Türkler bayram tatili için akın akın o adaya gitti
Şeker Bayramı tatili için Türklerin önemli bölümü Ege adalarını tercih etti. Kuzey Ege’deki Midilli Adası’na Çanakkale ve İzmir’den feribotlarla tam 2 bin Türk turistin geçtiği belirtildi.
ADA ESNAFININ YÜZÜ GÜLDÜ
Yunanistan’ın önde gelen yayın organlarından intimesnews.gr haber sitesinin okuyucularına duyurduğu haberde Midilli Ticaret Odası Turizm Bölümü Başkanı Aris Lazaris, “Bugün, Türk ziyaretçilerin Midilli”ye gelişinin ilk günü. Adanın ekonomisinin canlı tutulması için Türk turistler önemli bir yere sahip geçen yıl adamızı 122 bin Türk turist ziyaret etmişti bu yıl bu sayının artmasını bekliyoruz” dedi.
4 BİN TÜRK TURİST MİDİLLİ’YE GEÇECEK
Midilli’ye bayram süresince gelecek Türk turistlerin sayısını 4 bini bulacağı belirtildi.
Source: Yaşar Anter
Ah nerede o eski bayramlar
Bayramlar, toplumsal birlikteliğimizin yaşandığı en güzel günler… Bayram namazları sonrası oturulan kahvaltılar, akrabaların bir araya geldiği sohbetler, büyükler etrafında toplanan aile fertleri… Türkiye”nin önde gelen yazar, oyuncu ve sanatçılarından bayram hatıralarını dinledik. Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, dedesiyle anılarını hatırlatırken Muaazzez Ersoy, çocukluğuna gidip eski bayramları özlemle andı Yavuz Donat, Türk siyasi tarihinin puslu günlerine gitti. Levent Tüzemen bayramlarda kendisine hediye edilen mendillerin hatıralarını bizimle paylaşırken, Ekrem Kızıltaş direklerarası eğlenceleri hatırlattı Her bayram yüreğimiz coşkun bir sevinçle kaplandığı gibi belliğimiz de maziye doğru derin yolculuğa çıkar. Eski bayramları, yaşadıklarımızı ve geçmişin o buğulu hatıralarını düşünürüz. Geçmişe özlem midir yoksa yaşanılan bugünün kıymetini bilememek midir bilinmez, hep o eski bayramları düşünürüz. Türkiye”nin sevilen isimlerinin eski bayram hatıralarını dinledik. Bayramın onlar için ne anlam ifade ettiğini sorduk. Bu vesile ile tüm Türkiye”nin bayramını kutluyor, keyifli okumalar diliyoruz… Levent Tüzemen (Gazeteci, yazar) Bayram kahvaltıları unutulmaz Sabahleyin bayram namazı öncesi babamla İzmir”de Hisar camisine giderdim. Namazgah”ta oturuyorduk. İzmir”in en eski semtiydi. Namaz”dan sonra herkesle camide bayramlaşırız. Daha sonra sıcak ekmeklerimizi alırız. Annem kahvaltı hazırlardı. O bir adetti ve hiç değişmezdi. Bayram yerleri kurulurdu. Annem ile babam bana mutlaka bayramlık alırdı. Bir tane siyah takım elbise almışlardı. Millette onu çok beğenmişti. Onu hiç unutamam. Babam ayakkabıyı kendisi hazır almazdı. Yaptırırdı. Bir ustalık vardı. Bayram yenilik demek, ziyaret demek, el öpmek demek, bahşiş almak demek. 9 yaşına kadar babaannemle birlikteydik. Anneannemlere giderdik. 2 tane amcam vardı, onlara ziyarete giderdik. Dayımlara, teyzemlere giderdik. Bu ziyaretler yemekli olurdu. Her evin kendisine göre de bir tatlısı olurdu. Gelmeden önce istenirdi. MENDİLLER İÇERİSİNDE PARA VERİLIRDİ Büyüklerimizin ellerini öpmeye giderdik. Bana da mendiller içerisinde, kağıt para verirlerdi. O yılın durumuna göre. Anmem kapının arkasına bozuk para çantası asardı. Her gelen çocuğa verirdi. Geleneklerimiz gittikçe azalıyor. Şimdi insanlara bayramları tatil gibi görüyor. Tatile çıkıyorlar. Oysa biz büyüklerimizin ellerini öpmeye giderdik. Dostluk, akrabalık ön plandaydı. Çocuklar için güzel giyinmek önemliydi. Her tatlıyı denerdik. Bayram yerlerine gidip, kendi harçlıklarımızla, özel kurulan şeylere binerdik. Ve en önemlisi de büyüklerimizi görüyorduk. Şimdi onları çok özlüyorum. Bayrama dair bütün güzellikleri yaşadım. Ekrem Kızıltaş (Gazeteci, yazar) Geçmişe karşı hasret duyuyoruz Çeşitli şekillerde nostaljik takılmayı seven bir toplum olduğumuz ve bu babda en tanınmış ve artık klişeleşmiş sözlerimizden birisinin de “ah, nerede o eski ramazanlar” olduğu bilinir. “Ah nerede o eski bayramlar” da keza. Eski ramazanlar denilirken, teorik olarak dindarlığın daha fazla olduğu varsayılan ve “başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu da Cehennem azabından kurtuluş” olan mübarek ramazanın hakkıyla ihya edildiği zamanların anıldığı, şüpheli. Ramazan denince akla gün boyu tutulan oruç, iftar, akşam namazı ve ardından teravih gelir. Dolayısıyla, “ah o eski ramazanlar” hayıflanmasının ardından Saraçhane, Şehzadebaşı ve tabii Direklerarası”nın yani ramazanın ruhuna yabancı birtakım şeylerin mesela meddahlar, aşık atışmaları ve Karagöz-Hacivat temsilleri gibi şeylerin anılması, hasret duyulanların başka olduğuna işaret. Bugünküne nazaran çok daha kalabalık ve tabii olarak birbirlerine daha bağlı oldukları kabul edilebilecek eş, dost ve akrabanın bayramlarda mutlaka bir araya gelme itiyadının günümüzde gevşemesinin eski bayramlara duyulan hasretin temel sebeplerinden olduğu, malum. İronik olan ise, günümüzde ulaşım imkanlarının eskiye nazaran çok daha gelişmiş ve daha da ucuz olması. Dolayısıyla hasret çekip hayıflanmak yerine, hemen her bayramdaki tatillerden de faydalanıp, insanların aile, eş, dost ve akrabaları ile bir araya gelmelerinin teorik olarak daha kolay olduğu ve ama bunu yapamıyor olmaktan dolayı yakınmaları. Hayıflanmak ya da bir tür nostalji yapmak tabii ki iyidir. Bunu yapalım. Ancak, günü değerlendirmek ve kaybettiklerimizi düşündüklerimizi nerede ve nasıl bulacağımız konusunda kafa yormak da gerek. Muazzez Ersoy (Sanatçı) Harçlıkları anneme verirdim Çocukluğumuzu düşündüğüm zaman; eski bayramların güzelliği, keyfi, tadı, tuzu sanki bir başkaydı. Çocuk olduğumuz için mi bize öyle geliyordu diyeceğim ama zannetmiyorum. Bayramlarda bana yeni elbiseler alınırdı, rahmetli anneciğim kendi işlediği bir mendili verirdi elime… Bütün komşuları, akrabaları mahalleyi gezer, dolaşırdık. Kimi harçlık verirdi, kimi şeker verirdi, ben de o mendilin içine koyardım. Harçlıkları anneme verirdim, şekerleri ise afiyetle yerdim. Şimdi bakıyorum; acaba biz büyüdüğümüz için mi böyle düşünüyoruz diye… Zannetmiyorum büyüdüğümüz için böyle düşündüğümü… Şimdi tabii ki çocukluğumuzdaki gibi mendilimize harçlık, şeker koyamıyoruz ama eski bayramların tadını bulamıyorum gibi… O TADI BULMAK İÇİN YAŞATMAK LAZIM Eski bayramların o keyfi, tadı, lezzeti yok, çünkü evlerde heyecanlı hazırlıklar, tatlılar, yemekler yapılır, börekler açılırdı ve bir başka olurdu. Şimdi bayramlar biraz uzun bir döneme geldiğinden tatil oluyor. Kısa dönemlerde de eski adetleri sürdürenlerin olduğuna mutlaka inanıyorum ancak ne kadar kişi vardır bilemiyorum. Eski bayramların özlemi, tadı, tuzu bir başka… İnşallah eski bayramların tadına ve lezzetine dönmek nasip olur. O tadı, o keyfi yine bayram lezzetiyle yaşamak inşallah hepimize nasip olsun. Yeni bayramları da aynı güzelliklerle geçirmeye çalışalım. Büyüklerimizi yad edelim, ellerini öpelim, eğer uzaktalar ise arayalım. Kaybettiğimiz anne babamıza ve yakınlarımıza kabir ziyaretleri yapalım. Eski bayramların tadını günümüzde bir nebze de olsa yaşatmaya çalışalım. Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu (İlahiyatçı) Bayramlar iyiliklere vesiledir Dini bayramlar, bir ibadetin akabinde sevinç ve müjde anlamını taşıyor. Orucun getirdiği manevi yükselişin tebrikleşmesidir. Oruç tutmayanlar bayram yapmasınlar demek asla değildir. Bayramlar, küskünlerin barışmasına vesiledir. Ailelerin bir araya gelmesi için bir sebeptir. Bütün bunları hareketlendiren günlerdir. Toplumsal barışı temsil eder. Bayram namazı vaciptir. Ama bakınız, toplumun geneli önemser. İhtiyarlar hatırlanır, mezar ziyaretleri yapılır. İnsanlar daha sevimlidir. Önemli olan bayramdan sonra da bayram gibi yaşamaktır. DEDEMİN KAPISI HERKESE AÇIKTI Benim rahmetlik dedem, Diyarbakır il müftüsüydü. Son derece de karizmatik bir insandı. İyi bir hatipti. Diyarbakır”daki Sur bölgesinde ben dedemin yanında kaldım. Beni dedem büyüttü. İyi hatırlyıorum, bayram günleri saatli yelek giyerdi. Ceplerini demir para ile doldururdu. Mahallenin bütün çocukları kapıya dizilirdi. Müfü Halil efendiden bayramlık almak için. Ellerini öperlerdir. Her çocuğun bayramlığını ceplerine koyardı. Avluluydu bizim evimiz. Büyük tencerelerde et pişirirdi. Gariban mahalleli, tabağını alır, bizim evden yemek götürürdü. Dört, beş çeşit yemek dağıtılırdı. Mutlaka, her bayram da bana ayakkabı, pantolon falan alırdı. Ayakkabıyı, başımın ucuna koyardım. Kaybolmasın diye. Bir de camiden döndüğünde rahmetli dedem, beni omzuna alırdı, beni bahçenin içinde gezdirirdi. Orucun mükafatıydı bunlar. Hem dedemin evinin herkese açık olmasını, hem de bana aldıkları hediyeleri. Yavuz Donat (Gazeteci, yazar) Zincirbozan”da bayram Askeri darbe… 12 Eylül 1980… Demokrasi tatilde. Ve 2 Haziran 1983… Bazı siyasetçiler sürgünde… Zincirbozan… Mecburi ikamet. Süleyman Demirel de var, Deniz Baykal da. İhsan Sabri Çağlayangil de var, Celal Doğan da. Sadettin Bilgiç… Ali Naili Erdem… Hüsamettin Cindoruk… Yüksel Çakmur… Sırrı Atalay… Ve daha pek çok ağır top… Şöhret. Cumhurbaşkanı Yardımcılığı… Cumhuriyet Senatosu Başkanlığı… Başbakanlık… Bakanlık… Milletvekilliği yapmış isimler. Ve… Bayram sabahı. Kurbanlık koç Dilşat Güldemir… Yiğit bir Anadolu kadını… Fanatik Demirelci idi. Gazeteci Ufuk Güldemir”in annesi. Anne, oğul… Siyasi çizgileri farklıydı. İkisi de yakın dostumdu… Allah, rahmet eylesin. Bayram… Dilşat Hanım, kurbanlık koçu aldı ve… Zincirbozan”ın… Siyasetçilerin bulunduğu askeri tesisin kapısına dayandı: İlle de kurban kesilecek… Ve kurban eti Demirel ile diğer siyasetçilere verilecek. Nöbetçiler: – Olmaz… Derhal burayı terk edeceksin… Yoksa… – Yoksa ne yapacaksınız? Beni de içeri mi atacaksınız? Atın. Dilşat Hanım, bağırmaya… Ağlamaya başladı… Gitmedi. “Konu” üst makama bildirildi… Amirale. Ve… Kurban kesildi Dilşat Hanım inatçı… Dirençli… Saatlerce bekledi. Ve… Sonunda izin çıktı. Kurban… Askeri tesisin nizamiyesinde kesildi. Kurban eti, içerideki siyasetçilere gönderildi. Aradan yıllar geçti. Süleyman Demirel Başbakan oldu… Cumhurbaşkanı oldu… Ama Dilşat Hanım”ın vefasını hiç unutmadı. Nazmiye-Süleyman Demirel”in yemek masasında, birkaç kez… Dilşat Güldemir”i gördüm. Nur içinde yatsın. Bayram baklavası Mustafa Taşar… Eski Gaziantep milletvekili… Anavatan Partisi Genel Sekreteri… Eski Bakan… Turgut Özal”ın yakın çevresinden. Dostumda… Bayramda, yılbaşında baklava gönderirdi… Tepsiyle. Bir bayram öncesi… Bir tepsi baklava… Ambalajın üzerinde kartviziti. Çocuklar yurt dışında… Evde eşim Canan ve ben… Kim yiyecek bu kadar baklavayı? Mustafa Taşar”ın kartını çakardım… Yerine kendi kartımı koydum… Ve bir saygı notuyla siyasi yasaklı Süleyman Demirel”in evine… Güniz Sokak- 31″e gönderdim. Gece… Bir telefon… Arayan Demirel: – Baklava çok güzeldi… Nazmiye de severek yedi… Beni düşündüğün için teşekkür ederim. – Lafı mı olur? Afiyet olsun efendim. – Yalnız… Mustafa Taşar ile bir yakınlığım yok… Ona da teşekkürlerimi söylersen sevinirim. Bir anda, başımdan aşağı kaynar sular boşandı… Terledim… Dondum kaldım. Tepsinin içinde… Baklavaların üzerinde… Mustafa Taşar”ın bir kartviziti olacağını nereden bileyim? O öfkeyle… Mustafa Taşar”ı aradım. “Beni rezil ettin” diye… Başladım konuşmaya. Taşar ise kahkahalarla gülüyordu. Ter… Ter… Ter… Saatler ilerledi… Uyku tutmuyor. Zırrr… Zırrrr… Zırrr… Telefon çalıyor. Karşımda… Başbakan Turgut Özal. – Yavuz”cuğum… Beyefendi baklavayı beğenmiş mi? Gerçekten vefalı bir dostsun… Yaptığın bu jest Semra”nın da, benim de çok hoşumuza gitti… Gözlerinden öperim. Yine perişan oldum… Yine ter boşandı. Mustafa Taşar, olayı, Turgut Özal”a yetiştirmişti. Günlerce uykum kaçtı… Aradan bir süre geçti… Ve bir sabah… Hürriyet Gazetesi”ni okurken… Kan, beynime sıçradı. Aziz Üstel… Dostum… Bu olayı köşesine taşımış… Uzun uzun… Ballandıra ballandıra yazmış. Ve ben… Yemin ettim: “Bir daha… Bir yerden gelen hediyeyi… Üzerine kendi kartımı koyup, başkasına göndermeyeceğim… Vallahi billahi.” Ramazan Bayramımız, mübarek olsun. Haşmet Babaoğlu (Gazeteci, yazar) Bu ruh, etrafımızı sarsın İsteriz ki… Bayramı nostaljik klişelere gömülmeden merhamet, kurbiyet, adalet, zarafet ve neşe içinde geçirelim… İsteriz ki… Rutin kabalıklarımız, gitgide ruhlarımızı saran kayıtsızlıklarımız ve güncelin patırtısı geride kalsın, bayram ruhu etrafı sarsın… Zor diyeceksiniz… Doğru, zor. Lakin madem istiyoruz, kolaylaşabilir… Zihinlerimiz saldırı altında… Gelenek, renksizleştiriliyor, düzleştiriliyor; bildiklerimiz unutturuluyor… Malum, çok uzun bir zamandır popüler kültür yoluyla ve çalışma düzeninin desteğiyle “bayram” kavramı da genel geçer bir “hediyeleşme ve tatil günü”ne çevrilmeye çalışılıyor. Oysa Ramazan Bayramı, ramazansız düşünülemez. Bu bayram, ramazanı “yaşayıp” tamamlamış olmanın sevinç ve tebrik günüdür… Bayramların neşesini çocuklar taşıyor. Okul düzeninde alabildiğine hırpalanan çocuklar… Evdeki patırtı, okuldaki kalp kırıklıkları, ödevler, notlar, çekişmeler derken… Onların “bayram”ı başka… İşin tatil yanı anlamlıysa eğer, onlar için anlamlı. Üstüne bir de bayramlıklar ve hediyeler… Ama şu kesin: Gerçek hediye, dolu dolu sevgi ve şefkattir; gerçek hediye, aile içinde sükûnet, saygı ve sevinç ortamıdır.
Source: Harun Sekmen
İstanbul’un bayram gezisi rotaları
Ramazan Bayramı”nın ikinci yarı yıl tatili ile birleştirilmesinin ardından tatilin 9 güne çıkarılmasıyla binlerce vatandaş memleketine veya tatil bölgelerine giderken bayramı İstanbul”da geçirecekler için tarihi kentin eşsiz güzellikleririni SABAH derledi. Napolyon”un, “Dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu” dediği, kıtaları birleştiren, Roma”dan günümüze kadar binlerce yıllık tarihe sahip İstanbul, sahip olduğu tarihi, turistlik alanları ve doğal güzellikleri ile gezi tutkunlarına eşsiz fırsatlar sunuyor. Ayasofya, Sultanahmet, Süleymaniye, Fatih, Büyük Çamlıca, Valide Sultan gibi büyük camiler ile Aziz Mahmud Hüdayi, Hz. Yuşa, Yahya Efendi gibi türbeler dini mekanları tercih edenleri bekliyor. Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Yerebatan Sarnıcı gibi müzeler ise tarih meraklıları için hazır. Kız Kulesi, Galata Kulesi, İstanbul Deniz Müzesi gibi pek çok kültürel nokta da tatilde ziyaret için tercih edilebilir. TARİHİ CAMİLER Ayasofya Camii, Küçük Ayasofya Camii, Sultanahmet Camii, Süleymaniye Camii, Fatih Camii, Eyüpsultan Camii, Molla Zeyrek Camii, Büyük Mecidiye Camii (Ortaköy Cami), Büyük Çamlıca Camii… ÖNEMLİ MÜZELER İstanbul Arkeoloji Müzesi, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Harbiye Askeri Müzesi, Kariye Cami ve Müzesi, Rahmi Koç Müzesi, Miniatürk, Barış Manço Evi, Kemal Sunal Müzesi, Beykoz Cam ve Billur Müzesi, İstanbul Çikolata Müzesi, İstanbul Deniz Müzesi, Oyuncak Müzesi. KALE VE KULELER Anadolu Hisarı, Rumeli Hisarı, Yoros Kalesi, Rumeli Feneri Kalesi, Aydos Kalesi, Kız Kulesi, Galata Kulesi, 15 Temmuz Şehitler Anıtı ve Müzesi. MİLLET BAHÇELERİ, PARKLAR Üsküdar Nakkaştepe Millet Bahçesi, Aydos Millet Bahçesi, Otağtepe Parkı, Büyük Çamlıca Tepesi, Emirgan Korusu, Beykoz Korusu, Hidiv Kasrı Korusu…
Source: Mustafa Bakirhan
Denizli”de 400 yıllık bayram geleneği! Binlerce çocuk tek bir amaç için buluştu
Denizli”nin Serinhisar ilçesine bağlı, 24 Oğuz boyundan birisi olan Yüreğil Mahallesi yaklaşık 400 yıllık geleneği olan çörek derme bu Ramazan Bayramı Arifesinde de yoğun katılımla gerçekleştirildi. Serinhisar Belediye Başkanı Osman Kılıç”ın da katılımıyla mahallenin başlangıç noktasında Hacı İbrahim Camisi önünde Serinhisar İlçe Müftü Vekili Mehmet Çetin, tarafından okunan dua ile çörek derme etkinliği başladı. Çörek derme etkinliğine il merkezi ve çevre illerin yanı sıra Serinhisar ilçesinin Yatağan, Ayaz, Kuyucak ve Kocapınar mahallelerinden binlerce çocuk katıldı. Mahalle sakinlerin evlerinin önlerinde çörek derme etkinliğinde dağıtılacak ürünlerle bekledi. Sıra halinde ellerinde poşetlerle mahalle sokaklarını gezen çocuklar, çikolatadan, keke, şekerlemelerden, bisküvilere, tatlılardan, kuruyemiş çeşitlerine kadar yüzlerce ürünü topladı. Gelenekleri yaşatmanın önemine işaret eden Serinhisar Belediye Başkanı Osman Kılıç, Uzun süredir gelen bu kültürümüzü yaşatmak için var gücümüzle uğraşıyoruz. Ve süreçte her geçen gün ilerliyor yani her geçen gün daha kalabalık bir şekilde ilerliyoruz. Ve daha fazla kişiyi buraya çağırmak için davet etmek için uğraşlarımızı yapıyoruz. Uzun süredir süre gelen çörek dermemizin yaşatılması için çalışıyoruz dedi. Geçmiş yıllarda çörek derme etkinliğine katılan çocuklara badem, ceviz, pişi verildiğini ancak günümüzde bunların yerine keklerin, şekerlerin, gazozların, şekerlemelerin dağıtıldığını anlatan Yüreğilliler Eğitim ve Dayanışma Vakfı Başkanı Kemal Karababa da Her yıl Ramazan ve Kurban Bayramı arifesinde olduğu gibi bu yılda Ramazan arifesinde beraberiz. Köyümüzün 400 senelik bir geleneği olan çörek derme yine bir ritüel olarak başladı. Bu ritüelde köyün her hanesi kapısının önüne gelerek kendi imkanları dahilinde, şu an günümüzde modernleşmiş haliyle şeker, çikolata, gofret, bisküvi dağıtıyor. Geçmişte bu badem, ceviz, katmer gibi şeyler dağıtarak devam ediyordu. Bu güzel bir gelenek, bu güzel bir imece, bu güzel bir toplumlaşma, sosyalleşme. Köyümüzün de çevremizin tüm çocukları arife günleri burada toplanarak bu güzellikleri bize yaşatıyorlar. Hem sosyalleşmeyi öğreniyorlar, hem yardımlaşmayı öğreniyorlar, hem de başarılı bir şekilde toplum içerisinde bir işi becermenin peşinde koşuyorlar. O yüzden tüm halkımızı, tüm Denizlileri, her arife günü Yüreğil”e bekliyoruz diye konuştu.
Source: Gazetevatan.com
Emine Erdoğan”dan Ramazan Bayramı mesajı: Mazlum coğrafyalara huzur ve barış getirmesini diliyorum
Başkan Recep Tayyip Erdoğan”ın eşi Emine Erdoğan, Ramazan Bayramı dolayısıyla kutlama mesajı yayımladı. Emine Erdoğan mesajında, şunları kaydetti: Ramazan Bayramımız mübarek olsun. Sevgi ve muhabbetin pekiştiği, dargınlıkların yerini hoşgörüye bıraktığı bir bayram geçirmeyi temenni ediyorum. Bu müstesna günlerin Filistin başta olmak üzere tüm mazlum coğrafyalara huzur ve barış getirmesini diliyorum. Milletçe mutlu, bereketli ve sağlıklı nice bayramlara erişmeyi Yüce Allah”tan niyaz ediyorum.
Source: Muhammed Uzun
New York Türkevi”nde “Dünya İçin Savaşanlar” sergisi açıldı
New York”taki Türkevi”nin giriş kısmında izlenime sunulan, “Dünya Ortak Evimiz” vurgusuyla hazırlanan sergi, Sıfır Atık Vakfının önemli konu başlıklarından biri olarak organize edildi.4 kıtayı temsil eden 4 dünya savaşçısının yansıtıldığı sergide, “geleceğin kahramanları, küçük kara parçalarını değil dünyayı kurtarmak için savaşanlar olacak” mesajı veriliyor.Teknik olarak da sıfır atık ilkesine uygun tasarlanan ürünlerin yer aldığı sergi, “küresel ısınma ve artan çevresel tehditler karşısında dünyaya karşı sorumlulukların” altını çiziyor.Moda tasarımcısı Ezgi Karayel tarafından organik olarak ve sıfır atık ilkesine uygun şekilde üretilen ürün ve tasarımların yer aldığı serginin sonraki adresi İstanbul olacak.Organizatörler, sergideki tüm ürün ve tasarımların, tamamen doğal tarım ürünü olan yüzde 100 yerli Uşak kumaşından sıfır atık ilkesine uygun olarak hazırlandığını belirtti.Ayrıca, 4 kıtanın savaşçılarının durduğu kaidelerin, 30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü”ne atıfla, küresel ısınma tehdidiyle karşı karşıya olan bitkilerin başında gelen Edelweiss çiçeği ile bezendiği kaydedildi.- SERGİYİ EMİNE ERDOĞAN DA ZİYARET ETTİCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın eşi ve Birleşmiş Milletler (BM) Sıfır Atık Yüksek Düzeyli Şahsiyetler Danışma Kurulu Başkanı Emine Erdoğan da “30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü” dolayısıyla New York”taki temasları kapsamında sergiyi ziyaret etti.Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Sıfır Atık Vakfı Başkanı Samed Ağırbaş gibi önemli konukların da gezdiği sergi 15 Nisan”a kadar açık olacak.
Source: Www.star.com.tr
Emine Erdoğan”dan Ramazan Bayramı mesajı
Emine Erdoğan, Ramazan Bayramı dolayısıyla sosyal medya hesabından paylaştığı mesajında, şu ifadelere yer verdi:”Ramazan Bayramımız mübarek olsun. Sevgi ve muhabbetin pekiştiği, dargınlıkların yerini hoşgörüye bıraktığı bir bayram geçirmeyi temenni ediyorum. Bu müstesna günlerin Filistin başta olmak üzere tüm mazlum coğrafyalara huzur ve barış getirmesini diliyorum. Milletçe mutlu, bereketli ve sağlıklı nice bayramlara erişmeyi Yüce Allah”tan niyaz ediyorum.”
Source: Www.star.com.tr
Eski komşulukları özlüyorum, şimdi kimse kimseyi tanımıyor
◊ Öncelikle iyi bayramlar dilerim. Bayramlarınız nasıl geçer? – Perihan Savaş: Bayramlarda ya hep birlikte şehir dışına gidiyoruz ya da İstanbul’da birlikte yemek yiyoruz. Bazen de çocuklar bir yere gidiyor, ben bir yere gidiyorum, telefonlaşıyoruz. Bir gelinim, bir de damadım var. Onlar da artık kızım ve oğlum oldu. O nedenle hep “İki oğlum, iki kızım var” derim. Torunlar da var. Mümkün olduğu kadar hep bir aradayız. Biz bayram olmasa da birlikteyiz zaten.Ama artık pek çok insanın bayram heyecanı kalmadı. Çünkü bir anne çocuğuna ayakkabı alamıyorsa ve bu zor şartlar altında geçinmeye çalışıyorsa onlar için bayram olmuyor.Ben çocukluğumda hatırlıyorum; bayramın gelmesini beklerdim. Fatih’te çok meşhur bir ayakkabıcı vardı. Mutlaka her bayram oraya gidilir, ya kırmızı ya siyah rugan ayakkabı alınırdı bana. – Melis Ketenci: Ben her zaman bayramdan önce bayramlığımı alırım. Savaş’a da benimle uyumlu bir kombin yaparım. Sabahın erken saatlerinde başlarız ziyaretlere. Perihan Anne çok güzel domatesli, sarımsaklı pilav yapar mesela. Bayramlar hep beraber güzel oluyor.- Savaş Zafer: Eskiden dedemlere giderdik. Onlar vefat etti. Şu anda ailede herhalde en büyük sensin anne.- Perihan Savaş: Yok Melis’in anneannesi var.- Savaş Zafer: Doğru… Yani İstanbul’da her zaman herkes artık müsait olmuyor. O yüzden fırsat buldukça toplanıyoruz. Fotoğraflar: Murat ŞAKA◊ Unutamadığınız bir bayram anınız var mı?- Perihan Savaş: Benim dedem çarşıdan bir mavi, bir de pembe kenarlı mendiller alırdı. İki katlı ahşap bir evi vardı. Kapısının önünde otururdu. Mendillerin içine şeker ve beş kuruş koyardı. Erkeklere mavi, kızlara da pembe mendil dağıtırdı. Ben param bittikçe gider dedemin elini öperdim. Beş-altı seferden sonra artık bana mendil vermezdi, direkt para verirdi. O anları hiç unutamıyorum. Dedem keşke yaşasaydı da ondan gidip harçlık alsaydım.- Savaş Zafer: Ben öyle çarpıcı bir anı söyleyemiyorum ama bizim ailede her bayram güzel oluyordu.İNSANLARIN BİRBİRİNE OLAN SAYGILARINI ÖZLÜYORUM◊ Üçünüz bir araya geldiğinizde en çok nelerden sohbet edersiniz? – Melis Ketenci: Perihan Anne’nin anılarından… O kadar güzel anlatıyor ki, eski Türkiye, eski filmler, eski sanatçılar… Hikâye dinler gibi dinliyoruz.- Perihan Savaş: Sadece ailem değil, beraber çalıştığım diğer genç arkadaşlar da “Yeşilçam gecesi yapalım, ne olur bize anlat” diyorlar. Arada bir sette de onlara anlatıyorum.◊ Perihan Hanım, eskiye dair en çok neyi özlüyorsunuz? – Perihan Savaş: Eski komşulukları, insanların birbirine olan saygılarını, sevgilerini özlüyorum. Artık ne yazık ki karşı komşumuzu tanımıyoruz. Eskiden üç sokak arkadaki mahalledeki komşuyu bile bilirdik. Akşam olduğu zaman “Hadi bakalım herkes mahallesine” derlerdi. Şimdi kimse kimseyi tanımıyor.- Savaş Zafer: Tahammül yok. Kalabalıklaştı her yer. Herkesin çok fazla telaşı var. Geçim sıkıntısı var. Bence o yüzden.- Perihan Savaş: Evet ama yine de bunu kaybetmememiz lazım. Biz böyle bir toplum değiliz. Biz sevecen, hoşgörülü, saygılı, yardımsever bir toplumuz. Sokakta birisine bir şey olduğu zaman bin kişi birden koşarız. Böyle insanlar da yine var ama artık o kadar azaldı ki… ÇOCUKLARIMLA ARKADAŞ GİBİYİM◊ Çocuklarınıızla ilişkiniz nasıl? – Perihan Savaş: Ben onlarla arkadaş gibiyimdir. Bazen anneliğim tutar. Yanlış bir şey olduğu zaman orada birazcık dişimi gösteririm ama onun dışında mesela çocuklarıma hep şunu söylemişimdir: Başınıza ne gelirse gelsin, lütfen gelin bana anlatın. Başkasına anlatmayın. Yani arkadaşınıza tabii ki anlatabilirsiniz ama arkadaşınız sizi doğru yönlendiremez. Anneyim ben çünkü, ben en doğru şekilde sizi yönlendiririm. Yanlış bir şey olduğu zaman da hep suratlarına söylerim zaten. Hem arkadaş hem anne hem de baba oldum tabii.- Savaş Zafer: Ben küçüklüğümden beri hep annemleydim. Aile büyüklerimizi zaman içinde kaybettik. Bir tek annem kaldı. Dolayısıyla da her şeyi anlattığım tek kişiydi her zaman.◊ Melis Hanım, Perihan Hanım’la tanıştığınız günü anlatır mısınız?- Melis Ketenci: Savaş’ın yeğeni Ali’nin doğum gününde tanıştık. Çok heyecanlıydı benim için. Şu anda bile düşününce heyecanlanıyorum. Ama Perihan Anne inanılmaz samimi, insanı rahatlatan biri. İlk gördüğümde çok tedirgindim. Kendisi halden de anladığı için ona göre davranıyor, insanın içini yumuşacık yapıyor. Sonrasında her şey çok güzel ilerledi.- Perihan Savaş: Ben ilişkilerini biliyordum. İlk gördüğümde de bir baktım çok güzel bir kız, çok kibar, çok heyecanlı. Bayağı uzun bir arkadaşlıkları oldu. 6 sene sürdü. Oğluma “Artık evlen” dedim. Sonuçta o da bir anne babanın evladı. Hiçbir zaman onun da üzülmesini veya kırılmasını istemem. Aralarında ne geçer onu bilemem. Ama oğlum haksızsa oğluma söylenirim. O haksızsa ona da söylenirim. Karışmam da çok fazla. Kızım da Melis’i çok seviyor. Görümce gibi değil, kardeş gibi görüyor.DIŞARIDA “PERİHAN SAVAŞ’IN OĞLUYUM” DEMEM◊ Perihan Hanım 120’den fazla yapımda rol aldınız. Peki şu an hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?- Perihan Savaş: Ben çalışmayı çok seven bir insanım. Hatta oturduğum zaman çok sıkılırım. Şu sıralar eskiye nazaran sakin bir dönemimdeyim. Çünkü eskiden 1 ayda üç film çekiyorduk. Bir ara tiyatroya döndüm. Şu anda sakin geçiyor.◊ Savaş Bey, siz tanınmış bir çiftin çocuğu olarak doğdunuz. Hiç bunun dezavantajını yaşadınız mı?- Savaş Zafer: Avantajlarından ziyade galiba ben daha çok dezavantajlarını yaşadım. Çünkü topluma mâl olmuş isimlerin çocuğu olmak çok kolay değil. Daha göz önünde oluyoruz. Öyle olduğu için de yaptığımız hareketler sadece bizi değil, anne ve babamızı da temsil ediyor. Bu anlamda ben hep çok dikkat etmeye çalıştım. Kendimi çok kısıtladım.- Perihan Savaş: Bir de “Ben Perihan Savaş’ın oğluyum” demez hiçbir yerde. Sorarlar “Annen kim?” diye, “Ev kadını” der, geçiştirir. Yemin töreninde de komutanlar beni görünce şoka girdi.◊ Askerlikte nasıl anladılar Perihan Savaş’ın oğlu olduğunuzu?- Melis Ketenci: Ben oraya ziyarete gittiğimde bir paylaşım yaptım, Savaş’ı etiketledim. Oradan komutanlara kadar bilgisi gitmiş, “Perihan Savaş’ın oğlu bu bölükte” diye.- Savaş Zafer: Beni çağırdılar, “Neden söylemedin?” dediler. Ne diyecektim ki!- Perihan Savaş: Sonra bana da teşekkür ettiler. “Öyle güzel bir çocuk yetiştirmişsiniz ki” diye. OYUNCU OLMAK İSTİYORDUM◊ Magazin programlarında da hiç rastlamıyoruz size. – Savaş Zafer: Evet, beni tanımazlar.◊ Bu bilinçli tercihiniz mi?- Savaş Zafer: Bilinçli tercihim. Ben bunun bir ayrıcalık gibi görünmesini sevmiyorum. Bir de benim de sonuçta şahsi bir ismim var. Yolda geçerken “Perihan Savaş’ın oğlu” diye çekilmek çok hoşuma gitmiyor.- Perihan Savaş: Benim kızım da öyle. O da hep kendini soyutlar. Annesinin, babasının kim olduğunu hiç söylemez.- Savaş Zafer: Ablam kamerayı hiç sevmiyor. Benim öyle bir şeyim yok. Ben aksine oyuncu olmayı istiyordum. Annem “Elinde bir mesleğin olsun. Oyunculuk yapmak istiyorsan her zaman yaparsın. Oyunculuk için bir okul bitirmene gerek yok” dedi. Çünkü ben konservatuvar okumayı düşünüyordum.- Perihan Savaş: “Yeteneğin varsa yaparsın” dedim. Yeteneğin yoksa 10 tane konservatuvar da bitirsen hiçbir şey olmaz.- Savaş Zafer: Bir dizide rol aldım. Hatta oynadığım dizide üçüncü, dördüncü bölüme kadar yine Perihan Savaş’ın oğlu olduğumu bilmiyorlardı. O dizi deneyiminden sonra oyunculuk okuluna gittim. Sertifika falan aldım Darülbedayi’den. Annem “yeteneğin varsa olursun” dediği için o bende böyle bir mekanizma oluşturmuş. Biraz da o anlamda negatif şeyler hissedince kendimde alakalı, çok oraya yönelmedim.◊ İçinizde ukde kaldı mı? – Savaş Zafer: Ukde yok. Olursa çok butik bir şey, yaparım. Oyuncu olmayı planlamıyorum artık bu saatten sonra.- Perihan Savaş: Aslında yeteneği var. Ama bir anda çekti kendini. Üstüne gitmedim.KIZIMIZ VE TORUNLARIMIZ İÇİN İBRAHİM BEY’LE BİR ARAYA GELİYORUZ◊ Geçenlerde İbrahim Tatlıses ve kızınız Melek Zübeyde Hanım’la bir araya gelmiştiniz. Tatlıses’le fotoğrafınız birçok kişiyi şaşırttı… – Perihan Savaş: İnsanlar niye şaşırıyor, onu bilmiyorum. Evet, biz İbrahim Bey’le zamanında hoş şeyler yaşamadık. Üzerinden 40 sene geçti. Şu anda torunlarımız var. Torunlarımız zaman zaman tabii ki bizi bir arada görmek istiyor. Ayrıca bir kızımız var. Kahvaltıda veya iftar yemeğinde bir araya geliyoruz. Çünkü çocuklar ve torunlar bunu istiyor. Burada düşman olmanın, “Aman kesinlikle görüşmem” demenin bir anlamı yok. Evet, yanlış yaptı mı yaptı. Zaten o da bunun dersini almış, yaptıklarının farkında olan bir insan. Onun için şaşırılmasına bir anlam veremiyorum. YILMAZ ZAFER’İN HAYATI FİLM OLACAK◊ Bir gün belki birlikte bir projede yer alırsınız…- Perihan Savaş: Öyle bir şey olur mu bilmiyorum ama benim düşündüğüm bir şey var. Babasının (Yılmaz Zafer) hayatını film yapmak istiyorum. Belki orada onun gençliğini oynayabilir. Çünkü babasına benziyor.◊ Film projesiyle ilgili var mı attığınız adımlar? – Perihan Savaş: Aslında o proje benim kafamda. Ama doğru zamanı bulmam, bir senaristle beraber çalışmam gerekiyor. Ama ne zaman gerçekleştiririm bilmiyorum. Yılmaz’ın yetişkinlik dönemini Engin Akyürek oynasın çok isterim. Çünkü benziyor.◊ Sizi kim canlandırsın istersiniz peki?- Perihan Savaş: O aklımda yok. Bakacağım beni kim canlandırır diye.◊ Tüm kadroyu siz mi oluşturmayı düşünüyorsunuz?- Perihan Savaş: Evet. İçime sinen bir şekilde olsun. Onun sinemaya başlangıç dönemi, tiyatroya başlangıcı, okuldaki dönemlerimiz… Ortaokulda birlikte okuduk. O dönemlerimiz ve hastalığını da kapsayan bir film olacak. Biz o yıllarda çok zorluklar yaşadık. Sanatçı olmanın zorluklarını… Bu dönemleri de aktarmak istiyorum. Sanatçılar neler yaşıyor, o perdenin arkasında neler var, bunları bence insanların bilmesi gerekiyor.◊ Eskiden çok daha zormuş değil mi? – Perihan Savaş: Çok daha zordu. Şu anda daha konforlu. Genç oyuncular iyi bütçeler alıyorlar. Çok iyi şartlarda çalışıyorlar. Karavanlar, kuaförler… Biz kendi saçımızı, makyajımızı kendimiz yapardık. Evden kostümleri kendimiz taşırdık. Ama işimizi çok seviyorduk. Sadece para kazanmak adına yapmadık bu işi.◊ Geçmişe dönüp baktığınızda sizi en zorlayan ne oldu? “Şimdi olsa yapmazdım” dediğiniz ne var mesela?- Perihan Savaş: Öyle şunu yapmam, bunu yapmam diye bir yaklaşımım olmadı. Bir dönem sinemada seks furyası başladı, biz kenarda kaldık. Çünkü o filmler bize göre değildi. Annem de her çekimde izbandut gibi başımda dururdu. Ama ben her zaman rolüm ne gerektiriyorsa onu yaptım.KENDİMİ PERİHAN ANNE’YE BENZETİYORUM◊ Melis Hanım siz ünlü bir aileye gelin geldiniz. Bu durum üzerinizde bir sorumluluk oluşturdu mu? – Melis Ketenci: Zorluğunu yaşamadım ama Perihan Anne çok ağırbaşlı, inanılmaz güzel bir duruşu olan bir kadın. Ona layık olabilecek miyim diye düşündüm.- Perihan Savaş: Bu arada ikimiz de İkizler burcuyuz.◊ Benziyor mu huylarınız?- Perihan Savaş: Benziyor.- Melis Ketenci: Ben kendimi Perihan Anne’ye çok benzetiyorum.◊ Savaş Bey gastronomi eğitimi aldınız, Safderun adında bir restoranınız da var. Evde yemek yapıyor musunuz?- Savaş Zafer: Ben evde yemek yapmayı sevmiyorum. Çünkü endüstriyel mutfaklarda alışmış olduğunuz düzenle evde kurulan düzen aynı olmuyor.◊ Bir bayram masası hazırlasanız olmazsa olmazınız ne olurdu?- Savaş Zafer: Risotto yapmayı çok seviyorum. Onun üstünde belki daha protein ağırlıklı bir şey servis ederim. Yanında zeytinyağlılarla birlikte destekleyebileceğim bir şey. Finalde de ufak bir tatlı.◊ En sevdiğiniz anne yemeği ne? – Savaş Zafer: Nohutlu işkembe. Yaprak dolmasını da güzel yapar annem.HERKESE MUTLU BAYRAMLAR◊ Bayram mesajlarınızı da alalım…- Perihan Savaş: Sadece ramazanda ve bayramda değil her zaman birbirlerine karşı saygı ve sevgi içinde, hoşgörülü olmalarını isterim. – Savaş Zafer: Bayramların bizi bütünleştirmesini temenni ediyorum. Çünkü kendi şahsi yaşamlarımızda çok bireyselleştik. Duygularımızı yansıtırken bencilleştik. Bu bayram, daha sağduyulu olmaya vesile olur inşallah.- Melis Ketenci: Herkese mutlu bayramlar dilerim.
Source: Cansu Topçu
Bayram namazını Eyüpsultan Camii”nde kıldılar
Bayram namazı İstanbul”da saat 07.22’de kılındı. Eyüpsultan Camii avlusu ve çevresi dolup taştı. Genç, yaşlı her yaştan insanın katıldığı namaz sonrası cemaat, bayramlaşarak birbirlerine hayırlı bayramlar diledi.
Source: Hurriyet.com.tr
Türkiye ve dünya gündemi
1- Ramazan Bayramı kutlanıyor
– İslam dünyasında idrak edilen Ramazan Bayramı”na ilişkin kutlamalar ve gelişmeler izleniyor.
2- CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cevizli köyünde, köy evi ziyaretinin ardından basın açıklaması yapacak.
(Trabzon/09.00)
YASAMA YÜRÜTME SİYASET
1- Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, halk ve İl Emniyet Müdürlüğü personeliyle bayramlaşacak, AK Parti İl Başkanlığındaki bayramlaşmaya katılacak, Malkara Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezine bayram ziyareti gerçekleştirecek.
(Tekirdağ/11.00/13.15/14.30)
EKONOMİ FİNANS
1- Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Valiliğe ve AK Parti İl Başkanlığına ziyarette bulunacak ve bayramlaşma programlarına iştirak edecek.
(Kastamonu/10.00/11.00)
DÜNYA DİPLOMASİ
1- İsrail”in ateşkesi bozarak Gazze Şeridi”ne yönelik saldırılara yeniden başlamasına ilişkin gelişmeler izleniyor.
(Gazze/Kudüs)
1- UEFA Uluslar B Ligi 2. Grup”ta Slovenya ile deplasmanda ve Sivas”ta üst üste iki maç oynayacak A Milli Kadın Futbol Takımı, Atatürk Olimpiyat Stadı”nda antrenman yapacak.
(İstanbul/16.30)
2- Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi”nin 23. haftasına; Fenerbahçe Beko-Mersin Spor ve Galatasaray-Onvo Büyükçekmece Basketbol müsabakalarıyla devam edilecek.
(İstanbul/13.00/15.30)
3- ING Kadınlar Basketbol Süper Ligi play-off çeyrek final üçüncü ve son maçında Emlak Konut, Beşiktaş BOA”yı konuk edecek.
(İstanbul/18.00)
4- Milli motosikletçiler Toprak Razgatlıoğlu ve Bahattin Sofuoğlu”nun mücadele ettiği Dünya Superbike Şampiyonası”nın Portekiz”deki ikinci ayağında superpole ve yarış yapılacak.
(Portimao/14.00/17.00)
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Kapadokya”da yerli turistler bayram sabahı gökyüzünde süzüldü
9 günlük bayram tatilini tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerle bezeli Kapadokya”da geçirmek isteyen yerli konuklar, gün doğumu vaktinde gerçekleştirilen balon turuna ilgi gösterdi.
Nevşehir”in Göreme beldesi çevresindeki vadilerde bulunan balon kalkış alanlarında ekiplerce hazırlanan sıcak hava balonları, yolcuların sepetlere alınmasının ardından peş peşe gökyüzüne havalandı.
Balon turuna katılan yerli turistler, yaklaşık bir saat boyunca peribacaları ve doğal kaya oluşumlarıyla kaplı vadiler üzerinde uçtu.
27 Mart”tan beri olumsuz hava koşullarından dolayı yapılamayan balon turuna yabancı ve yerli turistlerin ilgi göstermesi dolayısıyla bölgedeki 156 balon yaklaşık 2 bin 500 kişiyle tam kapasite uçtu.
Balonlarda yer bulamayan yerli ve yabancı turistler ile manzarayı seyretmek isteyenler, vadi yamaçlarındaki seyir alanlarında kalabalık oluşturdu.
Tura katılanlardan Hasan Tahsin Özilter, AA muhabirine, Kapadokya”yı balon turuna katılarak kuş bakışı izlemenin heyecanını yaşadığını belirterek, “Muğla”dan Kapadokya”ya ilk defa geliyoruz. Gezilecek yerler harika. Bir de balon turu yapalım istedik. Burayı görmelerini kesinlikle tavsiye ederim. Peribacaları ve diğer tarihi mekanlarda farklı atmosfer var. Balona binmek istemiştik daha önce ama gelemedik. Bayramın ilk gününde kısmet oldu.” dedi.
Murat Koca ise Kapadokya”nın turizm merkezlerinin birçoğunu gezdiğini, balon turunda farklı deneyim elde edeceğini söyledi.
Murat Özkan da bayram tatili için geldiği Kapadokya”da eşi ve çocuğuyla balon turuna katılarak, bayram sabahına doğacak güneşi gökyüzünde karşılayacaklarını ifade etti.
Sıcak hava balon pilotu Eftal Durak, Kapadokya”nın bayram tatilinde en çok ilgi gören turizm merkezlerinden olduğunu dile getirerek, “Birkaç gündür uçuş yapamıyorduk. Bugün hava güzel. Misafirlerimizin balon turuna talebi çok fazla. 156 balonla beraber gökyüzünde şölen oluşacak. Misafirlerimize bu deneyimi yaşatacağız.” diye konuştu.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Bayram: Deliye her gün, yurtta iki kez, gurbette hiçbir zaman mı?
Evet, b�t�n ya�ama sevincimizi, bayram duygular�m�z� elimizden al�p g�t�ren �ok a��r g�nlerden ge�iyoruz. Gazze”de, Arakan”da, Do�u T�rkistan”da ya�ananlara g�zlerimiz bakamaz hale geldi�i, g�n�llerimizin yoruldu�u bir d�nemde zaman zaman insanl���m�zdan utan�r hale geliyoruz. Ama unutmamak gerekir ki hayat bir iman ve cehttir.
Kudret B�lb�l/ Yazar
Yoklu�u �ok �ey ifade etmeyen �eylerin varl��� da pek bir �ey ifade etmiyordur. Ama varl��� pek bir �ey ifade etmeyen �eylerin yoklu�u �ok �ey ifade ediyor olabilir. �nsan �o�u kez haz�r bulduklar�n�n de�erini idrak etmez. Oysa bir �eyin de�eri, varl���yla de�il, yoklu�uyla �ok daha iyi anla��labilir.
S�z� bayrama getirmeye �al���yorum.
Bayramlar�n de�eri belki en fazla bayrams�zl�kta hissedilir. Hayat�n�z ola�an rutininde, b�t�n g�zellikler yerli yerince �evrenizde ak�p gidiyorsa bayram yapsak da olur, yapmasak da diye d���nebilirsiniz.
Siz hi� bayrams�z kald�n�z m�?
Peki �yle midir ger�ekten?
Siz hi� bayrams�z kald�n�z m�? Bayrams�zl��� tatt�n�z m�?
Siz hi� gurbette bayram ya�ad�n�z m�? Gurbet ve bayram.. Ne kadar tezat iki kelime. Bayram esasen gurbetsizlik, s�las�zl�kya da anti gurbet, anti-s�la demektir..
Bo�una Karacao�lan y�zy�llar �nce yazd��� “bir yi�it gurbete gitse” �iiriyle y�re�imizi bam telinden, s�la s�z�s�n� en derinden yakalamam��..
Bir yi�it gurbete gitse
G�r ba��na neler gelir
Garip s�lay� and�k�a
Ya�, g�z�ne dolar gelir
Ba�r�ma basar�m ta�lar
Ak�tt�m g�z�mden ya�lar
Yavrusun ald�ran ku�lar
Yuvas�na d�ner gelir”
Siz hi�bir bayram g�n�, gurbette Londra”da �al��mak zorunda kal�p ak�ama kadar kar��la�t���n�z bir tek ki�iye bile “bayram�n�z kutlu olsun” diyemedi�iniz ya da bir tek ki�inin bile size “bayram�n�z m�barek olsun” diyemedi�i bir g�n ya�ad�n�z m�?
Sizin hi�bir bayram �ncesi Amerika”da T�rk �ay�, simit ve sucuk bulabilmek i�in 200 km yol gitmi�li�iniz oldu mu?
Ya da gurbette;
All� turnam, bizim ele var�rsan
All� turnam, bizim ele var�rsan
�eker s�yle, kaymak s�yle, bal s�yle
Ah g�l�m g�l�m, k�r�ld� kolum
Tutmuyor elim, turnalar hey” diye kendi kendinize i�ten i�e �zlemle yanarken ya da sevdiklerinizle, turnalar �zerinden bayramla��rken, dilinize, s�la �zleminize, aile hasretinize yabanc� �evrenizdeki insanlar�n size bayrams�z bayrams�z bakt���?
Hayat biraz b�yledir, �ok kolay elde edilenlerin, eri�ilebilir olanlar�n, bol bulunanlar�n de�eri pek bilinmez.
Biteviye hep �yle olaca�� san�l�r..
Hava gibi su gibi, simit gibi, sevgi gibi..
Sizi sevenlerin ve sevdiklerinizin �epe�evre etraf�n�z� sard��� ortamlar�n hep �yle var olaca��n� sanman�z gibi..
�ocukluk an�lar�n�z�n ge�ti�i, ilk gen�lik y�llar�n�za �ahitlik eden, g�nl�n�ze ilk sevda t�rk�leri d��t��� yerleri kolayl�kla ziyaret edebilmenizin k�ymetsizli�i gibi..
Hen�z ac�s�n� tatmad���n�z, sevdiklerinizle ge�irmekte oldu�unuz nice bayramlar gibi..
Ama b�t�n bunlar, bir g�n apans�z bir insan ba��na gelmeye g�rs�n..
��te o zaman anlar insan, neredeyse sonsuzluk deryas� kadar sahip oldu�u onca nimetin, sevginin, varl���n de�erini..
“Bayramsa, bayram�n�z m�barek olsun” ifadesindeki yoklu�un, yoksunlu�un, h�zn�n, �zlemin, ac�n�n yans�mas�n�..
Evet, b�t�n ya�ama sevincimizi, bayram duygular�m�z� elimizden al�p g�t�ren �ok a��r g�nlerden ge�iyoruz.
Gazze”de, Arakan”da, Do�u T�rkistan”da ya�ananlara g�zlerimiz bakamaz hale geldi�i, g�n�llerimizin yoruldu�u bir d�nemde zaman zaman insanl���m�zdan utan�r hale geliyoruz. Ama unutmamak gerekir ki hayat bir iman ve cehttir.
�nsan kalabilmenin ad�
Bayram ve bayramla�mak yery�z�n� saran b�t�n k�t�l�klere ra�men, insan kalabilmenin di�er ad�d�r. ��nk� bayram hat�rla/n/ma, ar�nma, payla�ma, bar��ma, kayna�ma gibi t�m insani ve evrensel de�erleri b�nyesinde bar�nd�r�r.
Bakmay�n �yle o atas�z�m�ze.
“Deliye her g�n bayram” s�z�, herhalde bir ak�ll�n�n i�i olmasa gerek.
�evresinde onca g�zellikler varken, en sevdiklerinizle her durumda hemhalken, sevdiklerini ve sevildiklerini hat�rlamak i�in y�l�n iki zaman�n� g�zleyen, onu da �st�n k�r� yapan insanlara acaba deliler nas�l bak�yorlard�r ki?
Sevdikleriniz sa� ise, �stelik birlikte iseniz, �evrenizde el �pecekleriniz ve elinizi �pecekler varsa, s�radan bir a��z tad�n�z i�in 200 km gitmiyorsan�z, k�lt�r, sanat, edebiyat, gelenek ya da yemek ad�na her �ey elinizi uzatacak kadar size yak�nsa, vars�n deli desinler, size de�ilse kimedir bayram?
Bayrams�zl���n buruklu�unu hi� hissetmeden, sevdiklerinizle,her g�n� bayram tad�nda, sa�l�k, s�hhat ve afiyet dolu g�nler diliyorum.
Source:
Kapadokya”da bayram yoğunluğu! Yeryüzü de gökyüzü de resmen doldu taştı
Ramazan Bayramı”nın 9 güne çıkmasının ardından Türkiye”nin önemli turizm merkezlerinden olan Kapadokya bölgesindeki doluluk oranı yüzde 100″ü buldu. Bölgede bulunan yaklaşık 850 konaklama tesislerinde bulunan 36 bin yatağın tamamı doldu. Bayram tatilini Kapadokya bölgesinde geçirmek isteyen yerli turistler, bayram sabahında havalanan sıcak hava balonları ile Kapadokya bölgesini kuş uçuşu seyretme imkanı bulurken, balona binemeyen yerli ve yabancı turistler ise Kapadokya bölgesinin seyir tepelerinde uçan balonları izleri. Bölgede hava muhalefeti nedeniyle yapılamayan sıcak hava balon uçuşları bayram sabahı tekrar başladı. Havalanan sıcak hava balonları Kapadokya semalarında yeniden görsel şölen oluşturdu. Sabahın erken saatlerinde Göreme beldesine bağlı Aşk Vadisinden havalanan 156 sıcak hava balonları ile yaklaşık 3 bin 500 yerli ve yabancı turist Kapadokya bölgesini kuş bakışı izleme fırsatı buldu. Balonlarda yer bulamayan turistler ise Kapadokya vadilerini doldurarak bu görsel şöleni izledi. Kapadokya tatili için Muğla”dan gelen Gül Özilter yaptığı açıklamada, Çok heyecanlıyım ve çok merak ediyorum. İlk defa böyle bir şey yaşayacağım. Kapadokya”yı çok beğendim. Kiliseleri, şapelleri ve peribacalarını ilk defa gördüm. Herkese tavsiye ediyorum. Mutlaka görülmesi gereken bir yer. Kapadokya bölgesini havadan izleyeceğim dedi. Sıcak hava balon pilotu Efsal Durak, İki günün ardından bugün tekrar uçuyoruz. Bayramın ilk gününde havada olacağız. Hava güzel, iyi bir uçuş olacak. Talep çok fazla. Bugün yaklaşık 156 balon ile beraber gökyüzünde bir şölen oluşacak. Misafirlerimize bu deneyimi yaşatmak için buradayız dedi. Kapadokya”yı dünyanın buluştuğu yer olarak nitelendiren Nuri Çelik de yaptığı açıklamada Kapadokya çok güzel bir yer. Muhteşem bir atmosfer ver. Herkesin buraya gelip bu duyguyu tatmasını isterim ifadelerini kullandı.
Source: Gazetevatan.com
Cephede bayram sabahı…
1915 yılının Ramazan Bayramı, bir ölüm-kalım savaşının tam ortasına rast gelmişti.
Dünya Harbinin değirmen gibi insan öğüttüğü günlerdi.
Düşman kuvvetler, gemileriyle geçemediği Çanakkale Boğazına karadan çıkartma yapmıştı. Anadolu’nun savaş yorgunu çocukları dünyanın en güçlü, en donanımlı ordularına karşı etten duvar örmüş, bombaların hallaç pamuğu gibi savurduğu Gelibolu sırtlarında canlarını dişlerine takıp vatan savunmasına durmuştu. Gökten ateş yağıyor, yerden ölüm fışkırıyordu.
Üstelik zor bir Ramazan geçirilmişti.
Mübarek ay, yazın en sıcak günlerinin yaşandığı Temmuz ayının ortalarında başlamış, kavurucu sıcakların altında meşakkatli oruçlar tutulmuş, iftarlar siperlerde açılmıştı.
Şeyhülislam Ürgüplü Hayri Efendi, savaşan askerlerin oruçla mükellef olmadıklarına dair bir fetva yayınlayıp vatan savunmasıyla en büyük dini vecibenin yerine getirildiğini söylese de çoğu asker orucunu tutmuştu.
Bu askerlerden biri, siperde açtığı iftarı, kızına yazdığı mektubunda şöyle anlatmıştı:
“Benim güzel kızım,
Bugün Ramazan’ın ikinci günü… Şeyhülislam Efendi oruç tutmayabilirsiniz diye fetva yayınlamış. Yine de içim rahat etmedi. Oruca niyetlendim. Gündüz yeni siperler kazdık. Hiç susamadım. Yoğun bombardıman oldu. Kafamızı çıkaramadık. Akşam olunca bir asker ezan okudu. Siperin içinde matara elden ele dolaştı. Herkes orucunu açtı. Ben zannettim ki sadece ben oruçluyum. Meğer bölüğün hepsi oruçluymuş. Matara en son bana geldi. O gün oruç haliyle şehit olan Erzurumlu, Darendeli ve Yeniceli’nin hakkını nasıl öderim diye gözyaşı döktüm.”
Takvimler 12 Ağustos Perşembeyi gösteriyordu…
Tanyeri salalarla ağarırken tepeleri, vadileri uhrevi bir hava sarmış, siperler derin bir sükûta gömülmüştü.
O gün Ramazan bayramının ilk günüydü.
Birçokları için hayatın son günü olsa da bayramdı…
Kıyafetlerin tozları silkelendi, imkânlar dâhilinde tıraşlar olundu, boy abdestleri alındı.
Ocaklar çoktan çatılmış, kazanlar kaynamaya başlamıştı. Cephede ilk kez etli bir yemek yapılıyordu. Yemeğin yanında safrani ismi verilen bir tatlı, kuru incir ve kuru üzüm ikram edilecekti. Birçok birlikte bayram namazları kılınıp zafer duaları edildi. Hutbeler kısa tutulmuş, askerlerin önemli bir bölümü siperlerde bırakılıp ani bir saldırıya karşı hazırda bekletilmişti.
Birkaç gündür yoğunlaşan hava keşifleri ve yığınaklardaki hareketlilik yeni bir taarruzun başlayacağını gösteriyordu.
Bayram yemeğinden sonra 57. Alay Kumandanı Yarbay Avni Bey, gözetleme kulesine doğru yürüyordu. Mahzun bakışlarını denize doğru dikmişti. Yanı başındaki yavere, kısık bir sesle şöyle dedi:
“Evimden bir mektup geldi. Çocuklarım bu savaşın daha ne kadar süreceğini soruyorlar. Geçen yıl bayramı birlikte geçirmiştik, bu yıl da bayramda babalarının yanlarında olmasını istediklerini, bensiz ne kadar mükedder olduklarını yazmışlar…”
Ardından yoğun bir bombardıman başladı.
“Silindir ateşi” denilen bombardımanlar yedi-sekiz saat sürerdi. O gün de öyle oldu. Siperlere zeminlikler ve duvarlar kazılıp “mahfuz mahal” denilen topraktan kovuklar yapılmıştı. Bombalar ıslık çalarak üstlerinden geçiyor, siperler sarsılıyor, her tarafa toprak yağıyordu.
İhtiyat zabiti Münim Mustafa, harpten sonra yayınlanan hatıralarında o günü şöyle yazacaktı:
“İngilizler her nedense pek sinirliydiler. Bizim dini bayramımızı bildikleri için güya maneviyatımızı sarsmak için büyük taarruz gününde yaptıkları topçu ateşine benzer bir bombardımana başladılar. Bunlara alışık olduğumuz için pek aldırış etmiyorduk. Bir aralık ateş hafiflemişti. Herkes birbiriyle bayramlaşmaya başladı. Eller sıkılarak tebrikler yapılırken muhayyilemizde ailelerimizle geçirdiğimiz eski bayramların hayali vardı. İstanbul’dan bayram paketleri gönderilmiş. Bir aralık bu paketler siperlerimize atıldı. Muhtelif renkte kutular içerisinde çikolatalar, şekerlemeler, pasta ve bisküviler ortalığa saçıldı. O an adeta bir çocuk neşesi hissettim. Kendimi küçülmüş, babamın yanında oynadığım zamanlara dönmüş zannettim.”
Bir diğer zabitimiz Behzat Kerim Efendi de aynı günün akşamı kendisiyle görüşen Harp Mecmuası muhabirine hislerini dile getirdi:
“İstanbul’dan çok uzaktayım. Hiç görmediğim sevgili anacığımın Merkez Efendi’deki asude mezarını düşünüyorum. Babamın ayrılık anında gizleye gizleye nurlu çehresinden akıttığı mebzul yaşları, Nebîha’nın kadınca coşkunluklarını, hatta sevgili yavrumun veda selamı yollar gibi ağzından dökülen hüzünlü sözleri… Gelecek bayram yanlarında olur muyum?”
O yılın Ramazan bayramı, cephelerin olduğu gibi cephe gerisinin de ateşle ve yoklukla sınandığı günlerdi. Seferberliğin ağır şartları, Anadolu’nun her ocağına, Osmanlı coğrafyasının her köşesine sinmiş, hüzünlü bir bayram yaşanmıştı. Herkesin gözü kulağı cepheden gelecek haberdeydi. Siperlerde her evden bir can vardı.
Hilal-i Ahmer Cemiyeti, bayramın birinci gününü çiçek günü ilan etmişti. Cephedeki askerlerin ihtiyaçları ve geride kalan eşleri ve çocuklarına yardım amacıyla çiçek şeklinde rozetler yaparak satışa sunmuştu.
Cemiyetin yayın organında bununla ilgili şöyle bir açıklama yayınlanmıştı:
“Vatandaşlar! Gittik, gördük. Bütün Gelibolu yarımadası bir fedakârlık vatanı olmuş. Borcumuzu ödemek sırası gelinceye kadar, vatanın büyük aşkıyla yanan göğüslerimizi Hilal-i Ahmer çiçekleriyle süsleyelim.
Bu bayram günü, Hilal-i Ahmer’in çiçek günüdür. Hilal-i Ahmer çiçeğinin neye delalet ve muavenet ettiğini bilmeyecek, bu çiçeği göğsünde hürmet ve muhabbetle taşımayacak bir Osmanlı yoktur.
Beyaz sinelerimizde bir hilal gibi taşıyacağımız bu çiçekler sargı olacak, ilaç olacak, gıda olacak. İstanbul kapılarını bekleyen yaralı askerlerimiz bunlarla şifa bulacak. Eğer göğsünün üstünde bu şefkat baharının mübarek çiçeğini taşımaya tahammül edemeyecek varsa; büyük Fatih’in türbesi gayz ve gazabıyla yerinden fırlasın!”
Bayram sabahını çocuklarından gelen mektubun hüznüyle karşılayan 57. Alay Kumandanı Yarbay Avni Bey, bayramın ikinci günü şehit oldu.
İhtiyat Zabiti Münim Mustafa, bir sonraki Ramazan Bayramında Kafkas Cephesindeki Muş Harekâtındaydı.
Behzat Kerim Efendi bir daha ailesini göremedi… Merkez Efendide yatan annesinin yanına şehit olarak döndü…
Göğüslerine Hilal-i Ahmer çiçeği asmış insanlar, sokakları sessiz bir gururla dolaşmaya sonraki bayramlarda da devam ettiler.
…………
Bugünkü bayramlar için kendi bayramlarını feda edenlere bin rahmet…
Bayramınız bayram olsun.
Mübarek olsun…
Zekeriya Yıldız / Haber7
Source: Zekeriya Y
Doğukan Manço: Babamla bayram anım hiç yok
Doğukan Manço, Hülya Koçyiğit’in TRT 2’de yayınlanan “Film Gibi Hayatlar” programının konuğu oldu. Manço, babası Barış Manço ile bayram anıları sorulması üzerine şu yanıtı verdi:“Size güzel bir bayram anısı anlatmak isterdim ama babamın iş hayatı sebebiyle öyle bir anımız ne yazık ki olmadı. Genelde babam bir iş programında olduğundan bayram günlerini evde annemizle geçirirdik. O yüzden anlatacak bir bayram anım yok. Bayramları babamızdan ayrı kalırdık. Bu benim için çok hüzünlü aslında. Babamızı televizyondan izlerdik.” ŞARKILARI ADETA GENÇLİĞE HİTABEDoğukan Manço, babası Barış Manço’nun ülkeye büyük katkılar sunduğunu ve bir kültürü devam ettirmek istediğini belirtti: “Babam hep ‘Ben sizin şarkılarınızı söylüyorum’ derdi, çünkü bizden ve kültürümüze ait olan şeyleri harmanladı. O da bir nevi Gençliğe Hitabe aslında. ‘Bakın geçmişiniz bu, geleceğimiz bu’ diyor şarkılarında. Bugün bir bayram gününde daha onun eserlerini nesillere aktarmaya devam ediyoruz.”
Source: Hurriyet.com.tr
CHP’lilerin camiden çıkmadığı bir zamanların Akseki’si
Türkiye”nin yetiştirdiği en değerli ilim insanlarımızdan Prof. Dr. Raşit Küçük Hoca, Hadis konusu başta olmak üzere çok yönlü bir alim olarak birçok alana damgasını vurmuş, mebzul miktarda insan yetiştirmiştir.
Bugün ülkemizi yöneten en üst düzeydeki şahısların gerek yetişmesinde, gerekse onlara danışmanlık yaparak yönetme başarılarında önemli pay sahibidir. Hocanın hayat hikayesine dair kendisi ile yaptığımız konuşmalarımızı yani hayat hikayesini burada her pazar sizlerle paylaşmaya çalışacağız.
Hoca ile yaptığımız bu konuşmalarımızı, “Raşit Küçük, Hatırımda Kalanlar” adı ile Hayat Yayınları kitap olarak yayımladı.
Yine bu fakir kardeşiniz Hoca’nın panel, makale ve bilimsel yazılarını toparlamaya çalıştım, o da Hayat Yayınlarından kitap olarak çıktı.
İnşallah bu vesile ile kitaplar gündeme gelir ve umuyor, diliyoruz ki, Hocamızın; Türkiye”nin en ücra köylerinden birinden başlayan, başarılarla dolu hayat hikayesi genç nesillerimize yol gösterici olsun.
BİZİM AKSEKİDE TERSİNEDİR BU İŞLER
FK: Sizin gençlik yıllarımızda Akseki’nin siyasi yapısı nasıldı, dikkat çekici bir özelliğini hatırlıyor musunuz mesela?
RK: Benim hatırladığım kadarıyla Aksekililerin aristokrat takımı hep fötrlü şapkalı idi.
Camiide her tarafta fötr asılı olurdu.
Çok enteresandır bu.
Mesela şöyle bilinir işte “CHP’li ise namazlı niyazlı değildir” gibi. Bu anlayış o zamanın Akseki’sine hiç uymaz. Bütün CHP’liler camidedir. Adalet partililer, Demokrat partililer namaz kılmayan adamlar olarak bilinirdi orada. Hakikatten Adalet Partili biri vardı adı Şükrü’ydü ama Kara Şükrü mü ne derlerdi, mesela bu adam Akseki’ye kötülükleri, çirkinlikleri getiren biri olarak bilinirdi. İçkiyi, uyuşturucuyu şunu bunu… CHP’liler mazbut, dindar insanlardı. Onun için bizim Akseki’de tersinedir bu işler.
ÖMER DURUK AMCAYI HATIRLARIM MESELA
FK: Sahiden çok ters. Halbuki bizim orada bunun tam aksinedir. Pekala, hizmetleriyle aklınızda kalan kimler var Hocam?
RK: Akseki ilçemizden bir Ömer Duruk amcamız vardı, Allah rahmet eylesin, Aroma’nın ve Bakırköy’deki ünlü Gelik Lokantalarının sahibi. Hali vakti çok çok yerinde biriydi. Ataköy Camiinin yerini verip, camiyi yaptıran bir zat. Hatta şöyle bir hatıra anlatayım, bu çok ilginç bir hatıradır benim için. Ataköy’ün orada dönümlerce arazi onunmuş, oraları satmış. Etraf yapılaşınca ve sonra cami yapılınca bir kısım sakinler sitelere gelip demişler ki ”Ya buraya cami yapılacağını bilsek biz almazdık, gelmezdik”. Söylenenler Ömer amcanın kulağına gitmiş. Ömer amca, yazıhanesine oturmuş, bütün sakinlere birer mektup göndermiş. “Camiin yapılışından rahatsızlık duyanlar, günün şu saatlerinde yazıhaneme, şu tarihe kadar başvurabilir” diye mektup göndermiş. Mektuptan sonra da kimse yazıhaneye gitmemiş. Yanına gittiğimde bunu anlattı. “Peki Ömer amca, mesela 80-100 kişi gelseydi ne yapacaktın o durumda?”. “Vallahi ve billahi, hepsinin parasını peşin verip def edecektim” dedi. Böyle bir adam idi bu Ömer amca.
Akseki’ye bir komando alayı yerleşti. Bu alayın bütün binalarını yapıp alaya hediye etti. Antalya-Konya güzergâhında bir yol ve üzerine de bir benzinlik yaptı. Birtakım alış-veriş merkezleri yaptı. Oralardan bir kazanç elde etmek için değil ama, Aksekili insanlar buralarda çalışsın, geçimlerini temin etsin diye yapmıştı. Ayrıca Akseki’ye bir huzur evi yaptırdı. Aksekililer de anasını, babasını huzur evine gönderecek insanlar değil, hiç de giden olmadı. Dışarıdan bazıları geldi. Sonra baktılar ki olmuyor. Orayı gelir getirici bir otele çevirmişler.
BÜYÜK MÜFTÜ AHMET SALİM AMCA
FK: Allah rahmet etsin, çok değerli ve çok hayırsever birisiymiş Ömer Duruk amaca. Şimdilerde böyle kişiler yok değil ama, sayıları bir hayli azaldı sanki..!
RK: Büyük Müftü dedikleri merhum Osman Yüksel ağabeyinin babasını anlatırlar, çok yiğit bir adammış o da.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında bizim köyde değil ama Akseki’de bayağı büyük zulümler ve idam edilenler olmuş. Mesela Serdengeçti’nin babası Büyük Müftü Ahmet Salim Efendi idamlıkmış. Akseki’nin karşısında bir dağ var, oraya kaçmış, silah almış, bir miktar yiyecek almış ve hanımına demiş ki “Ben karşı dağa gidiyorum. Pencerede perde beyaz dursun eğer herhangi bir aksilik, namusa tecavüz olursa siyah perde çekersin, orada kalmamın bir anlamı olmaz, gelir sonuna kadar savaşır ölürüm.” Ama beyaz perde öylece kalınca geri dönmüş, sonra da müftü olmuş. Yıllarca müftülük yapmıştır, Allah gani rahmet etsin.
(Devam Edecek)
Ferman Karaçam / Haber7
YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
Source: Ferman Kara
Ölüler kıraathanesinde bayram geleneği bozulmadı: Tam 800 kişi…
Kozan merkezinde bulunan tarihi çarşıda her kesimin durağı haline gelen Ölüler Kıraathanesi olarak bilinen Karataş Kıraathanesi”nde vatandaşlar Ramazan Bayramı için bir araya geldi. İlçede vefat eden yaklaşık 800 kişinin lakapları ile birlikte fotoğraflarının yer aldığı Ölüler Kıraathanesi”nde yitip gidenler yad edildi, kalanlarla bayramlaşıldı.
Bu yıl da Ramazan ayında geleneklerini sürdürdüklerini belirten işletme sahibi Nejat Karataş, “Bayram günü bir araya geldik. Burada yaklaşık 800 fotoğraf var. Hepsini de, ilçemizde tanırız biliriz iyi insanlar. Dualarla hatıralarını yad edelim istedik. Duamızı gerçekleştirdik. Burada ilçemizdeki siyasi bürokrat vatandaş esnaf herkesin fotoğrafı var. Vefat eden devlet büyüklerimizin de fotoğrafları yer alıyor. Bu bayram da onları dualarla anıyoruz” dedi. “Tanıyanlar gelir dua eder” Vefat edenlere mevlit okuyup dua ettiklerini aktaran imam Fatih Şahin de, “Bu kıraathane Kozanımızın simgesi. İlçemizde vefat eden vatandaşların resimleri sergileniyor. Tanıyanlar gelir dua eder. Farklı bir atmosfer” diye konuştu.
“50-60 yıllık dostlarımız vardı” Kıraathane sakini Mahmut Küpeli ise “50-60 yıllık dostlarımız vardı. Burada vefat eden arkadaşlarımızı yad etmek adına geldik ve dua ettik. Hepsi birbirinden iyi insanlardı mekânları cennet olsun” ifadelerini kullandı.
Source: Dünya Gazetesi
Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş”tan Ramazan Bayramı mesajı
Galatasaray Kulübü tarafından yayımlanan mesajda, “Ramazan Bayramı”nın ülkemize, camiamıza ve tüm İslam alemine hayırlı olmasını temenni ediyor; mutluluk ve huzur dolu bir bayram geçirmenizi diliyoruz.” ifadeleri kullanıldı. Fenerbahçe Kulübünün internet sitesinde yer alan mesajda, “Ramazan Bayramı”mızı en içten dileklerimizle kutlar; ülkemize ve camiamıza sağlık, huzur, birlik ve beraberlik içinde yaşayacağımız nice mutlu bayramlar dileriz.” denildi. Beşiktaş Kulübünün yayımladığı mesajda ise, “Sağlık, mutluluk ve huzur dolu bir bayram dileriz. Ramazan Bayramınız kutlu olsun.” ifadelerine yer verildi.
Source: Internet Haber
Ah eski bayramlar
Babalar devlet memuruydu, analar çoğunlukla ev emekçisi. Çocuklar kavaklar arasında çelik çomak, yakar top peşinde… Her ev onların su sebili, her anne onları doyuran melek. Hele ramazan, onların iple çektiği neşeli günler. Açık hava sineması örneğin. İftardan sonra tahta sandalyelere dizilip dev ekrana kilitlenilen geceler. Jenerikle birlikte hep bir ağızdan seslenişler: Türkaaan Şoraaayyy, Kadiiir İnanııır…Güle oynaya dönüş ve sahura hazırlanış. Her evden bir iç tenceresi çıkar, saçlar kurulur, oklavalar hamur açma tahtasında gider gelir. Bükmeler, boş ekmekler yağlanır. Misss gibi kokar gecenin karanlığı ve o son gece minik yürekleri çarpa çarpa yatar ertesi sabah uyanacakları Şeker Bayramı’na çocuklar. Yastığının yanına sakladığı ayakkabıyı ne çok istemiştir. Çoğunlukla istekleri gerçekleşir çocukların. Çünkü yalnızca bayramlarda alınır. Bayram kahvaltısının ardından büyükler, çocukları kucaklarına alıp aktarırlar eski bayramları torunlara. Çok eskiye gitmezler ama üzmek istemedikleri için torunları ayıklarlar kötü günleri. 1919 yılının bayramını anlatmak gelmez akıllarına örneğin. 30 Haziran günü İngiliz Orduları Başkomutanı General Milne, Osmanlı Savaş Bakanlığı’na verdiği notayla Mustafa Kemal’in İstanbul’a çağrılmasını ister. Padişah, Mustafa Kemal’e hava değişimi önerir yeter ki Anadolu’dan çık demeye getirir. içişleri Bakanı Ali Ferit, verilen görevi yerine getirir. Telgraf çeker Paşa’ya. “Hükümeti çok zor durumda buldum. Yenilgi, çaresi olmayan bir illettir. İstanbul’da ya da isteyeceğiniz bir yerde hava değişimi isteyin. Böylece düşmanın ısrarı son bulacak, hükümet kurtulacaktır.” Aynı gün bir başka İngiliz generali Adana’ya gelir. Resmi kabul töreni yapar kent halkı için. Müftü efendi kürsüdedir. “İngilizler bütün İslam aleminin ve Türklerin sevgisini kazanmıştır. Bu defa da en zor anlarında Türklerin yardımına koştukları(!) için teşekkür ederiz.” O gün Yunanlar Aydın köylerini kana boyarken Mihran Efendi’nin Sabah’ı, Ali Kemal reklamı yapar. Dört gün önce İçişleri Bakanlığı’ndan istifa eden Ali Kemal’in Peyam’a makale yazarak memlekete büyük hizmet edeceğini söyler. Hizmetinin İngiliz mandasını istemek olduğunu yazmaz ama. Paris’e barış için giden Damat Ferit ise İstanbul’a telgraf çeker: “İngilizler Mustafa Kemal’den şikâyet ettiler”. (Sarıhan I: 354vd)SEVR BARIŞI!1920 yılının bayramı da anlatılmaz çocuklara. O yıl Şeker Bayramı’nın ilk günü 18 Haziran’dır. Fransızlar kömür deposu Zonguldak’ı işgal etmiştir. Ruslar ise söz verdikleri yardımı yola çıkarmayı erteler. İngiltere’nin Atina büyükelçisi Lord Granville de dışişleri bakanı Lord Curzon’a ünlü önerisini o gün yapar: “Yunanistan’a küçük ama değerli bir donanma yapmalıyız.” İngilizci Alemdar gazetesi okurlarının bayramını kutlarken şöyle der: “Tarihimizin en hazin ve en müthiş bir anına rastlayan bu matemli bayramımızda dünyanın her köşesinde yerleşmiş Türk ve Müslümanlar, Osmanlı Müslümanlarının yaralı kalbinden kopup gelen yakarışa katılacaklar ve bu bayramın artık felaketlerimizin sona erdiği bir saadet başlangıcı olmasını dileyeceklerdir.” Aynı sayfada Refi’ Cevad başmakaleyi döşer. “Dün aniden bir değişim oldu. Felaketlere o kadar alışmıştık ki bu bahtı kara, mutsuz memleketle ilgili birdenbire çıkan ümit verici habere inanamadık” der. (Sarıhan III: 88; Alemdar, 18 Haziran 1920) Ümit verici haber barıştır. Barış ise Sevr.1921 Şeker Bayramı’nda çok şeyin değiştiği de anlatılmaz. 8 Haziran’dır bayramın ilk günü. Kemalistler İnönü’de iki kez zafer kazanmıştır. Sanırsınız ki yendiği Yunan’dır. Hayır. Yendiği emperyalizmdir. Fevzi Çakmak Paşa o gün orduya bayram mesajı yayımlar. “Maraş, Kars, İnönü zaferleri. İşgal altındaki yerlerde halk gözyaşları akıtırken siz, milletimize hür bir bayram yaşattınız. Kahraman ordumuzun kesin zafer bayramını da kutlamaya bizi kavuşturmanızı ulu Tanrı’dan dilerim.” İnebolu Kaymakamlığı Kastamonu valisine şu teli çeker: “Bugün askeri eşya yüklü manda ve öküz arabası yola çıkarılmıştır.” Bugünün torunları bayram yapabilsin diyedir o bayram günü istiklal yoluna düşenler. İngiliz haber alma örgütü ise yalan haber yayar: Mustafa Kemal TBMM’yi kapatacakmış. Aslında niyetleri apaçıktır. Baş tercüman Ryan, hazırladığı muhtırada şöyle yazar: “Yunanları destekleyerek Kemalistleri yok etmek ve padişah yönetiminde kontrol edilebilir bir Türkiye yaratmak gerekiyor. O gün Daily Mail gazetesi de desteği açıklar: “İngiliz Akdeniz Filosu Komutanı Robeck’i taşıyacak Iron Duke ve diğer bazı savaş gemilerinin Kemalistlere karşı girişilecek harekâta katılmak, Karadeniz limanlarını abluka etmek, Yunan çıkarma birliklerini desteklemek amacıyla İstanbul’a ulaşmaları bekleniyor.” (Sarıhan III: 560vd)1922 yılını kısmen anlatır büyükler torunlara. Anlattıkları zaferdir ama zaferin gerisindeki bütünleşmeyi, bir olmayı betimlemek gelmez akla. O yıl Şeker Bayramı 28 Mayıs’a rastlar. Bahar çiçeklerinin açtığı, arıların özü için yarıştığı, kuşların renklerine beste yaptığı bahar çiçekleri…Ekonomide açan çiçek değil açıktır. İstanbul’un üç aylık ithalat ve ihracat rakamları açıklanır o gün. Ocak-Şubat-Mart ihracatı 6 milyon 613 bin 63 lira iken, ithalat üç katıdır: 18 milyon 170 bin 426 lira. Kemalistler de alır yokluktan, açlıktan payını ama zafere yürürler. Yalnızca o gün 28 Mayıs günü Musevi cemaati başkanı Yusuf Ruso ile Ankara Türk Ortodoksları başkanı Papa Apostol bildiri yayınlar ve Yavel’in azınlıklara baskı yapıldığı iddialarını yalanlar. Yavel Amerikan Yakın Doğu Yardım Kurulu üyesidir. O, 6 Mayıs günü bu iddiayı taşıyan makalesini The Times’da yayınlasa da Türklük şemsiyesinde birleşme sürer. Kayseri’de Türk Ortodoks Patrikhanesi Ruhani Başkanı Meletios ile Ermeni delegesi Aki öncülüğünde iki tarafın önde gelen isimleri zulüm iddialarını reddeder. Reddetmekle kalmazlar, “Biz Türk olarak doğduk” derler ve Türk ordusunun zaferi için dua ederler. Venizelos da o gün havlu atar. Rumlara seslenir: “İstanbul’u elde etme hülyalarınıza veda edin.” (Sarıhan IV: 450; Tercüman-ı Hakikat, 28 Mayıs 1920)Rumlar ve Yunanlar hülyalarına veda etmez. Emperyalistler onları desteklemeyi bırakmaz. Sonuç… Kemalistler yılmaz, millet yolundan dönmez. O emperyalistler paraya, güce ve makama boğdukları işbirlikçileriyle Türk vatanında barınamaz. Anlatın torunlarınıza, anlatın çocuklarınıza. Zafer, millet yolundan dönmeyenlerindir.KAYNAKÇAZeki Sırahan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, c. I, III, IV, TTK, Ankara, 1993, 1995, 1996.
Source: Prof. Dr. Şaduman Halıcı
Rize”de yarım asırdır bayramlaşma geleneği sürüyor
Ardeşen ilçesine bağlı Konaktepe Mahallesi”nde yaşayan vatandaşlar, atalarından gelen bayramlaşma geleneğini yaşatmaya devam ediyor. Bayram namazıyla başlayan özel etkinlik, mahalle genelinde büyük bir coşkuyla kutlanıyor.Yaklaşık 100 hanede vatandaşlar mahalle sakinlerinin evlerini tek tek ziyaret ederek bayramlaşıyor. Bayramlaşma sırasında ise hanelerde gece hazırlanan ikramlar dağıtılırken,vatandaşlar aldıkları şeker, çikolata, helva ve tatlıları ellerindeki poşetlere koyarak diğer evlere gidiyorlar. Kapılarında herkes için hazırlanan haşlanmış yumurtalar da tokuşturulup,kırılmayan yumurtanın sahibi alkışlanıyor. Mahalle sakinlerinden Havva Akmermer, her bayram öncesinde büyük bir heyecanla geleneksel tatlı ve yemekleri hazırladıklarını belirterek, “Bu geleneği yaşatmak bizim için çok önemli. Hazırladığımız İkramlar mahalle sakinleri arasındaki dayanışmayı ve sevgiyi pekiştiriyor” dedi. Hamit Akmermer ise,dedene Gelen bir geleneği sürdürüyoruz. Mahallemizde küskünlük olmaz.Her bayramda da birlik ve beraberliğimizi sürdürüyoruz” dedi.
Source: Özgür Özdemi̇r
Kültür Rotası
The Tiger LilliesOpera, şanson, vodvil, punk ve çingene müziğini kaynaştırarak kendine özgü bir kabare müziği yaratan Londra merkezli The Tiger Lillies, teatral performanslarını İş Sanat’a taşıyor. Topluluk müziğe getirdikleri yenilikçi yaklaşımları ve alışılmadık enstrümanları dâhil ettikleri performanslarıyla İş Sanat’ta!Şahları da VururlarTürk tiyatrosunun büyük ustası Ferhan Şensoy’un 1980 yılında yazıp sahneye koyduğu müzikli güldürü “Şahları da Vururlar”, 4 Nisan’da SES Tiyatrosu’nda izleyicisiyle buluşacak. İran’daki karışıklıklar üzerinden dönemin Türkiye’sine ciddi eleştiriler yöneltilen oyunda, Şensoy’un sakınmadan içinden gelenleri ifade eden üslubu farklılığını ortaya koyuyor.Mekan DuygusuRedRouge Art Gallery, “Mekan Duygusu” sergisiyle altı usta sanatçıyı bir araya getiriyor. Teşvikiye’nin sanatsal hafızasına ışık tutan ve küratörlüğünü Emre Zeytinoğlu’nun üstlendiği sergi, aynı çevrede gelişen farklı sanatsal yaklaşımları görünür kılıyor.İğneada: Caz MazBu yıl ilhamını Orhan Veli’nin “Açsam Rüzgara” şiirinden alan İğneada: Caz Maz, 11 – 13 Nisan tarihlerinde, İğneada Longospherede gerçekleşecek.Pera’da ara tatil atölyeleriPera Öğrenme, Nisan ara tatilinde 4-12 yaş grubundaki öğrencileri sanat, kültür ve eğlenceyi bir araya getiren Ara Tatil Atölyeleri programıyla buluşturmaya hazırlanıyor. Pera Müzesi’nin koleksiyon sergilerinden ilhamla düzenlenen atölyeler 2-5 Nisan arasında gerçekleşecek.
Source: Haber Merkezi
Demirören Medya TV Grup Başkanı Murat Yancı anlattı: Birçok ülke gıptayla bakıyor
Demirören Medya TV Grup Başkanı Murat Yancı”nın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:Diziler aslında Türkiye”nin stratejik ileri savunma hatları bence. Bir dizi diplomasisi dediğimiz bir kavram, bunu ben çok sık kullanıyorum. Çok eskiden mesela Geceyarısı Ekspresi dünyadaki imajımızı bozmuştu ama şimdi geldiğimiz noktada yurt dışına gittiğimizde inanılmaz büyük bir sempati, Türkiye”ye yönelik pozitif bakış açı var.TÜRK DİZİLERİ MİLYONLARA TÜRKÇE ÖĞRETTİCezayir”e gitmiştik. Sokakta yürürken birkaç gazeteci Türkçe konuşuyoruz ve Cezayirli 10-15 yaş arası kızlı-erkekli çocuklar etrafımızı sardı. Bizden daha İyi, Türkçe konuşuyorlar. Tabii dedik ki “Türk müsünüz?”, ilk aklımıza gelen şey o. Türk olmadıklarını söylediler. Peki, “Türk okuluna mı gidiyorsunuz?” “Hayır.” “Peki, nereden Türkçe öğrendiniz?” diye sorduğumuzda tamamen Türk dizileri sayesinde öğrendiklerini söylediler. Kanal D”de yayınlanan bütün dizilerin tamamını oyuncularıyla biliyorlar. Sadece Cezayir değil, dünyanın neresine gidersek gidelim böyle bir şey oluştu. Bu, bizim oradaki insanların bakışını değiştirdiğimizi gösteriyor zaten. Milyonlarca insan dünyanın dört bir tarafında Türkçe öğreniyor. Bu çok kıymetli bir şey.DÜNYADA DİZİ İHRACATINDA İLK ÜÇTEYİZBu sektör aslında o kadar önemli ve kıymetli ki turizm çarpanı var. Dizilerdeki yerleri görmek istiyorlar. Dünyanın 4 bir köşesinden insanlar buraya geliyorlar, döviz bırakıyorlar. Dizideki aksesuarı, mobilyayı, kıyafeti internet üzerinden sipariş ediyorlar. Böyle bir katma değer etkisi var. 1 milyar dolara yaklaşıyor ve dünyada dizi ihracatında ilk üçteyiz. Dolayısıyla bu gerçekten çok önemli bir stratejik sektör haline geldi. Bizim bunun kıymetini bilmemiz lazım.”BİRÇOK ÜLKENİN DE GIPTAYLA BAKTIĞI BİR NOKTAYA GELDİK”Benim sürekli söylediğim bir şey var. “Batı işgali her zaman iletişimle başlar.” Hollywood bizim iletişim alanlarımızı tamamen işgal etti ama son yıllarda Türkiye bu dizilerle bunu kırmaya başladı. Bu geldiğimiz nokta birçok ülkeyi rahatsız ediyor. Bir trend yakaladık ve birçok ülkenin de gıptayla baktığı bir noktaya geldik. Dolayısıyla bu noktada bizim vatandaş olarak da ülke olarak da bu sektörü olabildiğince çok desteklememiz lazım. Daha fazla dizi üretilmesini teşvik etmemiz lazım. Bu diziler yurt dışında bizim adımıza diplomasi yürütüyor.TÜRK DİZİLERİ NEDEN BU KADAR ÇOK SEVİLDİ?Bizim hikâyelerimiz evrensel. Arap bölgesindeki insan da Latinler de Avrupa da kendini bulup, içselleştirebiliyor. Bizim hikaye anlatış biçimimizi dünya o noktada benimsedi. Gerçekten çok keyifle izliyorlar. Bizim insan tiplemelerimiz her tipolojiyle örtüşebiliyor. Oradaki insan seyrederken kendisinden bir şey buluyor, görsel olarak da onu hissediyor. Tekniğimiz ileri bir noktaya geldi. Hikayelerimiz çok iyi yazılıyor, çok iyi senaristlerimiz var. Hızlı prodüksiyon yapabiliyoruz.KANAL D İZLEYİCİSİNİN SEVECEĞİ YENİ DİZİLER GELİYORYeni dönemde sürprizlerimiz olacak. Kanal D izleyicisinin seveceği yeni diziler geliyor.
Source: Gazetevatan.com
Uzmanlardan bayram uyarısı: Bayramlar salgınların yayılmasına zemin hazırlar!
Ramazan Bayramı”nda, 9 günlük tatilin sağlıklı bir şekilde geçirilmesi için uzmanlar önemli uyarılarda bulunuyor.Özellikle mevsim geçişiyle artan viral enfeksiyonlara karşı herkesin çok dikkatli olması gerektiğini vurgulayan uzmanlar, bayramlaşma sırasında sarılma ve kucaklaşmalara karşı temkinli olunması, sosyal mesafenin asla ihmal edilmemesi gerektiğini belirtti.Ayrıca bayram tatilinde doğa gezisi yapacak olanların da böcek ısırıklarına karşı dikkatli olmasını konusunda uyarılar yapıldı.”Sıkı Sıkı Sarılmayın, Sosyal Mesafeyi Koruyun”Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, bayramın bir geleneği olan bayramlaşma sırasında eş, dost ve akrabalarla bir araya gelindiğinde, sarılıp kucaklaşma sırasında dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Mevsim geçişleri nedeniyle viral enfeksiyonlarda artış yaşandığını belirten Prof. Dr. Özlü, “Şu anda influenza, parainfluenza, Respiratuar Sinsityal Virüs (RSV), rinovirüsler, COVID virüsleri, bazen de ağır enfeksiyonlar şeklinde zatürre ve bronşit ile gelen hastalarımız oluyor. Özellikle kronik hastalar için sarılmak, kucaklaşmak yani doğrudan temas risklidir. Dikkatli olmakta fayda var” uyarısında bulundu.Prof. Dr. Özlü ayrıca, solunum yolu enfeksiyon belirtileri olan kişilerin başkalarına bulaştırmamak için özen göstermesi, sosyal mesafeyi koruması, iyi havalandırılmayan kapalı ortamlardan kaçınması ve mutlaka maske kullanması gerektiğini vurguladı. Bayramlardaki eş dost akrabalar ile bir araya gelip hasret gidermenin salgın hastalıkların yayılması için en uygun ortamı hazırladığına dikkat çeken Özlü, özellikle yaşlı ve kronik hastalığı olanların kendilerini korumalarının büyük önem taşıdığını ifade etti.Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Doğan da üst solunum yolu enfeksiyonu belirtileri olan kişilerin mümkünse maske kullanması veya sosyal mesafeyi koruması gerektiğini belirtti. Zaruri olmadıkça insan yoğunluğunun fazla olduğu ortamlara girilmemesi gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Doğan, büyüklerin ziyaretinin toplumsal bir gelenek olduğunu ancak enfeksiyon belirtisi olanların sosyal mesafeyi koruyarak bayramlaşması gerektiğini dile getirdi. Bu önlemlerin özellikle tansiyon, şeker, kalp hastalığı, KOAH gibi altta yatan rahatsızlıkları olan yaşlıların daha ağır hastalık geçirmesini önleyeceğini vurguladı.Doğa Gezilerinde Böcek Tehlikesine Dikkat!Bayram tatilinde kırsal alanlara ve bahçelere gidecek vatandaşlar için de uzmanlardan uyarılar gecikmedi. Türk Dermatoloji Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Aslan Yürekli, özellikle çocukların ağaçlar üzerindeki böceklere dokunmamaları konusunda ebeveynlerin dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Çam kese böceğine dikkat çeken Yürekli, bu böceğin hem kendisinin hem de kozasının alerjik özellikler taşıyabileceğini belirtti. Temas sonrası ciltte kızarıklık, kaşıntı, yüzde ve gözde şişlik gibi belirtilerin görülebileceği gibi, nefes alışverişinde ciddi zorluklar da yaşanabileceğini ifade etti. Özellikle çocukların çam ağaçlarındaki keselere yaklaşmaması ve bunları oyuncak haline getirmemesi gerektiğini vurgulayan Yürekli, bu sayede alerjik reaksiyonların önüne geçilebileceğini söyledi.Uzmanların yaptığı bu uyarılar, Ramazan Bayramı”nın sağlıklı ve huzurlu bir şekilde geçirilmesi için önem taşıyor. Özellikle risk gruplarında bulunan vatandaşların belirtilen önlemlere dikkat etmesi, salgın hastalıkların yayılmasının önüne geçilmesine yardımcı olacaktır.İlginizi çekebilir;Elveda Ey Şehr-i Ramazan! 2025 Ramazan”a Veda MesajlarıBİM 2025 Ramazan Bayram indirimi: Şeker, çikolata ve kolonya fiyatları en dipte!Bayram öncesi tatlı telaşı: Sahte baklavaya dikkat!
Source: Elif Kocalı