“Küresel Politika Güncesi: Suikast Planları, Ticaret Savaşları ve Barış Arayışları”

Kasabaya yeni şerif geldi

Trump’ın yardımcı JD Vance, Münih Güvenlik Zirvesi’nde müttefiklerinin alkışlarıyla kürsüye çıktı, “Umarım bu alacağım son alkış olmaz” dedi gülümseyerek.

Sonra onların gözlerinin içine bakarak konuştu: “Kasabaya yeni şerif geldi beyler… Ve şerifin kuralı basit: Ya bizimle olursunuz ya da başınızın çaresine bakarsınız.”

Avrupalı liderler masalarında şöyle bir kıpırdadı. Devam etti ‘Şerif’ yardımcısı:

“Kendi seçmeninizden korkarak (seçimlerde) yarışırsanız, ABD olarak sizin için bir şey yapamayız. Rusya’nın birkaç bin dolarlık sosyal medya reklamı ile seçimleri etkileyebileceğini düşünüyorsanız demokrasiniz en başında o kadar sağlam değilmiş.”

Haklı çıktı, konuşması bitince alkışlayan olmadı.

Zira Münih’te ‘demokrasi dersi’ vermeye gelen ‘Şerif’ yardımcısı, önce bir “Nazi torunuyla” yani Hitler hayranı ırkçı AfD partisi lideriyle otelinde bira içti. Tabii biradan sonra demokrasi dersi de kolay gelir.

Vance’ın, Nazi felaketini yaşamış Avrupalı liderlere azar çekmesi biraz ağır gelmişti.

Alman Şansölye Olaf Scholz kan beynine sıçramış halde söz aldı; “Dışarıdan gelenlerin bu parti lehine (ırkçı AfD) demokrasimize, seçimlerimize müdahale etmesini kabul etmeyeceğiz. Bu yaptığınız dostluğa ve müttefikliğe aykırı…”

Sonrasında konuşan Trump’ın Ukrayna özel temsilcisi Keith Kellogg, ise Ukrayna uyarısı yaptı. “Avrupalı dostlarıma şunu söylemek isterim: Masada şikâyet ederek değil; somut öneriler sunarak, mesela NATO savunma harcamalarını artırarak oturun” dedi.

Ve NATO’da derin çatlak böylece su üzerine çıkmış oldu.

Trump’ın kararıyla Amerika dün Ruslarla Riyad’da barış görüşmelerine oturdu. O görüşmelere Ukrayna ve Avrupalı yetkililer alınmadı. Ukraynasız, barış zirvesi yapıldı.

Trump geçen hafta adamlarını Kiev’e yolladı. “Amerikan halkının vergilerini sizin savaşınıza harcadık. Ukrayna’nın nadir yeraltı kaynaklarının yüzde 50’sini istiyoruz. Beni aptal yerine koymayın, yoksa silahı, cephaneyi unutun” dedi.

ABD, Ukrayna için neyi savunuyordu? Özgürlük mü? Demokrasi mi? Meğer derdi toprağın altındaki madenlermiş! Amerikan ruhu bu muydu! Önce özgürlük dersi verip, sonra kasayı açtırmak mı…

Münih Zirvesi’nde, Ukrayna lideri Zelenski’ye ABD tarafı apar topar “Madenlerin devri” anlaşması imzalatmaya kalkıştı. Zelenski, “Trump’tan yeterli güvenlik taahhüdü almadık, Avrupalı ortaklarımıza sormam lazım, parlamentonun da onayı gerekli” diyerek resmen kaçtı.

Görüşmeye şahit olan bir diplomat; “Avrupalıların 18. yüzyılda Afrika kolonilerini bölüştürmeleri gibiydi” diyerek şaşkınlığını gizleyemedi. (The Washington Post)

Sonrasında Zelenski çıkıp “Amerika’dan ayrı bir Avrupa Silahlı Kuvvetleri, Avrupa Ordusu kurulması şart” diye konuştu.

Trump’ın at pazarlığı, yangından mal kaçırması herkesi rahatsız etti.

Avrupalı liderler pazartesi Paris’te olağanüstü toplanarak ‘Trump vakasını’ konuştu.

Fransa lideri Macron, Trump’ın; 1945’te ABD, İngiltere ve Sovyetler Birliği tarafından birçok ülkenin onayı olmadan imzalanan Yalta Anlaşması’na benzer bir nüfuz alanı anlaşması yapacağından söz etti.

Amerika, yıllarca ‘özgür dünyanın lideri’ oldu. Sonunda gerçekten liderlik yaptı: Önce NATO’yu böldü, sonra Avrupa’ya sırtını döndü, en son da Putin’in yanına oturdu. Hollywood filmi gibi bir final!

Ukrayna halkı ise tam anlamıyla bir altın madeninin üzerinde oturuyor. Ve tarihten biliyoruz ki, Amerika’nın gözüne kestirdiği bir zenginlik varsa, onu ya ‘severek’ verirsiniz ya da yakıp alırlar. Trump’ın son tercihini Gazze’de gördük.

Source: Güney Öztürk


Petro: Uyuşturucu kartelleri bana suikast planlıyor

Başkent Bogota”daki General Francisco de Paula Santander Harp Okulu”nda konuşan Petro, ülkedeki büyük mafyalara karşı yürüttükleri mücadele nedeniyle hedef alındığını belirtti.Petro, “Uyuşturucu kartelleri bana suikast planlıyor. Uçağıma bir roket ateşlemek istiyorlar. Uyuşturucu kaçakçılarının satın alıp bir yerde sakladığı iki roket var. Kim olduklarını biliyoruz ve bu yüzden harekete geçmek zorundayız.” ifadelerini kullandı.Geçen yıl da bir suikast girişimine maruz kaldığını belirten Petro, “Beni hızla devirmek istiyorlar çünkü Kolombiya”daki büyük mafyaların peşinde olduğumuzu biliyorlar. Bu korkutucu olabilir, evet, elbette korkutucu.” dedi.Cumhurbaşkanı Petro, söz konusu suikast iddialarına ilişkin detay vermedi.Petro, 2022″de Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası sırasında yaptığı açıklamada, “La Cordillera” adlı suç çetesinin kendisine suikast düzenlemeyi planladığını bildirmişti.

Source: Www.star.com.tr


NASA açıkladı: Dünya’ya çarpma riski tekrar yükseldi

ABD Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA), 2024 YR4 adı verilen asteroidin 2032″de Dünya’ya çarpma ihtimalinin yüzde 3,1″e çıktığını belirtti.

NASA, geçen yıl tespit edilen gök cisminin 22 Aralık 2032″de Dünya”ya çarpma olasılığıyla ilgili yaptığı yeni ölçümleme raporunu paylaştı.

Rapordaki son verilere göre, 2024 YR4 asteroidinin 7 yıl içinde Dünya”ya çarpma olasılığının yüzde 3,1″e yükseldiği ifade edildi.

Çapının yaklaşık 54 metre olduğu tahmin edilen gök cisminin, insan medeniyetini sona erdirmek için çok küçük olduğu aktarılan raporda, ancak büyük bir şehri “yok edebileceği” ve çarpma anında yaklaşık 8 megaton enerji açığa çıkarabileceği öngörüsüne yer verildi.

Öte yandan bilim insanları, asteroidin dünyayı ıskalama olasılığının hala yüzde 96,9 olduğunu, yeni ölçümlerde bu dünyaya çarpma riskinin sıfırlanabileceğini belirtiyor.

İlk olarak 27 Aralık 2024’te Şili’deki Rio Hurtado teleskobu tarafından tespit edilen 2024 YR4″ün dünyaya çarpma riski yüzde 1,33 olarak açıklanmış, bu rakam daha sonra yüzde 2 olarak güncellenmişti.

Öte yandan, gök bilimciler, 2024 YR4″ün büyük ölçekte yıkıma yol açmayacağı ancak çarpması halinde yalnızca 50 kilometrelik bir alanda hasar bırakabileceği öngörüsüne yer vermişti.

Gök cisminin çarpabileceği yerler arasında ise Pasifik”in doğusu, Güney Amerika”nın kuzeyi, Afrika ve Güney Asya gösteriliyor.

Uluslararası uzay ajansları, 2024 YR4″ün izlenmesine devam edileceğini ve çarpma ihtimaline karşı asteroidin yönünün değiştirilmeye çalışılacağını ifade ediyor.

Source:


Küresel piyasalarda gözler FOMC toplantı tutanaklarında

Dünya genelinde enflasyonla mücadele ve resesyon endişeleri sürerken, Trump”ın tarifelerle ilgili attığı adımlar ile bu yöndeki açıklamaları piyasalarda yön belirleyici olmaya devam ediyor. Trump”ın, ABD”nin önemli ticaret ortaklarına gelecek dönemde uygulayacağını duyurduğu ilave gümrük vergileri, küresel ticaret savaşlarının daha geniş bir alana yayılma riskini artırırken, bunun yanında jeopolitik belirsizliklerin sürmesi de yatırımcı kararlarını etkilemeye devam ediyor.

Florida”da başkanlık kararnameleri imzalamasının ardından açıklamalarda bulunan Trump, otomobillere yönelik tarife oranının ne olacağına yönelik soru üzerine, muhtemelen bunu 2 Nisan”da söyleyeceğini ancak yüzde 25 civarında olacağını kaydetti. Yarı iletkenler ve ilaçlara yönelik tarifelerin de yüzde 25 veya daha yüksek olacağını söyleyen Trump, bunların yıl boyunca önemli ölçüde artacağını dile getirdi.

Öte yandan, Trump”ın gümrük vergisi planlarının, Fed”in enflasyonla mücadelesini sekteye uğratabileceğine dair soru işaretleri devam ederken, bugün açıklanacak FOMC toplantı tutanakları yatırımcıların odağında yer alıyor.

Analistler, söz konusu tutanaklarda para politikasının geleceğine dair ipuçları aranacağını ifade etti. Fed”in para politikasında temkinli bir strateji izlemesinin beklendiğini belirten analistler, Trump yönetiminin gündemindeki tarife planlarının etkilerinin takip edileceğini vurguladı. Para piyasasındaki fiyatlamalarda Fed”in bu yıl ilk faiz indirimini temmuzda yapacağı beklentisinin güçlenmeye devam ettiğini kaydeden analistler, ancak makroekonomik veriler ve ticaret politikasına ilişkin haber akışının fiyatlamaları değiştirebileceğini söyledi.

Fed yetkililerinin sözlü yönlendirmeleri de devam ediyor. San Francisco Fed Başkanı Mary Daly, enflasyonun Bankanın yüzde 2″lik hedefine indiğine yönelik daha görünür bir ilerleme kaydedilene kadar faiz indirimlerine ara verilmesinin uygun olduğunu kaydetti.

Makroekonomik veri tarafında da New York Fed”in açıkladığı imalat endeksi, şubatta 5,7 ile piyasa beklentilerinin üzerine çıktı. Diğer taraftan, Rusya-Ukrayna Savaşı”nın sona erdirilmesi çabaları ve iki ülke arasında barış sağlanmasına yönelik temaslar da jeopolitik gerginliklerin azalmasına dair iyimserlikleri beslerken, ABD Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaptı. Açıklamada, savaşın sona erdirilmesi için ABD ve Rusya arasında istişare mekanizması kurulması yönünde karar alındığını bildirdi.

Bu arada, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, ABD yönetiminin yabancı ticaret ortaklarıyla ticari ilişkilerin adil ve karşılıklı olup olmadığına dair değerlendirmesine çeşitli faktörleri dahil etmesinin, getirilebilecek tarifelerin ölçeği ve hangi pazarların etkilenebileceği konusundaki belirsizliği artıracağını bildirdi.

Kurumsal tarafta ise Intel”in hisseleri, TSMC ve Broadcom”un şirkete yatırım yapmayı değerlendirdiğine dair haberlerin ardından yüzde 16,1 değer kazandı. Bu gelişmelerle bugün ABD”nin 10 yıllık tahvil faizi yüzde 4,55″e gerilerken, dolar endeksi ise yüzde 0,1 azalışla 106,9 seviyesinde bulunuyor.

Altının ons fiyatı da güne yüzde 0,1 düşüşle 2 bin 930 dolardan başlarken, Brent petrolün varil fiyatı ise yüzde 0,3 artışla 75,7 dolardan işlem görüyor.

New York Borsası”nda dün, S&P 500 endeksi yüzde 0,24, Nasdaq endeksi yüzde 0,07 yükselirken, Dow Jones endeksi yatay seyretti. S&P 500 endeksi dün kapanışta rekor tazeledi. ABD”de endeks vadeli kontratlar yeni güne de pozitif seyirle başladı.

Avrupa borsalarında dün İngiltere hariç pozitif bir seyir izlenirken, ABD”nin tarifeleri ve Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın sonlanmasına yönelik haber akışı takip edildi. Ayrıca bugün Avro Bölgesi”nde cari işlemler dengesi ve İngiltere”de enflasyon verileri karşılanacak.

Avrupa Birliğinin (AB) otomobil tarifelerini ABD”nin uyguladığı seviyeye kadar düşürdüğünü söyleyen Trump, önemli miktarda tasarruf ettiklerini belirtti. Jeopolitik gerilimlerin sonlanmasına ilişkin Rusya Dışişleri Bakanlığının da açıklaması takip edilirken, Bakanlık, ABD ile özel temsilciler aracılığıyla Ukrayna krizinin çözümüne dair ortak çalışmaların sürdürülmesi konusunda anlaştıklarını bildirdi.

Açıklamada, “İki taraf, büyükelçilerin atanması ve dışişleri bakanların yardımcıları seviyesinde diplomatik misyon temsilciliklerin çalışmasına yönelik kısıtlamaların kaldırılması için istişarelerin başlatılması konusunda mutabık kaldı. Ekonomi, enerji, uzay ve diğer alanlarda işbirliğinin yeniden başlatılması için diyaloğun kurulması konusunda anlaşmaya varıldı.” ifadelerine yer verildi.

Ayrıca Avrupa Parlamentosunda (AP) çoğunluğa sahip siyasi gruplar, Riyad”daki ABD-Rusya görüşmesinin ardından Ukrayna”ya desteğin “iki katına” çıkartılması çağrısı yaptı. Avrupa”nın bundan sonra ortak değer ve çıkarların savunulmasında ABD”ye “tam güvenemeyeceği” vurgulanan açıklamada, buna Ukrayna”nın egemenlik ve toprak bütünlüğüne desteğin de dahil olduğu belirtildi.

Buna ek olarak, AB Komisyonunun Ekonomiden Sorumlu Üyesi Valdis Dombrovskis, AB”nin güvenlik ve yaptırım politikasına ilişkin kararlarında ABD”yi takip etmeyeceğini ve Rusya”ya yönelik yeni kısıtlayıcı tedbirler üzerinde çalıştığını söyledi.

Makroekonomik veri tarafında, Avro Bölgesi”nde ocakta 18 puan olan ZEW Ekonomik Güven Endeksi, şubatta 24,2 puana çıktı. Dün, Almanya”da DAX 40 endeksi yüzde 0,2, Fransa”da CAC 40 endeksi yüzde 0,21 ve İtalya”da FTSE MIB 30 endeksi yüzde 0,59 yükselirken, İngiltere”de FTSE 100 endeksi yatay seyretti. Avrupa”da endeks vadeli kontratlar yeni güne karışık bir seyirle başladı.

Asya tarafında ise Trump”ın tarife planlarının sonucu olarak ticaret savaşlarının geniş bir alana yayılabileceği kaygılarıyla karışık bir seyir öne çıkıyor.

Bölge genelinde, Trump’ın atacağı adımlara ilişkin haber akışı takip edilirken, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in güven mesajları ve teknoloji şirketleriyle gerçekleştirdiği görüşmeler, Çin piyasalarında olumlu karşılandı.

Asya”da merkez bankası yetkililerinin de açıklamaları yakından izleniyor, Japonya Merkez Bankası (BoJ) politika kurulu üyesi Hajime Takata, BoJ”un parasal genişlemenin derecesini kademeli olarak ayarlamaya devam etmesi gerektiğini söyledi ve enflasyon riskleri konusunda uyardı.

Bölgede bugün açıklanan verilere göre, Japonya”da ocak ayı dış ticaret dengesi 2 trilyon 758 milyar yen açık verirdi. Ülkede aralık ayı çekirdek makine siparişleri aylık yüzde eksi 1,2 ile beklentilerin üzerinde gerilerken, yıllık bazda ise yüzde 4,3 arttı. Bu gelişmelerle kapanışa yakın Japonya”da Nikkei 225 yüzde 0,5, Hong Kong”da Hang Seng endeksi yüzde 0,3 değer kaybederken, Güney Kore”de Kospi yüzde 1,8, Çin”de Şanghay bileşik endeksi de yüzde 0,5 yükseldi.

Yurt içinde dün alış ağırlıklı bir seyir izleyen Borsa İstanbul”da BIST 100 endeksi, günü yüzde 0,82 değer kazancıyla 9.916,89 puandan tamamladı. Dolar/TL, dün yüzde 0,1 artışla 36,2760″tan kapanırken, bugün bankalararası piyasanın açılışında yüzde 0,1 yükselişle 36,3030 seviyesinden işlem görüyor.

Analistler, bugün yurt içinde kısa vadeli dış borç istatistiklerinin, yurt dışında ise FOMC toplantı tutanakları, İngiltere”de enflasyon ile ABD”de konut başlangıçları ve inşaat izinlerinin takip edileceğini belirterek, teknik açıdan BIST 100 endeksinde 9.950 ve 10.000 seviyelerinin direnç, 9.800 ve 9.700 puanın destek konumunda olduğunu kaydetti.

Piyasalarda bugün takip edilecek veriler şöyle:

10.00 Türkiye aralık ayı kısa vadeli dış borç istatistikleri

10.00 İngiltere ocak ayı Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE)

12.00 Avro Bölgesi aralık ayı cari işlemler dengesi

15.00 ABD haftalık mortgage başvuruları

16.30 ABD ocak ayı konut başlangıçları

16.30 ABD ocak ayı inşaat izinleri

22.00 ABD Fed Federal Açık Piyasa Komitesinin (FOMC) toplantı tutanakları

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Ergün Yıldırım yazdı: Türkiye, Ukrayna ve Avrupa

Ukrayna en üst düzeyde Ankara”ya geldi. Devlet Başkanı Zelensky, bakanlarıyla birlikte devlet olarak çıkarma yaptı. Türkiye”de çok taraflı görüşmeler gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere çeşitli bakanlıklar arası görüşmeler yapıldı. Barış, güvenlik ve ticaretin içe içe geçtiği görüşmeler bunlar. Türkiye, baştan itibaren Ukrayna ile iyi ilişkilerini sürdürdü. Başlangıçta Rusya ve Ukrayna arasındaki görüşmelerde de arabulucu oldu. Çünkü Türkiye hem Kırım hem de Avrupa ilişkileri nedeniyle Ukrayna ile yapıcı ilişkilerine dikkat etmek zorunda.Ankara”da Ukrayna devleti ile bu görüşmeler devam ederken öte yandan Rusya ve ABD, Riyad”da Ukrayna meselesinde bir araya geldiler. Dünyanın iki büyük emperyalist gücü Ukrayna için Ukrayna”yı hesaba katmadan görüşüyorlar. Sanki Ukrayna hiç yokmuş gibi hareket ediyorlar. Oysa Rusya”nın bir ayda tamamen ele geçireceğini düşündüğü Ukrayna, yıllar geçmesine rağmen düşmedi. Herkes devlet başkanı DJ diye dalga geçerken bir lider ortaya çıktı. Putin”in karizması ciddi bir şekilde çizildi. Emperyal açılımları Ukrayna tarafından durduruldu.Riyad”a Avrupa”da çağrılmadı. Oysa Ukrayna”ya en büyük destek veren ve de Avrupa”yı yakından ilgilendiren bir savaş bu. Avrupa çok iyi biliyor ki Ukrayna düştüğü an Rusya soluğu Berlin”de alacak. Daha yüzyıl geçmedi yaşanan bu gerçeklik üstünden. Avrupalılar bunun çok farkında. Birçok siyasetçi de bunu açıkça belirtiyor. Bu nedenle Ukrayna”ya ciddi destek verdiler. Ukrayna savaşı aslında bir yandan da Avrupa”nın direnişi demektir. Bunlar Trump”ın umurunda değil. NATO”yu yüzde %60 ABD finanse ediyor. Para kaybettiğini düşünüyor. Para, onun için Avrupa güvenliğinden daha önemli. Avrupa şimdi yeniden güvenlik üretimi için ciddi ciddi düşünüyor.Türkiye burada önem taşıyor.NATO içinde en büyük orduya sahip, Avrupa coğrafyası içinde de yer alıyor. Bunu gören Avrupa, yeniden kulağını buraya çeviriyor. Almanya başkanı geçen gün yaptığı açıklamalarıyla Türkiye”ye olumlu çağrılarda bulunması tesadüfi olmasa gerekir. Avrupa eski bir kıta. Yaşlı ve yorgun. Ancak aynı zamanda büyük bir ticaret ve teknoloji kapasitesine sahip halen. Türkiye”nin en büyük ihracat yaptığı ülkeler. Türklerin en fazla yaşadığı ikinci coğrafya. Birincisi Türkistan ise diğeri de Avrupa. Alevilik ve Kürtçülük akımları çerçevesinde kimi illegal örgütlere verilen desteklere göz yummalar ve islamofobi nedeniyle belli sorunlar var. Aşırı milliyetçilik birçok yerde sorun.Ukrayna ve Türkiye yakınlaşması, yeniden Avrasyacılıktan Avrupalılığa doğru yönelmeyi anlatıyor. Artık bu yönelme çok farklı olacak. Ezik, boynu bükük ve hep emirler alan bir Türkiye olmayacak. Eşit katılım, algılanma ve ilişki çerçevesinde hareket edilecek. Nitekim MİT Başkanı İbrahim Kalın”ın, daha yeni Avrupa”da yaptığı konuşmada Suriye”de beraber çalışmadan bahsetmesi de bu açıdan önemli. Almanya, İngiltere ve Fransa”nın Ahmed Şara”yı kabul etmeleri, Türkiye”yi de onaylamaları anlamına geliyor. Türkiye”nin Suriye açılımına destek çıkmaları demektir.Trump”lı ABD siyaseti ne kadar sürer bilmiyorum. Çünkü bütün teamülleri alt üste eden bir siyasi figür. Devlet adamı değil, paragöz bir tip. Devlet yöneticisinden çok kumarhane işletmecisine benziyor. Aşırı post-modern! Daha şimdiden Kanada, Finlandiya başta olmak üzere birçok Batı ülkesi ile kavgalı. Toplumu, değerleri ve anlaşmaları yok sayan bir bilinç. Bakalım ABD bunu ne kadar kaldırabilecek.Türkiye, Ukrayna ve Avrupa ile yeniden ilişkiler kuruyor. Macaristan ve Ukrayna başta olmak üzere birçok ülkeyle itibarlı anlaşmalar yapıyor. Ankara, dış politikada yeni atılımlarla sorunları aşmak istiyor.

Source: Ergün Yildirim


Sibel Eraslan yazdı: “Barışa yönelik dikkatsizlik” ve savaşa dair keskin dikkat!

2021 yılında, California Üniversitesi”nden bir grup araştırmacı çatışma çözümleri ve barış üzerine bir araştırma yaptılar. Farklı alanlarda ve farklı disiplinlerdeki 30 akademisyen, toplumsal ve uluslararası barış hakkında, farklı bölgelerde, çok alanlı ve çok disiplinli bir metotla çalışma yaptılar. Çalışmaları halen devam ediyor…Raporlarına göz attığımda dikkatimi çeken bir kavrama rastladım, zaten çalışmanın ilk tespiti de buydu; “barışa yönelik dikkatsizlik”. Günümüzde sıkça görülen ezici savaşlar, zehirli ırkçılıklar ve pervasız düşmanlıklar göz önüne alındığında, bugün dünya çapında, aynı anda, çok sayıda sürdürülebilir barış anlayışını benimseyen toplum olduğunu da duymak, evet ilk bakışta şaşırtıcıydı. Çünkü biz haberlerde, sosyal medyada, hukuk davalarında, güvenlik konusunu tartışırken veya diplomatik müzakerelerde tüm dikkatimizi savaşlara ve çatışmalara yöneltiyorduk, savaş ana gündem iken, neredeyse barış konusunda hiçbir merak, dikkat, özen sahibi değildik. (barışseverlik gibi aşağı yukarı hemen herkeste olan söylevseverlikten değil barışa dair samimi dikkat, özenden bahsediyorum) Küresel ve ulusal medyaların dikkatini çeken şey savaşlardı çünkü, barış ve sükunet değil.. Ne yazık ki daha barışçı toplumlarla ilgili araştırmalar nadir olduğu için, onlar hakkındaki anlayışımız da sınırlıdır. İnsanlar daha çok korkulan şeyleri (nükleer savaş, doğal afetler, kanser, depresyon, şiddet ve savaş) inceler ve bu nedenle barış kavramı çoğunlukla ve ancak, savaş bağlamında veya sonrasında incelenir.Halbuki yeryüzünde komşu oldukları halde 200 yıldır savaşmamış ülkeler de mevcuttur.Kendi sınırları içinde veya dışarıda, komşularıyla barış içinde nasıl bir arada yaşayacaklarını çözmeyi başarmış toplulukların varlığı, halen dünya barışı hakkında ciddi birer umuttur. Bu basit gerçek, insanların doğuştan toprak sahibi olmaya karşı hırslı ve her an savaşa hazır olduklarına dair yaygın olarak kabul edilen inancı doğrudan çürütür. İnsan insanın kurdudur genel kabulünün ötesinde yaşayan toplumlar ve ülkelerin oluşuna dikkat çekmemiz gerekiyor. Onların kurabildiği toplumsal ahengin koşullarına bakmamız ve ilham alarak, yeni çağın yeni sorunlarına ışık tutmayı denememiz çok mu zor? Bu, “barışa yönelik dikkat” konusunu, toplumlarımızda, yaygınlaştırmamız gerekiyor.Barış sistemleri, birbirleriyle savaşmayan komşu toplumların kümeleridir ve bu tür savaşmayan sosyal sistemlerin antropolojik ve tarihsel örnekleri, zaman içinde ve dünya çapında mevcuttur. Örneğin Osmanlı Devleti”nin Kuzey Afrika”da, Balkanlarda, Kafkasya”da ve Ortadoğu”da, özellikle Kudüs”te farklı dinlere, farklı milletlere, farklı kültürlere sahip hinterlandında barışın hakim olması konusunu incelememiz ve feyz almamız gerekiyor.Keza günümüzden verebileceğimiz örnekler içinde, beş İskandinav ülkesinden hiçbirinin 200 yılı aşkın bir süredir savaş alanında birbirleriyle karşılaşmamış olması değerli bir tecrübedir. Barış sistemlerinin günümüz örnekleri arasında sözgelimi; 1848″de İsviçre”yi oluşturmak üzere birleşen İsviçre kantonları, Avrupa Birliği üyeleri yer almaktadır. Her birisinin arka plandaki öyküsü, sosyolojik özgeçmişi evet elbette farklıdır bu barış topluluklarının… Ama niçin örnek alınmasınlar?Tek başına barış sistemlerinin varlığı bile, toplumların komşularıyla muhakkak savaşmaya meyilli olduğu varsayımına meydan okuyor.Toplumsal ve küresel barış konusunda raporda dikkatimi çeken ikinci tespit: Barış sadece şiddetin ve savaşın yokluğu değil, birbiriyle iyi geçinen, toplumsallaşma yanlısı insanlar ve grupların varlığı demektir. Yani bir tür barışın sürdürülebilirliği ile ilgili pratikler konusudur önemli diğer tespit… Toplumsallaşmış ve diğerleriyle iyi geçinmeyi, nezaketli dili tercih eden insanlar ve sivil örgütler ne kadar fazla olurlarsa, toplumlarda karşılıklı işbirliği, paylaşım ve saygı gibi kavramlar, güçlenecektir. Barışı sürdürmek olumlu etkileşim sayesinde olacaktır. Ülkelerin birbiriyle iyi ilişkileri, bu bağlamda çok değerlidir, bayram veya kutlama gibi sade mevzular bile iyi ilişkilerin başlangıcında yer alır..Yine rapordan okuyabildiğim kadarıyla; ülkeler ve toplumlar arası barış sisteminin temelinde:-Açık ve şeffaf yönetimler, kurumlar vardır.-Halk iradesine önem veren demokrasiler vardır-İnsan haklarına saygı söz konusudur.-Adalet mekanizmalarının işlerliği mevcuttur.-Kamusal hak ve hizmetlere erişim imkanı vardır.-Geçmişte yaşanmış travmaların etkili şekilde tedavisi için çalışılmıştır.-Gençlerin karşılıklı etkileşimi, eğitim ve turizmde oluşacak imkanlar önemlidir.-Barışa emek veren sivil toplumların politize olmadan güçlü oluşu önemlidir.-Serbest bilgi akışı, iletişim imkanlarının çeşitliliği önemlidir-Medyanın doğru haberleşmeyi hedef almasının yanı sıra, barış konusunda dikkatli bir dil kullanması çok önemlidir.-Karşılıklı sürdürülebilir kalkınma politikaları önemli bir köprüdür.

Source: Sibel Eraslan


Selahaddin E. Çakırgil yazdı: “Mezar kazıcı ve kefen soyguncuları” dünyayı yeniden bölüşme sofrasındalar…

Dünyada kurulmak istenen yeni düzeni anlamak için, yakın geçmişe biraz daha dikkatlice bakmakta fayda ola gerek.2. Dünya Savaşı”ndan sonra, (Birinci”sinde olduğu gibi) İkinci Dünya Savaşı”nda da ağır şekilde yenilgiye uğrayan Almanya, Doğu ve Batı diye ikiye ayrılmış, Batı”dakine “Federal Almanya” denilmiş, Doğu”dakine de “DDR Almanya Demokratik Cumhuriyeti” (Almancasıyla kısaca DDR) denilmişti. Federal Almanya, başta Amerika olmak üzere, İngiltere, Fransa gibi kapitalist sistemle yönetilen devletlerin yönetimine girmişti; “DDR” de, Sovyet Rusya”nın kontrolünde olan komünist sistem idaresine girmişti.Stalin liderliğindeki Sovyet Komünist İmparatorluğu”nun başta Doğu Avrupa ülkelerini yutması ve diğer ülkelerde de dünya çapında komünist cereyanları teşvik etmesi karşısında, (NATO ismiyle) kapitalist- Hristiyan ülkeler arası bir Kuzey Atlantik Savunma Paktı kurulunca (Türkiye de Stalin Rusya”sının talepleri üzerine, “Halkımız Müslüman olsa bile, biz laikiz..” diyerek, NATO”ya girdikten sonra), Rusya ve Doğu Avrupa”da tesis ettiği komünist rejimler arasında da VARŞOVA Paktı oluşturulmuştu.Ama, Doğu Almanya komünist rejimi, 9 Kasım 1989 günü tamamen göçmüş ve Doğu Almanya”nın Devlet Başkanı Erich Honecker başta olmak son lider kadrosu Güney Amerika ülkelerine sığınmışlardı.Ama, 1991 Ağustos”u ortasında Sovyetler Birliği dağılmış ve komünist Rusya ve Doğu Avrupa komünist rejimlerinin NATO”ya karşı oluşturdukları VARŞOVA Paktı da dağılıvermişti..Savaşta yenilmiş ve bölünmüş olan 2 Almanya”yı, tek kurşun atmadan diplomatik ve ekonomik gücüyle birleştirmek maharetini sergileyen Hristiyan Demokrat Parti”nin Helmuth Kohl iktidarı, Avrupa”nın yeni gücü olarak yükseliyordu.Bu gelişmeler pek çok Avrupa ülkesini, “Varşova Paktı dağıldığına göre, biz niye Amerika güdümünde olan NATO tarafından savunulmak durumunda kalalım? O halde, kendi savunma sistem ve mekanizmamızı kendimiz oluşturalım, bir Avrupa Ordusu kuralım” düşüncesine sevk etti ve Napoli”de 1991″de tertiplenen NATO Zirvesi”nde, bu konu gündeme geldi.Hatta, Avrupalı bazı parlamentolarda ve medyalardaki bazı yorumcuların makalelerinde, “Avrupa Ordusu”nun tam teşekküllü duruma gelmesine kadar, Avrupa”nın güvenliğini sağlamakta güçlü bir orduya sahip olan Türkiye”nin aslî rolü üstlenebileceği” gibi görüşler dile getirildi.İşte o zirve toplantısında, Fransa Devlet Başkanı Mitterand, açıkça, “Artık, Avrupa”nın Avrupa tarafından korunabileceğini ve bu durumu Amerika”nın anlayışla karşılaması gerektiğini” söyledi.Bunun üzerine, Amerikan Başkanı (baba) Bush, “Amerika, istenmediği yerde durmaz..” şeklinde bir konuşma yapınca, bu durum, Avrupa devletlerini daha bir heyecanlandırdı. Ama, hemen ertesi gün aynı Amerikan Başkanı, “2. Dünya Savaşı sonunda, yeni Avrupa”yı biz kurduk.. Bir yere gidecek de değiliz..” deyince, herkes alacağı dersi aldı ve Avrupa Ordusu fikri de buzdolabına kaldırıldı.Ve o tablo o zamandan bu güne değişmedi..Kapitalist sistemin dünyaya hâkim olmasının “aslan payı”nı devamlı Amerikan emperyalizminin kapmasından Avrupa ülkeleri ve halkları, rahatsız olduklarını yavaştan yavaştan dile getirmeye başlamış olsalar bile, dünyayı bölüşmekte kendi paylarından da çok rahatsız olmadıklarını hissettiriyorlardı. Ama, Trump Amerika”da yeniden başkanlığa gelip, üstelik de kendisini Amerikan kanunlarının da üstünde gören bir Başkanlık uygulaması ve hatta Napolyon”un 200 yıl öncelerdeki hayallerine atıflarda bulunması bile, Avrupa”yı derinden tedirgin etmeye başlamış bulunuyor.. Ve bugün, Trump ve Trumpizm, şimdi, Rusya”yla anlaşarak, AB de dahil, diğer bütün güç odaklarını geri plana atmaya ve dünyayı iki büyük gücün, geçmişteki Soğuk Savaş günlerindeki gibi düşmanca bir rekabet yanlışına düşmeden, dünyayı dizayn etmeleri gerektiğini söylüyor. Rusya- Ukrayna Savaşı”nı Putin Rusya”sının istediği şekilde sonuca bağlamak istiyor ve “Savaşarak alınan yerler geri verilmez ..” diyerek, Putin”i savaşı durdurmaya yaklaştırıyor ve de Ukrayna”daki Zelenski Hükümeti”ni fiilen mağlûp ilân ediyor ve Amerika”nın bu savaş boyunca Ukrayna”ya verdiği 200 milyar doları aşan askerî ve malî yardımların nasıl geri alınacağını da hatırlatmış oluyordu.. Trump, bu arada, AB ülkelerine de, Ukrayna”nın yeniden ayağa kaldırılması için 430 milyar dolarlık bir ödeme yapmaları gerektiğini söylüyor.Ama, sadece Fransa, Ukrayna”nın masada olmadığı bir çözüm yolunun sağlıklı olmayacağını yarım ağızla ifade ediyor; Zelenski de ABD-Rusya arasındaki görüşmelere katılamayacağını, esasen çağrılmadığını da belirtiyor..*Trump, bu “mezar kazıcıları”na mahsus tavrını Müslüman dünyaya da anlatmış olmuyor mu? Gazze”yi kendi uzantıları olan Siyonist rejimin yerle bir etmesinden sonra, Gazze”yi almaya kararlı olduğunu ve Gazze”nin yeniden ihya ve inşa edilmesini de bölgenin zengin ülkelerine ödettireceğini söylemiyor mu?Ve, Netanyahu, Trump”ın kendisinden, “Filistin”den sonra İran meselesini de temelden halletmesini istediğini” söyleyip “Bu konuda kendilerine gerekli desteğin verileceğini” belirtiyordu dün..*Bu konuya ayrıca da değiniriz, ama, bu vesileyle bir konuya da kısaca değinelim:”İran Cumhurbaşkanı”nın Türkçe konuşmasına engel olunduğu”nu kim yaydı?Dünya hassas merhalelerden geçerken.. Evvelki gün, hem de resmî bir ajans adına verilen bir video-haberin son derece istifham işaretlerini davet ettiğini belirtmek gerekiyor..Efendim, (anadili olan Türkçeyi Tebriz şivesine göre, Kürtçeyi de Mehâbâd şivesine göre akıcı şekilde konuşmasıyla bilinen) İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Tebriz”e gitmiş, orada büyük bir kalabalığa hitap ederken, 37 yıl önce vefat eden büyük şair Muhammed Huseynî Şehriyar”in “Haydar Baba” isimli Türkçe şiirini okumaya başlamış, ve iki kıt”a okunduktan sonra vazifeli kişi gelip bir not vermiş kendisine.. O da, -konunun ne olduğunu açıklamadan-, Türkçe şiiri okumayı durdurmuş..Bunun hemen, İran”da Türkçe rahatsızlığı diye sunmak iyiniyetli bir davranış olmasa gerek.. Kaldı ki, bizzat ülkenin en üst sorumlusu olan lider (ve Tebriz”in Khamene kasabasından) Seyyid Ali Hamaney de Azeri lehçesinden ayrı olarak İstanbul lehçesini de rahat konuşurken ve o şiiri de merhum Şehriyar, Hamaney”in yanında okumuş ve de bu sahneler ülke çapında ekranlarda da yayınlanmış ve konuşmalardan da hiç bir rahatsızlık görülmemişken, bu konuyu ülkemiz kamuoyuna “Türkçe rahatsızlığı” şeklinde sunmak son derece yanlış olsa gerek.. Kaldı ki, bu konu İran medyasında asla söz konusu olmadığı gibi, İran konusunda olumsuz hiç bir şeyi kaçırmayan Batı dünyasının medya organları da hiç değinmediler.. Böyleyken, bunun halkımıza bu şekilde sunulması???-Hatırlayalım, Başbakan Demirel”in bir toplantıda halka hitap ederken, kendisine bir not verilmesi üzerine, önce duraklayıp, sonra Cumhurbaşkanı Turgut Özal”ın rahatsız olduğunu ve hastaneye kaldırıldığını belirtmekle yetinmiş ve sözünü bitirmişti. Halbuki, o notta Özal”ın bir kalp krizi sonunda vefat ettiği haberi verilmişti..Bu gibi fevkalâde durumlar her yerde ve her zaman olabilecekken.. Daha dikkatli olunmalı değil mi?

Source: Selahaddin E. Çakirgi̇l