“Kültürel Etkinlikler Bülteni: Çanakkale Zaferi’nden Sanatla Dolu Günler”

Çanakkale Zaferi: Cumhuriyet’in ön sözü

Çanakkale Zaferi, Millî Mücadele’nin ve Cumhuriyet’in ön sözüdür.

Mustafa Kemal, Çanakkale’de Millî Mücadele’nin çekirdek kadrosunu oluşturur.

Çanakkale, Mustafa Kemal’in tarih sahnesine ve Türk Milleti’nin huzuruna çıktığı devler savaşıdır.

Türk Milleti, Çanakkale’de Anafartalar Kahramanı ile tanışır.

Bu açıdan, Mustafa Kemal’in doğum yeri Çanakkale’de Kemalyeri’dir.

Kemalyeri, Mustafa Kemal’in muharebenin başında gözetleme yerine verilen isimdir.

Eğer Çanakkale zaferle sonuçlanmasaydı, Millî Mücadele yolculuğu başlatılamaz, Türk İstiklal Savaşı yapılamazdı.

18 Mart 1915’te Çanakkale

Boğazı geçilemedi:

İngiliz ve Fransızlardan oluşan işgal donanması, 18 Mart 1915 günü savaş gücünün neredeyse üçte birini kaybeder.

Üç büyük savaş gemisi, iki muhrip ve yedi mayın tarama gemisi batırılır.

800 kişilik zayiat verirler.

Türk tarafının kaybı ise 26 şehit ve 53 yaralıdır.

200 yıldır yenilmeyen Büyük Britanya İmparatorluğu için bu yenilgi büyük bir travmaydı.

Nusret mayın gemisi, muharebe gemilerinin manevra yaptıkları Erenköy Koyu’nun tam burnu istikametinde, 7/8 Mart 1915 gecesi, sabah saat 3.20’de 26 mayın döşedi.

Bu mayınlara çarpan son 200 yılın yenilmez İngiliz donanması, daha ilk günde donanmasının üçte birini kaybetti.

Bu açıdan, Nusret mayın gemisi, 18 Mart’ın gerçek kahramanıdır.

Türk topçusunun başarısı da kayda değer.

18 Mart Zaferi, Türklerin uzun zamandır kazandığı ilk zaferdi.

İşgal devletlerinin hatası:

İngiltere Deniz Bakanı Churchill’in ve İngiliz liderlerin Çanakkale Boğazı’nı sadece donanmayla geçme girişimleri, savaş tarihi açısından stratejik bir hatadır.

İki tarafı, aynı ülke tarafından korunan bir boğazı geçmek, ancak müşterek harekâtla mümkündür.

İtilaf kuvvetlerinin kara birlikleri kullanmamaları ve Türklerin gücünü küçümsemeleri stratejik bir yanılgıdır.

İngiliz tarihi, bu yenilgiyi bir kara leke olarak kabul eder.

Boğazı, sadece donanmayla geçemeyeceklerini anlarlar ve kara harekâtı hazırlıklarına başlarlar.

Alman ordu komutanının

savunma planı bir tuzaktı:

Çanakkale cephesinde, 26 Mart 1915’e kadar emir-komuta Türk komutanların elindeydi.

Türk komutanlar tarafından hazırlanan savunma planında, kıyıların kuvvetli tutulması esas alınmıştı.

Böylece, düşmanın henüz denizde iken karşılanması ve karaya çıkması engellenecekti.

Çanakkale Cephesi’nden sorumlu 5’inci Ordu Komutanı Alman General Liman von Sanders, Türk komutanların hazırladıkları savunma planını değiştirir.

Tam tersi bir savunma şeklini Enver Paşa’ya teklif eder.

Planı Enver Paşa onaylar.

Alman Komutan’ın planı, kıyı hattını zayıf tutmak, geride takviyeler bulundurmak ve düşmanın kıyıya çıkış yerine göre saldırıya geçmek esasına dayanır.

Türk komutanların planı ile çelişen bu savunma sistemi, düşmanın kıyıya çıkmasına adeta müsaade ediyordu.

Savunma bölge önceliği konusunda da Türk Komutanları ile Sanders arasında ayrılık vardı.

Mustafa Kemal ve diğer Türk komutanlar birinci derecede savunma önceliğini Gelibolu Yarımadası’na vermişlerdi.

Alman Ordu Komutanı, düşman çıkarmasının Gelibolu Yarımadası’na yapılacağını kabul etmiyordu.

Alman ordu komutanının savunma planına, Türk komutanlar şiddetle itiraz ederler.

9’uncu Tümen Komutanı Albay Halil Sami Bey, 6 Nisan 1915’te bağlı olduğu Kolordu Komutanlığı’na;

Yarbay Mustafa Kemal, 3 Mayıs 1915’te doğrudan Enver Paşa’ya;

5’inci Ordu Komutanlığı Kurmay Başkanı Albay Kazım (İnanç) 4 Mayıs 1915’te, doğrudan Enver Paşa’ya mesaj göndererek bu planın felakete yol açacağını bildirirler.

Ancak, Enver Paşa bu feryatları dinlemez.

Alman hayranlığı ağır basar.

Ve, Alman Ordu Komutanı’nın hatalarla dolu planı uygulanır.

Savunma planının uygulanmasında, en büyük sorumluluğun Başkomutan Vekili Enver Paşa’da olduğunu belirtmek gerek.

Ayrıca, o dönemde, Genelkurmay Başkanı, Genelkurmay İkinci Başkanı, kritik şubeler olan Harekât Şube Müdürü, İstihbarat Şube Müdürü, Ulaştırma Şube Müdürü Alman’dı.

Yani, tam Alman etkisi vardı.

Sonuçta, Çanakkale’de kıyı hattı kuvvetli olarak savunulmadığı ve böylece düşmanın karaya çıkmasına izin verildiği için 260 gün (8.5 ay) boyunca, düşmanı denize dökmek mümkün olmamış ve Türk kanı oluk oluk akmıştı.

Muharebelerde, Alman komutanların hatalı kararları da Türk kayıplarının artmasında önemli bir faktör olmuştur.

Alman Genelkurmay Başkanı General von Moltke, Enver Paşa’ya gönderdiği, 10 Ağustos 1914 tarihli yazısında:

“Osmanlı müttefikin vazifesi, mümkün olduğu kadar çok Rus ve İngiliz kuvvetlerini bağlamak…”

Bu belge, Alman Genelkurmayı’nın, Türk Ordusu’nu Alman çıkarları için kullanmak istediğinin bir göstergesidir.

Eğer, Türk komutanların savunma planı uygulansaydı, savaş çok daha kısa sürede zaferle sonuçlanacak ve Türk ordusu çok daha az kayıp verecekti.

Atatürk’ün Anafartalar’da çekilen bu fotoğrafı Fransız basınında yer aldı.

‘Neslimizin gürbüz safları…’

Çanakkale Muharebeleri, denizde ve karada 287 gün, karada 260 gün sürdü.

5’inci Türk Ordusu’nun harp cerideleri ve günlük zayiat raporları incelendiğinde, ayrıca sevk edildikleri hastanelerde şehit olanlar hesaba katıldığında, 3 Kasım 1914’ten 9 Ocak 1916’ya kadar geçen sürede;

Türklerin şehit sayısı 101.279’dir.

102.603 yaralı ve kayıp; 10 bin esir olmak üzere, toplam zayiatın 213.882 olduğu ortaya çıkar.

İngilizlerin zayiatı, 205.000’dir.

Fransızların kaybı ise 47.000’dir.

İtilâf kuvvetleri 252.000; Türk kuvvetleri 213.882 olmak üzere toplam, 465.882 zayiat verilmiştir.

Türkler, kara harekâtında günde, yaklaşık 825 zayiat verir.

İşgal kuvvetleri günde, yaklaşık 970 kayıp verirler.

İki taraf, günde yaklaşık 1800 zayiat verir.

Çanakkale Savaşı’nda Osmanlı Genelkurmay Karargâhı’nda Harekât Subayı olarak görev yapan İsmet İnönü, anılarında şu değerlendirmede bulunur:

“Uğradığımız zayiatın ağırlığını, bundan sonra savaşın devam ettiği üç senede, her cephede hissettik. Harpten sonra da, uzun müddet neslimizin gürbüz safları arasında geniş boşlukların acısı çekilmiştir.”

Truva’nın intikamı

Truva Savaşı’nda batıdan gelip saldıran Akalar vardı.

Çanakkale’de, yine batıdan ve denizden gelen İngiliz ve Fransızlar var.

Truva’da Aka ordusunun komutanı Agamemnon’du.

Çanakkale’de İngiliz donanmasının savaş gemilerinden birinin adı, yine Agamemnon…

Truva’dan 3 bin yıl sonra, 1915’te Çanakkale’ye saldıran işgal kuvvetlerini Mustafa Kemal durdurur.

Mustafa Kemal, Truva’nın intikamını Çanakkale’de ve Conkbayırı muharebesiyle alır.

‘Size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum’

Mustafa Kemal, Çanakkale’de verdiği emirlerin çoğunda, “Balkan Faciası’nın yaşanmaması için” şeklinde ifade kullanır.

Hatta, Balkan Felaketi’ne neden olabilecek askerlerin kurşuna dizilmeleri emrini de verir.

1 Mayıs 1915’te de şöyle bir emir verir:

“İçimizde ve komuta ettiğimiz askerlerimizde, Balkan Savaşı utancının tekrarını görmektense, burada ölmeyi istemeyenlerin bulunacağını asla kabul etmem. Eğer böyle kişilerin olduğunu görürseniz onları derhal kendi ellerimizle kurşuna dizmeliyiz…”

O genç subay kadrosu, Balkan utancını bir daha yaşamamak için gerekli tüm önlemleri alır.

Saldırıda askerinin başındadır, taarruzda en önde komutanlar vardır.

İngiliz resmî tarihçilere göre, Türk askerinin Çanakkale Muharebeleri’nde başarılı olmasının temel nedeni, savundukları toprağın anavatanları olduğunu bilmeleridir.

İkinci nedeni de muharebelerde Türk komutanların askerle beraber ön hatta bulunması ve karşı saldırılarda birliklerin başında hareket etmeleridir.

Üçüncü nedeni de askerdeki manevi güçtür.

Benim değerlendirmeme göre dördüncü nedeni de, iki yıl önce yaşanan Balkan utancının bir daha tekrarlanmaması isteğidir.

Çanakkale Muharebeleri’nin

dünya savaş tarihindeki yeri:

Çanakkale Harekâtı, uzun süren askeri yenilgiler döneminden sonra, yıkılış döneminde bulunan Osmanlı Devleti’nin kazandığı ilk büyük cephe savaşıdır.

Çanakkale Harekâtı, Birinci Dünya Savaşı’nın en az iki yıl daha uzamasına neden olmuştur.

Çünkü İngiltere ve Fransa, yaklaşık bir yıl süreyle, yarım milyon civarında bir kara ve deniz gücünü Çanakkale’de bulundurmak zorunda kaldılar.

Böylece, Almanya’nın Batı Cephesi’ndeki yükü çok hafiflemiş ve direnme gücü artmıştır.

Çanakkale Boğazı geçilemediğinden destek alamayan Rusya’da, Ekim 1917’de Bolşevik İhtilali patlak vermiş ve Çarlık Rusya’sı yıkılmıştır.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk Kireçtepe’de

ÇANAKKALE’DE MUSTAFA KEMAL

Mustafa Kemal, yarbay ve albay olarak, 9 ay 13 gün Gelibolu muharebe alanında kaldı.

34 yaşındadır.

Stratejik bir komuta makamında değildir.

Ancak, o makamda bulunanlar adına kararlar verdi ve başarılarıyla stratejik sonuçlar elde etti.

Mustafa Kemal, Çanakkale Muharebeleri’nde dört kez Osmanlı’nın başkenti İstanbul’u, padişahı ve payitahtı kurtarır.

Birinci kurtarışı; 25 Nisan 1915’te Arıburnu’na çıkan düşmana, 57 ve 27’nci Alaylarla yaptığı saldırıdır.

Bu saldırıda, savaş tarihine geçen şu emri verir:

“Ben size taarruz değil, ölmeyi emrediyorum…”

İkinci kurtarışı; Anafartalar Grup komutanı olarak, saldırı yapan İngiliz Kolordusu ile Anzak Kolordusu’na, 9 Ağustos 1915’te 7’nci ve 12’nci tümenlerle yaptığı taarruzdur.

Üçüncü kurtarışı; 10 Ağustos 1915 günüdür.

Conkbayırı’na kadar ilerlemiş İngiliz kuvvetlerine yaptığı süngü hücumudur.

Dördüncüsü, 21 Ağustos 1915’te, İkinci Anafartalar Muharebesi’nde çok daha güçlü İngiliz kuvvetlerine yaptığı karşı taarruzdur. Böylece işgal kuvvetlerinin İstanbul hayali son bulur.

Anzak komutanından saygı duruşu

İtilaf Kuvvetleri Başkomutanı İngiliz Orgeneral Hamilton, 10 Ağustos 1915’te anılarına şöyle yazar:

“Conkbayırı’nda Türkler, çok iyi bir komutana sahipler. Çok iyi komuta edilen ve yiğitçe dövüşen Türk Ordusu’na karşı savaşıyoruz.”

İngiliz Orgeneral ve tarih, Mustafa Kemal’e hakkını verir.

Savaşta yendiği düşmanının onun önündeki saygı duruşu tarihte bir ilkti:

Mustafa Kemal’e asıl hakkını, Anzak Kolordu Komutanı General Birdwood verir.

General Birdwood, Çanakkale’de Mustafa Kemal’in karşısında savaştığı İngiliz generaldir. Anzak Komutanı olarak, iyi savaşmasıyla ün kazandı.

Birdwood, Çanakkale Savaşı sonrası İngiltere’de mareşalliğe kadar yükseltilir.

Emeklidir, tedavi görmektedir.

21 Kasım 1938’de, Atatürk’ün Ankara’daki cenaze törenine, doktorların itirazına rağmen, ayağı şiş olduğu halde üniformasıyla katılır.

Kortejde yürüyemez.

Halk evi balkonunda yerini alır.

Ayakta güçlükle durabildiğinden, arkasına destek için koltuk yerleştirilir.

Atatürk’ün naaşı geçerken, mareşal üniformasıyla ve sopasıyla selamlar.

Bir İngiliz mareşalinin, yenildiği düşman komutanına karşı muhteşem bir saygı duruşudur bu…

Savaşta yendiği düşmanının onun önündeki saygı duruşu, tarihte bir ilkti.

Anzak komutanı Etnografya Müzesi’nden Atatürk’ü böyle uğurladı.

Atatürk’süz Çanakkale olur mu?

Çanakkale’yi, Gelibolu Yarımadası’nı, Kemalyeri’ni, Arıburnu’nu, Conkbayırı’nı, Anafartalar’ı coğrafyadan silmeniz gerek.

Bu da yetmez…

İngiliz, Fransız, Avustralya, Alman, Yeni Zelanda ve Amerikan tarihini de yok etmeniz lazım.

Bu da yetmez…

Çanakkale şehitlerinin türküsünü nasıl yok edeceksiniz?..

Yani, silmeniz mümkün değil…

“Tarih nankör değildir, bir hizmeti unutmaz.”

Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Cumhuriyet’in ön sözünü yazan kahramanları, vatandan başka sevgili bilmeyen o kuşağı saygı ve minnetle anıyorum…

Source: Naim Babüroğlu


Agim Sulaj’la Fellini’nin Rimini’si

Geçen hafta İtalya’da Bologna şehrindeydim.Oradan da trenle Rimini’ye geçtim.. Sinema ve karikatür iki kardeş sanat dalı gibi. İkisi de birbirinden besleniyor.Arnavut asıllı İtalyan ressam ve karikatürist Agim Sulaj’la İzmir Mizah Festivali’nde tanışmıştık.Rimini’ye gidip onu Fellini’nin şehrinde görmeyi de başardım.İtalyan yönetmen Federico Fellini’yle çalıştığını, hatta ona ithaf ettiğini bir serginin olduğunu da biliyordum. Onunla Rimini’de uzun vakit geçirdim. Fellini Müzesi, Cinema Fulgor’u da gördüm. Agim Sulaj’ın Fellini filmlerini hatırlattığı resimleri Rimini’ye ayrı bir hava katıyor.Trenle Bologna’ya dönerken kendimi iyi hissettim. Bologna, Emilia-Romagna bölgesinin başkentidir. Olağanüstü bir yerdir. Ve Avrupa’nın en eski üniversitesinin bulunduğu yerdir.Fırsatı bulunca gidin bence.Unutulmaz bir aşkın öyküsüSeyfettin Araç’ın gerçek bir yaşam öyküsünden yola çıkarak kaleme aldığı “Zamanı Tanrı Yaşar” adlı roman, düşsel bir aşkın ve kapkara sırların peşinde, birbirine bağlı hayatlar ve yarım kalan aşklar, tesadüflerle örülü karşılaşmalar, epik zamanlar ve hayatın kırılganlığı üzerine düşündürüyor.Unutulmaz bir aşkın peşinden sürüklendiğimiz bu hikâyede, okuyucuları, Kapadokya’nın şiirsel atmosferinden Almanya’nın karmaşık sokaklarına, Fransız Rivierası’na tadına doyulmaz bir yolculuk bekliyor.Nisanda Can Yayınları!◊ “Papirüs’ten Başyazılar”, Cemal Süreya’nın 53 sayı yayımladığı Papirüs dergisindeki yazılarını bir araya getiren özel bir derleme. Süreya’nın şiire, hayata, siyasete ve sanata dair görüşlerini dile getirdiği bu yazılar, şairin dünyaya nasıl bir gözle baktığını da gözler önüne seriyor.◊ Yunan mimar ve yazar Panos Çelebis’in 1930’lu yıllarda kaleme aldığı “Kabadayı Stavris’in Hikâyeleri” kabadayılardan memurlara, düşkün kadınlardan yoksul halka kadar birçok farklı sosyal çevreden karakter ve insanın öyküsünü anlatıyor.◊ Yapıtlarıyla ölümsüzleşmiş iki ismin, Albert Camus’yle René Char’ın birbirlerine yazdığı mektuplardan oluşan “Yazışmalar 1946-1959”, iki edebiyatçı arasındaki dostluğun anlatısı.Suare edebiyat buluşmaları Edebiyatı merkezine alarak kültür ve sanat dünyasında disiplinlerarası bir yayın olmayı hedefleyen Suare Dergi, çağdaş edebiyatın önde gelen yazarlarını ile üyelerini buluşturuyor.Yazarların, eserleriyle birlikte konuk olacağı bu buluşmaların ilki Hakan Akdoğan, ikincisi de Mine Söğüt ile gerçekleşecek. Hakan Akdoğan ile 26 Mart Çarşamba günü İstanbul Sinema Müzesi (Tarihi Atlas Sineması) binasında gerçekleşecek sohbette, yazarın yeni çıkan romanı üzerinden “Dışarı Kilitlenmek, İçeri Kovulmak” kavramları ele alınacak.Mine Söğüt ile 8 Nisan Salı günü BPR Guest House’da gerçekleşecek buluşmada ise yazarın son kitabı “Başkalarının Tanrısı” üzerine konuşulacak. Suare Buluşmaları, edebiyatseverleri bir araya getirirken, kitapseverleri yazarlarla buluşturmaya devam etmeyi istiyor.Kim Ne Okuyor? ◊ Nazan Öncel, Ahmet Büke’nin “Deli İbram Divanı” adlı eserini okuyor.◊ Hatice Aslan, Frederic Gros’un “Yürümenin Felsefesi” adlı eserini okuyor. ◊ Hakan Bıçakçı, Cemil Kavukçu’nun “Karanlığın Rengi” adlı eserini okuyor.◊ İnci Ertuğrul, Luc Ferry’nin “Transhümanist Devrim” adlı eserini okuyor.Kadınların kültürel tarihiLeman Dorsay’ın yeni bir kitabı yayımlanıyor, kitabın adı “Kadın ve Yaşam”. Bu kitabı Puslu Yayıncılık okuyucuyla buluşturacak.Bizde ve dünyada kadınlara yapılanları merak ediyor olmalısınız. Kadınlar acaba hak ettikleri yerlerdeler mi yoksa senede bir gün “Kadınlar Günü” kutlamasıyla teselli mi ediliyorlar? Düşündüren, üzen ama umut da veren bir kitap geliyor.Turgay Noyan’ın yeni kitabıEkranlarda ya da gazetelerde izleyip okuduğunuz haberler acaba nasıl hazırlanıyor? İsimlerine aşina olsak da yakından tanındığında bu kişiler nasıl insanlardır? Üstelik bu eserde okuyacağınız anekdotlar sizlere objektiflerin ardındaki gerçekleri de gösteriyor. “Gazeteci”, Turgay Noyan’ın akıcı anlatımıyla bizleri gülümsetmeyi başarıyor. 122 sayfalık eserde 31 ayrı hikâye ve onlarca ünlü gazeteci yer alıyor.

Source: Sayım Çınar


18 Mart şiirleri! 18 Mart Çanakkale Zaferi şiiri araştırılıyor! Çanakkale ile ilgili şiirler kısa-2 kıtalık, 3 kıtalık, 4 kıtalık en güzel Çanakkale şiirleri

18 Mart Çanakkale Zaferi şiirleri araştırması başladı.Çanakkale Zaferi 110. yıldönümünde coşkuyla kutlanacak. 18 Mart Çanakkale Zaferi şiirleri, mesajları ve sözleri araştırılmaya başlandı. Türk tarihine altın harflerle zafer yazdıran bu mücadelenin yıl dönümüne hem şehitlerimizi anmak hem de tarihi zaferi kutlamak isteyenler arama motorlarına yöneldi. Çanakkale Zaferi’nin 110. Yıldönümüne özel 18 Mart Çanakkale Zaferi ile ilgili şiirleri, sözleri ve mesajları derledik. İşte en güzel, anlamlı, kısa, uzun 18 Mart Çanakkale Zaferi şiirleri, mesajları, sözleri ile Çanakkale Zaferi’nin tarihi ve anlamı…18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ ŞİİRLERİZAFER MARŞITarihi çevir, nal sesi kısrak sesi bunlar Delmiş Roma”nın kalbini mızrak gibi Hun”larGöktürkler, Uygurlar, Oğuzlar, Peçenekler Türk”ün tarihine bin bir zafer eklerDünya atımın nalları altında ezildi Kaç haçlı sefer göğsüme çarpınca kesildiBir gün gemiler dağlara tırmandı denizden Kudret ve zafer bizlere miras dedemizden.18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ ŞİİRİAnalar babalar atalar ağlıyor Düşman askeri doğru durmuyor Çanakkale şehit veriyorKim bilir hangi asker Kim bilir hangi vatan Yok olup gidiyorlar bu dünyadan Gözleri bile yaşarmadanAna kucağı asker ocağı Çanakkale’deki düşmanları Düşünmeden şehit olan asker Kendi vücudunu siper ederŞimdi kurtuldu tüm Türkiye Askerlerin sayesinde Sende önem ver vatanınla devletine Hiçbir zaman düşmana ezdirme18 Mart ÇanakkaleBulutlar sarmıştı her yanı,Kapkara bir geceydi,Yağmur, bardaktan boşalırcasına,Sağnak gibi yağıyordu,Yedi düvelin gemilerinden yükselen,Top,tüfek sesleri,Her yanı inletiyordu,Mustafa Kemalin askerleri,Aslanlar gibi dövüşüyordu,Ve Çanakkale kahramanca,Düşmana selam veriyordu,Kükrüyordu tepeden,Mustafa Kemal,Vatanıma ayak basacaksa düşman,Yaşamanın ne gereği var,En son nefer ölünceye kadar,Dövüşeceksiniz aslanlar,Görecek bütün dünya,Ne aslanlar doğururmuş,Emineler, Hatçeler, Ayşeler, Fatmalar.Ali Osman YılmazÇANAKKALEGün geçmiş, yıl geçmiş ne yazar.Her karış torağında bin, şehit bir mezar.Yeryüzünde yaşadıkça, tek dişi canavar.Türk milleti aynı destanı yine yazar.Sen rahat uyu ey şanlı şehit.Gölgesinde gölgelen al bayrağın.Hangi kem göz sana edebilir nazar.Türk milleti aynı destanı yine yazar.Yedi cihana yeter yazdığın destan.Gök kubbe ay,yıldız sana verir selam.Çanakkaleyi düşmana yaptınya mezar.Türk milleti aynı destanı yine yazar.Dünya döndükçe Çanakkale yine geçilmez.Kanınla suladın toprağı hangi canlı seni bilmez.Sen yazdın cihana şanlı tarihi artık kim bozar.Türk milleti aynı destanı yine yazar.Şefik AydemirYİĞİDİM / ŞEHİDİMBakmakla bilinmez kıymetim/kadrimHer karşı toprağım kutsaldır benimUğruma binlerce şehitler verdinAl kanla yazıldı tarih defterimVurulup koynumda yatan yiğidimKıyamette elbet sana şahidimBu vatan uğruna gitti gençliğinGöklerden verildi rütben şehidimVatan bir cehennem gibi yanıyorDünya bizi mağlup olmuş sanıyorSuskun duran millet bir uyanıyorİttifaklar Mehmetçiği tanıyorKahramanlar burada çoktur seçilmezŞehitlik şerbeti kolay içilmezBir nefes anında umman geçilirBilinir ki Çanakkale geçilmezBurası Türklerin ebedi yurduHer Mehmet bir tabur düşman vurduBöylece tüm dünya şanın duyduYedi Düvel mecbur selama durduDinle beni dinle anla ey gencimYiğitler koynumda artar direncimAtanın yazdı takvime göreSeninle akranım ben de çok gencimHuzurla şad olsun ruhu atanınPişman oldu soyu bana çatanınSonsuza dek sana kutsal vatanım(Bu)Övünç binlerce kefensiz yatanınEy gencim ecdadın bedel ödediUğratma namerdi yurduma dediÜzme sen Ata’nı incitme emiGörevi ilahi bilincindendiŞöhreti saygıyla söylenip geldiZeki İ. KIZILIŞIKÇANAKKALE DESTANI Yıl 191518″indeyiz Martın.Kendine gel biraz!Pek tekin değildi Çanakkale”nin suyu,Geçilmez bu boğaz…Geçilmez bu boğaz…BiziNe topun yıldırır,Ne kurşunun.Çünkü artıkBaşladı cengimiz.Er meydanında bulunmaz dengimiz…Sen misin Mustafa Kemal”im ileri diyen?İşte fırladık siperden.Sırtına yüklenmiş kahramanSeyit 276 kiloluk mermiyi,Koşuyor bataryasına ateşler içinden.Bu mermi denizlere gömecek Elizabet”i Buvet”i…Yanıyor bugün Anafarta’lar yanıyorDenizler yanıyor,Dağlar yanıyor.Zafer bizimdir artıkDüşman zırhlıları batıyor…Türk”üm,Muzaffer olarak doğmuşuz bir kere.Bir karış toprak uğruna Kimimiz şehit oluruz.Kimimiz gazi.Hiç değişmez bu yazı.Dünyada her yer geçilir belkiLâkin geçilmez Çanakkale Boğazı…FAHRİ ERSAVAŞ ÇANAKKALE GEÇİLMEZÇanakkale dediğin manasızdır sanma senOrdaki şehitlerdir tarihlere şan verenVatan toprağı için can ile serden geçenKorkuyor bu kafirler tüyleri diken dikenSu üstü mayın dolu nusret toplar mayınıBir yandan Elizabeth düşünüyor canınıKomayacağız yerde şehitlerin kanınıKorku bilmez bu millet artıracak şanınıMehmedoğlu Seyyid”in mermiyi kaldırışıDünya durdu, dönmüyor seyreyliyor yarışıAnlayacak kafirler bucağı ve karışıTürküm başkaldırdı ki zaferdir haykırışıGaza, cihad nasib et Türk milletine ya Rab!Anzak, Hindu, İngiliz… Hepsi harab ve bitabHer renk, her dil, her kıta bilsin ki bu kutlu abÇanakkale suyu bu ne Rum dinler ne ArabAnafarta, Dardanos, Boğalı, SeddülbahirTürktedir bu topraklar dünyada evvel ahirKayboldu İngilizler bilinmiyor nerdedir”Çanakkale Geçilmez” bu da açık gerçektirSamet Mehmet BoraÇANAKKALE KAHRAMANLARIMalım, mülkümEşim, dostumYarim demedinizHiç tereddütsüzGidip can verdinizElimde bardağımÇayımı rahat içebiliyorsamÇünkü siz orda öldünüzDaha onbeşinde, onaltısındaKurşunlara yürüdünüzHelal edin hakkınızıYapabildiğim tek şey bugünBir Elhamla, iki damla gözyaşıRuhunuz şadolsunÇanakkale KahramanlarıAyşe AdlımÇANAKKALE ZAFERİ TARİHİÇanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı sırasında 1915–1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası”nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir. İtilaf Devletleri; Osmanlı İmparatorluğu”nun başkenti İstanbul”u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Rusya”yla güvenli bir erzak tedarik ve askeri ikmal yolu açmak, başkent İstanbul′u zaptetmek suretiyle Almanya′nın müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı”nı seçmişlerdir. Ancak saldırıları başarısız olmuş ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Kara ve deniz savaşı sonucunda iki taraf da çok ağır kayıplar vermiştir.Osmanlı İmparatorluğu, Almanya”nın Rusya”ya savaş ilan ettiğı 1 Ağustos 1914″ün hemen ertesi günü, Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştır. Bu antlaşma, imparatorluğun eninde sonunda Almanya”nın ana gücünü oluşturduğu İttifak Devletleri safında fiilen savaşa gireceği anlamına gelmektedir. Enver Paşa, fiilen savaşa girmeyi, seferberliğin tamamlanmamış olması ve Çanakkale Boğazı savunmasının tamamlanmaması gibi gerekçelerle ertelemeye çalışmıştır. Ancak Almanya, bir an önce savaşa fiilen girilmesi için baskılarını sürdürmüştür. Bu baskılar, Akdeniz”de İngiliz donanması önünden çekilen Goeben ve Breslau savaş gemilerinin İstanbul”a gelmesiyle bir oldu bittiye getirilmişti. Daha sonra Osmanlı Donanması”na bağlı bir grup gemiyle Karadeniz”e açılan bu gemiler 27 Ekim 1914 tarihinde Rus limanlarını bombalayınca Rusya, Osmanlı İmparatorluğu”na savaş ilan etmiştir.Birleşik Krallık Donanma Bakanı Winston Churchill, 1914 yılı Eylül ayında Çanakkale Boğazı”nın donanmayla geçilerek İstanbul”un işgalini öngören bir planı Başbakan Herbert Asquith”e vermiştir. Plan, çeşitli evrelerden geçerek uygulamaya kondu ve Birleşik Krallık ve Fransa gemilerinden oluşan bir donanmanın Boğaz”a geniş çaplı saldırıları 1915 Şubat ayında başlatıldı. En güçlü saldırı ise 18 Mart 1915 günü uygulamaya konuldu. Ancak Birleşik Donanma ağır kayıplara uğradı ve deniz harekatından vazgeçmek zorunda kalındı.Deniz harekatıyla İstanbul”a ulaşılamayacağı anlaşılınca bir kara harekatıyla Çanakkale Boğazı”ndaki Osmanlı sahil topçu bataryalarını ele geçirmek planı gündeme getirilmiştir. Bu plan çerçevesinde hazırlanan İngiliz ve Fransız kuvvetleri 25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası”nın güneyinde beş noktada karaya çıkarılmıştır. İngiliz ve Fransız çıkarma kuvvetleri her ne kadar Seddülbahir ve Arıburnu sahillerinde köprübaşları oluşturmayı başardılarsa da Osmanlı kuvvetlerinin inatçı savunmaları ve zaman zaman giriştikleri karşı taarruzlar sonucunda Gelibolu Yarımadası”nı işgalde başarılı olamadılar.Bunun üzerine sahildeki kuvvetler takviye edilmek için Arıburnu”nun kuzeyinde Suvla Koyu”na 6 Ağustos 1915 tarihinde yeni kuvvetlerle bir üçüncü çıkarma yapılmıştır. Ancak 9 Ağustos”ta Kurmay Albay Mustafa Kemal”in Birinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen karşı taarruzunda İngiliz Komutanlığı ihtiyat tümenini ateş hattına sürerek sahilde tutunmayı ancak başarabilmiştir. Mustafa Kemal ertesi gün Kocaçimentepe – Conk Bayırı hattında yeni bir karşı taarruz gerçekleştirmişti, bu hattaki Anzak birliklerini de geri atmıştır. İngiliz ve Anzak kuvvetlerinin İkinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen genel taarruzları ise Osmanlı savunmasını aşamamıştır. Tüm bu gelişmelerin sonrasında İngiliz, Anzak ve Fransız kuvvetleri Gelibolu Yarımadasını 1915 yılı Aralık ayı içinde tahliye etmiştir. 18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ SÖZLERİ ve MESAJLARI!Kahraman Mehmetçiğin 110 yıl önce dünyanın en güçlü donanmalarına geçit vermeyerek yazdığı Çanakkale Geçilmez Destanı bir asrı aşkın süredir ülkemizde çeşitli etkinliklerle kutlanırken bu zafer uğruna canlarını feda eden şehitlerimiz de minnetle anılıyor. Bu kutlu güne kısa bir süre kala bugünün anlam ve önemini ön plana çıkaracak mesajlar ve sözler de araştırma konusu haline geliyor…18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü mesajları ve sözleri! Çanakkale Zaferi 110. yıldönümünde coşkuyla kutlanacak!Her zaman gönlümüzde yaşayacak aziz şehitlerimiz ve gazilerimizin kahramanlıklarla dolu hatıraları, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk”ün bizlere inanarak emanet ettiği Cumhuriyetimizin yaşatılmasının en büyük teminatı olacaktır. Çanakkale Zaferiniz kutlu olsun aziz şehitlerimizi minnetle anıyoruz.Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda. Şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz.18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü mesajları ve sözleri! Çanakkale Zaferi 110. yıldönümünde coşkuyla kutlanacak!Milletimiz, mukaddes vatanımızın korunması için canlarını veren şehitlerini ve gazilerini hiçbir zaman unutmayacak, onların bıraktıkları kutsal mirasa, vatanımıza ve bayrağımıza onurla sahip çıkacaktır.Bugün, zaferlerin en büyüğü, günlerin en anlamlısı olan Çanakkale Zaferi ve Şehitler Gününü idrak etmekteyiz.18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü mesajları ve sözleri! Çanakkale Zaferi 110. yıldönümünde coşkuyla kutlanacak!Çanakkale Deniz Zaferi Birinci Dünya Savaşı içinde ayrı bir özelliği olan, tarihin akışını değiştiren, bağımsızlığı uğruna canını vermekten çekinmeyen Türk milletinin kahramanlık destanıdır. Çanakkale Zaferiniz kutlu olsun aziz şehitlerimizi minnetle anıyoruz.Çanakkale Zaferi; vatan topraklarını korumak için şahlanan Türk ulusunun muhteşem bir destanıdır.18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü mesajları ve sözleri! Çanakkale Zaferi 110. yıldönümünde coşkuyla kutlanacak!18 Mart 1915, Türk tarihinde bir askeri ve siyasi başarı olmaktan öte inanç, azim ve yiğitlikle örülmüş bir destanın yaradılış tarihidir. Zaferiniz kutlu olsun…Türk milletinin Çanakkale”de elde ettiği zafer, bütün dünyaya verilmiş bir insanlık dersidir.Bu destansı zaferin temelinde güçlü bir inanç, büyük bir vatan aşkı ve özgürlük tutkusu vardır. Çanakkale şehitlerimizi minnetle anmaktayız18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü mesajları ve sözleri! Çanakkale Zaferi 110. yıldönümünde coşkuyla kutlanacak!Dur yolcu bilmeden gelip bastığın bu toprak bir devrin battığı yerdir. Çanakkale zaferimiz kutlu olsun.Çanakkale Zaferi”nin 103. yıldönümünü kutluyor; bugünlere ulaşmamızı sağlayan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, vatanın bölünmez bütünlüğü ve Türk milletinin huzur ve güvenliği için hayatlarını feda etmekten çekinmeyen aziz şehitlerimizi minnet ve saygıyla anıyorum.18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü mesajları ve sözleri! Çanakkale Zaferi 110. yıldönümünde coşkuyla kutlanacak!Bir ulus ve vatan meydana getiren bu şanlı günde 18 Mart şehitlerini minnetle anıyoruz.

Source: Gazetevatan.com


“Türkiye”yi çok seviyorum”

Lübnan doğumlu İsveçli müzisyen Maher Zain, ilahilerini İstanbul da Atatürk Kültür Merkezi nde seslendirdi. Kahramanmaraş ve Ankara dan sonra İstanbul da konser vermekten dolayı çok heyecanlı olduğunu söyleyen Maher Zain, Türkiye deki hayranlarını çok sevdiğini ve onlardan Türkçe aksanı hakkında övgüler aldığını dile getirdi. Maher Zain, ayrıca konser repertuvarında Türkçe eserlerin de yer aldığı bilgisini verdi. Zain, Harris J ile birlikte söyledikleri Qalbi Fil Madinah adlı yeni eserin farklı bir hikâyesi olduğuna işaret ederek; Şarkının nasıl ortaya çıktığını bilmiyorum, Subhanallah öylece ortaya çıkıverdi. Ben ve Harris J kardeşim bir stüdyoda çalışıyorduk ve sadece birkaç saat içinde şarkının yapısı, sözleri ve melodisi hazırdı. Sonra elbette onu kaydetmek ve müziği bitirmek için biraz zaman harcadık. Ama tam olması gerektiği gibiydi diye konuştu. RAMAZANI BURADA FARKLI BİR ŞEKİLDE HİSSEDİYORSUNUZ Ramazan ayının Türkiye de çok farklı yaşandığını söyleyen ünlü müzisyen, şu değerlendirmelerde bulundu: Müslüman ülkelerde ramazanı görürsün, hissedersin ve bilirsin. Mesela benim yaşadığım yerde İsveç te bunu göremezsin. Evde kendi dekorasyonlarını yapmak zorundasındır ve ancak ailenin yanına gittiğinde ramazanın geldiğini hissedersin. Ama burada, gittiğiniz her yerde ramazanı hissediyorsunuz. İnsanlarla tanıştığınızda ve ramazan mübarek dediğinizde… Restoranlara gittiğinizde iftar hazır oluyor. Yani ramazanı kesinlikle farklı bir şekilde hissediyorsunuz. TÜRKİYE İLE GURUR DUYUYORUM Maher Zain, Türkiye nin Filistin konusundaki duyarlığı dolayısıyla çok gururlu ve mutlu olduğunu da dile getirerek, Yılbaşı gecesi, herkes dünyanın dört bir yanında kutlama yaparken, Türkiye sabah namazından sonra ayağa kalktı, büyük bir gösteri ve yürüyüş yaptı. Bu çok, çok önemli bir şey ve tüm dünyada konuşulması ve vurgulanması gereken bir şey. Bu gerçekten şaşırtıcı ve bundan çok gurur duyuyorum görüşünü paylaştı. TÜRKİYE Yİ ÇOK SEVİYORUM Zain, Türk izleyicilerine de bir mesaj ileterek, Desteğiniz için hepinize teşekkür ederim ve Türkiye yi çok seviyorum ifadesini kullandı. Yaklaşık 90 dakika süren konserde Maher Zain ve ekibi, O Sensin Ki , Nerdesin , Insha Allah , Assalamu Alayka , Assubhu Bada , Huwa Ahmadun , Radhitu Billahi Rabba ve Ya Habiba Ya Falastin in da arasında bulunduğu Türkçe, İngilizce ve Arapça şarkılarından bir seçkiyi seslendirdi. Fotoğraflar: AA

Source: Habertürk


Yemen’in simgesi: Belkıs Tahtı

Yemen’in simgesi haline gelen Belkıs Tahtı, devasa görünümüyle ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.

Sebe Krallığı Melikesi Belkıs ile Hz. Süleyman arasında geçen kıssada yer aldığı belirtilen Belkıs Tahtı, Sana kentine 170 kilometre uzaklıktaki Marib ile Hadramout arasında, yolun Batı tarafındaki Arş bölgesinde yer alıyor.

Kültürel inançlara işaret ediyor

Turistlerin en önemli uğrak noktalarından biri olan taht, biri kırık 6 sütundan oluşuyor. Tahtın tuğladan yapılmış set gibi ön avluları ve eklentileri bulunuyor, alt kısımlarında bulunan taşların üzerindeki yazılar ise Sebe Krallığı’nda çeşitli dönemlere ve kültürel inançlara işaret ediyor.

Tahtın bulunduğu bölgeye gelen yabancı ziyaretçiler, ilgi çekici manzarada halkın yöresel danslarıyla karşılanıyor.

Ziyaretçiler danslarla ağırlanıyor

Dansçılar, ziyarete gelenlere özel yöresel kıyafetlerini giyip çıplak ayakla hançerlerini sallayarak, müzisyenler de tef tarzında çaldıkları müzik aletinden çıkan sesle keyifli anlar yaşatıyor.

Source: Nergis Demir


Muska baklava: Bayramda lokmalık çıtır lezzet

Geleneksel Türk tatlıları denince akla ilk baklava gelir. Anadolu”nun pek çok yerinde yapılan baklava her yörede kendine has özellikler ve malzemeler taşır.Bunlardan biri de Sivrihisar muska baklava. Eskişehir”in Sivrihisar ilçesinin geleneksel tatlısı olan muska baklava, 2018 yılında coğrafi işaretini de aldı.Muska baklava, geleneksel baklava gibi 40 kat yapılıyor ama farklı şeklinde! Muska şeklinde dizilen baklava dilimleri tek lokmalık ve çıtır çıtır bir lezzet olmasıyla dikkat çekiyor.Bayram sofralarının ve davet menülerinin en şık eşlikçisi haline gelen muska baklava, sofraya geldiği gibi bitiyor! İşte, adım adım muska baklava tarifi…MUSKA BAKLAVA TARİFİ (SİVRİHİSAR BAKLAVASI)Muska Baklava İçin Malzemeler: 3 tane yumurta 1 su bardağı süt 1 su bardağı sıvı yağ 1 paket kabartma tozu 1 paket vanilin Aldığı kadar un İçi için; dövülmüş ceviz Üzeri için; tereyağı Şerbeti İçin; 5 su bardağı su 4 su bardağı şeker Yarım limon MUSKA BAKLAVA NASIL YAPILIR?Adım 1:Önce şerbeti hazırlayalım. Su ve şekeri kaynatalım.Kaynara çıktıktan sonra birkaç damla limon damlatalım.15-20 dakika boyunca ağdamsı yapışak bir kıvam alana kadar kaynatalım.Soğumaya bırakalım.Adım 2:Baklava hamurunu güzelce yoğuralım ve yarım saat dinlendirelim.Hamurdan mandalina büyüklüğünde parçalar koparıp yuvarlayalım.Her bir yuvarlağı incecik açalım ve mantı gibi tezgaha yayalım. Bütün katlar üste konacak şekilde yufkaları kat kat dizelim.Adım 3:Üst üste dizilmiş hamurları mantı gibi kare kare keselim. Boyutu zevkinize göre değişebilir.Karelerin içini ceviz ile doldurarak iki köşeden kapatalım. Üçgen biçimine gelen muska baklavaları tepsiye dizelim.Püf nokta: Hamurları kapatırken çok fazla bastırmayalım. Yoksa kabarmaz.Adım 4:200 gram kadar tereyağı eritelim. Erimiş tereyağını muska baklavaların üzerine sürelim.Dilerseniz tereyağı ve sıvı yağını karıştırarak sürebilirsiniz.Önceden ısıtılmış 170 derece fırında üzeri kızarana kadar pişirelim.Adım 5:Fırından çıkan baklavaları ilk sıcağı geçene kadar 10-15 dakika bekleyelim. Ilıyan baklavaların üzerine soğumuş şerbeti güzelce yedirelim.Şerbetin çekmesi için en az 2 saat bekleyelim. Afiyet olsun!İlginizi çekebilir:Portakallı sultan sarması tarifi: Hem göze hem damağa hitap edecekPratik misafir yemekleri: Kalabalık misafire ne yapılır?

Source: Meryem Üstün


“Ustamın cenazesine yetişemedim”

Edip Akbayram, 2 Mart ta 74 yaşında hayata veda etmişti. Mahsun Kırmızıgül, yurt dışında olduğu için Edip Akbayram ın cenazesine katılamamıştı. Mahsun Kırmızıgül, Türkiye ye döner -dönmez önce geçtiğimiz günlerde kaybettiği üvey annesi Zühre Bazencir in mezarını ziyaret etmek için Bingöl e, ardından 6 Aralık 2024 te kaybettiği annesi Faike Arık ın mezarını ziyaret etmek için Diyarbakır a gitmişti. Mahsun Kırmızıgül, daha sonra İstanbul a döner dönmez de kızı Lavin ile birlikte Edip Akbayram ın mezarını ziyaret etti. Merhum sanatçı için dua eden Kırmızıgül, gözyaşlarına hakim olamadı. USTAMIN CENAZESİNE YETİŞEMEDİM O anları sosyal medya hesabından yayımlayan Mahsun Kırmızıgül, Edip Akbayram ın kendisi için ne kadar değerli olduğunu ise şu sözlerle aktardı; İstanbul a gelir gelmez, kızım Lavin ile birlikte ayaklarım beni doğrudan Edip Akbayram ın mezarına götürdü. Yüreğimde koca bir ağırlık vardı. Çiçekleri mezarının üzerine bırakırken içimde bir şeyler koptu. Çünkü ben en sevdiğim insanın, ustamın, ağabeyimin cenazesine yetişememiştim. O benim için sadece ilk dinlediğim, ilk şarkısının ezberlediğim sanatçı değildi. O benim idolümdü. habericireklam#300×250#180#right# Mahsun Kırmızıgül, sözlerine şöyle devam etti; Gözlerimi kapadım, bir anda 6 – 7 yaşındaki halime gittim. O yaşlarda kulağıma çalınan sesi, içimde filizlenen hayranlığı hatırladım. O sesi ilk duyduğum anki heyecanı, onun şarkılarıyla büyüdüğüm yıllara gittim. Edip ağabey, insana değer verirdi. Onurlu, vicdanlı, merhametliydi. O sadece büyük bir sanatçı değil, aynı zamanda çok iyi bir baba, çok iyi bir dedeydi. Bugün mezarı başında bir kez daha anladım; o benim kalbime dokunan, hayatıma yön veren en özel insanlardan biriydi. Mahsun Kırmızıgül, sözlerini şöyle sona erdirdi; Yanımda duran kızım Lavin, gözyaşlarıma anlam veremedi. Küçük elleriyle elimi tuttu ve masum bir sesle sordu: Baba, neden ağlıyorsun? Onu çok mu seviyorsun? O an boğazım düğümlendi. Kızıma baktım ve derin bir nefes alarak ona Edip baba ile aramdaki hikâyeyi baştan sona anlattım. Kim olduğunu, hayatımda nasıl bir iz bıraktığını, neden onun yokluğunun içimde kocaman bir boşluk olduğunu söyledim. Lavin, gözlerimin içine bakarken sanki o da hissetti acımı. Gözleri dolarak bana sarıldı. Bugün, bir kez daha anladım ki bazı insanlar ölmez. Onlar, sadece bu dünyadan göçer ama kalplerde, hatıralarda, şarkılarda, dualarda yaşamaya devam eder. Edip ağabey de öyle biri… Ve ben, hayatımın sonuna kadar onu böyle anmaya, eserlerini okumaya, onun adını yüreğimde taşımaya devam edeceğim. Ruhun şad olsun, güzel insan… Güle güle Edip ağabeyim.

Source: Habertürk


MÜSİAD Altın Çark Kısa Film Festivali 9 Nisan”da başlayacak

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından bu yıl ilk kez düzenlenen MÜSİAD Altın Çark Kısa Film Festivali (MAFF) İstanbul da sinemaseverlerle buluşacak. Dernekten yapılan açıklamaya göre, 9-12 Nisan arasında gerçekleştirilecek festival, toplam 15 kategoride 500 bin lirayı aşan para ödülüyle kısa film dünyasına destek sunacak. Türkiye den ve dünyadan kısa film yapımcılarını bir araya getirerek kültürel bir köprü kurmayı hedefleyen MAFF kapsamında, AKM Yeşilçam Sineması nda film gösterimleri yapılacak ve festival AKM Tiyatro Salonu nda düzenlenecek ödül töreniyle sona erecek. SİNEMA VE YAPAY ZEKANIN BULUŞMA NOKTASI OLACAK Festival, En İyi Ulusal Kısa Film , En İyi Uluslararası Kısa Film , En İyi Öğrenci Filmi , En İyi Yapay Zeka Filmi ve En İyi Belgesel gibi kategorilerin yanı sıra En İyi Yönetmen , En İyi Erkek Oyuncu , En İyi Kadın Oyuncu , En İyi Özgün Müzik , En İyi Görüntü Yönetmeni , En İyi Senaryo ve En İyi Kurgu gibi şahsi ödülleri de sahipleriyle buluşturacak. Ayrıca, MÜSİAD Özel Ödülü sektörün duayen isimlerine takdim edilecek. Festivalin yenilikçi ödüllerinden biri olan En İyi Yapay Zeka Filmi Ödülü , yapay zekanın sinema sanatındaki yaratıcı gücünü ve gelecekteki potansiyelini öne çıkaracak. Alanında uzman isimlerden oluşan jürisiyle kısa film dünyasında en iyileri belirleyecek MAFF ın jürisinde deneyimli yapımcılar, yönetmenler, oyuncular, akademisyenler ve teknik uzmanlar yer alacak. Festivalin sanatsal ve teknik açıdan en iyi yapımlarını titizlikle değerlendirecek jürinin başkanlığını yapımcı Cemil Yavuz üstlenirken, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Birol Güven de yapay zeka jürisinde yer alacak. Film gösterimlerinin yanı sıra, sektör profesyonellerinin katılacağı paneller, söyleşiler ve atölyelerle sinema tutkunlarına ilham verici bir deneyim sunulacak. Açıklamada görüşlerine yer verilen MÜSİAD Basım, Yayın ve Medya Sektör Kurulu ve Festival Başkanı Sadettin Budak, festivalin gelecek yıllarda uzun metrajlı filmleri de kapsayacak şekilde genişleyerek sinema sektörüne yeni projeler kazandırmayı amaçladığını bildirdi. Festivalin bir etkinlik olmanın ötesine geçerek kalıcı bir yapı oluşturacağını vurgulayan Budak, şu ifadeleri kullandı: MAFF, iş dünyasının yenilikçi ruhunu sinema sanatıyla buluşturan bir köprü olacak. Bu festival, genç yetenekleri destekleyerek geleceğin kültürel liderlerini yetiştirmeyi ve MÜSİAD ın sürdürülebilirlik anlayışını sanatla taçlandırmayı hedefliyor. Önümüzdeki yıllarda, yalnızca kısa filmleri teşvik eden bir platform olmaktan çıkıp, sinema sektörüne uzun vadeli destek sağlayan bir yapı haline gelerek, sanatçılar ve iş dünyası arasında güçlü ve kalıcı bir işbirliği ağı kuracağız. Festival Direktörü Kerem Kurtuluş ise sanatın evrensel gücüne ve MAFF in kısa film sanatına sunduğu değere işaret ederek, şunları kaydetti: Kısa filmler, insanlığın en derin duygularını ve hayallerini yansıtan, sinema tarihinin en cesur anlatılarını barındıran bir sanat formudur. MAFF ile bu güçlü hikayeleri, AKM nin eşsiz sahnesinde dünya standartlarında bir prodüksiyonla seyirciyle buluşturuyoruz. Sanat dünyasının tüm aktörlerini, kısa filmin gücünü keşfetmeye ve bu özel festivale ortak olmaya davet ediyorum. MAFF, yalnızca bir festival değil, sinemanın geleceğini şekillendirecek önemli bir buluşma noktası olacak. Türkiye deki ve uluslararası alandaki film yapımcılarını bir araya getirerek zengin bir kültürel paylaşım alanı sunması hedeflenen festival hakkında bilgilere https://altincark.com/ adresinden ulaşılabiliyor.

Source: Habertürk


Filistin nerede, hangi kıtada yer alır?

Filistin, tarihte pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış ve halen siyasi ve kültürel açıdan büyük öneme sahip bir bölgedir. Ortadoğu’nun merkezinde yer alması, bölgeyi tarih boyunca stratejik bir konuma taşımıştır. Günümüzde de siyasi olaylar ve tarihî geçmişi nedeniyle dikkat çeken Filistin, hem coğrafi hem de politik açıdan oldukça merak edilmektedir. Filistin nerede sorusuna verilecek yanıt, tarih boyunca değişen sınırları ve siyasi gelişmeleri göz önünde bulundurarak değerlendirilmelidir. Peki, Filistin’in kıtasal konumu, başkenti ve şehirleri hakkında neler bilinmelidir? FİLİSTİN NEREDE VE HANGİ KITADA YER ALIR? Filistin, Ortadoğu’da yer alan bir bölgedir ve Asya kıtası içerisinde bulunmaktadır. Doğu Akdeniz kıyısında yer alan bu bölge, tarihte pek çok farklı yönetimin hâkimiyeti altına girmiştir. Bugün, Filistin toprakları Batı Şeria ve Gazze Şeridi olmak üzere iki ana bölgeye ayrılmış durumdadır. Filistin in sınır komşuları: Batısında: Akdeniz Doğusunda: Ürdün Kuzeyinde: Lübnan Güneyinde: Mısır Filistin, tarihi boyunca Osmanlı İmparatorluğu, İngiliz Mandası ve günümüzde İsrail-Filistin çatışmalarıyla şekillenen karmaşık bir siyasi yapıya sahip olmuştur. Bölgedeki mevcut sınır durumu ve yönetim yapısı, uluslararası toplumda geniş çapta tartışılan konular arasında yer almaktadır. FİLİSTİN BAŞKENTİ VE BAYRAĞININ ANLAMI Filistin’in başkenti Doğu Kudüs olarak kabul edilmektedir. Ancak, bölgenin siyasi durumu nedeniyle Filistin Yönetimi nin fiili yönetim merkezi Ramallah’tır. Filistin bayrağı, tarihî mücadeleyi ve bağımsızlık arayışını simgeleyen dört renkten oluşmaktadır: Kırmızı renk, özgürlük ve devrim ruhunu temsil eder. Beyaz renk, barışı ve temiz bir geleceği simgeler. Yeşil renk, İslam’ı ve doğayı ifade eder. Siyah renk, Filistin halkının yaşadığı mücadele ve zorlukları yansıtır. Filistin bayrağı, Arap dünyasında bağımsızlık mücadelesi veren pek çok ülke tarafından kullanılan pan-Arabizm renklerini taşımaktadır. FİLİSTİN NÜFUSU VE EKONOMİSİ Filistin’in nüfusu yaklaşık 5 milyon civarındadır ve nüfus büyük ölçüde Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde yoğunlaşmıştır. Nüfus artış hızı yüksek olan Filistin’de genç nüfus oranı oldukça fazladır. Ekonomik açıdan Filistin, büyük ölçüde dış yardımlara bağımlıdır. Tarım ve ticaret en önemli geçim kaynakları arasında yer almaktadır. Sanayi sektörü sınırlı olup, Filistinliler çoğunlukla küçük işletmeler ve hizmet sektörü üzerinden geçimlerini sağlamaktadır. Filistin’in resmi para birimi İsrail Şekeli (ILS) olmakla birlikte, Ürdün Dinarı ve ABD Doları da bazı bölgelerde kullanılmaktadır. FİLİSTİN TÜRKİYE SAAT FARKI VE ÖNEMLİ ŞEHİRLERİ Filistin ile Türkiye arasında bir saat fark bulunmaktadır. Türkiye, Filistin saatinden bir saat ileridedir. Filistin’in önemli şehirleri şunlardır: Kudüs: Tarihî ve dini önemi büyük olan şehir. Ramallah: Filistin Yönetimi’nin idari merkezi. Gazze: Akdeniz kıyısında yer alan ve yoğun nüfusa sahip bölge. Nablus: Tarihi çarşıları ve geleneksel yapıları ile bilinen şehir. El-Halil (Hebron): Büyük sanayi ve ticaret merkezlerinden biri. Bu şehirler, Filistin’in kültürel ve ekonomik yapısını oluşturan en önemli merkezler arasında yer almaktadır. Filistin, Ortadoğu’da yer alan ve Asya kıtasına dahil olan önemli bir bölgedir. Başkenti olarak Doğu Kudüs kabul edilmekle birlikte, fiili yönetim merkezi Ramallah’tır. Filistin bayrağı, bağımsızlık mücadelesini temsil eden dört ana renkten oluşmaktadır. Filistin nüfusu yaklaşık 5 milyon civarında olup, genç nüfus oranı oldukça yüksektir. Ekonomisi tarım ve ticarete dayalı olup, dış yardımlara büyük ölçüde bağımlıdır. Resmi para birimi İsrail Şekeli olmakla birlikte, Ürdün Dinarı ve ABD Doları da bazı bölgelerde kullanılmaktadır. Tarih boyunca büyük medeniyetlere ev sahipliği yapan Filistin, günümüzde de siyasi ve kültürel olarak büyük öneme sahiptir. Filistin’in coğrafi ve kültürel yapısı, onu Ortadoğu’nun en dikkat çeken bölgelerinden biri yapmaktadır. Bölgenin tarihi ve siyasi geçmişi, dünya genelinde geniş yankı uyandırmaya devam etmektedir.

Source: Habertürk


TVF”den 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi mesajı

Türkiye Voleybol Federasyonu (TVF), 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi”nin 110. yıl dönümü dolayısıyla kutlama mesajı yayımladı.Federasyonun internet sitesinde yer alan mesajda, şu ifadelere yer verildi:”Bugün, milletimizin şanlı tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biri olan 18 Mart Çanakkale Zaferi”nin 110. yıl dönümünü büyük bir gurur ve minnetle anıyoruz. Çanakkale”de sergilenen destansı mücadele, bağımsızlık ve özgürlük uğruna milletimizin canını ortaya koyduğu bir kahramanlık destanıdır. Bu zafer, yalnızca Türk milletinin değil, tüm insanlığın vicdanında silinmez izler bırakan eşsiz bir direnişin simgesidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere, vatan uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz.”

Source: Www.star.com.tr


AK Parti”den 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi mesajı

AK Parti”nin sosyal medya hesabından “Şafakta Dirilenler” etiketiyle paylaşılan videolu mesajda, “Çanakkale Savaşı boyunca, her günü tekbirle karşılayan ve her şafakta dirilen bir inançla Çanakkale”yi geçilmez kılan kahraman askerlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz. Onlar bizim için şafakta dirilenler.” ifadelerine yer verildi. Videoda, Çanakkale Savaşı esnasında cephedeki bir revirde doktorlarla yaralı askerler arasında geçen diyaloglar da yer aldı. Doktorların, askerlerin sağlık durumuna ilişkin bilgi verdiği videoda, şunlar kaydedildi: “Yusuf oğlu Ahmet müşahede, Nuri oğlu Tahsin taburcu, Abdullah oğlu Mehmet taburcu, Seyit oğlu Bayram… Taburcu olmanın anlamını hiç düşündünüz mü? Çanakkale Savaşı”nda taburcu olan Mehmetçik, evine değil taburuna geri döndü. Sağlığımıza kavuştuğumuzda evimize dönebilmemizi borçlu olduğumuz aziz şehit ve gazilerimizi rahmetle anıyoruz. 18 Mart Çanakkale Zaferi kutlu olsun. AK Parti”nin Çanakkale Zaferi temalı filmi, izleyenleri duygulandırdı | Video

Source:


Emine Erdoğan”dan 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi mesajı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın eşi Emine Erdoğan, “Yurdumuzda her karış toprak, her siper, her şehitlik, Türk milletinin yazdığı şanlı tarihin birer simgesidir. “Çanakkale geçilmez” diyen kahramanlarımızın imkansızı mümkün kılan bir inançla savaşarak yaktığı istiklal ateşi, sonsuza dek sönmeyecek.” ifadelerini kullandı.

Emine Erdoğan, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi”nin 110. yıl dönümü dolayısıyla sosyal medya hesabından yayımladığı mesajda, şunları kaydetti:

“Yurdumuzda her karış toprak, her siper, her şehitlik, Türk milletinin yazdığı şanlı tarihin birer simgesidir. “Çanakkale geçilmez” diyen kahramanlarımızın imkansızı mümkün kılan bir inançla savaşarak yaktığı istiklal ateşi, sonsuza dek sönmeyecek. Ölümsüz destanın 110″uncu yıl dönümünde aziz şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle yad ediyorum.”

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Halkların ortak coşkusu Nevruz

Nevruz, Osmanl� k�lt�r�nde y�ksek tabakada kutlanan bir bayramd�. �yle ki nevruz ad�yla bir musiki makam�, nevruziye denen bir edeb� t�r ve nevruz ad�nda lezzetli bir macun �e�idi vard�. M�neccimba��, nevruz g�n� padi�aha yeni y�l takvimini sunar, bah�i�ini de al�rd�.

Prof. Dr. Mustafa �zt�rk / Mardin Artuklu �niversitesi

G�ne�, her y�l bahar�n ilk g�n� ve haftas�nda, Kuzey Yar�mk�re”ye daha fazla �s� vermeye ba�lad��� i�in bu ku�akta ya�ayan halklar, bu �zel g�n� yeniden do�u�un sembol� olarak binlerce y�ldan bu yana co�kuyla kutlamaktad�r. Orta Asya”dan Orta Do�u”ya, �ran”dan Kafkaslara ve Anadolu”dan Balkanlara �ok geni� bir co�rafyada kutlanan Nevruz, 2009 y�l�nda UNESCO �nsanl���n Somut Olmayan K�lt�r Miras� listesine girerken, 2010 y�l�nda da Birle�mi� Milletler 21 Mart tarihini Uluslararas� Nevruz G�n� olarak tescilledi.

Var olu� anlat�lar�nda Nevruz

Tabiat�n uykusundan uyand���, dolay�s�yla da �remenin ba�lang�c� say�lan 21 Mart tarihi, tar�m ve hayvanc�l��a ba�l� toplumlar�n k�lt�r�nde y�lba�� olarak kabul edilmi�tir. Buna ba�l� olarak G�ne�”in topra�� ve ya�am� �s�tmaya ba�lad���, zorlu ge�en bir karak���n geride b�rak�ld���, bahar�n ve bereketin geli�i anlam�na gelen Nevruz, birbirinden farkl� kavimlerin var olu�lar�n� vazeden destan ve efsane gibi mitolojik anlat�lar�n ana malzemesi h�line gelmi�tir.

T�rklerde Nevruz

T�rkiye”de Nevruz”un T�rk k�lt�r�n�n bir ��esi olarak g�r�l�p kutlamalara konu edilmeye ba�lanmas�n�n ge�mi�i �ok eskilere dayanmaz. 90″l� y�llara kadar T�rkiye”deki T�rkler aras�nda �ok k�s�tl� muhitlerde kutlanan Nevruz, PKK taraf�ndan politik bir arg�mana d�n��t�r�lmesi �zerine, “kar�� bir hamle” bi�iminde �nemsenmeye ba�land�. �zerinde durulduk�a anla��ld� ki T�rkler di�er kavimler gibi binlerce y�ld�r bahar co�kusunu kutlamaktayd�lar. Hatta �in kaynaklar�nda M�. 3. y�zy�lda Hunlar�n bahar �enlikleri d�zenledikleri anla��ld�.

Orta Asya”daki T�rk topluluklar� aras�nda �teden beri daha canl� ve daha g�rkemli bir gelenek olan Nevruz, T�rklerin Ergenekon”dan ��k�� g�n� olarak kabul edilir. Destana g�re, dik yama�l� da�larla �evrili bir vadide 400 y�l boyunca mahpus kalan T�rkler, da��n demir k�sm�n� eriterek bir ��k�� yolu bulurlar. Esaretten kurtulduklar� bu g�n�n 21 Mart oldu�una inan�l�r.

SSCB tahakk�m�nde ya�ayan Orta Asya T�rk topluluklar�, yasaklamalardan dolay� uzun s�re boyunca Nevruz kutlamalar�ndan men edilmi�tiler, k�s�tl� ortamlarda sade bir �ekilde kutlama yapmaktayd�lar. Sovyetlerin da��lmas�n�n ard�ndan durum tersine d�nm��, T�rk topluluklar� Nevruzu mill� kimlik in��s�nda �nemli bir ara� olarak g�rm�� ve bu g�n� resm� bayrama d�n��t�rm��lerdir.

G�n�m�zde Kazaklar, Nevruzda en g�zel elbiselerini giyerek ve bahar temizli�i yaparak Nevruz”u kar��larlar. Azerbaycan”da Nevruz �� g�n s�rer. Ahir �ersenbe ad�n� verdikleri ikinci g�nde suya y�z�k atma oyunu oynarlar. T�rkmenler, Nevruzda birbirinden lezzetli yemekler haz�rlar ve sofrada ne kadar �ok �e�it olursa Nevruz”un o kadar �ans getirece�ine inan�rlar. �zbeklerin kutlamalar� bir hafta s�rer. Bir festival d�zenleyerek Nevruz”a giren K�rg�zlar, “Nooruz k�c�” ad�nda �zel bir yemek pi�irirler.

“Semeni g��ertme” gelene�i, gerek I�d�r gibi baz� Anadolu �ehirlerinde ve gerek baz� T�rk� cumhuriyetlerde �zenle yerine getirilen Nevruz rit�ellerindendir. “Ya�am otu” da denilen bu rit�elde, tar�mda bereketli bir y�l dile�iyle, Nevruz”dan �nce rengarenk kaplarda arpa, bu�day, m�s�r ve nohut gibi bakliyatlar �imlendirilir.

Nevruz, Osmanl� k�lt�r�nde y�ksek tabakada kutlanan bir bayramd�. �yle ki nevruz ad�yla bir musiki makam�, nevruziye denen bir edeb� t�r ve nevruz ad�nda lezzetli bir macun �e�idi vard�. M�neccimba��, nevruz g�n� padi�aha yeni y�l takvimini sunar, bu arada bah�i� de al�rd� ve bu bah�i�e nevruziye bah�i�i denirdi.

Farslarda Nevruz

Ge�mi�te de g�n�m�zde de Nevruz”u en �ok sahiplenen halk Farslard�r. �yle ki Nevruz”u “Pers Bayram�” olarak tescil ettirme �abalar� Nevruz”u ne kadar i�selle�tirdiklerini g�sterir. Hatta T�rklerin Nevruz kutlamalar�n� “T�rkler Nevruzumuzu m�sadere ediyorlar.” diyerek ho�nutsuzluk g�sterdikleri bilinir. Nevruz kelimesi etimolojik bak�mdan Fars�a olunca bu iddialar�nda hakl� gibi g�r�n�rler; fakat ge�mi�i bin y�llar� bulan Nevruz”un kesin olarak hangi kavimden ��kt���n� kesin olarak tespit etmek elbette ki m�mk�n de�il.

Ebu Reyhan Biruni, Nevruz”un �ran”da ne zaman ba�lad���na dair rivayetlerde bulunmu�tur. Buna g�re, �ran”�n mitolojik h�k�mdarlar�ndan Cem, alt�n bir tahtta oturur vaziyette �lkesini geziyormu�. Taht�, g�ne�te par�l par�l parlad��� i�in g�renler duyduklar� hayranl�k ile e�ilmi�. Cem de buna kar��l�k bug�n� Nevruz Bayram� ilan etmi�. Bir ba�ka rivayete g�re Nevruz, mitolojik �ran h�k�mdarlar� Keyumers ile Cem�id”in tahta oturduklar� g�nd�r.

Kacarlar d�neminde �ran”� ziyaret eden Bat�l� seyyahlar, kaleme ald�klar� eserlerde Nevruz”un �ran”da nas�l kutland��� ile ilgili notlar payla�m��lard�r. Nevruz”un b�y�k bir co�ku ile kutland���n� ve bu kutlamalar�n �arkta bir benzerinin olmad���n� aktarm��lard�r.

G�n�m�zdeki �ran”da Nevruz kutlamalar� tam 13 g�n s�rer. Kutlamalar �er�evesindeki rit�ellerden biri olan “Haft Sin Sofras�” �ok ilgi �ekicidir. Nevruz ak�am�nda t�m ailenin topland��� sofraya her biri ayr� sembolik mana ta��yan ve S harfiyle ba�layan 7 g�da maddesi konulur. Sofrada bunlar d���nda ayna, �amdan ve Kur”an-� Kerim bulunur. Kur”an-� Kerim yerine baz�lar� Haf�z Divan�, baz�lar� ise �ehn�me”yi koyarlar.

Nevruz”da bilhassa Haf�z-� �irazi”nin kabrinin bulundu�u �iraz”da olu�an kalabal�klar b�y�k dikkat �eker. �ran resm� makamlar�n�n Nevruza a��r� bir �nem vermesinin alt�nda milliyet�i duygular� besleme kayg�s�n�n yatt��� ifade edilmektedir. Nevruzda �ran”da iki hafta boyunca resm� tatildir.

K�rt meselesinin aynas� olarak “Newroz”

Nevruz”u b�y�k bir co�kuyla kutlayan halklardan birisi de K�rtlerdir. K�rtlerin “Newroz”una kaynakl�k eden Demirci Kawa Destan�, K�rtlerin kendi var olu�lar�n� isnat ettikleri mitolojik bir anlat�d�r. Demirci Kawa destan�na g�re, Asur Kral� Dehak, K�rtlerin ya�ad��� �ran co�rafyas�n� bin y�ld�r zul�mle idare etmektedir. G�n�n birinde Dehak”�n iki omzunda iki k���k y�lan ��km�� ve bu y�lanlar� beslemek i�in her g�n iki insan�n �ld�r�lmesi gerekmektedir. Demirci Kawa, halk� arkas�na alarak bir isyan ba�lat�r ve Dehak”� �ld�rerek yapt��� zul�mlere son verir. B�ylece Dehak”�n Kawa taraf�ndan �ld�r�ld��� g�n, halk taraf�ndan Nevruz olarak kutlanmaya ba�lanm��t�r.

K�rtler, �slam”�n kabul�nden sonra zerd��tl�k gibi eski inan�lar�yla ilgili �detleri terk ettiklerinden dolay� Newroz”u sadece bir bahar kutlamas� olarak icra etmi�lerdir. Bir�ok K�rt �lim ve din adam� bat�l bir gelenek oldu�u gerek�esiyle Newroz”u kutlamay� �ok uygun g�rmese de Beddi�zzaman Said Nursi gibi baz� �limler, Allah”�n yaratma s�fat�n� her bahar izh�r ve ihtar etti�i i�in Nevruz”u olumlayan if�deler kullanm��lard�r. Ehmed� Xan� de 1694 y�l�nda tamamlad��� Mem � Z�n adl� me�hur a�k mesnevisinde K�rtlerin �ok de�er verdi�i bir bayram olarak Newroz kutlamalar�na �nemli bir yer ay�rm��t�r.

Tabiat�n yeniden dirili�inin sevin� i�inde kutland��� bir bayram olan Nevruz, Do�u ve G�neydo�u”daki birka� jenerasyon i�in bir s�r� travmal� ya�anm��l��� �a�r��t�r�r. Nevruz ate�i niyetine sokaklarda �st �ste y���l� bir�ok lasti�in ate�inden g�ky�z�n� kaplayan simsiyah dumanlar, zorla indirilen kepenkleriyle in ve cinin top oynad��� �ar��lar ve �ehirde asayi�in tam bir kaos harmonisine d�nd��� 90″l� y�llar�n Nevruzlar�ndan bahsediyorum. O y�llarda Do�u �ehirlerinde 21 Mart, bahar�n geli�ini m�jdelemiyor, sokak ve caddelerde, dahas� �ehrin dehlizlerinde g�nlerce s�recek asayi�sizli�i haber veriyordu. B�t�n bunlar, Nevruz”un politik bir arg�mana d�n��t�rmesinden kaynaklan�yordu.

K�rtler a��s�ndan politik bir kimlik kazanan ve 90″l� y�llardan bu yana Diyarbak�r ba�ta olmak �zere �e�itli �ehirlerde kitlesel bir �ekilde kutlanan Nevruz, ge�irdi�i s�re� itibariyle ayn� zamanda K�rt meselesinin aynas� olma vazifesi de g�rmektedir.

Nevruz”un PKK taraf�ndan sahiplenilerek bir “isyan” mitine d�n��t�r�lmesinin 12 Eyl�l”e dayand��� anla��lmaktad�r. PKK kurucular�ndan Mazlum Do�an”�n 1982″nin Nevruz g�n�nde kendini asarak intihar etmesi bu durumun ba�lang�c� olarak kabul edilir. 1991″e kadar �ehir ve daha k���k yerle�im birimlerinde k���k �apl� kutlamalar yap�l�rken 1991″de Nusaybin”deki kutlamalarda ilk kan d�k�l�r. Bu saatten sonra devletin Nevruza yakla��m� K�rt meselesine yakla��m�yla hep paralellik g�sterecektir.

Kutlamalarda kan�n d�k�lmesinin ard�ndan d�nemin K�lt�r Bakan� Nam�k Kemal Zeybek, Nevruz”un karde�lik getirmesini umdu�unu s�yleyerek bu bayram�n resm�le�mesine ye�il ���k yakar. Ertesi y�lki Nevruz”da, Ba�bakan S�leyman Demirel, Nevruz”u herkesin istedi�i �ekilde kutlayabilece�ini s�yler; fakat ��rnak, Cizre ve Nusaybin”deki kutlamalar yine kaosun g�lgesinde ge�er.

1995 Nevruz”u nispeten sakindir. Resm� makamlar, Nevruz”u marjinal bir olgu olmaktan ��karmak i�in irade g�sterir ve “Nevruz Bayram�” ad� alt�nda resm� toplant�lar d�zenlenir. Toplant�lara Azerbaycan, K�rg�zistan ve T�rkmenistan”dan gelen heyetler de kat�l�r. Nevruz bir yandan sokaklarda marjinal bir kisvede �iddet ortam�nda kutlan�rken, resm� makamlar 1996 y�l�nda bir ad�m daha atar. Bu kapsamda �niversite rekt�rl�klerine “Nevruz”a haz�rlan�n” genelgeleri g�nderilir. D�nemin Cumhurba�kan� S�leyman Demirel ve Ba�bakan Mesut Y�lmaz”�n kat�ld��� kutlamalar d�zenlenir. Genelkurmay Ba�kan� �smail Hakk� Karaday�, asker� birliklere g�nderdi�i mesajda T�rk Silahl� Kuvvetleri”nin Nevruz”unu kutlar. Ayr�ca yay�nlanan bir genelgeyle 17-24 Mart g�nleri “Nevruz Haftas�” ilan edilir.

K�lt�r ve Turizm Bakan� Ertu�rul G�nay 2009 y�l�n�n Nevruz ate�ini Ankara”da yakar. Nevruz”un T�rk”�n K�rd”�n, Arab”�n ve g�ne�in geli�ini kutlayan herkesin bayram� oldu�unu s�yler. Cumhurba�kan� Abdullah G�l, 2010″da Ankara Alt�npark”ta d�zenlenen bir t�rende Nevruz ate�ini bizzat yakt�ktan sonra, Nevruz Bayram�”n�n sadece T�rkiye”ye ait olmad���n�, Balkanlar ve Irak gibi �lkelerde de kutland���n� hat�rlat�r.

Source:


İletişim Başkanlığından “110. Yılında Şu Boğaz Harbi: Tarihi Belgelerle Çanakkale Destanı” kitabı

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi”nin yıl dönümü dolayısıyla, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, milletin tarihi boyunca inancıyla, azmiyle ve kararlılığıyla yazdığı en büyük destanlardan biri olan Çanakkale Zaferi”nin 110. yıl dönümünü idrak etmenin gururunu yaşadıklarını ifade etti.

Bugün, milletimizin tarihi boyunca inancıyla, azmiyle ve kararlılığıyla yazdığı en büyük destanlardan biri olan Çanakkale Zaferi”nin 110. yıl dönümünü idrak etmenin gururunu yaşıyoruz. Çanakkale; milletimizin bağımsızlık sevdasının, vatan aşkının ve sarsılmaz imanının en güçlü… pic.twitter.com/j2CgTmJkZd— Fahrettin Altun (@fahrettinaltun) March 18, 2025

Altun, “Çanakkale, milletimizin bağımsızlık sevdasının, vatan aşkının ve sarsılmaz imanının en güçlü nişanesidir. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak, Çanakkale Deniz Zaferi”nin 110. yılına özel olarak hazırladığımız “110. Yılında Şu Boğaz Harbi: Tarihi Belgelerle Çanakkale Destanı” adlı eserimizle bu büyük zaferin kahramanlık destanını gelecek nesillere aktarmanın mutluluğunu taşıyoruz.” ifadesini kullandı.

Kitabın 513 sayfa ve 14 bölümden oluştuğunu aktaran Altun, şunları kaydetti:

“Bu kıymetli eser, resmi belgeler, dönemin gazeteleri, arşiv kayıtları ve fotoğraflar ışığında Çanakkale Destanı”nın tüm yönlerini gözler önüne sermektedir. Bu eser, Çanakkale”nin derinliklerinde saklı kalan kahramanlık öykülerini gün yüzüne çıkarmakta ve Çanakkale ruhunu nesilden nesle taşıma misyonunu üstlenmektedir. Bugün bir kez daha vurgulamak gerekir ki, Çanakkale yalnızca bir zafer değil, milletimizin imanı, iradesi ve kardeşliğinin tarih sahnesinde yankılanan destansı bir haykırışıdır.

Bu ruh, dün olduğu gibi bugün de milletimizin en büyük gücüdür. 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi dolayısıyla Gazi Mustafa Kemal Atatürk”ü ve silah arkadaşlarını, Çanakkale”de destan yazan aziz şehitlerimizi, gazilerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla anıyor, “110. Yılında Şu Boğaz Harbi: Tarihi Belgelerle Çanakkale Destanı” eserimizin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Kahraman ecdadımızın ruhları şad, mekanları cennet olsun.”

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


İletişim Başkanlığından “110. Yılında Şu Boğaz Harbi: Tarihi Belgelerle Çanakkale Destanı” kitabı

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi”nin yıl dönümü dolayısıyla, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, milletin tarihi boyunca inancıyla, azmiyle ve kararlılığıyla yazdığı en büyük destanlardan biri olan Çanakkale Zaferi”nin 110. yıl dönümünü idrak etmenin gururunu yaşadıklarını ifade etti.Altun, “Çanakkale, milletimizin bağımsızlık sevdasının, vatan aşkının ve sarsılmaz imanının en güçlü nişanesidir. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak, Çanakkale Deniz Zaferi”nin 110. yılına özel olarak hazırladığımız “110. Yılında Şu Boğaz Harbi: Tarihi Belgelerle Çanakkale Destanı” adlı eserimizle bu büyük zaferin kahramanlık destanını gelecek nesillere aktarmanın mutluluğunu taşıyoruz.” ifadesini kullandı.Kitabın 513 sayfa ve 14 bölümden oluştuğunu aktaran Altun, şunları kaydetti:”Bu kıymetli eser, resmi belgeler, dönemin gazeteleri, arşiv kayıtları ve fotoğraflar ışığında Çanakkale Destanı”nın tüm yönlerini gözler önüne sermektedir. Bu eser, Çanakkale”nin derinliklerinde saklı kalan kahramanlık öykülerini gün yüzüne çıkarmakta ve Çanakkale ruhunu nesilden nesle taşıma misyonunu üstlenmektedir. Bugün bir kez daha vurgulamak gerekir ki, Çanakkale yalnızca bir zafer değil, milletimizin imanı, iradesi ve kardeşliğinin tarih sahnesinde yankılanan destansı bir haykırışıdır.Bu ruh, dün olduğu gibi bugün de milletimizin en büyük gücüdür. 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi dolayısıyla Gazi Mustafa Kemal Atatürk”ü ve silah arkadaşlarını, Çanakkale”de destan yazan aziz şehitlerimizi, gazilerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla anıyor, “110. Yılında Şu Boğaz Harbi: Tarihi Belgelerle Çanakkale Destanı” eserimizin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Kahraman ecdadımızın ruhları şad, mekanları cennet olsun.”

Source: Www.star.com.tr


Ceyda Ateş, Trump”ın malikanesinden yaptığı paylaşımla şaşırttı

Oyuncu Ceyda Ateş, 2018 yılında iş insanı Buğra Toplusoy ile evlenmiş ve ABD”ye yerleşmişti. Talia adında bir kızı olan çift sosyal medya paylaşımlarıyla sık sık gündeme geliyor.

Geçen günlerde ünlü Latin pop yıldızı Thalía ile bir araya gelen Ceyda Ateş, bu buluşmayı Instagram”da paylaşmıştı. Hatta kızına Talia adını vermesinde Thalía”ya olan hayranlığının etkili olduğunu açıklayan Ateş”in bu gönderisi büyük ilgi gömüştü.

Ancak bu kez Ceyda Ateş”ten çok daha sürpriz bir paylaşım geldi.

36 yaşındaki oyuncu, ABD Başkanı Donald Trump’”ın evinde gerçekleşen bir davetten fotoğraflar yayınladı.

Ceyda Ateş gönderisine “ABD Başkanı Donald Trum”ın evindeki davetten fotolar. Sürpriz sonlu. Vanilla Ice Türkiye”yi çok sevdiğini söyledi” notunu düştü.

Ateş”in paylaşımları sosyal medyada büyül ilgi gördü. “Trump”ın evindeki bir davete nasıl katılmış?” şeklinde yorumlar geldi.

Ceyda Ateş paylaşımına Donald Trump”ın olduğu videoyu da ekledi.

1985 yılınan beri Donald Trump”a ait olan Palm Beach”daki Mar-a-Lago malikanesi, günümüzde birçok etkinlik için kullanılıyor.

Source: Haber Merkezi


Gaziantep Botanik Bahçesi ilkbaharla renklendi

Kent merkezinde 2009″da 17 bin metrekarelik arazi üzerine kurulan bahçede, çeşitli ağaç, çalı ve çiçek türlerinden oluşan yaklaşık 1000 bitki yer alıyor.

Gölet, ahşap köprü, kamelya ve taş yollardan oluşan botanik parkta, ilkbaharla birlikte renk cümbüşü yaşanıyor.

Büyükşehir Belediyesi Bitkisel Araştırma Uygulama ve Üretim Şube Müdürü Banu Gökçek, AA muhabirine, 11 özel tasarım bahçesi ve yaklaşık 1000 çeşit bitkinin yer aldığı Gaziantep Botanik Bahçesi”ne özellikle yeni evlenen çiftlerin fotoğraf çektirmeye geldiğini aktardı.

Baharın gelmesiyle bahçenin daha da canlandığını dile getiren Gökçe, şunları söyledi:

“Birçok bitkimiz ara ara çiçek açıp sönüyor, bütün yıl boyunca bunu gözlemliyoruz. Bu açıdan da fazla ziyaretçi alıyoruz. Özellikle bahar ayında daha fazla ziyaretçimiz oluyor. Baharın uyanışı çok farklı. Kıştan çıkıyorsunuz, bir anda bütün ağaçlarda çiçek patlamaları oluyor, yerden çiçekler coşkuyla çıkıyor. Hepsi doğaya salınıyor ve botanik bahçemiz canlanıyor. Geçiş kesin ve çok güzel oluyor. Herkesi botanik bahçesine bekliyoruz.”

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Marteniçkalar artık “Yarençika” adını aldı! Baharın Dilekler tutuldu, marteniçkalar çiçek açan ağaçlara bağlandı

Türkiye”yi, Avrupa Leylek Köyleri Birliği”nde temsil eden tek köy olan Karacabey ilçesi Eskikaraağaç köyünde balıkçı Adem Yılmaz ile Yaren leyleğin dostluğu, milyonlar tarafından ilgiyle takip edilen hikayeye dönüştü. Her göçte gelip, Yılmaz”ın kayığına konan Yaren, bu yıl da geldi. Eşi Nazlı’dan 2 gün sonra 15 Mart’ta gelen Yaren, Adem Yılmaz”ın kayığına kondu. Yaren ile Yılmaz”ın buluşmasını doğa ve yaban hayatı fotoğrafçısı Alper Tüydeş, sosyal medya hesabından paylaştığı fotoğraflar ve görüntülerle duyurdu. Bu müjdeli haberle birlikte Eskikaraağaç Leylek Köyü’ne akın eden Yarenseverler de 1 Mart’ta dilek tutup, bileklerine taktıkları kırmızı-beyaz marteniçkalarını çıkarıp, ağaç dallarına bağladı. Leylek görüldüğü zaman, çiçek açan ağaçların dallarına bağlanınca dileklerin kabul olacağına inanılan marteniçkalar da artık ‘Yareniçka’ adını aldı. Balıkçı Adem Yılmaz ile Yaren leyleğin kayıkta buluştuğu fotoğrafı 14’üncü kez çeken, doğa ve yaban hayatı fotoğrafçısı Alper Tüydeş, “Eskikaraç Leylek Köyü, bu hafta sonunda özellikle Yaren leyleğin gelişiyle birlikte, birçok doğasever ve leyleksever ile Yaren leyleği merak edenlerin akınına uğradı. Yaren leyleğin hikayesi son yıllarda popüler olmaya başlayınca, insanlar tüm bir yılı Leylek Köyü”ne akın ederek geçirdi. Bu yıl Yaren”i beklerken sosyal medya hesaplarında çok güzel paylaşımlar yapıldı. Bunlardan bir tanesi de benim en çok hoşuma giden, ‘Yareniçka”ydı. Biliyorsunuz son yıllarda yine bir göçmen kültürü olarak, ülkemizde de yaygın görülmeye başladı. Bu yıl o bilekliklere birçok insan dedi ki, ‘Ben Yaren’i görünce çıkartacağım. Yaren için takıyorum bu bilekliği’. Bir isim önerisi gelmişti. Biz bu marteniçka bilekliklerine artık “Yareniçka” diyoruz. Kabul de gördü gibi duruyor. Birçok insan artık bu bilekliklere “Yareniçka” demeye başladı” diye konuştu. Köyün en şanslılarından biri ise Yaren leylek ile eşi Nazlı’nın yuvasının karşısındaki binada yaşayan Ramazan Koca. Kilometrelerce uzaktan hem Yaren leyleği görmek hem de Yareniçkalarını bahar dallarına bağlamak için gelen yüzlerce kişinin aksine Koca, evinden her gün Yaren leyleği izliyor. Köye gelen ziyaretçileri, Yaren leyleği yakından görmeleri için evinde misafir eden Ramazan Koca, “Yaren leyleği yakından görmek için, benim evime çıkmak istiyorlar. Ben de izin veriyorum. Gelen herkes çok dikkatli inceliyor. Türkiye”nin her yerinden akın akın insanlar geliyor. Ben her gün Yaren leyleği izliyorum. Bir yumurta, iki, üç, dört, beş yumurta derken, yavruları çıkıyor. Onları beslerken izliyorum. Artık onu ailemden sayıyorum” dedi

Source: Gazetevatan.com


CHP lideri Özgür Özel”den 18 Mart mesajı

Özel, sosyal medya hesabından, “Çanakkale Geçilmez” etiketiyle yaptığı paylaşımda şunları kaydetti: “Mustafa Kemal Atatürk”ün rehberliğinde Cihan Harbi”nin seyrini değiştirip “Çanakkale Geçilmez” sözünü tarihe yazmış destanın adıdır Çanakkale. 18 Mart Çanakkale Zaferi”nin 110″uncu yılında topraklarımızı düşmana teslim etmeyen kahramanlarımızın hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.”

Source: Internet Haber


Bakan Kurum: 18 Mart şanlı tarihimizin en önemli zaferlerinden biri

Bakan Kurum, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi”nin 110. yıl dönümü dolayısıyla sosyal medya hesabından yayımladığı mesajında, şunları kaydetti:”Çanakkale geçilmez. 18 Mart, milletimizin bağımsızlık mücadelesinin destanlaştığı, şanlı tarihimizin en önemli zaferlerinden biridir. 18 Mart, Çanakkale Zaferi”nin 110. yılında başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyorum.”

Source: Www.star.com.tr


İçişleri Bakanı Yerlikaya”dan 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi mesajı

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, sosyal medya hesabından, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi”nin 110. yıl dönümü dolayısıyla, Çanakkale şehitlerinin son mektuplarının yer aldığı videolu mesaj yayımladı.

Çanakkale Zaferi şanlı tarihimizin destansı sayfalarındandı🇹🇷Çoğun aza, imkanların iman gücüne, demir yığını gemilerin Seyit Onbaşı’nın omuzladığı top mermisine yenildiği gündü🇹🇷 Çanakkale’yi geçilmez kılan yiğitlerin kaleme aldığı her satır, her mektup ise bugün de… pic.twitter.com/aNZy5Ou4ai— Ali Yerlikaya (@AliYerlikaya) March 18, 2025

Çanakkale Zaferi”nin, şanlı Türk tarihinin destansı sayfalarından biri olduğunu vurgulayan Yerlikaya, şunları kaydetti:

“Çoğun aza, imkanların iman gücüne, demir yığını gemilerin Seyit Onbaşı”nın omuzladığı top mermisine yenildiği gündü. Çanakkale”yi geçilmez kılan yiğitlerin kaleme aldığı her satır, her mektup ise bugün de yüreklerimizi dağlamaya devam ediyor. Değil 110 yıl, asırlar da geçse şehitlerimizin aziz hatıraları asla unutulmayacak. 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi”nin yıl dönümünde, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, tüm şehitlerimizi rahmet ve saygıyla yad ediyorum.”

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source: