“Kültürel Zenginlikler – Sanat, Müzik ve Doğanın Büyüsü”

Zorlu PSM”den herkese açık bir sahne: “Herkes için sanat”

Zorlu PSM, 2013 yılından bu yana kültür sanat rotasının bir kısmına yön veriyor dersek yanlış olmaz. Bugüne kadar büyük prodüksiyon yapımları seyirci ile buluşturan Zorlu sahnesinden Cats, Notre Dame de Paris, The Phantom of the Opera, Chicago, Slava’s Snow Show, Peaky Blinders gibi müzikaller ve gösteriler geldi geçti. Ücretsiz etkinlikler, gençlere yönelik projeler, katılımcı atölyeler de düzenleyen kurum her kesime sanatı ulaştırabiliyor. Yaklaşık beş yıldır Zorlu PSM’nin genel müdürlüğünü üstlenen Filiz Ova ile sanata erişebilirlik ve yeni projeler üzerine konuştuk. – Türkiye’de sanat kurumu yönetmek zor mu? Yaşadığımız dünya sürekli değişiyor. Bir sanat kurumu olarak insan odağındaki işimizi sürdürürken bu değişimleri yakından takip ediyoruz. Olası zorluklara karşı hazırlıklı olmaya özen gösteriyoruz. Kültür sanat hayatına istikrarlı bir katkı sunmak ancak sağlam bir vizyon ve güçlü bir ekip ruhuyla mümkün oluyor. Tahmin edersiniz ki etkinlik trafiği çok yoğun bir kurumuz. Kendi kategorimizde Avrupa’nın en büyük ve donanımlı performans sanatları merkezlerinden biriyiz. Ortalama olarak yılın 300 günü 5 ayrı sahnemizde ve çeşitli alanlarımızda 1000’den fazla etkinliğe ve 700 binin üzerinde sanatsevere ev sahipliği yapıyoruz. Bu boyutta bir kültür sanat kurumunu yönetmek arka planda detaylı bir plânlama ve ekip çalışması gerektiriyor. Her bir etkinlik benzersiz, bu nedenle, her detay üzerinde titizlikle duruyoruz. Teknik ekipten güvenlik görevlilerine, bilet satışından müşteri hizmetlerine kadar her birim, etkinliklerin sorunsuz bir şekilde gerçekleşmesi için kesintisiz bir şekilde çalışıyor. Sanatçıların ihtiyaçlarını karşılamak, teknik gereksinimleri sağlamak ve seyircilerimizin konforunu en üst düzeyde tutmak için her etkinlik özelinde planlamalar, detaylı çalışmalar yapıyoruz. – Yeni hedeflerinizden projelerinizden bahseder misiniz? Beş yıl önce bu göreve geldiğimde hayal ettiğim şey, sadece bir kurumun değil, aynı zamanda üretici zihniyetin dönüşümüne katkıda bulunmaktı. Bu süre zarfında ekip arkadaşlarımla birlikte birçok ilki gerçekleştirdik. Kendi PSM prodüksiyonlarımızı yarattık. Böylece sadece bir performans alanının ötesine giderek üretici kimliğimizle de tiyatro alanında aktif bir konuma evrildik. DİJİTALLEŞME, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK… Önümüzdeki dönemde de dijitalleşme, sürdürülebilirlik ve erişilebilirlik gibi başlıklar üzerinde çalışıyoruz. Genç sanatçılara alan açmak, uluslararası dolaşıma açık yapımlar üretmek istiyoruz. Aynı zamanda yaratıcı endüstrilere katkı sağlayacak projelerle topluma daha fazla katkı sunmayı hedefliyoruz. Türkiye’nin en büyük ve son teknolojiye sahip etkinlik mekanlarının başında geldiğimiz için sahne ekipmanlarımıza her yıl önemli yatırımlar yapmaya devam edeceğiz. Ses sistemlerinden, sahne ışıklandırması ve sahne ekipmanlarımıza kadar mekanlarımızı en son teknolojilerle sürekli güncelliyoruz. Bu sayede sanatseverlerin dünyasına dokunabilecek en etkileyici deneyimlerin yaşandığı kültür sanat merkezi olmaya devam edeceğiz. – Sizce seyirci profiliniz gençlerden mi oluşuyor? Genç izleyicilerimizin istekleri ve beklentileri bizim açımızdan çok besleyici. Onların enerjisi, ve yenilik arayışı bize ilham veriyor. Ama seyircimizi sadece gençlerle sınırlamak doğru olmaz. Her yaştan, farklı ilgi alanlarına sahip bir sanatsever kitlemiz var. Zorlu PSM bugün Türkiye’nin en geniş yelpazede sanatsal içerik sunan mekânı… Her yaştan izleyiciye hitap ediyoruz, kültür üretimine katkı sağlamayı ve topluma fayda yaratmayı önceliklendiriyoruz. Sadece İstanbul’un değil Türkiye’nin de en önemli kültür sanat merkezlerinden biri haline gelmiş durumdayız. Sektörün en büyük paydaşı olarak yılda ortalama 700 binin üzerinde kişi ağırlıyoruz. Geçtiğimiz 12 sezon içerisinde 8 milyona yakın sanatseveri Zorlu PSM çatısı altında buluşturduk. Bu durum her yaştan misafirimizin ilgi alanlarını yakından takip ederek daha kapsayıcı içerikler sunarak gerçekleşebiliyor. – Sanat sizin için ne ifade ediyor? Hayatım hep müzik ve kültür sanat çevrelerinde geçti ve aslında sanat hayatımın hep bir yerinde bir şekilde vardı diyebilirim. Orkestrada çaldım, tiyatrolarda oynadım. Almanya’da Amerikan kültür ve edebiyatı ve sanat tarihi alanında çift ana dal yaptım. 20 yıldır da Türkiye’nin önde genel kültür sanat kurumlarında çalışıyorum ve bunun büyük bir bölümünde yöneticilik yaptım. Sanat benim için üretimle beraber hem bir anlatım biçimi hem de bir paylaşım alanı. Bireyin kendini ifade etmesinin en doğal yollarından biri. Aynı zamanda toplumsal hafızayı taşıyan ve dönüştüren bir güç. Sanatla kurduğumuz ilişki sadece estetik değil. Aynı zamanda dünyayı anlama, hissetme ve anlatma biçimiyle ilgili. ÜCRETSİZ ETKİNLİKLER, GENÇLERE YÖNELİK PROJELER… – Büyük bir sanat kurumusunuz. Sanatın topluma yayılması için neler yapıyorsunuz? Erişilebilirliği her zaman önceliklendiriyoruz. Ücretsiz etkinlikler, gençlere yönelik projeler, katılımcı atölyelerle daha çok kişiye ulaşmak için çok yönlü çalışıyoruz. Öğrenci biletleri, kombine avantajlar, kurumsal sponsorlarımızın etki alanlarında destekleyici iş modelleri gibi geliştirmelerle yalnızca bilet sağlamayı değil, nitelikli sanatı erişilebilir kılmayı hedefliyoruz. Sadece sahnede olanı değil, hayatın içinde var olan sanatı da destekleyerek etki alanımızı genişletmeye çalışıyoruz. İzleyiciyi sadece izleyen değil, üreten bir özneye dönüştürmek bizim için çok önemli. Sosyal fayda alanında bir yandan kültür sanat sektörüne eğitimli işgücü kazandırıyor, diğer yandan toplumun dezavantajlı kesimlerini sanatla buluşturacak projeler geliştiriyoruz. KÜLTÜR SANAT KURUMLARININ BAĞIMSIZLIĞI – Ülkemizde sanat’ta sansüre, yasaklara uğruyor. Siz ne düşünüyorsunuz? Kültür sanat sektörü, özgün içeriğin ve yaratıcılığın kalbi. Kültür sanat kurumlarının bağımsızlığı, sadece sanatçılar için değil toplumun tamamı için çok önemli. Kültür sanat kurumları, içerikleriyle toplumun farklı kesimlerinin ifade etme biçimlerini zenginleştirirken toplumsal diyalogların güçlenmesine de katkıda bulunuyor. Bu durum, kültürel değişimlerin korunması, güncelleştirilmesi ve sürdürülebilir üretimin devamlılığı açısından büyük önem taşıyor. İLK TİYATROM, İLK KONSERİM SosyalBen, TEV, sosyal girişim Askıda Ne Var, konservatuvar öğrencileri, ilçe belediyeleri ve farklı yaş gruplarından burslu gençler ve öğretmenlerle iki yıldır yürüttüğümüz “İlk Tiyatrom İlk Konserim” projesi bu alandaki en önemli adımlarımızdan biri. “Hepimizin Sahnesi” mottosuyla gerçekleştirdiğimiz projemiz kapsamında sanata erişimi kısıtlı ve/ veya daha önce hiç tiyatro ya da konsere gitmemiş, sayısı 5 bini geçen çocuk, genç ve yetişkini etkinliklerimizde ücretsiz olarak ağırladık. Ayrıca Mehmet Zorlu Vakfı bursiyerleri, Mehmet Zorlu Vakfı’nın paydaşı olduğu YetGen 21. Yüzyıl Yetkinlikleri Programı öğrencileri ve Zorlu Holding’in kurucu ortağı olduğu imece’nin gençlik komünitesini de farklı etkinliklerde misafir ediyoruz. Bu proje ile kültür sanat alanında yarattığımız etki sonucunda sosyal fayda alanında ödüle de layık görüldük. Hedefimiz uzun vadede projeyi tüm Türkiye’ye yaymak ve 2030 yılına kadar toplamda 15 bin kişiye ulaşmak. Sektörün sürdürülebilirliğine katkı sağlamak da en önemli odaklarımızdan biri. Sahne sanatlarında yerli metinlere, nitelikli ve tecrübeli üreticilere daha fazla ihtiyacımız var. Zorlu PSM olarak gençlerin kültür sanat alanında ifade alanı bulmalarını sadece bir hedef değil, uzun vadeli bir sorumluluk olarak görüyoruz. Tiyatro alanına özgün içerikler kazandırmak amacıyla dört yıldır “PSM Atölye”yi düzenliyoruz.

Source: Öznur Oğraş Çolak


PSY
Net Worth

Biography of rapper PSY

The most famous performer in South Korea; You Tube star; the man who made the whole world dance Gangnam Style – it’s all about him – about Park Chae Sang, the famous rapper who appeared as if from nowhere, introducing planet Earth a new look at the world canons of the pop industry and instantly became everyone’s favorite. But who is he and what do we know about this funny overweight singer who hides his eyes behind dark glasses, and his real name behind the pseudonym PSY? Let’s try to figure this out today. What was the life of a famous singer before the famous hit “Gangnam Style” and what was it like after? Who could become a famous Asian singer? And how did he manage to turn from an unknown guy into an idol of millions? The answers to these questions are further in our article.

Park Chae-sang’s early years

The future singer was born in 1977 in the Gangnam-gu area (in a different pronunciation of Gangnam-gu) – a rich and fashionable area of ​​​​Seoul. His father was the chief executive of DI Corporation, a South Korean semiconductor company. And therefore, from childhood, young Pak Chae San was surrounded by prosperity that the world of the largest South Korean metropolis could offer him.

As befits a guy from a rich family, Park Chae-sang was educated at one of the closed schools in Seoul, but his own education was of little interest to him. From the age of fifteen, music became his true passion. His main idols were American singers Eminem and 2 Pac. Following their example, as a teenager, the future hero of video hosting began to write his own tracks.

However, his son’s hobbies were of little interest to his father. And already in 1996, as part of a corporate training program for DI Corporation, Psy moved to the USA, where he began studying business management techniques at Boston University. From the beginning of his studies, his academic performance was below average. He often disappeared for a long time, not appearing at school for several weeks. And therefore, soon his father had to connect all his connections in order to leave his son at the university.

But six months later, Park Chae-sang himself dropped out. After graduating from a short course in English, he applied for admission to the Berklee College of Music. It is worth noting that studying at the University of California was also not too long for the South Korean. Having mastered the basics of solfeggio, music synthesis and modern writing, PSY returned to Korea, where he began his solo career as a performer.

PSY music career

Having moved back to his homeland, Park Chae-sang, already performing under the pseudonym PSY, appeared on Korean National Television, where he presented his first real hit to the public – the song “Bird”, which instantly fell in love with the audience. In 2001, his first full-length album “PSY from the PSYcho World!” appeared on the shelves of music stores in the Republic of Korea. The artist’s clips hit the national charts; clips (already then filled with a lot of crazy dances) began to be actively broadcast on TV. In 2001, Park Chae-sang, now better known as the crazy singer PSY, firmly established himself as the new star of South Korea. In 2002, the performer delighted his fans with a new album – “Sa 2”, which was allowed to be purchased only by persons over 19 years old due to “potentially dangerous” content for teenagers.

History repeated itself six months later, when a new Korean celebrity released another of his studio records “3 PSY”. This time, due to the scandalous content of his songs, the performer was fined, but Pak Chae San (or rather the singer PSY) was not going to “tie up” with asocial texts.

In fairness, it should be noted that the third album of the artist had a lot of really worthwhile compositions. So, the song “Champion”, timed to coincide with the 2002 Football World Cup, became the unspoken anthem of the World Cup and brought the singer the Korea Music Awards.

Fall and rise again, PSY now

In the period from 2003 to 2012, the artist’s popularity began to decline. Singles FATHER (2005) We Are the One (2006), Beautiful Goodbyes (2006), Artists (2006)

RIGHT NOW, In My Eyes, THANK YOU (all – 2010), It’s Art (2011) and many others did not bring the artist the popularity that he had before. The groovy and a little crazy singer was in his 40s and no longer looked as bright and incendiary as in previous years.

Having slightly changed his role, PSY began to act more and more often as a producer and composer. However, the dream of new achievements still did not leave him.

And on July 15, 2012, the emerging recession was followed by a new breakthrough. The Gangnam Style video that appeared on the Internet and the choreography presented in it instantly made the Korean artist popular far beyond his homeland. The song entered the Guinness Book of Records and became a real legend of the You Tube portal. The composition (as noted by some well-known producers) spread like a computer virus. Five months after its release, the video has surpassed 1 billion views.

After leaving the Internet, Gangnam Style soon migrated to world radio stations, becoming a real hit in all corners of the planet. At the moment, according to some estimates, this composition alone brought the singer 8.1 million dollars.

Trying to finally establish himself as a kind of Internet phenomenon, in April 2013, the South Korean artist presented the world with his new hit Gentleman, which also became very popular.

Personal life

Unlike his stage career, very little is known about the singer’s personal life. In October 2006, Park Chae-sang married his longtime girlfriend Yoo Hye-young, a young cellist and student at Yonsei University in Seoul. After some time, the couple had two twin daughters.

Currently, the performer lives in a luxury residential complex on the west coast of the United States. His concert activity is also mainly connected with Western countries. Therefore, the return of the four performers to Korea is not yet planned.

Source: Vealthy Milton


Haftanın anatomisi

Çalıştay tamamlandıMusiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği (MSG), 24 Haziran Salı günü CVK Park Bosphorus Hotel’de üyesi müzisyen, yapımcı, aranjör ve söz yazarlarıyla “Dijital Müzik Platformları Çalıştayı” düzenledi. Yüksek katılımla gerçekleşen oturumda dijital platformlar özelindeki istekler son halini aldı. MSG, temmuz ayında Spotify’a sunulacak ortak çağrı bildirisiyle Türkiye müzik endüstrisinin sürdürülebilirliği ve uluslararası alanda hak ettiği konuma ulaşması adına yerel ekonomik koşulları gözeten adil ve şeffaf politikaların hayata geçirilmesi için ortaklaşa mücadele edeceklerini açıkladı.O albüm geldiSezen Aksu’nun sekiz yıllık bir aranın ardından çıkardığı albümü “Paşa Gönül Şarkıları” nihayet dinleyici ile buluştu. İyi bir sokak gözlemcisi olan Aksu’nun ağırlıklı olarak sözü ve/veya bestesi kendisine ait şarkıları içeren albümde Ahmet Selçuk İlkan, Levent Yüksel, Mithat Can Özer, Mohamed Yehia, Nader Abdallah, Necati Cumalı, Sait Büyükçınar, Soner Sarıkabadayı gibi isimlerin de eserleri yer alıyor. Albümdeki şarkıların düzenlemelerinde ise Ayda Tunçboyacı, Can Sanıbelli, Ersay Üner, Mert Alp, Mithat Can Özer, Murat Acar, Murat Bulut, Mustafa Ceceli, Okay Barış, Ozan Bayraşa ve Onno Tunç gibi müzisyenlerin imzaları bulunuyor. “Şinanay”ın devamı niteliğindeki “Nanik” aslında albümün tüm ruhunu bir kerede özetliyor.Aynı hafta sonu çokça konserGezgin Salon festivali, Mor ve Ötesi ve Fontaines D.C. konserleri bu hafta sonuna isimlerini yazdırdı. Her köşede bir aksiyonun olduğu İstanbul’da hafta sonu Park Orman ve Küçükçiftlitk Park arasında mekik dokuduk. Bu iki günde Gezgin Salon’da Gevende’yi izleyip Mor ve Ötesi konserinde binlerce kişiyle şarkılar söyledik. Ertesi gün ise Fontaines D.C., Jakuzi dinleyip enerjimizi yükselttik. Temmuz konserler açısından daha da dolu geliyor, benden söylemesi.Dikkat çekenler◊ Dilşad Durmuş, ilk şarkısı “Öpsem”i yayınladı. Söz ve müziği kendisine, düzenlemesi ise Yiğit Avcı’ya ait olan şarkıda Durmuş, yorum yeteneğini ortaya koyuyor. ◊ Soft Analog’dan Londra merkezli bir şarkı geldi; “An Excuse”. Abbey Road Stüdyoları’nda kaydedilen şarkı rüyalar aleminde tatlı bir yolculuğa çıkarıyor. ◊ Glasxs’in yaz şarkısı “Yazsonu” yayınlandı. Sözleri Orçun Can ve Glasxs’e, müziği Serkan Çinioğlu, Orçun Can ve Glasxs’e ait olan şarkı, yaz aşklarına atıfta bulunuyor. ◊ Gülden, yeni şarkısı “Sen Anlamazsın” ile dansı kulaklarınıza getiriyor. Söz ve müziği Gülden’e, düzenlemesi Genco Arı’ya ait olan parça, keyif veren bir ayrılık şarkısı. Tam ters köşe!◊ Yasak Helva ikinci albümleri “Atamba”yı yayınladı. Bu yerli ve evrensel albümde, üç yetenekli müzisyenin müziği enstrümanları aracılığıyla zihinlerinden kulaklarınıza akıyor. Eğer türlere takılmadan her telden çalan ama uyumlu bir albüm arıyorsanız, 8 parçalık “Atamba” tam sizlik.◊ Melis Fis, yeni şarkısı “Nazar”ı bu akşam sevenleriyle paylaşmaya hazırlanıyor. Söz ve müziği Fis’e ait olan şarkı, folk öğelerini pop müzikle birleştiriyor. Azıcık göbek atmak hepimize iyi gelecek. ◊ Bu hafta ilk şarkısını çıkaran Ece Ata’dan da bahsetmeden olmaz. Soprano olan Ata’nın bu akşam yayınlanacak ilk teklisi “Alacalı”nın söz ve müziği Okan Akı’ya ait. Ata’nın sesinin duruluğu kaliteli bir düzenlemeyle buluşunca şarkı da keyifli olmuş. Ece Ata takibe alınmayı fazlasıyla hak ediyor.Ne dinledim∆ Sefo, Demet Akalın- “Yerinde Dur”∆ Norm Ender, Ebru Gündeş- “Bir Çift Göz”∆ Emir Can İğrek- “Ruj”∆ Ahmet Ali Arslan, Volkan İncüvez- “Demircidere” ∆ Zeynep Özyılmazel- “Seni Bana Katsam”

Source: Sinem Vural


Büyüleyen manzara: Yılın sadece 10 günü görülüyor!

Karanlık Kanyondaki büyüleyen manzara, az görünürlüğü ile de yılın sadece belirli günlerinde ilgi çekiyor.Bugünlerde kanyonun tam ortasından batan güneş manzarası görenleri hayran bırakıyor.SADECE 10 GÜN İZLENEBİLİYORMunzur Dağları üzerinde Karasu Nehri”nin oluşturduğu kanyonda bu manzara sadece 10 gün izleniliyor.Manzarayı izleyebilmek için turistler tekneyle belirli bir alana gidiyor. Karanlık Kanyonun tam ortasından batan gün batımının temmuz ayının başlarında başlayıp 10 gün bu manzarayı izleyebilmenin mümkün olduğunu kaydeden yöre insanlarından turizmci Güven Güldal, “Dünyanın birçok ülkesinden turist bu anı görebilmek için buraya geliyorlar. Gelen turistleri teknelerimizle alan derinliğinin olduğu kısma götürüyoruz. Gün batımı saatinde güneş tam Karanlık Kanyonun ortasından batıyor ve muhteşem bir manzara ortaya çıkıyor.” dedi.Doğa fotoğrafçısı Selçuk Örnekçi yerli ve yabancı turistlerle birlikte gün batımını görüntülerken ilçeye yeni atanan Kemaliye Kaymakamı Emirhan Arıkan’da bu anı izleyenler arasında yer aldı.

Source: Kadriye Ebrar Etirli


SON DAKİKA… Dünya turu hayali yarım kaldı! Pilot Mehmet Demirci hakkında yürek yakan detay: Son sözleri ortaya çıktı!

SON DAKİKA… Elektrik mühendisi ve 2008 yılından bu yana amatör pilot olan Mehmet Demirci, dünya turuna çıkmak için yaklaşık 1 yıl önce hazırlıklara başladı. Tur sırasında iniş yapacağı 32 havaalanına ait izinleri geçen cuma günü tamamlayan pilot Demirci, Tekirdağ”ın Çorlu ilçesindeki Atatürk Havalimanı”ndan yanındaki Hicran Kaya ile birlikte M20J tipi tek motorlu uçağıyla havalandı. UÇAK KAÇKAR DAĞLARI”NA DÜŞTÜ Demirci, ilk durağı olan Eskişehir”de Sivrihisar Havacılık Merkezi”ne iniş yaptı. Kaya ve pilot Demirci, Türkiye”nin ilk akrobasi pilotu Ali İsmet Öztürk, yine Türkiye”nin ilk kadın akrobasi pilotu olan kızı Semin Öztürk Şener, Sivrihisar Sportif Havacılık Kulübü Dernek Başkanı Kamuran Keskin ile teknik ekip tarafından karşıladı. Buradan da dün saat 18.00 sıralarında havalanan Mehmet Demirci”nin uçağı, Rize- Erzurum sınırında Kaçkar Dağları”nda düştü. Kazada pilot Mehmet Demirci yaşamını yitirdi, Rize”ye götürmek üzere uçağına aldığı yolcu Hicran Kaya ise yaralı kurtuldu. SON SÖZLERİ ORTAYA ÇIKTI: DÜNYA TURU ÇOCUKLUK HAYALİM Mehmet Demirci, Eskişehir”de Sivrihisar Havacılık Merkezi”nde dünya turuna çıkmadan önce gazetecilere açıklama yapmıştı. Uçakla dünya turuna çıkma fikrinin çocukluk hayali olduğunu belirten Demirci, “Bu dünya turu çocukluk hayalimdi. Uçak alırken özellikle seçici olmaya çalıştık çünkü uçağımızın verimliliği, hızı ve menzilinden dolayı özellikle dünya turlarında tercih edilen bir uçaktır. Uçağımıza gerekli bakımlarımızı ve hazırlıklarımızı yaptık. Esasında yaklaşık 1 yıl hazırlık sürecinden geçtik. “TÜRK BAYRAKLI UÇAK OLARAK BUNU İLK DEFA DENİYORUZ” Bu hazırlık sürecinde uçağımızın geçeceği güzergahlar, oradaki havaalanları, alacağımız yakıtlar, havaalanlarının uçağımıza uygunluğu ve uçuş sahalarındaki gerekli izinler ancak 5-6 gün önce neticelendi. Bu dünya turunu 2025 yılında yapmamızın en büyük nedeni dünyada çok fazla savaş ve çatışma oluyor, bizim için en önemli şey dünya barışıdır ve bunun yanında Türk Hava Kurumumuzun Atatürk tarafından kuruluşunun 100″üncü yıl dönümü, o yüzden bu dünya turumuzu Türk Hava Kurumu ve dünya barışına adayacak şekilde hedefledik. Buraya uçuşumuz ilk ayağımızdı. Türkiye”de bu tip dünya turları çok yabancı, biz Türk pilot ve Türk bayraklı uçak olarak bunu ilk defa deniyoruz.” 12 ÜLKE 28 BİN KİLOMETRE… Dünya turunda 12 ülkede yaklaşık 28 bin kilometrelik mesafe ve 160 saat uçuş yapmak istediğinden bahseden Demirci, uçuş planlarını şöyle anlattı: “Buradan kalktıktan sonra akşam Rize”de duracağız, ondan sonra Kazakistan Aktau”ya geçeceğiz. Kazakistan”da 2 durağımız var, sonra Rusya, Moğolistan, Kamçatka Yarımadası, Bering Boğazı, daha sonra da Alaska”ya geçeceğiz. Daha sonra soğuk bölgelerden güneye doğru, Amerika”ya gideceğiz. Amerika”da 21-27 Temmuz tarihleri arasında yapılacak çok büyük bir havacılık etkinliği var. Dünyanın her tarafından yaklaşık 15-16 bin uçak katılıyor. Orada da yine Türk bayraklı ilk uçak olarak gitmeyi düşünüyoruz. Hedefimiz oralarda da Türk”ün adını, Türk pilotlarını ve Türk uçaklarının adını duyurmak istiyoruz. “YAKLAŞIK 32 DURAĞIMIZ OLACAK” Orada bir hafta kaldıktan sonra New York, Kanada üzerinden Grönland, İzlanda, İskoçya ve Hollanda”dan Avrupa”ya geçişimiz olacak. Avrupa”dan sonra da tekrar aynı güzergahtan geri döneceğiz. İlk kalkış meydanımız Çorlu Atatürk Havaalanı”ydı, son iniş noktamız da orası olacak. Daha sonra da Yeşilköy”e geçeceğiz. Yaklaşık 32 durağımız olacak. Toplamda 160 saat civarı havada süre geçireceğiz. Yaklaşık olarak 38-40 güne tekabül ediyor ama dediğim gibi hava şartları uygun geldiği sürece olacak. Temmuz ayını seçmemizin esprisi de bu, kutuplar dahil her yerde hava güzel oluyor. Uzun yılların istatistiklerini kontrol ettik. Yani temmuz ve ağustos iyi aylar.

Source:


Alserkal Avenue sanatla şekillenen yeni bir kentsel hafıza kuruyor

Toplam 90″dan fazla sanat atölyesi ve galeriye ev sahipliği yapan bölge, Orta Doğu”nun önde gelen çağdaş sanat adreslerinden birine dönüştü.

Alserkal Avenue, film, tiyatro, performans, edebiyat, müzik, gastronomi, eğitim ve sağlıklı yaşam alanlarına odaklanan öncü galeriler ve dinamik mekanlarla öne çıkıyor.

Zengin bir kültürel deneyim sunan bu merkez, yetenekleri destekleyen ve sürdürülebilir yenilikçi işletmeleri teşvik eden Alserkal Sanat Vakfı ve Alserkal Danışmanlık ile kültür odaklı bir ekosistemi temsil ediyor.

AA muhabirine konuşan küratör Fatoş Üstek, Dubai”nin nüfusunun yüzde 89″unun yurt dışından gelen insanlardan oluştuğunu belirterek, “Bunu sadece göçmek zorunda kalmış insanlar oluşturmuyor. Dünyanın çok farklı ülkesinden farklı nedenlerle insanlar geliyor. Burayı özel kılan şeylerden biri de bu çok kültürlülüğü aslında. Alserkal Avenue, bu çok kültürlü sanatçılara alan açıyor.” dedi.

Alserkal Avenue”nün Dubai”nin Al-Quoz bölgesinde yer aldığını belirten Üstek, şunları kaydetti:

“Buranın onu özel kılan özelliklerinden bir tanesi birçok galerinin, aynı zamanda restoranlar ve sosyalleşme alanlarının bir arada olduğu bir yer olmasıdır. Dubai biraz Los Angeles gibi. Bir yerden bir yere yürümek oldukça zor hatta imkansız. Burada yaşayan insanlar arabayla bir yere gelir. Burası yaklaşık 10 bin metrekare genişliğinde bir yer. Kafeye gidebiliyor, arkadaşlarıyla buluşabiliyor, müzik dinleyebiliyor, sergi gezebiliyorlar.”

Alserkal Avenue”nün hem sanatseverler hem sanatçılar için cazibe mekanı olduğunu vurgulayan Üstek, “Irak, Suriye ve Filistin”den gelen ve burada kendilerine bir sanat alanı bulan birçok sanatçı var. O da aslında ilginç bir çok çeşitlilik yaratıyor. Arap Emirlikleri”nin sanat alanı küçük bir alan. Dolayısıyla burada hala fırsatlar var.” şeklinde konuştu.

Fatoş Üstek, Alserkal Avenue”ye ismini veren kişinin inşaat sektöründe çalışan bir iş insanı olduğuna dikkati çekerek, bölgenin ekonomisinin dönüşümlü ekonomi olduğunu da sözlerine ekledi.

Çağdaş sanatçı Rami Farook da Dubai”ye gelen turistlerin Alserkal Avenue”yü ziyaret ettiklerini belirterek, “Çeşitli etkinlikler düzenlendiğinde çok fazla insan buraya geliyor. Burası farklı galerilerle sanatçılarla işbirlikleri yapmak için de harika bir mekan. Pek çok özgün ve çeşitli galeriyi burada bulabiliyorsunuz. Aynı zamanda güzel yemek mekanları ve çeşitli etkinliklerle yaşayan bir sanat mekanı burası.” şeklinde konuştu.

“İnsanların üzerinde nasıl bir etki yarattığını görmek inanılmazdı”

Akademisyen ve sanatçı İdil Akıncı ise Alserkal Sanat Vakfında misafir sanatçı olarak bulunduğunu aktararak, “Burada sanatçıların ve akademisyenlerin araştırmalarını daha geniş bir kitleye ulaştırmalarını sağlamak için yapılmış iki aylık bir programa katıldım. Benim araştırmam Dubai”de yaşayan çok kuşaklı aileleri inceliyor. “Böyle bir şehirde emekli olmak ya da yaşlanmak ne demektir?” sorusuna cevap arıyorum.” dedi.

Akıncı, burada yaptığı araştırmalara insanların anlık tepkilerini, araştırmayla nasıl bağ kurduklarını görmek gibi deneyim elde ettiklerinin altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bir sergi açtık ve insanların üzerinde nasıl bir etki yarattığını görmek inanılmazdı. Bazı insanlar belki Dubai”ye yeni gelmelerine rağmen çok kuşaklı ailelerin ne hissettiklerini kendilerinde de gördü. Çünkü bir göçmen olarak buraya taşındıysanız mutlaka bıraktığınız yerlerde yaşlanan aile üyeleri var. Bu bir göçmen olarak çok zor bir şey. Onların yaşamını uzaktan izlemek… Bir göçmen olarak benim de çok yakından hissettiğim bir konu. Bu deneyim gerçekten etki alanını tekrardan düşünmemizi sağlıyor. Biz kimin için yazıyor, kimin için bu araştırmaları yapıyoruz? Eğer bu araştırmaların yaptığınız insanların üzerinde bir etkisi olmuyorsa o zaman kimin için yazıyoruz bunları? Bu da çok disiplinli perspektifin gerekli olduğunun altını çiziyor.”

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


100″üncü yaşını torununun torunu ile kutladı: Uzun yaşamın sırrını anlattı

Sivas”ın Zara ilçesinde yaşayan Mehmet Ateş, 100 yaşına girdi. 100″üncü yaşını pasta üfleyerek kutlayan Ateş”e, yurt dışından gelen torunun torunu 10 aylık Açelya da eşlik etti. Ateş, uzun yaşamın sırrını sağlıklı beslenmek olduğunu söyledi.Sivas”ın Zara ilçesinde yaşayan Mehmet Ateş (100), 1 Temmuz 1925″te dünyaya geldi. Tarım ve hayvancılık ile uğraşan Ateş, bir asrı geride bırakarak 100″üncü yaş gününü kutladı. 40 yıl önce eşi Hatun Ateş”i kaybeden Mehmet Ateş, o tarihten sonra bir daha evlenmedi. 100″üncü yaşını pasta üfleyerek kutlayan Mehmet Ateş”e, Almanya”dan gelen torununun torunu 10 aylık Açelya Özer de eşlik etti. 6 çocuk, 50 torun ve 5 torununun torunu bulunan Ateş, Cumhuriyetin kuruluşundan bu zamana tüm cumhurbaşkanları ve başbakanları gördü. Sağlığı yerinde olan ve günlük işlerini kendisi halleden Ateş, gününü genellikle akrabalarının akaryakıt istasyonunda geçiriyor.”HEP TEREYAĞI YEDİM”100″üncü yaşına ulaşmanın mutluluğunu yaşayan Ateş, uzun yaşamın sırrının az yemek ve organik beslenmede olduğunu, genellikle evlerinde üretilen doğal ürünleri tercih ettiğini belirterek. 1925 doğumluyum. Bu sene tam 100 yaşındayım. Babam 1939 yılında öldü. 1944 yılında da asker oldum. 4 sene askerlik yaptım. Sağlığım çok şükür yerinde. Dizlerim ağrıyor, sadece o da olur o kadar. Ben hep tereyağı yedim. Katkılı yağlardan yemedim. Annemin sağdığı ineğin sütünü içerdik. Diğer yağlardan hiç yemezdik. Annem beni iyi beslerdi. Sağlıksız şeyler hiç yemedim. Şimdi sadece tansiyon ve şeker var. 4 kez ameliyat oldum. Eşim 40 sene önce öldü. Daha sonra da evlenmedim diye konuştu. 5 oğlundan 2″sinin öldüğünü söyleyen ve hafızası yerinde olan Ateş, Zara ilçesinin canlı tanığı olarak 100 yılda yaşadığı hayatı, çevresindeki değişimleri tek tek hatırlıyor. Yeni yetişen gençlere tavsiyelerde bulunan Ateş, Gençlere tavsiyem, Allah”ın emrini bilsinler, haktan ayrılmasın ve helal yesinler dedi.”DEDEMİZİ ÇOK SEVİYORUZ”Mehmet Ateş”in torunlarından Mustafa Günay dedelerinin 100 yaşına rağmen sağlam bir bünyesi bulunduğunu belirterek Bütün olayları hatırlıyor. Geçmişle ilgili bütün bilgiler var. Hafızası ile ilgili hiçbir sorun yok. Dedemin en büyük özelliği, az yemesidir. Yüzde 100 sağlığını buna borçludur. Biz çok ısrar da etsek yemiyor. Zararlı yiyecekler ve içecekleri içmez. Zaten gençlik döneminde tereyağı ve yoğurt gibi şeyler tüketmiş. Çayı da çok az içer. Hiçbir sorunu yok. 100 yaşında sadece gözlerinde sorun var, bir de dizleri ağrıyor. Dedemizi çok seviyoruz. Bize hiç yük değil. Arada televizyon izler. Bazen de gelir burada kaynı ile birlikte oturur. Hayır işleri yapıyor. Biz 6 kardeşiz ve dedemizi dinlemeyi çok seviyoruz. Dedem en çok çalışmayı ve helal kazanmamızı öğütlüyor. Küçük yaşta yetim kalmış ve tüm kardeşlerine de o bakmış. Hayvancılıkla ve tarımla uğraşmış. Hepsini evlendirmiş, çocuklarını da iyi yetiştirmiş. Hepsine miras da bıraktı dedi.”ÖMRÜ GÜZEL OLSUN”Ateş”in doğum gününü birlikte kutladığı torununun torunu Açelya”nın annesi Esra Özer ise Almanya”dan memleketlerine tatile geldiklerini ve dedelerinin 100″üncü yaşına denk geldiklerini belirterek, Dedemi bu sene de gördük, mutlu olduk. Nice güzel yaşları görsün. Ömrü güzel olsun diye konuştu.

Source: Gazetevatan.com


“Dünyanın En İyi Mutfakları” belli oldu: Türkiye kaçıncı sırada?

Dünya genelinde en çok takip edilen gastronomi platformlarından biri olan TasteAtlas, 2025 yılının ilk yarısında “Dünyanın En İyi 100 Mutfağı” listesini güncelledi.

Yerel mutfakları keşfetmek, dünya lezzet mirasını korumak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla hazırlanan bu liste, kullanıcıların ve yemek uzmanlarının oylarıyla belirlendi.

TASTEATLAS VERİLERİYLE DÜNYANIN EN İYİ MUTFAKLARITasteAtlas’ın geniş veritabanında 15 bin 478 farklı yemek yer alıyor ve toplamda 477 bin 287 geçerli değerlendirme kullanılarak mutfaklar sıralandı.

2024 yılının sonunda hazırlanan listede olduğu gibi, 2025 güncellemesinde de Türk mutfağı 4.50 puanla dünya mutfakları arasında 6. sırada yer aldı.

TÜRK MUTFAĞINA DAİR ÖNE ÇIKAN LEZZETLERTasteAtlas, Türk mutfağının mutlaka denenmesi gereken lezzetlerini de paylaştı. Bunlar arasında özellikle yüksek puan alanlar:Kahvaltı (4.9)Samsun Pidesi (4.7)Tire Köftesi (4.7)Antep Fıstığı (4.6)Çökertme Kebabı (4.6)

DÜNYANIN EN İYİ 10 MUTFAĞI VE SIRALAMASIListenin zirvesinde Yunanistan yer aldı. 4.60 puanla dünyanın en iyi mutfağı seçilen Yunanistan’ı İtalya, Meksika, İspanya, Portekiz, Türkiye, Endonezya, Fransa, Japonya ve Çin izledi. İşte ilk 10 mutfak ve puanları:Yunanistan – 4.60İtalya – 4.59Meksika – 4.52İspanya – 4.50Portekiz – 4.50Türkiye – 4.50Endonezya – 4.48Fransa – 4.48Japonya – 4.47Çin – 4.45

Source: Yağmur Sarı


664. Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri yarın başlayacak

Sarayiçi”ndeki Kırkpınar Er Meydanı”nda düzenlenecek güreşlere 40″ı başpehlivan olmak üzere 826 pehlivan katılacak.

Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri”nde pehlivanlar; minik 1, minik 2, minik 3, teşvik, tozkoparan, ayak, deste küçük boy, deste orta boy, deste büyük boy, küçük orta küçük boy, küçük orta büyük boy, büyük orta, başaltı ve baş kategorilerinde mücadele verecek.

Ağa karşılaması yapılacak

Yarın aynı zamanda güreşlerin kültürel seremonileri de gerçekleştirilecek.

Ağalık ihalesini 34 milyon 571 bin 952 lira ile kazanan Güreş Ağası Ufuk Özünlü, Selimiye Meydanı”nda Edirne Belediye Başkanı Filiz Gencan Akın tarafından karşılanacak, ardından Atatürk Anıtı”na çelenk bırakılacak.

Pehlivanlar Mezarlığı”nda devam edecek törende, Adalı Halil ve Kara Emin”in kabirleri başında dua edilecek. Öğle vakti Edirne Eski Camisi”nde mevlit okutulacak.

664. Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri resmi açılış programı ise saat 18.00″de Sarayiçi Er Meydanı”nda gerçekleştirilecek. 663. Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri Başpehlivanı Yusuf Can Zeybek tarafından göndere bayrak çekilmesi sonrası protokol konuşmaları yapılıp geçit töreni tertip edilecek.

Başpehlivan güreşleri cumartesi başlayacak

Başpehlivanlar, 664. Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri”nin ilk turunu 5 Temmuz Cumartesi saat 13.00″ten itibaren gerçekleştirecek.

Cumartesi günü aynı zamanda başpehlivanlık iki ve üçüncü tur güreşleri de yapılacak.

Organizasyonun tamamlanacağı 6 Temmuz Pazar günü ise diğer boy güreşlerinin yanı sıra başpehlivanlık çeyrek final, yarı final ve final güreşleri, ağalık ihalesi ile kapanış töreni icra edilecek.

Bilet fiyatları

664. Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri”nin biletleri 800 ile 1500 lira arasında satışa sunuldu.

Eleme ve ilk gün güreşlerinin ücretsiz izlenebileceği Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri”nin bilet fiyatları, 5 Temmuz Cumartesi gününe denk gelen ikinci gün için birinci kademe 1000 lira, ikinci kademe 800 lira olarak belirlendi.

Final güreşinin de yer aldığı 7 Temmuz Pazar günkü organizasyonu izlemek isteyenler, birinci kademe için 1500, ikinci kademe için 1000 lira ödeyecek.

Yusuf Can Zeybek altın kemerin sürekli sahibi olma peşinde

Kırkpınar”da üst üste üç kez başpehlivanlığı kazananların sürekli sahibi olduğu altın kemeri almaya en yakın aday Yusuf Can Zeybek.

Son iki yılın şampiyonu Yusuf Can, bu yıl da başpehlivanlığı kazanması halinde altın kemerin sürekli sahibi olacak.

Son döneme Antalya damgası

Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri”ne son yıllara Antalyalı başpehlivanlar damga vurdu.

Organizasyonda 2014″te Samsunlu Fatih Atlı ve 2016″da Ordulu Recep Kara şampiyon olurken, 2009 ve 2010″da Serikli Mehmet Yeşil Yeşil, 2011, 2012 ve 2019″da Korkutelili Ali Gürbüz, 2013 ve 2017″de Elmalılı İsmail Balaban, 2015 ve 2018″de Kumlucalı Orhan Okulu, 2022″de Sinoplu olmasına rağmen Antalya”da yaşayan Mustafa Taş ile 2023 ve 2024″te Antalyalı Yusuf Can Zeybek altın kemeri kazandı.

Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri”nde son yıllarda şampiyon olan başpehlivanlar şunlar:

2009: Mehmet Yeşil Yeşil

2010: Mehmet Yeşil Yeşil

2011: Ali Gürbüz

2012: Ali Gürbüz

2013: İsmail Balaban

2014: Fatih Atlı

2015: Orhan Okulu

2016: Recep Kara

2017: İsmail Balaban

2018: Orhan Okulu

2019: Ali Gürbüz

2020: Salgın nedeniyle yapılamadı.

2021: Ali Gürbüz

2022: Mustafa Taş

2023: Yusuf Can Zeybek

2024: Yusuf Can Zeybek

Kırkpınar tarihi

Tarihi kaynaklara göre Kırkpınar Yağlı Güreşleri”nin başlangıcı, Rumeli”nin fethini gerçekleştiren akıncıların öncü kuvvetlerini oluşturan 40 namlı askerin, mola zamanlarında hem eğlenmek hem de kuvvetten düşmemek için bir anlamda idman saydıkları güreşe tutuşmalarına dayanıyor.

Şu anda Yunanistan”ın topraklarında kalan Simavna”da (Samona) mola sırasında Ali ve Selim adındaki iki kardeş, saatlerce güreşmesine rağmen yenişemez. Israrla birbirlerini kündeye getirmek üzere yaptıkları mücadelede her ikisi de oldukları yerde canlarını verir.

Akıncılar, iki kardeşi bir söğüt ağacının altına defnedip, vazifeleri gereği yollarına devam eder. Yıllar sonra akıncılar, arkadaşlarının mezarını ziyaret için gittiklerinde, iki pehlivanın mezarlarının bulunduğu yerde bir pınar görürler ve burası artık “Kırkpınar” olarak anılır.

Edirne”yi fetheden 1. Murat”ın güreşçiler tekkesi kurması sonrası, dönemin başkenti olan bu şehirde her yıl güreş yapılması gelenek haline gelir.

Osmanlı-Rus Savaşı, Balkan Savaşı ve 1. Dünya Savaşı sırasında kesintiye uğrayan organizasyon, geçmişte Kırkpınar ağaları tarafından düzenlenirken, 1946 yılından bu yana Edirne Belediyesinin organizasyonunda gerçekleştiriliyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source: