İsrail’in ‘pis işleri’
Deyim, Almanya’nın yeni Şansöylesi Friedrich Merz ’e ait. Bir haftadır Mertz’in şok…şok…şok bu sözleri konuşuluyor. Gözden kaçırmış olanlara hatırlatalım: Geçen hafta sonu yapılan G7 Zirvesi kapanışında gazetecilerle hasbihal eden Merz’in cıvataları gevşiyor ve “İsrail hepimiz için pis işleri yapıyor” diyor, ardından hızını alamayarak “İsrail ordusunun, İsrail lider kadrosunun bunu yapacak cesarete sahip olmasına büyük saygı duyuyorum” diyerek ekliyor. İsrail’in “pis işler” etiketinden rahatsız olması gerekmez mi? Hayır. Bunu bilakis kompliman telakki ediyor: “Batı’nın pis işlerini yapmaktan” mutlu ve şap şup yarabbi şükür Dışişleri Bakanlığı üzerinden Merz’e “teşekkürlerini” sunuyor. Ne desem? İğrençliğin dibi… Pis işler “in” … Uluslarası hukuk “out” . Don Corleone’nin Sicilya’sına rahmet okutan bir uluslararası düzen içine savrulduk. Merz üstelik bir de hukukçu. Ağzından çıkan lafların ne anlama geleceğini takdir edecek durumda. Ama umursamıyor. “Dedim, diyorum. Ve el arttırıyorum. Var mı diyeceğin?” tadındaki pervasız bir küstahlık, yeni uluslararası ortamın öne çıkan diğer özelliği…. Almanya’da -koalisyon ortağı olan sosyal demokratlar-SPD- dahil olmak üzere- çok yönlü eleştirilere yol açan bu açıklamanın ardından, Merz’in tepkisi de tam böyle oldu: “Pardon” demeyi seçmek yerine, Alman şansölyesi sözlerinin “ezici çoğunluğun desteğini aldığını” söyleyerek konuyu kestirip atmaya çalıştı ama konu kapanmadı. Alçakça… SPD üyeleri “Drecksarbeit/pis işler” ifadesinin, Netanyahu saldırısının “uluslararası hukuka karşı olduğunun itirafı” olduğunu belirttiler. Almanya ve AB’nin resmi pozisyonun ayrıca “de-escalation/tırmanmayı durdurmaktan” yana olduğunu hatırlatarak başbakanın sözlerinin bu pozisyonla çeliştiğini vurguladılar. Johannes Varwick gibi etkili siyasi bilimciler, Merz’in ifadelerini kestirmeden “utanç verici” buldular. “Alçakça” olmasının yanısıra “çifte standartlı Batı” algısını güçlendirdiğini, dünyanın gerisi ile mevcut olan yarığı derinleştirdiğini, uluslararası hukuku yok sayan müdahalelere meşruiyet kazandırdığını ve bir “skandal” olduğunu belirttiler. Zurnanın zırt dediği yer burası… Almanya’nın bu tarihi dönemeçte savunma harcamalarını artırdığı ve militerleşmeye abandığı evrede bir Alman şansölyesinin “uluslararası hukuk” değerlerine tümüyle umursamaz biçimde sırt çevirmesi, yalnızca skandal değil, ürkütücü aynı zamanda. Yazıya nitekim oturduğum saatlerde Almanya’da bir dizi kanaat önderinin “pis işler” söylemi nedeniyle Merz hakkında “Nazi terminolojisi” vurgusu üzerinden suç duyurusu yaptıklarını gördüm. YA SEN YA BEN MANTIĞI Uluslararası yorumcular, bulunduğumuz aşamada daha çok “uluslararası hukukun çiğnenmesi” boyutuna odaklanıyor. Ukrayna’nın işgali, uluslararası hukukun göz göre göre ayak altına alınmasının ilk büyük dönemeciydi… Netanyahu’nun, uluslararası topluma geçerli kanıt ve gerekçe sunmaksızın, İran’a saldırısı da 2. büyük dönemeç oldu. 2003’teki Irak savaşında dahi… ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell , yalandan da olsa, çıkıp BM nezdinde Saddam ’ın “kitle imha silahları” olduğuna dair bir açıklama yapmak zorunluluğu duymuştu. AB ülkeleri gerçi ikna olmamış, muazzam protestolar düzenlenmiş; Fransa Cumhurbaşkanı Chirac işgale karşı çıkmış, bir tek Blair kör gözüm parmağına ABD Başkanı George W. Bush’un arkasından gitmişti… Bugün ise Batı, İsrail’in tek başına “varoluş riski” şeklinde tanımladığı bir tehdit algısı arkasında sorgusuz hizalanıyor. Konu tartışmaya dahi açılmıyor, somut gerekçelendirilmiyor. Adı zikredilmeyen BM’e getirilmiyor… Yalnızca hukuk değil, çok taraflı kurumlar da “out” bu durumda. Niye? Çünkü Trump’ın buyurduğu üzere “düşmanın kayıtsız şartsız teslim olması” bekleniyor. Artık yalnızca “güçlünün hukukun geçerli olduğu” yerde, bizi nasıl bir dünyanın beklediğini, La Stampa yazarlarından Gabriele Segre şöyle özetliyor: “Herhangi bir uluslararası düzen referansından yoksun olan savaşlar, (‘ya sen, ya da ben!’ mantığıyla) varoluş savaşlarına dönüştü. Ne sonuç öngören zafer stratejileri olan, ne yenilgi halinde çıkış kapısı planları olan savaşlar bunlar. Bu nedenle de pazarlık ya da müzakere payları bulunmuyor. BM’in mavi berelilerine, inandırıcılık sahibi arabuluculara, korunmak istenen dengelere yer yok. Modern savaşların geçer akçe biricik sonucu, düşmanın komple imhasından geçiyor. Hukuk yok. Caydırıcılık yok. Ve bir siyasi irade yok. Milletler arası ilişkileri düzenleyici tek öğe güç ve güç kullanımı bundan böyle.” Kemerlerinizi bağlayın demekten başka söze yer kalmıyor.
Source: Nilgün Cerrahoğlu
Türkiye raportörü Amor’dan Ankara’ya mesaj: AB üyeliğinin yolu Silivri’den geçiyor
Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, dün Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu’nun düzenlediği basın gezisi kapsamında önceki gün Türkiye’den gazetecilerle Brüksel’de bir araya geldi. TürkiyeAB ilişkilerine yönelik soruları yanıtlayan Amor, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı ve seçilmiş İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve ülkedeki demokratik gerilimeye ilişkin kritik açıklamalarda bulundu. AB Komisyonu ve AB Konseyi’nin İmamoğlu’nun tutuklanmasına verdiği tepkiyi “utanç verici derecede zayıf bulduğunu” dile getiren Amor, Türkiye’nin üyelik sürecinin Ankara’nın askeri yetenekleri ile ilgili olmadığının altını çizdi. AB’nin “jeopolitik tercihler” nedeniyle Türkiye’de olup bitenlere kayıtsız kalabildiği ifade eden Amor, “AB üyeliğine giden yol Silivri’den geçiyor, Bayraktar’dan değil. İmamoğlu davası, rejimin tamamen otoriterleşmesi yolunda atılan bir başka adım” dedi. İmamoğlu’na yönelik suçlamalara değinen Amor, “İstanbul cumhuriyet başsavcısı tamamen siyasi bir ajanda yürütüyor. Koltuğa oturduğu ilk günden bu yana İmamoğlu, ‘muhalefetten kurtulmaya’ yönelik siyasi hamlenin bir kurbanı oldu. (Cumhurbaşkanı Tayyip) Erdoğan’ın anayasa reformu ve aday olmak için buna ihtiyacı var. Ve şimdi av CHP, yani aday olarak İmamoğlu oldu. Kurultay, belediye başkanları ve aklınıza gelebilecek her türlü hamle kullanılacak. Çünkü rejimin tek hedefi önümüzdeki seçimlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aday olması” diye konuştu. KARADAĞ ÖRNEĞİ “Türkiye’nin askeri gücü nedeniyle AB’ye girebileceğine” yönelik kamuoyundaki kimi yorumlara işaret eden Amor, “Bunlar Saray’ın propagandası” ifadelerini kullandı. Karadağ’ın güvenlik açısından özellikle önemli bir ülke olmadığını belirten Amor, AB üyeliğinin demokrasi ile alakalı olduğunu ve bu yüzden de “bu ülkenin Türkiye’den önce birliğe üye olabileceğini” kaydetti. “YENİ SÜREÇ NEDEN ŞİMDİ” Terör örgütü PKK’nin silah bıraktığı yönündeki açıklamalara ilişkin Amor, “Bu süreç, iyi bir haber ve her aktörü takdir etmeliyiz” dedi. Ancak sürecin zamanlamasına dikkat çeken Amor, “Neden şimdi? Neden tam da hükümetin mecliste anayasa değişikliği için oy desteğine ihtiyacı varken? Kilit soru şu: Kürt hareketleri, demokratikleşmeye dayanmayan herhangi bir sürece güveniyor mu” sözleriyle kuşkularını dile getirdi.
Source: Mert Cengiz
Son Dakika… Trump, ABD”nin İran”a saldırısı sonrası ulusa seslendi
ABD Başkanı Ulusa sesleniş konuşmasında şunları söyledi:
– İran barış yapmak zorunda. Bu yapılmazsa sonraki saldırılar çok daha ağır olacak”
– İran”ın kilit nükleer zenginleştirme tesisleri tamamen yok edildi.
AYRINTILAR GELİYOR…
Source: Hüseyin Şuekinci
İran’dan 3 milyon kişi Türkiye’ye göç edebilir
İÇ GÖÇ BAŞLADI BİLE
İsrail-İran savaşı 10’uncu gününe girdi. Savaş binlerce insanı yerinden etti. Tahran ve çevresinden ilk 48 saatte 100 bin kişi Hazar kıyısına göç etti. İran’daki enerji krizleri ve rejim korkusu, halkın sınır dışına yönelmesini tetikliyor. The Economist’e göre yurt dışında 8 milyon İranlı bulunuyor. Reuters’a konuşan Batılı kaynaklara göre göç kapasitesi bu sayıyı 23.4 milyon kişiye kadar çıkabilir.
YENİ ROTASI TÜRKİYE Mİ?
Batı, İranlılara karşı vize duvarını yükseltirken, tek geçiş kapısı Türkiye gibi görünüyor. Van ve Iğdır hattındaki sınır köylerinde, 2020’den bu yana düzensiz İran göçünde yüzde 68 artış yaşadığı belirtildi. Uzmanlar, büyük çaplı bir savaşta 1.5–3 milyon İranlının Türkiye’ye yönelmesini “yüksek olasılık” olarak değerlendiriyor. İranlıların göçünün küresel mülteci sayısını yüzde 76 artırabileceği öne sürülüyor.
YÜK DAHA DA AĞIRLAŞIR
Resmi rakamlara göre Türkiye, 3.3 milyon Suriyeli, 500 bin Afgan, 200 bin Afrikalı göçmenle dünyanın en büyük mülteci yükünü taşıyor. Gerçek sayının ise daha fazla olduğu konuşuluyor. Türkiye için İran’dan gelecek yeni dalga güvenlik ve ekonomi açısından “kritik eşik” olabilir. Diplomatik kaynaklar, AB’nin göç riskine karşı yeni bir mülteci fonu oluşturabileceğini belirtiyor.
Tahran’da ABD protestosu
İranlılar, önceki gün İsrail’in İran’a düzenlediği saldırıları ve ABD’yi protesto etmek için alanlara çıktı. Tahran’da toplanan binlerce kişi, İran bayrakları taşıyarak İsrail ve ABD aleyhine slogan attı.
‘İsrail’in yaptığı haydutluk’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün İstanbul’da İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları toplantısına katıldı. İsrail – İran savaşına değinen Erdoğan, “İsrail’in Gazze, Lübnan, Yemen, Suriye ve son olarak İran’a gerçekleştirdiği saldırıların tanımı haydutluktur. İran’ın aldığı tedbirler gayet doğal, hukukidir” dedi.
Erdoğan, zirvede İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile görüştü.
Saldırıların İran’ın nükleer programıyla ilgili müzakerelerin sürdüğü dönemde yaşanmasını ‘manidar’ bulan Erdoğan, “Hitler’in çaktığı kıvılcım nasıl ki bütün dünyayı ateşe attıysa, bugün Netanyahu’nun siyonist emelleri de dünyayı felakete sürüklemektedir” ifadelerini kullandı.
Source: Haber Merkezi
Schumer: Trump bu gecenin hesabını Amerikan halkına vermeli
ABD Başkanı Donald Trump”ın, İran”daki üç nükleer tesise yönelik hava saldırısına onay vermesinin ardından Senato Azınlık Lideri Chuck Schumer, Başkan Trump”tan ve Beyaz Saray”dan net açıklama talep etti. Schumer, Kongre”nin bilgilendirilmediğini ve böylesine büyük sonuçları olacak bir askeri operasyonun tek taraflı yürütülmemesi gerektiğini vurgulayarak, “Trump, bu gecenin hesabını Amerikan halkına vermelidir.” ifadesini kullandı.Schumer yaptığı yazılı açıklamada, “Başkan Trump, Amerikan halkına ve Kongre”ye bu gece alınan eylemler ve bunların Amerikalıların güvenliği açısından etkileri konusunda net cevaplar sağlamalıdır.” dedi.Demokrat lider, Beyaz Saray”ın saldırıyı önceden Kongre”ye bildirmemesine tepki göstererek, “Hiçbir başkanın, dengesiz tehditler ve hiçbir strateji olmaksızın, bu ülkeyi savaş gibi sonuçları olacak bir şeye tek taraflı olarak sürüklemesine izin verilmemelidir” ifadelerini kullandı.”Savaş Yetkileri Yasası Senato gündemine alınmalı”Schumer, açıklamasında Senato Çoğunluk Lideri John Thune”a da çağrıda bulunarak, Kongre’nin denetim yetkilerini devreye sokması gerektiğini belirtti ve “Savaş Yetkileri Yasası’nı yürürlüğe koymalıyız ve Senato Çoğunluk Lideri Thune”u bunu derhal Senato zeminine koymaya çağırıyorum. Ona oy veriyorum ve koridorun her iki tarafındaki tüm Senatörlerden buna oy vermelerini rica ediyorum.” şeklinde konuştu.Schumer, bu adımın yalnızca Trump”a karşı değil, anayasal denge açısından gerekli olduğunu savundu.”Geniş çaplı savaş tehlikesi arttı”Schumer, İran”ın mevcut tehditlerini tanıdığını ancak bu tehditlere karşı stratejik, koordineli ve anayasal çerçevede hareket edilmesi gerektiğini de vurguladı. Schumer açıklamasını, “İran”ın acımasız terör kampanyası, nükleer hırsları ve bölgesel saldırganlığıyla yüzleşmek güç, kararlılık ve stratejik netlik gerektirir. Daha geniş, daha uzun ve daha yıkıcı bir savaş tehlikesi artık önemli ölçüde arttı.” sözleriyle bitirdi.
Source: Erkan Talu
İşler büyüyor
Jüpiter gezegeniyle hizalanacak bir yeniaya doğru ilerliyoruz. Yeniaylar başlangıçları anlatır. Jüpiter genişlemeyi, büyümeyi temsil eder. BU yeniayla birlikte mevcut durumlar büyümeye, genişlemeye başlayacak. Koç burcundaki Satürn ve Neptün ile dik açıda gerçekleşeceği için savaş atmosferinin genişleme, yayılma riskinin artacağını düşündürüyor.
LİDERLER TESTTEN GEÇİYOR
Satürn-Neptün kavuşumları kaotik atmosferi, belirsizliğe sürükleyen kargaşalı ortamı ifade eder. Dolayısıyla gerek jeopolitik gerekse ekonomik şartlar açısından ortalık daha da karışacağa benzer. Koç burcundaki bu kavuşum liderlerin yanlış kararlar almaları durumunda büyük kargaşaya sebep olabileceğinin bir işaretçisi. Daha önceki bazı yazılarımızda belirttiğimiz gibi, liderlik becerisinin testten geçtiği bir dönemdeyiz. Aşağıda 25 Haziran’da saat 13:31’de 4 derece Yengeç burcunda gerçekleşecek yeniayın haritasını görmektesiniz.
DENİZLER, BOĞAZLAR
Yeniayın gerçekleşeceği Yengeç burcu denizleri ve deniz aşırı yerleri temsil eder. Deniz yoluyla yapılan sevkiyatları, boğazları da bu kapsama alabiliriz. Satürn-Neptün kavuşumu Koç burcunda ve bu burç da ateşli şeyleri, agresyonu, patlamaları, savaşı temsil ediyor. Haliyle akla ilk getirdikleri şey denizlerde savaş, boğazlarda yaşanan sıkıntılar, nakliye yapan gemilere veya askeri gemilere yönelik yönelik saldırılar oluyor.
PETROL FİYATLARI
Su elementi burçta gerçekleşecek yeniay ve burada yer alan Jüpiter finans dünyası ve ekonomiyle, parayla ilişkilendirilir. Büyümenin göstergesidir. Dik açı yapacağı iki gezegenden biri olan Neptün petrol ile alakalıdır. Özetle, bu açı petrol fiyatlarının daha da büyüyeceğinin bir işaretçisi olarak görülebilir.
DENİZ DEPREMLERİ
Yengeç burcundaki Jüpiter’in klasik astrolojide depremleri ifade eden Satürn ve deniz depremlerini ifade eden Neptün ile dik açılarının etkili olduğu içinde bulunduğumuz dönemde deniz depremleri artabilir. Okyanuslarda da büyük depremlere şahit olabiliriz.
HANGİ BÖLGELER ETKİ ALIYOR?
Coğrafi haritaya baktığımızda, kuzey ülkelerinin olduğu bölgeden başlayarak, Avrupa’dan aşağı inen Yeniay/Meridyen hattının Ege denizi civarından geçmekte olduğunu görüyoruz. Yunanistan bu yeniay esnasında dikkat çeken bölgelerden bir tanesi olarak görülüyor. O bölgede büyük depremler, özellikle de deniz depremleri olasıdır. Türkiye de bu hatlara uzak değil. Hem Türkiye hem de Yunanistan astroloji haritalarında Yengeç yükseldiği için, her koşulda bu iki ülkeyi ilgilendiren konular vurgu kazanacaktır. Koç burcundaki Satürn-Neptün kavuşumunun ufuk düzlemiyle çakışan hattı orta Avrupa’dan aşağı iniyor, İtalya üzerinden Afrika’ya iniyor. İtalya’da etkili volkan aktivitesi riski artabilir.
KUZEY BÖLGELER
Jüpiter kuzey rüzgarlarını temsil eder. Yengeç burcu kuzeyle ilişkilendirilir. Yeniayın meridyen ile çakıştığı bölge kuzey ülkelerinin yer aldığı lokasyonu işaret ediyor. Yani kuzey ülkeleriyle ilgili önemli gelişmeler bekleyebiliriz. Yengeç bölgesini, ülkesini, ailesini korumakla, savunmakla ilişkilendirilir. Bu bölgelerde yaşayan insanlar muhtemel saldırı veya bazı benzer tehlikelere karşı daha korumacı bir tavır alabilirler. Bölgeye yönelik Rus tehdidi bunun sebeplerinden biri olabilir.
Jüpiter ve Yengeç kuzey ile alakalıdır demiştik. Tabii akla Kuzey Kore de geliyor. Haritasında Başak burcunda Güneş’i olan Kuzey Kore astroloji haritası Başak burcundan geçiş yapan Mars ile askeri konularda hareket kazanabilir. Kuzey Kore Orta Doğu’daki savaşa müdahil olabilir. Oğlak burcundan olan Kim Jong-un haritasındaki gezegenlere karşıt yapan Yengeç yeniayından ziyade, 10 Temmuz’daki Oğlak dolunayı Kore liderinin kendini daha fazla gösterme arzusunda olacağı zamanları işaret ediyor.
NÜKLEERLE İLGİLİ RİSKLERİ
Nükleer denince akla ilk gelen göstergelerden biri olan Uranüs’ün Anaretik derecede, Boğa burcunun son derecesinde ilerlediği, kritik günlerden geçiyoruz. Umarım nükleer silah kullanımı konusunda çılgın kararlar alınmaz. Ama nükleerle ilgili konuların giderek daha fazla kriz yaratacağı bir sürece ilerlediğimiz de aşikar. Yaza giriş haritası da nükleer silahlar, saldırılarla ilgili riski gösteriyor. Bu bağlamda 22-23 Haziran civarı
özellikle dikkat çekiyor.
TÜRKİYE ASTROLOJİ HARİTASI
Ülkemiz astroloji haritasının yükselen derecesine yakın iz düşen Jüpiter ile hizalanan yeniay derecesi, bizler için bazı şans ve fırsatların da etrafımızda dolaşacağını gösteriyor. Her koşulda bu ülkemiz ve halkımız için koruyucu, destekleyici bir etkidir. Haritamızın 10.evine iz düşen Satürn-Neptün ikilisiyle dik açıda gerçekleşecek bu dolunay, halkın yönetici figürlerine yönelik bazı tepkilerini de gösteriyor olabilir. Haritamızdaki Mars’ın yeniaydan sert açı alması, askeri konularda ve güvenlikle ilgili konularda dikkatli olmamız gerektiğini gösteriyor. Bu yazının devamında görüleceği üzere, Ağustos ayı bizim de için de askeri konular ve çatışmalar bağlamında dikkatli olmamız gereken zamanlar olabilir.
İSRAİL ASTROLOJİ HARİTASI
Yengeç yeniayı İsrail astroloji haritasının 9.evine, 10.burcuna, Venüs’ün bulunduğu dereceye denk düşüyor. Bu da bir taraftan barış ve uzlaşma umudunu beraberinde getirirken, diğer taraftan Satürn-Neptün kavuşumunun Venüs’e dik açılarının da devrede olması, barışı ve uzlaşmayı sabote eden gelişmelerin göstergesi olarak düşünülebilir. Transit Uranüs’ün İsrail haritasının Mars derecesine dik açısının devam ediyor olması, bombardımanın devam edeceğini düşündüren bir diğer faktör. Boğa burcunun son derecesindeki Uranüs transiti, yönetici figürleri açısından da risklerin devam ettiğini gösteriyor.
İRAN ASTROLOJİ HARİTASI
Yengeç yeniayı İran astroloji haritasının güneş derecesine dik açıda gerçekleşiyor. Transit Mars da haritanın Satürn-Venüs karşıtlığını tetikliyor. Bu da barış ve uzlaşma umudunu sabote eden, aynı zamanda ekonomik açıdan sıkışıklıkların tetiklendiği bir geçiş olarak görülebilir. Transit Mars’ın İran haritasındaki Mars derecesine karşıt açıya ilerlemeye başlaması, önümüzdeki günlerde işlerin daha da sıkıntılı hale gelebileceğini gösteriyor. Biraz daha uzun vadeli bakarsak, İran açısından en zorlu zamanlar Temmuz ayının yirmili tarihlerinden başlayacak. Eylül ayındaki güneş ve ay tutulmaları yıkıcı zamanları işaret ediyor.
ABD ASTROLOJİ HARİTASI
Yeniay ABD astroloji haritasının 7.evini, 8.burcunu etkiliyor. Jüpiter Dönüşü yaşamak üzere olan ABD için finansal konular, dış borçlar, ödemeler konusunda önemli gelişmelere işaret ediyor. Transit Mars ABD haritasının Uranüs derecesini tetiklemeye ilerliyor. Bu da askeri konular, uçaklar, saldırılar gibi temaları önümüze getiriyor. 11 Haziran’da gerçekleşen Yay dolunayı ABD’nin savaşa dahil olma olasılığını zaten gösteriyordu. İçinde bulunduğumuz günlerde bu gerçekleşebilir. 20 Haziran bu bağlamda özellikle dikkat çekiyor. Trump’ın milli duygunun daha aktif hale dönüştürülmesi yönündeki çabaları artabilir ve Amerikan halkını bu savaşa dahil olma sebepleri açısından hazırlayan konuşmalar yapabilir. İçerideki olayların ve protestoların üstesinden gelmek için halkın dikkatini İsrail-İran savaşına çekmek isteyebilir. Öte yandan, protestolar, iç kargaşa ve iç hesaplaşmalar devam edecek gibi gözüküyor.
ESKİ SİSTEMLER ÇÖKÜYOR
Yeniay civarındaki günlerde yeni finans sistemi, yeni para sistemi gibi konularda önemli adımlar atılabilir. ABD astroloji haritasının Güneş Dönüşü, yani 4 Temmuz civarı zaten hayli dikkat çekici. Bu tarihte Boğa burcunun son derecesinde kavuşacak Venüs-Uranüs, sembolik olarak eski finansal sistemin sonunu gösteriyor gibi. Eski sistemler artık çöküyor. Elon Musk’ın astroloji haritasının aldığı dönemsel etkiler, Yengeç yeniayı civarında önemli girişimlerinin olacağını düşündürüyor.
BÜYÜK FİNANSAL DEĞİŞİMLER KAPIDA!
Finansal Astroloji denilince dünyada akla gelen ilk isimler arasında yer alan Christeen Skinner ile önümüzdeki günler ve finansal değişimler hakkında konuştuk. Savaşın gidişatı hakkında da bazı öngörülerimiz oldu. İngilizce konuştuk ama Türkçe alt yazı seçimini aktif ederek izleyebilirsiniz https://youtu.be/S6wXo-OSkE0?si=-4bF1p6eRW_bgwlf
YENİ PARA SİSTEMİ
Jüpiter finansın evrensel göstergesidir. Yengeç burcundaki yeniayla birlikte finans sistemiyle ilgili bazı yeni gelişmeler, yeni adımlar görebiliriz. Bu yeniay ABD astroloji haritasıyla çok ilişkili olduğundan, finansal alanda bazı yenilik girişimlerini beraberinde getirebilir. Geçtiğimiz hafta da belirttiğim gibi, Elon Musk’ın astroloji haritası da bu yeniayla tetikleniyor, Musk’ın hareket kazanacağını ve etrafına hareket kazandıracağını gösteriyor. Tabii önümüzdeki günlerde bolsa konuşacağımız gibi, ABD stagflasyona doğru ilerliyor. Belki de bunu bilerek yapıyorlar ya da istiyorlar. Kim bilir? Ama gidişat zaten bu yönde.
GÜMÜŞ FİYATLARI
Daha evvelce de bahsettiğimiz gibi, gümüş astroloji haritasında Güneş Yengeç burcundadır. Jüpiter’in bu burçtan geçişi, gümüş fiyatlarının yükselmesiyle alakalıdır. Son günlere baktığımızda, gümüş fiyatlarında yükseliş görüyoruz. Jüpiter ile kavuşumda gerçekleşecek Yengeç yeniayından sonra artış hızlanabilir. Temmuz ve Ağustos aylarında da yükselişin devam edeceğini düşünüyorum. Bu bir yatırım tavsiyesi değil, gümüş astroloji haritasına dayalı bir öngörüdür.
VİTES BÜYÜTME ZAMANLARI
24 Haziran’da Yengeç burcunda gerçekleşecek Güneş-Jüpiter kavuşumu, yaptığımız işleri büyütme, adeta vites büyütme zamanlarının geldiğini gösteriyor. Doğum haritamızda Yengeç burcunun denk geldiği astrolojik evin konularında büyümeye yönelik adımlar atabiliriz. Hemen arkasından gelen, 25 Haziran’da gerçekleşecek yeniay bu türde adımlar için çok uygun gözüküyor.
YANLIŞ KARARLAR
Güneş ve Neptün arasındaki dik açının etkili olduğu haftanın ilk günlerinde yanılgılara, yanıltan kişilere dikkat! Özellikle 23 Haziran Pazartesi günü ve 25 Haziran Çarşamba günü büyük kararlar almaktan kaçınmakta fayda var.
Merkür ve Kiron arasındaki dik açının çok etkili olduğu 24 Haziran Salı sabah saatlerinde sözlerimize dikkat etmemiz isabetli olur. Malum, dil yarası kolay geçmiyor! Mental rahatsızlıklar, baş ağrıları da dikkat çekici halde artabilir.
ELEKTRONİK ALIŞVERİŞİ
İletişim gezegeni Merkür’ün teknolojiyi de temsil eden Uranüs ile altmışlık olumlu açını haftanın ikinci yarısında daha aktif olacak. 26 Haziran ve 27 Haziran günlerini teknolojik ve elektronik aletlerin alım ve satımı, internet üzerinden yapılan işler, dijitalle ilgili konular açısından değerlendirebiliriz.
İLİŞKİLER VE İŞ BİRLİKLERİ
Venüs’ün Ay Düğümleriyle uyumlu açılarının etkili olduğu haftanın ikinci yarısı ilişkileri geliştirmek ve iş birliklerine girişmek için gayet uygun gözüküyor. Bu bağlamda özellikle 26 Haziran Perşembe gününü kullanabiliriz.
AÇIK VE NET KONUŞMALAR
İletişim gezegeni Merkür 26 Haziran Perşembe gecesi Aslan burcuna geçiyor. Açık ve net bir şekilde kendimizi ifade etme zamanlarına varıyoruz. Merkür’ün Satürn ve Neptün ile uyumlu üçgen açılarının etkili olduğu Cumartesi günü, önemli konuşmalar ve yazışmalar için uygun gözüküyor. Fakat 29 Haziran Pazar günü direkt konuşmalar ve yüzleşmeler bizi sıkıntıya sokabilir, hatta bazı durumlarda başımızı derde de sokabilir.
Haftanın günlere göre değerlendirmesi
Pazartesi gününün gezegen geometrisi beklenmedik, sarsıcı bazı gelişmeleri beraberinde getirebilir. Agresif ve saldırgan aksiyonlara, yanlış kararlara ve yanılgılara ya da belirsizliklere çeken kaotik bir atmosfer oluşabilir.
Salı günü konuştuklarımıza ve tavrımıza dikkat etmezsek, kırgınlıklara sebep olabiliriz. Sağlığımız, özellikle de baş ve göz ağrıları açısından da önlem almamızda fayda var. Güneş-Jüpiter kavuşumuyla birlikte büyümeye yönelik yeni bir döngüye giriyoruz.
Çarşamba gününe 13:31’de 4 derece Yengeç burcunda yeniay gerçekleşiyor. Ay’ın ilk açısı Mars ile altmışlık olacağından, dengeli bir şekilde atacağımız cesaretli adımlar bize avantaj sağlayabilir.
Perşembe günü önem verdiğimiz kişilerle bir araya gelmek, talep ve başvuruda bulunmak, cesaretli ve dengeli bir şekilde aksiyon almak, iş birlikleri yaratmak açısından uygun gözüküyor. Mücadeleye girişmek için uygun bir gündeyiz. Elektrik ve elektronikle, teknolojiyle ilgili alışverişler yapabiliriz.
Cuma gününü önemli konuşmalar, açıklamalar, ticari iş ve girişimler, alışverişler için kullanabiliriz. Uzlaşma atmosferi yaratabiliriz. Öğle sonrasında ise ortam güç çekişmelerine yönelik türbülanslı bir atmosfere dönüşebilir, dikkat!
Cumartesi günü aklı başında, olgun, tecrübeli kişilerle iletişime geçebilir, görüş alışverişlerinde bulunabiliriz. Öğle sonrasında yapacağımız konuşmalarla başkalarının duygularına dokunabiliriz. Karşılıklı fedakarlık göstererek uzlaşma ve uyum yakalayabiliriz.
Pazar günü sert, sarsıcı, yön değiştirici gelişmelere açık olabiliriz. Planlarımız değişebilir. Esnek olmamızda fayda var. Günün devamında yapacağımız işleri geliştirme ve olumlu sonuçlar elde etme potansiyelimiz yüksek.
Source: Öner Döşer
Bakan Uraloğlu’ndan İBB operasyonlarına ilişkin açıklama
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, 27-29 Haziran tarihlerinde İstanbul’da düzenlenecek Küresel Ulaştırma Koridorları Forumu öncesinde düzenlenen toplantıda basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Burada Bakan Uraloğlu na İBB de gerçekleştirilen operasyonlar sonrası metro hatlarının yapımında bir aksama yaşanıp yaşanmayacağı ve yapımına başlanmış hatların durması durumunda Bakanlığın müdahalede bulunup bulunamayacağı soruldu. Şehir yerleşkelerindeki ulusal ve uluslararası demiryolu bağlantıları dışında şehir merkezlerindeki hafif raylı sistem hatlarının yapılmasının belediyenin görevi olduğunu hatırlatan Uraloğlu İstisnası nedir? Eğer o ulusal ağı havalimanına, limana bağlıyorsa o bizim bakanlığın görev alanına da giriyor. Dolayısıyla burada belediyeler projelerini, öngörülerini ortaya koyarlar. Her halükarda otorite biziz, düzenleyici otorite. Bize projelerini onaylattırırlar. Projeleri onaylarız. Çünkü ülkede bir bütünlük oluşması lazım. Raylı sistem araçlarından belki iki ili birbirine bağlayacak olan raylı sistemin doğru bağlanması için belli bir standardizasyon noktasında otorite biziz ve biz onaylarız. Dolayısıyla sonrasında ilgili belediye bunu yapar. Eğer belediye bunun bakanlık tarafından yapılmasını isterse bu mümkün. Sayın Cumhurbaşkanımızın onayıyla bizim bakanlık bunu alır yapar ve kendisine devreder ve yapım ücretini de belediyeden keser dedi. İSTANBUL DAKİ METROLARDA HARCANAN 100 BİRİMİN SADECE 25 İ TAHSİL EDİLDİ Bakan Uraloğlu söz konusu kesintinin nedenlerini ise şöyle açıkladı: Bu da bir tartışma konusu, ona hemen açıklık da getirmiş olayım. Madem sen keseceksen niye sana yaptırsın ki sorusu gelebilir. Niye yaptırsın? Bir, bir kere yapım dönemindeki hiçbir finansman maliyetine katlanmıyor. İki, iş bittiği zaman o günkü fiyatlarla harcanan para sabitleniyor ve ödeme sonuna kadar yeni bir faiz işletilmiyor. İstanbul da yapılmış olan bazı metro projelerinde harcanan 100 birimin sadece 25 biriminin tahsil edildiğini söyleyebilirim. Yani böyle bir kolaylık var. ABARTI VAR DEMİŞTİM İBB ye yapılan operasyonlar sonrası aksayan işleri kendi insiyatifleriyle bakanlığın uhdesine almalarının mümkün olmadığını belirten Uraloğlu sözlerine şöyle devam etti: Ancak ilgilisinin talep etmesi durumunda bu söz konusu. Elbette talep ettiğinde biz orada nerede olmalıyızı mutlaka değerlendiririz. Ama şu ana kadar bize ulaşan bir talebin olmadığını söyleyebilirim. Bakın yine sizin arkadaşlarınızın basın mensuplarının haberlerinden ben şöyle bir şey okumuştum ve çok şaşırmıştım. Avrupa Birliği nden finanse edilen bir metro projesi, finans kenti bağlayan bir metro projesi, üç tane büyük firmanın konsorsiyum olarak yürüttüğü proje için alınan büyük miktardaki kredinin işe kullanılmadığını okumuştum. Şaşırmıştım. “Ya bunda abartı var. Çok doğru olduğunu düşünmüyorum” demiştim. FİRMALARIN YETKİLİLERİ ZİYARET ETTİ O firmaların yetkilileri beni ziyaret ettiler. “Burada iş durdu. Hani bunu lütfen siz teslim alın” dediler. Ben de anlattım hani nasıl devralabileceğimizi. Dedim ki kredisi var zaten ve Mehmet Şimşek Bakanımız da 110 milyon Euro luk son paketini de onayladı. Devam edin, niye durdunuz dedim. Dediler ki; Öncesinde gelen 60 milyon Euro bizim işe kullanılmadı. Bir kere işlem olarak bu nasıl olur benim aklım durdu, onu söyleyeyim. Yani hem böyle bir şeyin işlem olarak yapılabilirliğini mümkün görmüyorum hem de hangi cesaretle, gerçekten nereye kullanıldı, o konuda bir bilgiye sahip değilim. Ama 60 milyon Euro luk bir Avrupa Birliği kredisi gönderilen işe kullanılmadı. Burada müşaviri var, kredi kuruluşunun müşaviri var, idarenin kontrolü var, onun için hani bundan dolayı durdu. Ne zaman? Geçen ay. İstanbul daki malum süreç başladıktan sonra olan bir süreçtir. Yani gerçekten nereye gittiğini ben bilmiyorum ama böyle bir cesaret ilginç bir cesarettir. TÜRKİYE NİN BÜTÇESİ ORALARI GEÇTİ Bakan Uraloğlu na bunun yanında son dönemde özellikle bayram tatili sırasında tartışma konusu olan trafik cezaları ve radarlar da soruldu. Seyahat eden araçların binde beşine hız denetimi ve ceza uygulaması yapıldığını belirten Bakan Uraloğlu sözlerine şöyle devam etti: Ama algı onun çok üzerinde oldu. Tabii burada çok net refleks şudur, vatandaşlarımızın trafikte can kaybını azaltmak. Bütün hesap budur. Onun haricinde trafik cezası kesildi de bütçeye şu kadar… Türkiye nin bütçesi oraları çok fazla geçti. Öyle bir kaynağa ihtiyacı yok ülkemizin. Bazı vatandaş diyor ki 90 la gidiyorum 70 e düştü 50 ye düştü tekrar 70 e çıktı. Tabii bir sürücünün bütün dikkatinin yol ve lehvalarda elbette olmasını isteriz. O zaman bu sefer şöyle bir soru da beraberinde geldi: “Bu lehvalar yanlış mıydı da bir komisyon kuruldu?” Bir yanlışlık yok. Kurulan komisyon buradaki mesela bir yaya geçidinde siz eğer 50 ye düşürmüşseniz, yaya geçidi koymuşsanız 50 ye düşürmek zorundasınız. 70 le geçiremezsiniz oradan. O zaman dedik ki biz bu yaya geçişlerini birazcık daha birleştirme… Yaya geçişlerini alttan veya üstten yapma… Bunların hepsini tespit edelim. Ama ilk etapta da bu levhalarda gelişen ve değişen imar durumuna yerleşim şartlarına göre bir düzenleme yapalım dedik. YERLEŞİM LEVHASI GÖRDÜYSENİZ 50 YE DÜŞMENİZ GEREKİR Mesela bir tanesini çok basit söyleyeyim size. Siz bir yerleşim levhasını gördüğünüzde ilçe olsun il olsun onu gördüğünüzde otomatik aksi bir şey demiyorsanız orası meskun mahaldir, elliye düşmeniz gerekir. Biz bunu genelde yerleşimlerin sınırına koyduk. O zaman şunu tartıştık. Dedik ki yerleşimin yoğunlaştığı yere koyalım bunu mesela. Dolayısıyla bunların hepsini o komisyon iki bakan yardımcımızın başkanlığında kuruldu. Çalışmaya başladı. İRAN DA 7 IRAK TA 4 UÇAK KALDI İran-İsrail çatışması sebebiyle bölgede herhangi bir sivil uçağın kalıp kalmadığının sorulması üzerine ise Uraloğlu şu bilgileri paylaştı: Şu anda bizim bu İran-İsrail çatışmasında İran da 7 tane, Irak ta da 4 tane uçak var. Bunlar ağırlıklı olarak Pegasus un yanlış hatırlamıyorsam yedi tane Pegasus un, iki tane Türk Havayolları nın, bir tane Ajet in, bir tane de Tailwind in uçağı var. Bunlar dediğim gibi yedi tanesi İran da, dört tanesi de Irak ta. Bunları gerek dış işlerimiz gerekse de Milli İstihbarat Teşkilatımızın aracılığıyla takip ediyoruz. O bölgedeki hava hareketinin ve roket ve füze hareketinin çok yoğun olması sebebiyle o riski hem ilgili ülkeler hem de biz alamadık işin açıkçası. Yani belli gün tam hatırlamamakla beraber 3-4 gün yanlış hatırlamıyorsam orada bütün ekipler kaldı. Şimdi bütün ekipleri de bu tarafa aldık. Hani en azından can güvenliğini sağlama noktasında günlük takip ediyoruz. Bir fırsat olursa ilk fırsatta onları almış olacağız.
Source: Habertürk
ABD, İran'ı B-2 hayalet bombardıman uçağıyla vurdu
ABD 10. günde savaşa dahil olarak İran”ın Fordo, Natanz ve İsfahan nükleer tesislerini 6 sığınak delici mühimmat ve 30 Tomahawk füzesiyle imha ettiğini duyurdu. “SIĞINAK KATİLİ” OLARAK ADLANDIRILIYOR ABD”nin saldırısına ilişkin detaylar kısa sürede netleşirken, İran”daki nükleer hedeflerin B-2 Spirit hayalet bombardıman uçağıyla vurulduğu öğrenildi. 61 metre derin nüfuz edebilen B-2 bombardıman uçağı, İran”ın yeraltındaki Fordo Nükleer Tesisini imha edebilecek tek silahı taşıyan uçak. B-2″ler “sığınak katili” olarak da adlandırılıyor.Bombardıman uçaklarına 4 adet Boeing KC-46 Pegasus yakıt ikmal uçağının eşlik ettiği bildirildi. Haberlere göre bunlardan ikisi Pasifik Okyanusu üzerinde B2 uçakları için yakıt ikmali gerçekleştirdi. Diğer ikisi ise yaklaşık 75 kilometre gerilerinde bulunuyor. Raporda, iki ilave yakıt ikmal uçağının San Francisco”nun kuzeyinden havalandığı ve kuzeye doğru ilerlediği belirtildi. Bir sonraki yakıt ikmal noktalarının daha sonra Hawaii”de olacağı söyleniyor. ABD”NİN EN GELİŞMİŞ SİLAH PLATFORMLARINDAN BİRİ ABD Hava Kuvvetleri”nin B-2 Spirit hayalet bombardıman uçağı, sofistike hava savunmalarına girebilen ve İran”ın gömülü nükleer araştırma tesisleri ağı gibi sertleştirilmiş hedeflere hassas saldırılar düzenleyebilen Amerika”nın en gelişmiş stratejik silah platformlarından birini temsil ediyor. Savunma Bakanı Pete Hegseth çarşamba günü yaptığı açıklamada, ABD ordusunun Başkan Donald Trump”ın İran”la ilgili alacağı her türlü kararı uygulamaya hazır olduğunu söyledi ve Tahran”ın cuma günü İsrail”in saldırıları başlamadan önce Başkan”ın nükleer programıyla ilgili bir anlaşma yapması yönündeki çağrılarına kulak vermesi gerektiğini sözlerine ekledi. EN İLERİ GİZLİLİK TEKNOLOJİSİNE SAHİP ABD B-2″nin her biri yaklaşık 2,1 milyar dolara mal oluyor ve bu da onu şimdiye kadar yapılmış en pahalı askeri uçak yapıyor. Northrop Grumman tarafından üretilen ve en ileri gizlilik teknolojisine sahip olan bombardıman uçağı 1980″lerin sonlarında üretilmeye başlandı, ancak Sovyetler Birliği”nin çöküşüyle birlikte üretimi durduruldu. Pentagon”un planlanan satın alma programının kesilmesinin ardından sadece 21 adet üretildi.Bombardıman uçağının yakıt ikmali olmaksızın 6 bin deniz milini aşan menzili, ABD”nin kıtasal üslerinden küresel saldırı kabiliyeti sağlıyor. Havadan yakıt ikmali ile B-2, Missouri”den Afganistan ve Libya”ya kadar olan görevlerde gösterildiği gibi, dünya çapında neredeyse her hedefe ulaşabilir. Uçağın 18 kilogramdan fazla olan faydalı yük kapasitesi, çok çeşitli konvansiyonel ve nükleer silahlar taşımasına olanak sağlıyor. Bombardıman uçağının dahili silah bölmeleri, 30 bin kiloluk hassas güdümlü bir “sığınak delici” bomba olan iki GBU-57A/B MOP (Ağır Mühimmat Penetratörü) içerebilecek büyük mühimmat yüklerini barındırırken gizlilik özelliklerini korumak için özel olarak tasarlandı. “KÜÇÜK BİR KUŞLA KARŞILAŞTIRILABİLİR” İki pilotlu mürettebat konfigürasyonu, personel ihtiyacını azaltırken gelişmiş otomasyon sistemleri sayesinde operasyonel etkinliği koruyor. B-2″nin gizlilik teknolojisi radar emici malzemeler ve düşman hava savunma sistemleri tarafından tespit edilmeyi en aza indiren açısal tasarım özellikleri içeriyor. Radar kesitinin küçük bir kuşunkiyle karşılaştırılabilir olduğu ve geleneksel radar için neredeyse görünmez olduğu bildiriliyor.
Source: Erdem Aksoy
Sibel Eraslan yazdı… Bir büyük anlatı yıkılırken: Demir Kubbe
İsrail”in vahşeti ve insanlık dışı tüm baskılarının sembolü olan Demir Kubbe mitolojisi, İran”ın meşru müdafa hamleleriyle yerle bir oldu. Demir Kubbe İsrail”i koruyan güvenlik fanusu olarak halen %65″i çalışır halde olsa da, İran”ın mütecaviz İsrail saldırılarına karşı verdiği balistik cevaplarla yıkılmış, bir büyük anlatıdır. Bundan sonra isterse tamir edilsin, isterse daha güçlü bir hale gelsin… İran büyük bir şeyi başardı: İsral”in yenilmezliğine dair üretilmiş teo-politik takdis edilmeleri yerle bir etti…İsrail Orta Doğu”da niçin güçlü devlet istemiyor? Nihai ideali olan “Arz-ı Mev”ud”a ulaşacak yolun üzerinde veya civarında oldukları için güçlü olmalarını istemiyor. Ayrıca sebep nükleer güç ise, İsrail buna zaten sahip olduğu halde, İran”ın buna sahip olmasını, ihtimalini dahi asla istemiyor…Bunun yanı sıra İran, Tevrat”ta da bahsi geçen önemli bir ülkedir. Tarihte Perslerle Yahudilerin arasındaki gel-git”li ilişkiler, Yahudi tarihi bakımından her zaman önemli olmuştur. İsrail, İran”ı ortadan kaldırmayı değil, İran”ı yönetebildiği bir İran haline getirebilmeyi istiyor.Bunu devrik Şah Rıza Pehlevi”nin oğlu Prens Rıza”nın, “Ağlama Duvarı” önünde verdiği pozlar ve eşinin Yahudi olmasıyla da pekiştirerek düşündüğümüzde… İsrail”in nihai amacının İran”ı; yakıp yıkmak değil de, kendisinin ve Amerika”nın emrindeki bir peyk ülkeye dönüştürmek olduğunu rahatlıkla anlayabiliriz. Böylelikle hem kuzeyde Kafkasya ve Türkiye, ayrıca Orta Doğu”da çıpa ülke haline getirecekleri bir büyük üs durumuna getirmek istiyorlar İran”ı…Bir de 1925″ten İran İslam Devrim”ine kadar İran”ı yönetmiş Pehlevi ailesi gerçeği var… Bunlar Batı”nın hiç sönmemiş ve sönmeyecek umutları ve adeta jokerleridir…Prens Rıza”nın sürgünden İran halkına yaptığı çağrılar da istismara çok açık; o görüntüleri seyrederken bir Türk atasözü geldi aklıma; “aç tavuk rüyasında, kendini buğday ambarında görürmüş”… İsrail”in kullanışlı birer aparatı haline dönüşmüş bu aile, her halleriyle İran toplumuna uzak ve bigane durumdadırlar.Tüm dünyaya demokrasi ihraç eden muktedirlerin, sıra İran”a gelince neden hala Şah”lık, Kral”lık hayalleri kurdukları ise ayrı bir patoloji…Burada İran”ın içinden çıkan Mossad casusları da dikkatimizi çekmelidir. İran ülke sınırları içinde füze rampası kuracak kadar ileri gitmişler. Evet İran yönetiminin gevşekliği de buna alan açmış olabilir. Ama itirafçı olan bir casusun söyledikleri çok ilginç: “Bana bir Batı ülkesinde iltica ve yaşam sözü verdiler” diyen adamın sosyal medyadaki beğenilerini okuyunca; “kim bilir bizim aramızda kaç Mossad ajanı vardır?” diye sormadan edemedim.İran bize büyük bir derstir. İbret almak gerekiyor…………..”İsrail Siyonizm”ine karşı mücadele eden tarafı tutmak, İsrail”in zulmüne uğrayan mağdurun yanında durmak” şeklinde özetleyebileceğimiz bir duruşu var toplumumuzun. Suriye”deki iç savaşta kışkırtılmış mezhepçilik saldırılarından sonra, hepimizin hatıralarında kana bulanmış ve insanın vicdanı kadar beynini de yakan mezhepçi saldırganlıklardan hepimiz de aldık payımızı… Ama İsrail”e karşı verilen mücadele söz konusu olduğunda, sürekli olarak bu mezhep ayrılığına atıf yapmak, bizlere sadece moral bozukluğu bırakacaktır. “İsrail”in yenilmezliği” efsunu da buralardan besleniyor zaten…İtidal ve izan ile hareket etmemiz gerekiyor………..Türkiye”mizin kıymetini bilmek zorundayız. Kuzey”de ateş, Güney”de ateş derken, iki ateşin ortasında Türkiye”miz güllük gülistanlıktır, her türlü zorluğa rağmen. Siyasette, ekonomide, eğitimde, bilimde, sanatta belki istediğimiz başarıyı elde edememiş, istediğimiz hedeflere belki ulaşamamış olabiliriz. Ama bunların hiç birisi savaş koşullarında olmayla kıyaslanamaz. Bu bağlamda Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğindeki insan odaklı barış diplomasisi, milli enerji hamlelerimiz ve milli savunma sanayinde dünya ligine girişimiz, Türkiye”mizi adeta bir yıldıza dönüştürüyor.Cumhurbaşkanımız Tayyip beyi uzun yıllardır tanıyan ve yakından takip eden birisi olarak, mevcut ateş ve savaş ortamlarının en kısa sürede barışa inkılab etmesi için var gücüyle çalıştığını dikkatle takip ediyorum. Allah Türkiye”mizin ve İsrail”in şerrinden beli bükülen herkesin, yardımcısı olsun…
Source: Sibel Eraslan
Trump İsrail”e ders veriyor!
İsrail”in bombaları nükleer tesislerin kapısına dayanırken, komutanlara düzenlenen suikastlar ve artan sivil kayıplar, topyekün bir savaşın habercisi gibi görünüyor. Bir yanda İran”ın Demir Kubbe”yi delen kamikaze İHA”ları ve Hayfa”yı vuran füzeleri, diğer yanda İsrail”in yüzlerce cana mal olan acımasız operasyonları…
Bu kaosun tam ortasında ise dünyanın gözü Washington”a çevrilmiş durumda. 45 bin asker, Umman Denizi”nde bekleyen uçak gemileri, Körfez”deki üsleri dolduran hayalet bombardıman uçakları… Tüm bu devasa yığınak, tek bir soruyu akıllara getiriyor: ABD, bu yangını söndürecek mi, yoksa körükleyerek son ve en ölümcül darbeyi mi vuracak?
TEHDİTLER SAHTE HEDEFLER GERÇEK
İlk bakışta cevap net gibi duruyor. ABD Başkanı, G7 zirvesini yarıda bırakıp “Netanyahu”ya devam et dedim” mesajı veriyor. İran”a “maksimum iki hafta süre” tanıyarak tehditler savuruyor. Pentagon, İsrail uçakları İran”ın derinliklerini vurabilsin diye tanker uçaklarını bölgeye yığıyor, CENTCOM karargahı teyakkuza geçiyor. B-2 Spirit hayalet uçakları, İran”ın yer altı sığınaklarını delecek 13 tonluk bombalarla emir bekliyor. Bütün bu tablo, Washington”un İran”ı haritadan silmek için İsrail”e yeşil ışık yaktığı ve son darbeyi vurmak için an kolladığı izlenimine sebep oluyor.
Ancak bu devasa askeri yığınak ve tehdit dolu söylemler, resmin tamamı değil, sadece bir parçası. Perde arkasında, bir rejim değişikliği arzusundan çok daha karmaşık, çok daha incelikli bir “denge oyunu” oynanıyor.
Trump”ın “Belki de müdahaleye gerek kalmayacak” sözleri, bu oyunun şifrelerini taşıyor. ABD’nin asıl hedefi, İran rejimini devirip yerine belirsiz bir kaos getirmek değil. Çünkü Tahran”da yaşanacak bir çöküşün yaratacağı güç boşluğunu, ne ABD”nin ne de İsrail”in doldurabileceğini en iyi Washington biliyor. O boşluk, Rusya ve Çin gibi rakipler için Ortadoğu”da yeni bir alan, küresel terör örgütleri için ise yeni bir bataklık anlamına gelecektir.
NÜKLEER KİLİT VE İSRAİL”İN SINIRLARI
Washington”un önceliği rejim değişikliği değil, nükleer programın tasfiyesi. İran”ın nükleer bir güç haline gelmesi, sadece İsrail için değil, tüm bölgedeki Amerikan hegemonyası için de bir varoluşsal tehdit. Bu yüzden B-2″lerin olası hedefi Tahran sokakları değil, İsfahan ve Natanz”daki tesisler olacaktır. Trump”ın “İsrail”in yerin altına inme kapasitesi sınırlı” demesi, bu “cerrahi” operasyonu ancak kendisinin yapabileceğinin üstü kapalı bir ilanı.
Trump”ın istediği şu: İsrail yıpratacak, İran”ı zayıflatacak ve pazarlık masasına oturmaya mecbur bırakacak. Masada kabul edilmeyecek tek madde ise nükleer silah. Geri kalan her şey pazarlığa açık.
Bu strateji, aynı zamanda İsrail”e de bir sınır çiziyor. Trump”ın Netanyahu”ya Oval Ofis”te söylediği sözler, her şeyi özetliyor: Herkesin makul olması lazım, senin de makul olman gerekiyor.” Bu, “sana sınırsız destek veriyorum ama bölgenin tek ve kontrolsüz gücü olmana izin vermem demek aslında. ABD, Tahran”ı tamamen yok ederek Tel Aviv”i bölgenin tek gücü haline getirmek istemiyor. Çünkü kontrolsüz bir İsrail, yarın ABD”yi kendi istemediği bir savaşa sürükleyebilir.
TRUMP”IN TÜRKİYE VURGUSU ÖNEMLİ
Trump”ın, Netanyahu”nun yanında Cumhurbaşkanı Erdoğan için söylediği sözler, bu yeni denge arayışının en net kanıtı. “Onu seviyorum, o da beni seviyor… O çok güçlü ve akıllı biri.”
Bu ifadeler, kişisel bir sevgi gösterisinden çok, bölgede İsrail dışında da muhatap alınacak makul ve güçlü aktörlere duyulan ihtiyacın diplomatik bir itiraf.
Trump”ın Netanyahu”ya dönüp, “Türkiye ile bir problemin varsa, biz çözeriz” demesi, Ankara”yı bölgesel denklemin vazgeçilmez bir parçası olarak gördüğünü tescilliyor.
Bu durum Ankara”nın sadece arabulucu değil, aynı zamanda bölgedeki güç dengesini şekillendirebilecek bir denge unsuru olarak kabul edildiği anlamını taşıyor.
Birleşmiş Milletler”de Amerikan temsilcisinin dili sürçerek “İsrail bölgede kaos yaydı” demesi, aslında bilinçaltındaki gerçeğin bir yansıması.. Avrupa”dan yükselen cılız itidal çağrıları ise artık kimsenin duymadığı bir temenniden ibaret. Çünkü bu yeni denklemde, adaletin sesi olmak kadar gücün dengesi olmak da tarihi bir sorumluluk taşıyor..
Bartu Eken / Haber7
Source: Bartu Eken
AB”den katil İsrail”i köşeye sıkıştıran Gazze raporu
AB Dışişleri Bakanlarının, Hollanda”nın teklifi üzerine 20 Mayıs”ta aldığı karar uyarınca İsrail”le Ortaklık Anlaşması”nın gözden geçirilmesine dair süreç işliyor.AB”nin İsrail yanlısı politikası gerekçesiyle “çifte standart” ve “soykırımın suç ortağı olduğu” ithamlarına maruz kaldığı 18 ayın ardından gelen bu kararın sonucu merakla bekleniyor.AB Dış İlişkiler Servisi, İsrail”le Ortaklık Anlaşması”nın sürdürülmesini, “insan haklarına ve uluslararası hukuka uyma” şartına bağlayan 2. madde çerçevesinde inceliyor. Bu, anlaşmanın askıya alınmasına yol açabilecek prosedürün ilk adımını oluşturuyor.İnceleme sonucunun 23 Haziran”da yapılacak AB Dışişleri Bakanları Toplantısı”nda AB Konseyine iletilmesi bekleniyor.Basına sızan AB İnsan Hakları Özel Temsilcisi Ofisi tarafından incelemeye katkı sağlamak için hazırlanan notta, İsrail”in “insan haklarına ve uluslararası hukuka uyma” şartını yerine getirip getirmediğine dair bulgulara yer verildi.Not, bağımsız insan hakları organizasyonları ve Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin (OHCHR) İsrail”in Gazze ve işgal altındaki Batı Şeria”da insan hakları ihlalini ispatlayan verileri içeriyor.- GAZZEGazze konusunda “İnsani yardımın engellenmesi,inkar edilmesi,sınırlandırılması”, “Önemli sayıda can kaybına yol açan saldırılar”, “Hastanelere ve tıbbi tesislere yönelik saldırılar” “Yerinden etme”, “Gazetecilere saldırılar” ve “Hesap verilebilirlik eksikliği” alt başlıkları bulunuyor.Bu alt başlıklarda, İsrail”in uluslararası insancıl hukuk kapsamında “gıda ve tıbbi malzemeler sağlama, saldırıda ayrım, orantısallık ve tedbir ilkeleriyle aç bırakmanın savaş yöntemi olarak yasaklanması, insani yardım faaliyetlerine katılan personele, tesislere veya araçlara karşı kasıtlı olarak saldırı yasağına uyma” gibi yükümlülükleri olduğu hatırlatılıyor.Aynı zamanda her bir alt başlıkta çoğunlukla OHCHR bulguları doğrultusunda İsrail”in uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmediği vurgulanıyor.- BATI ŞERİAİsrail”in işgali altındaki Batı Şeria için de “Yerleşim yerlerinin güçlendirilmesi ve genişletilmesi”, “Devlet ve yerleşimci şiddeti” ve “Gözaltı” alt başlıkları yer alıyor.Bu alt başlıklarda da uluslararası insan hakları organizasyonları ve OHCHR”ye atıfta bulunularak İsrail”in Batı Şeria”da da yükümlülükler kapsamında davranmadığının altı çiziliyor.- İSRAİL”İN İNSAN HAKLARI YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ İHLAL ETTİĞİNE YÖNELİK “İŞARETLER VAR”Notun sonuç kısmında ise şu ifade yer alıyor:”Yukarıda atıfta bulunulan bağımsız uluslararası kuruluşlar tarafından yapılan değerlendirmeler temelinde, İsrail”in AB-İsrail Ortaklık Anlaşması”nın 2. Maddesi kapsamındaki insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair işaretler bulunmakta.”İnsan Hakları İzleme Örgütü”nün (HRW) AB kurumları nezdindeki temsilciliğini yapan Direktör Yardımcısı Claudio Francavilla AA muhabirine not hakkında yaptığı değerlendirmede, notun “dolambaçlı olarak” İsrail”in insan hakları ihlallerinde bulunduğu sonucuna vardığını ve bunun “zavallıca” olduğunu söyledi.İnceleme sonucunda, İsrail”in Ortaklık Anlaşması”nın insan hakları şartına uygun davrandığının tespit edilmesinin kesinlikle mümkün olmadığını belirten Francavilla, en önemli şeyin AB üyesi ülkelerin bu bulguların ışığında ne yapacağı olduğunu kaydetti.- “AMA (İSRAİL”E KARŞI) HAREKETE GEÇMEMEK İÇİN HİÇBİR GEREKÇE YOK”Francavilla, notta OHCHR”nin Gazze”de gazetecilerin sistematik olarak hedef alındığına dair bulgularına yer verildiğini belirterek “Bu bulgular aynı zamanda İsrail”in Gazze”ye ve Gazze”den bilgi akışını kısıtlamak için kasıtlı bir girişimde bulunduğuna işaret ediyor.” diye konuştu.Uzun zamandır İsrail”in eylemleri hakkında “inkar içinde” olan AB”nin 27 üyesiyle karmaşık bir yapısı olduğunu ifade eden Francavilla, “Ama (İsrail”e karşı) harekete geçmemek için hiçbir gerekçe yok.” dedi.10.56 Avrupa Birliği (AB) İnsan Hakları Özel Temsilcisi Ofisi”nin, gözden geçirilme süreci devam eden İsrail Ortaklık Anlaşması kapsamında hazırladığı not, Tel Aviv”in Gazze ve Batı Şeria”da insan haklarını ihlal ettiğine dair “işaretlerin” olduğunu ortaya koydu.05.00 İsrail ordusunun, Gazze Şeridi”nin güney ve orta kesimlerinde düzenlediği saldırılarda aralarında insani yardım bekleyenlerin de olduğu 3″ü çocuk 41 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.03.07 Tunus”ta, İsrail”in Gazze Şeridi”nde sürdürdüğü saldırıları protesto etmek ve bölgedeki ablukayı kırmayı amaçlayan küresel harekete destek vermek için gösteri düzenlendi.02.55 ABD merkezli sivil toplum kuruluşu Dünya Merkez Mutfağı (World Central Kitchen-WCK), Gazze Şeridi”ndeki faaliyetlerine 12 haftalık aranın ardından yeniden başladığını duyurdu.00.13 Almanya”nın başkenti Berlin”de 30 binden fazla kişinin katıldığı “Gazze için Birlikte” yürüyüşünde İsrail yanlıları, Filistin destekçisi göstericileri provoke etti. Alman polisi, 40 kişiyi gözaltına aldı.00.00 İsrail ordusu ve Filistin topraklarını gasbeden İsraillilerin işgal altındaki Batı Şeria”nın çeşitli bölgelerinde düzenledikleri saldırılarda 5 Filistinli yaralandı.İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nde 19 Ocak”ta yürürlüğe giren ateşkesin ardından 18 Mart sabahı şiddetli saldırılarına yeniden başladı.İsrail”in Gazze Şeridi”ne 7 Ekim 2023″ten beri düzenlediği saldırılarda yaşamını yitirenlerin sayısı 55 bin 706″ya, yaralıların sayısı 130 bin 101″e yükseldi.27 Mayıs”tan bu yana İsrail-ABD güdümlü “Gazze İnsani Yardım Vakfı” tarafından insani yardım adı altında kurulan dağıtım bölgelerinde Filistinlilerin hedef alındığı sistematik saldırılar sonucu ölenlerin sayısı 397″ye, yaralıların sayısı da 3 bin 31″e çıktı.İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nde işgali genişletecek ve kalıcı hale getirecek saldırı planını uygulamaya başladı. Başbakan Binyamin Netanyahu, Gazze Şeridi”nin tamamını işgal edeceklerini duyurdu.İran”a 13 Haziran”da kapsamlı saldırılar başlatmış olan İsrail, dünyanın ilgisinin başka noktaya çekildiği sırada Gazze”ye saldırılarını sürdürüyor.
Source: Www.star.com.tr