Deniz Berktay ile Kuzeyden Notlar: Ermenistan ve İran’da yeni denklemler
Rusya-Ukrayna Savaşı, Putin’in öngördüğü gibi kısa süreli bir “özel operasyon” olmak yerine uzun bir savaşa dönüşünce Ukrayna macerası tam da Batılı ülkelerin istediği şekilde,Rusya’nın gücünü tüketen bir batak haline geldi. Gerek Ortadoğu’da gerekse Kafkasya’da dengelerin değişmeye başlaması hiç şüphesiz Rusya’nın buralarda eski güç dengesini sürdürmeye yetecek gücü ayıramamasıyla, Ukrayna’ya saplanmış olmasıyla da alakalı. İsrail, ABD’nin Ortadoğu’daki baş müttefiki olsa da İsrail’in Rusya’yla ilişkileri güçlü ve bu ilişki, her iki taraf için de önemli. Rusya için İsrail, Batı’nın yaptırımlarını delmesini sağlayan bir pencere demek. İsrail, Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılmadığı gibi Zelenski’nin ısrarlarına rağmen Ukrayna’ya silah vermedi. İlişkiler son iki yılda bozulsa da Rusya, İsrail’i gözden çıkarma niyetinde değil kesinlikle. Ayrıntıları bir başka yazıya bırakarak şimdilik şunu söyleyelim, Rusya, ABD’nin bölgedeki etkisine karşı çıksa da İran ile İsrail arasında dengeyi bulmaya çalışıyor. Putin’in bir taraftan İran’ın nükleer enerjiyi barışçı olarak kullanma hakkını savunurken diğer taraftan İsrail’in güvenlik kaygılarına saygı gösterdiğini açıklaması, bu anlayışı yansıtıyor. PAŞİNYAN’I ZOR GÜNLER BEKLİYOR Geçen hafta Emenistan Başbakanı Nikol Paşinyan Türkiye’ye “tarihi” ziyarette bulundu. Bildiğimiz üzere Türkiye’yle Ermenistan, özellikle 2020 yılındaki Karabağ Savaşı’ndan sonra normalleşme çabalarına girdi. Karabağ Savaşı’ndan kısa süre önce Paşinyan’ın karısı, elinde tüfekle Karabağ’da poz verirken savaşın ardından Paşinyan’ın öncelikleri temelden değişivermiş, Paşinyan, Karabağ’dan çekilmenin Ermenistan için kayıp olmadığını söylemeye başlamıştı. Türkiye ve Azerbaycan’la ilişkilerde attığı adımlar da ülke içinde milliyetçi kesimlerin kendisine hain damgası vurmasına neden oluyor. Paşinyan, İstanbul ziyaretinde, Kumkapı’daki Ermeni Patrikhanesi’ni ziyaret etti. Ama ne hikmetse patrikhanenin o gün kapalı olacağı tuttu! Paşinyan kiliseyi ziyaret ettiğinde ortalıkta bir tek rahip yoktu. Kendisini Ermeni cemaat okulunun müdürü karşıladı. Ermeni cemaatinin gazetelerinden Agos, bunun, Paşinyan’ın Ermenistan’daki Ermeni Gregoryen (Apostolik) Kilisesi’ne karşı tavrından kaynaklandığını söylüyor. Ermenistan’daki Ermeni Apostolik Kilisesi, Karabağ Savaşı’ndan sonra Paşinyan’a düşman kesilmiş hatta savaşın hemen ardından Paşinyan’ı istifaya davet etmişti. Bu kilise ayrıca Ermenistan’da toplumun en güvendiği kurumların başında geliyor. Paşinyan’ın şimdiki reytingi ise yüzde 10’larda sürünüyor. Kilise siyasette çok etkili. Paşinyan kiliseyle savaşa girdi ve kilisenin başının (Katolikos) gayri meşru çocuğunun olduğunu, kilise yetkililerinin bağışları cebe indirdiğini söylemeye kadar gitti. Paşinyan’ın karısıysa papazları pedofilli ile suçladı. Öte yandan Ermenistan’ın en zenginlerinden olan ve Rus vatandaşı olan Samvel Karapetyan geçen hafta kiliseye destek çıkıp Paşinyan’a bayrak açınca tutuklanıverdi. Karapetyan, Paşinyan karşıtı milliyetçi muhalefeti birleştirebilecek güce sahip olduğu için Paşinyan tarafından sakıncalı görülüyor. Gelecek yılın haziranında Ermenistan’da seçimler var ve Paşinyan böyle güçlü bir muhalefeti yenebilir mi belli değil. Ermenistan’la normalleşme ilk başladığında Rusya, bölgede hakem durumundaydı. 2023 yılında Ermenistan’ın Karabağ’dan tamamen çıkartılması ise Türkiye ve Azerbaycan’ın, Rusya’nın hakemliğine karşı da bir başkaldırısı olmuştu. Şu anda Rusya, Ermenistan’da milliyetçi muhalefetle yakın ilişkide. O nedenle, Paşinyan’la anlaşmaya varılsa bile bu ne kadar uzun ömürlü olur belli değil. Belirsizlik maalesef bütün bölgenin geleceği için söz konusu.
Source: Deniz Berktay
Dünyada insanlık bizde kepazelik… Gazze”ye değil sapkınlığa yürüdüler!
Gazze ’de soykırım suçu işleyip ardından İran’a saldırarak bölgeyi ateşe atan İsrail, dünya genelinde protesto ediliyor. Hafta sonu Almanya, İtalya, İngiltere, Avusturya, İran, Pakistan, Fas, Sırbistan, Tunus ve İsveç’in de aralarında bulunduğu çok sayıda ülkede İsrail karşıtı gösteriler yapıldı. “Özgür Filistin”, “Hemen ateşkes”, “Ellerini Gazze’den çek, ellerini İran’dan çek” pankartları taşıyan İngilizler, İngiltere hükûmetinin İsrail’e silah satışlarını sürdürmesini kınadı. İsveç’in başkenti Stockholm’de yüzlerce kişi Gazze’de hayatını kaybeden sivillerin isimleri ve çocukların ölümünü anlatan dövizler taşıdı. Almanya’nın başkenti Berlin’de binlerce kişi, hükûmete “Almanya finanse ediyor İsrail bombalıyor” diyerek soykırımı durdurma mesaj gönderdi. Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da, halk İsrail’e silah yardımı yapılmasına tepki gösterdi. #r-1125817# İSTANBUL”DA SAPKIN LGBT YÜRÜYÜŞÜ Dünyanın birçok ülkesinde insanlar tek yürek olup İsrail’i kınarken, İstanbul’da ise LGBT’liler “sapkınlık yürüyüşü” yaptı. Valilik, Taksim’e çıkan yolları kapattı. Sapkın akımlar adına “onur yürüyüşü” dedikleri rezil eylemi Kadıköy’de gerçekleştirdi. Gerginliğin yaşandığı gösterilerde 50 civarında kişi gözaltına alındı.
Source: Cüneyt Akçatepe
Türkiye’nin çevresinde derin jeopolitik kuşatma
1. AKDENİZ’İ KAPTIRDIK: Doğu Akdeniz’deki gaz yatakları büyük ölçüde İsrail, Güney Kıbrıs ve Mısır iş birliğiyle işletiliyor. Türkiye ise kendi Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde ciddi rezerv keşfetmesine rağmen “Mavi Vatan”daki bu inisiyatiften geri çekildi.
2. BATI’DA ABD YIĞINAĞI
Yunanistan Dedeağaç, NATO’nun yeni Balkan üssüne dönüştü. ABD buraya yığınak yaptı. Balkan ülkeleriyle Rusya tehdidi üzerine tatbikatlar düzenlendi. Ancak NATO’daki en büyük askeri güce sahip ülkelerden Türkiye tatbikatlara davet edilmedi. Yunanistan ise bunu fırsat bilip Ege adalarını silahlandırdı. Ankara kulislerinde bu gelişme “dışlanma ve kuşatma politikası” olarak okunuyor.
3. İSRAİL’İN DAVUT KORİDORU
ABD, Suriye’nin kuzeyinde PKK uzantısı terör örgütü SDG’yi destekliyor. Bu, bölgede fiili bir Kürt bölgesi oluşması riskini artırıyor. Bu gelişmeler, Ankara’da “terör koridoru” olarak tanımlanıyor. İsrail siyasetinde Kürt kuşağı olan “Davut Koridoru” teorisi hızla gerçeklik kazanıyor. İsrail, İran savaşında da Suriye ve Irak’ın kuzeyini kapsayan bu koridoru kullanıyor. Engelleme ile karşılaşmadan İran’ı vuruyor.
4. KARADENİZ’DE SINIRLAMA
ABD’nin, Karadeniz’de NATO deniz gücünün konuşlandırması planı, Türkiye ve Rusya’nın gayretleriyle 2006’da engellendi. Ancak Bulgaristan ve Romanya’da deniz üsleri kurmak için antlaşmalar yapan ABD, isteğini ertelemiş gibi görünse de Karadeniz’e girmek de ısrarlı. Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO’ya entegre ederek Rusya’nın Karadeniz’deki stratejik konumunu daha da kısıtlamak istiyor.
5. KARASUYU OLDUBİTTİSİ
Yunanistan, Ege’de karasularını 6 milden 12 mile çıkarmayı AB ve BM nezdinde meşrulaştırmaya çalışıyor. Bu hamleyle deniz yetki alanlarını genişletip sondaj ve araştırma hakkı kazanmak istiyor. Türkiye ise bunu “yayılmacı adım” ve “savaş nedeni” (casus belli) sayıyor. Uzmanlara göre bu girişim, Ege’deki dengeyi Türkiye aleyhine bozacak şekilde enerji ve güvenlik alanlarını daraltma riski taşıyor.
6. KIBRIS’TA DA KAYBEDİYORUZ
Güney Kıbrıs, ABD ve İngiltere destekli üslerle Akdeniz’de stratejik merkeze dönüştü. KKTC yalnızlaştı. ABD’nin İran-İsrail geriliminde; Kıbrıs’taki Akrotiri Üssü’nü kullanması dikkat çekiyor. Türk cumhuriyetlerinin Güney Kıbrıs’ta elçilik açması, KKTC’yi yalnızlaştıran başka bir adım. İsrail Dışişleri Bakanı Saar’ın da geçen 18 Haziran’da Türkiye’yi KKTC’de işgalci olarak nitelemesi tepki çekmişti.
Hürmüz Boğazı kapanırsa dünya ekonomisi felç olur
Savaş Hürmüz Boğazı’nın önemini gündeme getirdi. Günde 20.5 milyon varil petrol ve rafine ürün Hürmüz’den geçiyor. Bu, küresel petrol tüketiminin yüzde 21’ine, deniz yoluyla taşınan ham petrolün ise yüzde 30’una denk geliyor. Bu geçide bağımlılık en çok Asya’da hissediliyor. Boğaz 1 hafta kapanırsa Asya’da rafineri kapasitesinin yüzde 35’i devre dışı kalabilir. Brent petrol fiyatı tehdit açıklamasıyla yüzde 3.2 yükseldi; olası çatışmada artışın yüzde 20’nin üzerine çıkması bekleniyor.
KIRILGAN BAĞIMLILIK
Hürmüz sadece tüketiciler için değil, üreticiler için de kritik. Suudi Arabistan günlük 9 milyon, Irak 4.3 milyon, BAE 3.2 milyon, Kuveyt 2.6 milyon ve İran 3.1 milyon varil ham petrol üretimi gerçekleştiriyor. Bu üretimin yüzde 85’ten fazlası Hürmüz üzerinden ihraç ediliyor. Boğazın kapanması bu ülkelerin döviz rezervlerini hızla tüketebilir, sosyal harcamaları kesebilir ve istikrarı tehdit edebilir. Hürmüz sadece enerji değil, siyasi rejimlerin sürdürülebilirliği açısından da yaşamsal önemde.
Source: Haber Merkezi
Türkiye ve dünya gündemi
1- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi” için Hollanda”nın Lahey kentine gidecek.
(Lahey) (Fotoğraflı-Görüntülü)
2- CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısı”nda konuşacak.
(TBMM/13.30) (Fotoğraflı-Görüntülü)
YASAMA YÜRÜTME SİYASET
1- Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, “Emlak Konut Anahtar Fikirler Zirvesi”ne katılacak.
(İstanbul/12.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)
2- TBMM”den
– MHP ve DEM Parti grup toplantıları yapılacak.
– Genel Kurul, gündemindeki konuları görüşmek üzere toplanacak.
(TBMM/10.45/12.45/15.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)
EKONOMİ FİNANS
1- Ticaret Bakanı Ömer Bolat, “HİSER Kümelenme Konferansı”na katılacak.
(İstanbul/10.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)
2- Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, haziran ayına ilişkin iktisadi yönelim istatistikleri ve reel kesim güven endeksini, imalat sanayi kapasite kullanım oranını ve nisan ayına ilişkin finansal kesim dışındaki firmaların döviz varlık ve yükümlülüklerini açıklayacak.
(İstanbul/10.00/14.30)
3- Türkiye İstatistik Kurumu, 2024 yılına ilişkin uluslararası göç istatistiklerini ve haziran ayına ilişkin hizmet, perakende ticaret ve inşaat güven endekslerini yayımlayacak.
(Ankara/10.00)
DÜNYA DİPLOMASİ
1- NATO zirvesi Hollanda”da başlayacak.
(Lahey) (Fotoğraflı-Görüntülü)
2- ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail ve İran arasında ateşkes sağlandığını duyurmasının ardından taraflar arasındaki çatışmalar ve diplomatik gelişmeler takip ediliyor.
(Tahran/Washington/Kudüs) (Fotoğraflı-Görüntülü)
3- İsrail”in ateşkesi bozarak kalıcı işgal hedefiyle Gazze Şeridi”ne düzenlediği şiddetli saldırıların yansımaları ve yardımların girişini engellemesi sonucu yaşanan insani krize ilişkin gelişmeler izleniyor.
(Gazze/Kudüs) (Fotoğraflı-Görüntülü)
KÜLTÜR SANAT
1- Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Yozgat Valiliğini ziyaret edecek, Kayseri İl Halk Kütüphanesi açılışına katılacak, Kayseri Valiliği ve Büyükşehir Belediyesine ziyarette bulunacak.
(Yozgat/14.00/Kayseri/16.30/17.30/18.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)
1- FIBA Kadınlar Avrupa Basketbol Şampiyonası”nda çeyrek final maçları Yunanistan”da başlayacak. Çeyrek finalde Fransa-Litvanya ve İtalya-Türkiye müsabakaları oynanacak.
(Pire/17.30/20.30) (Fotoğraflı)
2- FIFA Kulüpler Dünya Kupası”na ABD”de devam edilecek. C Grubu”nda Auckland City-Boca Juniors ve Benfica-Bayern Münih maçları yapılacak.
(Nashville/Charlotte/22.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Levent Ersin Orallı yazdı… Hürmüz Boğazı: Ortadoğu”da kırılma noktası
Dünya enerji güvenliği açısından bakıldığında, Hürmüz Boğazı”nın taşıdığı stratejik önemin eşi benzeri yoktur. İran ile Umman arasında yer alan bu dar deniz geçidi, Basra Körfezi”ni Umman Denizi”ne bağlar. Ancak Hürmüz Boğazı”nın gerçek gücü, coğrafi konumunda değil; küresel ekonomiye yön veren enerji arterlerinin tam kalbinde yer almasındadır.Günde yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu dar geçitten taşınmaktadır. Bu, dünya petrol arzının yaklaşık %20″sine denk gelmektedir. Aynı zamanda sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatın da benzer bir yoğunluk söz konusudur. Katar, dünyanın en büyük LNG ihracatçılarından biri olarak, doğalgazının neredeyse tamamını Hürmüz Boğazı”ndan geçirerek dünya pazarlarına ulaştırmaktadır.YENİ NESİL ENERJİ SAVAŞLARIHürmüz, sadece Körfez ülkeleri için değil; Çin, Japonya, Hindistan ve Güney Kore gibi büyük enerji ithalatçıları için de yaşamsal bir tedarik hattıdır.Bu hayati geçit, aynı zamanda uluslararası hukukun da merkezinde yer almaktadır.1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS), Hürmüz gibi uluslararası boğazların “zararsız geçiş” hakkını güvence altına alır. Buna göre, kıyıdaş olmayan devletlerin ticari ve sivil gemileri, kıyı devletinin iç güvenliğini tehdit etmemek kaydıyla bu tür boğazlardan geçiş hakkına sahiptir. Ancak İran, BMDHS”yi imzalamış olmasına rağmen onaylamamıştır ve zaman zaman bu sözleşmeye bağlı kalmayacağını beyan etmiştir.İşte bu hukuki belirsizlik ve bölgesel tansiyonun yüksekliği, Hürmüz Boğazı”nı yalnızca enerji trafiği açısından değil, küresel kriz potansiyeli açısından da dünyanın en kırılgan noktalarından biri haline getiriyor.ENERJİ ARZININ JEOPOLİTİK KALBİİran, jeopolitik baskılara ya da askeri bir çatışmaya cevaben Hürmüz Boğazı”nı kapatma kararı alırsa, sonuçları sadece bölgeyle sınırlı kalmayacaktır.Böyle bir senaryoda petrol fiyatlarının kısa vadede 150 doların üzerine çıkması kaçınılmaz olur. 1973 ve 1979 petrol krizlerinden hatırladığımız üzere, enerji fiyatlarındaki ani yükselişler sadece ekonomik durgunluk yaratmakla kalmaz; aynı zamanda toplumsal huzursuzlukları, siyasi kutuplaşmaları ve hatta hükümet değişikliklerini tetikleyebilir. Enerjiye bağımlı üretim ve tedarik zincirleri darbe alırken, gıda ve ulaşım maliyetlerinde ciddi artışlar görülür.Jeopolitik düzlemde ise Körfez ülkeleri ile ABD”nin askeri refleksleri devreye girer. ABD donanması, yıllardır Hürmüz Boğazı”nda serbest geçişi koruma adına konuşlanmış durumdadır. İran”ın bu boğazı kapatması, doğrudan ABD ve müttefikleriyle askeri bir çatışmayı tetikleyebilir. Aynı zamanda Çin ve Hindistan gibi ülkeler, enerji güvenlikleri zedelendiği için diplomatik baskılarını artırır ve bu da Doğu-Batı rekabetini daha da keskinleştirebilir.TÜRKİYE”NİN ENERJİ GÜVENLİĞİTürkiye açısından Hürmüz Boğazı”nın kapanması, hem ekonomik hem de stratejik düzeyde ciddi sonuçlar doğurur. Türkiye, enerji ihtiyacının yaklaşık %90″ını ithalatla karşılamakta ve önemli bir kısmını İran, Irak, Katar ve diğer Körfez ülkelerinden temin etmektedir.Bu güzergâhtan gelen petrol ve doğalgaz akışında yaşanacak herhangi bir aksama, doğrudan enerji arz güvenliğimizi tehdit ederken; artan küresel fiyatlar, Türkiye”nin enerji faturasını dramatik biçimde yükseltecektir. Bu durum, cari açık üzerinde baskı yaratacağı gibi, sanayi üretim maliyetlerini artırarak enflasyonu tetikler. Ayrıca, Türkiye”nin bölgesel enerji merkezi olma hedefi de büyük bir darbe alabilir.Jeopolitik anlamda ise Ankara”nın hem Batı ittifakıyla hem de Körfez ülkeleriyle olan ilişkilerinde yeni denge arayışlarına yönelmesi gündeme gelebilir. Hürmüz”deki bir kriz, Türkiye için yalnızca bir dış politika meselesi değil; içeride sosyal ve ekonomik istikrarı da sarsabilecek bir tehdit haline gelir.Sonuç olarak Hürmüz Boğazı, sadece bir deniz geçidi değil; enerji çağının nabzını tutan, jeopolitik fay hatlarının birleştiği bir geçiş noktasıdır. Burada yaşanacak bir kriz, sadece tankerleri değil; devletleri, ekonomileri ve toplumları da doğrudan etkiler. Dünya, Hürmüz”ün dar sularında büyük fırtınaların birikmekte olduğunu görmeli ve enerji güvenliğini çok yönlü stratejilerle yeniden düşünmelidir.
Source: Levent Ersin Orallı
Küresel piyasalar Orta Doğu”daki ateşkes beklentisiyle pozitif seyrediyor
İsrail”in İran”ı hedef alması sonucu başlayan gerilimler piyasaların yönü üzerinde etkili olmayı sürdürürken, konuya ilişkin haber akışı yatırımcıların gündeminde olmaya devam ediyor.
ABD”nin İran”ın nükleer tesislerine düzenlediği hava saldırısına İran”dan karşılık geldi. İran, dün Orta Doğu”daki en büyük Amerikan askeri üslerinden biri olarak bilinen Katar”daki El-Udeyd Hava Üssü”ne füze saldırısı düzenledi. Saldırılar sonucunda can kaybı ve yaralanma rapor edilmedi.
Söz konusu gelişmelerin ardından İran”ın Hürmüz Boğazı”nı kapatmaması pay piyasalarına pozitif yansırken, bu durum petrol fiyatlarında gerilemelere neden oldu.
ABD ve İran”dan gelen açıklamalar ateşkes iyimserliğini güçlendirdi
ABD Başkanı Donald Trump, sabaha karşı yaptığı paylaşımda İsrail ile İran arasında tam ve eksiksiz ateşkes sağlandığını ve böylelikle savaşın sona ereceğini bildirdi.
Trump, bu savaşın yıllarca sürebilecek ve tüm Orta Doğu”yu yok edebilecek bir savaş olabileceğini ifade ederek, “Ama olmadı ve asla olmayacak! Tanrı İsrail”i korusun, Tanrı İran”ı korusun, Tanrı Orta Doğu”yu korusun, Tanrı ABD”yi korusun ve Tanrı dünyayı korusun.” açıklamasında bulundu.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi ise herhangi bir ateşkes ya da askeri operasyonların durdurulmasına dair bir anlaşmanın söz konusu olmadığını belirterek, İran”ın askeri operasyonlarını durdurmasına ilişkin nihai kararın daha sonra verileceğini söyledi.
Analistler, piyasaların tam ateşkese inandığını ve bu durumun da fiyatlamalara yansıdığını söyledi. Gün içinde taraflardan gelecek haberlerin yatırımcıların gündeminde olduğunu ifade eden analistler, emtia piyasalarında sert hareketlerin görülebileceğini bildirdi.
Gözler Fed Başkanı Powell”ın kongrede yapacağı konuşmaya çevrildi
ABD”nin korumacı ticaret tutumunu kapsamında attığı tarife adımlarının ABD ekonomisine olası etkileri yakından takip edilirken, enflasyonist baskıların canlanabileceği endişesi ülkedeki ekonomi aktörleri tarafından yakından izleniyor.
Bugün ABD Kongresinde konuşma yapacak olan Fed Başkanı Powell”ın açıklamalarından enflasyonla mücadele ve faiz indirim sürecine yönelik sinyaller aranacak.
Fed yetkililerinin sözle yönlendirmeleri de yatırımcıların odağında bulunurken, dün Fed”in Denetimden Sorumlu Başkan Yardımcısı Michelle Bowman, enflasyon baskılarının sınırlı kalması halinde Fed”in temmuz ayı toplantısından itibaren politika faizinin düşürülmesini desteklediğini bildirdi.
Chicago Fed Başkanı Austan Goolsbee de gümrük vergilerindeki artışın şu ana kadar ekonomi üzerinde beklenene kıyasla daha mütevazı bir etki yarattığını söyledi.
Petrol sert düşerken, ABD”de endeks vadeli kontratlar güne pozitif başladı
Orta Doğu”da ateşkes iyimserlikleri ile Hürmüz Boğazı”nın kapatılmamasının ardından petrol fiyatları sert düştü. Dün Brent petrolün varil fiyatı yüzde 8,5 düşüşle 69,5 dolara geriledi. Yeni işlem gününde de düşüşünü sürdüren Brent petrol yüzde 1 azalışla 68,7 dolardan alıcı buluyor. Aynı dakikalarda Batı Teksas türü (WTI) ham petrolün varili de yüzde 1,4 değer kaybıyla 66,3 dolardan satılıyor.
Tahvil piyasalarında ise alıcılı bir seyir öne çıkarken, ABD”nin 10 yıllık tahvil faizi dün 4 baz puan azalışla yüzde 4,34 seviyesine inmesinin ardında yeni günde yatay seyrediyor.
Altının ons fiyatı da azalan risk algısının etkisiyle satış ağırlıklı bir seyir izlerken, şu sıralarda yüzde 0,6 düşüşle 3 bin 349 dolardan işlem görüyor. Dolar endeksi ise yüzde 0,2 düşüşle 98,1 seviyesinde bulunuyor.
Dün New York Borsası”nda Nasdaq endeksi yüzde 0,94, S&P 500 endeksi yüzde 0,96 ve Dow Jones endeksi yüzde 0,89 yükseldi. ABD”de endeks vadeli kontratlar yeni güne pozitif bir seyirle başladı.
Avrupa”da gözler Lagarde”ın açıklamalarına çevrildi
Avrupa borsalarında dün Orta Doğu”daki gerilimin etkisiyle negatif bir seyir öne çıkarken, yeni günde Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagard”ın açıklamaları ve Orta Doğu”daki ateşkes ihtimallerine yönelik haber akışı takip edilecek.
Dün Avrupa Parlamentosunun (AP) Ekonomik ve Mali İşler Komitesi toplantısında da açıklamalarda bulunan Lagarde, büyüme görünümüne yönelik risklerin aşağı yönlü olduğunu söyledi.
Enflasyonun halihazırda orta vadeli hedefleri olan yüzde 2 civarında seyrettiğini hatırlatan Lagarde, enflasyonun bu seviyede sürdürülebilir biçimde kalmasını beklediklerini anlattı.
Öte yandan, bölgenin savunma yatırımlarına ilişkin gelişmelerde takip edilirken, Kanada, AB”nin ortak savunma tedarik girişimi SAFE”ye katılmak için görüşmelere başlayacak.
Bugün ayrıca İngiltere Merkez Bankası (BoE) Başkanı Andrew Bailey”in sözle yönlendirmeleri de takip edilecek.
Dün İngiltere”de FTSE 100 endeksi yüzde 0,19, Fransa”da CAC 40 endeksi yüzde 0,69, Almanya”da DAX 40 yüzde 0,35 ve İtalya”da FTSE MIB 30 endeksi yüzde 1 değer kaybetti. Avrupa”da endeks vadeli kontratlar yeni güne ise pozitif başladı.
Asya borsalarında ateşkes rallisi
Asya tarafında söz konusu gelişmelerin ardından pozitif bir seyir öne çıkıyor. Enerji arz endişelerinin azalması ve düşen petrol fiyatları bölge endekslerine olumlu yansıdı.
Başta Çin olmak üzere Orta Doğu”dan enerji ithalatı yapan Asya ülkelerinde maliyetlerin yükselmeyeceği iyimserliği imalat sanayi aktivitesine yönelik riskleri azattı.
Bu gelişmelerle, kapanışa yakın Japonya”da Nikkei 225 endeksi yüzde 1,2, Güney Kore”de Kospi endeksi yüzde 2,8, Çin”de Şanghay bileşik endeksi yüzde 1,1 ve Hong Kong”da Hang Seng endeksi yüzde 2,1 yükseldi.
Yurt içinde yoğun veri gündemi takip edilecek
Dün satış ağırlıklı bir seyir izleyen Borsa İstanbul”da BIST 100 endeksi, günü yüzde 0,67 değer kaybederek 9.141,31 puandan tamamladı. Borsa İstanbul Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası”nda (VİOP) BIST 30 endeksine dayalı haziran vadeli kontrat ise dün akşam seansında normal seans kapanışının yüzde 1,2 üzerinde 10.329,00 puanda işlem gördü.
Dolar/TL, dün yüzde 0,1 düşüşle 39,6150″den kapanırken, bugün bankalararası piyasanın açılışında önceki kapanışının hemen altında 39,6140″tan işlem görüyor.
Analistler, bugün yurt içinde ve yurt dışında yoğun veri gündeminin yanı sıra Fed Başkanı Powell ve ECB Başkanı Lagarde”ın konuşmasının takip edileceğini belirterek, teknik açıdan BIST 100 endeksinde 9.100 ve 9.000 puanın destek, 9.200 ve 9.300 seviyelerinin direnç konumunda olduğunu kaydetti.
Piyasalarda bugün takip edilecek veriler şöyle:
10.00 Türkiye, haziran ayı reel kesim güven endeksi
10.00 Türkiye, haziran ayı imalat sanayi kapasite kullanım oranı
11.00 Almanya, haziran ayı Ifo iş dünyası güven endeksi
14.30 Türkiye, nisan ayı finansal kesim dışındaki firmaların döviz varlıkları ve yükümlülükleri
15.30 ABD, 1. çeyrek cari işlemler dengesi
16.00 ABD, nisan ayı konut fiyat endeksi
16.00 Avro Bölgesi, ECB Başkanı Lagarde”ın konuşması
17.00 ABD, Fed Başkanı Powell, Senato”da para politikası yarıyıl raporunu sunacak
17.00 İngiltere, BoE Başkanı Bailey”in konuşması
17.00 ABD, haziran ayı New York Fed tüketici güven endeksi
17.00 ABD, haziran ayı Richmond Fed imalat sanayi endeksi
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Hasan Hüseyin Öz yazdı: İran üzerinden küresel hegemonya savaşı
ABD, İsrail eliyle Ortadoğu”yu ateşe atarken, aslında gerileyen küresel hegemonyasını kurtarmaya çalışıyor. İran”a yönelik saldırılar, bölgesel bir çatışma gibi görünse de küresel bir etkiye sahip bu yüzden. ABD”nin petrol sahalarından ticaret yollarına uzanan bu kirli stratejisi, krizle boğuşan dünyada yeni çatışma alanlarını tetikleme potansiyeline sahip.Onun için daha serin kanlı, gerçekçi ve eski güç algılarını bir kenara bırakarak analizler yapmamız gerekiyor.Artık hepimiz biliyoruz, İran”a yapılan saldırılar, nükleer silah yalanını bir kılıf olarak kullanıyor; asıl hedef, İran üzerinden enerji ticaretiyle doların küresel tahtına meydan okuyan yeni sistem arayışlarını diz çöktürmek. Malum İran, Ortadoğu”nun petrol damarlarında kilit bir oyuncu. ABD, İran”ı kontrol altına alarak “müşteri devlet” konuma getirip petrol ticaretini domine etmeyi ve doların dünya ticaretindeki hakimiyetini garanti altına almayı planlıyor.Bu konuyu biraz netleştirelim…Amerika, Ortadoğu”nun petrolünü kontrol ederek, yalnızca enerji güvenliğini sağlamakla kalmaz, dediğim gibi aynı zamanda doların küresel ticaretteki hakimiyetini de garanti altına alır. Petrol, küresel ticaretin kalbinde yer almakta ve petrol ticaretinin dolar üzerinden yapılması, ABD”nin finansal egemenliğini pekiştirmektedir. Dolayısıyla Ortadoğu”da İran”a yönelik bu saldırı, sadece bölgesel bir savaş değil, dolar ve petrolün küresel finansal düzeni koruma çabasıdır.Öte yandan, İran”ın, Çin”in Yeni İpek Yolu için stratejik önemi de büyük. Çin, Ortadoğu üzerinden Batı Asya ve Avrupa”ya ulaşmak için İran”ı önemli bir bağlantı noktası olarak görmekte. ABD, İran”ı kontrol altına alarak Çin”in küresel ticaret ağını sekteye uğratmayı amaçlıyor. Bu durum, Çin”in bölgedeki etkisini zayıflatacak ve Batı”nın enerji güvenliğini artıracaktır.İran aynı zamanda Rusya ile Hindistan arasındaki Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru”nda önemli bir noktada bulunmaktadır. Bununla birlikte Hazar Denizi”nden Süveyş Kanalı”na kadar uzanan bölgeyi denetlemek, Rusya”nın ekonomisine de zarar verebilir. Ayrıca, ABD”nin İran”ı kontrol altına alması, Rusya”ya güneyden bir tehdit oluşturur ve böylece Rusya”nın hareket alanını daraltır. İran”ın stratejik konumu, sadece Çin”e karşı değil, aynı zamanda Rusya”ya karşı da ABD”nin üstünlük kurma amacının bir parçasıdır.Dolayısıyla Neoconlar, İran”ı ABD”nin ulusal çıkarlarının merkezi bir ekseni olarak görmekte ve bölgedeki tüm etnik ve dini grupları birbirine düşürerek İran”ın stratejik gücünü kırmayı amaçlamaktadırlar. ABD”nin hedefi, İran”ı parçalayarak ya da tamamını kontrol altına alarak bölgesel denetimi yeniden şekillendirmek ve dolar sistemine sadık müşteri devletler oluşturmaktır.Ama açık bir gerçek var ki, son yıllarda hayata geçirdiği her strateji ABD”nin ayağına dolanıyor. Deyim yerindeyse eski günlerinin hevesiyle hareket edip bugünün gerçekliğinin içine saplanıyor.Onun için diyorum ki, ABD ve İsrail”in İran”a yönelik hukuksuz ve şiddet dolu hamleleri, gerileyen bir imparatorluğu ayakta tutma çabasının kanlı bir yansıması. İran üzerinden yeni sistem arayışlarını hedef alan bu kaos planı, petrol ve doların efendiliğini sürdürmek için dünyada yeni arayışları ve bloklaşmaları tetikliyor. İran, ne kadar direnebilir bilinmez ama, kaos, en çok sahibini boğar.
Source: Hasan Hüseyin Öz
Ankara”da IŞİD operasyonu: Çok sayıda şüpheli gözaltına alındı!
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu tarafından yürütülen soruşturma kapsamında; IŞİD silahlı terör örgütünün Ankara yapılanması içerisinde yer aldıkları ve örgütsel faaliyetlerde bulundukları tespit edilen 10 şüpheli hakkında gözaltı kararı verildi. İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi tarafından yürütülen operasyonda, şüphelilerin tamamı yakalandı. Şüphelilerin, polisteki sorgusunun devam ettiği aktarıldı.
Source:
İsrail Terör Örgütü ve Türkiyemiz!
Şu cümleye dikkat lütfen:
“Irak, Suriye ve İran’dan sonra hangi ülkenin gündemde olacağını öngörmek için kâhin olmaya gerek yoktur!”
Yani, ne demiş oluyor burada Sayın Devlet Bahçeli?
Demiş oluyor ki…
Irak, Suriye ve İran’dan sonra vurmayı plânladıkları ülke, evet, Türkiye!
Sayın Bahçeli’nin açıklamasında, bu iddiayı güçlendiren başka yerler de var.
Mesela, şu cümle:
“Durum çok ciddidir ve hedef ülkeler katalogunu doğru okumak ve doğru yorumlamak, buna muvafık pozisyon almak mecburiyeti bağımsızlık ve beka meselesidir.”
Tekrar edelim:
İsrail Terör Örgütü’nün ve onun emrinde hareket eden Büyük Şeytan ABD’nin; Siyonist-Haçlı (Evanjelist) İttifakı’nın “vurmayı” plânladığı ülke…
“Devlet Aklı” böyle diyor.
Sayın Bahçeli, “Terörsüz Türkiye” sürecini o herkesi şaşırtan çıkışıyla başlattığında, “Gazze düşerse Ankara da sıkıntıya girer!” söylemi gündemdeydi.
Milli Güvenlik Kurulu’ndan yansıyanlar Devletimizin bu tehlikeyi net bir şekilde gördüğünü gösteriyordu.
Sayın Cumhurbaşkanı, Siyonistlerin Arz-ı Mev’ud “hayaline” göndermelerle, tehdidin büyüklüğünü ortaya koyuyordu.
Bu durumda alınması gereken en önemli tedbir “iç cepheyi tahkim etmek”ti.
Bundan dolayı da, bir yandan Suriye tarafından gelebilecek tehditler ortadan kaldırılıyor yani terör unsurları etkisiz hale getiriliyor, diğer yandan da İsrail’den medet uman PKK Terör Örgütü çevrelerine “çıkış yolu” gösteriliyordu.
Tam da burada, yine Sayın Bahçeli’nin güncel değerlendirmelerine dönecek olursak…
MHP Lideri, “Irak’ı vurmak için kullandıkları bahaneleri şimdi de İran’ı vururken öne sürüyorlar. Bunların hepsi yalan!” diyor mealen.
Evet, bu böyle.
İran’ın ABD’yi İsrail’i tehdit ettiği filan yok…
Saddam tehdidi ne kadar gerçekse, bu da o kadar gerçek!
Peki, “nükleer tehdit” meselesi bahane olduğuna göre, ne yapmak istiyor Terör Örgütü İsrail?
Esas hedefi ne?
Sayın Cumhurbaşkanı’nın İslam İşbirliği Toplantısı’nda kullandığı bir cümle ortaya koyuyor o esas hedefi:
“Türkiye olarak bölgemizde sınırları kanla çizilecek yeni bir Sykes-Picot düzeninin kurulmasına izin vermeyeceğimizi önemle vurguluyoruz.”
Devletimizin iradesi açık…
Osmanlı Coğrafyası’nı paramparça eden Siyonist-Haçlı (Evanjelist) İttifakı’nın bölge ülkelerini daha da bölük pörçük etmesine izin vermeyeceğiz!
Her Devlet’in bir kapasitesi var elbette.
Türkiye, Irak’ın parçalanmaması için elinden geleni yaptı; bunu “beka meselesi” olarak gördüğü için yaptı ama bölünmeye engel olamadı.
Şimdi de, Suriye’nin ve İran’ın paramparça edilmesini engellemek için yoğun çaba sarf ediyor.
Bunu yapabilecek mi?
İnşaAllah gücümüz yeter, etrafımızdaki parçalanmanın daha da artmasını engellemeye.
Sayın Cumhurbaşkanı, İslam İşbirliği Teşkilâtı’ adlı “kınama organı”nın toplantısında, “vahdet” yani “birlik ve beraberlik” mesajları da verdi ama…
Oralarda böyle bir havanın olmadığını hepimiz biliyoruz.
Allah korusun, İsrail-ABD Terör İttifakı bize “doğrudan”, yani silahlarıyla saldıracak olsa, ufak tefek kınama mesajlarından ötesine geçmezler.
Bunu da çok iyi biliyoruz.
Tehditler çok büyük.
Merhum Abdülhamit Han’ı deviren, Siyonistlerle işbirliği yaparak Osmanlı’yı yıkan “içimize yerleştirilmiş” güçler de iyice heyecanlanmış, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni de bölme, parçalama ve tarih sahnesinden silme çabalarına hız vermiş durumdalar.
İçimize yerleştirilmiş etki ajanları, en yakınlarımıza kadar sızdırılmış ihanet odakları memleketin her değerini, her kurumunu yıpratmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Devletimiz bu “ihanet odaklarına” karşı tedbir aldığında, hukukun gereğini yaptığında ise karşımıza tam da Merhum Abdülhamit Han’ı “yıpratmak için” kullanılan söylemler çıkıyor.
İşin daha da sıkıntılı tarafı, uzun yılların etkisiyle oluşan “metal yorgunluğu”ndan dolayı, algı operasyonlarını etkisiz hale getirecek performans ortaya konulamıyor.
Gün, bir yerlerden bir şeyler bekleme günü değil.
Hepimizin üzerine düşen büyük sorumluluklar var.
İsrail Terör Örgütü’nün sözde Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’yi ve Sayın Erdoğan’ı hedef alırken, “Suriye ve Kıbrıs” üzerinden mesajlar verdiğini gözden kaçırmamışsınızdır mutlaka.
“Sıra size de geliyor!” imalı mesajlarını.
Gelecekleri varsa görecekleri de vardır, elbette.
Vardır ama bu işler boşluk bırakmaya da gelmez!
KIBRIS’A BİN DİKKAT!
Devletimizin “Suriye Meselesi”ne “tam saha pres” uygulayarak hâkim olduğunu görünce mutlu oluyorum.
Kıbrıs Meselesi’nin de büyük ihmallere uğradığını görünce de, doğrusu çok endişeleniyorum.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail Terör Örgütü (İTÖ) ile ilişkilerini çok geliştirdi.
İTÖ’nün (ABD’nin) , Kıbrıs’taki üslerine yerleştirdiği silahların namluları Anadolu’ya dönük.
Ege’deki “zamanında Yunan’a verilmiş adalar” ve Batı Trakya aşırı silahlandırıldı, onların namluları da öyle, bize dönük.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İTÖ desteğinden dolayı o kadar şımarmış durumda ki Savunma Bakanları Vasilis Palmas’ın ağzından “Yunanlılar kardeşimiz olabilir ama İsrailliler üç dakika içinde Kıbrıs’a gelebilirler!” cümlesi çıkabiliyor.
Türkiye’nin batısından, kuzey batısından, güneyinden yükselen tehditler bu kadar büyükken, biz ne yaptık?
İsrail Terör Örgütü şahıslarının ve firmalarının KKTC’de büyük çaplı arazi ve mülk alımlarına uzun yıllar boyunca adeta seyirci kaldık.
Son zamanlarda bu işlere yasal sınırlamalar getirilmesini sağladık ama Ada’dan gelen haberler, Siyonistlerin hileli yollardan ilerleyerek stratejilerine devam ettiklerini gösteriyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti,. Türkiye gündemine daha çok kumarhaneleri, çılgın yılbaşı eğlenceleri, âlemleriyle geldi genellikle.
Kıbrıs gençliği ile Türkiye arasındaki manevi bağları kopartmak isteyen çevrelere karşı etkili “kültürel hamlelerimiz” olmadı.
Sağlam, istikrarlı politikalarımız olmadı.
Biz, kısıtlı imkânlarımızla oralara gidip gidip bir şeyler toparlamaya ve medyamızı harekete geçirmeye çalıştık ama…
Bizim medyamız da, sivil toplum örgütlerimiz de “küçük hesaplarla” çok fazla oyalandı, bu işlere fazla da kafa takmadı!
Her yönden büyük tehditlerle karşı karşıyayız.
Doğu Akdeniz’deki muazzam enerji zenginliğinden “uzak” tutarak, ekonomik açıdan rekabet edemez hale düşürmeye çalışıyorlar bizi.
Her taraftan sıkıştırmaya çalışıyorlar.
Bu kirli ittifak, günün birinde KKTC’yi (ve hatta Hatay’ı) doğrudan hedef alabilir.
Allah’ın izniyle kimseden korkumuz yok.
Tedbir de kaderden.
Bugüne kadar boşluk bıraktığımız her alanı doldurmak mecburiyetindeyiz.
Gönül, bu yazıda eğitim, kültür, aile alanlarında bıraktığımız büyük boşluklara da dikkat çekmek istiyor ama…
Daha fazla uzatmak olmaz.
Benim kıymetli okuyucum, yorumlarıyla katkıda bulunacak ve eksikliklerimi tamamlayacaktır.
Serdar Arseven / Haber7
Source: Serdar Arseven
Trump ya yenildi ya da herkesi kandırdı
Haklı olanın değil güçlü olanın kazandığı dünyada yaşıyoruz maalesef…
İran geçmişi katmadan değerlendirdiğimizde kendisine yapılan saldırılar karşısında verdiği cevapta haklı mı?
Evet, haklı…
Ama haklı olan kazanıyor mu?
Tabii ki, hayır…
Avrupa’nın neredeyse tamamı arkasında Amerika’nın olduğu İsrail’in yanında hizalandı.
Küresel emperyalist yapı ya da bir başka deyişle gladyo, Orta Doğu’yu istikrarsızlaştırmak için 1991’de düğmeye bastı.
1991 ve sonrasında ABD”nin Orta Doğu”ya yönelik müdahalelerini, ‘stratejik çıkarlar’ şeklinde ifade etseler de esasen bölgesel istikrarı tamamen bozdu.
1991’de Körfez Savaşı ve sonrasında Kürt bölgesinde özerklik temelleri atıldı, önce Irak’ın rejimi zayıflatıldı, sonrasında ise tartışmalı istihbarat raporlarına dayanarak Irak işgal edildi. Bağdat Nisan 2003’te düştü ve Saddam Hüseyin Aralık 2003’te yakalandı.
Rejim devrildikten sonra bölgede mezhep çatışmaları baş gösterdi, gizli servisler tarafından üretilen IŞİD’in yükselişi görüldü ve 2011’de ABD bölgeden güya çekildi…
2001-2003 yılları arasında ABD’nin 11 Eylül ve Afganistan ile Irak Savaşları’na şahitlik ettik. “Özgürlük Operasyonu” ile Afganistan’a müdahale eden ABD, 2001-2021 yılları arasında El Kaide’yi ortadan kaldırmak ve Taliban rejimini devirmek için bölgeyi istikrardan kopardı ve uzun süreli işgale rağmen Taliban 2021’de geri döndü.
ABD, bölgeyi karıştırmak dışında başka bir sonuç elde edemedi.
Belki de esas amaç da buydu…
2010’larda Arap Baharı ve IŞİD’e karşı operasyonlar adı altında Ekim 2011’de Libya’ya müdahale etti. Öne sürülen gerekçe ise; “Muammer Kaddafi’nin sivillere yönelik katliamlarını durdurmak” idi…
Sonucunda Kaddafi rejimi devrildi.
Kaddafi öldü ancak Libya’da istikrarsızlık ve iç savaş yaşanıyor.
Libya hala kendisini toparlayabilmiş değil…
Türkiye’nin müdahalesi olmasaydı belki de çok daha vahim durumlar ile karşı karşıya kalınacaktı.
2014’te IŞİD’e karşı operasyon başlatmak amacıyla bölgeye girdi ancak burada da ‘Derin Amerika’nın amacı’ PKK’ya ciddi bir alan açmaktı…
ABD, 2020’de İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’ye yönelik Bağdat Havalimanı’nda drone saldırısı düzenledi ve etkisiz hale getirdi. İran-ABD gerilimini artırdı.
Görüldüğü gibi ABD ya da ‘siyah takım elbiseli adamlar’, Orta Doğu’ya huzur getirmek için girdiğini iddia ettiği her yere ‘istikrarsızlık ve kaos’ götürdü.
Devrilen liderler, istikrarsızlıklar…
Bu süreçte ABD’lilerin kaynakları kendi ülkeleri yerine sınırlarından binlerce kilometre uzakta askeri operasyonlara ya da terör örgütlerinin finansmanına harcandı.
Ve tabii ki silah tüccarlarına…
Trump, seçim kampanyası sırasında Orta Doğu politikasına dair görüşlerini genellikle “Önce Amerika” felsefesi çerçevesinde şekillendirdi ve bölgedeki ABD askeri varlığını eleştiren, savaş karşıtı bir söylem benimsedi.
Trump, Orta Doğu’daki ABD askeri müdahalelerini sık sık eleştirdi ve bu müdahalelerin ülkeye maddi ve insani maliyetler getirdiğini savundu. Bölgedeki savaşların ABD’ye “hiçbir şey kazandırmadığını” ifade ederek, geçmiş yönetimlerin politikalarını sorguladı ve sert biçimde de eleştirdi.
Trump’ın seçim öncesindeki ifadelerinden bazılarını hatırlatmak istiyorum:
“Savaşa gidiyoruz, orayı bombalıyoruz, terk ediyoruz. Bütün Orta Doğu’yu bombaladık. Sonra da gittik. Ne aldık? Hiçbir şey.”
“Amerika, Orta Doğu’da yüz binlerce kişinin ölümüne neden oldu. Bana göre en büyük dış politika hatamız Orta Doğu’ya gitmek oldu.”
Bu ifadeler, Trump’ın Orta Doğu’daki uzun süreli askeri angajmanlara karşı olduğunu ve ABD’nin kaynaklarını yurtiçinde kullanmayı tercih ettiğini gösteriyor. Özellikle Irak ve Suriye’deki ABD askeri varlığını eleştirdi ve bu bölgelerden çekilme yanlısı bir tutum sergiledi.
“Orta Doğu’ya istikrarı hızla getireceğim ve dünya barışını sağlayacağım.”
“Seçimi ben kazanmazsam, Orta Doğu’da büyük savaşlar olacak. 3. Dünya Savaşı”na, 2. Dünya Savaşı”ndan beri hiç bu kadar yakın olmamıştık” ifadelerini 2024 yılının temmuz ayında dile getiren ABD Başkanı Trump’tan başkası değil…
Acaba yaşananlar küçük bir savaş mı?
Yoksa ABD’deki siyonistlerin (siyah takım elbiseli adamların) ve İsrail’in ‘gazlarını almak’ için “Müdahale ettim. Bu kadarı yeterli. Her şey kontrol altında” demek için mi yapıldı?
Bunu hep birlikte göreceğiz…
Lakin az önce sıraladığım ifadeleriyle Trump ya milyonlarca insanı kandırdı ya da önceki ABD başkanları Nixon ve Kennedy ile aynı sonu yaşamamak (öldürülmemek) için ‘Derin Amerika’ya boyun eğdi.
Belki de Epstein’de kendisine dair bir şeylerin var olma ihtimali de İran’ı vurmaya istekli gözükmeyen Trump’ı İran için ‘özel durum odasına’ sokmak zorunda bıraktı.
Bu hamle Trump’ı ABD seçimlerinde içe dönük politikaları nedeniyle destekleyen seçmenini de hayal kırıklığına uğratarak siyaseten zayıflattı.
Pragmatik Trump bakalım bu virajı nasıl dönecek?
Ancak şu skor; Gladyo 1, Trump 0…
MOSKOVA’DAKİ TÜRKİYE DETAYI
Geçtiğimiz hafta gündem yoğunluğundan belki birçok kişinin gözünden kaçtı…
Rusya Devlet Başkanı Putin, dünyanın en önde gelen uluslararası haber ajanslarını davet ettiği bir toplantı düzenledi.
Dünyanın önde gelen haber ajanslarının yöneticileri sordu, Putin cevapladı…
Dünyada birçok televizyon kanalı da bu toplantıyı canlı yayınladı…
Anadolu Ajansı Genel Müdürü olarak 2021 yılından bu yana çok başarılı işlerde imzası bulunan Serdar Karagöz de Putin’e önemli bir soru yöneltti.
Karagöz Putin’e “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte tahıl koridoruna imza attınız. Milyonlarca insanın sorununu birlikte çözdünüz. Zor zamanlarda güçlü liderler, zor kararlar alabiliyor. Olmaz denilen işler oluyor, çözülemez denen sorunlar çözülüyor. Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Rusya-Ukrayna krizinin çözümü için liderler zirvesi önerisinde bulundu. Zelensky, hemen hazırım dedi ve geldi. Trump, Putin gelirse gelirim dedi ve sizi adres gösterdi. Kremlin’den yapılan açıklamada ise henüz şartların bunun için oluşmadığını ifade ettiniz. Bu noktada bu problemin çözümü için liderlere etkin bir rol biçiyor musunuz? Ayrıca hangi şartların oluşması gerekiyor ki liderler bir araya gelebilsin?” şeklinde güzel ve nokta atışı bir soru sordu.
Putin de buna “Trump, ‘ben o dönemde başkan olsaydım, bu savaş olmazdı” dedi. Trump bu konuda haklı. Gerçekten de Trump başkan olsaydı, büyük ihtimal çatışma olmazdı. Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, Minsk anlaşmalarının Ukrayna’ya zaman kazandırmak için imzalandığı yönünde açıklama yaptı ve eski Fransa Cumhurbaşkanı bunu teyit etti. Kosova’nın bağımsızlığını kazanması sürecinde olduğu gibi, Ukrayna’daki Donbass bölgesi de bu şekilde ayrıldı ve buradaki halk kendi kaderini belirleme hakkına sahip. Uluslararası kuralların herkes için geçerli olması gerekiyor. Bu, herkes için güvenlik garantisidir.” şeklinde yanıtladı.
Ancak benim dikkatimi çeken detay çok daha farklı bir şeydi…
Ruslar kimin nereye oturacağına çok dikkat eder…
Ülkelere vereceği mesajı da bu yollarla iletmiş olur.
Putin, Reuters, AFP gibi dünyaca ünlü birçok haber ajansının yöneticileri yerine yanına Çin Devlet Haber Ajansı yöneticisini ve Anadolu Ajansı Genel Müdürü Serdar Karagöz’ü oturtmuştu.
Putin buradan mesajını göndermeyi de ihmal etmemişti.
Ayrıca Rusya’da St. Petersburg’daki kaynaklarımdan öğrendiğime göre de Rus Devleti temsilcilerinin Çin ve Türkiye’nin haber ajanslarının yöneticilerini diğer haber ajanslarının yöneticilerine göre özel ilgilendiğini de öğrendim.
Ferhat Murat / Haber7
Source: Ferhat Murat
İsrail-İran Savaşı’ndan anladıklarım
1- Konu sadece İran’ın nükleer programı değil
ABD destekli İsrail’in İran saldırısının tek amacı İran’ın nükleer programını sonlandırmak değildir. İlk günden itibaren İsrail ve destekçilerinin söylem ve eylemlerine bakıldığında saldırının amacının nükleer programın çok ötesini amaçladığı rahatlıkla anlaşılır. Tek amaç nükleer program olsa oraya odaklanılır ve onun dışına çıkılmaz. Amacın daha geniş olduğu besbelli. İran’ın sahip olduğu belli alanlardaki kapasite eritilmek isteniyor. Nükleer program, saldırının gerçek amacının gölgelenmesi için kullanılan bir argümandır.
Hele nükleer silaha sahip İsrail gibi haydut bir devletin nükleer silaha değil, nükleer teknolojiye sahip başka bir bölge ülkesine karşı olması ayrı bir garabettir.
2- İsrail bölgede saldırgan tutumuyla neyi amaçlamaktadır?
İsrail kendisinin merkezde olduğu bir bölgesel sistemin kurulmasını amaçlamaktadır. Bu yüzden nüfus ve coğrafi durumunu göz önünde bulundurarak bölgenin ufalanmasının peşindedir. Ortadoğu’da kendinden büyük nüfusa sahip, kendinden büyük coğrafyaya sahip, kendinden fazla etkiye sahip ülke istememektedir. Daha uzağa gitmenize gerek yok. İsrail’in son yıllarda uyguladığı bölgesel politikasına bakmanız yeterlidir.
İbrahim Anlaşması örneğinde olduğu gibi bazı bölge ülkeleriyle anlaşma yaparak, anlaşamadıkları bölge ülkeleriyle de ABD ve benzeri ülkelerin desteğini alarak savaş ve çatışma yoluyla İsrail merkezli bir düzen kurmanın amacındadır İsrail.
Siyonist-Emperyalist ortak proje yürürlüktedir.
3- İran savaş yapmak istemiyor.
İran’ın kullandığı söylemi çok abartmayın. 2020 yılından beri, yani Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden beri İran’a karşı her türlü aşağılama süreci devreye sokuldu. İran’ın bölgede var olan ve rejimin övünerek anlattığı etki unsurları birer birer yok edildi. Şam’ı, Lübnan’ı, Bağdat’ı kaybettiler. Bölgede var olan Kudüs Gücü unsurları doğrudan hedefe kondu. Buna rağmen İran etkili bir yanıt vermekten çekindi. Şimdi savaş/çatışma İran içine taşındı. Yine de İran tüm kışkırtma ve saldırılara rağmen savaşın bitmesini arzuladığı için orantılı tavır takınmaktadır.
Bakalım İran daha ne kadar emperyalist-siyonist saldırıdan kaçabilecek.
4- İran’ın nükleer programını sadece dini rejime bağlamak doğru değildir.
Bazıları İran’ın sahip olduğu nükleer programı doğrudan dini rejime bağlamaktadırlar. Bu doğru değildir. İran’ın nükleer programı dini rejimden (1979) çok önce başlamıştır. Nükleer program dini rejimin değil, İran milliyetçiliğinin/vatanseverliğinin bir yansımasıdır. İran’ı iyi bilenler nükleer program konusunda muhafazakârlar ile reformcuların büyük oranda aynı noktada birleştiğini bilir. Birinci Dünya Savaşına giderken 1907 yılında ve İkinci Dünya Savaşı sırasında 1941 yılında iki defa Rusya ve İngiltere arasında etki alanlarına bölünmüş olmak ve 1953 yılında planlı bir ABD-İngiliz yapımı darbeyle karşılaşmak İranlıları belli arayışa ittiğini görmek gerekir.
Anlayacağınız nükleer program arayışı İran topraklarında bitmez.
5- Bugün Ortadoğu’nun tartışmasız tek” Haydut Devleti” İsrail’dir.
Ortadoğu’da İsrail dışındaki devletler egemenliklerini, toprak bütünlüklerini ve milli birliklerini korumaya çalışırken İsrail en iyi nasıl “Haydut Devlet” olunur onun en çarpıcı özelliklerini sergilemektedir. Başta Gazze’de uyguladığı soykırım olmak üzere komşu ve bölge ülkelerine karşı başlattığı seri saldırılarla “Terör Devleti”, “Haydut Devlet” olma şampiyonluğunu kimseye kaptırmak istememektedir.
Bugün itibariyle uluslararası hukukun tüm kurallarını çiğneyen İsrail, sadece bölgesel değil, küresel bir tehdit haline gelmiştir. ABD desteğini arkasına alan Siyonist İsrail ne kural dinliyor ne kanun. Yasaklanmış kitle imha silahlarına sahip olmanın vermiş olduğu güçle teröre destek veriyor, anlaşmaları ihlal ediyor, komşularını tehdit ediyor.
Bölgenin kaosa sürüklenmesini kendi güvenliği için gerekli görüyor. İki bin küsür yıllık tarihten hiç ders almadığı anlaşılıyor ve “Haydut Devlet” olmanın tüm özelliklerini fazlasıyla sergiliyor.
Kendi oluşturduğu güvensiz bir ortamda güvende olacağını düşünüyor.
İzleyip görelim…
Mehmet Şahin – Haber7
Source: M Yazilari
Uzmanlar uyardı: Godfather, Türkiye”de görüldü! 11 Banka hedefte…
Siber güvenlik uzmanları, Android kullanıcılarını uyardı: Kötü şöhretli bankacılık truva atı Godfather geri döndü ve bu kez daha gelişmiş ve tespit edilmesi çok daha zor bir versiyonla…Zimperium adlı siber güvenlik firması, bu kötü amaçlı yazılımın yeni ve daha tehlikeli bir sürümünün dijital ortamda aktif şekilde yayıldığını bildirdi. Önceki versiyonuna kıyasla daha sade ama daha sinsi olan bu sürüm, güvenlik sistemlerini atlatmakta çok daha başarılı.SAHTE KATMAN DEĞİL, SANALLAŞTIRILMIŞ UYGULAMAÖnceki Godfather sürümleri, bankacılık uygulamalarının üstüne şeffaf bir katman yerleştirerek kullanıcıların giriş bilgilerini çalabiliyordu.Kullanıcı uygulamaya giriş yaptığını sanarken, aslında bilgilerini kötü niyetli yazılıma veriyordu. Bu veriler daha sonra siber saldırganlar tarafından kullanılıyor ve hesaplardan para çekiliyordu.BANKA UYGULAMALARININ KOPYASINI TELEFONA KURUYOR! Ancak yeni versiyon, bu yöntemi geride bırakıp daha karmaşık bir yol izliyor. Artık, hedef telefondaki bankacılık uygulamasının sanallaştırılmış bir kopyasını oluşturuyor.Cihaz ele geçirildiğinde, zararlı yazılım yüklü uygulamaları tarıyor ve hedef bankacılık uygulamasını buluyor. Ardından bu uygulamanın sahte bir versiyonunu oluşturuyor. Kullanıcı gerçek uygulamayı açtığını sanarken aslında bu sanal sürümle etkileşim kuruyor.KRİTİK BİLGİLERE ULAŞIM VE GECE YARISI SALDIRILARIGodfather yalnızca kullanıcı adı ve şifreleri çalmakla kalmıyor, aynı zamanda PIN kodlarını ve ekran kilidi desenlerini de ele geçirebiliyor.Üstelik, cihazı uzaktan kontrol ederek, kullanıcı uyurken bile arka planda para transferi gerçekleştirebiliyor.Bu gelişmiş yapı sayesinde, zararlı yazılım artık cihaza çok sayıda izin istemek zorunda kalmıyor. Bu da kullanıcıların cihazda bir sorun olduğunu fark etmesini daha da zorlaştırıyor.Uçak ve füzelerin ardından savaşta yeni cephe açıldı! Saldırılar başladıŞU ANLIK SADECE TÜRKİYE”DE GÖRÜLDÜ! 11 BANKA HEDEFTEZimperium araştırmacıları, şu ana dek yeni Godfather sürümünün yalnızca Türkiye”deki Android kullanıcılarını hedef aldığını bildiriyor. Buna göre Türkiye”deki 11 bankanın hedefte olduğu vurgusu yapıldı.Ancak uzmanlar, yazılımın geliştiricilerinin Batı pazarlarına yönelebileceği uyarısında bulunuyor.Tüm Android kullanıcılarına, özellikle mobil bankacılık uygulamalarını sık kullananlara, olağan dışı davranışlara karşı dikkatli olmaları ve uygulama izinlerini düzenli olarak kontrol etmeleri tavsiye ediliyor. Ayrıca, resmi uygulama mağazaları dışından uygulama indirilmemesi gerektiği bir kez daha vurgulanıyor.
Source: Ekrem Öztürk
Trump ateşkes açıklaması yaptı: Altın fiyatları sert geriledi!
ALTIN FİYATLARI NEDEN DÜŞTÜ?
Salı günü külçe altının ons fiyatı 3335 dolar seviyesinin altına gerileyerek yüzde 1’e yakın değer kaybetti. Trump, İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırı emri verdiği dönemin hemen ardından, Truth Social platformunda yaptığı açıklamada, ateşkes anlaşmasının kalıcı barışı hedeflediğini belirtti. Ancak anlaşmanın ne zaman yürürlüğe gireceği ve İsrail”in bu açıklamaya nasıl bir tepki vereceği belirsizliğini sürdürüyor. Aynı günün sabah saatlerinde her iki tarafın da karşılıklı saldırılarda bulunduğu bildirildi.
Source: Cumhuriyet/ekonomi Servisi
Kadınlar Avrupa Basketbol Şampiyonası”nda çeyrek final maçları yarın tamamlanacak
Yunanistan”ın Pire kentindeki Barış ve Dostluk Salonu”nda oynanacak iki karşılaşmanın ardından son yarı finalistler belli olacak.D Grubu”nu 3″te 3 yaparak lider tamamlayan son turnuvanın finalisti İspanya ile C Grubu”nda ikinci sırayı alan Çekya, yarın saat 17.30″da karşılaşacak.Üç maçını da kazanarak C Grubu”ndan lider çıkan son şampiyon Belçika ile D Grubu ikincisi Almanya arasındaki mücadele ise yarın saat 20.30″da oynanacak.
Source: Www.star.com.tr
Ateşkes borsayı uçurdu! Güne yüzde 3 yükselişle başladı
Borsa İstanbul”da BIST 100 endeksi, güne yüzde 3,04 yükselişle 9.419,14 puandan başladı.
Dün satış ağırlıklı bir seyir izleyen Borsa İstanbul”da BIST 100 endeksi, günü yüzde 0,67 değer kaybederek 9.141,31 puandan tamamladı.
Açılışta BIST 100 endeksi, önceki kapanışa göre 277,83 puan ve yüzde 3,04 artışla 9.419,14 puana çıktı. Bankacılık endeksi yüzde 4,71, holding endeksi yüzde 3,09 değer kazandı.
Sektör endeksleri arasında en çok kazandıran yüzde 6,17 ile ulaştırma, tek kaybettiren ise yüzde 1,44 ile kimya petrol plastik oldu.
Küresel piyasalar Orta Doğu”da İran ve İsrail arasındaki ateşkes iyimserliğiyle pozitif bir seyir izlerken, bu durum yurt içi piyasalara da yansıdı.
Bölgeye ilişkin haber akışı yatırımcıların odağında olmaya devam ederken, bugün ayrıca ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell”ın konuşması da yakından takip edilecek.
Analistler, bugün yurt içinde ve yurt dışında yoğun veri gündeminin takip edileceğini belirterek, teknik açıdan BIST 100 endeksinde 9.500 ve 9.600 seviyelerinin direnç, 9.300 ve 9.200 puanın destek konumunda olduğunu kaydetti.
Source: