Küresel Politika Güncesi – Dünya Gündemindeki Önemli Gelişmeler

Dünya lideri!

Arada bir de olsa, Türkiye’ye dışarıdan ve dışarıdakilerin gözüyle bakmak yararlı olabiliyor. Tam da bu dönemde, kısa bir Paris seyahatinde, Türkiye’nin dışarıdan nasıl görüldüğünü izlemek fırsatı doğdu. DIŞ BASINDA ERDOĞAN Le Monde’da (23 Mayıs) gazetenin İstanbul muhabiri Nicolas Bourcier ’nin, “taraftarlarının ‘dünya lideri’ olarak tanımladıkları” Erdoğan ’ın dış ve iç politikası hakkında bir değerlendirmesi yayımlandı. Bourcier, Erdoğan’ın, “dünya lideri” yakıştırmasını hak etmek amacıyla Trump, Putin ve Zelenski ile aynı karede görünmek için İstanbul buluşmasını düzenlediğini; Rusya’yı kızdırmadan Ukrayna ile savunma sanayisinde işbirliği yaptığını; bir yandan AB ile yakınlaşmaya çalışırken bir yandan da BRICS’e, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olma girişimlerini anlatıyor. “Demek dışarısı da Erdoğan’ı, içerideki yandaşların gözüyle görüyor!” izlenimine kapılmak üzere iken yazıdaki, “Erdoğan Türkiye’nin çıkarlarını bir santim ilerletmedi” cümlesi beni şaşırtıyor. Hemen arkasından gelen, “Batı, Erdoğan’ın tek rakibini ancak hapse atarak etkisizleştirebileceğine inanıyor” sözcükleri ve nihayet, “Batı İmamoğlu’nun hapse atılmasına ve Erdoğan’ın bu tutumuna bugüne kadar oldukça sessiz kaldı ama daha nereye kadar?” cümlesi doğrusu gerçeği ortaya koyuyor. ERDOĞAN”I NEDEN ÖVÜYORLAR? Halbuki yakın geçmişte yine Le Monde’da, arkasından da ABD’nin önde gelen basın yayın organlarında, Erdoğan’ın ekibinin desteği ile yayımlanan ve Erdoğan’a övgüler düzen yazılar çıkmıştı. O yazıların farklı bir amacı vardı. Uluslararası ilişkilerin salt çıkarlar üzerine kurulu olduğunu bilenler abartılı övgüden kuşku duyarlar. Erdoğan hakkındaki bu yüceltici tavrın nedenini ise uzun boylu aramaya gerek yoktur. Avrupa’da ve Ortadoğu’da, beklenmeyen gelişmeler oluyor. Ukrayna savaşının sarstığı, Avrupa-Atlantik bağlantısı (NATO); AB’nin ve daha geniş Avrupa’nın, Rusya karşısında güvenlik endişesine kapılması; henüz tam olarak ne olduğu, nasıl gelişeceği bilinemeyen Trump-Putin (ABD-Rusya) yakınlaşması ve nihayet Suriye odaklı gelişmeler, bu bölgelerin başat aktörlerinin, gelişmelere ve stratejilerine göre yeniden konumlanmaya başladıklarına işaret ediyor. TÜRKİYE”NİN GELECEĞİ Bu aktörler açısından Türkiye Cumhuriyeti ve onun geleceği önem taşıyor. Yeni düzende Türkiye’ye nasıl bir yer ve rol verileceğini gösteren işaretler oldukça belirgin. Tek cümleye sığdırmak gerekirse; Türkiye Cumhuriyeti’nin, Mustafa Kemal Atatürk tarafından düşünüldüğü ve kurulduğu biçimde sürmesinin arzu edildiği söylenemez. Aksine, ülke topraklarının; siyaseten ve ekonomik açıdan Türkiye’nin, emperyalizmin amaçlarına hizmet edecek şekilde küçültülmesinin, (AB tanımı ile hazmedilebilecek ölçülere indirgenmesi) etkisizleştirilmesinin ve Batı emperyalizmine tehdit oluşturacak konuma gelmemesinin istendiğini söylemek abartı olmaz. Koşullar da uygundur. TÜRKİYE”NİN KONUMU Türkiye’nin ekonomisi çökertilmiş, tüm varlıkları satılmıştır. Türkiye yeni bir Düyunu Umumiye döneminin eşiğindedir. Türkiye bir süredir, kendi çıkarlarına zarar veren emperyalist projelerin destekleyicisi konumundadır. Suriye politikası bunun en çarpıcı örneğidir. Türkiye içeride de her yönüyle çağdaş uygarlıktan hızla uzaklaşan dolayısıyla her türlü olumsuz etkiye açık bir görüntü vermektedir. Türkiye Cumhuriyeti, bu duruma, son 23 yıldır AKP-Erdoğan; 2017 yılından bu yana da tek kişilik Erdoğan iktidarı tarafından getirilmiştir. Görünen odur ki Erdoğan iktidarı, emperyalizmin çıkarlarını, emperyalizmin bile beklemediği bir hızla ve genişlikte gerçekleştirmiştir. Böyle olunca da emperyalizmin çıkarı, bugünkü durumun en azından devam etmesidir. İşte Erdoğan’a beklenmeyen, gerçekliği tartışmalı övgülerin altında yatan temel neden budur. Batı emperyalizmi, amaçlarına ulaşabilmek için Erdoğan’ı iktidarda tutmak istemektedir. Le Monde İstanbul muhabiri, gerçek durumu belirterek Batı’nın, kendi çıkarına da aykırı bu gelişmeye daha ne kadar seyirci kalabileceğini, Erdoğan’ı daha ne kadar destekleyebileceğini sorgulamaktadır. 26 Mayıs’ta, The New York Times’da yayımlanan bir makale de benzer bir özet yapıyor. İstanbul’da toplanan Sosyalist Enternasyonal, İmamoğlu’nun serbest bırakılmasını istiyor. Acaba bütün bunlar bir şeylerin değişmeye başladığına mı işaret?

Source: Ahmet Süha Umar


Yunanistan”da olağanüstü hal ilan edildi! İçme suyunda çıktı, ekipler harekete geçti

ABD”de alışveriş merkezine silahlı saldırı!Trump”tan Netanyahu”ya nükleer ikaz!ABD, öğrenci vize görüşmelerini durdurduYemek dağıtımı sırasında Filistinlilerin üzerine ateş açtıPakistan’da fırtına ve yağışlarda can kaybı 25’e yükseldiKral Charles, Trump”a resti çekti

Source: Sevda Altunbaş


‘Silahlara veda’yı bu yaz bekliyoruz

AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala, terörsüz Türkiye sürecinin hızlıca tamamlanmasının gerekli olduğunu ifade ederek, “Biz yaz aylarında bunu olmasını, yani bu yaz, gerçekleşmesini öngörüyoruz” dedi. Ala, bir grup gazetecinin sorusunu yanıtlarken, Anayasa”nın parça parça değiştirildiğini hatırlatarak, “12 Eylül Anayasası çoğu noktası değişti ve eklektik bir hale geldi. Bunun değişmesi gerektiğini Anayasa”nın kendisi dahi bağırarak söylüyor” dedi. Anayasa”nın bir bütün olarak ele alınmadığını belirten Ala, “Defolu demokrasiden, gerçek demokrasiye geçmek istiyorsak bu sistemli bir çalışma ister” ifadelerini kullandı. Ala, şu değerlendirmelerde bulundu: Örgüt teslim kararı aldı, silahları bırakma kararı aldı. Şimdi bunun uygulaması aşamasına geçildi. Bu uygulamayı da birlikte, devletin güvenlik mekanizmaları doğal olarak yapacaklar. Bu aşamayı şimdi çalışıyorlar. Attığımız adım, bir sonraki adımı kolaylaştırmalı ve mümkün kılmalı. Şimdi atılacak adım, bir sonraki adımı zorlaştırmamalı ve adım adım bu hedefe doğru gidilmeli. Burada da bir sorun yok. Yani mekanizmalar hem bir yandan çalışıyor, bir yandan zamanlaması belirleniyor. Kısa zamanda, biz yaz aylarında bunu olmasını, yani bu yaz, gerçekleşmesini öngörüyoruz. Çünkü dediğim gibi, bunun uzatılmamasında yarar var. İmamoğlu davası, bir yolsuzluk davasıdır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ile yargı arasında, belediye başkanlığına ilişkin sürdürülen bir dava söz konusu. Dosya yargının elinde, yargılama süreçleri devam ediyor. Ancak CHP, bu davayı yolsuzluk davası olmaktan çıkarıp siyasi bir dava gibi lanse etmeye çalışıyor. Bu, beyhude bir çabadır. Daha önce İSKİ davası gibi örnekler yaşandı. Yolsuzluk varsa, bunun ortaya çıkarılması lazım. Kim olursa olsun, yolsuzluğun arkasında durulmamalı. Bu dava, Türkiye”nin gidişatını yönlendirecek bir mesele değil. Milletin vicdanında, yolsuzluktan siyasetin veya demokrasinin çıktığı görülmemiştir.

Source: Mehmet Fahri̇ Özkan


Gazze”de insanlık dışı görüntüler! Netanyahu cevap veremedi

Yedioth Ahronoth gazetesinin haberine göre, Netanyahu, İsrail Dışişleri Bakanlığı tarafından Batı Kudüs”te düzenlenen Uluslararası Antisemitizmle Mücadele Konferansı”nda konuştu.Başbakan Netanyahu, konferansta, BM ve uluslararası yardım kuruluşlarının fotoğraf, video görüntüleri ve raporlarını görmezden gelerek Gazze”de açlık politikası uygulamadıklarını iddia etti.Yardım dağıtımı sırasında yaşananları “geçici bir kontrol kaybı” olarak nitelendiren Netanyahu, aç bıraktıkları Filistinliler”e yönelik dün basına yansıyan insanlık dışı görüntüleri geçiştirmeye çalıştı.Netanyahu, Hamas”ın yardım paketlerini çalmaya çalıştığını da iddia etti.Muhalefetteki İsrail Evimiz (Yisrael Beiteinu) Partisi”nin lideri Avigdor Lieberman ise sosyal paylaşım platformu X”e yaptığı açıklamada, Gazze”deki insani yardım dağıtım merkezinde yaşanan kaosun, “başarısız hükümetin doğrudan sonucu” olduğunu dile getirdi.Gazze İnsani Yardım Vakfı, dün yaptığı açıklamada, Gazze sakinlerinin yardım dağıtım noktasına ulaşmada saatlerce gecikmelerle karşılaştığını iddia ederek, bunun Hamas”ın kurduğu engeller nedeniyle yaşandığını ve ekibin düzenli ve planlı bir şekilde geri çekilerek, küçük bir grubun yardım almasına olanak sağladığını ileri sürmüştü.Ancak Gazze”deki hükümetin medya ofisinin Telegram üzerinden yaptığı açıklamada, “Vakfın açıklamalarında yer alan asılsız iddialar karşısında derin şaşkınlığımızı ifade ediyoruz.” denildi.İddiaların, “Filistinli direniş gruplarının sözde güvenli dağıtım alanlarına erişimi engellediği suçlamasıyla ilgili” olduğu aktarılan açıklamada, “Direnişin engeller oluşturarak vatandaşların yardıma erişimini engellediği iddiası, gerçeklikle hiçbir ilgisi olmayan tamamen uydurmadır ve insani tarafsızlık iddiasında bulunan bir kurumun söyleminde tehlikeli bir sapma teşkil etmektedir.” ifadesine yer verildi.Medya ofisinin açıklamasında, saha raporları ve bizzat İsrail medyasının da belgelediği gerçeğin yardım dağıtım sürecinde yaşanan gecikme ve çöküşün gerçek nedeninin trajik kaos olduğu vurgulandı.Kaosun, İsrail yönetimine bağlı aynı şirketin tampon bölgeleri kötü yönetmesi ve bunun sonucunda kuşatma ve açlık baskısı altında hayatta kalma mücadelesi veren binlerce aç insanın akınına uğraması nedeniyle yaşandığı kaydedilen açıklamada, devam eden soykırımı örtbas etmekten, ahlaki ve yasal olarak Gazze İnsani Yardım Vakfı ve İsrail sorumlu tutuldu.İsrail yönetiminin desteklediği ve dün faaliyetlerine başladığı duyurulan Gazze Şeridi”nin güneyindeki “Gazze İnsani Yardım Vakfı”nın kontrolündeki dağıtım noktasında ABD”li görevlilerin, yardım almak için alana giren binlerce Filistinliyi dağıtmak için havaya ateş açtığı bildirilmişti.Yerel basında yer alan haberde, binlerce Filistinlinin yardım almak için Gazze”nin güneyindeki Refah”ta kurulan dağıtım merkezine akın ettiği belirtilmişti.İsrail”in yardım girişlerini engellemesi nedeniyle açlıkla mücadele eden binlerce Filistinlinin engelleri aşarak topluca dağıtım noktasına girdiği ifade edilmişti.Binlerce Filistinlinin alana girmesi sonrası ABD”li çalışanların yardım dağıtım noktasında kontrolü kaybettiği aktarılmıştı.ABD”li görevlilerin bir koli yardım almak için kilometrelerce yol yürüyen Filistinlileri dağıtmak amacıyla havaya ateş açtığı kaydedilmişti.İsrail ordusu gözetiminde olan ve ABD”li özel şirketlerin yürüttüğü “Gazze İnsani Yardım Vakfı”nın dün bölgede 2 noktada faaliyetlerine başladığı duyurulmuştu.- ELEŞTİRİLERİN HEDEFİNDEBu yılın şubat ayında İsviçre”nin Cenevre kentinde “kar amacı gütmeyen bir sivil toplum örgütü” olarak kurulduğu söylenen “Gazze İnsani Yardım Vakfı”nın arkasında ABD ve İsrail basınında yer alan haberlere göre Tel Aviv ve Washington yönetimleri bulunuyor.Birleşmiş Milletler Yakın Doğu”daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) ve Gazze”deki Filistin hükümeti bu vakfın Tel Aviv yönetiminin amaçları doğrultusunda çalıştığını ifade ediyor.Uluslararası basında çıkan haberlere göre, bu vakıf sayesinde Gazze”ye yardımlar konusunda BM ve diğer bağımsız yardım kuruluşlarının saf dışı edilmesi amaçlanıyor.İsviçre”nin Cenevre şehrinde kurulan vakıf, ABD tarafından “bağımsız” olarak değerlendirilmesine rağmen, kuruluşun İcra Direktörü Jake Wood, açılış töreninden bir gün önce istifa ettiğini duyurmuştu.Wood, yardım planını hayata geçirmenin “insani ilkelerle bağdaşmadığını” ve “tarafsızlık, insanlık ve bağımsızlık gibi temel prensiplerden taviz verilemeyeceğini” ifade etmişti.06.46 Gazze”deki hükümet, İsrail ordusunun Gazze Şeridi”nin güneyindeki Refah kentinde yer alan bir yardım dağıtım merkezine düzenlediği saldırıda 3 Filistinlinin hayatını kaybettiğini, 46 kişinin ise yaralandığını bildirdi.05.01 İsrailli 1200 yedek subay, Tel Aviv yönetiminin Gazze Şeridi”ne yönelik sürdürdüğü soykırım savaşının derhal durdurulması çağrısında bulundu.04.09 İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD ve İsrail destekli “Gazze İnsani Yardım Vakfı”nın Gazze Şeridi”nde insani yardım dağıtımındaki başarısızlığını “geçici bir kontrol kaybı” olarak nitelendirerek, aç bıraktıkları Filistinlilere yönelik dün basına yansıyan insanlık dışı görüntüleri geçiştirmeye çalıştı.03.15 İsrail”in Dakar Büyükelçisi Yuval Waks, bir konferans için davet edildiği Cheikh Anta Diop Üniversitesinde (UCAD) öğrenciler tarafından yuhalandı.02.23 Gazze”deki aşiretler, Gazze Şeridi”nde İsrail-ABD yardım dağıtım mekanizmasının başarısızlığa uğramasının uluslararası insani yardım kuruluşlarının dışlanması ve yerlerine güvenlik şirketlerinin getirilmesinden kaynaklandığını bildirdi.00.48 Filistin Kızılayı, Dünya Sağlık Örgütü işbirliğiyle, Gazze Şeridi”nin kuzeyinde İsrail”in yoğun bombardımanına maruz kalan El-Avde ve Endonezya hastanelerinden 7 yaralı, 54 sağlık personeli ve refakatçinin tahliye edildiğini duyurdu.00.30 Birleşmiş Milletler (BM) Konut Hakkı Özel Raportörü Balakrishnan Rajagopal, Gazze”de insani yardımın dağıtılış şeklini “sadistçe” şeklinde nitelendirerek eleştirdi.00.15 Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, İsrail”in bombardıman ve tahliyelere devam ettiği Gazze”de bulunan yardım noktalarındaki durumun “yürek parçalayıcı olduğunu” belirtti.00.00 İsrail yönetiminin desteklediği “Gazze İnsani Yardım Vakfı”nın kontrolündeki dağıtım noktasından gelen görüntüler, sosyal medya kullanıcıları tarafından Nazi toplama kamplarında çekilen sembol bir fotoğrafa benzetildi.- ATEŞKESİ BOZAN İSRAİL ORDUSU, GAZZE”YE ŞİDDETLİ SALDIRILARI YENİDEN BAŞLATTIİsrail ordusu, Gazze Şeridi”nde 19 Ocak”ta yürürlüğe giren ateşkesin ardından 18 Mart sabahı şiddetli saldırılarına yeniden başladı.İsrail ordusunun saldırıları yeniden başlatmasından itibaren çoğunluğu yaşlı, kadın ve çocuk olmak üzere 3 bin 193 Filistinli hayatını kaybetti, 8 bin 993 kişi yaralandı.İsrail”in Gazze Şeridi”ne 7 Ekim 2023″ten bu yana düzenlediği saldırılarda ise yaşamını yitiren Filistinlilerin sayısı 53 bin 339″a, yaralıların sayısı da 121 bin 34″e yükseldi.Ateşkesi bozan İsrail, yeni ateşkes tekliflerini reddettiği gerekçesiyle Hamas”a karşı “gittikçe artan askeri güçle” hareket edeceğini duyurdu.Hamas ise “İsrail”in verdiği sözlere uymadığını ve ateşkese arabulucu ülkelerin gözü önünde sorumluluklarını yerine getirmeyerek Gazze Şeridi”nde Filistin halkına karşı soykırımı yeniden başlattığını” açıkladı.

Source: Www.star.com.tr


Cumhurbaşkanı Erdoğan Azerbaycan”a gitti

Cumhurbaşkanı Erdoğan”ı, Esenboğa Havalimanı”ndan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hakkı Susmaz ve Ankara Valisi Vasip Şahin uğurladı.Erdoğan ile beraberinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Kürşat Zorlu, Ali İhsan Yavuz, Zafer Sırakaya, Hüseyin Yayman, Halit Yerebakan ve MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir de Azerbaycan”a hareket etti.Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev”le bir araya gelmesi planlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın, iki ülke ilişkilerinin yanı sıra güncel bölgesel ve küresel gelişmeler hakkında fikir teatisinde bulunması öngörülüyor.Ayrıca ziyaret kapsamında, Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif”in katılımlarıyla “Türkiye-Azerbaycan-Pakistan Üçlü Zirvesi”nin 2. Toplantısı icra edilecek.Cumhurbaşkanı Erdoğan, Laçın Uluslararası Havalimanı”nın açılış törenine katılacak ve Azerbaycan Bağımsızlık Günü kültür etkinliğine iştirak edecek.

Source: Www.star.com.tr


ABD, öğrenci vizesi randevularını durdurdu: Listede Türkiye de var

POLITICO”nun elde ettiği belgeye göre, Cumhuriyetçi hükümet, ABD”de eğitim görmek için başvuruda bulunan tüm yabancı öğrencilerin sosyal medya incelemesinden geçmesini zorunlu kılmayı planlıyor.

Haber kuruluşu, Dışişleri Bakanı Marco Rubio”nun tüm büyükelçilik ve konsolosluk birimlerine, mevcut başvurularla ilgili “daha fazla sosyal medya bilgisi toplanıncaya kadar” öğrenci vizeleri için yeni randevu tarihi oluşturmayı durdurma talimatı verdiği bilgisini paylaştı.

Rubio”nun imzaladığı belgede, vize başvurusunda bulunan öğrencilerin sosyal medya hesaplarında tam olarak nelerin inceleneceği belirtilmezken, “teröristleri uzak tutmayı ve antisemitizmle mücadeleyi amaçlayan” yürütme kararlarına atıfta bulunuldu.

ABD”de Donald Trump yönetimi, bir süredir özellikle Harvard Üniversitesi gibi “fazla liberal” bulduğu ve kampüslerinde “antisemitizme izin vermekle” suçladığı seçkin üniversiteleri hedef alan açıklamalar yapıyor.SOSYAL MEDYA HESABI ONAYLANANA RANDEVU VERİLECEK

Söz konusu üniversitelere maddi yaptırımlar uygulayan yönetim, aynı zamanda Filistin gösterilerine destek verdikleri gerekçesiyle birçok yabancı öğrencinin göçmenlik polisleri tarafından gözaltına alınmasıyla sonuçlanacak uygulamalara izin veren kararları yürürlükte tutuyor.

ABD Vatandaşlık ve Göçmenlik Hizmetleri adlı kuruluş, nisan ayında Yahudi bireylere yönelik “antisemitik sosyal medya faaliyetlerini ve tacizi” göçmenlik haklarını reddetme gerekçesi olarak değerlendireceğini duyurmuştu.

Kuruluş yetkilileri, sosyal medyada antisemitik terörizmi veya örgütleri destekleyen paylaşımları göçmenlik kararlarında olumsuz faktör olarak değerlendireceklerini belirtmişti.

Source:


İsrail’in Gazze’deki tüp bebek merkezini vurmasıyla yüzlerce Filistinlinin anne olma umudu da yok oldu

BBC Türkçe”nin haberinden aktarıyoruz;

26 yaşındaki Filistinli kadın Noura “Sinirlerim alt üst oldu” diyor ve elinde avucunda hiçbir şey kalmadığını anlatıyor.

Yıllarca süren tüp bebek tedavisinin ardından 2023″ün Temmuz ayında hamile kalmış. Henüz savaş başlamadığı sırada aldığı bu haberle çok mutlu olmuş.

O ve kocası Muhammed, gelecekte başka çocuklarının da olmasını umarak Gazze”deki El-Basma Tüp Bebek Kliniği”nde iki embriyo daha bırakmaya karar vermiş.

Noura, “Hayallerim gerçek olacaktı. Ama İsraillilerin geldiği gün, içimde bir ses her şeyin bittiğini söyledi” diyor.

7 Ekim 2023″te başlayan ve 19 ayı geçen savaşta Noura ve Muhammed defalarca kez yer değiştirdi. Sağlıklı bir hamileliğin gerektirdiği besin, vitaminler ve bazı ilaçlar, erişilemez hale geldi.

Muhammed, “Rastgele bombaladıkları için sürekli yer değiştirmek ve uzun saatler yürümek zorundaydık” diyor.

Hamileliğinin yedinci ayında Noura”nın aşırı kanaması oldu. Hastaneye gitmek için bir araç bile bulamadılar. En sonunda bir çöp kamyonu onları hastaneye götürdü.

Ulaştıklarında, Noura karnındaki ikiz bebeklerin biri ölü doğdu. Diğeri ise doğumdan birkaç saat sonra öldü.

Muhammed hastanede prematüre bebekler için küvöz olmadığını söylüyor.

Noura, “Her şey bir dakikada yok oldu” diyor.

İkizlerini kaybettikleri gibi, dondurulmuş embriyoları da, bombardımanda yok oldu.

Binlerce embriyo yok edildi

El-Basma Tüp Bebek Kliniği”nin müdürü Dr. Baha Ghalayini, tüp bebek merkezinin Aralık 2023″ün başında vurulduğunu anlatıyor ve burada en önemli bölümün, dondurulmuş embriyoların bulunduğu iki tank olduğunu kaydediyor.

Dr. Ghalayini, embriyoloji laboratuvarında yaklaşık 4.000 embriyonun yanı sıra 1.000 sperm örneği ve döllenmemiş yumurtanın imha edildiğini söylüyor.

Birleşmiş Milletler (BM) raporları da bu verileri doğruluyor.

Değeri 10 bin doların üzerinde olan ve bu örneklerin tutulduğu sıvı nitrojen dolu iki tank imha edilmiş.

Bu tankların düzenli olarak doldurulması gerekiyordu ancak “saldırıdan iki hafta önce nitrojen miktarı düşmeye başlamıştı.”

Gazze”nin güneyine giden laboratuvar müdürü Dr. Muhammed Ajjour, El-Nuseyrat”taki nitrojen deposuna gitmeyi başarmış ve iki tank edinmiş ancak bombardımanın yoğunluğu nedeniyle kliniğe dönememiş.

12 kilometre uzaktayken, merkezin çoktan bombalandığını anlatıyor.

Dr. Ghalayini”nin anlattığına göre, bu klinikte, kendi hastalarının yanı sıra başka kliniklerden hastaların embriyoları da saklanıyormuş: “4 bin embriyodan bahsediyoruz. Bunlar sadece istatistik değil, insanların hayalleri. İnsanlar yıllarca bekleyip zorlu tedavilerden geçiyor ve buraya bağladıkları umutları yok oluyor”

100-150 kadının, çocuk sahibi olmak için tek şanslarını kaybettiğini tahmin ediyor. Birçokları için tekrar böyle bir yolu tercih etmek artık imkansız: “Bazılarının artık yaşı geçti, bazıları kanser hastası, bazılarının kronik hastalıkları var. Kimileri, sadece bir kez alabilecekleri güçlü kısırlık tedavisi ilaçları aldılar. Tekrar başlamak çok zor.”

BBC”nin sorusu üzerine İsrail ordusu, “saldırının kesin tarihi verilirse” daha net bir yanıt verebileceklerini söyledi ve “uluslararası yasalara göre hareket ettiklerini” iddia etti.

Mart ayında Birleşmiş Milletler (BM) uzmanları İsrail”i Filistinlilere giderek artan bir şekilde cinsel ve cinsiyete dayalı şiddet kullanmakla, doğumhane ve üreme sağlığı tesislerini sistematik olarak yok ederek “soykırım eylemleri” gerçekleştirmekle suçladı.

BM İnsan Hakları Konseyi tarafından talep edilerek hazırlanan raporda, Gazze”deki doğumhanelerin ve El-Basma üreme sağlığı kliniğindeki embriyoların imha edilmesinin, belirli bir gruptaki doğumları engelleme stratejisinin bir göstergesi olabileceğini söylüyor. Bu da soykırımın yasal tanımlarından biri.

İsrail, “asılsız” olarak değerlendirdiği bu iddiaları “kesinlikle reddettiğini” söylemişti. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu İnsan Hakları Konseyi”ni “antisemitist, çürümüş, teröristleri destekleyen ve konuyla alakasız bir kurum” olarak nitelendirdi.

“Her şeyin yerle bir oluşunu izledim”

Dr. Ghalayini, Gazze”deki dokuz üreme sağlığı kliniğinin tamamının imha edildiğini ya da artık çalışmadığını söylüyor.

Noura artık kendisinin ve birçok başka kadının çocuk sahibi olmasının çok zorlaştığını dile getiriyor.

Tedaviye 2020″de başlayan Sara Kudari, 2023 Ekim ayında embriyonun rahmine yerleştirilmesini bekliyormuş. Ancak bu gerçekleşememiş. “Her şeyin yerle bir oluşunu izledim” diyor.

Islam Lubbad da 2023″te savaş başlamadan kısa süre önce hamile kalmış ancak aylar sonra bebeğini kaybetmiş. “Sürekli yer değiştirdik. Bedenim yorgun düştü” diyor.

Islam”ın da El-Basma”da depolanmış embriyosu varmış ancak saldırı bunları da yok etmiş.

Source: aktifhabercom


Cüneyd Altıparmak yazdı: Batı Azerbaycan”a dönüş bir insan hakkıdır…

Azerbaycan Cumhuriyeti Sivil Toplum Kuruluşlarını Destekleme Ajansının, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi”nin ve TİMBİR”in ortak düzenlediği panele hazırlanırken dikkatimi çeken bu konuya önemine istinaden daha detaylı değinmek istiyorum.”Batı Azerbaycan”a Dönüş: İnsan Haklarının Üstünlüğü İçin Önemli Bir Şart”Ankara”da düzenlenen bu program çok kapsamlıydı. Sayın İlham Aliyev”in mesajıyla açılan toplantıda Aliyev, “Ermenistan”da Azerbaycanlı bırakılmadı” diyerek Batı Azerbaycan”da yapılan etnik temizliğe dikkat çekti ve ekledi “camiiler, mezarlıklar, tarihi anıtlar bilinçli şekilde yıkıldı. Amaç, Azerbaycanlıların izini silmek ve bölgenin tarihini yeniden yazmaktı”.Türk kapısı: NahçıvanProgramda konuşan Sayın Efkan Ala”nın “Türk kapısı Nahçıvan ile Azerbaycan anakarası arasında sağlanacak bağlantı, Türkiye”nin Orta Asya ile arasındaki bağı kuvvetlendireceği gibi Türk dünyasının gücüne güç katacak, halklarımızın daha da yakınlaşmasını sağlayacaktır” şeklindeki değerlendirmesi önemliydi. Zira bu tespit, coğrafi ve siyasi bir tespit olmasının yanında hukuki bir dayanağa da sahip.”Türkiye ve Azerbaycan Medyası Odağında Batı Azerbaycan”a Geri Dönüş”Erzincan”daki toplantıda meselenin odağına medyayı alarak değerlendirmeler yapıldı. TİMBİR Başkanı Süleyman Basa Karabağ zaferini tek değil çifte zafer olarak niteledi. Zira askeri zafer medyanın gücüyle dezenformasyona maruz kalmadı ve bu haklı dava dünyaya doğru anlatılabildi. Azerbaycan Basın Konseyi Üyesi Agil Alasger de meseleye aynı açıdan baktı, Türkiye ve Azerbaycan medya kuruluşlarının ortak hareket etmesinin getirdiği gücü anlattı.”Haklılık anlatıldıkça anlaşılır”Birinci Karabağ gazisi ve “Vətəninfo.az” sitesinin baş editörü Nahid Canbakışlı bu konuyu gündemimize taşıyan, organizasyonlarla duyuran kıymetli bir dostumuz. Yaklaşımı oldukça net. Ermenilerin kovduğu kimselerin bir toprak talebi derdinde olmadığını, sadece ata topraklarına gitmek istediğini belirtiyor ve soruyor: “Buna hakları yok mu?”. Bendenizin de konuşmacı olduğu panelde Türk Dünyası Gazeteciler Federasyonu Başkanı Menderes Demir, Birlik Haber Ajansı (BHA) Genel Müdür Muhammet Kaçar, Adıyaman Üniversitesi Profesörü Prof. Dr. Şehrebanu Allahverdi meseleyi kendi birikimleri üzerinden değerlendirdi. Ortak cümle şuydu: “Geri dönüş bir hak ve kamuoyunu bilinçlendirmek ortak ödevimiz”.Tek milletin, diasporası da ortaktır!Yıllar önce Bakü”de bulunduğum zamanlardan Haydar Aliyev”in “iki devlet tek millet” sözünü görmüştüm. Orada konuştuğum kimseler, oğul Aliyev”in bu sözün üstüne çıktığını ve şunu eklediğini söylemişlerdi: “Madem biz tek milletiz, o zaman bizim diasporamız da tektir”. Biz de Batı Azerbaycan”a dönemeyenlerin hakkını ve hukukunu bu yaklaşımdan hareketle ele almalıyız bence…Meselenin hukuki durakları…Meseleye hukuk odağında bakınca karşımıza “toprağından sürülen, göçe zorlananlar” çıkıyor. Uluslararası hukuku bu odaktan hareketlendirmek gerekiyor. Bunu yaparken üç hususu bilmemiz şart:1920 Antlaşmaları: Moskova ve Kars antlaşmaları yani. Bunlar özellikle Nahçıvan”ın Azerbaycan toprağı olduğunu tescilliyor. Bu duruma Türkiye sadece bu şartla onay vermiş oluyor. Türkiye”nin bu duruma dolaylı da olsa müdahil olma imkânı var. Geçit hakkının sağlanması da bir hak. Zira Nahçıvan, Azerbaycan”ın anklav (*) bir parçası.BM Kararları: Karabağ konusunda BM”nin 1993 yılındaki 822, 853, 874, 884 sayılı kararları Ermenistan”ın işgalciliğini tescilliyor. Bugün konuşulan yerlerin birçoğuna dair tespitler var.AİHM Kararı: 1992 yılında savaş sonrası ayrılmak zorunda kalan altı kişi, Laçin bölgesinde yer alan ve Ermenilerin kontrolündeki evlerine dönemedikleri gerekçesiyle AİHM”e başvurdu. AİHM, Ermenistan”ın Yukarı Karabağ”da işgal ettiği bölgelerde yargısal sorumluluğu bulunduğuna ve bu engellemenin insan haklarına aykırı olduğuna karar verdi (**).Planlı, gerçekçi ve kurumsal adımlar atılmalı…Devletler hukuku bağlamından çok bireysel hak arama odağına yönelmek gerekiyor sanırım. Bazılarının yapıldığından eminim ama şu adımların atılmasını önemli buluyorum : * Bireysel olarak AİHM”e yoğun başvuru yapmak gerekiyor. * BM nezdinde bireysel benzeri adımların atılması önemli, konu idari birimlerde konuşuldukça yargıyı etkileyecektir. * Bu konuda “sembolik yargılama yapan” insan hakları oluşumlarının harekete geçirilmesi “farkındalık adına” mühim. * Azerbaycan ve Ermenistan mahkemelerinde bu konu konuda başvurular yapılmalı. Ve son olarak bu konunun hukuki boyutu ile ilgilenen sivil toplum yapılarının çoğaltılması elzem.(*) Bir ülkenin sınırları dışında olan ama kendisine ait olan siyasi bölgeye ait topraklara anklav denir.(**) Chiragov ve Diğerleri / Ermenistan – 13216/05 – 16.06.2015 tarihli karar

Source: Cüneyd Altıparmak