Kim daha haklı?
İngiltere’de geçen günlerde Yüksek Mahkeme’ye bir çocuk tarafından yapılan başvuru, dikkatleri üzerine çektiği gibi ebeveyn hakları ve çocukların özerkliği hakkındaki tartışmaları da alevlendirdi. İngiltere’de doğup büyüyen, anavatan Gana’ya sadece tatillerde akraba görmeye giden çocuk, son seferde hasta olan babaannesini ziyarete gittiklerini sanmış, halbuki o gidişin dönüşü olmamıştı! Giderken bu planı açıklamayan aile onu Gana’da bir yatılı okula bırakmış, eğitimine artık orada devam edeceğini, akrabalarının da kendisine göz kulak olacağını söyleyerek gözü yaşlı çocuklarını arkada bırakıp, kendi gözyaşlarını da şüphesiz içlerine akıtıp İngiltere’ye geri dönmüşlerdi. İNGİLİZ YETKİLİLERE ULAŞTI Bu durum karşısında şok olan oğlan, ailesine de laf geçiremediği için çocuk aklıyla çareyi yasal yollarda aramakta bulmuştu. Adı S. diye geçen kahramanımız, ilk etapta Gana’nın başkenti Akra’daki İngiliz Yüksek Komisyonu’na e-posta göndererek “korkmuş ve çaresiz olduğunu, yardım istediğini” yazmış. Sonra da Sınırlarüstü Çocuk ve Aileler Kurumu aracılığıyla uluslararası aile hukuku avukatlarıyla tanışmış ve derdini Yüksek Mahkeme’ye taşımışlar. Anne ve babasının kendisine danışmadan aldığı bu karara itiraz eden S., “Cehennemde yaşıyor gibiyim, bunu hak etmiyorum, en kısa sürede İngiltere’ye, evime, eski okuluma dönmek istiyorum” demişti. Yeni okulunda kötü muamele gördüğünü, alışamadığını iddia eden çocuk dönmesi yolunda karar alınması için yalvarıyordu. TEHLİKELİ DAVRANIŞLAR… Yargıç ise S’nin gözünün yaşına bakmadı! Ailenin bir bildiği var, evladım otur oturduğun yerde diyerek çocuğun başvurusunu reddetti! Ancak “Ailendir döver de sever de, isterse kemiklerini de kırar” diyerek ret etmemişti, ailenin gerekçeleri ciddiydi. Gözü yaşlı anne, “oğlunun İngiltere’de hayatta kalabileceğine inanmadığını ve onun yıkımına” ortak olmak istemediğini” savunmuştu. Anne ve baba, mahkemede sadece S’nin “iyiliği için bu planı yapmak zorunda kaldıklarını, can güvenliğinden kaygılandıklarını; bir ceza değil, onu korumak için bir önlem olduğunu” ifade etmişlerdi. Ailenin avukatları ise çocuğun okulda devamsızlık yapmak, kaynağı açıklanamayan para bulundurma, yeni şeyler satın almak ve silah taşımak gibi tehlikeli davranışları olduğunu öne sürmüştü. Okul idaresinin de aynı şüphe ve kaygıları taşıdığını dile getirdi. Ayrıca avukat, ocak ayında bir otobüste bıçaklanarak öldürülen 14 yaşındaki Kelyan Bokassa cinayetine atıfta bulunarak bu tür sebepsiz cinayetlerin, bıçaklamaların “her ebeveynin en büyük kâbusu” olduğunu söyledi. Böylesi haberler son zamanda üst üste gelince ailelerinin yüreğini ağzına getiriyordu. Nitekim 15 yaşındaki Harvey Willgoose, 3 Şubat’ta lisede kalbinden bıçaklanarak öldürülmüş, aynı yaştaki bir çocuk okulda av bıçağıyla bir genci öldürdüğünü itiraf etmişti. İstanbul’da benzer bir şekilde nedensiz yere canice bıçaklanarak öldürülen, Mattia Ahmet Minguzzi’nin yürekleri sızlatan hikâyesini, acılı ailesinin çektiklerini yakından takip ediyoruz. Tehlikeyi hisseden ailenin, S’yi apar topar götürmesini anlasak da kendisi aynı fikirde değildi. “Bazı davranışlarının kötü olduğunu kabul etse de hiçbir zaman bir çetenin parçası olmadığını, ilgilenmediğini, dahil olan kimseyi tanımadığını ve bıçak taşımadığını” iddia etmişti. Dava, ebeveyn sorumluluğu çerçevesinde çocuklarını izni olmadan yatılı okula göndererek hukuka aykırı davranıp davranmadıklarına da odaklandı. Yargıç, “Bir çocuğu yetiştirecek en iyi kişi doğal ebeveyndir. Ebeveynin akıllı veya aptal, zengin veya fakir, eğitimli ya da cahil olması, çocuğun ahlaki ve fiziksel sağlığı tehlikede olmadığı sürece önemli değildir. Kamu otoriteleri doğayı iyileştiremez” değerlendirmesinde bulundu. Ailenin, “Gana’da eğitimine devam etmesini çocuklarına duydukları koşulsuz sevgiden kaynaklandığını, çocuğun en yüksek faydasını istedikleri aşikârdır” diyen yargıç, sonuç olarak “Karar, devletin hiçbir hâkimiyetinin olmadığı, ebeveyn karar alma sürecinin cömert kapsamı olarak gördüğüm alana giriyor. Buna göre ebeveynler benden övgü beklemese de tüm kanıtları duyduktan sonra oğullarının en iyi çıkarlarının nerede yattığına dair görüşlerini paylaştığımı bilmenin onlar için biraz olsun teselli olmasını umuyorum” dedi. Çocuğu temsil eden uluslararası aile hukuku avukatı ise kararının genç için gerçek bir şok ve düş kırıklığı olduğunu söylerken son zamanlarda benzer vakalarda artış gördüğünü vurguladı.
Source: Gülseren Tozkoparan Jordan