“Kültürel Etkinlikler Gündemi: Şiirden Mesajlara, Sanattan Sıradışılığa”

Temkini elden bırakmadan yazıyorum

Ama “terörsüz Türkiye” hedefine ulaşılacak gibi.*Tamam, ihtiyatlı olalım olmasına da.Suriye’de ayrı bir terör devleti ihtimali ortadan kalkıyor gibi.*Tamam, hemen havaya girmeyelim.Ama Suriye’nin toprak bütünlüğü korunacak gibi.*Tamam, hayallere dalıp gitmeyelim.Ama Avrupa Birliği, artık kapımızdan ayrılmayacak gibi.*Tamam, temkin… Tamam, ihtiyat…Ama iyimser olmak için çok alametler belirdi gibi.SELAHATTİN DEMİRTAŞ’IN HAKKINI TESLİM EDELİMSON süreçte sınavdan başarıyla geçen isimlerin başında Selahattin Demirtaş geliyor.*- Hapiste olmasına rağmen hiç düşünmeden barış hedefine tam destek verdi.- Bahçeli’nin cesaretini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın irade koymasını takdir etti.- “Türkiye Cumhuriyeti devleti, hepimizin devletidir” diyerek durduğu yeri tarif etti.- Kafalarda oluşabilecek her türlü tereddüdü ortadan kaldırmak için çırpındı.- Sınırlı imkânlara sahip olmasına rağmen barış için elinden geleni fazlasıyla yaptı.*Bu vatansever tavrı nedeniyle Selahattin Demirtaş’ın hakkını teslim edelim.SON KABADAYIKABADAYILAR neslinin sonuncusuydu Hasan Heybetli.Hapiste hayatını kaybetmiş.*Kabadayılar dünyasını bilen yazarlar, gazeteciler vardı eskiden.Bu konuda haberler yaparlar, kitaplar yazarlardı.Hasan Heybetli’nin o dünyadaki yerini ben bilmiyorum, keşke bilenler yazıp çizseler de öğrensek.*Hasan Heybetli’yle ilgili söyleyebileceğim tek şey var: Adı geçtiğinde benim aklıma Muazzez Abacı gelir. Ötesi? Yok.*Son kabadayı olarak filmi çekilse… Ama güzelleme yapmadan… Ama sahici taraflarını anlatarak…Ne iyi olur.TAKTİKLERİ AÇISINDAN İMAMOĞLU / YAVAŞ / ÖZEL- İMAMOĞLU: Son sürat gidiyor. Günde üç şehir. Her şehirde vites yükseltiyor. Sürekli meydan okuyor. O kadar çok meydan okuyor ki… Bir süre sonra okuyacak meydan kalmayacak. TAKTİĞİ: Vur, sürekli vur. Vuruşarak ilerle.*- YAVAŞ: İki ileri bir geriyle durumu idare ediyor. Bir gün İmamoğlu’nun hoşuna gitmeyecek bir şey söylüyor. Ertesi gün İmamoğlu’nun hoşuna gidecek bir şey söylüyor. TAKTİĞİ: Bekle, bekle, bekle. Sabırla bekleme.*- ÖZEL: Eğer İmamoğlu ile Yavaş arasında minicik de olsa bir dayanışma söz konusu olursa… Mutluluktan havalara uçuyor. “Bakın, bakın. Partimizde birlik var” diyor. TAKTİĞİ: Genel başkanlığa fit ol, rahat et.PUTİN’İN ÜNİFORMAYLA TRUMP’A VERDİĞİ MESAJLAR- Ben Zelenski’ye benzemem.- Ben savaş bitti demeden savaş bitmez.- Karşında haki kazak giyen yeni yetme yok.- Çantandaki keklik değilim.- Kanadalı çocuğu tehdit ettiğin gibi beni tehdit edemezsin.MESAJLAŞMA KRİTERLERİM- Gelen mesaja saniyesinde cevap veririm, mesaj süresi üzerinden trip atmak aklımın ucundan geçmez.- Derdimi sadece emojiyle anlatmaya çalışmam, emojiyi kuvvetlendirici unsur olarak kullanırım.- Politik görüşlerimi mesajlarda anlatmaya çalışmam, mesajlarda sadece slogan atarım.- Yazdığım mesajın başkaları tarafından okunacağı paranoyasıyla hareket ederim.- Mesajlarda “en sevdiğim tatlı” ya da “en nefret ettiğim tatlı” gibi zararsız konularda ilerlerim.- İroniyi açıklamak durumuna düşmemek için mesajlarda ağır ironiden köşe bucak kaçarım.İSTANBUL’DA BİR SOKAK İFTARINDAYDIMKARAKÖY’de bir sokakta veriliyor bu iftar daveti. Her akşam. Bütün vatandaşlara açık. Sıraya giriyorsun, yemeğini alıyorsun.Kavurma, pilav ve tatlıların şahı Kemalpaşa tatlısı. Hepsi enfes.*Ramazanın ruhuna tam yakışan bu davet, Galataspor Kulübü adına veriliyor. Davetin arkasında ise Mahkeme Lokantası’nın sahibi arkadaşımız Emin Selim Akgül var.*Kalabalık muazzam. Sofrada müthiş bir bereket var.Selim’e sordum, “Gerçekten her geçen vatandaş, burada iftar yapabiliyor mu” diye.“Evet” dedi, “Yapabiliyor.”Sokağın başına “Değerli vatandaşlarımız iftar soframıza davetlisiniz” yazmışlar. Pankartı gören iftara katılıyormuş.*Şunu net olarak söyleyebilirim: Beş yıldızlı otellerde süper menülerle yapılan iftarlardan bin kat daha neşeli, güzel ve huzurluydu bu iftar. Sebep olanlardan Allah razı olsun.

Source: Ahmet Hakan


Gazze’den sonra şiir yazılamaz mı

PEN Yazarlar Derneği de her yıl 21 Mart Dünya Şiir Günü’nde bir Şiir Ödülü vermeye başladı. Bu yıl yeni kitabı Rüya Şiirleri ile ödülün sahibi şiirimizin büyük ustası Hilmi Yavuz oldu.Daha önce Ataol Behramoğlu, Kemal Özer, Özdemir İnce, Sait Maden, Sennur Sezer, Eray Canberk, Refik Durbaş, Afşar Timuçin, Güven Turan, Egemen Berköz, Cengiz Bektaş, Süreyya Berfe, Ahmet Telli, Erdal Alova, Türkan İldeniz, Barış Pirhasan ve Enis Batur’a takdim edilen ödülün bu yıl Hilmi Yavuz’a verilme gerekçesini PEN Yazarlar Derneği şöyle açıkladı:“Türkçenin önde gelen şairi, düşünce insanı ve deneme yazarı Hilmi Yavuz’un şiir ve yazı birikimi edebiyatımız için benzersiz bir hazine. İşlek bir düşüncenin, imgelem gücünün ürünleri olan her yapıtıyla gündeme yeni konular getiren, tartışmalar açan ve ateşleyici kıvılcımlarıyla ilgi uyandıran Hilmi Yavuz yeni şiir kitabı Rüya Şiirleri’yle 2025 PEN Şiir Ödülü’ne de değer görüldü.”Hilmi YavuzİBLİSÇE KÖTÜLÜKLERİ ŞİİRİN LİRİK VARLIĞI ARINDIRMIŞTIRHer yıl ödüle layık görülen şair 21 Mart’ta okunmak üzere bir de manifesto kaleme alıyor. Hilmi Yavuz kaleme aldığı manifestosunda çağımızın en büyük insanlık trajedisinin yaşandığı Gazze’ye ve şiirin iyileştirici gücüne dikkat çekti. İşe Yavuz’un 21 Mart Dünya Şiir Günü manifestosu:“Adorno, Auschwitz Toplama Kampı’nı Nazi soykırımının simgesi olarak görmekte haklıydı: Auschwitz’den sonra şiir yazılamaz sözü bunun için söylenmiştir:Adorno, Nazilerin Avrupa’daki soykırımıyla, insanlık adına değer verilip yüceltilen ne varsa, tümüyle yok ettiklerini imâ eder. Güzellik, iyilik, doğruluk koyu bir karanlıkta görünmez olunca, nasıl şiir yazılabilir ki? Doğrudur: Auschwitz, tarihi iblisleştirmiştir…Tarihin acımasız ironisi: Nazi soykırımın mağdurlarını, bu kez bir soykırımın gaddarlarına dönüştürdü; mazlumlar zalim, acınasılar acımasız oldular.Soralım şimdi: Gazze’den sonra şiir yazılamaz mı?Ama yazılmalı: Dünyamızı iğrenç çirkinlikleri, iblisçe kötülükleri ve budalaca yanlışları, şiirin lirik varlığı arındırmıştır çünkü –ve arındırmayı elbette sürdürecektir.Eluard ne demişti: Gece asla kör karanlık değildir. Bir yerlerde bir kibrit alevi varsa, o alev şiirdir: -o lirik alevdir ki, Dünya’yı aydınlığıyla arındırır.21 Mart Dünya Şiir Günümüz kutlu olsun.”19. Yüzyıl İtalyan Ekolü, Napoli Körfezi, Vezüv Yanardağı Akşam Patlaması, yaklaşık 1822.Yıldız Moran, İsimsiz (Ağrı, Türkiye), 1957.KORKU VE İLHAM KAYNAĞI YANARDAĞLARSON olarak Ege’deki Santorini Adası’nda yaşanan haraketlilik yanardağları yeniden gündemimize soktu. Etna, Kilauea, Stromboli, Sýlingafell gibi yanardağ patlamaları çağlar öncesinden gelen yanardağ insan ilişkisinin son halkaları olarak hafızalarımızdaydı.Yanardağlar tarih boyunca yok oluşun habercisi olmalarının yanı sıra, yenilenmenin de simgesi olarak kabul edilmiş. Kötü şöhretlerine rağmen, dünyanın oluşumunda hayati bir rol oynamış volkanlar, gezegenimizin yaşanabilirliğinde önemli bir etken olmaya devam ediyor.Sanatçılar için de korku ve ilham kaynağı olmuşlar.İşte bu ilhamın peşine düşen bir sergi açıldı dün Beyoğlu’ndaki Galerist’te. Küratörlüğünü Anlam de Coster’in üstlendiği Yanardağ Sevdalısı isimli sergide Kuzey ve Güney Amerika, Afrika, Avrupa’nın farklı ülkelerinden ve Türkiye’den 40’a yakın sanatçı yanardağların yaratıcı ve yıkıcı gücünü resmettikleri eserleri bir araya getirildi. 18. yüzyıldan günümüze uzanan seçkide, 15’ten fazla sanatçının sergiye özel olarak ürettiği eserler de izleyiciyle ilk kez buluşuyor.İsmini ve ilhamını Susan Sontag’ın ‘Yanardağ Sevdalısı’ adlı romanından alan serginin küratörü Anlam de Coster şunları söylüyor: “Bireysel olanın ötesinde, yanardağlar mitolojik ve kültürel anlatılarla da güçlü bir bağ kuruyor. Tanrılar, ruhlar, simya ve kozmik güçlerle ilişkilendirilen bir figür olarak, dünyevi olan ile ilahi olan arasında bir eşik işlevi görüyor; yeraltı dünyasına açılan bir kapı sunarken, zorlu bir yolculuğun ardından yeniden doğuşun mümkün olduğunu düşündürüyor. Bu çok katmanlı bakış açısıyla Yanardağ Sevdalısı, sanatçıların volkan metaforunu kullanarak insan olmanın derinliklerine nasıl indiğini araştırıyor.”Sergi 26 Nisan tarihine kadar Galerist’te görülebilir.Jen Hitchings, 24 Saat (Yellowstone, Devedikenleriyle), 2024.

Source: İhsan Yılmaz


En güzel Cuma mesajları

Cuma günü, İslamiyet te büyük bir öneme sahiptir. Cuma, Müslümanlar için bir bayram günü olarak kabul edilir ve bu gün yapılan ibadetlerin sevabının daha fazla olduğuna inanılır. Aynı zamanda Müslümanlar, Cuma gününü mübarek ve faziletli bir gün olarak kabul ettikleri için birbirlerini bu özel gün vesilesiyle kutlarlar. İşte, 14 Mart bugün sevdiklerinizin Cumasını kutlayabileceğiniz en güzel uzun, kısa, dualı ve en güzel Cuma mesajları…EN GÜZEL CUMA MESAJLARI Hayırlı Cumalar! Bu mübarek günün rahmeti üzerinize olsun. Rabbim, gönlünüzü ferahlıkla, kalbinizi huzurla, hanenizi bereketle doldursun. Sıkıntılarınızı alsın, dualarınızı en güzel şekilde kabul etsin. Sevdiklerinizle birlikte sağlıklı, huzurlu, bereketli bir ömür nasip etsin. Dualarımızın kabul olması dileğiyle, hayırlı Cumalar! Cumanız mübarek olsun! Bu güzel gün, affın ve merhametin kapılarının sonuna kadar açıldığı, duaların karşılıksız kalmadığı müstesna bir vakittir. Rabbim, her duanızı hayırlısıyla kabul etsin, gönlünüzdeki tüm güzel dilekleri gerçeğe dönüştürsün. Sevdiklerinizle beraber sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir ömür geçirmenizi nasip etsin. Mübarek Cuma gününün bereketiyle Rabbim, kalplerimize huzur, hayatımıza güzellikler versin. Dualarımızı kabul eylesin, günahlarımızı affetsin, bizleri sevdiklerimizden ayırmasın. Geçmişimizin affına, geleceğimizin hayrına vesile olacak dualarımızı kabul buyursun. Bu güzel gün, tüm müminler için hayırlara vesile olsun. Hayırlı ve bereketli Cumalar!RESİMLİ CUMA MESAJLARI Rabbim, bu mübarek günün hürmetine kalbimize huzur, evimize bereket, işimize kolaylık, ömrümüze sağlık versin. Sıkıntılarımızı hafifletsin, dualarımızı en hayırlı şekilde kabul etsin. Sevdiklerimizle birlikte nice güzel günlere erişmeyi nasip eylesin. Kalplerimizi iman nuruyla doldursun, bizi doğru yoldan ayırmasın. Cumanız mübarek olsun! Cumanız mübarek olsun! Bugün duaların kabul olduğu, yüreklerin arındığı, huzurun arttığı bir gün. Rabbim, hepimize sağlık, mutluluk, bereket ve afiyet nasip etsin. Dualarımızı hayırlısıyla kabul buyursun. Sevdiklerinizle birlikte, sağlık ve huzur içinde bir ömür geçirmenizi dilerim. Her anınız güzelliklerle dolsun. Hayırlı ve bereketli Cumalar! Allah ın rahmet kapıları sonuna kadar açıldığı bu mübarek günde, dualarınızda beni de unutmayın. Cumanız mübarek, dualarınız kabul olsun. Gönlünüz huzur, yüreğiniz imanla dolsun.Mübarek Cuma günü rahmetiyle, bereketiyle, affıyla üzerimize olsun. Rabbim, gönüllerimizi huzurla, hanemizi bereketle doldursun. Geçmişimizi affetsin, geleceğimizi hayırlı kılsın. Kalbimize sabır, dilimize hikmet, hayatımıza huzur versin. Dua eden ellerimizi boş çevirmesin, tüm dualarımızı en güzel şekilde kabul etsin. Hayırlı Cumalar dilerim! Cumanız mübarek olsun! Rabbim, bu mübarek günü hepimiz için hayırlara vesile kılsın. Kalplerimizdeki sıkıntıları gidersin, umutlarımızı yeşertsin. Kötülüklerden, kazalardan, belalardan bizleri korusun. Sevdiklerimizle huzurlu bir hayat yaşamayı nasip etsin. Dualarımızı kabul, günahlarımızı af buyursun. Sağlık, mutluluk ve bereket dolu bir ömür dilerim. Bu mübarek günde duaların kabul olduğu, rahmet kapılarının sonuna kadar açıldığı şu anlarda Rabbim gönlünüzden geçen her güzel dileği hayırlısıyla nasip etsin. Ruhunuza huzur, kalbinize ferahlık versin. Sevdiklerinizle birlikte sağlık ve afiyet içinde nice güzel günler yaşamanızı dilerim. Rabbim dualarınızı en güzel şekilde kabul eylesin. Hayırlı Cumalar! Cumanız bereketli, dualarınız kabul olsun! Rabbim, geçmişimizi affetsin, geleceğimizi hayırlı kılsın. Gönlümüze sabır, hayatımıza huzur, işlerimize kolaylık versin. Sevdiklerimizle birlikte sağlıklı, mutlu, huzurlu ve bereket dolu bir ömür geçirmemizi nasip etsin. Bu mübarek günün rahmeti üzerimize olsun. Hayırlı Cumalar dilerim! Cumanız mübarek olsun! Rabbim, hayatınıza güzellik, kalbinize huzur, ömrünüze bereket versin. Dualarınızı kabul etsin, gönlünüzü darlıktan kurtarsın. Sevdiklerinizle birlikte sağlıklı, mutlu ve hayırlı bir ömür geçirmenizi nasip eylesin. Bugün edilen duaların kabul, günahların affedildiği bir gün olsun. Mübarek Cuma nız hayırlara vesile olsun. Hayırlı Cumalar! Bugün dualarımızın kabul, gönlümüzün huzur dolu olması dileğiyle… Rabbim tüm güzellikleri hayatımıza dahil etsin. Mübarek Cuma günü bereketiyle, rahmetiyle, affıyla üzerimize olsun. Rabbim dualarımızı kabul, ömrümüzü hayırlı eylesin. Hayırlı Cumalar! Cuma nız mübarek olsun! Gönlünüzden geçen her güzel dua, huzura vesile olsun. Rabbim tüm sevdiklerinize sağlık, mutluluk ve bereket versin. Cumanız mübarek olsun! Bu mübarek gün, ruhumuza şifa, kalbimize huzur getirsin. Rabbim dualarımızı en hayırlı şekilde kabul etsin. Rabbim, bu mübarek günde tüm güzellikleri üzerimize yağdırsın. Gönlünüzden geçen her hayırlı dilek gerçek olsun. Hayırlı Cumalar! Cuma günü hürmetine, kalbinize ferahlık, gönlünüze huzur, evinize bereket dolsun. Rabbim, affolunan kullarından eylesin. Cumanız mübarek olsun! Hayırlı Cumalar! Rabbim, dualarınızı kabul etsin, gönlünüzü her daim aydınlatsın. Sevdiklerinizle birlikte sağlık ve huzur dolu bir ömür nasip etsin. Bu mübarek günde kalbiniz huzur, haneniz bereket, ömrünüz sağlık ve mutlulukla dolsun. Dualarınız kabul olsun. Cumanız mübarek olsun! Cumanız bereketli olsun! Rabbim, geçmişimizi affetsin, geleceğimizi hayırlı kılsın. Her anımızı rahmetiyle, lütfuyla güzelleştirsin. Mübarek Cuma nın hürmetine Rabbim tüm sıkıntılarınızı gidersin, gönlünüze mutluluk versin ve dualarınızı kabul buyursun. Hayırlı Cumalar!

Source: Habertürk


Öyle profa böyle zekâ

Koskoca akademi başının önüne “prof” unvanı koymuş, gel de ciddiye alma. Zaten oradan yürüyor; bu kimlikle bu saçmalıkları ileri sürdüğü için bir reytingi var. En son, yapay zekâ ile trollenmiş bir videosuna denk geldim. Yapay zekâ kendi makalelerini kendi çıkardığı dergide yayınlamasının ne kadar etik olduğunu sorguluyor, bu kez Erbaş derdini anlatmaya çalışan taraf. Ha şöyle, dinsizin hakkından imansız gelir. O bizim devreleri yakacağına yapay zekâ onu yaksın…BÖ&FE SendromuBurak Özçivit, eşi Fahriye Evcen ve oğulları Karan, golf oynamaya gitmişler ailece. Bu güzel anlardan da fotoğraflar paylaştılar. Tek sıkıntı, Fahriye Evcen’in golf oynarken çekilmiş 17 ayrı fotoğraf basması Intoş’a. Ha deseniz kısa film: Öyle Zenginim ki Golf Bile Oynuyorum…Para desen para, tip desen karı-koca, şöhret, imkân, bol zaman… Ama bir şey oturmuyor işte. Bunu koyulan fotoğraf karesi sayısıyla izah etmek de zor. Ama olmuyor, bir Kıvanç&Başak, bir Barış&Gupse, bir Özge&Burak karesi gelmiyor.Ya bir şey eksik ya bir şey hep fazla…Önünde poz verilen ultra lüks cipten doğum günü için sipariş edilen tematik pastaya kadar.Ama bulamıyorum işte, sizden yardım istiyorum.Üstü insan altı toynakAfra Saraç-oğlu’nun Paris Moda Haftası’nda çekilmiş pozlarında bir ayrıntı göze çarpıyor: Kıyafetini tamamladığı toynak ayakkabılar.Ayakkabının ucu yılan dili gibi ortadan ayrılmış, içinde parmaklar sağa sola paylaştırılmış. İnanılmaz da pahalı bir ayakkabıymış.Ben bu ayakkabıları ilk kez Japonya’da görmüştüm. Tuktuk arabası çeken gençlerin ayaklarında vardı.Dükkânını buldum, aldım birkaç renk. O kadar rahat ki. Fakat Türkiye buna hiç hazır değil. O kadar çok tepki aldım ki ayakkabılar önce dolapta bekledi birkaç sene, sonra çöpe…Afra da giysin; Paris’te hobi olarak yine giysin, alsın hevesini. Ama Türkiye’de öyle görünmesin.Öyle üstü insan, altı toynak; millet iblis görmüş gibi oluyor.Yüce İtalyan adaletiOrada evlendikleri için yine İtalya’da süren boşanma mahkemesinde Icardi, evliliği süresince Wanda Nara tarafından aldatıldığını ispatlamayı başarmış. Hadi hayırlısı. Zaten hâkime “Türkiye’de kime sorsanız…” dese bile yeterdi.Böylelikle Wanda’nın hayal ettiği tazminat ellerinden uçup gidiyor gibi. Çünkü kadın çocuk başına ayrı nafaka istiyor, hem de Icardi’den önceki kocasından olan çocuklarına da. “Yüce İtalyan adaletine güveniyoruz” İtalyanca nasıl denir acaba?Semiramis’i Ajda sanmakSemiramis Pekkan, kendisini Ajda Pekkan’la karıştıran Enis Arıkan’ı teselli etti: “İlk kocam da bizi karıştırmıştı…”Tamam, iki kız kardeş çok benziyorlar, hiç tanımadan sokakta bile görseniz, “Bu, kesin onun kardeşi” dersiniz. Ama eşinizi karıştıracak kadar değil yahu!

Source: Savaş Özbey


Haluk Dinçer’e gençlik iksiri!

Sabancı Holding Finansal Hizmetler Grup Başkanı Haluk Dinçer, 2023 yılında 28 yıllık evliliğini noktaladığı Suzan Sabancı ile yollarını ayırdıktan sonra yeni bir aşkla gündeme geldi. Dinçer’in bir süredir Faslı mücevher tasarımcısı Mounia Ammor ile birlikte olduğu ortaya çıktı. İstanbul’da yaşayan Mounia Ammor, kendi adını taşıyan mücevher markasıyla Los Angeles ve Dubai’de satış noktalarına sahip. Çiftin ortak tutkuları, Bebek sahilinde sabah yürüyüşleriymiş… Böyle de tanışmışlar zaten. Göz aşinalığıyla başlayan tanışıklık, ortak dostlarının da varlığıyla kısa sürede aşka dönüşmüş!Aralarındaki 30 yaş farka rağmen oldukça mutlu olduğu söylenen çift, sık sık yurtdışı tatillerine çıkarak, şimdilik gözlerden uzak kalmayı tercih ediyor belli ki… Ancak çiftin ilişkisinin, iş ve cemiyet dünyasında da büyük ilgiyle takip edildiğinden adım gibi eminim!Hayvan hakları için destekRessam Tülin Kanun, hayvan haklarına destek amacıyla başlattığı “Bi-Re-Y” projesinin yedinci sergisini Beşiktaş Deniz Müzesi’nde sanatseverlerle buluşturdu. Sanat ve sosyal sorumluluğun bir araya geldiği etkinlik, iş ve sanat dünyasından önemli isimleri ağırladı.Sergide, Kanun’un eserlerinin yanı sıra öğrencilerinin çalışmaları da büyük ilgi gördü. Yapımcı ve oyuncu Nusret Toplar, hayvan haklarına verdiği desteği bu sergide de sürdürdü. Merve Mermer, Monik İpekel, Feryal Gülman gibi tanınmış isimler de etkinliği ziyaret edenler arasındaydı.Paris’te şık buluşmaParis Moda Haftası kapsamında düzenlenen Lacoste’un yeni defilesi, moda dünyasının önemli isimlerini bir araya getirdi. Türkiye’den oyuncu Aslıhan Malbora ve sosyal medya fenomeni Duygu Özaslan Mutaf, markanın özel tasarımlarını taşıyarak defileye katılan isimler arasında yer aldı. Duygu Özaslan Mutaf, etkinlikte geçtiğimiz günlerde Oscar kazanan ünlü oyuncu Adrien Brody ve ‘Tokyo’ karakteriyle tanınan Ursula Corbero ile bir araya gelerek objektiflere poz verdi. Lacoste’un yeni koleksiyonu, spor şıklığını klasik dokunuşlarla birleştiren tasarımlarıyla dikkat çekti.İçsel keşif peşindeBurcu Kısakürek, dinleyicilerini derin bir yolculuğa çıkaracak yeni şarkısı “Sabah Olmayacak” ile geri dönüyor! GTR Müzik etiketiyle yayınlanan şarkının söz ve müziği Burcu Kısakürek’e, düzenlemesi ise Ateş Berker Öngören’e ait.Melankolik sözleri ve rock esintili ritimleriyle dikkat çeken “Sabah Olmayacak”, uykusuz gecelerde insanın kendisiyle yaptığı içsel sohbetleri keşfe çıkıyor. Sanatçı, şarkının aslında kendisiyle yaptığı bir konuşma olduğunu belirterek, “Her duygu gerçek. Bu kez de o duyguları anlatmayı seçtim” diyor.

Source: Mehmet Üstündağ


Yakup Köse yazdı: Yankı

Atatürkçü/Kemalist güruh Müslüman Anadolu halkını film ve televizyon dizileriyle tahkir ve terbiye ederdi. Hakim unsur onlar olduğundan bizleri kategorize etme hakkını da kendilerinde görürlerdi. AK Parti iktidarında bu durum nispeten azalsa da uzun süredir devam etmiştir. Mevzu yine kültürel iktidar mevzusuna geliyor.TRT”nin dijital platformu Tabii”de yayınlanan bazı diziler, kültürel iktidarı elinde bulundurduğunu sananları oldukça kızdırdı. Bu dizilerden ilki “Gassal” adlı diziydi. Bir köydeki gassalın hayatının anlatıldığı diziye, ölümü hatırlatıyor diye tepki gösterdiler. Yıllar önce de Zincirlikuyu Mezarlığı”nın kapısında “Her nefis ölümü tadacaktır” âyetinin yazılmasına yaygarayı koparmışlardı. Neymiş, Türkiye”nin en işlek caddelerinden birine ölümü hatırlatıcı bir yazı konulamazmış. Hiç ölmeyecekmiş gibi hayvandan daha aşağı bir hayat sürdüklerinden mutlak sonlarının üzerini örtmeye çalışıyorlardı. Lakin kaçınılmaz son, o gün tepki gösterenlerin çoğunu üzerine yıllar içinde toprak örtüldü, diğerleri de sırasını bekliyor, nitekim her fani gibi!Tabii”nin malum güruhu zıplatan bir dizisi de Cihangir Cumhuriyeti oldu. Dizide adeta, İstanbul”un Cihangir semtine sıkışmış, kendilerini dev aynalarında gören “sanat” camiasının kasvetli cüce ruh dünyaları anlatılmış. Dışarıdan renkli ve heyecanlı görülen ama gerçekte binbir ayak oyunun oynandığı, ne yaparlarsa yapsınlar tatmin edilememiş ruhlar. Birkaç dakika mesafedeki Zincirlikuyu”ya, tepki gösterdikleri âyetin altından geçip gömülmek için sıra bekleyenler… Dizide, karşı mahalleye yaranmaya çalışan ama yaltaklandıkları tarafından hep itilip kakılan tip de güzel işlenmiş!Gelelim Atatürkçü/Kemalist güruha ayna tutan Yankı dizisine. Dizi mezkûr güruha muazzam rahatsızlık verdi. Henüz ilk 2 bölümünü seyrettim. Açıkçası 28 Şubat darbe döneminin tüm melanetini yaşamış benim gibi birisi için diziyi bitirmek zor. Diziyi seyrederken, bilfiil içinde olduğum hadiseleri tekrar yaşadım. Atatürkçü/Kemalist güruhun niçin paranın peşinde olduğu da güzel işlenmiş. Bizim kesimde yanlış bir anlayış yayılmıştı. Sanki 28 Şubat darbesini Atatürkçü/Kemalist güruh para için yapmıştı. Oysaki para zaten onların elindeydi. Parayı elinde tutan ülkenin yaşam yönünü de belirleyendi. İktidarın sahibiydi. Nitekim dizideki Teoman karakteri üzerinden bu husus çok güzel anlatılıyor. Sermaye “irticanın” eline geçerse onların istedikleri yaşam tarzı da ülkeden silinecekti. Bunun korkusunu yaşıyorlardı.Başörtülü talebe Elif karakteri de o dönemin gençlerindeki idealizmi göstermesi bakımından güzel olmuş.O melun dönemi yaşamamış ve bugünkü rahat ortama nasıl ulaşıldığının farkında olmayan günümüz gençleri için de Yankı dizisi bir belgesel hüviyetinde olduğundan sürekli gündemde tutulmalı.

Source: Yakup Köse


Gelinliği giydi “Koca aranıyor, mümkünse zengin” yazısı ile sokağa çıktı

Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı Tepecik Mahallesi Neyzen Tevfik Caddesine bugün akşam saatlerinde gelinlik giyerek elinde “Koca Aranıyor Mümkünse Zengin” yazılı dövizle fırlayan ve elindeki yazıyı yoldan geçene araç sürücülerine gösteren genç kadın görenleri şaşkına uğrattı.

Yaklaşık 10 dakika caddede “Koca arayan” genç kadının bir gelinlik markasının tanıtım için kameralara geçti ve mizah amaçlı çalışma yapıldığı ortaya çıktı.

Source: Yaşar Anter


Van Gölü”nün derinliklerinde tespit edildi

Van Gölü nün derinliklerinde araştırmalar yapan Ceylan ve ekibi, Sahil Güvenlik Van Gölü Grup Komutanlığı dalgıç ekibi, Türkiye Su Altı Sporları Federasyonu Van Temsilcisi ve Van Diving Dalış Okulu Eğitmeni Serkan Ok ile Van Gölü ne dalış yaptı.Akdamar Adası ve Altınsaç bölgelerinde yapılan dalışlar sırasında, adanın kıyısında 15 metre derinlikte burç benzeri yapı ile duvar kalıntıları Ceylan ve ekibi tarafından kayıt altına alındı.Sahil Güvenlik Van Gölü Grup Komutanı Binbaşı Fırat Aslan ın yaptığı dalış sırasında duvarın üzerinde amfora (antik testi) parçalarına da rastlayan Ceylan, kıyı bölgelerinde oluşan buz tabakasının altından gölü görüntüledi.Ceylan, Van Gölü nün derinliklerindeki sırları araştırmaya devam ettiklerini söyledi.Gölün güzelliklerini turizme kazandırmayı amaçladıklarını belirten Ceylan, Zorlu kış koşullarında bile Van Gölü ayrı bir güzel. Van, ülkemizde en çok kar yağışının olduğu bölgelerden biri. Sahil Güvenlik Van Gölü Grup Komutanlığı dalış timleri ve Van Diving Dalış Okulu eğitmenleri ile bu kez Akdamar Adası ve Altınsaç bölgelerinde dalışlar gerçekleştirdik. Yüzey suyunun 4-7 derece arasında olduğu dalışlarda yine son derece ilginç kayıtlara ulaştık dedi.Daha önce de Van Gölü nün derinliklerindeki mikrobiyalitleri, kale kalıntılarını ve bazı yapı gruplarını görüntülediklerini anlatan Ceylan, şunları kaydetti: Akdamar Adası nın kıyısında yaklaşık 15 metre derinlikte burç benzeri bir antik yapıyı kayıt altında aldık. Hiç bozulmamış konumdaki yapının geçmişte su üstünde olduğunu düşünürsek Van Gölü nün uzun yıllar içinde 15-20 metre yükseldiği sonucuna ulaşabiliriz. Aynı derinliklerde ilerlediğimizde yine hiç bozulmamış bir duvar kaydı aldık. Muhtemelen büyük bölümü toprak altında kalan duvarın üzerinde ise amfora parçaları gözlemledik. 2 günlük dalışlarımıza dalışsever arkadaşımız Mete Ergun da dron kaydı alarak destek sağladı. Sahil Güvenlik Van Gölü Grup Komutanı Binbaşı Fırat Aslan da dalışlarımıza eşlik etti. Gölde buz tutma oranı düşük olsa da kıyısal alanda buz altından birkaç görüntü almayı başardık. Van Gölü nün sırlarını aralamaya devam edeceğiz.

Source: Habertürk


“Kızım kendi yolunu kendi çizecek”

Habertürk ten Nazif Şahin Karpuz un haberine göre; Hüsnü Şenlendirici, Arnavutköy deki bir mekândan çıkarken objektiflere yansıdı. Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Şenlendirici, kızı Naz Şenlendirici nin kendi izinden gitmesi ve konservatuvar okumasıyla ilgili konuştu. KIZIMIN RAHMETLİ ANNEMİN SESİNİ ALDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM Kızının yeteneğinin doğuştan geldiğini belirten Hüsnü Şenlendirici, Rahmetli annemin de sesi çok güzeldi onun sesini aldığını düşünüyorum. Zaten konservatuvarda okuyor bakalım hayırlısı. Yolunu kendisi çizecek dedi. BENDEN DAHA BÜYÜK USTALAR VAR Öte yandan Bülent Ersoy un hayatını konu alacak biyografi filminin müziklerini kendisinin yapacağı yönündeki iddialara net bir yanıt vermeyen Şenlendirici, Benden daha büyük ustalar var daha faydalı olacak insanlar olabilir ifadelerini kullandı.

Source: Habertürk


Türk genç Almanya”dan bisikletle hacca gidiyor

Almanya”nın Stuttgart kentinde yaşayan Öztürk, 6 bin kilometreden fazla yolu, hac ibadetini yerine getirebilmek için bisikletiyle geçecek.Avusturya, Slovenya ve Hırvatistan üzerinden pedal çevirerek Bosna Hersek”e gelen Öztürk, Sırbistan, Kosova, Kuzey Makedonya, Yunanistan ve Türkiye”den geçerek Suudi Arabistan”a gidip, hac ibadetini yapmayı hedefliyor.Yol üstündeki duraklarından Saraybosna”yı da ziyaret eden Öztürk, tarihi Başçarşı”da bisikletiyle gezdi. Genç hacı adayına Boşnaklar büyük ilgi gösterirken, kimileri iftar için evine davet etti kimileri de Bosna Hersek”te adet olduğu üzere harçlık verdi.Özellikle Bosna Hersek”e girdikten sonra sık sık fotoğraf çekimi ve sohbet etmek için durdurulan Öztürk, Saraybosna”daki Hacı Camisi”ne de uğradı ve Boşnakların hac geleneğini deneyimledi.Başçarşı”daki tarihi yerleri de ziyaret eden Öztürk, hac yolculuğunu kayıt altına alarak, sosyal medya hesaplarından paylaşıyor.- “HERKES ÇOK SEVİNİYOR VE GURURLU”Öztürk, AA muhabirine, 2 yıl önce bisikletle Türkiye”ye gittiğini söyledi.Başka bir hedef arayışında olduğu dönemde bisikletle hacca gitmeye karar verdiğini anlatan Öztürk, şöyle devam etti:”Bir Müslümana Mekke”den daha güzel bir hedef yoktur bu dünyada. O yüzden Mekke”ye hedeflendim. Ailem inandı, biliyorlar çılgın olduğumu. Babam gururlu, annem üzgün biraz ama herkes çok seviniyor ve gururlu. Yola çıkmadan önce fazla bir hazırlık yapmadım, yola çıktıktan sonra ne lazım ne lazım değil belli oluyor. Spor yapmıyorum, direkt böyle çıkınca vücut biraz çöktü ama çok şükür kendine geldi.”- “FİLİSTİN”İ GÖRÜP, İNSANLARA GERÇEKLERİ GÖSTERMEK İSTİYORUM”Öztürk, yolunun üzerindeki ilk Müslüman ülke olduğundan Bosna Hersek”e ulaştığı için çok sevindiğini dile getirdi.Boşnakların kendisini çok sahiplendiğini belirten Öztürk, şunları kaydetti:”Bosnalılardan Allah razı olsun, yola çıkıp 2 kilometre gitmem mümkün değil, durduruyorlar, çeviriyorlar, konuşuyorlar, cebime harçlık atıyorlar, çantama su koyuyorlar. Bu kadar misafirperverlik, bu kadar saygı ve sevgi beklemiyordum. Bosna Hersek”ten çıkıp Sırbistan”daki Sancak bölgesine geçeceğim, oradan Kosova, Kuzey Makedonya, Yunanistan, Türkiye, Suriye, Ürdün”den geçip Suudi Arabistan… Herkesin bu hikayenin bir parçası olmak istediğini düşünüyorum.”Öztürk, Mekke”ye vardığında Müslümanlar için dua edeceğini, Türkiye ve Bosna Hersek”i de duasında unutmayacağını söyledi.İmkan bulması durumunda Filistin”den de geçmek istediğini anlatan Öztürk, “Filistin”i görüp, insanlara gerçekleri göstermek istiyorum çünkü bazen gerçekler gösterilmiyor. Onlara da çok dua edeceğim.” dedi.

Source: Www.star.com.tr


Türkiye ve Azerbaycan arasındaki kardeşlik her alanda kendini gösteriyor

Anadolu Ajansının (AA) Global İletişim Ortağı olduğu “10. Uluslararası İstanbul Yayımcılık Profesyonel Buluşmaları”nın (İstanbul Publishing Fellowship) açılışı, Rami Kütüphanesi”nde gerçekleştirildi.Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Basın Yayın Birliği Derneğinin desteğiyle Türkiye Basım Yayın Meslek Birliği (TBYM) tarafından düzenlenen program, çok sayıda ulusal ve uluslararası yayımcıyı bir araya getirdi.Uluslararası telif alışverişine önemli katkılar sunması planlanan etkinliğe, bu yıl 75 ülkeden yayıncılar katıldı.- “İSTANBUL PUBLİSHİNG FELLOWSHİP, DÜNYA YAYINCILARININ BULUŞMA NOKTASI OLDU”Azerbaycan”daki Mimta Yayınları adına İstanbul”a gelen Esad Aslanoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, beşinci kez katıldıkları İstanbul Publishing Fellowship programına önceki yıllara göre bu yıl daha çok yayıncının katıldığını ve etkinliğin daha sistematik bir şekilde gerçekleştirildiğini söyledi.Aslanoğlu, yıllar içinde yayıncıların da birbiriyle kaynaştığını dile getirerek, “İstanbul Publishing Fellowship programı, bir nevi dünya yayıncılarının buluşma noktası haline geldi. Bu aşamaya gelinmesinin arka planında büyük emekler bulunuyor. Aynı tecrübeyi biz de kendi ülkemize taşımak istiyoruz. Aynı bilgileri paylaşmak, yayıncılık sektöründe o pratikleri bölüşmek istiyoruz. Hakikaten İstanbul Publishing Fellowship programı çok iyi bir örnek.” ifadesini kullandı.Türkiye ile Azerbaycan arasındaki kültürel konularda ve pek çok alanda yakın ilişkiler bulunduğuna dikkati çeken Aslanoğlu, şunları kaydetti:”Başka devletler arasında bunun bir örneği yok. Yani kardeşiz ve o kardeşlik kültürel alanda ve edebiyatta da kendini gösteriyor. Azerbaycan okurlarına Türkiye yazarlarını sorun, kendi yazarları gibi cevap verirler. Çünkü çoğu Türk yazarını okumuşlardır. Azerbaycan”daki yayıncılık sektörü bir gelişme aşamasında. Sovyetler”den çıkış döneminden sonra yeni bir yazar, okur nesil yetişti ve onların bir örneğe ihtiyacı var. Hem milli hem kültürel hem de ideolojik bakımdan Türkiye”den o örneği alabiliyoruz. Zaman geçtikçe bu gelişme daha hızlı devam edecektir diye düşünüyorum.”- “HER YAYINCI ARTIK YAPAY ZEKA ARAÇLARINDAN FAYDALANIYOR”Azerbaycanlı yayıncı Aslanoğlu, yapay zekanın yayıncılık sektörüne etkilerine de değinerek, tarihteki önemli gelişmeler gibi yapay zekanın da insanlığı iyi yönde etkileyeceğini söyledi.Aslanoğlu, telif hakları ve tasarım gibi konuların yapay zekanın yayıncılığa etkileri konusunda endişe duyulan başlıklar arasında yer aldığını ancak yayıncılığın sınırsız olan insan becerilerine ihtiyaç duyması nedeniyle bu yeni teknolojilerin sektörü iyi yönde etkilemesini beklediklerini ifade etti.Yapay zeka araçları sayesinde daha güzel örnekler görüleceğinin altını çizen Aslanoğlu, “Tabii ki her yayıncı artık yapay zeka araçlarından faydalanıyor. Kitap kapak tasarımlarında biz de faydalanıyoruz ama ona bir fikir, bir ideal, bir düşünce katmak lazım. Bu araçlardan pozitif yönde faydalanıyoruz ama sonuçta işi biz görüyoruz.” dedi.İstanbul Publishing Fellowship kapsamında gerçekleştirilen panellerde ABD ve İngiltere gibi dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen yayıncıların tecrübelerini paylaştıklarını, yapay zeka modelleri ve internette bazı içeriklerin telifsiz kullanımı konusunda pek çok yayıncının da endişelerini dile getirdiklerini aktaran Aslanoğlu, “Henüz bir çözüm ortada yok, hukuki bir şey hazırlanıyor ve bazı örnekler var. Bence yakın bir dönemde ona da bir çözüm bulunur.” görüşünü paylaştı.Aslanoğlu, gelecek yıllarda yayıncılık alanında Azerbaycan”da Türkiye ile iş birliği içinde bir program gerçekleştirmek istediklerini sözlerine ekledi.

Source: Www.star.com.tr


İsveçliler neden geceleri panjurları açık bırakıp, pencerelerine ışık takarlar?

İsveç”e gittiğinizde pencerelerdeki küçük ışıkları fark etmek sizin için şaşırtıcı olabilir. İsveçlilerin pencerelerinde ışık bulundurmasının ardında aslında pek çok kültürel ve pratik neden yatıyor. İlk bakışta, bu alışkanlık israf gibi görünebilir ama İsveç”teki pencerelere takılan ışıklar oldukça düşük enerji tüketen ampullerle aydınlatılıyor. Özellikle hidroelektrik enerjisinin yoğun kullanıldığı bir ülkede, bu gelenek, enerji tasarrufu ve verimliliği konusunda farkındalık yaratmak amacıyla şekillenmiştir.

PENCERELERDE IŞIK BULUNDURMAK İŞVEÇLİLER İÇİNE NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?

İsveçliler, toplumu ve komşuluk ilişkilerini çok ciddiye alır. Pencerelerinde ışıklar yanarken, sokağa canlılık ve sıcaklık katılır. Işıklar özellikle kışın karanlık günlerinde, evlerin samimi ve yaşanmış görünmesini sağlar. Bu durum, sokakları aydınlatırken aynı zamanda çevredeki insanlara da huzur verir. Mesela Almanya”da perdeler çekildiğinde sokaklar sessiz ve ıssız görünebilir. Oysa İsveç’te tam tersi bir atmosfer vardır. Işıklar, evlerin dışarıdan görünmesini sağlarken, sokağa bir tür sıcaklık ve güvenlik hissi katılır.

Aynı zamanda evde ışıkların açık olması, evin dolu olduğunu gösterir ve hırsızlara karşı caydırıcı olabilir. Aynı zamanda, ışıkların açık olması, evin içinde yaşayanların varlığını belirten bir işaret olarak kabul edilir.

KIŞ AYLARINDA DAHA ÇOK IŞIĞA İHTİYAÇ DUYULUR

İsveç, özellikle kış aylarında uzun karanlık dönemlere sahiptir ve bu dönemde, pencerelerdeki ışıklar hem ev sahiplerinin hem de sokakta yürüyenlerin gün ışığı yanılsaması yaratmalarına yardımcı olur. Karanlık mevsim boyunca pencerelerde ışık bulundurmak, iç mekanları daha aydınlık ve davetkar kılar.

Öte yandan İsveçliler görsel güzelliklere büyük önem verir. Işıklar, estetik bir öğe olarak evin dış görünümünü güzelleştirir ve görsel olarak şehri daha çekici hale getirir.

Source: Haber Merkezi


Erbil”de ramazan ayının gelişiyle tespih satışlarında artış yaşanıyor

Kent merkezindeki tespih çarşısında, farklı renk, desen ve boydan tespihler tezgahlarda ya da satıcıların boyunlarında ve ellerinde sergileniyor.

Yerli halk ve turistlerin uğrak yerleri arasında yer alan pazardaki tespihler, zikir için kullanıldığı gibi hediyelik eşya ya da hatıra olarak da satın alınıyor.

Tespihlerin kalitesi ve çeşidine göre fiyatları 1000 dinardan (27 TL) 300 bin dinara (8 bin TL) kadar değişkenlik gösteriyor.

Kentin sembolleri arasında yer alan tespihe ilginin ramazan ayında daha da arttığı belirtiliyor.

“İnsanlar bu ayda zikirle meşgul”

Çarşıda tespih satan Hemed Emin Kadir, ramazan ayında 101 taneli tespihe yoğun talep oluştuğunu çünkü bölgedeki insanların bu ayda zikirle meşgul olduğunu söyledi.

Özellikle plastik tespihlerin fiyatı düşük olması nedeniyle ilgi gördüğünü aktaran Kadir, bu tespihlerin 1000 dinara satıldığını kaydetti.

Kadir, menengiç çeşidi tespihlerin fiyatının 300 bin dinara kadar ulaştığını belirterek, bunların özel müşterileri olduğuna dikkati çekti.

Ekonomik durumun pazara yansıdığını vurgulayan Kadir, maaşlar ödendiğinde pazarın da canlandığını belirtti.

Bir başka tespih satıcısı İsmail Muhammed de, “Her zaman tespihe rağbet var ancak ramazan ayında daha fazla alınıyor. Çünkü Müslümanlar 101 taneli ile zikir çekiyor veya hediye veriyor.” dedi.

Muhammed, tespih fiyatlarının çeşidine göre 1000 dinardan 300 dinara kadar değişkenlik gösterdiğini dile getirdi.

Maaşlar ödenmediğinde pazarın da durgunluk yaşadığını söyleyen Muhammed, “Önceki seneler (ramazanlarda) çok satardık. Şimdi ise biraz daha az gidiyor.” diye konuştu.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Bingöl”de köy okulundaki çocuklar müzikteki yeteneklerini keşfediyor

Vali Ahmet Hamdi Usta”nın öncülüğünde köylerdeki dezavantajlı çocukların müzikle kötü alışkanlıklardan korunması ve toplumsal dayanışmanın sanat yoluyla sağlanması amacıyla “Köylerde Yankılanan Melodiler Projesi” hayata geçirildi.

Valilik Projeler ve Yatırım Destek Ofisi, Merkez İlçesi Köylerine Hizmet Götürme Birliği Başkanlığı, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü işbirliğiyle proje, kent merkezi kırsalında bulunan Sarıçiçek Ortaokulu, Ekinyolu Ortaokulu, Çeltiksuyu köyündeki Sabah Gazetesi Ortaokulu”nda uygulanmaya başlandı.

Proje kapsamında yapılan sınavı geçen 30 öğrenci, okullarındaki müzik atölyelerinde bağlama, gitar, ritim, darbuka, erbane ve bendir eğitimleri alıyor.

Müzikteki yeteneklerini ortaya koyma fırsatı bulan öğrenciler, eğitimlerini tamamladıktan sonra oluşturulan koroyla konser verecek.

Bingöl Valiliği Projeler ve Yatırım Destek Ofisi Proje Koordinatörü Osman Orman, AA muhabirine, ilk olarak 3 köy okulunda projeye başladıklarını söyledi.

Projenin asıl amaçlarından birinin özellikle dezavantajlı bölgede bulunan köylerdeki çocukların müzik yoluyla kendilerini ifade edebilmelerini sağlamak olduğunu dile getiren Orman, farkındalık oluşturmak istediklerini belirtti.

Projenin haziranda tamamlanacağını anlatan Orman, şöyle konuştu:

“Bir gala yapmayı düşünüyoruz. Bütün çocuklarımızı bir araya getirip halkımızın da katılacağı bir organizasyonla projeyi taçlandırmayı hedefliyoruz. Projemiz Valimiz Ahmet Hamdi Usta öncülüğünde hayata geçirildi. Özellikle köydeki çocukların bu anlamda eğitilmesi ve yetiştirilmesini hedefliyoruz.”

“Öğrencilerin sanatla, sporla uğraşmalarını istiyoruz”

Sarıçiçek Ortaokulu müzik öğretmeni Feti Demirel de öğrencilerine bağlama dersleri verdiğini kaydetti.

Zaman zaman dersleri doğada gerçekleştirdiklerini anlatan Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Öğrencilerimizin kötü alışkanlıklardan, tabletten, telefondan uzak tutup müziğe yönelmelerini, daha çok sanatla uğraşmalarını istiyoruz. Sanatla uğraşmak çocukların aralarındaki iletişime ve karakterlerine olumlu bir şekilde yansıyor. Ben de sanatla uğraşarak müzik öğretmenliğine kadar geldim. Bu, karakterime olumlu bir şekilde yansıdı. Öğrencilerime de bu düşünceyi aşılamaya çalışıyorum. Projenin sonunda Bingöl halkına güzel bir konser verip farkındalık yaratmayı amaçlıyoruz.”

“Müzik çalışması güzel geçiyor”

8. sınıf öğrencisi Mert Ergün de müziğe merakının olduğunu anlatarak, eğitimle bağlama çalmayı öğrendiğini dile getirdi.

Ergün, “Telefondan, tabletten, kötü alışkanlıklardan uzak kalıyoruz. Müzik güzel bir duygu veriyor. Valimiz, öğretmenlerimiz sayesinde müziğe yöneldim.” dedi.

13 yaşındaki Zeynep Görkem de projeyle sunulan imkan sayesinde bağlama kursuna katıldığını ve kursta eğlenceli vakit geçirdiğini belirtti.

Görkem, “Valimiz bize bu desteği sunduğu için çok teşekkür ediyorum. Müzik çalışması güzel geçiyor.” ifadelerini kullandı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Kaçırılan tarihi eserler dönmeye devam ediyor! Bakan Ersoy duyurdu: Septimius Severus”un Heykel Başı Antalya’da

Danimarka”nın Glyptotek Müzesi tarafından etik nedenlerle Türkiye”ye iade edilen tarihi eserler, Antalya Arkeoloji Müzesi”nde basına tanıtıldı. Burdur’daki Boubon Antik Kenti’nden kaçırılan Roma İmparatoru Septimius Severus’un heykel başı ile Burdur’un Düver Köyü kökenli 48 pişmiş toprak mimari levha, yıllar sonra anavatanına döndü.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, kültürel mirasa ait eserlerin yasal yollarla Türkiye”ye getirilmesi için çalışmaların kararlılıkla sürdüğünü belirtti.

Bakan Ersoy, “Dünyanın neresine kaçırılmış olursa olsun bu topraklara ait hangi eser varsa izini sürüp ülkemize getirmekte kararlıyız. Artık koleksiyonlar ve uzmanlar biliyor ki, Anadolu”dan yasa dışı yollarla çıkarılan bir eser varsa, Türkiye Cumhuriyeti onu bulup iadesini sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Jale İnan’ın çalışmaları öne çıktı
Roma İmparatoru Septimius Severus”un tasvir edildiği heykel başının 1960’lı yıllarda yapılan kaçak kazılar sonucu yurtdışına çıkarıldığını belirten Ersoy, bu eser grubunun iadesinde merhum arkeolog Prof. Dr. Jale İnan’ın çalışmalarının büyük önem taşıdığını vurguladı. İnan’ın, Boubon kökenli olduğuna dair tespitlerinin ışığında yürütülen çalışmalar sonucu, eserin Danimarka’dan Türkiye’ye getirilmesi sağlandı.
Bakan Ersoy, ayrıca Burdur’un Düver Köyü’nden kaçırılan ve M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen pişmiş toprak levhaların, Antik Pisidia kültürünü anlamak açısından önemli olduğunu belirterek, “Bunların izini sürerek iadesini sağladık. Anadolu”dan kaçırılan her tarihi eser için mücadelemiz sürecek” dedi.
İadeler küresel boyutta yankı uyandırıyor

Bakanlık tarafından yürütülen çalışmalarla, daha önce ABD”den Boubon kökenli Lucius Verus, Septimius Severus, Genç İmparator ve Giyimli Kadın heykelleri ile İmparator Caracalla’ya ait iki büst ve diğer önemli eserler Türkiye”ye kazandırılmıştı. Manhattan Bölge Savcılığı ile yapılan iş birliği sonucunda yürütülen soruşturmalar, uluslararası alanda büyük yankı uyandırdı.
Ersoy, 2024 yılında 1.149 tarihi eserin Türkiye”ye getirildiğini, 2018-2025 yılları arasında ise toplam 8 bin 967 eserin iadesinin sağlandığını belirtti.
Heykel başı ile gövdesi yeniden birleştirilecek
Septimius Severus’un heykel başının Boubon’da bulunan gövdeyle birleştirilmesi için detaylı bir çalışma süreci başlatıldığı açıklandı. Antik dönemde farklı imparatorların başlarının aynı gövdelerde kullanıldığı bilgisini paylaşan Bakan Ersoy, konservasyon sürecinin dikkatli bir şekilde yürütüleceğini söyledi.
Danimarka Büyükelçisi: Turistler eserleri görmek için Türkiye’yi ziyaret edecek

Danimarka”nın Ankara Büyükelçisi Ole Toft ise iade sürecinin karşılıklı iş birliğiyle yürütüldüğünü belirterek, Glyptotek Müzesi’nin yalnızca heykel başını değil, 48 pişmiş toprak levhayı da Türkiye’ye teslim ettiğini ifade etti. Türkiye’ye gelen Danimarkalı turist sayısının her yıl arttığını belirten Toft, bu tarihi eserlerin Antalya müzesine daha fazla ziyaretçi çekeceğini söyledi.

Source: Dünya Gazetesi


“Attila” operası İzmir prömiyerine hazır

Verdi”nin erken dönem eserlerinden biri olan opera, Hun İmparatoru Atilla”nın dünyaya nam salan hikayesini anlatıyor. Temistocle Solera”nın librettosunu yazdığı eser, Verdi”nin güçlü müzikleriyle birleşerek dramatik bir anlatım sunuyor.

İZDOB, eserin sahneye konulması sürecinde dekor, kostüm ve makyaj tasarımlarında tarihsel detaylara önem verirken, sanatçılar yoğun bir prova sürecinden geçti.

Provaları tamamlanan eser, 15 Mart saat 20.30″da Bornova Kültür ve Sanat Merkezi Necdet Aydın Sahnesi”nde prömiyer yapacak. Temsilde, dünyaca ünlü İtalyan bas Gianluca Margheri, “Attila” rolüyle sahne alacak.

“İzmir”de olmak büyük bir şans”

Prömiyerde başrol “Attila”ya hayat verecek Margheri, “Türkiye”de ilk kez sahneye çıkışım ve Attila rolünü ilk seslendirişim olacak.” dedi.

Genellikle Bel kanto (İtalyan opera geleneğinde zarif ve akıcı vokal tekniği) repertuarına ağırlık verdiğini belirten Margheri, daha çok Rossini, Bellini, Donizetti operalarını seslendirdiğini anımsattı.

Attila operasının Verdi”nin erken dönem eserlerinden biri olduğu için Bel kantoya oldukça yakın olduğunu anlatan Margheri, “Teknik olarak Donizetti”yi nasıl söylüyorsam, Attila”yı da öyle söylüyorum. Çünkü teknik ve stil olarak birbirine çok yakın. Bu benim ikinci Verdi operam olacak. Böyle bir şansı yakaladığım için çok mutluyum.” diye konuştu.

İzmir”e ilk kez geldiğini dile getiren Margheri, Türk kültürünü tanıdığı için çok mutlu olduğuna belirtti.

“Attila karakterini canlandırmak, bizim kanımızdan olduğu için zor olmadı”

Eserde “Attila” karakterine hayat verecek bir diğer isim ise İzmir Devlet Opera ve Balesi”nin deneyimli sanatçılarından Teyfik Rodos.

Sanat yaşamında 35 yılı geride bırakan Rodos, “Attila”nın zorlu ama keyifli bir rol olduğunu söyledi.

“Attila”nın çok güçlü bir karakter olduğunu ifade eden Rodos, “Attila karakterini canlandırmak, bizim kanımızdan olduğu için zor olmadı. Karakter olarak da oldukça güçlü, hırslı, tatminsiz ve dünyaya hükmetme isteği olan biri. Güç imparatorluğunun liderini sahnede müzikle beraber canlandırmak ayrı bir keyif. Karaktere bürünmek zaman alıyor, sürekli prova yapmak lazım. Uzun ve yoğun bir prova sürecinin ardından güçlü bir prodüksiyon ortaya çıkardık.” dedi.

Operanın rejisini üstlenen Yiğit Günsoy da eserin İzmir”de ilk kez sahneleneceğini söyledi.

Dekor ve kostüm tasarımında sanatçı Gülden Sayıl ile çalıştıklarını hatırlatan Günsoy, “Attila”nın tarihi bir karakter olması nedeniyle sahneleme sürecinde dönemin ruhuna sadık kalmaya özen gösterdiklerinin altını çizdi.

Operanın “Attila”nın yaşamının son günlerini konu aldığını belirten Günsoy, şunları kaydetti:

“Attila, düşmanları tarafından çevrelenmiş bir lider. Odabella karakteri babasının intikamını almak istiyor. Foresto karakteri İtalya”ya düzenlediği akından dolayı öfkeli, Romalı kumandan da İtalya”nın kendisine kalmadığı için Attila”ya düşman. Üçü bir plan yaparak Attila”yı düğün gecesinde öldürülmeyi hedefliyor. Attila”nın gerçekte düğün gecesinde öldüğü bilinse de ölüm nedeni kesin olarak bilinmiyor. Bir teoriye göre çok içip sarhoş olmuş ve kan kusarak ölmüş. Belki de zehirlendi. Opera da bu olayları dramatik bir kurguyla sahneye taşıyoruz.”

Tulio Gagliardo”nun orkestra şefliğini üstlendiği eserde, dekor ve kostüm tasarımını Gülden Sayıl, koro şefliği Ahmet Kahyaoğlu, koreografiyi Şebnem Şenel, ışık tasarımı ise İnan Sefer yapıyor.

Eserde Attila karakterini Gianluca Margheri, Doğukan Özkan, Teyfik Rodos ve Volkan Şen, Odabella”yı Dilruba Bilgi, Sevinç Demirağ ve Burçin Savigne canlandırıyor.

Foresto karekterini ise Burak Dabakoğlu ve Muzaffer Soydan Ezio”yu Murat Duyan ve Cengiz Sayın, Papa Leone”yi Sabri Çapanoğlu ve Başar Ünal, Uldino”yu Fırat Halavut ve Barış Veral sahneye taşıyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Bunların hepsi Samsun”un Terme ilçesinde yaşanmış! Sayısız şehre diz çöktürmüşler

Türkiye”nin Karadeniz bölgesinde yer alan Samsun”un Terme ilçesinde, tarih boyunca büyük bir merak konusu olan Amazon kadınları, son yıllarda yapılan araştırmalarla yeniden gündeme geldi. Yunan mitolojisinin önemli figürlerinden olan bu savaşçı kadınların, antik zamanlarda Karadeniz çevresinde, özellikle de günümüz Terme ilçesinde yaşadıkları öne sürülüyor.

Amazonlar sadece kadınlardan oluşan, oklarıyla savaşan, at üstünde ustaca hareket eden ve ölümcül yetenekleriyle tanınan bir topluluk. Truva Savaşı”nda kaderi değiştiren, pek çok kenti yıkan, güçlü savaşçılara karşı zafer kazanmış ve tarihe damgasını vurmuş efsanevi bir halk olarak biliniyor. Yunanlar için büyük bir tehdit oluşturan bu kadın savaşçılar birçok tarihi anlatıya ve savaşlara da damgasını damgasını vurmuştur ve özellikle Amazonların baş düşman olarak kabul edildiği Yunan mitolojisinde, Herakles”in Amazon Kraliçesi Hippolyta”nın kuşağını almak için çıktığı savaşlar ve Truva Savaşı”nda yer almış olmaları, Amazonların etki alanını genişletiyor.

ARKEOLOJİK KAZILAR DOĞRULUYOR

Bunların yanı sıra uzun yıllar boyunca sadece birer efsane olarak kabul edilen Amazon kadınlarının gerçek olduğuna dair yeni bulgular ortaya çıkmaya başladı. Arkeolojik kazılar, bu kadın savaşçıların mitlerden öte bir gerçeklik taşıdığına işaret ediyor. Bu bulguların en çarpıcısı ise Amazonların tam olarak yurt edindiği yer olarak belirtilen Samsun’un Terme ilçesinde yapılan kazılarda yer alıyor.

Amazonların yaşam tarzları, savaşçı kimlikleri ve toplumsal yapıları, Terme bölgesinde yapılan kazılarda ortaya çıkan kalıntılarla doğrulanırken, tarihi izler bu bölgedeki yerleşimlerin, Amazonların mitolojisindeki toprağa ve savaşçı kadınların varlığına dair kanıtlar sunduğunu gösteriyor. Amazon kadınlarının çok güçlü, özgür ve savaşçı kimlikleriyle Karadeniz çevresinde yaşayan bir halk olarak var olduklarına dair araştırmalar artarak devam ediyor.

TARİHİ MİRAS YAŞATILIYOR

Samsun”un Terme ilçesinde yer alan Amazon Köyü, bu tarihi mirası yaşatmayı amaçlayan büyük bir müze ve anıt alanı olarak ziyaretçilere sunuluyor. Bu müzede, Amazon kadınlarının günlük yaşamlarını ve savaşçı kimliklerini anlatan sergiler bulunuyor.

Source: Haber Merkezi