“Küresel Politika Gündemi: Suriye’den G7’ye Kritik Değerlendirmeler”

AB, Suriye, Öcalan süreci… Bakan Fidan”dan gündeme ilişkin kritik değerlendirmeler!

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, TV100 canlı yayınında gündeme dair soruları yanıtladı. Fidan, Suriye”deki gelişmelerden Ukrayna savaşına, PKK”nın silah bırakma çağrısından Avrupa”da değişen güvenlik dinamiklerine kadar birçok konuda önemli mesajlar verdi. “Suriye’de terör unsurlarının denklem dışına çıkması şart” Fidan, Suriye’de 8 Aralık itibarıyla yeni bir dönemin başladığını belirterek, “Bu dönem, Suriye halkı için tarihi bir fırsat sunduğu gibi aynı zamanda birçok problemin de başlangıcı oldu. Bölgede terör faaliyetlerine bulaşan bütün silahlı unsurların denklem dışına çıkması, nüfusların normal bir hayata dönmesi elzem” dedi.
Türkiye”nin başından beri Suriye’de terör örgütü PKK/YPG”nin silahlı varlığının sona ermesi gerektiğini vurguladığını belirten Fidan, “Biz hiçbir zaman orada bir otonomi veya özerklik arayışına ilişkin bir taviz olduğunu düşünmüyoruz. Yeni yönetime telkinimiz, Suriye Kürtlerinin haklarının verilmesi ve zulmün sona erdirilmesi yönünde” ifadelerini kullandı. “Türkiye’nin söylediklerini artık ABD de dile getiriyor” Rusya-Ukrayna Savaşı”nın bölgedeki dengeleri değiştirdiğini belirten Fidan, “Savaşın başlaması tarafları böldü, bitmesi de bölüyor. Başından beri Türkiye”nin dillendirdiği cümleleri bugün ABD de kullanıyor” dedi. Türkiye’nin barışın sağlanması için başından beri diplomatik girişimlerde bulunduğunu hatırlatan Fidan, “Şu an savaşın tarafları, çözüm konusunda bölünmüş durumda. Ancak barışın sağlanması, bölgesel istikrar açısından kritik” diye konuştu. “PKK kendini feshetmeli, bu tarihi bir fırsat” Fidan, İmralı”dan gelen PKK’nın silah bırakma çağrısını da değerlendirdi. “Yapılan çağrıya kulak verilmeli, bu tarihi bir fırsat olarak görülmeli” diyen Fidan, örgütün bu zemini kullanarak kendini feshetme sürecini başlatması gerektiğini ifade etti.
DEM Parti’nin uzun yıllardır terör örgütünün vesayeti altında olduğunu vurgulayan Fidan, “Örgütün vesayeti altında siyaset yapmaya çalışan bir unsur var. Burada hiçbir zaman için gerçek bir siyasi dilin ortaya konulduğunu söylemek mümkün değil. Eğer bu fırsat değerlendirilirse, Türkiye ve bölge için yeni bir açılım olur” dedi. “Avrupa, ABD olmadan yeni güvenlik mimarisini kurguluyor” Avrupa’daki güvenlik dengelerinin değiştiğine işaret eden Fidan, “Avrupa, Amerika’nın olmadığı yeni bir güvenlik mimarisi geliştiriyor. Bu süreçte, Avrupa’daki bazı güçlerin, Türkiye de dahil, rollerinin parametreleri değişiyor” dedi. Türkiye’nin Avrupa’daki güçlü ordulardan birine sahip olduğunu vurgulayan Fidan, “Avrupa”da Türk ordusu kadar güçlü, araçları muharebe sahasında test edilmiş çok az ordu var” ifadesini kullandı.
Türkiye”nin Avrupa ülkeleriyle ticaret hacminin 200 milyar doların üzerinde olduğunu hatırlatan Fidan, “AB üyeliği bizim için hâlâ stratejik bir öncelik ancak AB”nin konuyu aynı şekilde ele almadığını görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu. Fidan, Türkiye”nin çıkarlarını gözeten ve bölgesel istikrarı önceleyen bir dış politika yürütmeye devam edeceğini belirterek, Türkiye”nin her türlü senaryoya hazır olduğunu sözlerine ekledi.

Source: Dünya Gazetesi


Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Kılıç: Terör unsurlarına karşı en net duruşu olan ülke Türkiye

NTV”de katıldığı programda soruları yanıtlayan Kılıç, Suriye yönetiminin ülkenin kuzeydoğusunu entegre etmesini öngören anlaşmayı değerlendirdi.

Kılıç, Suriye”deki farklı unsurların toplanıp belli bir anlaşmaya varmasından sonra bir grubun dışarıda kaldığını dile getirerek, “Bununla ilgili olarak bir fırsat penceresi doğdu diyelim ve onu oradaki yönetim hızlı bir şekilde değerlendirmek konusunda bir hareket yaptı. Bu anlaşmanın sonucunu görmemiz lazım. Şu anda başlatılmaya çalışılan adımın nereye varacağını, nasıl gelişeceğini iyi takip etmemiz gerekir.” ifadelerini kullandı.

Bölgede farklı unsurların ortaya koymaya çalıştığı provokatif eylemlerin de olduğuna işaret eden Kılıç, bunlara karşı duyarlı olarak en hızlı şekilde yol almak gerektiğini kaydetti.

Anlaşmayla YPG”nin ABD tarafından siyasi koruma altına alındığına ilişkin söylentilerle ilgili soruyu yanıtlayan Kılıç, “YPG/PYD, bu terör unsurlarına karşı en net duruşu koyan ve rahatsızlığını dile getiren ülke Türkiye. Biz de bu konudaki yaklaşımımızı çok net bir şekilde Amerikalı müttefiklerimize, dostlarımıza da Avrupalılara da diğer unsurlara da söyledik. Türkiye açısından kendi güvenliğimiz ve Suriye”nin geleceğiyle ilgili tezlerimizden vazgeçmiş, geri adım atmış, farklı bir noktaya gelmiş durumda değiliz. Ama bir ilerleme var. Olumlu anlamda gelişeceğini ümit ettiğimiz, gördüğümüz, takip ettiğimiz ilerlemenin de gerçekleşmesi konusunda elimizden gelen desteği koyacağız.” diye konuştu.

“Türkiye”nin bundan önceki yaptığı çalışmalarda nasıl bir güven verdiği ortada”

Kılıç, Suriye”de yaşanan gelişmelerin “”Terörsüz Türkiye”” süreciyle ilgili bağlantısına ilişkin, “Türkiye”deki gelişmeler bölgedeki farklı unsurların içerisinde kiminde karşılık buldu, kimisinde bir çekince oldu. Terörsüz Türkiye”yle alakalı atılan adımların, bu noktada Cumhurbaşkanı”mızın ve Cumhur İttifakı”nın koyduğu iradenin oraya da bir yansıması olduğu bariz. Bunun ne yönde gelişeceğini hep beraber yakından takip edeceğiz.” şeklinde konuştu.

Lazkiye”de yaşanan olaylarla ilgili Ahmed Şara yönetiminin nasıl sınav verdiğinin sorulması üzerine Kılıç, “Can kaybı hepimiz açısından üzücü bir durum ama güvenliği ve istikrarı muhafaza etmesi açısından, devlet otoritesinin artık oluşmaya başladığının ortaya konması açısından bakarak olumlu yönde, bir üniter yapının orada varlığının muhafazası ve güvenliği sağlama konusunda bir irade koyduğunu söyleyebiliriz.” değerlendirmesini yaptı.

Kılıç, DEAŞ”ın Suriye”deki varlığına değinerek, “Böyle bir varlığın hayata geçememesi konusunda özellikle Türkiye”nin ve bölge ülkelerinin ortaya koyduğu yaklaşım, DEAŞ”ın dünyada geleceği yok. Böyle bir örgütü biz kabul etmiyoruz. Bu örgüt bir terör örgütüdür, yok olması lazım.” dedi.

Ukrayna ile Rusya arasındaki gelişmeler ve ateşkesle ilgili soru üzerine ise Kılıç, güven bunalımının içinde bir yol bulunmaya çalışıldığını belirterek, şöyle devam etti:

“Net olan bir şey var ki artık savaşın bitmesi gerektiği, bu fikir etrafında bir birleşme var. Ateşkes ve ateşkes sonrası bir barış anlaşması, ateşkesten sonra yürünecek yol, bunun teknik detayları konusunda müzakere süreci hala devam ediyor. Herkes kendi açısından daha fazlasını, daha uzun soluklu ve sürdürülebilir bir sonuç elde etme peşinde ama bu noktada mümkün olduğu kadar müzakereye açık tutacak bir yol bulmak lazım. Bu noktada da Türkiye”nin bundan önceki yaptığı çalışmalarda nasıl bir güven verdiği ortada.”

“Türkiye her zaman AB üyelik hedefini bir stratejik hedef olarak koydu”

Kılıç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın “Avrupa Birliği güç ve irtifa kaybının önüne geçmek hatta tersine çevirmek istiyorsa bunu Türkiye”nin tam üyeliğiyle ancak yapabilir.” sözü hatırlatılarak, Türkiye”nin destek için AB”ye tam üyelik şartını mı koşacağı sorusuna, şu yanıtı verdi:

“Biz Türkiye olarak neyi yapabileceğimizi çok net bir şekilde ortaya koyduk. Zannedersem özellikle son 10-15 yıl içerisinde AB”yle yaşadığımız süreçteki aksaklıklar, iyi zamanlar, gerilimler, gerilimsiz zamanların hepsi hem AB hem de bizim açımızdan bir tecrübeyi ortaya koydu. Burada temel unsur olarak duran ana konu şu: Türkiye her zaman AB üyelik hedefini bir stratejik hedef olarak koydu. Cumhurbaşkanı”mız yakın zamanda hatta yanlış hatırlamıyorsam dün tekrar dile getirdi. Çalışmalarımız da bu yönde fakat şunu söylüyoruz: AB”nin özellikle 2009″dan sonraki Türkiye”ye karşı, ortaklık konseyinin aldığı bazı kararlarla da alakalı konudan artık yeni bir döneme girmesi lazım. Türkiye yönetilecek bir ülke değil. Türkiye bir yere geldiğinde, bir topluluğun içerisine, bir kurumun içerisine girdiği zaman katkı veren, o katkıyı da en üst seviyeye taşıyabilen bir ülke.”

Ukrayna Savaşı, Gazze”deki durum, Suriye ve Kafkasya”daki gelişmelerle ilgili Avrupa Birliği veya kıtasından Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın fikrinin sorulduğunu kaydeden Kılıç, “Türkiye olarak ortaya koyduğumuz siyasette, duruşta, sanayimizin gelişmesinde, Kovid sonrasındaki dönemde hızlı toparlanmayla ilgili süreçler içerisinde Avrupa”ya da belli noktalarda örnek olmuş bir ülkeyiz.” ifadelerini kullandı.

Kılıç, “AB”nin, ABD”den tamamen bağımsız şekilde kendini silahlandıracak yeterli parası ve teknolojisi var mı?” sorusunu, “Olduğunu zannetmiyorum. NATO çerçevesindeki çalışmalarda, yoğun bir şekilde işbirliği içerisinde birbirine bağlılık olarak gelişmiş bir savunma sanayi var. Avrupa şirketleri veya Avrupa sanayisi belli unsurlarda daha öne çıkmış olabilir ama temel yapıya baktığınız zaman tabii ki Amerikan savunma sanayisinin gerçekten ağır bir üstünlüğü söz konusu. Ama şu da bir gerçek, o yüksek üstünlükten konuşurken ABD, Ukrayna Savaşı esnasındaki bazı konularla alakalı desteği ABD sınırlarının dışında aradı. Kendisi bazı kabiliyetler konusunda müttefiklerine döndü.” şeklinde yanıtladı.

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor”un, Türkiye”nin AB müzakerelerine ilişkin yorumlarını ve “Türkiye, S-400″lerden vazgeçmeli.” sözlerini yorumlayan Kılıç, şunları söyledi:

“Mutlaka yapılması, çalışılması gereken teknik konular vardır. Biraz acele verilmiş yanıtlar diye düşünürüm. Çok klişe olarak, alışılmış, 3-4 sene öncesinin yaklaşımlarının içerisinde, hala onları ortaya koymakla ilgili bir yaklaşım olabilir. O, birtakım şeyleri kendi açısından, penceresinden söylemeye çalışıyor ama dünya çok hızlı gelişiyor. Tabii ki bizim de Avrupa Birliği süreciyle alakalı yapmamız gereken, atmamız gereken bazı adımlar olabilir. Onların da atması gereken adımlar var: Gümrük Birliğinin yenilenmesi, vize konularındaki yaşanan gelişmeler, bununla beraber savunma sanayindeki gelişmeler, tarım alanındaki gelişmeler.”

Kılıç, Gazze”de bir yılı aşkın süredir yaşanan katliamı gözleri yaşlı bir şekilde takip ettiklerini belirterek, “Avrupa Birliği, Avrupa kurumları ve bazı dünya ülkeleri oradaki insanlık dramına karşı çok yetersiz bir sınav verdiler.” diye konuştu.

“Tüm dünyanın hedefi, herhangi bir şekilde silahların ateşlenmemesi”

Hamas ile İsrail arasındaki ateşkes süreciyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Kılıç, “İsrail”le Hamas arasında, Gazze arasında ve Filistinlilerle genel anlamda süreç bir hızlanıyor, bir yavaşlıyor. Tabii buradaki hedef, ümit ediyorum ki tüm dünyanın hedefi, herhangi bir şekilde silahların ateşlenmemesi. Yani ateşkesin sürmesi. Geleceğe yönelik olarak da burada oluşacak sürecin sonunda iki devletli çözüme gidecek olan yolun açılması. Şu an için çok zor bir hedef ama birinci elde etmemiz gereken, ateşkes var olduğu sürece bunu muhafaza etmek, sürdürmek. Burada herkesin üzerine bir görev düşüyor ama en büyük görev de yani açık söylemek lazım, Amerika Birleşik Devletleri”nin üzerinde.” şeklinde konuştu.

Kılıç, ABD Başkanı Donald Trump”ın “Gazzelilerin zorla yerinden edilmesi” planıyla ilgili soru üzerine, bütün dünyanın bir ses olduğunu ve Gazzelilerin Gazze”den başka bir yere gitmesinin kabul edilemeyeceğine dair fikir birliği bulunduğunu söyledi.

Kendilerinin de muhataplarına bunun olmaması gerektiğini söylediklerini dile getiren Kılıç, “Gazze onların memleketidir, vatanıdır, yuvalarıdır. Onların oradan hiçbir şekilde başka bir yere gitmeyeceğinin de artık tüm dünya tarafından kabul edildiğini düşünüyorum. Zaten yapılan açıklamalar da bunu gösteriyor.” ifadelerini kullandı.

Kılıç, Azerbaycan ve Ermenistan barış anlaşması metninin tamamında uzlaşı sağlanmasıyla ilgili görüşlerinin sorulması üzerine, söz konusu uzlaşının olumlu bir adım olduğunu ama sonuç itibarıyla sürecin devam ettiğini kaydetti.

Azerbaycan topraklarının 30 yılı aşkın bir süredir işgal altında olduğunu anımsatan Kılıç, bir daha bunun olmaması için gerekli adımların atılması gerektiğini, en kısa süre içerisinde sürdürülebilir, kapsamlı bir barışın inşasını ümit ettiklerini belirtti.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Hakan Fidan”ı tebessüm ettiren soru: “Sahada ana aktör müyüz?”

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, tv100 canlı yayınında genel yayın yönetmeni Deniz Gürel ve moderatör Başak Şengül”ün sorularını yanıtladı. Gündeme dair açıklamalarda bulunan Bakan Fidan, Türkiye”nin sahada ne kadar etkin olduğuna dair soruya gülümseyerek yanıt verdi: “Bazı tanımlamaları gözden geçirmemiz gerikiyor. Bir konuda menfaatinizi tanımlarsınız ve bu menfaatin hayata geçmesi sizin için önemlidir. Günün sonunda bizim için önemli olan ortaya koyduğumuz hedeflerin hayata geçmesi. Bu hayata geçerken ortaya çıkan sembolizm ve bunun üzerinden tartışma üretilmesi biraz fakir bir anlayış. Daha engin bir görüşe sahibiz. Bir de bunu yerel siyasetin gündemi haline getirdiğinizde buradan çıkış olmaz. Bizim bir yerde bir coğrafyada sonuç görmek istiyoruz bunun ortaya çıkması önemli. Türkiye”nin kendi bölgesinde politik vizyonu var. Politik vizyonumuz bölgedeki çatışmaların bittiği ve artık ekonominin kalkındığı bir vizyon. Bunlar olurken Türkiye”nin Suriye”de, Ukrayna”da, Kafkasya”da, Gazze”de görmek istediği neticeler çok önemli. Bunların hepsinde Türkiye”nin değişen ölçülerde rol aldığını söyleyebiliriz. Türkiye”de iç politikada sıkışmış olan unsurlar dış politikaya ilişkin birtakım dar cümleler söylüyorlar.” Bakan Fidan”ın diğer açıklamaları ise şöyle: Suriye ziyaretimiz önemli bir ziyaretti. Geçtiğimiz yılın 8 Aralığında Suriye”de yeni bir dönem başladı. Çok büyük bir tarihi fırsat getirirken Suriye halkı ve bölge için aynı zamanda birçok problemin de başlangıç noktası oldu. Yeni yönetim ve Suriye halkı arkasında ülkeyi yokluğa, imkansızlığa, açlığa bırakmış bir liderin kalıntısıyla baş başa kaldılar ve şu anda sistem kendini yeniden ayağa kaldırmaya çalışıyor. Hem uluslar arası toplumun hem de komşular olarak bizlerin her türlü desteğine ihtiyacı var. Bu bizlerin tarihi mesuliyetimiz. Modern bir devlet imkanını kullanarak onlara her türlü desteği götürmek önemli. Diğer taraftan Türkiye olarak bizim yaşamsal çıkarlarımız var, başta güvenliğimiz olmak üzere. Suriye”nin içinde bulunduğu şartları suistimal eden terör örgütleri vardı. O konuları görüşmek, mevcut gelişmeleri gözden geçirmek ve 2 ülke arasında gündeme gelmesi gereken diğer konular da var. Enerji ve yardım gibi… Bunların hepsini ele aldık. İyi ve verimli bir ziyaret oldu. Beraberinde Savunma Bakanımız ve MİT Başkanımız vardı. Bu konularda da detaylı görüşmeler yaptık. Ürdün ziyaretinin detayları Geçtiğimiz hafta Ürdün”deydik. Orada Türkiye”nin çerçevesini önceden oluşturduğu DEAŞ”a karşı mücadele platformunun temelleri atıldı. Suriye bunun önemli bir ayağı. Bununla ilgili görüşmeler yaptık. Yeni mekanizmanın teknik özellikleri ve birtakım parametrelere baktık. Ardından Şam yönetimi ile YPG arasında varılan anlaşmanın üzerinden geçtik. Bununla beraber bölgesel güvenlik konularına da yakından baktık. Suriye”de yaşanan çatışmaların kaynağı ne? Daha önce de bu konuya ilişkin provokasyon uyarısı yapmıştık. Bu ilk veya son da olmayacak. Bu türden provokasyonlara karşı idari ve siyasi tedbirler önemli. Bu provokasyon Nusayri kesimin provoke edilmesine yönelik bir proje olduğunu görüyoruz. Eski rejim unsurlarının bir tuzakla hükümet birliklerine saldırması belirli miktarda askeri öldürmeleri ve akabinde ortaya çıkan sivil unsurların da iki taraftan karıştığı bir konu. Özellikle Nusayri ve Sünni hassasiyetinin bulunduğu bir yerde yakın tarihinde bazı acıları yaşamış bir toplumun yaraları bu kadar tazeyken provokasyona bu kadar açık bir yaranın olduğu ortada. Yeni yönetim bu türden rövanşist bir tavra girmeyince, aklı selim, makul bir yaklaşım sergileyince bu sefer umduğunu bulamayan bazı çevreler provokasyonu kendileri örgütlediler. Bu provokasyonunun arkasında Şara yönetiminin bunların sorumlularının bulunacağı ve bu saldırıların hiçbir şekilde kabul edilmeyeceğine ilişkin yaklaşımı da oldukça önemliydi. Türkiye olarak da bizim baştan beri çağrımız bu. Anayasal çerçeve neticesinde bütün toplumsal kesimlerin birbirlerini kucaklaması gereken bir anlayıştan bahsediyoruz. Bizim bölgemizde çeşitli mezhep grupları var. Sünniler olduğu kadar Aleviliğin, Şiiliğin farklı mezhep grupları da var. Irak”taki 12 İmam Şiiliğinin, Suriye”deki Nusayriliğin veya Türkiye”deki klasik Bektaşi-Alevi geleneği… Bunlar birbirinden farklı özellikler ama günün sonunda diğer Sünni kesimden ayrıldıkları için buradan toptancı bir yaklaşımla bir mezhepçi ayrıma gidilmesi gündeme gelebiliyor. Bütün bunların üstüne çıkacak bir anlayış geliştirerek modern devletin toplumun bütün kesimlerini kucaklaması burada en öncelikli olan. Türkiye”de bazı çevrelerin ucuz bir siyaset dili kullanarak yakın çevremizde olan birtakım gelişmelerin aynasını Türkiye”ye tutması ve başka bir yerdeki gerilimi Türkiye”de bir taban bulmaya yönelik bir operasyona dönüştürmesi talihsiz bir yaklaşım. SDG”nin Suriye hükümetine katılması Bizim en baştan beri söylediğimiz şuydu: Yeni Suriye yönetiminin YPG işgaline ve korsanlığına son verecek inisiyatifi ele alması gerekiyor. Her zaman için yeni yönetime telkinimiz Suriye Kürtlerinin haklarının verilmesi. Esad döneminde bu malesef sağlanmamıştı. Şimdi böyle bir tarihi fırsat var. Buna mukabil bölgede gayriresmi olan terör faaliyetlerine bulaşan bütün denklem dışına çıkması hayatın normale dönmesi, bütün nüfuzların normal bir hayata dönmesi elzem. Artık 21″inci yüzyılda herkesin mutluluğu ve refahı yaşadığı bir dünyada hala sınırımızda silahların kan kusması kabul edilebilir bir şey değil. Bizim için hassas olan güvenliğe ilişkin konular var. Özellikle YPG ile ilgili olan konularda ileriye yönelik tezgahlar başta olmak üzere her şey gündemde olabilir. İyi niyetle imzalanmış olan bir anlaşma varsa gereği yapılsın. Fakat orada ileriye yönelik döşenmiş mayınlar olabilir. Türkiye olarak bunu yakından gözetliyoruz. İnşallah çok fazla kan dökülmeden sulh içinde normal hayata geçiş olur ve terör biter. Suriye”de Kürtlete otonomluk iddiaları Otonomi veya özerklik arayışına ilişkin bir taviz olduğunu düşünmüyoruz. Bu, çağdaş ve iyi bir şey de değil. Bizim coğrafyamızda hiç iyi değil. Birini otonom yaptığınızda ona zaten farklı muamele ediyorsunuz. Ben yıllardır bu dilin kime ne menfaat getirmeye çalıştığını hiç anlayamadım. Bu bir iyilik değil. Hiç kimsenin kendisini azınlık hissetmeden, eşit imkânlarla daha büyük bir refahın özel bir parçası olduğunu hissetmesi gerekir. Bizim coğrafyamızda bir grubu otonom yaparsanız, o geri kalan refahtan istifade edemez. Suriye’de yönetimin de böyle bir anlayışı yok. Oradaki Kürtlerin talebinin de ben bu yönde olduğunu düşünmüyorum. PKK tamamen tasfiye olacak mı? İmralı”dan yapılan çağrıyla örgütün kurucu liderinin örgütün kendisini feshetmesi zamanının geldiğini ve geçtiğini söyledi. Bu mevcut gerçeklerle de örtüşen bir konu. Umarız bu çağrıya örgüt kulak verir. Biz devlet olarak bunu zaten yıllardır söylüyoruz. Son 15 yıldır Türkiye”deki demokratik ortamın meyvelerini verdiği ortamı görmeyip hala eski metotlarla soğuk savaş dönemine devam eden bir yapının kendisini çoktan sorgulaması ve feshetmiş olması gerekirdi. Aslında 2013’te bu sürece girilmişti. Ama Suriye’deki birtakım fırsatları varmış gibi göstererek örgütü kandırdılar. O zaman aklını çelen bölgesel aktörlerin kimler olduğunu örgüt biliyor. Bu olayın mücadeleye bakan kısmında Türkiye 10 sene öncesine nazaran katbekat ileride. Bu süreçte geliştirdiğimiz yeni anlayışlar, teknolojiler var. Sadece terörle mücadeleye değil aynı anda birden fazla savaşın içinde olduk. Bugüne gelecek olursak yapılan çağrıya kulak verilmeli ve bunun tarihi bir fırsat olarak görülmesi ve örgütün kendisini feshetme sürecini başlatması gerekiyor. “Her türlü senaryoya hazırız” Biz yıllardır ne yapıyorsak onu yapacağız. Demokrasimizi sağlamlaştırmaya ilerletmeye devam edeceğiz ve en yıkıcı güçle düşmanlarımızla savaşacağız. Artık örgüt yöneticilerinin de İmralı’dan gelen çağrıya yanıt verip bundan kurtulması gerekiyor ki siyasi ayak da bir vesayetten kurtulsun. DEM uzun süredir bir vesayet altında siyaset yapmaya çalışıyor. Örgütün silahlı terör unsurlarının vesayeti altında siyaset yapmaya çalışan bir unsur var. Hiçbir zaman gerçek bir siyasi problemin ortada olduğunu söylemek mümkün olmuyor. Ben inanıyorum ki bu fırsat penceresini değerlendirirlerse Türkiye ve bölge için büyük bir açılım olur. Bunu değerlendirmeme yolunda bir adım atarlarsa, başkaları bunların aklını çelerse 2013’te çeldiği gibi kendi bilecekleri iş. Biz her türlü senaryoya hazırız. “Trump”ın adımları Avrupalıları panik hale getirdi” Financial Times’a verdiğim “Cin şişeden çıktı” söylemiyle kastettiğim şuydu: ABD’nin Avrupa ile ilişkilerde Ukrayna üzerinden gündeme getirdiği bazı argümanlar, söylemler ve hareketlerine bakınca Avrupalı aktörler için geri dönülemez bir noktaya girildiğini görüyoruz. Bu bizim özellikle bir senaryo olarak son birkaç yıldır belirli çevrelerde dillendirdiğimiz bir konuydu ama son 3 ayda bu ihtimalin çok hızlı şekilde hayata geçtiğini görüyoruz. Avrupalılar şunu görüyorlar: Uzun zamandır kendi güvenliklerini ABD’ye bağlamışlar. Bu ABD’nin koruyucu çemberini kaldırın her şeyin bozulacağı görülüyor zaten. Avrupalılar ama bunu uzun yıllar kendilerinin yaptığını düşündüler. ABD şimdi bu koruyucu şemsiyeyi çekebileceğini söyleyince Trump’ın attığı bu adımlar Avrupalıları daha da panik hale getirdi. Rasyonel çıkarımı yaparak kendi güvenliklerini yüzde 100 ABD’ye bağlayamayacakları yönünde karar verdiler. Orta ve uzun vadede ABD’nin sağladığı kabiliyetleri kendilerinin geliştirip artık ABD’den güvenlik konusunda bir bağımlılığı azaltmaya yönelik durum başladı. Cin şişeden çıktı, derken bunu kastettim.

Source: Internet Haber


G7 ülkeleri hemfikir: “Rusya masaya oturmalı!”

ABD ve G7 ülkeleri, Ukrayna”da ateşkesi uygulamaması halinde Rusya”yı ek yaptırımlarla tehdit etti. Ukrayna”yı ateşkese ikna eden ABD Başkanı Donald Trump”un bir sonraki hedefi, çekimser bir tavır takınan Rusya”yı masaya oturtmak oldu.

Cuma günü Kanada”daki G7 zirvesinin ardından açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Trump yönetiminin şu anda yeni yaptırım kararlarından kaçındığını vurguladı.

Rubio, Trump”ın her iki tarafı barış masasına çekme arzusunda olduğunu söyleyerek, “Şu aşamada Başkan Trump daha fazla yaptırım uygulamak istemiyor, çünkü amacı her iki tarafı da müzakereye yönlendirmek,” ifadelerini kullandı.

ASIL MESELE TOPRAKLAR

ABD yönetimi, Rusya”nın gerçek niyetlerinin belirsiz olduğunu kabul ederek Trump”ın Moskova”daki özel temsilcisi Steve Witkoff”un dönüşünün ardından durum değerlendirmesi yapacağını duyurdu.

Öte yandan, Rusya”nın ateşkes konusunda tereddütlü tavrı sürüyor. Putin, prensipte ateşkesi desteklediğini ancak hala çözülmesi gereken meseleler olduğunu söyledi.

Ukrayna lideri Zelenski ise Putin”in tavrını zaman kazanma taktiği olarak değerlendirerek, “Asıl mesele ateşkes ve işgal altındaki topraklar. Bunları çözmek cesaret, siyasi irade ve zorlu bir diyalog gerektiriyor,” diye konuştu.

G7 ÜLKELERİ HEMFİKİR

G7 ülkelerinin yayınladığı ortak bildiride, Moskova”nın ateşkesi tamamen uygulamaması durumunda petrol fiyatlarına tavan getirilmesi gibi yeni yaptırımların değerlendirileceği belirtildi.

Bildiride ayrıca, dondurulan yaklaşık 300 milyar euroluk Rus Merkez Bankası varlıklarının Ukrayna”nın desteklenmesi amacıyla kullanılabileceği ifade edildi.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Cumartesi günü yaklaşık 25 ülke lideriyle yapılacak bir video konferansta, Putin”in anlaşmaya yanaşmaması halinde yaptırımların artırılması gerektiğini vurgulayacak.

Starmer yaptığı açıklamada, “Putin”in Trump”ın önerisinede değişiklik yapmasına izin veremeyiz. Eğer Rusya masaya gelirse, ateşkesi denetlemek için hazır olmalıyız. Gelmezse ekonomik baskıyı artırmak için her türlü çabayı göstermeliyiz,” dedi.

Fransa ve Almanya daha önce Rus varlıklarının tamamen el konulmasına karşı çıkmıştı. Ancak her iki ülke de İngiltere ve diğer müttefiklerle varlıkların kullanımına yönelik yeni yollar aramaya başladı.

Source: Haber Merkezi


16 yaş altına sosyal medya düzenlemesinin Meclis”e geleceği tarih belli oldu

Göktaş, Türkiye”yi temsilen katıldığı ve BM Genel Kurulu”ndan sonra en yüksek katılımlı BM etkinliği olan Kadının Statüsü Komisyonu toplantısının ardından değerlendirmelerde bulundu.Toplantıda ülke beyanını sunduklarını, kadını güçlendirmeye yönelik çalışmaları anlattıklarını, Filistin ve Suriye”de mücadele eden kadınların da sesi olmaya gayret ettiklerini ifade eden Göktaş, katıldıkları yan etkinliklerin yanı sıra çok sayıda ikili görüşme de gerçekleştirdiklerini belirtti.Kadınlarla ilgili çalışmaların ön plana çıktığı komisyon toplantısında Türkiye”nin ilan ettiği “Aile Yılı”nda kadına yönelik yapılan çalışmaları dünyaya anlatma imkanı bulduklarını dile getiren Göktaş, “Yaptığımız ikili görüşmelerde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın liderliğinde gerçekleştirdiğimiz kadın, aile ve çocuk konularındaki politikalarımıza yoğun ilgi olduğunu gördük.” diye konuştu.Aile konusunun son dönemde çok gündemde olduğuna, ABD dahil birçok ülkenin gündeminde kadın, aile ve cinsiyetsizleştirme konularının yer aldığına dikkati çeken Göktaş, şunları söyledi:”Dünya genelinde doğurganlığın azaldığı, nüfusun yaşlandığı, demografik olarak farklılıkların yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Bazı ülkelerin yoğun nüfus artışının, bazı ülkelerin ise nüfusunda gerilemenin olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Biz 2024-2028 Aile Eylem Planımız ile birlikte sağlıklı ailelerimizi güçlendirmeye yönelik çok önemli adımlar attık. Önümüzdeki dönemde de hem aileyi hem kadını hem de ailenin her bir ferdini güçlendirmeye yönelik çalışmalarımıza devam edeceğiz. Aile ve kadını birbirinin rakibi gibi gösteren anlayışı tamamen reddediyoruz. Bizler “kadın güçlüyse çocuklar, aile, toplum güçlü olur” inancıyla güçlü kadın, güçle aile, güçlü Türkiye anlayışı ile çalışmalarımıza devam ediyoruz.”16 yaş altındaki çocuklara sosyal medyanın sınırlandırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin soru üzerine Göktaş, dijital bağımlılıkla mücadele konusunda önemli çalışmalar gerçekleştirdiklerini belirtti.Türkiye”de bu konuda yaşanan kaygıların benzerlerinin dünya genelinde yaşandığını ifade eden Göktaş, “Çocuklarımızı korumak için araştırmalarımızı yaptık, diğer ülkelerdeki uygulamaları inceledik. Çalıştaylar düzenledik akademisyenlerle, çocuklarla, ailelerle, sosyal medya platformlarının temsilcileriyle bir araya geldik. Bu kapsamda 13 yaşa kadar olan çocuklarımız için ayrı, 13-16 yaş grubunda olan çocuklarımız için de ayrı olmak üzere 2 aşamalı bir düzenleme hayata geçirmeyi planlıyoruz.” ifadelerini kullandı.Bu konuda sosyal medya platformları ve ailelere de önemli görevler düştüğünü belirten Göktaş, “Çalışmamızı son aşamaya getirip bu yıl içinde Meclisimize sunmayı planlıyoruz. Sosyal medya platformlarının da belli algoritmaları oluşturmaları, belli yükümlülükleri yerine getirmeleri gerekiyor. Bu düzenlemeler için onlara da belli bir süre vereceğiz. Dolayısıyla bir yıl içinde bu düzenlemeyi hayata geçirmeyi planlıyoruz.” diye konuştu.- AİLE VE GENÇLİK FONU”NDAKİ SON DURUMAile ve Gençlik Fonu”ndaki son duruma ilişkin soru üzerine Bakan Göktaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın liderliğinde, Meclis”in desteğiyle hayata geçirdikleri uygulamaya yoğun ilginin olduğunu söyledi.İlk olarak deprem bölgesinde pilot olarak uygulanan ardından yurt geneline yayılan programın güzel sonuçlar vermeye başladığını ifade eden Göktaş, “Bugüne kadar 72 bin 38 başvurumuz var.” dedi.Program kapsamında eğitimler de verdiklerini hatırlatan Göktaş, “Daha fazla gencimizin fondan faydalanabilmesi için bazı kriterlerde esnetmeye yönelik çalışmamız devam ediyor. Önümüzdeki günlerde bunu kamuoyuyla paylaşacağız. Daha fazla gencimizin bu destekten faydalanmasını istiyoruz.” ifadelerini kullandı.- AİLE YILI KAPSAMINDAKİ ÇALIŞMALARAile Yılı kapsamındaki çalışmalara ilişkin soru üzerine Bakan Göktaş, aile kurumunun küresel çapta yoğun saldırı altında olduğuna dikkati çekti.Sağlıklı aileleri güçlendirmek, kriz dönemlerinde daha dirençli olmalarını sağlamak için önemli çalışmalara imza attıklarını dile getiren Göktaş, “Aile Yılı kapsamında küresel zararlı akımlarla mücadelemizi sürdürmek için belli başlı çalışmalarımız var. Ailelerimizi daha güçlü, dirençli kılmak için de bir farkındalık yılı olsun istedik. Bununla ilgili aile içi iletişim atölyeleri, ebeveyn okulu gibi çalışmalarımız var. Bununla birlikte doğurganlıkla ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Her il kendi dinamiklerine göre çalışmalar düzenliyor. Ailenin her bir ferdini güçlendirerek dirençli sağlıklı ailelere yönelik çalışmalarımıza hız kazandıracağız.” diye konuştu.- TURKEN FOUNDATİON”A ZİYARETÖte yandan Bakan Göktaş, Türkiye”yi temsilen katıldığı ve BM Genel Kurulu”ndan sonra en yüksek katılımlı BM etkinliği olan Kadının Statüsü Komisyonu toplantısının ardından çeşitli temaslarda da bulundu.Bu kapsamda Göktaş, ABD”nin New York şehrinde eğitim faaliyetleri gösteren TURKEN Foundation”ı ziyaret etti.Türkevi”nden çıkarak TURKEN Foundation”a geçen Bakan Göktaş, Vakıf Başkanı Behram Turan”dan çalışmalara ilişkin bilgi aldı.

Source: Www.star.com.tr