Küresel Politika Gündemi – Güney Kore’den Gazze’ye Dönemsel Gelişmeler

Güney Kore”nin yeni Devlet Başkanı Lee Jae-myung oldu

Güney Kore”de düzenlenen devlet başkanı seçimlerini, resmi olmayan sonuçlara göre, ana muhalefetteki Demokratik Parti”nin (DP) adayı Lee Jae-myung kazandı.Başkent Seul”deki Ulusal Meclis önünde düzenlenen zafer kutlamalarına katılan Lee, 4 Haziran’da yemin ederek göreve başlayacak.

Source: Muhammet Binici


İktidar övünüyor ama işçi haklarında yerimiz değişmiyor: Yine en kötüler arasındayız!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 1 Mayıs’ta işçi, memur ve işveren temsilcileriyle yaptığı toplantıda, şunları söylemişti: “İşçi ve işverenlerimizin refah seviyelerinin yükseltilmesi, sendikaların faaliyetlerini sürdürebilmesi için tüm imkanlarımızı seferber ettik. Bu anlayışla son 23 yılda ihtiyaç duyulan yasa ve mevzuat düzenlemelerini bir bir hayata geçirdik. Sendikal hakları yeniden ele alarak önemli ölçüde iyileştirdik. İstihdam politikalarımıza hız ve etkinlik kazandırdık. Çalışma hayatının tüm aktörlerini kapsayan geniş çaplı reformlar yaptık. Tüm kesimler için fırsat eşitliğini önceleyen yenilikleri devreye aldık. Emekçilerimizin hak ve hukukunun korunmasına ilişkin hassasiyetimizi yalnızca sözlerimizle değil son dönemde hız verdiğimiz çalışmalarımızla da açıkça ortaya koyduk.” Erdoğan, “sendikal güvenceleri güçlendirdiklerini, grev hakkını rasyonel bir zemine oturttuklarını, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nı yürürlüğe koyarak çalışma şartlarını ve alınacak tedbirleri azami surette iyileştirdiklerini” de savunmuştu. YERİMİZ DEĞİŞMEDİ Erdoğan’ın bu açıklamalarına karşın Türkiye’den birçok sendikanın da üyesi olduğu Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) 2025 Küresel Haklar Endeksi’nde Türkiye yine, işçi hakları açısından dünyanın en kötü 10 ülkesi arasında yer aldı. ITUC’un raporuna göre, işçi hakları ve sendikal haklar dünya genelinde geriliyor. Türkiye’de de durum farklı değil. Türkiye ile birlikte bu kategoride yer alan diğer ülkeler şöyle: “Bangladeş, Belarus, Ekvador, Mısır, Eswatini, Myanmar, Filipinler, Nijerya, Tunus ve Türkiye.” ITUC’un 2014 yılından bu yana yayınladığı küresel sendikal haklar endeksinde, Türkiye en başından bu yana her yıl dünyada işçi hakları açısından en kötü 10 ülke arasında yer alıyor. ‘KARA LİSTE’ Türkiye’nin 2 Haziran’da Cenevre’de başlayan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) konferansında da büyük olasılıkla her yıl olduğu gibi yine Aplikasyon (standartların uygulanması) Komitesi’nde yer alması bekleniyor. Bu komitede yer alan ülkeler çalışma yaşamının en kötü olduğu ülkeler olarak sıralanıyor. Bu liste sendikal alanda “kara liste” olarak da adlandırılıyor.

Source: Mustafa Çakır


Ateş çemberi

Rus ve Ukrayna heyetleri arasında gerçekleşen, ikinci Dolmabahçe buluşması beklediğim gibi yine göstermelik bir görüşme oldu. Buluşma öncesinde Ukrayna, Rusya içlerine geniş çaplı bir saldırı gerçekleştirdi. Bu tür harekâtlar, masaya eli güçlü oturmak için yapılır. Yine de Ukrayna’nın bu aşamada, böyle bir harekâta kalkışması akıllıca olmamıştır. Ukrayna’nın bu saldırıyı kendi aklına uyarak yaptığı da kuşkuludur. Ukrayna hâlâ, onu Rusya ile çatıştıran emperyalist güçlerin oyuncağı olmaya devam ediyor. Batı, Ukrayna’nın felaketi pahasına bu savaşı sürdürerek Rusya’yı zayıflatma planını uyguluyor. TÜRKİYE”NİN ROLÜ Dışişleri Bakanı Fidan ’ın, Moskova’da Putin ve Lavrov ; Kiev’de Zelenski ve Sibiha ile yaptığı temasların amacının, Rusya-Ukrayna buluşmasının İstanbul’da ve olanaklı ise devlet başkanları düzeyinde yapılmasını sağlayarak Erdoğan ’a “dünya lideri” görüntüsü vermek olduğu anlaşılıyor. Fidan, Türkiye’nin “kolaylaştırıcı” olduğunu söylüyor ama bu doğru bir tanımlama değil. Türkiye, AB’nin sürmesi için çaba gösterdiği bu çatışmada, Ukrayna ile Rusya arasında “arabulucu” veya “kolaylaştırıcı” olmak için gerekli niteliklere sahip değildir. Fidan, diplomasinin bu temel gerçeğini öğrenmemiş olamaz. Devletler güçlerini ve yeteneklerini iyi bilmek zorundadır. Sahip olmadıkları güçleri olduğunu varsayarak hareket ederlerse itibar yitirirler. Dolmabahçe buluşmasındaki masa düzeni ve masada MİT başkanının da yer alması ise sözün bittiği yerdir. ATEŞ ÇEMBERİ Türkiye’yi yönetenlerin, her defasında düş kırıklığına uğradıkları görüntü peşinde koşarken ülkeyi çok yakından ilgilendiren ve başımıza çorap ören gelişmelere ayıracak zaman bulamadıkları görülüyor. Sadece son birkaç gün içinde, İsrail’in Suriye’de gerçekleştirdiği saldırılar; işgal altında tuttuğu Batı Şeria, Ramallah’ta Mahmut Abbas ile yapılacak toplantıya katılacak Arap ülkeleri dışişleri bakanlarına izin vermemesi; SDG elebaşısı Mazlum Abdi ’nin, Suriye’de federal bir yapı peşinde oldukları beyanı, Türkiye için tehlike çanlarının giderek daha şiddetle çaldığını gösteriyor. ABD-İran nükleer anlaşma görüşmeleri sürerken Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA), İran’ın nükleer programını hızlandırdığını, yakında nükleer silah yapmaya yetecek kadar zenginleştirilmiş uranyuma sahip olacağını açıklaması bana 90’lı yılları anımsattı. O yıllarda İsrail, İran’ın -sonradan doğru olmadığı anlaşılacak olan- nükleer silah yapmak üzere olduğu propagandasını yayıyordu. İsrail’in bugün ABD ile İran arasında nükleer anlaşma görüşmesi yapılmasından bile rahatsız olduğunu görmek için Ortadoğu uzmanı olmaya gerek yoktur. İsrail’in hemen üzerine atladığı UAEA raporu, 90’lı yılların bir tekrarı izlenimini veriyor. İran’ın nükleer silaha sahip olması Türkiye’nin çıkarına uygun değildir ama Irak’a yapıldığı gibi düzmece raporlarla İran’a da saldırılarak, Ortadoğu’da bir denge unsuru olan İran etkisizleştirilip İsrail’in hatta Sünni Arap ülkelerinin meydanı boş bulmaları da Türkiye’nin lehine değildir. AVRUPA SAVUNMA FONU, “CASUS BELLİ” VE PATRİKHANE Türkiye’nin kuzeybatısında, Avrupa’da; kuzeyinde Rusya’da; güneyinde Suriye’de ve Ortadoğu’da bunlar olurken batısında, Ege’de de başka gelişmeler oluyor. Yunanistan, AB kurallarını ileri sürerek Ege ve Doğu Akdeniz deniz alanları konusunda Türkiye’nin çıkarlarını olumsuz etkileyecek adımlar atıyor. Tam üyelikten söz bile etmeyerek askerlerimizi AB-Avrupa savunmasına tahsis etmeye razı olarak yararlanmayı beklediğimiz, Avrupa Savunma Fonu’ndan (SAFE) pay alabilmemiz için Ege Denizi’nde karasularını 6 milin üzerine çıkarmasını “casus belli-savaş nedeni” sayacağımıza ilişkin kararımızı geri almamızı şart koşuyor. Tam da bu sırada İznik Konsili tartışmaları gündeme geliyor. Yunanistan Genelkurmay Başkanı Dimitrios Hupis , İstanbul’da Fener Rum patriğini ziyaret edip ona, Trakya ve İstanbul’u Yunanistan sınırları içinde gösteren bir harita armağan ediyor! Her gün etrafımızda Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini etkileyebilecek yeni bir gelişme oluyor ama bizim onlara ayıracak zamanımız yok. Çok meşgulüz. Turpun büyüğü, ahtapotun kolları, emri hak vaki oluncaya kadar iktidarda kalmak, yolcu değil hancı olmak; dünya liderliğimize tanıklık edecek fotoğraf karelerine girebilmek ve daha nice önemli işimiz var.

Source: Ahmet Süha Umar


Trump”tan İran açıklaması: İzin vermeyeceğiz

Trump, Truth Social hesabından ABD ile İran arasındaki nükleer müzakere sürecine ilişkin açıklama yaptı.”OLASI ANLAŞMAMIZ KAPSAMINDA URANYUM ZENGİNLEŞTİRMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ”İran”ın uranyum zenginleştirme programının önceki yönetimler tarafından “uzun zaman önce durdurulmuş olması gerektiğini” savunan Trump, “Olası anlaşmamız kapsamında uranyum zenginleştirmesine izin vermeyeceğiz.” ifadelerini kullandı.Öte yandan, Axios haber platformunun ABD”nin İran”a sunduğu nükleer anlaşma teklifinin taslağına ilişkin haberinde ise maddeler kapsamında Tahran”ın “düşük seviyede uranyum zenginleştirmesine belirli bir süre izin verileceğinin” belirtildiği öne sürülmüştü.BEYAZ SARAY”DAN AÇIKLAMA: MASADA YOKBeyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, ABD Başkanı Donald Trump”ın İran konusundaki tavrının net olduğunu ve İran”a sundukları nükleer anlaşma önerisinde “uranyum zenginleştirme” imkanı olmadığını belirtti.Beyaz Saray Sözcüsü Leavitt, düzenlediği basın brifinginde ABD ile İran arasındaki nükleer görüşmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.Leavitt, Amerikan medyasına yansıyan ve “ABD”nin İran”a sunduğu taslak öneride Tahran”a sınırlı oranda uranyum zenginleştirme imkanının verildiğine” yönelik haberleri değerlendirdi.ABD”li Sözcü, “Bu iddiaların ayrıntıları hakkında yorum yapmayacağım. Biz medya üzerinden müzakere yürütmüyoruz. Özel Temsilci (Steve) Witkoff”un yürüttüğü görüşmeler ve müzakerelere saygı duyuyoruz. Başkan (Trump) dün gece Truth Social”daki hesabından tutumunu çok net bir şekilde ortaya koydu.” değerlendirmesini yaptı.”KABUL EDİLMEZSE İRAN”IN CİDDİ SONUÇLARLA KARŞI KARŞIYA KALACAĞINI BELİRTİYOR”Leavitt, Trump”ın, “Potansiyel anlaşmamızda hiçbir şekilde uranyum zenginleştirmeye izin olmayacak.” şeklindeki paylaşımının, bu konudaki tutumlarının açık bir ifadesi olduğunu vurguladı.Trump”ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Witkoff”un İran tarafına ayrıntılı ve “kabul edilebilir” bir öneri sunduğunu söyleyen Leavitt, “Başkan, bu teklifin kabul edilmesini umuyor ve kabul edilmezse İran”ın ciddi sonuçlarla karşı karşıya kalacağını belirtiyor.” yorumunu yaptı.Trump”tan, İran”a teklif! Tahran”dan sürpriz yanıt! Müslüman ülke aracı olduSon dakika haberi: Trump”tan İsrail”e “İran” şoku! Basın şaşkına çeviren haberi duyurdu…

Source: Muhammet Binici


Katil İsrail”den Gazze”de yeni katliam! Çok sayıda şehit var

İsrail ordusunun, Gazze şehrinin batısında yerinden edilenlerin kaldığı kampı bombalaması sonucu 7 kişinin şehit olduğu, çok sayıda kişinin yaralandığı bildirildi.Filistin resmi ajansı WAFA”nın haberinde, İsrail savaş uçaklarının, Gazze”nin batısındaki limanda yerinden edilmiş kişilerin kaldığı kampı bombalayarak yeni bir katliam yaptığı kaydedildi.Haberde, hava saldırısı sonucu, aralarında çocukların da bulunduğu 7 sivilin şehit olduğu, çok sayıda kişinin yaralandığı ifade edildi.İsrail savaş gemilerinin de şehrin batısındaki balıkçıları hedef aldığı belirtilen haberde, olayda ölen ya da yaralananların olup olmadığına dair bilgi verilmedi.Haberde, İsrail”in dün sabahtan bu yana Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda şehit olanların sayısının 62″ye yükseldiği kaydedildi.03.59 İsrail ordusu, Gazze Şeridi”ndeki Filistinlilerin, “yenileme ve düzenleme çalışmaları” nedeniyle bugün sözde insani yardım dağıtım merkezlerine yaklaşmasının yasaklandığını duyurdu.03.46 İsrail ordusunun, Gazze şehrinin batısında yerinden edilenlerin kaldığı kampı bombalaması sonucu 7 kişinin şehit olduğu, çok sayıda kişinin yaralandığı bildirildi.02.57 İsrail”in Gazze Şeridi”ndeki binaları tonlarca patlayıcıyla yıkması sırasında çıkan sesin, İsrail”in merkezi bölgelerinde bile duyulduğu bildirildi.01.09 Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi”nin on geçici üyesi, Gazze”de koşulsuz ve kalıcı ateşkes çağrısı yapan bir karar tasarısının oylanması talebinde bulundu.00.37 Avrupa Parlamentosunun (AP) Fransız üyesi Rima Hassan, Gazze”ye yönelik ablukayı kırıp bölgeye yardım götürme amacıyla yola çıkan Özgürlük Filosu Koalisyonunun (Freedom Flotilla Coalition-FFF) gemisinin yakınlarında insansız hava aracının (İHA) görüldüğünü belirtti.00.11 ABD Dışişleri Bakanlığı, Gazze”de İsrail-ABD güdümündeki kuruluşun yardım dağıtımı sırasında 27 Filistinlinin yaşamını yitirmesini “savaş alanı” ifadeleriyle geçiştirirken, söz konusu yardım kuruluşunun da ABD”den fonlanmadığını ve bağımsız olduğunu savundu.- ATEŞKESİ BOZAN İSRAİL ORDUSU, GAZZE”YE ŞİDDETLİ SALDIRILARI YENİDEN BAŞLATTIİsrail ordusu, Gazze Şeridi”nde 19 Ocak”ta yürürlüğe giren ateşkesin ardından 18 Mart sabahı şiddetli saldırılarına yeniden başladı.İsrail ordusunun saldırıları yeniden başlatmasından itibaren çoğunluğu yaşlı, kadın ve çocuk olmak üzere 4 bin 240 Filistinli hayatını kaybetti, 12 bin 860 kişi yaralandı.İsrail”in Gazze Şeridi”ne 7 Ekim 2023″ten bu yana düzenlediği saldırılarda ise yaşamını yitiren Filistinlilerin sayısı 54 bin 510″a, yaralıların sayısı da 124 bin 901″e yükseldi.Ateşkesi bozan İsrail, yeni ateşkes tekliflerini reddettiği gerekçesiyle Hamas”a karşı “gittikçe artan askeri güçle” hareket edeceğini duyurdu.Hamas ise “İsrail”in verdiği sözlere uymadığını ve ateşkese arabulucu ülkelerin gözü önünde sorumluluklarını yerine getirmeyerek Gazze Şeridi”nde Filistin halkına karşı soykırımı yeniden başlattığını” açıkladı.

Source: Www.star.com.tr


Güney Kore”nin yeni başkanı Lee Jae-myun göreve başladı

Güney Kore”deki ana muhalefet lideri Demokratik Partinin (DP) adayı Lee Jae-myung seçimlerden zaferle çıktı. Ulusal Seçim Komisyonu, Lee”nin zaferini resmen duyururken resmi sonuçlara göre, ana muhalefet lideri oyların yüzde 49,42″sini, iktidardaki Halkın Gücü Partisi (PPP) adayı Kim Moon-soo ise yüzde 41,15″ini y aldı.Göreve başladıSeçimler, devlet başkanının azli sebebiyle düzenlendiğinden yeni Devlet Başkanı Lee hemen göreve başladı. Lee böylece başkomutanlık dahil tüm devlet başkanlığı yetkilerini, Devlet Başkanlığına vekalet eden Başbakan Yardımcısı ve Eğitim Bakanı Lee Ju-ho”dan devraldı.Eski Başkan Yoon”un sıkıyönetim ilanı ve azil süreciEski Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, 3 Aralık 2024″te “muhalefetin devlet karşıtı aktivitelere karıştığı” gerekçesiyle sıkıyönetim ilan etmiş ancak Meclisin bu kararı kaldırması ve Bakanlar Kurulunun onayıyla geri adım atmak zorunda kalmıştı.Ulusal Meclisin 14 Aralık 2024″te yaptığı oylamada azli istenen Yoon, Anayasa Mahkemesi önce görevden uzaklaştırmış ardından azil istemini kabul ederek, Yoon”un görevden alınmasını onaylamıştı.Mahkeme, yeni devlet başkanını belirlemek üzere erken seçimlerin 60 gün içinde yapılmasına karar vermiş ve kabine 3 Haziran”ı seçim tarihi olarak belirlemişti.

Source: Dünya Gazetesi


Selahaddin E. Çakırgil yazdı: Emperyalistlerin “Yarım elma, gönül alma” taktiğine inanacak mıyız?

Hele de Gazze ve bütünüyle Filistin konusunda sadece Müslüman toplumlarında değil, diğer toplumların “maşerî vicdanı”nda özellikle de Yahudilerin ve taraftarlarının beklemediği derin bir insanî aksülamel, tepki ortaya çıkması dünyadaki hesapları alt-üst etti.. Bu gelişmeler karşısında ülkemizdeki bir çok ekran bülbülleri, bir takım akademik unvanlarıyla, bu beynelmilel tepkilere bakarak, “Dünya çapındaki bu tepkiler karşısında, hani, İslam ülkeleri nerede?” diye, zahiren doğru gibi gözüken bu eleştirilerinin sonunda İslam Milleti”ni “yeis”e sürüklemekten başka bir sonuç vermeyeceğini hesap edemeyecek bir renk körlüğü sergiliyorlar.. Evet, “İslam Ülkelerinin Birliği ve ortak tepkileri nerede?” deniliyor.. Petro-Dolar Şeyhleri”nin kendi iktidarlarını korumak veya uzatmak için Amerikan Başkanı”na 3 trilyon Doları aşan ve bir nevi “rüşvet” mahiyetinde olan ödemeler konusunda, herkesin bir itirazı var.. Ama asıl görülmesi ve suçlanması gereken emperyalist oyunların çengeline batılılaşmak ve modernleşmek adına hangi hile ve hıyanetlerle düşürüldüğümüz hep gözlerden ırak tutuluyor. Kendilerini “aydın” diye niteleyen niceler bile, “İslâm ülkelerinin ihaneti” olarak gösteriyorlar.. Ama, Müslüman halkların tepelerine emperyal güç odaklarınca oturtulan kuklaların uşaklık ve ihanetlerini, İslam ülkelerinin ve “Müslüman halkların tamamının hatası” olarak göstermek ne kadar ve nasıl bir “aydın”lık?Halbuki, Birinci Dünya Savaşı ve sonrasındaki şu son 100 küsur yıl içinde İslam Milleti”ne karşı korkunç teknolojik barbarlıklarla yapılan emperyal saldırıların her birisi hatırlanmadan sadece Gazze diyerek bir yere varamayız.. Çünkü Gazze kaçınılmaz bir sonuçtur.O halde, son 100 yıldaki facialar kervanımızın resmigeçidini bir daha hatırlayalım:*Son asırlarındaki birçok zaaflarına ve güçsüzlüklerine rağmen, Müslümanların elindeki büyük bir güç olan Osmanlı Devleti”nin yerle bir edilmesi sırasında, katledilen ve sayıları bilinmese de, o ilk Cihan Savaşı sırasında 30 milyon kadar insanın öldüğü hesap edildiğine göre bunların en azından yarısının Müslümanlardan oluştuğu rahatlıkla söylenebilir. Bizden önceki yaşlı nesillerin, savaş cepheleri gerisinde de, kitleler halinde açlık ve sefaletten dolayı can verdiklerini, matemli ezgiler okuyarak ve göz yaşı dökerek anlattıklarına bakıldığında bu iddiaların acı bir gerçeği yansıttığı söylenebilir.*1948″de eski bir Osmanlı vatandaşı olan David Ben Gurion isimli bir Siyonist Yahudi”nin, 14 Mayıs 1948 günü, İsrail”in varlığını dünyaya, 2 bin yıl sonra gerçekleşen bir vakıa olarak ilân edişinin hemen ardından, Filistin”de Müslüman halkların ilkel silahlarla ve de yeni başlayan Nükleer Çağ”ın patronları olan güç odaklarının, ellerine en modern silahları tutuşturdukları Siyonist Yahudiler arasında hem 1948″de, hem 1956- Süveyş Savaşı sırasında devletsiz – çaresiz yüzbinler hatırlanmadan, İslam Milleti”nin bu zelil duruma düşüşü, nasıl anlaşılabilir? (Ki, 14 Mayıs 1948″de varlığı ilan olunan İsrail devletini ilk resmen tanıyan devlet olmak açısından Amerikan emperyalizmiyle, Sovyet Rusya Komünist İmparatorluğu birbirleriyle o kadar yarışmışlardı ki, aralarındaki zaman farkı sadece 11 dakika idi.. Ve, miladi- 1515″lerde Osmanlı”nın eline geçen ve 400 sene elinde kalan Filistin”indeki bu kanser urunu, kuruluşunun ilanından birkaç ay sonra, halkı Müslüman olan ülkelerden ilk tanıyan da, -o topraklardan mağlup olarak çekilişinden 30 yıl sonra- Türkiye olmuştu.*Fransız emperyalizminin, Cezayir”de hele de 1954-61 arasında 1,5 milyon Müslümanı katledişini hatırlamadan ve daha acısı, 1962″de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu”nda Cezayir”in müstakil / istiklal sahibi, bağımsız bir devlet olarak kabul edilmesi oylanırken de, yazık ki, Türkiye Fransa”nın yanında yer alıyordu.* Haziran- 1967″de, Mısır-Suriye ve Ürdün adı verilen İslam ülkelerinin tepesine emperyal güçlerin desteğiyle oturtulan yönetimlerin ordularının, o zamanlar 4-5 milyonluk Siyonist İsrail rejiminin dünyanın her yanındaki Yahudiler ve diğer gönüllülerinin de en modern silahlarla girdikleri “6 Gün Savaşı”ndan, 100 bine yakın kurbanlar vererek aldıkları yenilgi karşısında ise, ülkenin efkâr-ı umûmiyesini, kamuoyunu kontrol eden bizim laik medyamız, hâlâ, “Pis Araplar! Ahh, bizim ordumuz olsaydı orada, 48 saatte işi biterdi, İsrail”in..” gibi mavalları halkın vicdanına şırınga etmekle meşguldüler.Ama, Ekim-1973 başında, (Ramazan”a rastladığı için) “Ramazan Savaşı” diye anılan ve Mısır Ordusunun ani bir saldırıyla İsrail rejimini perişan eden savaşı, internetlerin arama motorlarına soracak olsanız, Yahudilerin öyle korkunç bir yenilgi yaşadıklarına dair teferruatlı bilgi elde edemezsiniz.*1966-70 arasında ise,, Orta-Batı Afrika Müslümanlarının ülkesi Nijerya”da, emperyalistler, küçük bir azınlık olan ve güçlü silahlarla donatılan Hristiyanlar için Biafra adında bir devlet ilan ettiklerinde hayatını kaybeden Müslümanların sayısı da 3 milyonu geçmişti; ama, o Biafra ismi, mazlumların kanında boğulmuştu.*Ama biz, Afganistan”da 100 binler değil, milyonlarca Müslümanın hem Rusya, hem de ABD emperyalizmi tarafından nasıl imha edildiğini hatırlamak bile istemiyoruz. Halkı Müslüman olan ülkeler arasındaki savaşlarda, 1970″de Batı ve Doğu Pakistan arasında ve 1980-88 arasında da İran-Irak arasında milyonlarca Müslümanın telef oluşunun acısını hatırlamaktan âdeta rahatsız oluyoruz.*1992-97 arasında Bosna”da, 250 bine yakın Müslüman, devletleri ve orduları olmadığı halde ve sırf Müslüman oldukları için katledilmişlerdi, onları da unuttuk..*1994″lerde Çeçenistan”da en az 1 milyon kadar Müslümanın katledilişinin acısını da hatırlayamayacağız neredeyse..*El”an da sadece Keşmir”de değil, Birmanya”dan Bangladeş”e sığınmış olan 2,5 milyon Müslüman”dan fazla bir haberimiz yok..Evet, bu büyük acılar hatırlanmazsa, sosyal hâfızamız “Alzheimer” hastalığının verdiği unutkanlıkla tamamıyla dumura uğramış olacaktır.*Bütün bunları, sadece şu son 100 yılda bile ne büyük kurbanlar verdiğimizi şu Kurban Bayramı arifesinde olsun bir daha hatırlayalım diye tekrarlıyoruz..Özellikle de, şunun için:ABD”nin Ankara”ya gönderdiği ve büyük dedesi 100 yıl öncelerde Beyrut”tan Amerika”ya gitmiş olan ve eski bir Osmanlı vatandaşı olan kişinin torunu, bu yeni büyükelçi; Tom Barrack..Üstelik, daha birkaç ay önce “Gazze”yi Doğu Akdeniz”in eğlence merkezi yapacağım” diyen Trump gibi birisinin elçisi olan bu kişi, şimdi, “Batı bir yüzyıl önce – Ortadoğu”ya – haritalar, cetvellerle çizilmiş sınırlar ve yabancı yönetimler dayattı. Sykes-Picot anlaşması Suriye”yi ve bölgeyi barış için değil – emperyal çıkarları uğruna – böldü. Bu hata, nesillerin bedel ödemesine yol açtı. Aynı yanlışı bir daha yapmayacağız” diyor.İnanalım mı yani?Daha 15 sene olmadı, o dönemin Amerikan Dışişleri Bakanı olan Condoleezza Rice, “Ortadoğu ülkelerinin sınırlarında 20-21 tane sınır değişikliği gerekiyor..” diyeli..Şunu da hatırlayalım: Pakistan, Doğu ve Batı olarak, birbirinden 3 bin km. kadar uzakta iki parça iken, o zamanın Amerikan Başkanı Nixon, Pakistan Başbakanı Zülfikar Ali Butto”ya, “Pakistan”ın toprak bütünlüğünü taahhüt ediyoruz..” dediği zaman, o gençlik yıllarımızda, “Eyvah.. Amerika sınırları taahhüt ettiğine göre, Pakistan”ı büyük felaketler bekliyor” de diye yazmıştım.. Ve sonra korkunç bir iç savaşta 1 milyondan fazla insan eridi ve Bangladeş öyle doğdu..Amerikan emperyalizmi, bugün de, günah çıkarırcasına, 100 yıl öncelerin oyunlarını eleştiriyorsa, bizim sosyal hafızamızı tamamen silmek istiyor..Ama, onların dediği olmayacak, inşaallah..

Source: Selahaddin E. Çakirgi̇l


Trump: Xi”yi severim ama anlaşması çok zor biri

ABD ve Çin arasındaki ilişkiler Trump döneminin ardından yükselen bir gerginliğin içinde devam ediyor. Başkan Trump, Truth Social daki bir paylaşımında Çin Devlet Başkanı Xi yi severim, her zaman sevdim ve her zaman seveceğim, ancak o ÇOK SERT VE ANLAŞMA YAPMASI SON DERECE ZOR açıklamasını yaptı. İki ülke arasında başlayan ticaret savaşı , daha sonra bir anlaşmaya dönüşmüş ancak Trump ın geçtiğimiz haftaki açıklamasıyla süreç yeniden alevlenmişti. Çin in kendileriyle yaptığı ticaret anlaşmasını tamamen ihlal ettiğini savunan Trump, Nazik adam olmak buraya kadarmış açıklamasını yapmıştı. ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth de geçtiğimiz hafta, Çin in Asya Pasifik te statükoyu değiştirme niyetinde olduğunu belirtirken Çin in yarattığı tehdit gerçek diye konuşmuştu.

Source: Habertürk