Kültürel Gelişmeler – Senegal’den Türkiye’ye Destek ve Tasavvuf İzlenimleri

Senegal Cumhurbaşkanının eşinden Emine Erdoğan”ın projesine destek

Başkent Dakar”a yaklaşık 100 kilometre mesafedeki Malicounda ilçesindeki Warang İlkokulunda, 30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü ile ilgili etkinlik düzenlendi.Türkiye”nin Dakar Büyükelçiliği ve Sıfır Atık Vakfı öncülüğünde Birleşmiş Milletler (BM), Ulusal Entegre Atık Yönetim Şirketi (SONAGED) ve Enda Enerji işbirliğinde düzenlenen etkinliğe, Senegal Cumhurbaşkanı Faye”ın eşi Marie Khone Faye, Türkiye”nin Dakar Büyükelçisi Nur Sağman, BM Senegal Mukim Koordinatörü Aminata Maiga, yerel yetkililer ve öğrenciler katıldı.Etkinliğin başlangıcında sembolik olarak okul bahçesini süpüren Faye, ardından Senegal”in de sembolü olan baobab fidanı dikti.Faye, etkinlikte hazır bulunan öğrencilerle geri dönüşümle ilgili hazırlanan atölyelere katıldı.Burada 30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü ile ilgili konuşan Faye, eğitimin, tüm değişimlerin kilit noktası olduğunu belirterek, çevrenin korunmasına ilişkin verilecek eğitimlere daima destek olacağını söyledi.Faye, çevreyi ve insan sağlığını korumak için yere çöp atılmaması, çöplerin geri dönüştürülmesi ve çöp kutularının ülke çapında yaygınlaştırılması gerektiğini kaydetti.”Sayın Emine Erdoğan”ın sürdürülebilir kalkınma konusunda gösterdiği çabayı takdirle karşılıyorum.” ifadesini kullanan Faye, temiz bir Senegal için gençlere güvendiğinin altını çizdi.Türkiye”nin Dakar Büyükelçisi Sağman da sıfır atık girişiminin tarihinden bahsederek, bu yıl “moda ve tekstilde sıfır atığa doğru” temasının benimsendiğini dile getirdi.Büyükelçi Sağman, Emine Erdoğan”ın himayelerinde başlayan girişim sayesinde 2035″e kadar tüm atıkların yüzde 60″ının geri dönüştürülmesinin hedeflendiğini belirtti.Sağman, Marie Khone Faye”ın da 30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü etkinliğine katılımının Senegal”in çevrenin korunması ve sürdürülebilir kalkınma konusundaki güçlü taahhüdünü gösterdiğini vurguladı.Etkinlikte, Emine Erdoğan”ın 30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü etkinliklerine gönderdiği video mesaj da gösterildi.

Source: Mehmet Küçükkahveci


Tasavvufta zirveyi yaşamış coğrafyadan izlenimler

Birkaç gündür Anayurt’tayım Özbekistan’dayım.

Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un bir dizi programını takip için buradayız.

Haber7.com’da Meclis Başkanı Kurtulmuş’un resmi programlarını ayrıntılarıyla okuyorsunuz. Biz bu köşede sizlere Özbekistan’dan izlenimlerim aktarmak istiyorum.

İlk olarak İpek Yolu’nun kuzey ucunda yer alan tarihi Hive şehriyle başlayalım.

Özbekistan’da Cuma günü akşam saatlerinde ulaştığımız ilk şehir Ürgenç’ti. Harezm bölgesinin başkenti sayılan şehrin hemen yanıbaşındaysa tarihi Hive şehri bulunuyor.

Geç vakitte Hive’ye ve onun da kalbi, İçan Kale’ye ulaştık.

Tarih ve kültüre meraklı olanların mutlaka görmesi gereken UNESCO koruması altında bir açık hava müzesi burası.

İç içe geçmiş iki surun içindeki kalede medreseler, mescitler, camiler, mineraller, türbeler, iş hanları, kervan saraylar, evler, hamamlar, eski, yeni, kışlık ve yazlık saraylar…

Hepsi ve daha fazlası İçan Kale’de.

Uzun zamandır restorasyon yapılan İçan Kale’ye 3 yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte gelmiştik. O zaman restorasyonu devam eden Eski Saray da artık, ziyarete açılmış.

Dahası 2 bin 500 yıllık geçmişi olan şehir bugün yeniden yaşayan bir şehir halini almış. İrili ufaklı, dükkanlar, restoranlar, oteller harıl harıl çalışıyor. Ama aynı zamanda sanki tarihte yolculuk yapılıyor. Dingin, temiz sokaklar arasında dolaşılırken, tarihte yolculuk yapıyorsunuz. Turistler de bu atmosfere uyum sağlamış. Özbek takkelerini başlarına takanlar, geleneksel kıyafetler içinde harikulade yapılara bakıp hayran hayran dolaşıyorlar. Her sokak, her bir yapı önünde onlarca poz fotoğraf çekiyorlar.

PEHLİVAN MAHMUT TÜRBESİ

Bir bakıma film platosunu andıran, her sokağı, her binasının ayrı hikayesi olan İçan Kale’de, size hikayesi de olan bir mekandan bahsetmek istiyorum.

Burası, yaşadığı çağda Hivelilerin kalbini kazanmış bir pehlivanın, bir şairin, bir deri ustasının, bir hayır severin, bir pir’in bir sufinin türbesi; Pehlivan Mahmud’un türbesi.

13’ncü yılda yaşayan Pehlivan Mahmud’un türbesi hala büyük bir tazimle ziyaret ediliyor. Türbe ve etrafı Hive’nin ana unsurlarından. Burası bir hazire ve bir çok kabristan vaar. Ama Pehlivan Mahmud’unki masmavi çinilerle süslü sepserin bir mekan. Tazimle dua edenler, Kuran-ı Kerim okuyanlar içeride uzun süre kalıyor.

Çünkü, Pehlivan Mahmut, Hindistan’dan, Pakistan’a kadar gidip geldiği coğrafyalarda pehlivanlık yapmış, dericilik yapmış ve kazandığını fakir fukaraya dağıtmış bir veli. Aynı zamanda güçlü bir şair. Ama dahası, o dönem Hivelilerin büyük saygısını almış şahsiyet.

Bir diğer mekan Cuma Camii. 18’nci yüz yılda yapıldığı için nispeten yeni bir mekan. Ancak tamamen ahşap sütunlardan oluşan, hiçbir sütunun birbirine benzemedi caminin tavanı da ahşap. Sütunların çoğu orjinalliğini koruyor. Ama tavan maalesef yeniden restore edilmiş.

Caminin tavanın orta yerinde ışık alması için bir boşluk bırakılmış tam altında bir küçük süs havuzu var.

Birçok mescidin ve caminin olduğu İçan Kale’de yıllarca Cuma namazı sadece burada kılınmış.

Geçmişle iç içe yaşayan şehir, ülke içinden ve dışından ziyaretçi akınına uğruyor.

Ayrıcı Hive cebir ve algoritmanın kurucusu olan “0” (sıfır) rakamını bulan Harezmi ile astronomi ve tabii bilimlerin hala vaz geçilmez dehası kabul edilen Biruni”nin doğup büyüdüğü yer olması nedeniyle de büyük öneme sahip.

Tarihi İpek yolunun kuzey ucunda yer alan Hive’yi ilk kuranların Nuh’un oğullarından olduğu da rivayet ediliyor.

Hive şehri, orijinalinde mimarlar tarafından tasarlandığı gibi orijinalliğini korumayı başaran dünyadaki birkaç şehirden biri.

İslam’ın bilimde altın çağı olan 9’uncu ve 11’nci yüzyıllarda Hive, sadece Türk -İslam dünyasının değil dünyanın kültür ve eğitim merkezlerinden biri. Medreseler yanyana. Medreseler küçük meydanlarda karşı karşıya.

Astronomi, matematik, kimya gibi birçok alanda ihtisaslaşan medreseler bu şehirin tam merkezinde.

Özbekistan’a yolunuz düşerse mutlaka Hiva’ya uğramanızı öneririm. Türk-İslam medeniyetinin altın çağının tanığı medreseleri, cami ve kervansarayları, hanları, dükkanları, sarayları orijinal haliyle görmek isteyenler için bulunmaz fırsat bu mekan.

MANEVİ ATAMIZ HAMEDANİ’NİN MAKAMINDA …

Size Harezm bölgesinden ikinci olarak Hoca Yusuf Hamedani’nin yaşadığı köyde inşa edilen “makamı” kabrini ve etrafından söz etmek istiyorum.

Yusuf Hamedani, Türkistan’da İslam’ın yayılmasındaki öncülerden. Hocaların hocası, alimlerin talebesi. Atamız, Ahmet Yesevi’nin de hocası Hamedani. Yesevi ki Anadolu Erenlerinin, Horasan Erenlerinin Pir’i. Dolasıyla Hamedani aynı zamanda bizim de atamız. Tıpkı Yesevi gibi.

Hoca Yusuf Hamedani’nin türbesi, şu an Türkmenistan sınırları içinde kalan Merv’de. Ama Hamedani, Bağdat’ta aldığı eğitimden sonra Horasan’ın tüm bölgelerinde, Herad’ta, Merv’de, Semerkant’ta, Buhara’da irşadda bulunmuş, sayısız talebe yetiştirmiş bir büyük alim, büyük veli.

Aynı zamanda İmam-ı Azam’ın en önemli talebelerinden, takipçilerinden. Bağdat’ta aldığı dini eğitimden sonra kendini Türkistan’a vakfetmiş. Doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine Türkistan’ı yaya olarak dolaşmış. Her gitti yerde iz bırakmış. Her konduğu yeri irşad etmiş.

İşte onun, şu anda Özbekistan’ın Harezm eyaleti sınırları içinde kalan yaklaşık 10 yıl yaşadığı köyde harikulade bir makam kabri var.

Bilirsiniz bizim geleneğimizin tipik örnekleri vardır. Sarısaltık’un da, Yunus’a da bir çok makam kabirleri vardır. İşte Hamedani’ninki de öyle.

Özbekler onun gerçek kabrinin Merv’de olduğunu biliyor. Ama burada yıllarca talebe yetiştirdiğini, ahaliye dini öğrettiğini de biliyorlar.

O yüzden illa cesedi olması gerekmiyor. İzinin olmasını yeterli diyorlar. Yusuf Hamedani’nin Merv’deki kabri gibi bir makam kabri inşa ediyorlar.

50 dönümden büyük bir alanda kurulu makam kabir bembeyaz mermerden. Duvarlar bembeyaz alçı süslemeli. Ve etraf sekinet dolu.

O sekinet içinde derinden çok güzel Kur-an’ı kerim tilaveti duyuluyor. Sürekli Kuran okunuyor makamda. Tazimle ziyaretiliyor. Kurbanlar kesiliyor. Tıpkı Anadolu’daki türbelerde olduğu gibi.

9’uncu yüzyıldan 13’üncü yüz yıla kadar sadece dini değil her alanda dünyanın ilim merkezi olan bir coğrafyadayız.

Bir yanımız, Harezm’de Hive diğer yanımız Semerkant. Yanı başında Buhara.

Birgivi’den, İbni Sina’ya, Harezmi’ye… İmam Maturidi’den, İmam Buhari’ye…

Bahauddin Nakişbendi’den, Ömer Hayyam’a…

Nizamülmülk’ten, Uluğbey’e…

Büyük alim, mutasavvıf ve devlet adamlarının yetiştiği Türkistan’dayız, ata topraklarındayız.

Türk-İslam medeniyetinin kalbindeyiz.

İzlenimlerimizi aktarmaya devam edeceğiz.

Source: M Yazilari