“Küresel Politika Güncesi: Rejim Çökmeleri, Etnik Çatışmalar ve Ortadoğu Gelişmeleri”

İran”da rejim çökerse ne olur? Hangi senaryolar masada?

İsrail-İran arasındaki savaş, Tahran’da rejim değişikliği senaryolarını gündeme taşıdı.İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu açık açık, “Hamaney’in ölümü savaşı bitirir.” diyor.Savunma Bakanı Katz da Hamaney”e “Sonun Saddam gibi olur.” tehdidinde bulundu.Washington yönetimiyse bu hedefe mesafeli. Aslında Netanyahu, öncelikli hedeflerinin İran”ın nükleer kapasitesini yok etmek olduğunu söylüyordu. Ancak Tel Aviv, son günlerde hedeflerinde İran”da rejim değişikliği olduğuna yönelik mesajlar veriyor.HANGİ SENARYOLAR MASADA?İngiliz Guardian gazetesinden Patrick Wintour, “Bir iç çöküş mü, bir yıkım mı yoksa bir geçiş mi: İran’da rejim değişikliği nasıl görünürdü?” başlıklı makalede bu olasılıkları kaleme aldı.Wintour, “Köklü bir otoriter rejimin devrilmesi bastırılmış ve öngörülemeyen güçlerin serbest kalmasına yol açar.” ifadesini kullanıyor.Guardian yazarına göre olası bir çöküş senaryosu, zaman zaman rejimle çatışma yaşayan etnik gruplar için fırsat yaratabilir ve bazı gruplar İran toprakları üzerinde hak iddia edebilir.DARBE GİRİŞİMİ OLUR MU?Wintour, olası bir darbe girişimini de gündeme taşıdı. Devrim Muhafızları”nın kilit kadrolarının çoğu öldürülmüş olsa da İran”da rejimin politikalarından rahatsız bazı subayların darbe girişiminde bulunabileceğini öne sürdü.Ancak böyle bir yapının daha özgürlükçü bir rejim garantisi anlamına gelmediğini de vurguladı. Wintour, kulislerde bir acil durum hükümeti söylentilerinin dolaştığını da yazdı.Bunun içinde İran’ın eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, eski Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ve eski Meclis Başkanı Ali Laricani”nin yer alabileceğini belirtti.Guardian yazarına göre tam anlamıyla bir siyasi çöküş yaşanması durumunda, Evin Hapishanesi’ndeki siyasi mahkumlar arasından İran”ın yönetimini devralabilecek bir isim de lider olarak çıkabilir.Yazar, 2011 yılından bu yana ev hapsinde tutulan eski başbakan Mir Hüseyin Musevi ile eşinin serbest bırakılması ihtimalini de hatırlatıyor.İran lideri Hamaney”den son dakika açıklamalar! İsrail”e net mesajMacron”dan dengeleri değiştiren İran açıklaması”BATININ BİR HAZIRLIĞI YOK”Makalede, Kanada’daki G7 Zirvesi’nde Avrupa ülkeleri arasında İran’da rejim değişikliği fikrine dair derin bir görüş ayrılığı yaşandığına da dikkat çekildi.Bu konuda Fransa Cumhurbaşkanı Macron”un, “Rejimi herhangi bir plan olmadan değiştirmek stratejik bir hata olur.” sözlerine vurgu yapıldı.Irak örneği veren Macron; İran”da benzer bir durumun yaşanmasının kaosa yol açacağını söyledi. rejim değişikliğinin ancak halkın iradesiyle gerçekleşmesi gerektiğini belirtti.Almanya Başbakanı Friedrich Merz”se Macron”un karşısında yer alarak; “Molla rejimi saldırılarıyla dünyaya ölüm ve yıkım getirdi. Bu, İsrail”in hepimiz için yaptığı kirli iş.” diyerek İsrail”e destek verdi.Wintour’a göre Batı’nın İran’da rejimin çökmesinden sonraki sürece dair bir hazırlığı bulunmuyor.İran”ın devrik prensinden İsrail”e destek! İran halkına çağrıİsrail-İran Savaşı: Hamaney”den ABD”ye uyarı! Ültimatom gibi açıklama

Source: Muhammet Binici


İşçi düşmanını ‘demokrasi şehidi’ yapan etnikçilik

Teröristbaşı Öcalan ’a göre Turgut Özal demokrasi şehidiymiş! Nereden biliyoruz? Öcalan, Özal’ın oğlu Ahmet Özal ’a mektup göndermiş, bu tanımlamayı orada yapmış. 47 yıl boyunca yönettiği terörist örgütle Türkiye’yi kana bulayan birine, ülkenin demokratikleştirilmesi için umut bağlayanların olduğu bu döneme uygun bir değerlendirme aslında… Ancak son aylarda yayımladığı mektuplarda sık sık sosyalizme referans veren, Alain Badiou ve Slavoj Žižek ’i özellikle anarak “enternasyonal ve sosyalist çalışmalarda ortaklaşma dileğini” de ileten Öcalan’ın, uyguladığı neoliberal politikalarla işçi sınıfını silindir gibi ezen Özal’ı “demokrasi şehidi” diye nitelemesinin ardındaki ikiyüzlülüğü de göstermek gerekir. Yanlış anlaşılmasın; Öcalan, sosyalist olduğundan değil, PKK’nin hiçbir zaman sosyalist bir örgüt olmadığını bir kez daha ortaya koymak için! NAKŞİBENDİ TARİKATINA BAĞLI BİR ZENGİN SEVER Öcalan ya da PKK olaylara sınıfsal açıdan bakıyor olsa, Özal gibi serbest piyasacı bir liberali, “Çankaya’nın şişmanı, işçinin düşmanı” sloganına esin kaynağı olan bir siyasetçiyi, demokrasi ile ilişkilendirmezdi. Ama PKK etnik milliyetçi bir örgüt olduğundan Özal’ı göklere çıkarmaları olanaklı… Özal’ın sermayenin adamı olmasının yanında bir özelliği daha var ki gerçek bir sosyalist onu da görmezden gelemez. Özal, Nakşibendiliği devletin tepesine yerleştiren isimdi; Nakşibendi tarikatına bağlıydı yani tarikatçıydı, yaptıklarıyla ve sözleriyle Cumhuriyetin temel ilkelerinden biri olan laikliğe hançer saplayan siyasetçilerdendi. Ayrıca “Benim memurum işini bilir” , “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” diyen, Türkiye’nin kamusal birikiminin sayısız yolsuzluklarla peşkeş çekildiği, hayali ihracat ve vergi kaçakçılığının doruğa ulaştığı bir dönemin altında imzası olan, “Ben seçimden önce zam yapacak kadar enayi miyim!” deyip seçimden sonra zam furyasıyla emekçileri perişan eden bir sağcıdır Özal. Bu rezaletleri belgeleyen çok sayıda kitap var. İsteyen bulup okur. “TÜRKİYE”NİN REAGAN”I” BİR AMERİKANCI Tüm bunlara ek olarak Özal, iflah olmaz bir Amerikancıydı. ABD’nin “Çekiç Güç” olarak İncirlik’e konuşlandırıldığı dönemde “Tek başıma karar verme imkânım olsaydı, Körfez’e asker gönderebilirdim” diye konuşup 1991 Körfez Savaşı’nda ABD ile birlikte hareket eden, terörün ülkemizin güneyinde yuvalanmasına yol açan da Özal’ın izlediği “bir koyup üç alma” politikasıdır. Öcalan’ın Özal’ı “demokrasi şehidi” diye nitelemesinin ardındaki neden de budur. ABD’nin bölgede tezgâhladığı BOP planı yürütülürken sağa sola mektup gönderip yandaşlarını artırma çabasını sürdüren Öcalan’ın bunu bir strateji olarak uyguladığı ortada. Bunu yaparken de işine geldiği için “demokrasi”, “sosyalizm”, “barış” gibi kavramların içini boşaltıyor; bir yandan örgütüne gönderdiği ve “bölge konfederalizmi şart” dediği açıklaması ortaya çıkıyor, diğer yandan “barış” istediklerini iddia ediyor. Kendisini “Türkiye’nin Reagan’ı” olarak tanımlayan Özal, bir köşe yazısına sığan kadarıyla böyle biriydi; sermayenin çıkarlarını savunup işçiyi ezen bir zengin sever, Amerikancı ve tarikatçı bir siyasetçiydi.

Source: Zülal Kalkandelen


Ermeni soykırımı iddiasına MHP”liler sessiz kaldı: MHP’liler sessiz, İYİ Partililer tepkili

TBMM Genel Kurulu’nda önceki gün DEM Parti milletvekili George Aslan’ın ‘Ermeni soykırımı’ demesinin ardından gerginlik çıktı. İYİ Parti Milletvekili Şenol Sunat, “Bu kişiyi lanetliyorum” yanıtını verdi. Meclis Başkanvekili Tekin Bingöl ise “lanetlemek” kelimesinin ağır bir kelime olduğunu söyleyerek kendisini uyardı. İYİ Parti Denizli Milletvekili ve TBMM Katip Üyesi Yasin Öztürk ise Bingöl’ün önündeki Divan Kürsüsüne vurarak, “Siz de tarafsız olun. Olmaz öyle. Ermeni soykırımı diyor, tarafsız ol” diyerek ayağa kalktı. Tartışmanın tırmanması üzerine oturuma ara verildi. Öztürk’e bu eylemi nedeniyle kınama cezası verilirken, tartışmaların yaşandığı sıra MHP sıraları sessizliğini korudu. TBMM Genel Kurulu’nda önceki gün ‘Ermeni soykırımı’ tartışması yaşandı. DEM Parti Mardin Milletvekili George Aslan, söz alarak “Biz 1915 döneminde Hristiyan halklara yönelik yaşanan soykırıma yönelik samimi bir yüzleşme beklerken; aksine, faillerin isimleri kamusal alanlara, sokaklara, parklara, okullara verilmekte ve anıtları dikilmektedir. Son olarak, geçtiğimiz günlerde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı (ABB) Mansur Yavaş tarafından Altındağ ilçesinde Talat Paşa için bir anıt yapıldı. 1915″te öldürülen, sürgüne gönderilen ve malları gasbedilen Ankara Sancağı”ndaki on binlerce Ermeni için bir anıt dikilmesi gerekirken onların ölüm emrini veren biri için anıt dikilmesini, adının caddelere, okullara verilmesini kabul etmiyoruz. Bir halk için bazı kişiler kahraman olabilir, çok değerli olabilir ama başka halklar için bu insanlar kahraman değil, birer katildir” ifadelerini kullandı. TANSİYON BİRDEN YÜKSELDİ İYİ Parti Aksaray Milletvekili Turan Yaldır’ın “Katil değil, Talat Paşa bir kahramandır” demesinin ardından Meclis’te tansiyon yükseldi. Aslan, “1915″te telgraf başındayken gelen katliam haberleri için, yanındakiler ona ‘Yetkiniz var, bu katliamları durdurabilirsiniz’ der” ifadelerini kullandı. İYİ Parti Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş Taş, “Teröristbaşı katil. Abdullah Öcalan katil” diye Arslan’a tepki gösterirken, Yaldır da “Kandan beslenenler Talat Paşa’ya ‘hain” diyemezler, ‘katil’ diyemezler. Katliamın kralını siz yaptınız” dedi. İYİ Parti sıralarından sesler yükselirken, Arslan konuya ilişkin kullandığı ifadeleri savunmaya devam etti. ‘KİMSE MECLİS’TE TÜRK DEVLETİNİ SUÇLAYAMAZ!’ Yaldır, “ASALA’yı ne yapacaksın, ASALA’yı?” dedi. Arslan ise “Diyarbakır’a onun özel olarak atadığı Vali Reşid de aynı şekilde büyük katliamlar gerçekleştirdi; Süryanileri Diyarbakır’daki Meryem Ana Kilisesi’nin avlusuna toplayıp kurşuna dizdirdi” diyerek konuşmasına devam etti. Türkeş, “Kimse Meclis’te Türk devletini suçlayamaz” tepkisini gösterdi. Arslan, Türkeş’e “Sizi ciddiye almıyorum” karşılığını vererek şu ifadeleri kullandı: “Etrafındakiler Doktor Reşid’e şunu sorar: ‘Siz, Hipokrat yemini etmiş bir hekimsiniz, insanlara bunu nasıl yaparsınız?’ O da Talat Paşa gibi ‘Ulusalcılığımı ve bunları teraziye koyduğum zaman ulusalcılığım daha ağır basar’ der. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2025 yılındayız ancak görüyoruz ki aynı zihniyet bugün de devam etmektedir; Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından bu insanlar için anıt dikilmektedir. Bütün bunlar, toplumsal barış söylemleriyle çelişen uygulamalardır. İşte bu yüzden, geçmişle yüzleşilmesi gerektiğine inanıyoruz. Geçmişlesamimi bir yüzleşme olsaydı bugün bu tür anıtlar dikilmezdi, faillerin isimleri caddelere, okullara verilmezdi.” ‘SOYKIRIM YAPMADIK’ Yaldır, Aslan’a “Talat Paşa kadar taş düşsün başına” tepkisini gösterirken; İYİ Parti Çanakkale milletvekili Rıdvan Uz da “Her yere vereceğiz” çıkışını yaptı. Türkeş de “Bu toplum zaten barışık, Türk milleti bir bütündür, bölünemez. Ne mutlu Türk’üm diyene” dedi. Aslan, “Başta Almanya olmak üzere dünyada geçmişleriyle, yaptıkları soykırımlarla yüzleşmiş ülkeler var. Bu yüzleşmeler o ülkeleri zayıflatmadı; aksine, güçlendirdi ve özgürleştirdi” ifadelerini kullanınca Türkeş de “Biz soykırım yapmadık. Git onları Almanlara söyle” ifadelerini kullandı. Aslan, düşüncelerinin arkasında şu sözlerle durdu: “Geçmişte yaşanan acılarla yüzleşmek, sadece geçmişin acılarını hatırlamak değildir, aynı zamanda o acıların bir daha yaşanmaması için atılan önemli adımdır. Bu nedenle, 1915″te yaşanan soykırımdan sorumlu kişiler için değil kurbanlar için anıt dikilmelidir; faillerin teşhir edilmesi, lanetlenmesi gerekir, toplumsal barış açısından bu hayatidir. ABB Başkanı Mansur Yavaş o anıtı yıkmalı ve halklardan özür dilemelidir. Bunu yapmazsa, ulusal ve uluslararası platformlarda katillere anıtlar yapan kişi olarak teşhir edeceğiz diyor ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.” ‘TALAT PAŞA’YI LANETLEDİLER’ DEM Parti sıraları Aslan’ı alkışlarken, İYİ Partili Uz, “CHP’nin niye sesi çıkmıyor?”; Türkeş de “Yuh” tepkisini gösterdi. Aslan, Türkeş’e “Sen Amerika’daki çocuklarına git Türkçe öğret, sonra bana sataş, tamam mı?” karşılığını verdi. Türkeş ise “Bana sataştı. Ben Türk’üm, çocuklarım da Türkçe konuşuyor” dedi. Bu sözlerin üzerine oturumu yöneten CHP’li TBMM Başkanvekili Tekin Bingöl, “Sayın Aslan, ithamda bulunurken somut, ayakları yere basan, ciddi bir şekilde ithamlarda bulunmalısınız. Soyut kavramlarla burada insanları itham etme hakkınız yok. Özellikle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının…” ifadelerini kullandı. VEKİLLER ARASINDA SÖZLÜ ATIŞMALAR YAŞANDI Bingöl, sözlerini bitirmeden İYİ Parti sıralarından alkışlar yükseldi. Yaldır, “Devleti katil ilan ediyor”, Türkeş de “Türk devletini ‘katil’ diye itham edemez kimse, haddini bil” tepkisini gösterdi. İYİ Parti Manisa Milletvekili Şenol Sunat da tartışmaya kürsüden dahil olarak “Buraya çıkan, benden önce şu kürsüye çıkıp konuşma yapan kişiyi lanetliyorum” dedi. İYİ Parti sıraları alkışladı, tansiyon yeniden yükseldi. İYİ Partili ve DEM Partili milletvekilleri arasında sözlü atışmalar yaşandı. Başkanvekili Bingöl, Sunat’a “Bakın, Sayın Sunat ‘lanetliyoruz’ kelimesi çok ağır bir kelime, böyle bir kelime kullanamazsınız” dedi. İYİ Partili Meclis Katip Üyesi Yasin Öztürk de başkanlık kürsüsüne vurarak “Sayın Başkanım, Talat Paşa’yı lanetlediler burada, olmaz öyle” tepkisini gösterdi. Bingöl, “Olmaz öyle” derken, Öztürk de “Siz de tarafsız olun ama ya” karşılığını verdi. Bingöl ve Öztürk arasında aşağıdaki atışma yaşandı: Bingöl: Tarafsızım. Öztürk: Olmaz öyle. Bingöl: Divanda bağırma ya. Öztürk: Ermeni soykırımını adam burada şey yapıyor, böyle olmaz. Bingöl: Divanda bağırma ya, çık. Öztürk: Ben çıkınca sen kapatmak zorundasın; böyle bir şey yok. Tarafsız ol. Bingöl: Ne diyorsun ya. ‘YÖNETEMİYORSUNUZ’ Öztürk, Başkanlık Divanı’ndaki yerini terk etti, Bingöl de oturuma ara verdi. Aranın ardından oturumu açan Bingöl, Öztürk için kınama cezası isteyerek Öztürk’ü savunmasını yapması için kürsüye çağırdı. Öztürk, şu sözlerle kendini savundu: “DEM PARTİ milletvekilinin konuşmaları esnasında yapmış olduğu ithamlar Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet politikasına aykırı ithamlardır. Dolayısıyla beş dakika boyunca bu konuşmaya sessiz kalan, Meclis’i yöneten Meclis Başkanvekili, arkasından çıkan kendi hatibimizin -bu konuşmalara devlet adına verdiği cevapları- kürsüdeki konuşmacının ne yazık ki söz hakkını tamamlamadan sözünü kesmiştir. Sayın Başkan, iki gündür Meclis’i yönetiyorsunuz. Öncelikle İç Tüzük’ü okumanızı, görevlerinizi size hatırlatmanızı ve akabinde ettiğimiz -bütün milletvekillerine söylüyorum- yemini hatırlamanızı istiyorum. Meclis’i yönetemiyorsunuz, tarafsız yönetemiyorsunuz en azından. Size tavsiyem, bir an önce bu görevden ayrılın. Ben bu kınamayı reddediyorum. Aksine yönetim sergilemeye kalkan Sayın Meclis Başkanvekilini ben kınıyorum. Divan Katibi olarak ben de kendi görevlerim gereği bu Meclis’in sağlıklı işleyebilmesi adına Sayın Meclis Başkanvekilini uyarmakla mükellefim. Uyardım diye… Ne yaptım ben fiilî olarak? Size hakarette mi bulundum? Size fiilî eylemde mi bulundum?” ‘TÜRK TARİHİNE KÜFREDİLİYOR’ CHP sıralarından “evet” sesleri yükseldi. CHP Kahramanmaraş Milleteviki Ali Öztunç, “Masaya vuruyorsunuz siz de” dedi. CHP Uşak Milletvekili Ali Karaoba da “Sen kimsin de masaya vuruyorsun?” ifadelerini kullandı. Öztürk, yaşananlara “Bu ülkenin üniter yapısını, sizlerin Genel Başkanı, ülkemizin kurucu banisi Mustafa Kemal Atatürk kabul ettirdi. Siz bunları bile görmüyorsunuz, görmezden geliyorsunuz üç beş oy uğruna. Size de yazıklar olsun. Seni de kınıyorum” tepkisini gösterdi. Oy çokluğuyla Öztürk’e kınama cezası verildi. Genel Kurul’da söz alan İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, “Sayın Başkan, biz bu kararı reddediyoruz. Bakın, bazı hadiseler olduğunda maksadını aşan tavırlar olabilir ama buradaki bir fiziki şiddetten, kınamayı gerektirecek bir olaydan bahsetmek mümkün değil. Hepimiz Anayasa’ya yemin ettik ya. Türk tarihine küfrediliyor. Talat Paşaya, bu ülke için can vermiş, mücadele etmiş insanlara hakaret ediliyor” dedi. Milletvekilleri arasında tartışmalar devam etti. ‘KINAMA VERİLDİĞİ İÇİN TEŞEKKÜR EDEMEZSİNİZ’ Söz alan İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez de “Atatürk’ün koltuğunda oturmak, Atatürk”ün mirasına sahip çıkmayı gerektirir. Bu yüce çatının altında Türk tarihine hakaret ediliyorsa, yalan söyleniyorsa, iftira atılıyorsa, soykırımcı yaftası yapıştırılıyorsa bizim burada sessiz kalmamız mümkün değildir; siz de sessiz kalamazsınız, iktidar partisi de sessiz kalamaz, diğer partiler de sessiz kalamaz. Millet bizi buraya bir sorumlulukla gönderdi” dedi. CHP ve İYİ Partili vekiller arasında sözlü atışmalar sürdü. Sunat, “Teşekkür ettiniz, siz Meclis Başkanvekilisiniz, kınama verildiği için teşekkür edemezsiniz. Ben de el kaldıran milletvekillerini kınıyorum” tepkisini gösterdi. Ardından İYİ Parti Grubu salonu terketti. Tüm tartışmalar yaşanırken MHP sıraları sessizliğini korudu. MHP’li vekiller, Öztürk için oylama yapılırken de çekimser oy kullandı. ‘KİMİNLE MÜTTEFİK İSELER, ONLARLA DEVAM ETSİNLER’ Yaşanan gelişmelere sosyal medya hesabından tepki göstere İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, “Bingöl’ün otorite tesis etmek amacıyla, Ermeni diasporasının tezlerinin Meclis kürsüsünden dile getirilmesine seyirci kalmasına ve buna seyirci kalmayanlara karşı hasmane bir tutum sergilemesine hiç gerek yoktu. Divan Katibimiz Öztürk’e verilen kınama cezasını şiddetle reddediyorum. CHP Grup Başkanvekilinin Türkiye Cumhuriyetine yöneltilen iftiralara sessiz kalmasını ve adeta olup bitenleri onaylamasını da zihinsel bir istifra olarak telakki ediyorum. Kiminle müttefik iseler, onlarla devam etsinler” dedi. ‘İYİ İLİŞKİLERİMİZİ SÜRDÜRMEYE DEVAM EDECEĞİZ’ Dervişoğlu’nun tepkisinin ardından açıklama yapan CHP lideri Özel de “Meclis’te dün akşam zaman zaman yaşanan bir talihsiz Meclis iletişim kazası olmuş. Tekin Bingöl’ün Ermeni soykırımı konusundaki tutumunun ne benden ne partimizden farklı olmadığı açıkça ortadadır. Bir bütün istenmeyen olaylar bütünü oluşmuş. Muhalefetin böyle olaylardan dolayı tartışmasının bir kişiyi memnun edeceğini unutmamak lazım. Bundan sonraki süreçte İYİ Parti ile iyi ilişkilerimizi sürdürmeye devam edeceğiz” dedi.

Source: Merve Kılıç


Avcılar mitingi öncesi Cumhuriyet’e konuşan CHP lideri Özel, parti içi ve dışına mesaj verdi: Direnci kırdırtmam

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Avcılar Marmara Caddesi’nde düzenlenen “Millet iradesine sahip çıkıyor mitingi öncesi CHP’deki kurultay tartışmalarına, iktidarın CHP’li belediyelere dönük baskısına ve İranİsrail gerginliğine yönelik gazetemize konuştu. CHP 38. Olağan Kurultayı’nın iptaline ilişkin 30 Haziran’daki davaya yönelik değerlendirmelerde bulunan Özel, “Güya partili kimliğiyle televizyonlarda partiyi tartıştıranlar var. Bunlar bir tuzağa düşüyor. O da şu: Bu mesele sonuç odaklı değil, süreç odaklı bir iştir. Partiyi sürekli tartıştırmaya çalışıyorlar. Bizim 11 belediye başkanımız içeride, canımızla uğraşıyoruz. Bu sırada böyle fuzuli konuların tartışılması beni gerçekten üzüyor” dedi. 30 Haziran’daki davaya ilişkin bir endişesi olmadığını ve kamuoyunda konuşulan ihtimalleri ciddiye almadığını aktaran Özel, “Zaten olsa bile, 19 Mart’ta da darbe yaptılar. Arkadaşlarımız içeride. Başa gelen sonuçlar, sizin o yükü kaldırıp kaldıramayacağınızla ilgilidir. Parti içinden ya da dışından, böyle bir şeye niyet edenlere tavsiyem: Sakın denemeyin. Sonrasında ne kayyumu tanırım ne butlan kararını. CHP’nin hiyerarşisini de direncini de kimseye kırdırtmam” ifadelerini kullandı. Anketlerde AKP’den en az 7 puan önde olduklarını belirten Özel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Partililerimiz de muhalefete umut bağlayanlar da moralini hiç bozmasın. Parti dimdik ayakta, Genel başkan dimdik ayakta. Korkuları da olmasın. Korkulan olsa da korkacak bir şey yok. Mücadelenin en büyüğünü ona karşı da veririz.” “SIKIŞINDA AYNI GEMİ” İran-İsrail arasındaki çatışmaların Türkiye’ye sıçrama ihtimali üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “safları sıklaştırma” çağrısını yanıtlayan Özel, “Utanmasalar muhaliflerden sabun yapacaklar, gaz odasına atacaklar ama sıkışınca kapıyı açıp ‘aynı gemideyiz’ diyorlar. Evet aynı gemizdeyiz ama biz geminin dibinde kör karanlık bir zindandayız. Onlar ise geminin kaptan köşkünde keyif çatıyorlar. Dalgalar yükselince kapıyı açıp birlik çağrısı yapıyorlar. Gerçekten aynı gemideysek öyle davransınlar. Muhaliflere baskı yaparak, demokrasiyi askıya alarak, seçim kaybetmeyi hazmedemeyip saldırganlaşarak iç cephe tahkim edilmez” diye konuştu. “MEŞRU MUHATAP OLSUN” “Erdoğan iç cepheyi tahkim edecekse 31 Mart seçiminde muhalefet nasıl kazandı ona baksın” diyen Özel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Farklılıkları ayrılık değil, zenginlik olarak gören, kucaklayan; yukarıdan bakan değil, seçmenle göz hizasında konuşan; seçmeni tapulu malı gibi görmeyen, kimseye patronluk taslamayan, seçmeni kendine mecbur hissettirmeyen bir anlayışla Türkiye İttifakı kazandı. İç cepheyi tahkim etmenin uzmanı biziz. Yardımcı olmamızı istiyorsa önce bize düşman hukuku uygulamayı bıraksın ve meşru bir siyasi muhatap olsun.” CHP’nin mitinglerinin yaz ayları ve sonrasında ara vermeden devam edeceğinin altını çizen Özel, “İnanılmaz bir talep var. Gittiğimiz yerlerde kalabalıklar her geçen gün artıyor. 50’den fazla şehir çağrı yaptı. Şu ana kadar 21 miting yaptık. İstanbul’daki bazı ilçeler ‘neden gelmiyorsunuz” diye sitem ediyor” ifadelerini kullandı. İran-İsrail arasındaki çatışmalara yönelik de konuşan Özel, devlet yetkilileriyle henüz bu konuda bilgibelge alışverişinde bulunmadıklarını belirtirken CHP Dış Politika Danışma Kurulu’nun dün toplanmasının ardından kararların kısa sürede açıklanacağı öğrenildi. “ARA ZAM GELSİN, ESNAF DESTEKLENSİN” CHP lideri Özgür Özel, temmuzda asgari ücrete ara zam için sendikalara yaptığı ziyaretler kapsamında dün TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken’i konfederasyon binasında ziyaret etti. Özel’e ziyaretinde CHP Genel Başkan Yardımcıları Gamze Taşcıer, Yalçın Karatepe ve CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba eşlik etti. İki isim ziyaretin ardından basın açıklaması yaptı. Palandöken, Özel’e ziyareti için teşekkür ederek “Sorunların çözülmesi noktasında ana muhalef lideriyle bir araya gelmemiz gerçekten bir ülkenin bugünkü koşullarında esnaf sanatkârın sorunlarına çözüm bulunacak önemli bir odak merkezinde” dedi. Asgari ücretin alım gücünün her ay düştüğünü vurgulayan CHP lideri Özel, “Şu anda 22 bin liralık asgari ücret verildiği günden bugüne TÜİK’in verilerine göre dahi üç bin liranın üzerinde erimiş durumda. Ve temmuz ayı geldiğinde asgari ücrete yapılan zam TÜİK’e göre bile neredeyse ortadan kalkacak. Gerçek enflasyon rakamlarına baktığınızda enflasyon canavarı asgari ücret zammını yuttu bile” dedi. Bu nedenle asgari ücrete bir zam yapılması gerektiğini vurgulayan Özel, “İşçide, memurda, emeklinin cebinde para yoksa, esnafta da para yok. Ama diğer yandan küçük esnaf aynı zamanda asgari ücretli çalıştıran birer işveren. Biz asgari ücretin artırılmasını ancak küçük esnafın bu artışta korunmasını öneriyoruz” ifadelerini kullandı. “ELİNİ HAVDA BIRAKMAYIN” Konuşmasının sonunda Palandöken’in elini sıkarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a seslenen Özel, “Sorunların çözülmesi için hemen yolun karşısındaki Meclis’in harekete geçmesi gerekiyor. Biz hükümete ‘Gelin esnafın elinden tutalım, esnafın elini havada bırakmayalım’ diyoruz. Ben bütün esnaflar adına sayın Bendevi Palandöken’e elimi uzatıyorum ve esnafların elini kimsenin havada bırakmamasını temenni ediyorum. Sayın Erdoğan’a da çağrımız; esnafın elini havada bırakmayalım, hep birlikte tutalım” dedi.

Source: Engin Deniz İpek


Milanovic”ten sert sözler! “İsrail, bir suç çetesi tarafından yönetiliyor”

Hırvatistan Cumhurbaşkanı Zoran Milanovic, Hırvatistan”ın başkent Zagreb”de düzenlenen bir kültürel etkinliğe katılımı sırasında İsrail ile İran arasındaki çatışmalara ilişkin açıklamalarda bulundu.”BÖYLE BİR DEVLETLE VE BÖYLE BİR DEVLET YÖNETİMİYLE İŞ YAPILMAMALI”Milanovic, “İsrail, onlarca yıldır olduğu gibi şu anda da nasıl isterse öyle hareket ediyor. Bu tamamen açık. Böyle bir devletle ve böyle bir devlet yönetimiyle iş yapılmamalı” dedi.”İSRAİL ŞU ANDA BİR SUÇ ÇETESİ TARAFINDAN YÖNETİLİYOR”İsrail”e ilişkin görüşünün Hırvat hükümetinden farklı olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Milanovic, “İsrail şu anda bir suç çetesi tarafından yönetiliyor ve bu çete, dünyayı savaşa sürüklemek istiyor. Ne yazık ki bunu yaparken Washington”ın desteğine sahip. Birileri, küresel bir çatışma çıkarmak istiyor. Bunu zorbalıkla, kurnazca ve ABD silahlarıyla yapıyor” ifadelerini kullandı. Milanovic, Hırvatistan”ın Filistin devletini tanıması gerektiğini de sözlerine ekledi.”100 YIL ÖNCE OLAN HOLOKOST”UN SORUMLULUĞU BANA AİT DEĞİL”İsrail”in izlediği siyaset konusunda açık bir şekilde konuşulması gerektiğini vurgulayan Milanovic, “Çünkü bundan 100 yıl önce olan Holokost”un sorumluluğu bana ait değil. Bugünkü Hırvat siyasetinden kimseye de ait değil. Yani herhangi bir aşağılık kompleksiyle ya da tarihe ilişkin bir suçluluk hissiyle konuşmamız gerekmiyor. Suçlular, layık oldukları isimlerle anılmalı ve İsrail”in mevcut yönetimindeki bazı kişiler suçlu” dedi.”BENİ HİÇ İLGİLENDİRMİYOR”Milanovic, “Bu konuda buradaki İsrail Büyükelçiliği veya Dışişleri Bakanlığı ne derse desin, bu beni hiç ilgilendirmiyor” ifadelerini kullandı.Hırvatistan Cumhurbaşkanı Milanovic, daha önce yaptığı açıklamalarda da İsrail”in özellikle Filistin”deki eylemlerini eleştirmiş ve artık İsrail”e sempati ile bakmadığını açık bir şekilde ifade etmişti.Milanovic, ikinci turu ocak ayında gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimini yüzde 75 oranında rekor oyla kazanarak ikinci dönemi için yeniden seçilmişti.Eski Mossad şefinden ABD itirafı: “İran”ın iki seçeneği var”Macron”dan İsrail”e net mesaj: Netanyahu”yu köşeye sıkıştırdıİsrail”in muhalif gazetesinden Netanyahu”ya sert sözler: Katil topluluk olarak anılıyoruz

Source: Muhammet Binici


Katil Netanyahu Hitler’den beter

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gazze”de süren soykırıma ilişkin değerlendirmesinde, “Holokost sürecinde, Gazze”dekine benzer görüntüler oluşmamıştır. Netanyahu, soykırım suçunda, zalim Hitler”i çoktan geride bırakmıştır” dedi. Erdoğan”ın da işaret ettiği bu durum, rakamlarla da kendini ortaya koydu. Filistin”e ve bölge halklarına huzur vermeyen İsrail Başbakanı Netanyahu, 7 Ekim”den sonrası yaptıklarıyla Hitler, Stalin ve Mao”yu geçti. 1.5 SENEDE YOK OLUŞUN EŞİĞİNE GETİRDİ Kundaktaki bebeklerin üzerine yağdırılan bombalar, insani yardım almak için bekleyen masum sivillerin kasıtlı olarak hedef alınması, 2 milyondan fazla insanın açık hava hapishanesine mahkûm edilmesi gibi uygulamalar, eli kanlı diktatörlerin vahşet dolu uygulamalarını bile geride bıraktı. Netanyahu, Gazze Şeridi”nin yüzde 88″ini yok etti. 18 binden fazla bebeği, 12 bin 400 kadını katletti. 2 bin 483 aileyi yok etti, 2 milyondan fazla sivil zorla yerlerinden etti.

Source: Harun Sekmen


İsrail”e ait 3 tank, 2 askeri araç ve 1 buldozer de imha edildi

Kassam Tugaylarından yapılan yazılı açıklamada, 6 Haziran”da Gazze kentinin Şucaiyye semtindeki El-Mintar Caddesi”nin doğusunda bir İsrail askerinin keskin nişancı ateşiyle vurulduğu belirtildi. İsrail”e ait 3 tank, 2 askeri araç ve 1 buldozer imha edildi Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Cibaliya”nın doğusunda da 15 Haziran”da 3 İsrail tankının yüksek patlayıcı kara mayınlarıyla imha edildiği, hedef alınan tankların parçalarının bölgeye dağıldığı kaydedildi. İslami Cihad Hareketi”nin silahlı kanadı Kudüs Seriyyeleri”nden yapılan açıklamada ise Gazze Şeridi”nin güneyindeki Han Yunus”un güneyinde İsrail”e ait bir askeri aracın yüksek patlayıcılı varil bombasıyla imha edildiği belirtildi. Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Cibaliya Mülteci Kampı”nın doğusunda da 16 Haziran”da bir İsrail askeri aracının yakınında kara mayınının patlatıldığı aktarıldı. Açıklamada ayrıca, bir diğer operasyonda da İsrail ordusuna ait bir askeri buldozerin, Han Yunus”ta önceden yerleştirilmiş yüksek patlayıcı özelliğe sahip varil bombasıyla imha edildiği kaydedildi. Gazze”deki Filistinli direniş grupları, kurdukları pusular ve girdikleri çatışmalara ilişkin açıklamayı İsrail ordusunun saldırıları nedeniyle ancak günler sonra yapabiliyor.

Source: Internet Haber


SON DAKİKA | Katil İsrail ordusundan sivil katliamı! İnsani yardım bekleyenlere ateş açtılar: 34 kişi hayatını kaybetti

Son dakika haberi: İsrail ordusunun Gazze Şeridi”ne saldırılarında aralarında insani yardım bekleyen sivillerin de bulunduğu en az 34 kişi yaşamını yitirdi. Filistin resmi ajansı WAFA”ya göre, insani yardım almak ümidiyle Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Şüheda Kavşağı yakınında bekleyen Filistinliler, İsrail ordusunun saldırısına uğradı. Nusayrat Mülteci Kampı”ndaki Avde Hastanesi, söz konusu saldırıda ölen 23 kişinin cenazeleriyle onlarca yaralının hastaneye ulaştırıldığını belirtti. Filistin Kızılayından alınan bilgiye göre ise Gazze Şeridi”nin orta kesimindeki Deyr el-Belah kentinde bir evin İsrail uçakları tarafından hedef alınması sonucu 11 kişi hayatını kaybetti. Cenazeler Aksa Şehitleri Hastanesi”ne götürüldü.

Source:


Mustafa Sabri Beşer yazdı: Erdoğan”ın konuştuğu millet, hangi millet?

Ya sıcak gündemleri bir sosyoloji ve kültür değirmeninden süzerek yazılarımı kurguluyorum ya da salt toplumsal zemin üzerinden inşa etmeye çalışıyorum. Bu meyanda, Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın son tahlilde sarf ettiği sözler üzerinden bir disiplin okuması yapmaya niyetlendim.Peki, geçmişin yapı taşlarıyla bugünün konuşmaları arasında doğrudan bir bağ kurmak mümkün mü?Cevap: Evet. Fazlasıyla.Bir zamanlar Marakeş”te emirler Aristo”yu tartışırken, batıdaki soylular (!) imzalarını atacak kadar bile okuma yazma bilmiyordu. Kurtuba”nın yıldızlı gecelerinde yetişen bilim adamları, Paris”in kanalizasyonu bile olmayan sokaklarına ışık oluyordu.O günlerden bugünlere çok şey değişti. Ama bir şey hep aynı kaldı. Medeniyet hafızası olan milletler, söylemleriyle geleceği şekillendirmeye devam ediyor.Erdoğan”ın retoriği de bu anlamda sadece politik bir dil değil; bir medeniyet anlatısıdır.”Eğer bağımsızlık istiyorsan…Eğer özgürlük istiyorsan…Eğer bu topraklar üzerinde şerefinle, namusunla, izzetinle yaşamak istiyorsan…Eğer ekonomik refah istiyorsan, eğer bolluk, bereket, dirlik istiyorsan…Eğer huzur istiyorsan…Cenge her zaman hazır olacaksın.”Düşünün ki 11. yüzyılda Bağdat”ta kurulan Nizamiye Medreseleri, batıda üniversite modelinin temelini attı. Bugün ise Oxford mezunu diplomatların önünde “Acaba kadınların çalışması caiz mi?” sorusunu tartışıyoruz.Bir zamanlar model olan, şimdi artık model arıyor.Arafat”ta inşa edilen bir toplumsal sözleşmenin, Davos ve Bilderberg”te fantezilere dönüşmesini ibretle izliyoruz.Müslüman toplumlarda tarih boyunca üç değer en üstte tutulmuştur: Şeref, izzet, namus.Bu kavramlar yalnızca bireysel değil; sosyolojik düzenin sigortalarıdır.İslam toplumlarında izzet, Allah”tan gelir; şeref, ümmetten; namus aileden doğar. Batı bu kavramları sekülerleştirerek anlamlarını yitirmiştir.Erdoğan”ın kullandığı kavramlar (izzet, cenk, şeref, namus), siyasî söylemden çok medeniyet çatışmalarına göndermedir.İran-İsrail çatışması da bir enerji kavgası yerine; medeniyet kodlarının çatışması değil midir?Organize terör çetesi İsrail, seküler batının ileri karakolu; İran ise Şiî eksende, ama İslami bir medeniyet iddiasının bölgesel aktörü.İran-İsrail savaşı, aslında bir akıl savaşıdır. Bir medeniyetin susup, diğerinin konuşmasını istemesidir.”Cenge hazır ol!” söylemi, aslında Filistin-Gazze konusunda pasif kalan, sosyal medyada dua edip ekran karşısında çaresizce izleyen ümmete bir tokattır.Bu uyarı, sadece organize terör çetesi İsrail”in İran”ı havadan vurduğunda değil; Gazze yerle bir edilirken de sessiz kalmaman gerektiğini hatırlatır.Bu ifade, yalnızca askerî bir savaşa değil; medya savaşına, kültür savaşına, ekonomi savaşına da işaret eder.Bu çağrı, toplumu bir “refah kitlesi” değil, bir “direniş milleti” olarak tanımlar.Bu çağrı, Osmanlı”dan miras kalan “asker millet” kodlarını güncellemekte ve sürekli bir seferberlik bilinciyle zihinleri ayakta tutmaya çalışmaktır.”Bağımsızlık” dediğimiz şeyin yalnızca diplomatik bir duruş değil, medeniyet namusu olduğunun uyarısıdır.Benzer şekilde “özgürlük” kelimesi de batıdaki bireyci özgürlük anlayışından ayrılır. Bu topraklarda özgürlük, milletin kolektif varlığını sürdürebilmesiyle eşdeğerdir.Ve şeref, izzet, namus…Bunlar bir siyasal bildirinin değil, bir medeniyetin kurucu değerlerinin kelimeleridir.Erdoğan”ın hitap ettiği sosyolojik taban, bu kelimelere yalnızca bireysel anlamlar yüklemez/yükleyemez/yüklememelidir!Çünkü hedefteki millet, aileden ümmete, mahalleden devlete kadar uzanan bir şeref düzeni içinde yaşamıştır/yaşamalıdır.Medeniyet, bir organizma gibidir. Onun ruhu dini, aklı düşüncesi, bedeni coğrafyasıdır. Haritalar, bu bedenin derisidir. Derinizi kestiğinizde kanar; haritaları böldüğünüzde millet parçalanır.Bu yüzden Erdoğan”ın sözleri, sadece Türkiye”nin değil, ümmetin manifestosudur, bir medeniyet psikolojisinin kod çözümüdür.Erdoğan”ın hitap ettiği millet; bir seçmen topluluğu değil, bir medeniyetin nöbetçileridir.Cenge hazır mısın?

Source: Mustafa Sabri̇ Beşer


Aman Allah”ım… İsrail, Müslümanlara ne yaptın ki?

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de “Biz, içinde hidayet ve nûr bulunan Tevrat’ı indirdik” buyurduğu halde…

Yahudiler, Hz. Musa’ya gönderilen bu kutsal kitabı kendi anlayışları doğrultusunda ekleme ve eksiltmelere tabi tutarak, tahrif ettiler.

Sonra da bu muharref kitaba göre insanların öldürülmelerini mübah saydılar.

Allah onlara “öldürmeyeceksiniz!” dediği halde, Yahudiler işte bu kitaplarda yer alan;

“Ele geçen her adamın gövdesi delik-deşik edilecek ve tutulan her adam, kılıçla düşecek… Yavruları da gözleri önünde yere çalınacak!.. Evleri çapul edilecek ve karıları kirletilecek” şeklindeki sapkın ifadelere bakarak, sözde “din” adına pervasızca kan döktüler.

Sicili katliam, ihanet, yalan ve talan örnekleriyle dolu olan, kendilerine gönderilen peygamberlere ihanet edip onları şehid etmekten sakınca görmeyen ve masum insanları öldürmeyi ibadet sanan işbu Siyonist Yahudiler, gerçekte ise her zaman çok korkak ve ikiyüzlüdürler.

Dünyaya olan aşırı düşkünlükleri onları korkak ve mürai kılmaktadır.

Yahudilerin korkaklığı Kur’an-ı Kerim’de şöyle tarif ediliyor:

“Onlar sizinle toplu halde ancak müstahkem şehirlerde veya surların arkasından çarpışabilirler.” (Haşr, 59/14)

Ayette de ifade edildiği gibi;

Aşırı korkaklıkları, tarihin her evresinde Yahudileri kalın surların veya yüksek duvarların arkasına hapsetmiştir.

Asr-ı saadet Müslümanlarına karşı ancak kendilerini çok sağlama aldıklarını düşündükleri ve etrafı kalın duvarlarla çevrilen kalelerde çarpışabilen Yahudiler…

Asırlar sonra bu kez de işgal ettikleri Filistin topraklarında benzer bir tavrı sergiliyorlar.

Korkularından etrafını “utanç duvarlarıyla” çevirdikleri İsrail’i adeta modern bir getto devleti haline getiren Siyonistler, şimdi ördükleri o duvarların arkasına sığınarak masum sivilleri hedef alıyorlar.

Göçmen kuşlarından bile ödü patlayan ve onları “düşman uçakları” zannederek anında savaş jetlerini sürülerin üzerine göndererek kuşları telef eden bu paranoyak devlet, benzer bir koruma kalkanını havadan gelecek saldırılara karşı geliştirdi.

En ileri teknolojiye dayalı güçlü silahlarla donatılan ve “Demir Kubbe” adı verilen bu koruma kalkanı sayesinde Siyonistler, dünya kamuoyuna kendilerini yıllarca “yenilmez millet” olarak lanse ediyorlardı.

Buna rağmen en ufak karşı saldırıda, işgalci Siyonist ordusunun gerçekte “çapulcu korkaklar sürüsünden” ibaret olduğu anında görülüyordu.

Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e yönelik başlattığı “Aksa Tufanı” operasyonunda, katiller sürüsü İsrail’in, Kassam Tugaylarının yiğit erlerinin onurlu direnişi karşısında nasıl tir tir titrediklerine hepimiz şahit olduk.

Gazze halkının çelikten iradesine toslayan İsrail halkının ilk günden itibaren havalimanlarına akın ederek kalın duvarlarına ve güçlü hava savunma sistemlerine rağmen terör devletini nasıl terk ettiklerini hep birlikte izledik.

Kalanlar ise Hamas roketlerinin menzili dışında kalan güneydeki bölgelere taşınıp, masrafları devlet tarafından karşılanan turizm işletmelerine yerleştirilmişti.

Haçlı destekli İsrail ordusu ise bu utanç verici durumun hıncını; okulları, masum sivillerin kaldığı kampları ve sağlık tesislerini bombalayarak, kadınları ve bebekleri öldürerek almış, korkaklara yakışan bir alçaklığa imza atmıştı.

Bir avuç mücahit karşısında zor duruma düşen İsrail’in ödlek askerleri,

Gazze’deki hastanelerin “Hamas tarafından askeri amaçlarla kullanıldığını” ve “komuta merkezleri olduğunu” iddia ederek, insanların şifa aradığı bu sağlık kuruluşlarını nokta atışlarla yerle bir etmişti.

7 Ekim’den bugüne kadar aralarında tek saldırıda 300’den fazla kişinin öldüğü “Şifa” ve 471 masum sivilin can verdiği “El-Ehli Hastanesi” olmak üzere Gazze’de toplamda 36 hastanenin İsrail askerleri tarafından hedef alındığı ve bunların çoğunun hizmet dışı kaldığı sır değil.

Ayrıca bu süreçte çok sayıda sağlık tesisi ve ambulans da Siyonist haydutların saldırısına maruz kaldı.

Amerika”yı kullanan ve Arap uluslarının zayıflığından cesaret alan bu katiller sürüsü, şimdi de etrafı duvarlarla çevrili müstahkem şehirlerine ve “Demir Kubbe” adı verilen hava savunma sistemlerine güvenip İran’a saldırıyor.

ABD silahlarıyla uzaktan masum sivilleri öldürmeyi alışkanlık haline getiren Siyonist katiller, ilk defa çıktıkları “er meydanı”nda büyük bir hayal kırıklığıyla karşılaştılar.

İran’ın hipersonik füzeleri karşısında aciz kalan ve korkak fareler gibi sığınaklara saklanan İsrailliler, dün yine en iyi bildikleri işi yaptılar ve benzeri görülmemiş bir ikiyüzlülüğe imza attılar.

İran’ın attığı füzeler İsrail’in Beerşeva kentindeki bir askeri üssü hedef alırken, patlamanın etkisiyle yakınlarda bulunan ve Gazze’de soykırım suçu işlerken yaralanan Siyonist katillerin tedavi gördüğü Soroka Hastanesi’nin camları kırıldı.

Füzeler hastaneyi doğrudan hedef almadığı halde anında harekete geçen İsrail’in ikiyüzlü yöneticileri, İran’ın sağlık merkezlerini hedef alarak “savaş suçu işlediği” iftirasını attı.

İsrail Savunma Bakanı Uriel Busso, “İran’ın Soroka Tıp Merkezi’ni vurması bir savaş suçudur” derken…

İsrail Spor Bakanı Miki Zohar ise “Ancak yeryüzünün en aşağılık insanları hastane yataklarında yatan sivillere füze atabilir” ifadelerini kullandı.

Tabii “öldürmeyi” ibadet sanan ve Gazze’de hastane bombalayarak on binlerce sivili katleden Siyonist alçakların bu ikiyüzlü açıklamalarını görünce, aklıma ABD’nin 16. Başkanı Abraham Lincoln’ün sözleri geldi.

Lincoln, bu tür ikiyüzlüleri şöyle tarif ediyor:

“İkiyüzlü, anne babasını öldürüp, sonra ‘ben öksüz ve yetimim’ diye affedilmek ister.”

Siyonist Yahudilerin nasıl ikiyüzlü olduklarını ispatlayan en iyi örneklerden biri de yakın tarihimizde yer alıyor.

Çarlık Rusyası”nda Yahudi bir anne, oğlunu 1877 Osmanlı-Rus Savaşı için cepheye yollarken şu öğütte bulunur:

“Canım oğlum, sakın kendini fazla yorma. Cephede bir Türk öldür, dinlen… Bir Türk öldür tekrar soluklan… Gücünü toplayınca bir Türk daha öldür, yine dinlen.”

Oğlu, “Ama anne, ya ben dinlenirken bir Türk beni öldürürse?” karşılığını verince dehşete düşen Yahudi anne,

“Aman Allah”ım… Sen Türklere ne yaptın ki?” deyivermiş.

Gazze’de her gün hastane ve ambulans bombalatan İsrail yetkililerinin, “Ancak yeryüzünün en aşağılık insanları hastane yataklarında yatan sivillere füze atabilir” diyerek, İran’ı hedef almasına ne kadar benziyor değil mi?

Zekeriya Say / Haber7

Source: Zekeriya Say


İsrail ordusu Gazze”de saldırdı: En az 34 ölü

Filistin resmi ajansı WAFA”ya göre, insani yardım almak ümidiyle Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Şüheda Kavşağı yakınında bekleyen Filistinliler, İsrail ordusunun saldırısına uğradı. Nusayrat Mülteci Kampı”ndaki Avde Hastanesi, söz konusu saldırıda ölen 23 kişinin cenazeleriyle onlarca yaralının hastaneye ulaştırıldığını belirtti. Filistin Kızılayından alınan bilgiye göre ise Gazze Şeridi”nin orta kesimindeki Deyr el-Belah kentinde bir evin İsrail uçakları tarafından hedef alınması sonucu 11 kişi hayatını kaybetti. Cenazeler Aksa Şehitleri Hastanesi”ne götürüldü.

Source: Internet Haber


DEM Parti”den olası “yeni göç dalgalarına” yönelik uyarı

DEM Parti”den, bölgedeki artan gerilimin ardından açıklama yapıldı. Partinin Göçmen ve Mülteciler Komisyonu Eş Sözcüleri Özgül Saki ve Murad Mıhçı imzalı açıklamada, Herkesi göçmenlerle dayanışmaya; sınırsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyada eşit ve özgür bir yaşam için birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz denildi. Açıklamanın tamamı şu şekilde: Savaşlar, siyasi baskılar, sömürü politikaları ve ekolojik yıkımlar nedeniyle yerinden edilen milyonlarca insanın yaşadığı ağır insani tabloya dikkat çekmek için 20 Haziran, Dünya Mülteciler Günü olarak ilan edildi. Ne yazık ki yeni savaşlar, bitmeyen baskılar ve eşitsizlikler milyonlarca insanı yerinden yurdundan ederken, milyonlarca göçmen ve mülteci de ağır koşullarda yaşam savaşı veriyor. Türkiye’de 5 milyonu aşkın göçmen büyük ölçüde güvencesiz, statüsüz, dışlayıcı ve ayrımcı bir sistemin kıskacında bulunmaktadır. Göçmen emeği sistematik biçimde sömürülmekte; kayıt dışı ve düşük ücretli çalıştırma, iş cinayetleri, sendikasızlaştırma ve ücret gaspı yaygın hale gelmektedir. Irkçılık, nefret söylemi ve linç kampanyaları her geçen gün tırmanmaktadır. Geri Gönderme Merkezlerinde kötü muamele, keyfi sınır dışı işlemleri ve “tahdit kodları” aracılığıyla tehdit ve baskı, hukuk dışı uygulamaların temel parçası haline gelmiştir. Göçmen kadınlar, çoklu ayrımcılıkla birlikte cinsiyetçi, ırkçı, erkek şiddetine karşı daha savunmasız bırakılmakta; LGBTİ+ göçmenler ayrımcılığın her boyutuyla karşı karşıya kalmaktadır. Göçmen çocuklar ise eğitime erişememekte, çocuk işçiliğinin ve istismarın hedefi hâline gelmektedir. Türkiye’nin 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu coğrafi çekince ve AB ile imzalanan Geri Kabul Anlaşması göçmenlerin temel haklardan mahrum bırakılmasına neden olmaktadır. Bu anlayış Türkiye’yi Avrupa’nın sınır bekçisine dönüştürürken, göçmenleri de statüsüz, güvencesiz ve baskıya açık bir konuma hapsetmektedir. Tüm bu yapısal sorunlara ek olarak, Ortadoğu’da derinleşen krizler, yeni ve büyük ölçekli göç hareketlerinin habercisi niteliğindedir. İsrail’in Filistin, Lübnan ve Suriye’de artan askeri müdahalelerinin yanı sıra İran-İsrail arasında başlayan ve sivil yerleşim yerlerinin, hastanelerin ve temel yaşam altyapılarının hedef alındığı saldırılar uluslararası hukukun açık ihlalidir. Bu saldırılar halihazırda kısmi göçlere sebep olmuştur ve güvenli yaşam alanlarının ortadan kalkmasıyla geniş çaplı yerinden edilmeleri tetiklemektedir. Öte yandan, Türkiye’nin Suriye’deki politikaları ile İsrail’le sürdürülen ticari ilişkileri de bölgesel savaşı derinleştiren ve insani krizi büyüten etkenler arasında değerlendirilmelidir. DEM Parti Göçmen ve Mülteci Komisyonu olarak bir kez daha altını çiziyoruz: • Göçmenler “geçici misafir” değil, eşit haklara sahip toplumsal öznelerdir. • Geri Kabul Anlaşması feshedilmeli, Cenevre Sözleşmesi’nden coğrafi çekince kaldırılmalı, Avrupa’nın göçmenler üzerinden kurduğu pazarlıklara son verilmelidir. • Tüm göçmenlere statü ve temel haklara erişim hakkı tanınmalı, göçmen emeği sömürüsü sona erdirilmelidir. • Geri Gönderme Merkezleri kapatılmalı, keyfi tahdit kodları kaldırılmalı, sınır dışı etme uygulamalarına son verilmelidir. • Yeni göç dalgalarına karşı yapılacak hazırlıklar insan haklarını ve toplumsal barışı esas almalıdır. Herkesi göçmenlerle dayanışmaya; sınırsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyada eşit ve özgür bir yaşam için birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.

Source: Haber Merkezi


Rusya”nın mesajı net: “Hamaney öldürülürse, Pandora”nın kutusu açılır”

Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, İran’da rejim değişikliği girişimlerinin kabul edilemez olduğunu söyledi.

İran lideri Ayetullah Ali Hamaney’e olası bir suikastın de bölgeyi yıllar boyunca sürecek bir krize sürükleyeceği uyarısında bulundu.

Sky News’a konuşan Peskov, Hamaney”in öldürülmesiyle ilgili olarak “bunu kesinlikle onaylamayız” dedi.

Rusya’nın böyle bir senaryoda nasıl bir adım atacağı sorulduğunda ise, “Bu, İran’da aşırılıkçı eğilimleri körükler. Hamaney”i öldürmek isteyenler akılllarında tutsun: Pandora’nın kutusunu açacaklar” yanıtını verdi.

“ORTA DOĞU”DA YENİ BİR SAVAŞ ÇIKAR”

Peskov, İsrail ile İran arasında tırmanan gerilimin yalnızca bölgesel değil küresel riskler barındırdığına da dikkat çekti.

Tarafların sayısının artmasının çatışmayı daha da tehlikeli hale getireceğini söyleyen Peskov, Diğer ülkelerin dahil olmasının Orta Doğu”da yeni bir savaşın başlayacağının altını çizdi.

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Rusya”nın arabuluculuk teklifini reddetmesine de değindi.

Donald Trump”ın “Kendi çatışmanızda arabuluculuk yapın.” sözlerinin hakaret içermediğini belirtti.

Peskov, “Biz oldukça hoşgörülüyüz ve herkesin de bize karşı hoşgörülü olmasını bekliyoruz” dedi.

Source: Haber Merkezi


AB”nin Gazze”ye saldırılarını sürdüren İsrail”e karşı adım atmaması “güvenilirliğini” zedeliyor

AB Dışişleri Bakanlarının Hollanda”nın teklifi üzerine 20 Mayıs”ta aldığı karar uyarınca İsrail”le Ortaklık Anlaşması”nın gözden geçirilmesine dair süreç işliyor.

AB Dış İlişkiler Servisi, İsrail”le Ortaklık Anlaşması”nın sürdürülmesini, “insan haklarına ve uluslararası hukuka uyma” şartına bağlayan 2. madde çerçevesinde inceliyor. Bu, anlaşmanın askıya alınmasına yol açabilecek prosedürün ilk adımını oluşturuyor.

İnceleme sonucunun 23 Haziran”da yapılacak AB Dışişleri Bakanları Toplantısı”nda AB Konseyine iletilmesi bekleniyor.

Uluslararası Kriz Grubunun AB İşleri Başkanı Lisa Musiol, Birliğin Gazze”ye saldırılarını sürdüren İsrail”e yönelik dış politikası ve Ortaklık Anlaşması konusunda beklenen kararlar hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Musiol, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu”nun politikalarına destek veren Almanya, Avusturya ve İtalya gibi Avrupa ülkelerinden Gazze konusunda “daha eleştirel açıklamalar” gelmeye başladığını ancak Tel Aviv”in İran”a saldırılarıyla başlayan çatışma sonrasında Gazze konusundaki eleştirilerin “geri planda kaldığını” söyledi.

Basına sızan AB raporlarında İsrail”in Gazze”de insan hakları ihlallerinde bulunduğunun açıkça yazıldığını belirten Musiol, “Eğer AB gerçekten buna (insan hakları ihlalleri) dayanarak (İsrail”e karşı) hiçbir adım atmazsa, tüm bu kanıtlar karşısında güvenilirliğine büyük darbe vurmuş olur.” diye konuştu.

Musiol ayrıca, AB”nin gözden geçirmeye karar verdiği İsrail”le Ortaklık Anlaşması”ndaki insan hakları şartına dikkati çekerek, “Bu kadar açık bir ihlal durumunda AB harekete geçmezse, insan hakları maddelerinin geçerliliğinin çok daha azalacağını düşünüyorum.” dedi.

Ortaklık Anlaşması hakkında çıkacak muhtemel kararlar

AB”nin 23 Haziran”da Dışişleri Bakanları Toplantısı”nda görüşeceği Ortaklık Anlaşması”nın bazı bölümlerinin askıya alınma ihtimalinin İsrail”in İran”a saldırılarıyla başlayan çatışma nedeniyle düştüğünü belirten Musiol, son gelişmelerden önce bunun “daha muhtemel” olduğunu kaydetti.

Musiol, anlaşmanın tamamının askıya alınması için gereken oy birliğine ulaşılmayacağı görüşünü paylaşarak, bazı AB üyesi ülkelerin böyle bir karara kesinlikle imza atmayacağını dile getirdi.

Ayrıca Musiol, İsrail”in İran”a saldırılarıyla başlayan çatışma nedeniyle 23 Haziran”daki toplantıda anlaşmanın askıya alınmasının oylamaya sunulmasının bile muhtemel olmadığını söyledi.

AB, İsrail”e karşı “daha fazla harekete geçmeli”

AB”nin siyasi ve ekonomik gücünü kullanarak Gazze”ye insani yardım erişiminin sağlanması ve işgal altındaki Batı Şeria”da gasp faaliyetlerine karşı koymak için “daha fazla harekete geçmesi” gerektiğini belirten Musiol, “Gazze”de ateşkesin sağlanması için gerçekten bastırmalıyız. Dolayısıyla AB”nin elindeki kozu daha fazla kullanması gerektiği konusunda çok netiz.” şeklinde konuştu.

Musiol, AB”nin Ortaklık Anlaşması ve ticaret hacmi nedeniyle İsrail”e karşı “çok fazla kozu” olduğunu ifade ederek, bunları kullanma konusunda henüz irade göstermediğini vurguladı.

AB”nin çifte standardı

AB”nin çok kez çifte standartla eleştirildiğini dile getiren Musiol, Birliğin İsrail”e karşı harekete geçmemesi durumunun çifte standarda doğru “atılan bir başka adım” olacağını kaydetti.

Musiol, AB”nin Rusya”ya karşı yaptırımlarını hatırlatarak, “İsrail bağlamında durum elbette çok farklı ancak şu ana kadar AB elindeki kozun en ufak bir parçasını dahi kullanmaya yanaşmadı. Sanırım bu noktada pek çok kişi için gerçekten büyük kopukluk söz konusu.” dedi.

İngiltere, Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda ve Norveç”in Batı Şeria”da Filistinlilere karşı nefreti kışkırttığı için İsrail”in aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich”e yaptırım kararı aldığını hatırlatan Musiol, AB”de de muhtemel yaptırım kararının tartışıldığını ancak bunun onaylanmasının zor olduğunu aktardı.

AB”nin Smotrich”e karşı yaptırım kararı alması halinde bunun “önemli” olacağını belirten Musiol, “Bu aynı zamanda yerleşim politikasının, yerleşimcilerin uyguladığı şiddetin bir devlet politikası olduğunu ve sadece haddini aşan kişiler tarafından uygulanmadığını gösterir.” diye konuştu.

İsrail”in Gazze Şeridi”ne yönelik saldırıları

İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nde 19 Ocak”ta yürürlüğe giren ateşkesin ardından 18 Mart sabahı şiddetli saldırılarına yeniden başladı.

İsrail”in Gazze Şeridi”ne 7 Ekim 2023″ten bu yana düzenlediği saldırılarda yaşamını yitiren Filistinlilerin sayısı 55 bin 637″ye, yaralıların sayısı da 129 bin 880″e yükseldi.

27 Mayıs”tan bu yana İsrail-ABD güdümlü “Gazze İnsani Yardım Vakfı” tarafından insani yardım adı altında kurulan dağıtım bölgelerinde Filistinlilerin hedef alındığı sistematik saldırılar sonucu ölenlerin sayısı 397″ye, yaralıların sayısı da 3 bin 31″e çıktı.

İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nde işgali genişletecek ve kalıcı hale getirecek saldırı planını uygulamaya başladı. Başbakan Binyamin Netanyahu, Gazze Şeridi”nin tamamını işgal edeceklerini duyurdu.

İran”a 13 Haziran”da kapsamlı saldırılar başlatan İsrail, dünyanın ilgisinin başka noktaya çekildiği sırada Gazze”ye saldırılarını sürdürüyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


İsrail-İran çatışması nedeniyle Orta Doğu”dan petrol akışının kesilmesi Çin”e zarar verecek

İsrail”in 13 Haziran”dan bu yana İran’ın farklı kentlerini hedef alan geniş çaplı saldırıları, iki ülke arasında ABD”nin de dahil olduğu gerilim çatışma boyutuna geldi. İsrail”in İran”ın enerji altyapısını da hedef alan saldırıları, bölgeden petrol akışının kesilmesi ihtimalini gündeme getirdi.

Orta Doğu petrolünün önemli bir alıcısı konumunda bulunan Çin”in İran”ın ihraç ettiği petrolün yüzde 90″ını satın aldığı tahmin ediliyor. Ülkenin toplam petrol ithalatının yüzde 45″i Basra Körfezi”ni Umman Denizi”ne bağlayan Hürmüz Boğazı”ndan geçiyor.

Bölgeden petrol akışında henüz kesinti olmasa da gerilimin sebep olduğu belirsizlik ve risk algısı nedeniyle ham petrol fiyatları son 6 ayın en yüksek seviyesine ulaştı.

Petrol ihtiyacının büyük bölümünü ithal eden ve bunun da yarısına yakınını Orta Doğu”dan tedarik eden Çin, enerji akışındaki olası kesintiden olumsuz etkilenecek.

Jeopolitik riskler

Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) Haziran 2024 tarihli Petrol Piyasası Raporu”nda İsrail ile İran arasındaki gerilimin küresel petrol piyasasını doğrudan etkileyen jeopolitik riskler yarattığına dikkat çekildi.

İsrail, İran”ın enerji altyapısını hedef alan saldırılarda bulunurken, ülkenin en büyük doğal gaz sahası olan Güney Pars”a yapılan saldırı nedeniyle üretim kısmen durdu, Tahran yakınındaki Şahran petrol deposu da saldırıya hedef oldu.

İran”ın daha önce, saldırıya uğraması halinde Hürmüz Boğazı”nı kapatacağı uyarısında bulunmuştu. Boğaz”daki tanker trafiğindeki geçici bir kesilmenin dahi petrol piyasasındaki büyük aksamaya yol açacağı öngörülüyor.

Suudi Arabistan, Bileşik Arap Emirlikleri (BAE), Kuveyt, Katar, Irak ve İran petrolünü Asya pazarlarına ulaştıran Hürmüz Boğazı, dünya petrol ticaretinin yüzde 25″inin ana güzergahı konumunda bulunuyor.

İran petrolünün yüzde 90″ı Çin”e ihraç ediliyor

IEA raporuna göre, halihazırda günde 4,8 milyon petrol üreten İran, bunun 2,5 milyon varilini ihraç ediyor.

İran, 2025″in başından bu yana günde 1,7 milyon varil ham petrol ile 800 bin varil işlenmiş petrol ve türevlerini ihraç etti.

Nükleer programı sebebiyle ABD”nin yaptırımlarına maruz olan ülkenin ihracat konusunda seçenekleri sınırlı. Ham madde piyasası istihbarat şirketi Kpler”e göre, İran petrolünün yaklaşık yüzde 90″ı Çin tarafından satın alınıyor.

İran petrolü, Çin dışında yaptırım altındaki Suriye, Venezuela, Afganistan gibi ülkelere, bir kısmı da işlenmek üzere BEA”ye ihraç ediliyor.

“Sömürge tuzağı”

Tahran yönetiminin, yaptırımları aşmak için petrol nakliyatını “karanlık filo” olarak adlandırılan, uydu vericilerini kapalı halde seyir yaparak takipten kaçan petrol tankerleriyle yaptığı, tankerlerle Malezya üzerinden petrolü Çin”e aktardığı iddia ediliyor.

Çin”in, yaptırım tehdidi nedeniyle İran petrolünü kamuya ait büyük petrol şirketleri tarafından işlemekten kaçınırken, petrolün, “çaydanlık rafinerileri” adı verilen, büyük bölümü Sarı Deniz kıyısındaki Şandong eyaletinde bulunan küçük özel rafinelerde işlendiği öne sürülüyor.

İran petrolü yaptırımlar nedeniyle daha ucuza tedarik edildiği için rafineriler riskli alışverişten kar ederken kar marjlarının 2023″ten beri azaldığı, uluslararası fiyatlara göre varil başına 11 dolar karla tedarik edilen petrolden, 2024″te 4 dolar, 2025″te ise 2 dolar kar edildiği tahmin ediliyor.

Çin”in yatırım altındaki petrolü dolar yerine ulusal para birimi yuan ile satın alması nedeniyle, İran”ın elde ettiği gelirle yalnızca Çin mallarını satın alabildiği de iddialar arasında. İranlı bir ticaret yetkilisi geçen yıl bu durumu “sömürge tuzağı” olarak nitelemişti.

Çin”in ithal ettiği petrolün yüzde 45″i Hürmüz Boğazı”ndan

Petrol ihtiyacının büyük bölümünü yurt dışından tedarik eden Çin, bu alanda dışa bağımlı durumda.

EIA verilerine göre Çin, 2024″te günde 4,3 milyon varil petrol üretirken 11,1 milyon varil ithal etti. Ülke petrol ihtiyacının yüzde 74″ünü ithalattan karşıladı.

Çin Gümrükler Genel İdaresinin verilerine göre, geçen yıl ülkenin petrol ithal ettiği ülkeler arasında Rusya günde 2,1 milyon varille başı çekerken onu 1,5 milyon varille Suudi Arabistan ve 1,4 milyon varille Malezya izledi.

İran”dan yapılan ithalat, yaptırımlar nedeniyle resmi verilerde yer almazken, Çin”in Suudi Arabistan, Irak, Umman, Birleşik Arap Emirleri, Kuveyt ve Katar dahil Orta Doğu ülkelerinden ithal ettiği petrol miktarı 4,9 milyon varili aştı.

Bu dönemde Çin”in petrol ithalatının yaklaşık yüzde 45″i Hürmüz Boğazı”ndan geçerek ülkeye ulaştı.

İsrail-İran gerilimi nedeniyle bölgeden petrol nakliyatında oluşabilecek kesintinin, 1,4 milyar nüfusa ve 19 trilyon dolarlık bir ekonomiye sahip Çin”in tedarikini sıkıntıya sokabileceği öngörülüyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source: