Kültürel Etkinlikler Gündemi – 24 Aralık 2024

Geçmişteki Suriye – Türkiye edebiyatçı ilişkileri

Birçok edebiyatçı dostum Suriye’ye gitti. Ben sadece bir kez İstanbul’da Suriye Kültür Bakanı hanımla öğle yemeğinde buluşmuştum.Dileğim yeni dönemde de edebiyatçı buluşmalarının devam etmesi. Geçmişte yazar buluşmalarını sağlayan Mehmet Karaca’dan aldığım yazıyı yayımlıyorum.“Saygıdeğer Büyüğüm,Arap edebiyatçılarla ilgili kısa bir bilgi sunuyorum.Mart 2004 tarihinde eşimle birlikte genel merkezi Şam’da bulunan Arap Yazarlar Birliği’ni ziyaret ettik.Arap Yazarlar Birliği 21 Arap ülkesi Yazarlar Birliği’nin bir çatı örgütüdür.Arap Yazarlar Birliği Genel Başkanı Dr. Ali Akle Orsan’dı. Bizi çok sıcak karşıladı. Ziyaret amacımızı açıkladığımızda gözleri doldu ve ‘Ben 5 yıldır bu anı bekliyorum. 5 yıldır Suriye ve Türkiye Kültür Bakanlıklarıyla yazışıyorum ama bir sonuç alamıyorum’ dedi.Sekretere, Arap Yazarlar Birliği ile Edebiyatçılar Derneği arasında üç yıllık bir Kültür Protokolü hazırlaması talimatını verdi. Ben bu protokolün Genel Başkanımız tarafından imzalanmasının daha etik olacağını belirttim ve imza törenini nisan ayına bıraktık.Nisan 2004 tarihinde 2. Antakya Edebiyat Günleri’ne 4 yazarla katılım gösterdiler.Abdo Muhammed- Arap Yazarlar Birliği Halep Şube BaşkanıAbdulkaddir Abdelle (Çevirmen, 50’ye yakın eseri Arapçaya çevirmiş kişi. Çoğunlukla Aziz Nesin, Muzaffer İzgü, Orhan Pamuk…)Gassan Hanna (Arap Yazarlar Birliği Lazkiye Şubesi Yönetim Kurulu üyesiHalid Ebu Halid (Filistin kökenli, Şam’da yaşıyor), Şair ve aktivist.Antakya Edebiyat Günleri’nin son günü, 80 kişilik kalabalık bir grupla Halep kentine gittik ve Arap Yazarlar Birliği Halep Şubesi’nde başkanlar düzeyinde protokolü imzaladık. (50 kadar da Suriyeli yazar törende hazır bulundu.2007 yılında TYS Genel Başkanı rahmetli Enver Ercan’la Şam’a bir ziyaret gerçekleştirdik ve Arap Yazarlar Birliği ile yine genel merkezi Şam’da bulunan Filistinli gazeteciler ve Yazarlar Birliği ile üçer yıllık kültür protokolleri imzaladık.2005 senesinde Arap Yazarlar Birliği Başkanlık düzeyine TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’na katıldılar. Yayınlarını içeren bir stant açtılar ve bir panel yaptılar.Daha sonraki yıllarda Avrasya Yazarlar Birliği de ilişkiler kurdu.Bu ilişkiler sonucunda Antakya’da, İzmir’de, Ankara, İstanbul, Adana, Mersin, Gaziantep, Aydın gibi kentlerde Arap yazarlar aramızda bulundular.Suriye’nin tüm kentlerindeki toplantılarda da Türk yazarlar hazır bulundu.Bu ilişkiler çeviri hareketini de hızlandırdı. Kültür Bakanlığı TEDA Projesi kapsamında çok sayıda yazarımızın eseri Arapçaya tercüme edildi. Örneğin Gülsüm Cengiz’in Ayşe’nin Günleri, benim Antakya Masalları, Cuma Boynukara’nın Mem u Zin anımsayabildiğim eserlerÖzellikle Suriye’de Türk edebiyatına karşı büyük bir ilgi vardır. Özellikle Aziz Nesin her devirde en çok okunanlar listesindedir.Saygılarımla”

Source: Doğan Hizlan


Çok geç olmadan yapın bunu

Aklıma geldikçe defterime karalamaya başladım bir baktım 25 soru olmuş. Bu soruları sorarken amatörce telefondan video çekeyim de hatıra kalsın dedim. Sonra yok yok daha güzel bir şey olsun ekibe bir sorayım bakayım dedim ve sonuç kalpten doğan hayatımın en güzel projesi oldu. Bilmiyordum ki kişisel bir proje olarak başlayan bu yolculuk bu kadar insana dokunsun. Dokundu… Hatta ilham da oldu.1. BÖLÜM: BABAMİlk bölüm, babamla yaptığım samimi bir sohbeti içeriyordu. Bu içten diyalog, sadece bağımızı güçlendirmekle kalmadı, aynı zamanda serinin tonunu belirleyerek, sevdiklerimizle bağlantı kurmanın önemini vurguladı. Bölüm, birçok izleyicide yankı buldu ve onları kendi aileleri içinde benzer sohbetler başlatmaya teşvik etti. Babamın ağlayacağını hiç düşünmemiştim. Bir yandan da çok sevinmiş ve mutlu olmuştu böyle bir sohbeti akıl edip kendime bu hatırayı oluşturdum diye.2. BÖLÜM: ANNEMİkinci bölümde, annemin yaşam yolculuğunu, karşılaştığı zorlukları, en küçük kardeş olmanın verdiği acıyı, kardeş kaybının insanı nasıl yıktığını konuştuk. O ağladı ben ağladım. Bu bölüm özellikle dokunaklıydı çünkü onun hayatın karmaşıklıklarını nasıl zarafetle aştığını ortaya koydu. İzleyiciler, kendi anneleriyle daha derin bağlantılar kurma konusunda ilham aldıklarını paylaşarak, duygusal mesajlar gönderdiler. Üç bölüm yayınlandı ve “Çok Geç Olmadan” yolculuğu henüz başlıyor. İzleyicilerden gelen ilgi olağanüstü, daha fazla bölüm talep eden ve programa benzersiz bakış açıları getirebilecek konuklar öneren sayısız mesaj aldık. Şu anda hayatın farklı kesimlerinden ilham verici figürleri içeren daha fazla bölümün prodüksiyon aşamasındayız. Her hikâye, yeni içgörüler, ham duygular ve hayatı dolu dolu yaşamanın ve etrafımızdakilerle derin bağlantılar kurmanın önemini hatırlatıyor. Tüm bölümler, söylenmemiş şeylerin korkusu ve kapanış bulma umudu gibi evrensel duygulara dokunduğu için izleyicilerde derin bir etki bıraktı. İster kişisel bir aile sohbeti, ister Tuna Tüner gibi bir uzmanın içgörüleri olsun, duygular aynıdır. Hepimizin savunmasız anları, sorulmamış soruları ve anlatılmamış hikâyeleri vardır. “Çok Geç Olmadan” aracılığıyla, bu hikâyelerin paylaşılabileceği bir platform oluşturmayı ve izleyicileri kendi yaşamları üzerine düşünmeye teşvik etmeyi amaçlıyorum. Şu ana kadar aldığımız yanıtlar son derece mütevazı ve ilham verici oldu.BİR DAVETHenüz “Çok Geç Olmadan”ı izlemediyseniz, sizi bu duygusal yolculuğa katılmaya davet ediyorum. Bu, eğlencenin ötesine geçen, iç gözlem, bağlantı ve iyileşme anları sunan bir program. Şimdiye kadar paylaşılan hikâyeler sadece bir başlangıç. Birlikte, sahip olduğumuz anları kucaklayalım, seslendirmekten korktuğumuz soruları soralım ve pişmanlık duymadan yaşayalım. Sonuçta, hayat çok kısa ve geç olmadan harekete geçmeliyiz.GÜNÜN SÖZÜ: “Hissettirmediğiniz sevginin, göstermediğiniz ilginin ve esirgediğiniz sözlerin hiçbir önemi yoktur ama pişmanlığı çok olacaktır.”EĞİTİMDEN, BİLİMDEN, BAŞÖĞRETMENİN İZİNDEN AYRILMADIĞINIZ AYDINLIK GÜNLERİNİZ OLSUN.

Source: Ebru Doğdu


“Yaprak döker bir yanımız” dizelerini yansıtan ev…

Sivas ın Gürün ilçesinde 1927 yılında dünyaya gelen ve Türk edebiyatına önemli eserler kazandıran şair ve yazar Hasan Hüseyin Korkmazgil in doğup büyüdüğü ev, Şairler Anı Evi olarak yeniden düzenlendi. İlçede Kurultay Mahallesi nde yer alan ev, restore edildi. Anı evinde şair Hasan Hüseyin Korkmazgil in çeşitli kişisel eşyalarının yanı sıra bizzat kendisinin çizdiği Atatürk portesi, kitapları, eserlerini yazmakta kullandığı daktilosu ve büstü ile aile fotoğrafları yer alıyor.Çeşitli türlerde ağaçların yer aldığı bir bahçeye sahip olan şairin evinde, kendisinin yanı sıra Gürünlü diğer şairlerin eserlerinden de kesitler yer alıyor. Şairin daha sonra bestelenen eserleri arasındaki, Dostum dostum güzel dostum, bu ne beter çizgidir bu, bu ne çıldırtan denge, yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe dizeleri de evin bahçesinde göze çarpıyor.Ağaçların yaprak döktüğü bu günlerde evin bahçesinde dizelerle doğru orantılı bir görüntü de dikkat çekiyor. Acıyı bal eyledik , Acılara tutunmak , Amenna , Öyle bir yerdeyim ki , Haziran da ölmek zor , Turaç , Kerbela uzak değil , Bahar gözlüm , Berivan gibi birçok şiiri bestelenen şairi merak edenler, evi ziyaret edip, geçmişine dair izleri gözlemleme fırsatı buluyor. EN ÖNEMLİ UMUT ŞAİRLERİNDEN Gürün Milli Eğitim Müdürü Muharrem Demir, şairler, yazarlar, bilim insanları ve sanatçıların toplumun önemli temsilcileri olduğunu belirterek, Onlar sadece doğup, yaşayıp gitmezler. Kendilerinden sonra unutulmaz eserler bırakırlar. Biz de yazdıklarıyla şiirleriyle toplumda bir eser bırakan, anı bırakan Hasan Hüseyin Korkmazgil in evindeyiz. Hasan Hüseyin Korkmazgil, 1927 yılında bu evde doğdu ve yaşadı. 1960 yılına kadar da burada kaldı. Ancak 1984 yılında Ankara da vefat etti. Hasan Hüseyin Korkmazgil, bu toplumun en önemli umut şairlerinden birisidir. Kendisi yaşadığı çağı aşarak gerek bugüne gerekse de yaşadığı çağdan geçmişe giderek, hem geçmiş, hem yaşadığı çağın, hem de bugünlerin umudunu canlı tutan bir şairimizdi. Dolayısıyla şairimizin Acıları bal eylemek ve Acılara tutunarak yaşamak dizeleri bizleri öyle bir umutlandırıyor ki, Hangi şart altında olursanız olun, başınıza ne gelirse gelsin, ne yaşarsanız yaşayın, umudunuzu asla kaybetmeyin diyor. Kendisi yaşadığı dönemde o çağın aynası olmuştur dedi. ŞAİRİMİZİN ANISI YAŞATILDI Doğup büyüdüğü yerin anı evine dönüştürüldüğünü belirten Demir, Gürün, doğuyu batıya bağlayan kuzeyi güneye bağlayan bir yol güzergahında bulunuyor. Bu zengin şairlerden, yazarlardan kendisi de yani ilçe olarak çok sayıda şair yazar çıkarmış bir ilçemiz. 250 ye yakın şu anda şairimiz var. Bunların tanınmışlarının başından Hasan Hüseyin Korkmazgil, Atilla İlhan geliyor. Çok sayıda meşhur olmuş, Türkiye geneline mal olmuş şairlerimiz ve yazarlarımız var. Bu kadar zengin bir kültüre sahip olan Gürün de bunları temsil eden Hasan Hüseyin Korkmazgil in evi 2009 yılından itibaren Şairler Evi ne dönüştürüldü. Şimdi İstanbul Valiliği yapan Valimiz Davut Gül ün de kaymakamlığı döneminde burası restore edilerek yeniden bir şairler evine dönüştürüldü.Yani şairimizin anısı yaşatılmış oldu. Hatıraları canlandırıldı. Sonra onunla beraber tüm Gürün ü kapsayan bir Şairler Evi olgusu oluştu. Buradan tüm Türkiye ye şairlerimize ve yazarlarımıza sahip çıkmak anlamında bir güzel mesaj verildi. Burası şairin yaklaşık 150 yıllık evi. TRT nin düzenlediği tiyatro yarışmasında birinci olan bir eserini bu evdeki odasında yazmış. Pencereden dışarıyı seyrediyor. Şairimiz, duygularını, düşüncelerini buradan dışarıyı seyrederek hayal dünyasına giderek anlatıyor, yazıyor, kaleme alıyor diye konuştu. MERAK UYANDIRIYOR Evin ziyarete açılmasından sonra hem yurt içi hem de yurt dışından büyük ilgi olduğunu anlatan Demir, Gürün gibi küçük bir ilçede böyle bir evin olması ki, Türkiye de de ender yerlerden bir tanesi, herkesin ilgisini çekiyor, merakını uyandırıyor. Hem sevenleri tarafından hem de onu ilk defa duyanlar tarafından ve hiç onu hayatında tanımamış insanlar gelip burada onu ziyaret ediyor. Kitaplarını okuyor, eserlerini inceliyor, buranın havasını teneffüs ediyor. Şiire, yazarlığa meraklı olanlar geliyorlar. Bizler, zaman zaman burada öğrencilerimizle programlar yapıyoruz. Şairimizi de anmak için programlar yapıyoruz. Çok sayıda katılım var. İlgi her sene de gittikçe artıyor. Burası şairimizle beraber kıymetleniyor ve değerleniyor ifadelerini kullandı.

Source: Habertürk


Yönetmen Cengis Temuçin Asiltürk, şiirselliğin ve büyülü gerçekçiliğin filmlerini yapmak istediğini söyledi

Türkiye ve yurt dışında çeşitli ödüllere layık görülen Asiltürk, erken yaşlarda ilgi duyduğu sinemadaki çalışmalarını ve “Kelebeklerin Çığlığı” adlı son filmini AA muhabirine anlattı.

Sinemada ve yazarlıkta kendine özgü bir anlatım tarzı geliştiren Asiltürk, senaryo doktorluğunun, senaryoları değerlendiren, önerilerde bulunan kişilere denildiğine işaret etti.

Asiltürk, kariyeri boyunca birkaç İranlı yönetmenle çalıştığını aktararak, “Onların senaryolarına baktım. Televizyon dizileri de vardı. Onlara destek verdim. Destek verdiğim filmlerin dördü büyük ödül aldı. Büyük katkılarım olduğunu düşünüyorum. Senaryonun bir işleme modeli var. Senaryo doktorluğu bunları çok iyi kavrayan, anlayan, araştıran herkesin yapabileceği bir iş.” şeklinde konuştu.

“Ben ilhama hiç inanmam”

Çalışmalarının ardındaki başarının emeğe dayalı olduğunu kaydeden Asiltürk, “Büyük şair Mehmet Akif Ersoy, başarının yüzde 90″ı alın teri, yüzde 10″u ilham der. Ben ilhama hiç inanmam. Bir insan çalışmalı. Kimseye böyle havadan “Hadi sen yap.” falan diye olmuyor. Bunların arkasında büyük bir çalışma var. Benim yaptığım işlerin hepsinin arkasında büyük bir emek, araştırma ve çalışma var. Ben böyle görüyorum.” ifadelerini kullandı.

Ödüllerin başarı için kıstas olmadığını vurgulayan Asiltürk, şu bilgileri verdi:

“Benim ilk ciddi ödülüm İnkılap Kitabevi”nden verilen “En İyi Roman” ödülüydü. Şafak Hanım orada editördü. “Cengis, yarışmaya bir tır dolusu roman geldi.” dedi. Benim kitabımın birine birincilik, diğerine ikincilik verdiler. “Sırlanmış Zamanın Gölgesinde” birinciydi. “Ölüyaprak Vuruşu” da ikinci oldu. Öğrenciliğimden beri kısa filmlerim yurt dışında ödüllendirilmişti. O alıştığım, sevdiğim ama abartmamayı öğrendiğim bir şey oldu. Şimdi “Kelebeklerin Çığlığı” filmimi çekeli aşağı yukarı bir yıl oldu. New York”tan ödül verdiler. Antakya Film Festivali, Golden Horn ödüllendirdi. Öğrenci olarak da bulunduğum Los Angeles”ta Sanat Filmleri Festivali”nde finale kaldı. Londra”da bir sanat filmleri festivali var. Orada yönetmenin hem yazar hem de yönetmen olması gibi bir kısıtlama var. Kendileri filmi talep etmişti. Mutlaka festivalimizde olmasını istiyoruz diye.”

“Film seyrederek yönetmen olunmaz ama roman okuyarak olunur”

Asiltürk, “Kelebeklerin Çığlığı”nda Tolstoy”dan, Sait Faik”ten, Orhan Pamuk”tan ve kendisinin yayınlanmamış hikaye kitabından esintiler, alıntılar bulunduğunu söyledi.

Uluslararası alanda Türk dizilerinin başarısının sinemaya da yansıyacağını tahmin ettiğini vurgulayan Asiltürk, şöyle devam etti:

“Aslında geçmişte de ödül alan yapımlar var. Ömer Kavur”un yurt dışından birçok ödülü var. Bizim sinemamızın var olması için öncelikle bunu başarmış insanların unutulmaması lazım. (Kavur) Benim de ustam. Yönetmen olduğum halde kendisine, “Size asistanlık etmek istiyorum.” dedim. Çok şaşırmıştı. “Nasıl yani? Sen zaten yönetmensin.” dedi. “Ama siz Ömer Kavur”sunuz” dedim. Çok şey öğrendiğim bir usta. Örneğin Ömer Kavur”un unutulmaması lazım. Dünyanın her tarafında bilinen, bana göre de Türkiye”nin gelmiş geçmiş en iyi yönetmenidir. Müthiş bir kafaydı. İzleyenler benim filmde onun izlerini de gördüğünü söylüyor. Bu onur verici.”

Cengis Temuçin Asiltürk, başka bir sinema türü yapmak istediğini aktararak, “Romanesk sinema türü yapmak istiyorum. İçinde şiirselliğin ve büyülü gerçekçiliğin olduğu bir tür. Kolombiya edebiyatından özellikle Gabriel Garcia Marquez gibi büyülü gerçekçiliği barındıran bir film yapmak istiyorum.” dedi.

Sinema alanında çalışmak isteyen gençlere tavsiyelerde de bulunan Asiltürk, “Gençlerin girişimci olması, her yere girmesi lazım. Festivallere gitmeleri, ustalarla tanışmaları gerekiyor. Oyuncu, senarist ya da yönetmen adayısın… O ortamlara girmeden, onları koklamadan, eğer gücün yetiyorsa büyük, dünya çapındaki festival ortamlarına girmeden ve özellikle de çok okumadan olacak iş değil. Film seyrederek yönetmen olunmaz ama roman okuyarak olunur.” değerlendirmesinde bulundu.

Asiltürk, her filmin herkese hitap etmediğini belirterek, şunları söyledi:

“Kültür düzeyinizle ilgili bir durum. Herkes her filmi izleyemez. İzleyemedim, okuyamadım, anlayamadım diye, “Çok sıkıcı.” demek biraz tuhaf. O an için sen onu anlamaya hazır değilsin. Belki birazcık kültürü, zihnini yükselterek o filmden, o romandan keyif almayı becerirsin. Eğer sen görüntüden haz almayı bilmiyorsan Angelopulos sinemasına sıkıcı dersin. Sinemada önce güzel görüntüler bulunup, bunun güzel kamera hareketleriyle, iyi bir kurguyla ortaya çıkmasına tanık oluyorsun. Bu çok güzel bir şey. Ama izleyici hazır değilse bunlara sıkıcı deyip çıkıyor işin içinden.”

Yeni çalışmalarına ilişkin de bilgi veren Asiltürk, “Divanu Lugati”t-Türk”e ansiklopedi ya da sözlük diyebilirsiniz. Ben onun romanını yazmaya başladım. Yaklaşık 1,5-2 yıl oldu. Hayli de belge topladım. Kaşgarlı Mahmut”un hikayesi değil. Benim romanımın baş kahramanı direkt onun eseri. 1100″lü yıllardan günümüze gelişi ve bunların Türk dünyası için ne kadar önemli olduğu. Aslında Türk dünyası diye sınırlamayalım. İnsanlık tarihi için çok önemli bir eser o. Yazılı, insanlıktan geriye kalmış en önemli eserlerden biri. Doğal olarak feci bir polisiye hikayesi var. Onlardan da yararlanmak istiyorum. Bu bir belgesel roman, yarı belgesel roman ya da biyografik bir roman olmayacak. Şu an önemli bir televizyon kurumuna bir dizi için senaristliğini yapıyorum. Belki bir süre sonra yönetmenliği de bana kalacak. Bunların yanında yani 20 yılı geçti. Benim hayatımın en büyük hedefi “Ölüyaprak Vuruşu”nun sinema halini çekmek.” ifadelerini kullandı.

Film eleştirmenliğine de değinen Asiltürk, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çok duyarsınız, “Film yapamayan film eleştirmeni olur. Roman yazamayan roman eleştirmeni olur.” Bu çocukça tabii ki. Eleştirmenlik bence çok katmanlı, çok önemli bir şey ama eleştirecek kişinin vizyonunun, algısının, kültürünün, öngörüsünün çok güçlü olması gerektiğini düşünüyorum. Hem sinema, hem de edebiyat için donanımınız olmadan başka birinin eserini değerlendirmek, eleştiriyi kötü anlamda kullanmanın çok nahoş olduğunu düşünüyorum. Bir eleştirmenin yazara yol göstermek gibi bir görevi yok. Bunu belki editör yapabilir. Eleştirmenlerin o geniş vizyonuyla, o eserin insanlara ulaşması, neyle karşılaşacakları konusunda bilgiler vermesi beklenir.”

Cengis Temuçin Asiltürk

Asiltürk, 1968″de Adana”da doğdu. TRT”de 1998-2007″de 30″dan fazla kurmaca film yöneten Asiltürk, TRT1 Dramalar Koordinatörlüğü görevinde bulundu.

Senaryo doktoru kavramını Türk sinema ve televizyon sektörüne sokup ulusal ve uluslararası düzeyde 20″den fazla sinema filmine senaryo doktoru olarak destek verdi. Filmleri, romanları, senaryoları ulusal ve uluslararası düzeyde ödüllere değer bulundu.

Cengis Asiltürk, İstanbul Beykent Üniversitesi”nde Sinema ve Televizyon Bölüm Başkanlığı ile Sinema Televizyon Anasanat Dalı Başkanlığı görevinde bulundu.

Sinemada Şiirsel Anlatı, Sinemada Diyalektik Kurgu, Sinemada Yaratıcı Yönetmen, Bakış Boşluğu adlı eserleri, yurt içi ve yurt dışında ders kaynağı olarak okutuldu.

Sinemada Kamera Rejisi (Holistic Camera) Kuramını uluslararası birçok bilimsel toplantıda sundu. Sinemada Kamera Rejisi Kuramı adlı bilimsel eseri İstanbul Beykent Üniversitesi Rektörlüğü makamınca Yılın Bilim Adamı Adayı gösterildi (TÜBA – Türkiye Bilimler Akademisi).

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Charlie Chaplin”in ünlü “Şarlo” karakteriyle Kadıköy sokaklarında neşe saçıyor

Çeşitli kurumlarda yıllarca güvenlik amiri olarak görev yapan Mustafa Güneyli, 2018″de emekli olmasının ardından yaşamında yeni bir sayfa açmak istedi.

İngiliz komedyen Charlie Chaplin”in sessiz filmlerindeki gösterişsiz ama bir o kadar da zarif performansını kendisine referans olarak belirleyen Güneyli, ünlü aktörün dünya çapında üne kavuştuğu karakteri “Şarlo”yu canlandırmaya başladı.

Güneyli, 6 yıldır haftanın belirli günlerinde Kadıköy sokaklarında Şarlo karakterine hayat veriyor.

Bu konuda herhangi bir eğitim de almayan Güneyli, bir kitapçının alt katında kostüm ve makyaj hazırlığını yapıyor, daha sonra yüksek sandalyesi, bastonu ve tabelası gibi kişisel eşyalarını alarak canlandırma yapacağı alana geçiyor.

Güneyli, çeşitli belgesel, tiyatro ve etkinlikte de Şarlo karakteriyle yer alırken, çoğunlukla sokakta insanlarla iç içe performans sergiliyor.

Sokaktan geçen insanların ilgiyle karşıladığı Güneyli, performansına seyircilerini de dahil ederek jest ve mimikleriyle karşılık veriyor, birlikte yürüyor, fotoğraf çektiriyor.

Performansını icra ettiği koltuğun önüne “Şiddete hayır tebessüme evet” yazılı bir tabela bırakan Güneyli, bir gün mazlum coğrafyalarda insanlara yönelik de bir gösteri yapmak istiyor.

“Her türlü ortama dahil olabilen tek bir insan vardı, o da Charlie Chaplin”di”

Mustafa Güneyli, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2018″de emekli olduktan sonra birtakım üzücü olaylar yaşadığını ve İngiliz komedyen Charlie Chaplin”in unutulmaz karakteri “Şarlo”yu canlandırmaya karar verdiğini anlattı.

Güneyli, sabah kendisine “Merhaba” diyen akşam da kavga eden insanları gördükçe iyice moralinin bozulduğunu belirterek, “Bu da benim psikolojimi bayağı etkiliyordu. Düşündüm, bir şey yapmak istedim. “Ne yapabilirim?” dedim. Bütün topluma hatta dünyaya, uluslara, her yere seslenebilen, her türlü kitlenin içine girebilen, her türlü ortama dahil olabilen tek bir insan vardı, o da Charlie Chaplin”di.” diye konuştu.

Kendisine yönelik eleştirilerin performansı için bir motivasyon aracına dönüştüğünü aktaran Güneyli, “Evveliyattan gelen şu izlenimler benim üzerimdeydi, “Sen hiçbir şeyi beceremezsin, sen bir şey yapamazsın.” gibi baskıların içinde büyüyen bir insandım. Bu gibi yaşanmışlıklar, toplumun son halleri, insanların üzülmesi, üzgün dolaşması, insanların gülmemesi, bunların hepsi bir birikti. Ben içimden “Bir şey yapmam gerekir.” dedim. Hem kendimi düzeltebilmem hem de insanlar açısından bir şey yapmak gerekir diye düşündüm, öyle başladı.” ifadelerini kullandı.

Güneyli, Charlie Chaplin”le arasındaki bağa dikkati çekerek, “Hüzün ve matraklığı birleştirdiğiniz zaman Charlie Chaplin çıkar. Onun da ailesinden, özünden gelen hüzün ama içinden gelen matraklık, bunu birleştirdiği zaman kendisi yani Şarlo çıkıyor.” dedi.

Başladığı günlerdeki motivasyonuna değinen Güneyli, “Sabah bana “Günaydın” deyip, akşam benimle kavga etmek isteyen insanlara çok kızmıştım. Öyle bir duruma geldim ki intikam almak istedim ama dedim ki “Bu intikam kötü bir şekilde olmamalı. Beni güldürmeye küstürenlere, güldürmeyi öğretmek olmalı.” dedim. Güldürmek nasıl olur, işte onu başardım.” şeklinde konuştu.

“İnanın Charlie Chaplin”i gören düşman duracaktır”

Güneyli, kahkaha atmayı da ağlamayı da yalan bulduğunu ama tebessümün gerçek olduğunu, performanslarında da bunu elde ettiğini dile getirerek, “Hayatımda duygusal bir yapıya sahibim, hala hayatımın geri planında bir yalnızlık var ama canlandırma yaparken de o motivasyonla gelen tebessüm Charlie”yi besliyor. İkisi birbirini besliyor, olay bundan ibaret.” diye konuştu.

Dezavantajlı insanlara yönelik çalışmalarına da değinen Güneyli, şöyle konuştu:

“Ben deprem bölgesine de gittim defalarca, o çocukların nasıl bana koştuğunu, o yaralı insanların nasıl bana sarıldığını, herkesi bırakıp bana geldiklerini ve benden ayrılırken ağladıklarını gördüm. “Bunu neden başka kulvarlara taşımayayım?” dedim. O da Filistin gibi bir yer şu an, belki daha farklı bir yer, belki bir Afrika ülkesi… Yani Charlie Chaplin”i buralara taşıyabilmek. İnanın ben ölümü göze almak istiyorum, Gazze”ye gidip veyahut da ne bileyim Afrika”ya gidip savaşın ortasında “Durun.” demek istiyorum. İnanın Charlie Chaplin”i gören düşman duracaktır.”

Güneyli, performansını sokaklarda yapmaktan büyük keyif aldığını kaydederek, “Zengin de fakir de gelip aynı yerde buluşuyorlar, aynı yerde bana tebessüm ediyorlar. Sahne sokak, insanların gerçekten sizi alkışladığı yer. Tiyatroya giderek, “Para verdim.” diye alkışladığı yer değil. Gerçekten, duygusal olarak sizi alkışladığı yer. Bana ağlayarak sarılan insanlar var. Duygusallaşan, derdini anlatan, arabadan, tramvaydan geçerken el sallayan insanlar var. Bunları anlatınca siz nasıl bir ortam yaşadığımı anlayın.” ifadelerini kullandı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


2 bin metrede Sarıkamış şehitlerini andılar

Eskişehir Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü ne bağlı Doğa Aktiviteleri Grubu, Sarıkamış şehitleri için anlamlı bir etkinlik düzenledi. habericionecikanlar#100#left# Kar ve tipi altında tamamlanan etkinlikte, şehitlerin yaşadığı zorlu atmosfer hissedilmeye çalışıldı. Zirveye ulaşan katılımcılar şehitler için saygı duruşunda bulundu İstiklal Marşı okudu. Eskişehir Doğa Aktiviteleri Grubu antrenörlerinden Eda Konuk, Doğa yürüyüşleri ve benzeri etkinliklerle milli değerlerimizi anmaya ve yaşatmaya devam edeceğiz. Sarıkamış şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz ifadelerini kullandı.

Source: Habertürk


Çanakkale”deki müze ve ören yerlerini bu yıl 859 bin 624 turist ziyaret etti

İl Kültür ve Turizm Müdür Çağman Esirgemez, kentteki bir otelde 2024 yılı kültür ve turizm faaliyetleriyle ilgili düzenlediği basın toplantısında, Çanakkale”nin Kuzey Ege”de olmasından dolayı turizm mevsimi kısa da olsa gelişen teknoloji, dijitalleşme ve ulaşım kolaylığı sayesinde sezonun 5-6 aya kadar devam ettiğini söyledi.

Kentin en büyük değerinin kültür turizmi olduğunu vurgulayan Esirgemez, başta Troya Ören Yeri, Troya Müzesi, Assos Ören Yeri, Apollon Smintheion Ören Yeri, Aleksandria Troas Ören Yeri”nin Çanakkale”nin kültür turizminin vazgeçilmez ögeleri olduğunu belirtti.

Esirgemez, Gelibolu Yarımadası”ndaki şehitliklerin en çok ziyaret edilen yerler arasında bulunduğunu aktardı.

“Çanakkale turizminde güç birliği” mottosuyla yola çıktıklarını anlatan Esirgemez, “Çanakkale”mizin hizmet sektöründe tek çıkış noktası turizm. Çanakkale turizminde güç birliği yaparak ilimizin tanıtımını daha üst plana çıkarmak, ilimizin tanınırlığını ve turizm potansiyelini en üst seviyelere getirmek arzumuzdur.” dedi.

Kentte Cumhurbaşkanlığı kararnameli 9 kazı olduğundan bahseden Esirgemez, Assos, Aleksandria Troas, Parion ve Troya ören yerlerindeki kazıların 12 ay boyunca devam ettiğini söyledi.

Esirgemez, bu yıl Apollon Smintheion”u 17 bin 261, Troya Ören Yeri”ni 349 bin 577, Assos Ören Yeri”ni 221 bin 872, Aleksandria Troas”ı 22 bin 631, Troya Müzesi”ni 248 bin 283 olmak üzere toplamda 859 bin 624 kişinin ziyaret ettiğini bildirdi.

“En çok Romanya vatandaşları kentte konakladı”

Troya Müzesi”ni 2022″de 157 bin 841, 2023″te 164 bin 677 kişinin ziyaret ettiğini aktaran Esirgemez, “Troya Müzemiz, bu yıl güzel ziyaretçi sayısına ulaşmış. Umarız seneye bu rakamları bir kat daha artırıp 2024″ün sayılarını geçeriz.” dedi.

Konaklama verilerine de değinen Esirgemez, 195 bin 742″si yabancı, 928 bin 873″ü yerli olmak üzere toplamda 1 milyon 124 bin 615 kişinin tesislerde gecelediğini, sırayla en çok Romanya, Bulgaristan, Tayvan, Romanya ve ABD vatandaşlarının kentte konakladığını aktardı.

Tesis sayılarına ilişkin bilgi de veren Esirgemez, basit konaklama tesis sayısının 716, turizm işletme belgeli tesis sayısının 237 olduğunu kaydetti. Esirgemez, ayrıca bu yıl 611 konuta turizm amaçlı konut izin belgesi verildiğini duyurdu.

Fotoğraf: Çiğdem Münibe Alyanak/AA

Çanakkale Bölgesel Turist Rehberleri Odasına kayıtlı 322 turist rehberinin bulunduğunu belirten Esirgemez, 59 seyahat acentesinin faaliyet gösterdiğini söyledi.

Esirgemez, 976 bin 600 hektarlık alana sahip olan Çanakkale”de 150 bin hektarlık alanın doğal sit, 72 bin 726 hektarlık alanın da “Özel Çevre Koruma Bölgesi” olduğunu ifade etti.

Kentte yılbaşından 20 Aralık”a kadar 31 kruvaziyer gemisiyle 20 bin 780 turistin geldiğini aktaran Esirgemez, bu sayının yıl sonuna kadar 33 kruvaziyer gemisiyle 22 bin 640″a ulaşmasının beklendiğini kaydetti.

​​​​​​​Esirgemez, konuşmasının sonunda yıl boyunca yürütülen faaliyetlere ilişkin bilgi verdi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source: