Mustafa Kemal komutasındaki Türk ordusunun “Allah Allah” nidalarıyla kendilerine karşı verdiği kurtuluş mücadelesinin acısını unutmamıştı.
Laiklikten ödün vermeyen Kemalist azınlık, yine de Humeyni’yi seçip Atatürk”ü görmezden gelen Batılı dostlarına kızmadı.
Aynı mihraklar, iki yıl önce de Cumhuriyet’in 100. yılı için Disney Plus’ta hazırlanan “Atatürk” dizisi üzerinden, Mustafa Kemal’i hedef aldı.
“Elinde milyonlarca Yunan, Ermeni, Süryani, Keldâni, Hıristiyan, Kürt kanı olan bir Türk diktatörü ve soykırımcı” olarak lanse ettikleri Mustafa Kemal’in hayatını konu alan filmi gösterimden kaldırdı.
Tüm bu yaşananlar karşısında dut yemiş bülbüle dönen ve Disney Plus’ı boykot etme zahmetinde bile bulunmayan “çakma Atatürkçüler” Batılı efendilerine tek laf etmedi.
Hatta onlara kızmak yerine…
“Atatürk”e söverek hayatını geçirmiş ne kadar şerefsiz varsa, hepsi bir gecede Atatürkçü oldu. Helal olsun Disney”e” diyerek, sırf Atatürk’e karşı yapılan edepsizliğe tepki gösterdikleri için bu ülkenin mütedeyyin halkına hakaret ettiler.
“Kemalist” gözüken ama gerçekte Mustafa Kemal istismarından geçinen içimizdeki bu seküler azınlığın ikiyüzlülüğüne dün bir kez daha şahit olduk…
Malumunuz bundan tam 97 yıl önce, 10 Nisan 1928 tarihinde, sözde bütün halklara eşit mesafede olmak adına halkının yüzde 95’inden fazlası Müslüman olan Türkiye’nin Anayasa’sından,
“Türk devletinin dini İslam’dır” ibaresi kaldırılmıştı.
“Laik olmayan herkes yobazdır” anlayışıyla hareket eden malum kesim, dün gün boyunca bu meş’um kararın 97’nci yılını kutlayarak, “Laiklik varsa özgür ve uygar insan vardır” nutukları attı.
Aynı saatlerde…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın daveti üzerine gerçekleştirdiği resmi ziyaret kapsamında TBMM Genel Kurulunda gelerek milletvekillerine hitap eden Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto, Meclis’teki konuşmasına Allah’ın adıyla başladığında ise…
“Besmele”yi duyan CHP”lilerin ve destekçilerinin yüzü anında düştü.
Subianto konuşmasının devamında;
“Benim kahramanım, benim ikonum gençken Mustafa Kemal Atatürk”tü. Eğer Cakarta”da benim makamıma ve evime gelecek olursanız, göreceksiniz ki, evimde ve ofisimde Mustafa Kemal Atatürk”ün bir heykeli var” ifadesini kullansa da bu sözlere olan ilgi alkıştan öteye gitmedi.
28 yıl önce Atatürk’ü “TIME”ın kapağına yerleştirmek için ülke genelinde adeta seferberlik ilan eden…
Sırf “Atatürk”ün heykeli var diye Komünist Küba’yı bile “kutsal” kabul eden seküler yobazların gazeteleri…
Konuşmasının devamında;
“Endonezyalılar için Türkiye, en büyük Müslüman medeniyet. Bizler için Türkiye, aslında Osmanlı İmparatorluğu”nun, Osmanlı medeniyetinin de bir devamı ve biz aramızdaki tarihi ilişkileri hatırlıyoruz” diyen Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto’nun…
“Evimde ve ofisimde Mustafa Kemal Atatürk”ün bir heykeli var” sözlerinde haber değeri görmeyerek, birinci sayfalarına taşıma gereği bile duymadı.
Logosuna “Atatürk’ün mavi gözlerini” yerleştiren ve her fırsatta ne kadar Kemalist olduğunu ispatlamaya çalışan Sözcü’nün 1. sayfasında bu konuya ilişkin tek kelime yer almadı.
Oysa Batılı bir lider, evinde veya ofisinde Atatürk heykeli olduğunu söyleseydi, muhtemelen Türkiye’de yer yerinden oynardı.
Ama dedik ya…
Dağı taşı Atatürk heykeli ile donatan bu zihniyetin gerçek derdi Mustafa Kemal’i dünyaya tanıtmak değil, Kemalizm bahanesiyle batılı efendilerine yanaşmak…
Zekeriya Say / Haber7
Source: Zekeriya Say