Küresel Politika Bülteni – Diplomasi, Çatışmalar ve Stratejik Gelişmeler

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Barrack’ın ‘Osmanlı sistemi’ çıkışına tepkiler sürüyor: Batı’nın bakışı değişmedi

ABD Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın Anadolu Ajansı’na 30 Haziran’da verdiği “Osmanlı İmparatorluğu’ndaki millet sistemi farklı grupların merkezi sistemdeki varlıklarını yüzlerce yıl sürdürmelerine imkân verdi” demecine yönelik tepkiler sürüyor. Bu kapsamda diplomasi tarihçisi Hüner Tuncer, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, Barrack’ın demecinin 19. yüzyıl Avrupa diplomasisine yön veren Avusturya İmparatorluğu Dışişleri Bakanı ve Başbakanı Klemens Wenzel von Metternich’in (1773-1859) görüşlerini yansıttığını belirtti. Metternich, 1815’te Avrupa siyasi dengelerinin yeniden görüşüldüğü Viyana Kongresi’nde “Meterrnich Sistemi” olarak tarihe geçen sistemin mimarıydı. Meternnich Sistemi’yle dönemin Avrupa’sının emperyalist devletleri Büyük Britanya, Avusturya, Rusya ve Prusya’nın statükolarını korumak için “ulusçuluk” hareketlerinin bastırılması ve “ulus devletlerinin” dağıtılması hedeflendi. “DİNSEL YASA” ÖNERİSİ Diplomasi tarihçisi Tuncer, Metternich’in yenilikçi ve cumhuriyetçi fikirlere karşı olduğunu, Osmanlı’ya “kendi toplumsal bünyelerine uymayan Avrupa yasaları ve yönetim biçimleri yerine, dinsel yasalara dayanan bir düzen kurmayı” önerdiğini belirtti. Batılıların Türkiye’ye yönelik bu bakışının yüzyıllar geçmesine karşın değişmediğini vurgulayan Tuncer, “Büyük Atatürk’ün 20. yüzyılın başında Osmanlı topraklarını işgal eden emperyalist devletleri yenmesini ve bunun ertesinde gerçekleştirdiği çağdaş, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni, başta ABD ve Avrupa olmak üzere batılı devletlerin hiçbiri içlerine sindiremedi. Artık Batılı devletlerin şu gerçeği görmelerinin zamanı çoktan gelmiştir: Atatürk Devrimi ve Atatürk Cumhuriyeti, sonsuza değin sürdürülecek ve laik niteliğini hiç yitirmeden bağımsızlığını koruyacaktır” dedi. DIŞİŞLERİ”NDEN “KERKÜK” AÇIKLAMASI Irak’ın Kerkük şehrinin Altunköprü kasabasında Türkmenler, kasabanın yönetiminde kendilerine yer verilmediği gerekçesiyle eylemler düzenledi. Üç gündür devam eden gösteriler sonucunda Kerkük İl Meclisi devreye girerek konuyla ilgili bir komisyon kurulmasına karar verdi. Kararın ardından eylemler sonlanırken, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli’den de konuya ilişkin açıklama geldi. Keçeli, “Türkmen soydaşlarımızın Irak siyaset ve devlet yapısı içerisinde layıkıyla temsil edilmeleri temel beklentimizdir. Türkmen nüfusun yoğun olduğu Kerkük’ün Altunköprü Belediyesi’ne Türkmen olmayan bir müdür atanması haklı olarak Türkmen toplumu nezdinde rahatsızlık ve hayal kırıklığı yaratmıştır” dedi. Keçeli, konunun takipçisi olacaklarını söyledi.

Source: Aytunç Ürkmez


Barrack’ın önerisinin asıl amacı

ABD Büyükelçisi Tom Barrack ’ın bölgemiz için Osmanlı millet sistemini önermesi çeşitli açılardan tartışılıyor. Suriye’de HTŞ ile SDG’yi uzlaştırdığı, Suriye’nin İsrail ile normalleşme sürecini başlattığı ve PKK’nin silah bırakmasının görüşmelerinin yapıldığı süreçte, Osmanlı millet sisteminin gündeme gelmesi elbette dikkat çekiciydi. Ama Barrack ’ın önerisinin altında, aslında çok daha ileri bir amaç var. Dinsel örgütlenme modeli Öncelikle belirtelim: Osmanlı millet sistemindeki millet, bugün kullandığımız anlamında, yani ulus anlamında değildir. Millet, Aramca kökenli bir kelimedir, İbraniceye, oradan da Arapçaya geçmiştir. Tanrı’nın kelamı ve kelam etrafında toplanan cemaati ifade eder. Yani millet, dinsel topluluk demektir. (Necmettin Erbakan’ın “milli görüşü” ndeki, milli, işte o eski anlamını taşıyordu.) Osmanlı Devleti’nin egemenliği altındaki topraklarda yaşayanların, din ya da mezhep esasına göre örgütlenip yönetilmesine “millet sistemi” denilmiştir. Sistem, II. Mehmet ’in İstanbul’un fethinden sonra Ortodoks Patriği “millet başı” olarak atayarak Ortodoksların içişlerinde ve dini konularda çok geniş bir özerklik kazanmasıyla başlayan bir sistemdir. DÖRT MİLLETLİ SİSTEM Osmanlı millet sisteminde, dört millet vardı: Müslüman milleti (milleti erbia), Rum milleti, Ermeni milleti (milleti sadaka) ve Yahudi milleti. Türkler, Kürtler ve diğer Müslüman gruplar, tek bir milletti, yani tek bir dini topluluktu. Osmanlı millet sisteminde yatay bir eşitlik yoktu. Herkes kendi milletinin içinde, ayrı bir hiyerarşinin parçasıydı. Osmanlı’da devlet-toplum ilişkisi özetle şöyleydi: Genel yönetim, güvenlik, maliye ve askeriye gibi konuların yürütmesinden devlet; eğitim, sosyal güvenlik, dini işler ve vakıf hizmetleri gibi konuların yürütmesinden ise millet teşkilatı sorumluydu. Hatta miras ve aile hukuku gibi kişisel alana ait hukuk bile ayrıydı. MİLLET SİSTEMİNİN ÇÖZÜLMESİ Millet sistemi, feodal düzenin ve imparatorlukların sistemiydi. 1789 Fransız Devrimi, Sanayi Devrimi ve kapitalizm, ulusal-devletler dönemini başlattı. Haliyle Osmanlı millet sistemi de bu dönüşümden etkilendi. 1829 Yunan bağımsızlığı ile sistem çözülmeye başladı. 1839 Tanzimat Fermanı ve 1856 Islahat Fermanı ile sistemdeki çözülme ilerledi; Müslümanlar ile gayrimüslimler arasındaki farklar azaldı. Sistemin yaşaması mümkün değildi ve 1876 Anayasası’nın “Devleti Osmaniye tabiiyetinde bulunan efradın cümlesine, hangi din ve mezhepten olursa olsun, bilâ istisna Osmanlı tabir olunur” maddesiyle, sistem fiilen sona erdi. ABD BARIŞI DEĞİL, SAVAŞI PLANLIYOR ABD Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın bölge için “Osmanlı millet sistemi”ni önermesinin asıl amacı, bu köşede dört ayrı yazıda işaret ettiğim amaçlarının toplamıdır: Washington bölgede bir Türk-Kürt-Arap ittifakı istiyor. Kime karşı? İran’a karşı… İşte ABD’nin Suriye’de Arap-Kürt (daha doğrusu HTŞ-SDG/PYD), Türkiye’de Türk-Kürt (daha doğrusu devlet-PKK) barışı hedeflemesinin asıl amacı budur. Ve emperyalist ABD elbette gerçekte barışı değil, savaşı hazırlamaya çalışmaktadır. Ama asıl sorun şudur: İktidar sözcülerinin bu süreçte sık sık “Türk, Kürt, Arap Müslüman ümmeti” vurgulu açıklamalar yapması, ABD’nin planlarını kolaylaştırmaktadır. Barrack ’ın Lozan’ı Sykes-Picot ve Sevr ile birlikte ele alarak “haritaların yanlış çizildiğine” , dolayısıyla “yeniden çizilmesi gerektiğine” i şaret etmesi ve ne yazık ki Ankara’nın buna sessizliği, işte bu “ümmet” açıklamalarıyla birlikte okunmalıdır.

Source: Mehmet Ali Güller


Erdoğan Azerbaycan’dan seslendi: İsrail’in zulmüne sessiz kalamayız

CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, Hankendi kentinde düzenlenen ‘Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) 17’nci Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, dostlarıyla bir araya gelmekten memnuniyet duyduğunu ifade ederek Azerbaycan’ın sıcak misafirperverliği ile bu güzide şehirde kendilerini ağırlayan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev başta olmak üzere tüm yetkililere ve Azerbaycan halkına teşekkür etti.KAFKASLARIN BARIŞ MERKEZİ“Toplantımızın işgalden azat edilmiş bir şehirde, Hankendi’de düzenlenmesi zirvemize ayrı bir önem ve mana kazandırıyor. İlham kardeşimin vizyoner yaklaşımıyla bu kadim şehrin, Kafkasların yeni kalkınma ve barış merkezi olacağına gönülden inanıyorum” diyen Erdoğan, özetle şu mesajları verdi:‘İKLİM KRİZİ’ UYARISI“Ticaretten ulaştırmaya, çevreden enerjiye geniş bir yelpazede potansiyele sahip teşkilatımızın bu zirvesinin iklim değişikliğine odaklanmasını son derece isabetli buluyorum. İklim krizinin menfi etkilerinin en yoğun hissedildiği bölgelerin başında geliyoruz. Tüm üye ülkelerin iklim değişikliğini merkeze alan, sürdürülebilir kalkınma vizyonuna katkı sağlamaları, özellikle bu dönemde önem arz ediyor. 100 milyar dolarlık bölgesel ticaret hacmi hedefimizi daha yüksek rakamlara taşıyacak adımları hep birlikte atmalıyız. Bu bakımdan 5’inci Ticaret Bakanları Toplantısı’nın mümkün olan ilk fırsatta düzenlenmesine büyük önem atfediyoruz. 2035 BELGESİ YOL HARİTASITeşkilatımızın önümüzdeki 10 yılını şekillendirecek ekonomik işbirliğinin stratejik hedefleri 2035 belgesinin bizler için aynı zamanda bir yol haritası sunacağını düşünüyorum. Bu süreçte teşkilatımızın günümüzün dinamikleri ve ihtiyaçlarıyla uyumlu bir yapıya kavuşturulması da kaçınılmazdır. Bu minvalde uzun süredir ilerleme kaydedemediğimiz konulardan başlamak üzere işbirliği süreçlerinde sadeleştirmeye gitmek suretiyle teşkilatımızın etkinliğinin artırılması müşterek menfaatimize olacaktır. Aynı şekilde bu sadeleşme, bağlı kuruluşlarımızda da gerçekleştirilmelidir. Bu hususlar çerçevesinde şekillendireceğimiz 2035 vizyon belgemizden temel beklentimiz, ekonomik ve ticari işbirliğinin ilerletilmesidir. Sekreteryamızı destekleyecek adımları da hep birlikte atacağımıza inanıyorum.FİLİSTİN DAVASINI TERK ETMEYİZİsrail’in mevcut yönetim altında hız verdiği saldırgan politikaları, bölgemizin huzur ve istikrarını tehdit ediyor. Gazze’de 57 bine yakın kardeşimizin hayatını kaybettiği mezalimin bir an önce durması için hep beraber daha fazla çalışmalıyız. İran’a yönelik saldırıların kabul edilemez olduğunu ilk gün kayda geçirdik. Bölgemizin daha büyük bir felakete sürüklenmemesi için yoğun gayret gösterdik. Taraflar arasındaki fiili ateşkesin sükûnete tahvil edilmesini ümit ediyoruz. Bu dost meclisimizde bir kez daha şu hususun altını çizmek isterim; İsrail’in Lübnan, Suriye ve İran’a saldırılarının arka planında hepimizin bildiği üzere Filistin halkına diz çöktürme siyaseti yatıyor. Biz ne Filistin davasını terk edebiliriz ne de Netanyahu yönetiminin bölgemizi kan gölüne çevirmesine sessiz kalabiliriz. Doğruları cesaretle söylemeye, zalimler karşısında mazlumun yanında dimdik durmaya devam edeceğiz.” ZİRVEDE GÖRÜŞME TRAFİĞİEİT Zirvesi’nde çeşitli temaslarda bulunan Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ile görüştü. Bu görüşmenin ardından Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif’le bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov ve Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman ile görüştü. AZERBAYCAN CUMHURBAŞKANI ALİYEV: ÇOK SAYIDA ÜLKENİN ENERJİ GÜVENLİĞİNİ BİZ SAĞLIYORUZAzerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, zirvedeki konuşmasında özetle şu mesajları verdi: “Azerbaycan’da çok olumlu yatırım ortamı mevcuttur. Son 20 yılda Azerbaycan ekonomisine 350 milyar dolardan fazla yatırım yapıldı. Bunun da yarısı yabancı sermayedir. Azerbaycan, bugün çok sayıda ülkenin enerji güvenliğini sağlamaktadır. Azerbaycan, çeşitli hatlarla 12 ülkeye doğalgaz ihraç ediyor. Bu verilere göre biz dünyada ön sıralardayız. Doğu-Batı ve Kuzey-Güney ulaşım koridorları Azerbaycan üzerinde geçiyor ve EİT üyesi ülkelerin çoğu bu koridorları kullanıyor. Bugünkü müzakerelerimizin faydalı olacağından ve ülkelerimizin gelişimine olumlu katkı sunacağından eminim.”

Source: Hurriyet.com.tr


Suç örgütleri çökertildi

ULUSLARARASI uyuşturucu madde ticareti ve kara para aklama ile mücadele çalışmaları kapsamında, İsveç ve Norveç yetkili makamları Türk yetkili makamları ile önemli bilgiler paylaştı. Alınan bilgiler doğrultusunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla Adana, Mersin, Muğla, Antalya olmak üzere 5 ilde toplam 19 kişiye yönelik operasyon gerçekleştirildi. Şüphelilerin 19’u da yakalandı.İSVEÇ’TE 1 TON 422 KİLO UYUŞTURUCU YAKALANDIDosya kapsamında; yöneticiliğini Abdo lakabıyla bilinen İsmail Aslan Çoban’ın yaptığı suç örgütüne yönelik yapılan çalışmalarda 31 kişinin uyuşturucu madde ticareti suçlarına iştirak ettiği tespit edildi. Suç örgütünün yapmış olduğu uyuşturucu madde ticaretine ilişkin İsveç’te gerçekleştirilen operasyonlarda toplam 1 ton 422 kilo uyuşturucu maddesi ele geçirildi. Ayrıca şüphelilerin 31 Ekim 2023 tarihinde Bosna-Hersek’te Harris Lars Osterdahl’ın öldürülmesinden sorumlu olduğu tespit edildi. Yöneticiliğini Yavuz Kassab’ın yaptığı suç örgütüne yönelik yapılan çalışmalar kapsamında da uluslararası uyuşturucu madde ticareti suçlarına iştirak ettikleri anlaşılan 6 şüpheli tespit edildi. Suç örgütünün yapmış olduğu uyuşturucu madde ticaretine ilişkin Norveç’te gerçekleştirilen operasyonlarda toplam 172 kilo uyuşturucu madde yakalandı.ULUSLARARASI SEVİYEDE ARANIYORLARDIYöneticiliğini 20 Ocak 2025 tarihinde İstanbul Kağıthane’de silahlı saldırı sonucu öldürülen Ahmet Portakalcı’nın (Cinkitaş) yaptığı suç örgütüne yönelik yapılan çalışmalar kapsamında uluslararası uyuşturucu madde ticareti suçlarına iştirak ettikleri belirlenen ve kırmızı bülten ile uluslararası seviyede arandığı anlaşılan 3 şüpheli tespit edildi. Soruşturma kapsamında, şüphelilere ait yaklaşık değeri 1.5 milyar TL olan banka hesaplarına, elektronik para kuruluşları nezdindeki varlıklarına, 51 adet taşınmaza, 20 adet araca ve 13 adet şirket ortaklık payına sulh ceza hâkimliği kararıyla el koyuldu.

Source: Hurriyet.com.tr


Putin Trump’ı yine üzdü

İki lider arasında önceki akşam gerçekleşen altıncı telefon görüşmesinde Putin, Rusya’nın hedeflerine ulaşmadan Ukrayna savaşında ateşkes ilan etme niyetinde olmadığını doğrudan Trump’a iletti. Rusya, görüşmeden birkaç saat sonra ise Kiev’e yıkıcı bir hava saldırısı düzenledi.‘HİÇ MUTLU DEĞİLİM’ABD’nin ulusal bayramı 4 Temmuz bağımsızlık günü vesilesiyle yapılan görüşme yaklaşık bir saat sürdü. Trump’ın bayramını tebrik eden Putin, Ukrayna kriziyle ilgili, “Ukrayna savaşının sona erebilmesi için üç buçuk yıl önce patlak vermesine neden olan tüm nedenlerin ortadan kaldırılması gerek. Rusya, ihtilafta belirlediği tüm hedeflere ulaşmak niyetinde” sözleriyle Moskova’nın ateşkes niyetinde olmadığını açıkça ifade etmiş oldu.Daha sonra basına görüşmeyle ilgili konuşan Trump ise, “Putin’den duyduklarımdan mutlu olduğumu söyleyemem. Bugün onunla ateşkes konusunda hiçbir ilerleme kaydedemedim. Ukrayna’daki savaş konusunda çok mutsuzum. Rusya lideri Putin ateşkes ilan etmek niyetinde olmadığını söylüyor” sözleriyle memnuniyetsizliğini dile getirdi.‘PUTİN ALAY EDİYOR’İki liderin görüşmesinden kısa süre sonra Rus tarafı Ukrayna’yı dron ve balistik füze yağmuruna tuttu. Başkent Kiev ve çevresine 539 patlayıcı yüklü dronla 11 füze atıldı. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski gece saldırısında sivil yerleşimlerin hedef alındığını dile getirerek, “Saldırgan Rusya’nın lideri Putin ne zaman ABD Başkanı Trump ile görüşse acı fatura bize çıkıyor. Putin dün gece Amerikan lideri ve tüm dünyayla alay edercesine en büyük hava saldırılarından birini gerçekleştirdi” siteminde bulundu. Rusya’nın saldırısından saatler sonra ise Zelenski, Telegram’dan yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Trump ile telefonda görüştüklerini söyledi. Ukrayna’nın hava savunmasını güçlendirme konusunda mutabık kaldıklarını belirten Zelenski, “Rus hava saldırıları ve cephe hatlarındaki durum hakkında Başkan Trump’ı bilgilendirdim. Hava savunma seçeneklerini görüşerek hava sahasının güçlendirilmesi konusunda mutabık kaldık. Yakında iki ülkeden de ilgili heyetler bir görüşme gerçekleştirecek” dedi. Zelenski, ABD’li ortaklarla doğrudan iş birliğine dikkat çekerek, “Amerika ile projelere hazırız. Özellikle insansız hava araçları konusunda gerekli olduğuna inanıyoruz” diye belirtti.

Source: Nerdun Hacioğlu


Alman istihbaratı: ‘Ruslar cephede kimyasal kullanıyor’

Alman medyasına yapılan açıklamada Rusya’nın son aylarda cephede üstünlük sağlamak için göz yaşartıcı biber gazı ve insanın akciğerlerini etkileyen Klorpikrin gazı kullanmaya başladığı belirtildi. İki kimyasal maddenin insanı öldüren kimyasallar olmamasına rağmen Cenevre anlaşmasıyla yasaklandığı vurgulandı. Ukrayna Savunma Bakanlığı daha önce Rusya’nın savaşta 7 bin defa kimyasal içerikli top mermisi kullandığını dile getirmişti. Kimyasal gazın yayılmasıyla korunaklı mevzilerini terk etmek zorunda kalan Ukrayna askerlerinin kolay hedef yapıldığı vurgulanmıştı. Klorpikrin zehirleyici gaz ilk defa Birinci Dünya Savaşında kullanılmıştı. MOSKOVA’DA ESRARENGİZ ÖLÜMRusya’nın başkenti Moskova’da önceki gece esrarengiz bir ölüm vakası kaydedildi. Rusya’nın dünyaya ihraç ettiği tüm petrolün bilançosunu tutan ve kontrolünü gerçekleştiren devlet şirketi “Transneft” Başkan Yardımcısı Andrey Badalov evinin penceresinden düşerek hayatını kaybetti. 62 yaşındaki Badalov’un ani ölümüyle ilgili olay yerinde incelemeler yapan polis, üst düzey yöneticinin intihar etmiş olabileceği şıkkını ön plana çıkardı. Ancak 17’nci kattan düşen Badalov’un aslında aynı binanın 10’uncu katında yaşadığı iddiası soru işaretlerine neden oldu. Andrey Badalov’un ayrıca eşine hitaben bir not bıraktığı söylendi. Ukrayna savaşının başladığı tarihten günümüze Rusya’da petrol ve doğalgaz sektörüyle ilgili Lukoil ve Gazprom gibi bir dizi şirketten üst düzey yöneticiler esrarengiz kazalarda hayatını kaybetmişti. Gözden Kaçmasın Trump sonunda muradına erdi: ‘Büyük güzel tasarı’ Kongre’den geçti Haberi görüntüle

Source: Nerdun Hacioğlu


Gazze planı soykırımcıları birbirine düşürdü: Sözlerine dikkat et!

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir”in Gazze Şeridi”ndeki Filistinlilerin zorla yerinden edilmesi ile alakalı plan nedeniyle bir toplantıda hararetli tartışmaya girdiği öne sürüldü.İsrail basınına yansıyan haberlere göre, kabine toplantısında Zamir”den İsrail ordusunun Gazze Şeridi”nin kuzeyini tamamen işgal ederek, nüfusu güneye sürmesi istendi.Başbakan Binyamin Netanyahu ve kabinenin Gazze”deki Filistinlilerin güneye sürgün edilmesine ilişkin talebine Genelkurmay Başkanı Zamir, “2 milyon insanı nasıl yöneteceğiz?” diye karşılık vermesi üzerine gerginlik yaşandı.Eyal ZamirAşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Zamir”i emirlere uymamakla ve Gazze”de bir çıkmaza yol açmakla suçladı.Zamir ise “Her zaman Gazze Şeridi”nde bir çıkmaza girildiğini söylüyorsunuz. Gazze Şeridi”nde bir çıkmaz yok. Bize verdiğiniz görevi tam olarak yerine getiriyoruz.” ifadelerini kullanarak, bakanları sözlerine dikkat etmeleri konusunda uyardı.Smortich”in “Gazze”nin kuzeyini kuşatın. Böylece Hamas”ı kısa sürede devirebiliriz.” iddiasına karşı Zamir, “Gazze”de askeri bir hükümet mi istiyorsunuz?” sorusunu yöneltti.Buna karşı Netanyahu, bağırarak askeri bir hükümet istemese de Hamas”ı yok etmek istediğini belirterek, Filistinlilerin güneye sürgün planının alternatifi olarak İsrail ordusunun, esirlere zarar verme korkusuyla saldırı düzenlemediği bölgeler de dahil olmak üzere Gazze Şeridi”nin tamamını ele geçirmek istediğini, bunun da tüm esirleri öldürmek anlamına geleceğini ileri sürdü.Zamir”in Gazze Şeridi”ndeki Filistinlilere karşı açlığı silah olarak kullandıklarını kabul ederek, “Aç ve öfkeli insanları kontrol etmek, kontrolün kaybedilmesine yol açabilir.” dediği aktarıldı.Habere göre, Netanyahu ise “Tahliye planını hazırla. Washington”dan döndüğümde görmek istiyorum.” dedi.İsrail Başbakanı Netanyahu, 7 Temmuz”da Beyaz Saray”da ABD Başkanı Donald Trump ile bir görüşme yapacak.Trump, İsrail”in Gazze Şeridi”nde 60 günlük ateşkesin sağlanması için gerekli şartları kabul ettiğini açıklamıştı.Hamas da Gazze”de İsrail ile ateşkes ve esir takası anlaşmasına ilişkin teklife “olumlu yanıtını” arabuluculara ilettiğini, ateşkesin uygulanması için müzakerelere hazır olduğunu duyurmuştu.05.00 İsrail”de Binyamin Netanyahu”nun liderlik ettiği hükümet döneminde işgal altındaki Batı Şeria”da kurulan yasa dışı yerleşimlerin sayısında yüzde 40 artış yaşandığı belirtildi.02.19 İsrail basını, Tel Aviv”in, Hamas”ın Gazze Şeridi”nde ateşkes ve esir takası önerisine yanıtını arabuluculardan teslim aldığını yazdı.01.53 İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir”in Gazze Şeridi”ndeki Filistinlilerin zorla yerinden edilmesi ile alakalı plan nedeniyle bir toplantıda hararetli tartışmaya girdiği öne sürüldü.01.00 Hamas, Gazze”de İsrail ile ateşkes ve esir takası anlaşmasına ilişkin teklife “olumlu yanıtını” arabuluculara ilettiğini, ateşkesin uygulanması için müzakerelere hazır olduğunu duyurdu.İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nde 19 Ocak”ta yürürlüğe giren ateşkesin ardından 18 Mart sabahı şiddetli saldırılarına yeniden başladı.İsrail”in Gazze Şeridi”ne 7 Ekim 2023″ten bu yana düzenlediği saldırılarda en az 57 bin 268 Filistinli hayatını kaybetti, 135 bin 625 kişi de yaralandı.İsrail”in ateşkesi bozduğu 18 Mart”tan itibaren Gazze”ye düzenlediği saldırılarında ise 6 bin 710 kişi yaşamını yitirdi, 23 bin 584 kişi yaralandı.27 Mayıs”tan bu yana İsrail-ABD güdümlü “Gazze İnsani Yardım Vakfı” tarafından insani yardım adı altında kurulan dağıtım bölgelerinde Filistinlilerin hedef alındığı sistematik saldırılar sonucu ölenlerin sayısı 714″e, yaralıların sayısı da 4 bin 837″ye çıktı.İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nde işgali genişletecek ve kalıcı hale getirecek saldırı planını uygulamaya başladı. Başbakan Binyamin Netanyahu, Gazze Şeridi”nin tamamını işgal edeceklerini duyurdu.

Source: Www.star.com.tr


Vatanı kimseye bırakmayız

15 Temmuz”da Atatürk Havalimanı”nda darbecilere karşı direndiği sırada şehit olan 16 yaşındaki Mahir Ayabak”ın annesi Muhteber Ayabak darbe girişiminin 9″uncu yılında SABAH”a konuştu: 15 Temmuz direnişindeki birlik beraberlik ölmedi. Türkiye”yi işgal etmek istiyorlardı, canımızla başımızla direndik. Aynı oyunu oynayanlara karşı daha fazla direneceğiz. Türk milleti olarak kimseye pabuç bırakacak insanlar değiliz. Gidecek bir yerimiz yok, başka bir vatanımız da yok. Evladımı kaybettim ama vatanım, bayrağım, ezanım duruyor. Şu anda kimsenin himayesi altında değiliz, evlatsız yaşanıyor ama vatansız yaşanmıyor. Mahir evin babası, kardeşi, abisiydi. Kızım ve oğlum dört sene ilaç kullandı. Kolay bir şey atlatmadık. Şu an kızım Ayasofya Camii”nin sosyal medya sorumlusu, oğlum adliyede kâtip, küçük oğlum Ömer babası ile iş yapıyor. O gece oğluma aradığımda “Vatan elden gidiyor. Biz gençlerin önde olması lazım. Üzerimize şu an kurşun yağıyor” dedi ve kurşunların hedefi oldu, telefon elinden düştü. Küçücük yaşında koca, yiğit bir delikanlının yüreğine sahipti. Polis kulübesinde bir poşetin içinde elbiselerini verdiler. Meğer ki o benim oğlumun poşetteki elbiseleriymiş. Şehit olduğunu öğrenince kıyamet koptu sanki. Oğlumun Edirnekapı”daki kabrine sürekli gidiyorum. 9 yıl geçti ama hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Böyle bir evladın annesi olmaktan gurur duyuyorum. Özlemi ve hasreti çok büyük. Tek tesellim öbür dünyada bize şefaatçi olması… Oğlum yiğit bir delikanlıydı. Türkiye büyük bir tehlikeden kurtuldu. Onların oyununa karşı Rabb”imin oyunu daha büyüktü. İnsanlara öyle bir iman gücü verdi ki hainlere fırsat tanımadı. Artık geçmişten ders çıkarmalı. Bir daha böyle bir şey yaşanmasın, başka anneler ağlamasın. Başka evlere ateş düşmesin. Tek başıma dahi kalsam bu ülkede davamın peşindeyim, evladımın davasının arkasındayım. Onlar uyumuyorlar, biz onlardan daha uyanık olacağız. Allah”ın izni ile bu vatanı biz kimseye bırakmayacağız. Elhamdülillah Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da başımızda, kurumlarımız bu hainleri eledikçe biz daha da güçlendik. Daha da elemiş değiliz. Dışa karşı yönelip içerideki hainleri de unutmayalım. Biz dıştakilere direnebiliyoruz, içten bizi yıkmasınlar.

Source: Fatma Damla Kayayerli̇


Zalimler karşısında dimdik duruyoruz

Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan”ın Hankendi kentinde düzenlenen Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) 17″nci Zirvesi”nde yaptığı konuşmada Gazze vurgusu yaptı: Bölgemizde yaşanan gelişmeler tabiatıyla bu konulara da işaret etmemizi gerekli kılıyor. İsrail”in mevcut yönetim altında hız verdiği saldırgan politikaları, bölgemizin huzur ve istikrarını tehdit ediyor. Gazze”de 57 bine yakın kardeşimizin hayatını kaybettiği mezalimin bir an önce durması için hep beraber daha fazla çalışmalıyız. İran”a yönelik saldırıların kabul edilemez olduğunu ilk gün kayda geçirdik. Bölgemizin daha büyük bir felakete sürüklenmemesi için yoğun gayret gösterdik. Taraflar arasındaki fiili ateşkesin sükûnete tahvil edilmesini ümit ediyoruz. Bu dost meclisimizde bir kez daha şu hususun altını çizmek isterim: İsrail”in Lübnan, Suriye ve İran”a saldırılarının arka planında hepimizin bildiği üzere Filistin halkına diz çöktürme siyaseti yatıyor. Biz ne Filistin davasını terk edebiliriz ne de Netanyahu yönetiminin bölgemizi kan gölüne çevirmesine sessiz kalabiliriz. Doğruları cesaretle söylemeye, zalimler karşısında mazlumun yanında dimdik durmaya devam edeceğiz. SIFIR ATIK, İKLİM MÜCADELESİNE GÜÇ KATIYOR Zirvenin ana temasının iklim değişikliği olması son derece isabetli. İklim krizinin olumsuz etkilerinin en yoğun hissedildiği bölgelerin başındayız. Küresel düzeye taşınan Sıfır Atık projesi, iklim değişikliğiyle mücadelemize ilave güç katıyor. Projenin başlangıcından bu yana yaklaşık 6 milyon ton sera gazı emisyonunun önüne geçtik. KAFKASLAR BARIŞ MERKEZİ OLACAK Zirveye ev sahipliği yapan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev”e ve Azerbaycan halkına teşekkürlerimi sunuyorum. Toplantımızın işgalden azat edilmiş bir şehirde, Hankendi”nde düzenlenmesi zirvemize ayrı bir önem ve mana kazandırıyor. İlham kardeşimin vizyoner yaklaşımıyla bu kadim şehrin Kafkaslar”ın yeni kalkınma ve barış merkezi olacağına gönülden inanıyorum. Şuşa”nın 2026 yılı Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Turizm Başkenti seçilmesi dolayısıyla Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev”in şahsında tüm Azerbaycanlıları tebrik ediyorum. KİLİT SEKTÖRLERDE YEŞİL DÖNÜŞÜMÜ SAĞLADIK Türkiye 2053 yılı için net sıfır emisyon ve yeşil kalkınma vizyonu doğrultusunda kilit sektörleri dönüştürdü. Bilhassa enerji alanında yenilikçi girişimlerimizle yenilenebilir enerjinin toplam kurulu güç içerisindeki payını yüzde 59″a çıkardık. Bu oranla Avrupa”da 5″inci, dünyada 11″inci sıraya yükseldik. 2024-2030 yıllarını kapsayan Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı”mızla 100 milyon ton karbondioksit eşdeğeri emisyon azaltımı öngörüyoruz. İklim Kanunu”muz önceki gün Meclis”imizde kabul edildi. Türkiye BM İklim Değişikliği 31. Taraflar Konferansı”na (COP31) ev sahipliğinin onaylanması durumunda adil ve kapsayıcı bir yaklaşımı hâkim kılma gayretinde olacak. Türkiye, güçlü tecrübesini ve en iyi uygulama örneklerini teşkilatımızla paylaşmaya hazırdır. TİCARET HACMİ DAHA YÜKSEĞE TAŞINMALI 100 milyar dolarlık bölgesel ticaret hacmi hedefimizi daha yüksek rakamlara taşıyacak adımları hep birlikte atmalıyız. Bu bakımdan 5. Ticaret Bakanları Toplantısı”nın mümkün olan ilk fırsatta düzenlenmesine büyük önem atfediyoruz. EİT”in günümüz dinamikleri ve ihtiyaçlarıyla uyumlu bir yapıya kavuşturulması gerekli. İşbirliği süreçlerinde sadeleştirmeye gidilerek teşkilatın etkinliğinin artırılması ortak menfaatimize olacak. SURİYE”DE UMUT IŞIĞI YANIYOR Suriye”de halkın yıllardır süren mücadelesi neticesinde gelinen aşama bölge için bir umut ışığıdır. Uluslararası toplumun hem mali açıdan desteğini sürdürmesini hem de yeni yönetimle ilişkilerini ilerletmesini kritik dönemde ve önemde görüyoruz. Bir diğer önemli bölge olan Afganistan”da, Afgan halkının güvenlik, huzur ve kalkınmasına destek olmamız gerektiğine inanıyoruz. Geçtiğimiz günlerde yaşanan menfur bir terör eylemi dolayısıyla Pakistanlı kardeşlerimize bu vesileyle tekrar taziyelerimi iletiyorum. KIBRIS TÜRKLERİYLE İLİŞKİLERİ GELİŞTİRİN Teşkilatımız bünyesinde birlik ve beraberliğimize atfettiğimiz değeri bilhassa vurgulamak istiyorum. Bugün aramızda olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”nin Cumhurbaşkanı, değerli kardeşim Sayın Ersin Tatar”ı en kalbi duygularımla selamlıyorum. Teşkilatımızın 2012″den bu yana gözlemci üyemiz olan ve on yıllardır haksız izolasyonlara maruz bırakılan Kıbrıs Türkü kardeşlerimizle dayanışmasını artırarak sürdüreceğine inanıyorum. Bu doğrultuda, Kıbrıs Türkleri ile spordan kültüre, ekonomiden turizme kadar çeşitli alanlarda ilişkilerinizi geliştirmenizi bekliyorum. ERDOĞAN”DAN PEZEŞKİYAN”A: MÜZAKERE İÇİN ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPARIZ Başkan Erdoğan zirve kapsamında yoğun diplomasi trafiğini de sürdürdü. Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman, Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif ve İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan”la görüşmeler yaptı. Görüşmede Türkiye ve İran ikili ilişkileri ile bölgesel meseleler ele alındı. Erdoğan görüşmede, İran ile İsrail arasındaki fiili ateşkesin kalıcı sükûnete dönüştürülmesinin önem arz ettiğini, meselelerin müzakereler yoluyla çözülmesi gerektiğini, Türkiye”nin kolaylaştırıcılık dâhil üzerine düşeni samimiyetle yapmaya hazır olduğunu ifade etti. Erdoğan, Türkiye ile İran”ın terörle mücadele alanında işbirliğini güçlendirmesi gerektiğini, ticaret başta olmak üzere ikili ilişkileri her alanda ilerletmenin iki ülkeye de yarar sağlayacağını belirtti. DOST SOHBETİ Ekonomik İşbirliği Teşkilatı zirvesinde liderler samimi görüntüler verdi. Başkan Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ve Pakistan Başbakanı Şerif”in, Hankendi Kongre Merkezi önündeki neşeli sohbeti dikkat çekti. ALİYEV: 67 CAMİDEN 65″İ YERLE BİR EDİLMİŞTİ Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, zirvede yaptığı konuşmada işgalden kurtarılmış bölgelere ilişkin açıklamalarda bulunarak, “Tüm Karabağ ve kurtarılmış topraklarında inşa ve ihya gayretlerimiz sürmekte. 30 yılda Ermenistan tarafından etnik soykırıma maruz kaldı. 30 yıl boyunca hem dini hem de kültürel hazinemiz yok edilmişti. 67 camiden 65″ini Ermenistan yerle bir etmişti. Kalan 2″si ise başka işlerde kullanılmıştı. Bu İslam dünyasına bir hakaretti. Bugün yeni şehirlerimiz ve köylerimizi inşa etmekteyiz. Geri dönüş programı başlattık” dedi.

Source: Mehmet Fahri̇ Özkan


ABD kutlamada İran”ı vuran uçakları uçurdu

ABD Başkanı Donald Trump”ın 4 Temmuz Bağımsızlık Günü dolayısıyla yaptığı konuşma öncesinde, İran”a saldırılarda kullanılan B-2 ve F35 uçakları Beyaz Saray semalarında uçuruldu.Trump, İran”a saldırılarda kullanılan B-2 bombardıman uçaklarının konuşlandığı Missouri eyaletindeki Whiteman Hava Üssü”nden görevli askerleri ve ailelerini Beyaz Saray bahçesindeki 4 Temmuz Bağımsızlık Günü kutlamalarında ağırladı.Balkondan katılımcılara seslenen Trump konuşmasına başlamadan önce, B-2 ve F35 uçakları Beyaz Saray semalarında uçuruldu.Trump, konuşmasında, İran”ın nükleer tesislerine düzenlenen saldırıların “tarihteki en başarılı operasyonlardan biri” ve “kusursuz” olduğunu belirterek, “Her bir bomba hedefi vurdu. Tam anlamıyla yıkım oldu.” değerlendirmesini yineledi.Orduyu modernleştireceğini söyleyen Trump, “Tüm ülkeyi Altın Kubbe ile saracağız.” ifadesini kullandı.- “ABD TEKRAR SAYGI KAZANDI”Trump, kendi döneminde ABD”nin dünya sahnesinde yeniden “saygı kazandığını” vurgulayarak, NATO liderlerinin savunma harcamalarını sırf o istediği için artırdığını ifade etti.Eski ABD Başkanı Joe Biden”ın yönetiminde “korkunç 4 yıl” geçirildiğini savunan Trump, “Afganistan, ülkemiz tarihindeki en utanç verici anlardan biriydi. Böyle bir şey olmasına bir daha asla izin vermeyeceğiz.” şeklinde konuştu.Trump, ABD”nin Biden döneminin aksine güçlü sınırlara sahip olduğunu belirterek, “Geçen ayki rakamları gördünüz mü? Sınırlarımızdan sıfır düzensiz göçmen geçti.” dedi.- ⁠İSRAİL”İN İRAN”A ŞİDDETLİ SALDIRILARIYLA BAŞLAYAN ÇATIŞMA SÜRECİİsrail, 13 Haziran”da İran”ın çeşitli kentlerindeki nükleer tesisler başta olmak üzere ordunun üst komuta kademesini de hedef alan geniş çaplı saldırılar düzenlemişti.İsrail”e açıktan destek veren ABD, 22 Haziran”da İran”ın Natanz, Fordo ve İsfahan”daki 3 nükleer tesisine saldırı düzenlemişti. İran ABD”nin saldırısına misilleme olarak 23 Haziran”da, ABD”nin Katar”daki El-Udeyd Hava Üssü”ne saldırmıştı.ABD Başkanı Trump, 24 Haziran”da İran ile İsrail arasında ateşkes sağlandığını duyurmuştu.

Source: Www.star.com.tr


Emine Erdoğan’ın Vatikan temasları: Yumuşak gücün yeni yüzü

Uluslararası ilişkiler literatüründe kavramı, devletlerin askeri ve ekonomik kapasite dışında kalan, kültürel, insani ve diplomatik etkileşimlerle şekillenen etkisini tanımlamak üzere kullanılmaktadır. Joseph Nye’ın teorik çerçevesiyle kavramsallaşan bu yaklaşım, artık uluslararası siyasetin tali bir unsuru olmaktan çıkmış, küresel güç dengelerini belirleyen asli araçlardan biri hâline gelmiştir. Yumuşak gücün operasyonelleşmesinde kamu diplomasisi, kültürel diplomasi, inanç temelli diplomasi ve insani diplomasi en etkili alanları oluştururken, kadınların bu alandaki temsili ve faal katkısı, bu çabaların kapsayıcılığını ve ahlaki meşruiyetini artıran kritik unsurlar olarak öne çıkmaktadır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan Hanımefendi’nin Vatikan’da Katolik dünyasının ruhani lideri Papa 14. Leo ile gerçekleştirdiği görüşme ve Papalık Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde düzenlenen başlıklı konferansa katılımı, bu bağlamda hem diplomatik hem de toplumsal boyutlarıyla dikkat çekici bir örnek teşkil etmektedir.

Bu ziyaret, Türkiye’nin yumuşak güç stratejisinin küresel ölçekte insan hakları, iklim adaleti, mülteci krizi, yoksulluk ve çatışma bölgelerindeki insanlık dramlarına dair etik temelli bir perspektifle müdahil olma iradesini göstermesi açısından büyük önem taşımaktadır. Ancak bu temasın belki de en kritik ve üzerinde durulması gereken boyutu, Emine Erdoğan’ın doğrudan Papa Leo’ya, Gazze’de yaşanan insanlık dramını hatırlatması ve Hristiyan dünyasını insanlığın ortak vicdanını harekete geçirmeye davet etmesidir.

Uluslararası ilişkiler disiplini uzun yıllar boyunca erkek egemen bir söylem ve temsil zeminine sahip olmuştur. Ancak 21. yüzyılın ilk çeyreği itibarıyla kadınların kamusal ve uluslararası alandaki görünürlüğünün artması, barış inşası, insani diplomasi ve kültürel etkileşim süreçlerinde kadın liderlerin katkılarının belirleyici rol oynadığını göstermektedir. Kadınların kriz bölgelerinde barış süreçlerine dâhil edilmesi, insani yardımların dağıtımı ve toplumsal barışın inşası süreçlerinde üstlendikleri roller, uluslararası sorunların çözüm süreçlerinin daha kapsayıcı, şeffaf ve adil şekilde yürütülmesine katkı sağlamaktadır.

Emine Erdoğan Hanımefendi’nin ifadesi, bir diplomatik nezaket cümlesinden öte, Türkiye’nin insani diplomasi yaklaşımını ve kadim medeniyet perspektifini özetleyen güçlü bir kavramsallaştırmadır. Türkiye, insani diplomasi faaliyetlerini yalnızca insani yardım kampanyalarına indirgemeden, kriz bölgelerinde kalıcı çözüm odaklı mekanizmaların kurulmasına katkıda bulunma gayretiyle sürdürmektedir. Suriye iç savaşının başladığında dört milyona yakın mülteciye kapıların açılması, onurlu ve gönüllü geri dönüş süreçlerinin güvenli şekilde tesis edilmeye çalışılması, bu yaklaşımın kurumsallaşmış tezahürlerinden biri olarak değerlendirilebilir.

Vatikan temaslarının en can alıcı noktalarından biri, Gazze’de yaşanan ağır insanlık dramının Papa Leo’ya bizzat iletilmesi ve Hristiyan dünyasının ortak vicdanı harekete geçirme noktasında daha etkin rol almasına yönelik çağrı olmuştur. Gazze’de, kadınların, çocukların ve sivillerin isimleri uzun rapor listelerine dönüşmüş bir şekilde yok oluşları, yalnızca bölgesel bir kriz değil, insanlığın vicdanını yaralayan küresel bir adaletsizlik örneğidir.

Emine Erdoğan’ın dile getirdiği, tespiti, küresel sistemin adaletsizliklerini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bu noktada Hristiyan dünyasının sahip olduğu sosyal ve manevi etki gücünü, insani değerlerin korunması, sivillerin hedef alınmasının önlenmesi ve insani yardımların engelsiz akışının sağlanması yönünde kullanması, adalet ve barışın tesis edilmesi açısından tarihi bir sorumluluk niteliği taşımaktadır.

Bu çağrı, bir Müslüman lider eşinin temsil düzeyinde sergilediği sorumlu ve insani bir hassasiyet olduğu gibi, Türkiye’nin küresel diplomasi vizyonunun da bir yansımasıdır. İnsan onurunun korunması, zulmün engellenmesi ve çocukların yaşama hakkının savunulması gibi değerler, tüm inanç sistemlerinin ortak kutsalıdır ve bu ortak vicdani duruş, uluslararası ilişkilerde yeni bir etik düzlemi mümkün kılabilir.

Günümüzde devletlerin küresel sistemdeki konumlarını belirleyen en önemli parametrelerden biri, etik-çok taraflılık ilkesi çerçevesinde geliştirdikleri iş birlikleridir. İklim adaletsizliği, gelir eşitsizliği, mülteci krizi, eğitim ve sağlık hakkı gibi alanlarda tek taraflı ve yalnızca ulusal çıkar odaklı yaklaşımlar artık sürdürülebilir bir çözüm üretmemektedir. Kolektif akıl, küresel dayanışma ve etik temelli iş birlikleri temel bir gereklilik hâline gelmiştir.

Vatikan’da gerçekleştirilen konferans, küresel vatandaşlık ve etik çok taraflılık ekseninde ortak akıl zeminini güçlendiren bir platform olarak önem taşımaktadır. Bu bağlamda Türkiye’nin Emine Erdoğan Hanımefendi’nin liderliğinde yürüttüğü yalnızca çevresel bir sorumluluk değil, toplumlar ve nesiller arası adaletin sağlanmasına yönelik etik bir yükümlülük olarak değerlendirilmektedir. Emine Erdoğan’ın vurgusu, çevre politikalarını yalnızca teknik bir mesele olmaktan çıkararak, manevi sorumluluk ekseninde ele alan özgün bir yaklaşımı ortaya koymaktadır.

Emine Erdoğan’ın bu önemli temaslarında olduğu gibi, kadınların uluslararası diplomaside artan temsili, dijital medya ortamında da dikkat çekici bir görünürlük sağlamaktadır. Ancak bu durum, cinsiyetçi nefret söylemi, ayrımcılık ve kişilik haklarına yönelik saldırıların hedefi hâline gelmektedir. Vatikan temaslarının ardından sosyal medyada yayılan dezenformasyon dalgası, bireysel olarak Müslüman kimliği ile maruf, lider eşi olması hasebi ile çok tanınan başarılı bir şahsiyete olduğu gibi, kadınların uluslararası alanda aktif roller üstlenmesine, Türkiye’nin yumuşak güç unsurlarına ve diplomasi geleneğine yönelik sistematik bir saldırı olarak değerlendirilmelidir.
Bu nedenle dezenformasyonla mücadele, yalnızca doğru bilginin yayılması açısından değil, kadınların kamusal alandaki temsillerinin güvence altına alınması ve nefret söylemiyle mücadelenin bir parçası olarak ele alınmalıdır. Dijital alan, sorumluluk bilinciyle yönetilmediğinde, toplumsal kutuplaşmayı derinleştiren bir manipülasyon aracı hâline gelmektedir. Bu nedenle ulusal ve uluslararası kurumlar, dijital platformlarda etik kullanım, dezenformasyonla mücadele ve nefret söylemiyle mücadele konusunda etkin stratejiler geliştirmekle yükümlüdür.

Kültürel diplomasi ve inanç diplomasisi, yumuşak gücün iki tamamlayıcı alanı olarak Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki etkinliğini artıran stratejik araçlardır. Türkiye’nin tarihsel medeniyet birikimi, farklı inanç ve kültürlerin bir arada yaşama pratiğini barışçıl bir örnek olarak küresel düzleme taşımaktadır. Anadolu’nun irfanı ve Türk milletinin kadim hoşgörü mirası, yükselen kutuplaşmaya ve nefret söylemlerine karşı barışçıl bir dilin inşasında güçlü bir referans noktası sunmaktadır.

Vatikan gibi sembolik öneme sahip platformlarda gerçekleştirilen temaslar, inanç diplomasisinin kültürel diplomasi ile birleşerek daha kapsayıcı, adil ve barışçıl bir söylemin oluşmasına katkıda bulunmaktadır.yaklaşımı, küresel sistemin adaletsizliklerini aşmaya yönelik evrensel bir adalet çağrısıdır ve uluslararası ilişkilerde etik temelli bir dönüşümün zeminini inşa etmeyi amaçlamaktadır.

Küresel sistemin çoklu krizlerle sarsıldığı bir dönemde diplomasi; adalet, merhamet, barış ve insan onuru gibi kavramları merkeze alarak yeniden şekillenmek durumundadır. Türkiye’nin yumuşak güç kapasitesini artıran en önemli faktörlerden biri, kamu diplomasisi, insani yardım, kültürel etkileşim ve inanç diplomasisini bütüncül bir yaklaşımla yürütmesidir. Kadınların uluslararası ilişkilerde artan temsili ise kapsayıcılığı, şeffaflığı ve adaleti tesis edecek temel unsurlardan biridir.

Bugün dünyanın adaletin, merhametin ve barışın merkezde olduğu yeni bir diplomasi diline ihtiyacı vardır. Bu dilin inşasında kadınların aktif rolü ve devletlerin yumuşak güç araçlarını insani değerler ekseninde etkin kullanma kabiliyeti belirleyici olacaktır. Türkiye, bu vizyonu güçlendirmeye ve kadim medeniyet değerlerini evrensel insani değerlerle buluşturarak küresel barışa katkı sunmaya kararlıdır.

Prof. Dr. Zakir AVŞAR / Haber7

Source: Zakir Av


Çin Dışişleri Bakanı Vang: Bazı büyük ülkeler gümrük vergilerini silah olarak kullanıyor

Fransa”nın başkenti Paris”te bir araya gelen Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi, ortak basın toplantısı düzenledi.

Vang, Fransız bakanla, iki ülke arasındaki insan hareketliliğini ele aldıklarını kaydetti.

Dünyanın dönüşüm ve çalkantılardan geçtiği konusunda herkesin hemfikir olduğunu söyleyen Vang, büyük ülkelerin bu konuda sorumluluğunu alması gerektiğini vurguladı.

Vang, Fransa ve Çin”in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi”ne (BMGK) üye olduğunu kaydederek, “Birleşmiş Milletlerin kuruluş misyonunu sürdürmeliyiz.” dedi.

İki ülkenin dünyadaki istikrara, barışa ve gelişime katkı sağlaması gerektiğini dile getiren Vang, “Fransa”nın tek Çin politikasına olan bağlılığını yeniden ifade etmesinden memnunuz.” değerlendirmesinde bulundu.

Vang, ülkesinin Rusya-Ukrayna Savaşı”nın yanı sıra Orta Doğu”daki farklı dosyaların çözümünde rol almak için Fransa ile stratejik iletişimini güçlendirmeye hazır olduğunu belirterek, “Birleşmiş Milletler, küresel barışı muhafaza etmek için en önemli platform.” dedi.

İran”ın üst düzey yöneticilerinin nükleer silah geliştirmeme yönündeki taahhütlerine büyük önem verdiklerine işaret eden Vang, bu ülkenin nükleer enerjiyi barışçıl şekilde kullanma hakkına saygı duyduklarını dile getirdi.

Vang, İsrail”in İran”a saldırısının meşru bir zemini olmadığını vurgulayarak, İran”ın nükleer programının müzakere edilmiş yeni bir anlaşmayla çözülebileceğini kaydetti.

İsrail”in Gazze”deki saldırılarının sona ermesi gerektiği belirten Vang, “İnsani felaketin son bulması gerekiyor.” dedi.

Fransa”nın Çinli firmalara adil ve şeffaf bir ortam sunacağını umduklarını aktaran Vang, şunları söyledi:

“Şu anda bazı büyük ülkeler gümrük vergilerini silah olarak kullanıyor, ekonomik ve ticari işbirliğinde güvenlik kavramını kötüye kullanıyor ve ulusal çıkarlarını her şeyin üstünde tutuyor. Bu eylemler sanayide tedarik zincirlerinin istikrarını ciddi biçimde bozmakta ve uluslararası toplumun ortak çıkarlarını ciddi biçimde zedelemekte.”

Fransa, İran”ın UAEA ile işbirliğine yeniden başlamasını istiyor

Barrot, iki ülke arasında özellikle öğrenci hareketliliğini desteklediklerini kaydederek, Çinli öğrencilerin Fransa”ya daima hoş geldiğini söyledi.

Sene başından bu yana yürüttükleri diyalog neticesinde fikir ayrılığına düştükleri konularda yapıcı çözüm arayışına girdiklerine işaret eden Barrot, “Özellikle Çin makamlarıyla (Fransız) konyak sektörü arasında varılan anlaşmayı düşünüyorum. Sayın Bakan, bu konudaki yapıcı görüşmelerimizden ötürü size teşekkür ederim.” şeklinde konuştu.

Barrot, uluslararası arenadaki çeşitli krizlere çözüm arayışında Fransa ve Çin”in özel bir sorumluluğu olduğunu vurgulayarak, “Özellikle de Ukrayna”da adil ve kalıcı bir barış arayışını kast ediyorum.” dedi.

Rusya-Ukrayna Savaşı”nın Avrupa için hayati bir mesele olduğunun altını çizen Barrot, şöyle devam etti:

“Ukrayna tam ve koşulsuz bir ateşkese yanaşmışken, Rusya kaçıyor ve barış sürecinde iyi niyetli olmadığını gösteriyor. Moskova”yı çatışmaları durdurma ve iyi niyetli bir şekilde kalıcı barışı müzakere etme konusunda ikna etmek için Çin”e güveniyoruz.”

Barrot, İran”ın nükleer programıyla ilgili endişelere yönelik kalıcı çözümün diplomatik bir çözümden geçtiğini savunarak, tarafların müzakere yolunu bulmasını sağlamak adına ortak bir şekilde hareket edilmesi gerektiğine vurgu yaptı.

İran”ın derhal Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile işbirliğine yeniden başlamasını isteyen Barrot, “Çin”in oynayacağı önemli bir rol var. Yakın koordinasyon halinde olmayı sürdüreceğiz ve bir çözümle ilgili birlikte çalışacağız.” diye konuştu.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Çeyrek asırdır dinmeyen acı: Başbağlar Katliamı

1993 yılında, 5 Temmuz akşamı PKK”lı teröristler Başbağlar köyüne saldırarak kadınları derede toplayıp, para ve değerli eşyaları yağmaladıktan sonra evleri ateşe verdiler. Teröristler, önce beş kişiyi evlerinde yakarak öldürdü, ardından akşam namazı için camide bulunan 28 erkeği köyün yakınındaki boş bir alana topladı. Burada örgüt propagandası yaptıktan sonra, bu kişileri kurşuna dizdiler. Olay sonrası bölgede yüzlerce boş kovan bulundu.ACISI İLK GÜNKÜ GİBİBaşbağlar köyünde katledilen siviller için yarın, devlet yetkilileri ve siyasi parti temsilcilerinin katılımıyla anma töreni düzenlenecek. Köy sakinleri, saldırının faillerinin bulunup adalet önünde hesap vermesini istiyor.Katliamdan yaralı kurtulan Ali Akarpınar, köy meydanında yüzlerce boş kovan bulunduğunu belirtti. Akarpınar, o günü şöyle anlattı:”Akşam namazı okunurken teröristler köye indiler. Bizi camiden alıp, kadınları derede, erkekleri de köyün merasında topladılar. Yarım saat örgüt propagandası yaptılar. Diğer teröristler evleri yağmalayıp ateşe verdiler. Propagandadan sonra üzerimize yüzlerce kurşun sıktılar.” Akarpınar, o gece kendisiyle birlikte sadece iki yaşlı köylüsünün sağ kurtulduğunu söyledi.KATLİAM PLANLIYDIKatliamdan saklanarak kurtulan İsmail Ogün Kuruçaylı, temmuz ayının gelmesiyle acılarının tazelendiğini ifade etti. Olay sırasında 21 yaşında olan Kuruçaylı, “O gün köyümüze askerden izne gelmiştim. Akşam namazı saatlerinde teröristlerin köye girişlerine şahit oldum ve bir yakınımın evine kaçtım. Pencereden baktığımda teröristler özellikle erkekleri isim isim toplamaya başladılar, çünkü Başbağlar katliamı önceden planlanmış bir olaydı.” dedi.Kuruçaylı, katliamda eniştesini ve kuzenlerini kaybettiğini belirterek, teröristlerin örgüt propagandasından sonra “atış serbest” diyerek insanları katlettiklerini söyledi. Köyde yaklaşık 210 hane olduğunu ve bunlardan 190″ının yakıldığını dile getiren Kuruçaylı, “Sabah köyümüze indiğimizde katliamın gerçek yüzünü yaşadık ve gördük. Terörle mücadeleyi şu anda çok yerinde buluyoruz, elhamdülillah ülkemizde ilerleme katedildi.” dedi.BAŞBAĞLAR KATLİAMI FİLMİ TALEBİBaşbağlar köyü muhtarı Ali Akpınar, olay günü İstanbul”da olduğunu ve katliamda babası ile ağabeyini kaybettiğini anlattı. Akpınar ,”Geldiğimizde her yer, bütün evler yanıyordu. Olay yerinde onlardan kalan eşyalar vardı, onları topladım. Son yıllarda çok yol katettik, artık teröristler kaçacak yer arıyor. Devletimiz onları inlerinde yakalıyor.” dedi. Akpınar,Başbağlar katliamının unutulmaması ve gelecek nesillere daha iyi anlatılabilmesi için bir film yapılmasını istediklerini belirtti.Katliamda 5 yakınını kaybeden İlyas Parto da olaydan kalan eşyaları köyde kurulan kültürevinde sergilediklerini ve çocuklara tanıttıklarını ifade etti.

Source: Mehmet Küçükkahveci


“Afganistan’ın esir düşmesinde Türklerin vebali büyük”

M. Kemal Atatürk’ten Özgür Özel’e CHP’nin sekiz farklı genel başkanı oldu. Atatürk’ten sonra genel başkanlığa geçen İsmet İnönü, CHP’nin en uzun süreli lideri. Deniz Baykal’ın 23 yıllık süresi sonrasında, Kemal Kılıçdaroğlu 13 yılla Bülent Ecevit’in 11 yılını geçmiş durumda.

Şimdilerde son genel başkan olan ve henüz 2 yılını dolduramayan Özel’in seçilme süreciyle ilgili “şaibe iddiaları” üzerinden “kılıçların çekildiği” bir CHP var ortada. Kılıçların keskinliği, hem büyük bir kırılmanın habercisi hem klasik CHP hâli.

İnsan, ister istemez, “nereden nereye” diyor! Atatürk sonrası sürekli dibe, dipten de dibe vuran bir parti görünümünde CHP.

Atatürk’ün CHP’si döneminde (tüm günahları ile) CHP vizyonu şöyle imiş. Sâmiha Ayverdi “Küplüce’deki Köşk” adlı eserinde şunu naklediyor:

“Dr. Âgâh Oktay Güner Bey, Ticaret Bakanı iken tanıştığı Afganistan Turizm Bakanı kendisine şunları anlatmış;

‘Afganistan’ın esir düşmesinde Türklerin vebali büyüktür. Çünkü artık bizim subaylarımızı burada [Türkiye’de] eğitmemize fırsat vermiyorsunuz. Onlar da Moskova’ya gidiyorlar. Atatürk zamanında yüksek tahsil gençlerimize burs verirdiniz. Askeri mekteplerinizde ve çeşitli üniversitelerde kontenjan tanırdınız. Atatürk’ten sonra bu adet kalktı. Kapılarınızı bile kapadınız. Gençler de Moskova’daki üniversiteye gidiyor…’.” (s. 244.)

Afganistan bakanının “Türkiye sevdası” ve “yardımlaşma” derdinden çok uzakta olan Atatürk sonrası CHP’nin meseleyi anlamaktan da ne kadar beri olduğunu Ayverdi, Âgâh Oktay Güner’den nakletmeye devam ediyor:

“1975’te Afganistan’a seyahat ettim. 1977’de bakan oldum. O devredeki Afganistan büyükelçisi korgeneraldi. Askeri liseden itibaren tahsilini Türkiye’de tamamlamış, kurmay ihtisasından sonra vatanına gitmişti. ‘Damarlarımı kesseniz Türk diye akar’ derdi. Büyük bir Türk dostu idi.” (s. 244.)

Sonra ne mi oldu?

“Daha sonra bakanı, komünistler meclis kapısı önünde kurşunla öldürmüş.” (s. 244.)
Derken Erdoğan geldi; hem Atatürk sonrası CHP’nin hem de Türkiye’nin uluslararası namusunu kurtardı. Nasıl mı?

Artık Milli Savunma Üniversitesi’nde okuyan ve mezun olan onlarca “yabancı uyruklu” asker adayı var. Bunların bir kısmı Afganistan’ın da geleceğinde etkili olacaklar.
Daha da ötesinde; Türkiye’nin üniversitelerinde Afganistanlı öğrenciler okuyor ve mezun oluyorlar. Şu anda Türkiye’deki uluslararası öğrencilerin 336.366’sından 9.149’u Afganistan’dan; yani % 2,71’i. Başka bir deyişle, Türkiye’deki her 100 uluslararası öğrenciden yaklaşık 3’ü Afganistanlı. Bunların bir kısmına da “Erdoğanlı Türkiye” tarafından “Türkiye Bursları” veriliyor. Bizzat bildiğim Afganistanlı öğrencilerim var; aralarındaki bazıları geleceğin Afganistan liderleri.

Bunun bir anlamı da şu: Türkiye’nin ekonomisini, akademik gelişimini ve nihayetinde siyasi, diplomatik ve askeri “ihtiyaçlarını giderme potansiyeli olan” binlerce Afganistanlı öğrenci ve mezun var artık!

Atatürk’ün CHP’sinin son mensupları birbirlerini boğazlayadursun, “Erdoğanlı Türkiye”, kendi değerlerini ihmal etmeden dünyaya “Türkiye Yüzyılı”nın mührünü vurabilmenin derdiyle yoluna devam ediyor.

Prof. Dr. Faruk TAŞCI / Haber7

Source: Faruk Ta


Hakan Çalhanoğlu adım adım Galatasaray”a! Transferde hareketli hafta

Transfer döneminde adı ciddi olarak Galatasaray'la anılan Hakan Çalhanoğlu için Inter'de sıcak gelişmeler yaşanıyor. Hakan Çalhanoğlu'nun Inter kaptanı Lautaro Martinez ile görüşme yaptığı aktarıldı. Daha önce karşılıklı açıklamalar yapan iki yıldızın telefonda görüştüğü, İtalya'da yüz yüze de konuşacağı aktarıldı. Hakan Çalhanoğlu'nun Bodrum'da tatilde olduğu bildirildi. İtalya basınında çıkan haberlerde ise Galatasaray'ın Inter ile temasa geçerek ilk görüşmeyi yapmayı planladığı ifade edildi. Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'dan teklifler alan Hakan Çalhanoğlu'nun, ailesiyle Türkiye'de yaşamak istediği vurgulandı.

Source: Fotomaç