“Kültürel Etkinlikler Bülteni: Gaziantep’in Çay Keyfi ve Kate Middleton’un Duygusal Anları”

Sibel Eraslan yazdı: “Kaybolan Şehir”den, kavuşulan şehre…

Evlad-ı Fatihan diyarı Üsküp, Gostivar, Manastır, Kalkandelen, Ohrid”den esen rüzgarlarda nasıl da alçakgönüllü, sessiz, narin bir hasret kokar… Çünkü Rumeli, öksüz kalmış kardeşimiz gibidir bizim. Bir gün yolunuz düştüğünde, niçin Yahya Kemal”in bin özlemle yüklü o meşhur şiirinde, “kaybolan şehir”dir Rumeli, içiniz kanayarak hissedersiniz… Yitirdiğimiz, sisler arasında geride bıraktığımız çocukluk ülkesi gibidir…2011″de Cumhurbaşkanımızla – o zamanlar Başbakan”dı – ziyaret etmek nasip olduğunda, şöyle demişti; “Kalkandelen benim için çok özel anlamlar ifade eder, sırdaşım gibidir, sevincimi de hüznümü de paylaştığım bir yerdir…” Biraz susmuştu sonra da, içinden o güzel beldeye sevgili Rumeli”ye neler söylediğini hiç bilemedik biz, ama onun Rumeli ile dertleşmesi hep hizmetleri aracılığıyla oldu. İmar ettirdiği camiler, külliyeler, hafız mescitleri, okullar, çeşmeler, türbeler ile Osmanlı medeniyetinin mühürlerini yeniden canlandırıp, kandillerini yeniden uyandıran bir lider oldu hep… “Çok şükür geldiniz…” diyordu oralarda bekleşenler bize. Çok şükür geldiniz…Türkiye, Rumeli”de, Balkanlar”da, Bosna”da, Kosova”da sadece yıkık minareleri, devrilmiş kubbeleri doğrultmuyordu aslında.. Türkiye beklenendi ve yaralı kalpleri de sağaltandı Rumeli”de..Kosova Salnamesi”ne göre Kalkandelen 1390 yılında Timurtaş Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusunca fethedilmiştir. Bölge, 500 yıl aradan sonra, 1912-1913″te Sırpların eline geçmiş, hem Birinci Dünya Savaşı”nın hem de ardından gelen İkinci Dünya Savaşı”nın ağır bedellerini ödemiş, rejim kargaşaları ve iç çatışmalarla bugünlere gelmiştir… Anlayacağınız; Şar Dağları”nın kanı hiç durmamış…Geçen hafta 21 Aralık gününde Türkçe Dil Bayramı”nı TBMM Başkanımız Prof. Numan Kurtulmuş ile kutladı Makedonya Türkleri. 21 Aralık 1944 günü Üsküp”te Latin Alfabesi ile Türkçe eğitimin başladığı gün olarak büyük bir coşku ile kutlanıyor. 1993″ten bu yana da “Türkçe Dil Bayramı”dır, 21 Aralık tarihi… Kutlu olsun çünkü dil, bir milletin alamet-i farikasıdır.Üsküp sokaklarında dolaşırken, iki küçük kız ellerinden tutuveriyor Başkan beyin… Başkan, kızlara hediye verilip verilmediğini sorunca kızlardan tarihi cevap geliyor: “Siz en güzel hediyesiniz, gelmeniz bize en güzel hediyedir” diyorlar…Sosyal medyada bunu gördüğümde gayrı ihtiyari gözlerimden yaş geldi. Çünkü onlar bizleri çok beklediler, uzun yıllar yollarımızı gözlediler. Bunu kalbimle yazıyorum ki bizleri cidden çok beklediler.Şimdi Yahya Kemal beyin “Kaybolan Şehir” adlı büyük şiirine yepyeni bir nazire yazıyor Türkiye”miz.Artık Üsküp kayıp şehir değil, kavuştuğumuz şehirdir!”Üsküp ki Yıldırım Bayazıd Han diyârıdırEvlâd-ı Fâtihân”a onun yâdigârıdır.Firûze kubbelerle bizim şehrimizdi o;Yalnız bizimdi, çehre ve rûhiyle biz”di o.Üsküp ki Şar-dağ”ında devâmıydı Bursa”nınBir lâle bahçesiydi dökülmüş temiz kanın…

Source: Sibel Eraslan


Türkiye”de en çok çay tüketen şehir belli oldu

ÇAYKUR, Türkiye”deki çay tüketim alışkanlıklarına dair merakla beklenen listesini açıkladı. Çayın anavatanı Karadeniz olsa da Türkiye”de en çok çay tüketilen iller Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri oldu. Gaziantep, Şanlıurfa, Muş, Diyarbakır, Mardin, Bitlis ve Ağrı gibi kentlerde her yıl yaklaşık 50 bin ton çay tüketildiği tahmin ediliyor. Çay tüketiminde ilk sırada çıkan Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ağırlıklı olarak ise Seylan çayı tercih ediliyor. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yerli çayın yanında halk arasında “kaçak çay” olarak bilinen ithal çaylar da fazlasıyla tercih ediliyor. TÜRKİYE”DE EN ÇOK ÇAY İÇİLEN ŞEHİR GAZİANTEPTürkiye”nin en çok çay içen şehri ise gastronomi dalında UNESCO”nun “Geliştirici Şehirler Ağına” giren, fıstığı, baklavası ve mutfağıyla ünlü Gaziantep oldu. Gastronomi şehri Gaziantep, ÇAYKUR”un yayımladığı verilere göre çay tüketimiyle listenin başında yer alıyor. Gaziantep”i sırasıyla komşu ili Şanlıurfa, Muş, Diyarbakır, Mardin, Bitlis ve Ağrı takip ediyor. Zengin mutfak kültürüne sahip Gaziantep, çay tüketimindeki yükselişiyle de yeni bir kimlik kazandı. Gaziantep”te çayın günün her saatinde tüketilmesi, aile ve dost toplantılarında önemli bir yer tutması bu sonucun en büyük sebepleri arasında gösteriliyor. Türkiye”de en çok çayın tüketildiği, çay ocağı ve kahvehane alışkanlığının yaygın olduğu Gaziantep”te vatandaşlar, Gazianteplilerin çayı çok sevdiğini dile getirdiler. Misafirperverliğin, dostluğun, muhabbetin ve koyu sohbetlerin olmazsa olmaz sembol içeceğinin çay olduğunu belirten vatandaşlar, güne çayla başladıklarını ve günü çayla bitirdiklerini söylediler. “GAZİANTEPLİLER ÇAYI SEVER”Çayın Gaziantepliler için olmazsa olmaz içecek olduğunu belirten vatandaşlardan Mehmet Kılıç, “Çay bizim hobimizdir. Biz yemekten sonra mutlaka çay içeriz. Çünkü biz böyle alıştık. Çocuklarımızı da bu şekilde alıştırdık. Arkadaşlarımızla çay ocağına gelip çay eşliğinde sohbet ediyoruz. Çaya karşı bizim hobimiz var. Gaziantepliler çayı sever. Çay olduğu zaman sohbette koyu oluyor” dedi. “ÇAY OLMAZSA SOFRANIN DA SOHBETİN DE TADI OLMAZ”Çay içmeyi çok sevdiğini belirten Özkan Hoşaf ise, “Çay bütün sofraların baş tacıdır. Yemeklerden sonra mutlaka çay içilmesi lazım. Çünkü sindirim sisteminde çayın büyük rolü vardır. Gerek sofrada olsun gerek arkadaş ortamında olsun, çay olmazsa sofranın da sohbetin de tadı olmaz. Sofrada ve sohbet ortamlarında çay mutlaka olmalıdır. Bir insan günlük 8-10 tane çay içer. Toplum ne kadar güzel olursa çay sohbetleri de o kadar iyi olur” diye konuştu.

Source: Www.star.com.tr


Kanser tedavisi gören Kate Middleton, Noel etkinliğinde duygusal anlar yaşadı

Kanser tedavisi gören Kate Middleton, geleneksel “Birlikte Noel”de” etkinliğinin sonunda duygularına hakim olamadı. Westminster Abbey”de düzenlenen ve aile üyelerinin katıldığı törende, 42 yaşındaki Galler Prensesi tüm zorluklara rağmen güçlü durmaya çalıştı.Prens William ve çocukları George, Charlotte ve Louis”in de katıldığı törende Kate, yüzünden gülümsemeyi eksik etmedi. Ancak kapanış ilahisi “Hark The Herald Angels Sing” sırasında, elindeki mum ve tören programıyla duygusal anlar yaşadı.Bu yıl kemoterapi tedavisi gören Kate için bu etkinlik, kraliyet görevlerine önemli bir dönüş niteliği taşıyordu. Mumlarla aydınlatılan tarihi kilisedeki atmosfer, prensesin bu özel geceye verdiği önemi yansıtıyordu.Kate, konuşmasında önemli mesajlar verdi: “Noel sadece hediyeler ve kutlamalar değil, aynı zamanda durup düşünme zamanıdır. Günlük hayatın koşuşturmasından uzaklaşıp, açık yüreklilikle, sevgi ve affedicilikle yaşamayı hatırladığımız bir dönemdir.”Bu yılki etkinliğin ana teması sevgi ve empati olarak belirlendi. Kate sözlerine şöyle devam etti: “Kendimize ve başkalarına gösterdiğimiz sevgi çok önemli. Anlayışlı, affedici ve umut veren bir sevgi… Bu sadece Noel”de değil, hayatımızın her gününde alabileceğimiz en değerli hediyedir.”6 Aralık”ta gerçekleşen törende tüm konuklara dağıtılan mektubunda da benzer duygularını paylaşan Kate”in, etkinliğin her ayrıntısıyla bizzat ilgilendiği belirtildi. Bu özel gece, onun zorlu tedavi sürecinin ardından kamuoyuna en anlamlı dönüşlerinden biri olarak kayıtlara geçti.

Source: Abdullah Teymur


Goril kostümüyle çarşıda dolaştı, gündem oldu

İzmir in Konak ilçesinde bulunan Tarihi Kemeraltı Çarşısı nda 32 yıldır kostümcülük yapan 50 yaşındaki Serdar Özalp, ilgi çekici kostümleri temin ediyor ve ardından o kostümleri kendisi de deniyor. habericionecikanlar#100#left# Kostüm içinde yürürken, şaşkın bakışlarla yoldan geçen çocuklar kendisiyle fotoğraf çekilmek için çevresine toplandı. Bazı vatandaşlar ise o anları cep telefonuyla kaydetti. Sosyal medyada paylaşılan görüntüler kısa sürede binlerce izlenmeye ulaşırken, kostümcü amca olarak tanınan Özalp, o görüntülerle günün konusu oldu. ÇOCUKLARIN YÜZÜNÜ GÜLDÜRÜYORUZ Serdar Özalp, Kostümün içinde havalar çok güzel. Fan var, gayet serin. Kapalı alan sıkıcı oluyor tabi. İşimizi severek yapıyoruz. Bu kostüm bir görsellik katıyor. Yeni şeyler de yapacağız. Çocukların yüzünü güldürüyoruz. Anne babaların da yüzünü güldürüyoruz. Sokakta gezmek çok güzel bir duygu. Herkes ilgi gösteriyor, bakıyor. Bu da bizim hoşumuza gidiyor diye konuştu. BİR ANDA İNTERNETTE VİRAL OLMUŞUZ Çeşitli düğünlerde ve etkinliklerde kullanmak amacıyla, kostümün sağlam olup olmadığını denediklerini anlatan Pınar Meliha Özfen de şunları kaydetti: Bir anda internette viral olmuşuz. Farkında değiliz. Bize gece telefonlar yağdı. Bizi arayıp internette sizi gördük dediler. Mutluyuz. Herkes çok ilgi çekici buldu. Korkanlar oldu, çocuklar fotoğraf çekilmek istedi. İnsanlar bir anda ne olduğunu anlamadılar. Bizim için de değişik bir anı oldu. Çin den sipariş ettiğimiz robotlarımız var. Onun dışında farklı şişme kostümlerimiz de var. Onlarla da haftada bir sokağa çıkmayı düşünüyoruz. Bizim işimiz renkli.

Source: Habertürk


Köy kahvehanesindeki kültürel faaliyetler şehirlinin rotasını köye çevirtti

Köyde yaşayan Gülşen Gürses, köyünü tanıtmak, sosyal ve kültürel faaliyetler düzenlemek amacıyla bir süredir kapalı bulunan köy kahvehanesinin işletmeciliğini yapmaya karar verdi.

Kiraladığı kahvehaneyi bazı sanatçıların fotoğrafları ve nostaljik objelerle süsleyen Gürses, kahvehaneyi geçen yıl hizmete açtı.

Her sabah ayrı bir heyecanla kapısını açtığı kahvehanesini temizleyip müşterilerini bekleyen Gürses, köyünün adını duyurmak amacıyla köylü kadınların da desteği ile zaman zaman “45”lik Plak Gecesi”, “Akustik Gece”, “Şiir ve Tiyatro Gecesi”, “Keman Gecesi” gibi etkinlikler düzenliyor.

Etkinliklere İstanbul, Çanakkale, Tekirdağ ve Edirne”den katılmak isteyenler rotalarını Kuştepe köyüne çeviriyor.

Son olarak düzenlenen “45”lik Plak Gecesi”ne katılanlar nostaljik şarkılar dinledi.

Geçmişe yolculuk eden katılımcılar peçka sobada pişen kabak tatlısı, tarhana çorbası, kestane ve kumpir gibi yiyeceklerin lezzetine baktı.

“Köyde yaşayan insanların sosyalleşmesi için ideal bir ortama dönüştü kahvehanemiz”

Pavli Kahvehanesi işletmecisi Gülşen Gürses, AA muhabirine, dekorlarla süslediği kahvehanesinde her sabah ayrı bir heyecanla müşterileri için çay demlediğini söyledi.

Kahvehanenin hem erkeklere hem de kadınlara hizmet verdiğini ifade eden Gürses, belirli zamanlarda kültürel etkinlikler düzenlediklerini anlattı.

Pek çok etkinlik düzenlediğini ifade eden Gürses, “Bugün plak gecesi tertip ettik. Çünkü kış gecelerine çok uygun olacağını ve geçmişe bir yolculuk için ideal bir zaman olduğunu tespit ettik. Ardından plak koleksiyoneri arkadaşlarımızı davet etmek suretiyle sadece 45″liklerden oluşan bir plak gecesi, bir nostalji yolculuğu, geçmiş anılarımıza bir saygı duruşu içindeyiz, köyümüzde ve kahvehanemizde.” şeklinde konuştu.

Köylerinin az nüfuslu şirin bir yerleşim olduğunu dile getiren Gürses, bu etkinliklerle şehirde ve köyde yaşayan insanların bir araya geldiğini kaydetti.

“Köyde hayat var”

Şehirde yaşayıp köydeki insanları merak eden insanların olduğuna değinen Gürses, şöyle devam etti:

“Köyde yaşayan insanların sosyalleşmesi için ideal bir ortama dönüştü kahvehanemiz. Burada dedelerimiz, ablalarımız, köy halkı burada ve aynı zamanda dışarıdan gelen onlarla sıcak bir sohbet içerisinde olmak isteyen belki bir yudum çay içmek isteyen insanlar bir arada bulunuyor. Müzik eşliğinde ve en güzel olan nostalji eşliğinde. Çok tatlı bir köy kahvehanemiz var.

Herkesi de davet ediyoruz buraya. Kültür sanat etkinlikleriyle beraber köyümüzü daha cazip hale getirmiş oluyoruz. Etkinliklerimize katılanlar hem köy halkı ile güzel sohbetler edebilirler hem de gelip çayımızı içebilirler burada. Kesinlikle köyde hayat var, köyde kültür sanat var, müzik var, herkesi bekliyoruz.”

“Çocukluğum geldi aklıma”

Köy sakinlerinden Münevver Gürses de plak dinlerken eski günlerin aklına geldiğini belirtti.

Çok güzel bir etkinlik olduğunu dile getiren Gürses, “Plak dönmeye başladığında eski yılları hissettik. Eskiden yoktu ki öyle televizyon, radyo ve plak vardı. Şimdi eskileri dinledik. Eskiler gerçekten güzelmiş. Geçmiş daha güzeldi. Zorlukları vardı ama güzeldi. Dedikodu yok, herkes kendi işinde gücündeydi.” ifadesini kullandı.

Gürses, bundan sonra da bu tür etkinlikler düzenleyeceklerini sözlerine ekledi.

Köy sakinlerinden Ulviye Akman da eski yılların daha güzel olduğuna değinerek, “Çocukluğum geldi aklıma. Ne güzel plaklar çalardı. Sinemaya giderdik. Şimdi de güzel ama eskiler daha güzeldi.” dedi.

Etkinliğe Lüleburgaz”dan katılan Banu Gezer ise etkinliğe katıldıkları için mutlu olduğunu söyledi.

Etkinliğin düzenleneceği sosyal medyadan gördüklerini belirten Gezer, burada çok eğlendiklerini kaydetti.

Ortamın çok güzel olduğunu ifade eden Gezer, Kuştepe köyü ve köyde bulunan kahvehanenin görülmeye değer olduğunu söyledi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Gül çayı faydaları nelerdir?

Günümüzde güller, bahçelerde estetik amaçlı yetiştirilmekte düğünlerde, nişanlarda ve özel günlerde sıkça tercih edilmektedir. Yalnızca görsel güzelliğiyle değil, tıbbi ve kozmetik alanlarda da önemli bir yere sahiptir. Gül yağı, cilt bakımında kullanılmakta, gül suyu ise doğal bir tonik olarak cildi yatıştırmak ve nemlendirmek için yaygın olarak kullanılmaktadır. Gül çayı da, gül yapraklarının demlenmesiyle hazırlanan sağlıklı bir içecektir ve sakinleştirici, antioksidan özellikleriyle öne çıkar. Peki, gül çayı neye iyi gelir? Gül çayı nasıl demlenir? GÜL ÇAYI FAYDALARI Gül çayı, gül yapraklarından yapılan doğal bir çaydır ve birçok faydalı özelliğe sahiptir. Gül çayı, vücuttaki serbest radikalleri nötralize etmeye yardımcı olan antioksidanlar açısından zengindir. Bu, hücre hasarını önleyebilir ve yaşlanma sürecini yavaşlatabilir. C vitamini açısından zengin olan gül çayı, bağışıklık sistemini güçlendirebilir ve soğuk algınlığı gibi enfeksiyonlarla mücadeleye yardımcı olabilir. Sindirim sistemi üzerinde rahatlatıcı bir etkisi olabilir. Mideyi yatıştırabilir, gaz ve şişkinlik sorunlarını hafifletebilir. Sakinleştirici özelliklere sahiptir ve stres, kaygı ve depresyon belirtilerini hafifletmeye yardımcı olabilir. Yatmadan önce içilmesi, uyku kalitesini artırabilir. Cildin daha sağlıklı ve parlak görünmesine yardımcı olabilir. Anti-inflamatuar özellikleri sayesinde ciltteki kızarıklık ve sivilce gibi problemleri hafifletebilir. Baş ağrısı ve kas ağrılarına karşı rahatlatıcı bir etki yapabilir. Adet dönemi ağrılarını da hafifletebilir. Vücudu nemlendirerek cildin sağlıklı kalmasına yardımcı olabilir ve vücutta sıvı dengesini korur. GÜL ÇAYI NASIL YAPILIR? Gül çayı tarifi basittir ve sadece birkaç malzeme ile sağlıklı bir içecek elde edebilirsiniz. İlk olarak, taze veya kurutulmuş gül yapraklarına ihtiyacınız olacak. Taze gül yaprakları kullanıyorsanız, kimyasal madde içermediğinden emin olmalısınız. Bir fincan gül çayı için, yaklaşık bir tatlı kaşığı gül yaprağını bir fincana ekleyin. Ardından, kaynar suyu üzerine dökün ve yaklaşık 5-7 dakika demlemeye bırakın. Çayın tadını daha da zenginleştirmek için, isteğe bağlı olarak birkaç damla limon suyu veya biraz bal ekleyebilirsiniz. Çayın demlenmesi sırasında, gül yapraklarının aromasının suya geçmesini bekleyin. Çayın rengi genellikle açık pembe veya hafif sarımsı olur. Gül çayı hazır olduğunda, süzerek veya yapraklarıyla birlikte içebilirsiniz. Bu çay, hem lezzetli hem de sağlığa faydalıdır. Gül çayı, kendine has zarif tadı ve hoş kokusuyla, birçok yiyecek ve içecek ile mükemmel bir uyum sağlar. Özellikle hafif tatlılar ve sağlıklı atıştırmalıklarla birlikte içildiğinde, gül çayının tadı daha da zenginleşir. Mesela, gül çayı ile en iyi giden yiyeceklerden biri, bademli, fındıklı veya cevizli kurabiyelerdir. Hafif ve ferah bir tat sağladığı için, peynir çeşitleriyle, özellikle beyaz peynirle uyumlu olabilir. Gül çayı, meyve salataları ve taze meyvelerle de mükemmel bir eşleşme sunar; çilek, ahududu, elma veya armut gibi tatlı meyvelerle içildiğinde, çayın çiçeksi lezzetiyle hoş bir denge oluşturur. Kahvaltılarda da iyi bir seçenek olabilir; özellikle yulaf ezmesi, granola veya tam buğday ekmeğiyle uyum sağlar. Çayınıza birkaç damla limon suyu ekleyerek, hafif asidik bir tat ile gül çayının tatlılığı arasındaki dengeyi sağlayabilirsiniz. Birçok kişi, gül çayını sakinleştirici bir içecek olarak tercih ettiği için, yanında bir dilim zeytinyağlı kek veya sade bisküvi gibi hafif atıştırmalıklar da idealdir. Tüm bu kombinasyonlar, gül çayının sunduğu zarafeti ve sağlığı daha keyifli bir deneyime dönüştürür. GÜL ÇAYI ZAYIFLATIR MI? Gül çayı, doğrudan zayıflamayı sağlamasa da, kilo kontrolüne yardımcı olabilecek bazı özelliklere sahiptir. Gül çayı, düşük kalorili bir içecektir ve vücuda fazla kalori alımı sağlamaz. Aynı zamanda, sindirimi düzenleyici ve rahatlatıcı özelliklere sahiptir. Sindirim sistemini iyileştirerek, şişkinlik ve gaz problemlerini hafifletebilir, bu da vücudun daha hafif hissetmesine neden olabilir. Gül çayındaki antioksidanlar, vücudun toksinlerden arınmasına yardımcı olarak metabolizmanın hızlanmasına katkı sağlayabilir. Gül çayı su kaybını dengeleyerek vücutta ödemin atılmasına yardımcı olabilir, bu da geçici bir kilo kaybı etkisi yaratabilir. Ancak, gül çayı tek başına zayıflamayı garanti etmez. Sağlıklı bir diyet ve düzenli egzersizle birlikte, bu çay kilo yönetimine destek olabilir. GÜL ÇAYI ADET SÖKTÜRÜR MÜ? Gül çayı, adet düzenini sağlamak ve adet söktürmek konusunda bazı faydalar sunabilir. Gül çayının rahatlatıcı özellikleri, kasları gevşetmeye yardımcı olabilir ve bu da adet öncesi dönemde yaşanan ağrıların hafiflemesine katkı sağlayabilir. Ayrıca, gül çayı, vücutta su tutulmasını engelleyerek ödemi azaltabilir, bu da adet dönemi sırasında şişkinlik ve rahatsızlık hissini hafifletebilir. Gül çayı, adet düzenini destekleyici etkiler yapabilse de, adet söktürücü özelliği doğrudan kanıtlanmış bir etki değildir. Geleneksel olarak bazı bitkiler, hormon dengesini düzenleyici etkiler gösterdiği için, gül çayı da adet döngüsünü dengelemeye yardımcı olabilir. Adet söktürücü etkisi genellikle vücutta var olan dengesizlikleri düzenlemek ve rahatlatıcı etkiler sağlamak şeklinde gözlemlenir. Eğer adet düzensizliği veya sancılarla ilgili sorunlar yaşıyorsanız, gül çayı bir destekleyici olabilir, ancak uzun süreli sorunlar için bir doktora danışmanız önerilir.

Source: Habertürk


Taş fırınlarda pişiriliyor! Kışın rağbet görüyor

Munzur Dağları nın yaylalarındaki küçükbaş hayvanlardan temin edilen kelleler, ustalar tarafından temizlendikten sonra taş fırınlarda yaklaşık 12-13 saat odun ateşinde pişiriliyor. Fırından çıkarıldıktan sonra baltayla ikiye ayrılan kelleler, sabahın erken saatlerinden itibaren satışa sunuluyor. Bazı vatandaşlar fırında taze taze tüketirken, bazıları ise pakette alıp evde yemeği tercih ediyor. Yüksek protein ve kalori içeriği sayesinde kelle, kış aylarında vücut direncini artıran ve gün boyu tokluk hissi veren şifalı besin kaynağı olarak Erzincanlıların ilgisini çekiyor. KELLE BAZI MÜŞTERİLERİMİZİN VAZGEÇİLMEZİ Kentte 30 yıldır kellecilik yapan Abdurrahman Özkaya, kellenin özellikle kış aylarında Erzincan sabah kahvaltılarının vazgeçilmezi olduğunu söyledi. Kellelerin özellikle taş fırında odun ateşinde pişirildiğine dikkati çeken Özkaya, öğleden sonra 03.00 gibi hazırladıkları kelleleri fırına verdiklerini, gece 03.00 gibi de hazır olduğunu anlattı. Sabaha karşı servisin başladığını dile getiren Özkaya, Müşterimiz saat 08.30-09.00 a kadar devam ediyor. Erzincan da asırlardır kelle yeme kültürü var. Kellemiz, kış aylarının vazgeçilmezi. Bunu fırında kısık ateşte yavaş yavaş pişiriyoruz. Özellikle kelle yemek için gelen özel müşterilerimiz var. Her gün gelen müşterilerimiz var. Kelle, bazı müşterilerimizin vazgeçilmezi dedi. Kellelerin yörenin küçükbaş hayvanlarından tedarik edildiğini aktaran Özkaya, şunları kaydetti: Kelleyi Erzincan daki mezbahalardan günlük temin ediyoruz. Bu hayvanlar Erzincan ın yaylalarında özel yetişiyor ve dağ kekiği yiyor. Burada da besisini tamamlıyor. Bunlar özellikle bölgemizin ve yöremizin kuzusu. Tadı ve lezzeti orada. Yaz aylarında ise gurbette bulunan Erzincanlı hemşehrilerimiz geldiklerinde mutlaka gelip bu kellenin tadına bakarlar. KELLE ETİNİN 7 AYRI LEZZETİ VARDIR Müşterilerden Yılmaz Baş ise kelle yediği gün akşama kadar acıkmadığını vurguladı. Kellenin özellikle kış günlerinin vazgeçilmezi olduğunu dile getiren Baş, Kelle yediğim zaman kış boyunca grip nezle olmam. Kelle etinin 7 ayrı lezzeti vardır. Yanağı ayrı lezzet, dilini yiyorum ayrı tat alıyorum. Gözünü yiyorum ayrı, beynini yiyorum, ayrı tat alıyorum. Kelle yemeyi seviyorum. Sıcak sıcak yemek istediğim zaman bazen 07.00 de geliyorum. Geç kalıp 08.00 de geldiğim zaman bazen kelle bulamıyorum ifadelerini kullandı.

Source: Habertürk


Dijital dokunuşla hareketlendirdiği tarihi yapıları farklı perspektiflerden gösteriyor

Konya”da yaşayan görüntü yönetmeni Eser Tokaş, mimari eserlerin fotoğraflarını, dijital ortamda motion grafik (görsellerin çeşitli programlarla hareketlendirilmesi) yöntemiyle hareketlendirerek, tarihi yapılara, sıra dışı bir bakış açısı kazandırıyor.

Çalışmalarını, yaklaşık 1,5 yıldır sürdüren Tokaş, Mescid-i Aksa, Kubbet”üs Sahra, Kıble, Halil İbrahim ve Alaaddin camileri ile Tahir ile Zühre Mescidi, Mevlana Müzesi, tarihi PTT binası gibi 25 eserin fotoğraflarını dijital sanatla birleştirerek görüntüler oluşturdu.

Mimari yapının her bir parçasının farklı yönlere senkronize hareket ettiği görüntüler, ses efektleriyle dişli sistemiyle çalışan bir mekanizma izlenimi oluşturuyor.

Bir fotoğrafı hareketlendirmek için 6 gün çalışan Tokaş”ın, sosyal medyada da paylaştığı görüntüler, izleyenlerin beğenisini kazanıyor.

Hayatın telaşı içinde fark edilmeyen tarihi yapıları gündeme getirmeyi amaçlıyor

Çocukluğundan beri mimari eserlere ilgi duyan 31 yaşındaki Tokaş, AA muhabirine, tarihi yapıların bir derinliği ve yaşanmışlıkları barındırdığını söyledi.

İspanyol bir tasarımcının çalışmalarından esinlenerek bu üslubu geliştirdiğini belirten Tokaş, “Bu yapıların önünden geçip gidiyoruz. Aslında “Bu eserlerin de hayatı var. Bunlar da hareket ediyor, nefes alıp veriyor.” düşüncesiyle yola çıktım. Güzel tepkiler aldım. Videolara dişli ses efekti verdim. “Hayal mi görüyorum, binalar hareket mi ediyor?” diyenler oldu.” ifadesini kullandı.

Tokaş, “sanatın sanatı” olarak adlandırdığı çalışmalarıyla, hayatın telaşından fark edilmeyen tarihi yapıları, gündeme getirmeye çalıştığını vurguladı.

Hareketlendirdiği fotoğrafları da kendisinin çektiğini dile getiren Tokaş, “Altın oranı düşünüyorum. Döndüğü zaman da estetik oluşturmalı. Birisi sağa dönüyorsa diğeri sola dönmeli. Mihrapta bir taç yaprağın hareketini, birini bir yöne, diğerini diğer yöne vermem gerektiğini düşünüyorum. Bu şekilde altın orana uygun bir görüntü elde etmeye çalışıyorum.” dedi.

“Filistin halkının direnişine destek vermek istedim”

Tekniğini, Türkiye”nin simge yapılarına uyguladıktan sonra, yurt dışına da açılmayı istediğini aktaran Tokaş, eserleri belli bir sayıya ulaştıktan sonra dijital sergi açmayı hedeflediğini anlattı.

Konya ve Kudüs”teki 25 yapıyla oluşturduğu çalışmaları üç projede toplayan Tokaş, şöyle konuştu:

“Özellikle Filistin”de, Gazze”de yaşanan soykırıma ilişkin ben de bir şeyler yapmak istedim. Kudüs”te büyük bir manevi yapı var. Çok güzel bir şehir, yapıları da sanat eseri. Filistin halkının direnişine de destek vermek istedim. Kudüs”teki Kubbet”üs Sahra”yı çalıştım. Bir ay süren çalışmayı “Nehirden denize özgür Filistin.” diyerek de sonlandırdım. Bu çalışmaya çok güzel tepkiler aldım. Uluslararası düzeyde çok fazla kişiye ulaştı.”

Tokaş, yeni çalışmalarında İstanbul”daki önemli yapılara da yer vereceğini kaydetti.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


TÜRSAB”dan turistlere Erciyes daveti

Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya, kış turizmi açısından önemli merkezlerden biri olan Kayseri”de çalışmalar gerçekleştireceklerini belirterek, “Türkiye”nin turizm politikası çerçevesinde hedeflerimizden biri, turizmi 4-5 şehre sıkışmış bir yapının ötesine geçirerek diğer şehirlere dengeli biçimde yaymak.” dedi.

TÜRSAB”ın Erciyes”te düzenlediği toplantıya, Kayseri Valisi Gökmen Çiçek, Kayseri Vali Yardımcısı Ömer Tekeş, TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya, Erciyes AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Elcuman ve bölge seyahat acente temsilcileri katıldı.

Toplantı öncesinde AA muhabirine açıklamalarda bulunan Vali Gökmen Çiçek, Erciyes Dağı ve kayak tesislerinin, Kayseri ve Türkiye turizmi açısından önemli bir yere sahip olduğunu ifade etti.

Çiçek, Erciyes Dağı ve Kayak Merkezi”nin kış aylarında yerli ve yabancı turistler için cazip bir destinasyon olduğunu belirterek, bu bölgenin kış sporları için uygun pistler ve tesisler barındırdığını söyledi.

Tesislerin Kayseri”nin ekonomisine önemli katkılar sağladığını vurgulayan Çiçek, kayak severlerin yerel işletmelere gelir sağladığını ve istihdamı artırdığını anlattı.

Erciyes Dağı”nın sadece kış sporları döneminde değil, yaz aylarında da dağcılık ve doğa yürüyüşleri gibi aktiviteler için tercih edilebildiğini aktaran Çiçek, “Erciyes Dağı doğal güzellikleri ile yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Kayseri, tarihi ve kültürel zenginliklere sahip bir şehir. Kayak tatili yapan turistler, bölgedeki tarihi yerlerini de ziyaret etme fırsatı buluyor. Bu durum, turizm çeşitliliğini artırıyor ve bölgenin tanıtımına katkı sağlıyor.” şeklinde konuştu.

Çiçek, Erciyes Kayak Merkezi”nin sezonun açılmasıyla birlikte yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı haline geldiğine işaret ederek, bu merkezin 112 kilometrelik pist uzunluğu, 41 farklı kayak pisti ve 19 mekanik tesisi ile kış tatili yapmak isteyenlere çok kaliteli bir kayak deneyimi sunduğu dile getirdi.

Gerçekleştirdikleri çalışmalarla Kayseri”ye gelen yerli ve yabancı turist sayısında çok ciddi artışlar yaşandığına aktaran Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Erciyes”e gelen yerli ve yabancı turist sayısında hem ülke bazında hem de sayısal olarak ciddi artışlar var. 2024″te daha önceki yıllarda olduğu gibi yerli turist ve yabancı turist bakımında zengin bir sezon geçirdik. 2025″te de yapacağımız çalışmalarla bu artışın devam edeceğine inancım tamdır. Erciyes”te turizm yılın 12 ayı devam ediyor. Bu da biz Kayserililer için ayrı bir gurur kaynağı.”

“Kayseri için Erciyes son derece önemli”

TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya da Erzurum ve Kayseri”nin hem pistler hem de tesisler açısından Türkiye”de yer alan çok önemli kış turizmi potansiyeline sahip merkez olduğunu belirtti.

Kayserinin, kültür turları açısından da önemli bir durak olduğuna değinen Bağlıkaya, “Hemen yakınında yer alan Kapadokya gibi bir bölgeyle bu havza olduğu gibi bir kültür turizmi destinasyonu. Bunun yanı sıra, turizmde tek bir ürünle öne çıkmanın artık mümkün olmadığını biliyoruz. Kayseri de kültür turizmi, gastronomi ve spor turizmi ile öne çıkıyor. Buna ek olarak kayak turizmiyle de dikkati çekiyor. Dolayısıyla Kayseri için Erciyes son derece önemli.” açıklamalarında bulundu.

Hem görüntüsü hem de sunduğu imkanlarla Erciyes dağının muhteşem bir dağ olduğunun dile getiren Bağlıkaya, “Erciyes Dağı, Kayseri”nin ayrılmaz bir parçası. Kış aylarını hareketlendiren en büyük unsur. Türkiye”deki kayak destinasyonları arasında Erciyes”in ayrı bir yeri olduğunu düşünüyorum. Kayseri için de Erciyes”in önemi tartışılmaz.” diye konuştu.

Kayseri”ye gelen genel turist profili incelendiğinde, yabancı turistlerin toplam turist sayısındaki oranının yaklaşık yüzde 10 ila 12 arasında olduğu bilgisini paylaşan Bağlıkaya, “Bu da gösteriyor ki, burada alınacak çok yol var. Türkiye”nin turizm politikası çerçevesinde hedeflerimizden biri, turizmi 4-5 şehre sıkışmış bir yapının ötesine geçirerek diğer şehirlere dengeli biçimde yaymak. Kayseri”de bu hedef doğrultusunda çalışmalar gerçekleştireceğiz.” ifadelerini kullandı.

-Yurt dışındaki seyahat acenteleri Türkiye”ye davet edilecek

Firuz Bağlıkaya, Erciyes”e yönelik özel bir program düzenleyecekleri, özellikle kayak turizmine odaklanan yurt dışındaki seyahat acentelerini Türkiye”ye davet edeceklerini bildirdi.

Bağlıkaya, Söz konusu acentelere Erciyes Dağı”nın sunduğu imkanları sergilemek istediklerini ve sezon içerisinde bu çalışmaları artırarak Erciyes”i daha fazla tanıtmayı hedeflediklerini anlattı.

Kayseri”nin 4 mevsim farklı zenginlikleri sunduğunu dile getiren Bağlıkaya, sözlerini şöyle tamamladı:

“Kayseri yazın bir kültür ve gastronomi destinasyonu, kışın ise bir kayak destinasyonudur. Tüm yerli ve yabancı turistleri Erciyes”e davet ediyoruz. Kayseri”nin ulaşım imkanları her geçen gün artıyor. Önümüzdeki 1-2 yıl içinde hızlı tren hizmete girecek ve buraya ulaşım çok daha kolay hale gelecek. Altyapı geliştikçe Kayseri ve Erciyes”in kış turizmi potansiyelinin daha da büyüyeceğine inanıyorum. Türkiye”de kayak turizmi açısından Kayseri ve Erzurum”un çok özel bir yeri var. Tüm kayakçılar için Kayseri”nin pist uzunlukları ve kalitesiyle ayrı bir önemi olduğunu düşünüyorum, herkesi Kayseri Erciyes”e davet ediyorum.”

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source: