Tahran sil baştan mı…
En kötü durumlardan biri insanın yaşananlara karşı artık şaşırmama hali. Uluslararası sistemden iç siyasete tuhaf, aykırı ne varsa “normalleştirme”, “Bunu da gördük, bakalım sonrası” diyecek hallere gelindi. II. Dünya Savaşı sonrası kurulan uluslararası sistemin kaotik olarak çöküş sürecindeyiz. Otoriter, “Ben yaptım oldu” rejimlerinin en sevdiği dönemlerdeyiz. Ama aynı anda hukuksuzluk, adaletsizlik karşısında dünyanın pek çok bölgesinde toplumların tepkisi de azımsanmayacak ölçüde, isyan meydanlara yansıyor. İçinde olduğumuz küresel öngörüsüzlük dönemi Pandoranın Kutusu’nu aralıyor. Bu tabloda “Önce Amerika” sloganıyla yola çıkan Trump ’ın İran’a saldırısı, kaygıları doğal olarak tavan yaptırdı. Trump’ın eyleminde, İsrail’in bir haftayı aşan saldırıları ile yıllardır yaptırım kıskacındaki İran’ın gücünü tümüyle çökertememesinin de etkisi var. Tahran, İsrail’in hava savunmasını aşarak düzenlediği saldırılarla, İHA, füze kapasitesini dünyaya gösterdi. İran halkının içinde molla rejimine tepkiler olsa da İsrail’in saldırısı altında ulusal birliğin bu süreçte sarsılmadığı da görüldü. Ama ABD’nin ateş hattına girmesiyle denklem artık değişti. Tahran yönetiminin, ağır ekonomik krize karşın milyarlar akıttığı nükleer altyapısı çok büyük darbe aldı. Şimdi ABD’ye bir yanıt vermek durumunda. Bunu nasıl yapacağı konusu çetrefilli. Olasılıklardan biri Trump yönetiminin, İran’ın misillemesini Irak veya başka ülkelerdeki ABD üsleri üzerinden vermesine çok da ses çıkarmayacağı. Bu İran’a uluslararası alanda tümüyle yenik görülmeden diplomasi masasına dönüşe alan açabilir. Hürmüz Boğazı’nı kapatma adımını sürdürmesi ise uluslararası ticareti, enerji piyasalarını sarsacağı için ABD’nin sertlik yanlısı tutumuna İngiltere başta olmak üzere başka ülkelerden desteği gündeme getirebilir. Tüm bu gelişmelerle birlikte artık Hamaney liderliğindeki İran’ın dini otoritesi tüm gücünü bağladığı nükleer altyapı konusunda ağır bir kayıpta. Yıllar boyu Irak’tan Suriye, Lübnan, Yemen’e dev bütçe, istihbarat ağıyla oluşturduğu “Şii hilali” projesi gücünü yitirmiş durumda. Şu anki aşamada rejim değişikliği konusundan çok gözler Tahran’da ılımlı cepheden Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan ve ekibinin, dini liderliğe karşı etkinliğini artırıp artıramayacağında. Tahran’ın müttefiki gördüğü Rusya ve Çin’in tutumu da süreçte belirleyici. Tüccar kimliği, pragmatist yaklaşımlarıyla bilinen Trump, kendi ülkesinde yaşanan krizler arasında yeni bir dünya savaşını başlatmak ister mi derseniz, şimdilik düşük bir olasılık. Ukrayna’da Rusya ile barışı isteyen Trump, Netanyahu ’nun Filistin’den, Lübnan, Suriye’ye oradan da İran’a genişlettiği ateşi desteklerken bir yandan da buna karşı uluslararası tepkilerin arttığının farkında. AVRUPA’NIN İKİLEMİ Trump, Netanyahu’nun “zafer” vaatleriyle çevrelediği İran saldırısının uzamasına mesafeli, bunu sona erdirme hedefi gibi Avrupa’ya da “Ben olmazsam hiçsiniz” mesajı verme arayışında. ABD saldırısının Cenevre’de Avrupa ülkeleriyle Tahran arasında nükleer görüşmelerin yapıldığı dönemde geldiğini unutmamak gerek. Avrupa ülkeleri bundan ders çıkarıp Washington’ın tümüyle yörüngesine mi girecek yoksa AB içinde bölünmüşlüğünü azaltıp ittifakı mı sıkılaştıracak derseniz ayrı bir tartışma… Yaşananlar çok uzun süredir devam eden uluslararası hukuk kurallarının tepe taklak olduğunun ispatına yeni bir halka. Savunma sanayisi devlerinin tıka basa şiştiği, sivillerin yaşamını yitirdiği, açlığın, göçlerin arttığı depresif dönemlerden biri yaşanıyor. Bu kaosun göbeğindeki coğrafyada Türkiye olarak enerjimizi ne üzücü ki iç gerilimlerle harcıyoruz. Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkelerindeki tablo ortada, ekonomik kriz büyük bir yara. Muhalefete baskı iklimi ağır… O zaman sormalı, “güçlü” olmayı “tek adam” sistemine bağlı hale getirmenin ağır bedelleri olduğunu anlamak için acaba daha kaç Ortadoğu dersi gerekiyor?.. EN GÜVENİLİR CUMHURİYET! Reuters Enstitüsü tarafından yayımlanan rapora göre Cumhuriyet bir kez daha Türkiye’nin en güvenilir haber kurumu seçildi. Bu gurur verici haberi tam da gazetemizin Aydınlanma bilgeleri başyazarımız İlhan Selçuk ile çizerimiz Turan Selçuk ’u yitirişimizin 15. yıldönümünde aldık. Ustalarımızı bir kez daha özlemle anıyoruz. Atatürk ilkeleri izinde baskılara boyun eğmeyen, umutsuzluğu değil, umudu seçen İlhan abinin “Pencere” sinde yazdıkları günümüze de ışık tutuyor: “Emperyalist rekabet etnik savaşları körüklüyor. Kapitalizmin sömürüsü İslam köktendinciliğini kışkırtıyor. Ancak bu sorunlar laik Cumhuriyet modeli içinde çözümlenecektir.”
Source: Mine Esen
Kuyruğunu yiyerek…
ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard, “ İran nükleer silah yapmıyo r” dedi ama ABD’de bir irade, İran’ın nükleer tesislerini bombaladı. İngiliz başbakanı hemen desteğini açıkladı. Bu müstehcen resme uzaktan bütününü anlamaya çalışarak bakarsak ne görüyoruz? Emperyalist kapitalist uygarlık, kendi kuyruğunu yiyerek yaşamaya çalışan bir yılana benzemiyor mu? İKİ YORUM 1) Fransız iklim bilimcilerinden oluşan bir grup, Paris İklim Anlaşması ’nda belirlenen küresel ısınmayı 1.5 °C ile sınırlama hedefinin artık ulaşılamaz olduğunu ortak bir açıklamayla duyurdu. Météo-France tarafından da desteklenen açıklama, 17 ülkeden 61 bilim insanının katkısıyla hazırlanan ve Earth System Science Data adlı bilimsel dergide yayımlanan bir çalışmaya dayanıyor. Bilim insanları, Uluslararası İklim Paneli’nin (IPCC) 2021’deki raporundan bu yana ana iklim göstergelerinin kötüleştiğini belirtiyor. (Audrey Garric, Le Monde, 19/06/2025) 2) Dünya, 2000’e kıyasla neredeyse iki kat daha fazla kömür yakıyor. Çin ve Hindistan gibi gelişen ülkelerde ekonomik büyüme, artan elektrik talebi ve enerji güvenliği endişeleri nedeniyle kömür vazgeçilmez yakıt. Pandemi sonrası toparlanma ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali gibi olaylar, iklim politikalarının geri plana atılmasına neden oldu. Uluslararası Enerji Ajansı ’nın kömür kullanımının zirve yaptığına dair tahminleri boşa çıktı. Kömür, hâlâ dünyanın elektrik ihtiyacını karşılamada kilit rol oynarken iklim hedefleri giderek daha da uzaklaşıyor. 1.5 °C hedefi artık ulaşılamaz görülüyor. (Leslie Hook, Jana Tauschinski, Nassos Stylianou, Andres Schipani, Edward White, Financial Times, 18/06/ 2025) ÖLÜMCÜL DİYALEKTİK Savaşlar, yalnızca kentleri, insanların yaşamlarını değil, gezegenin iklim dengesini de yıkıyor. Yeni bir araştırma, İsrail’in Gazze’deki savaşının ilk 15 ayının karbon ayak izinin, yüz ayrı ülkenin ayak izinden daha büyük olduğunu, sivil ölü sayısının yanı sıra küresel iklim acil durumunu daha da ağırlaştıracağını gösteriyor. Gazze’de emisyonların yüzde 99’u İsrail kaynaklı. Araştırma, Gazze’yi yok etmenin, temizlemenin ve yeniden inşa etmenin uzun vadeli iklim maliyetinin 31 milyon ton karbondioksit eşdeğerini aşabileceğini söylüyor. Bu, Kosta Rika ve Estonya’nın yıllık sera gazları emisyonunda daha fazladır. NATO’nun yeniden silahlanma çabaları emisyonları yılda 200 milyon ton artırabilir. (Nina Lakhani, T he Guardian, 30/05/2026). (Queen Mary Üniversitesi 6/072024) Hollandalı karbon muhasebecisi Lennard de Klerk ve GIEC (IPCC) üyesi Ukraynalı iklim bilimci Svitlana Krakovska ’nın da içinde yer aldığı Initiative on GHG Accounting of War adlı bilim insanları grubunun gerçekleştirdiği bir araştırma Ukrayna’daki savaşın ilk üç yıldaki toplam karbon ayak izinin yaklaşık 230 milyon ton MtCO2 e’ye eşdeğer bir düzeye ulaştığını gösteriyor. Ekip, emisyon ve kirlenmenin savaşın ilk yılında 120 MtCO2 e 18. ayda 150 MtCO2 e’ye, üçüncü yılın sonunda ise yaklaşık 230 MtCO2 e’ye ulaştığını belirtiyor. Bu miktar, Hollanda, İspanya ya da Pakistan gibi ülkelerin yıllık emisyonlarına denk, hatta bazı gelişmekte olan ülkelerin birkaç yıllık karbon ayak izine eşdeğer. Küresel ölçekte değerlendirildiğinde, savaşın karbon yükü, dünya genelinde bir yılda üretilen toplam sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 0.6’sını tek başına oluşturuyor (IEA verileriyle kıyaslandığında). Bu çarpıcı tablo, savaşların yalnızca can ve mal kaybı değil, aynı zamanda gezegenin iklimsel dengesi üzerinde de kalıcı bir tahribat yarattığını ortaya koyuyor. Artık savaşların yol açtığı yıkımı yalnızca insani ya da jeopolitik terimlerle değil, iklimsel etkileriyle de düşünmek gerekiyor. Çünkü her patlayan bomba, sadece binaları değil, gezegenin karbon bütçesini de delik deşik ediyor. Yine de bu ekolojik felaketin ortasında bile, ülkeler savaşları sürdürebilirken, iklim kriziyle mücadele önlemlerini erteliyor. Emperyalist kapitalist uygarlık kuyruğunu yemeye devam ediyor. Frederic Jameson, bir keresinde, “Dünyanın sonunu hayal etmek, kapitalizmin sonunu hayal etmekten daha kolay” demişti. Zor olanı, kapitalizmin sonunu hayal etmek gerekiyor ama sanırım, nostalji ve melankoliye takılıp kalmış bir amnezi hayal kurmayı engelliyor.
Source: Ergin Yıldızoğlu
Sırada Türkiye mi var?
ABD’nin ve İsrail’in, İsrail’in kendisine karşı tehdit olarak gördüğü Irak’ı, Suriye’yi, Libya’yı din, mezhep, etnik kimlik üzerinden böldükten ve parçaladıktan sonra, şimdi de İran’ı hedef haline getirmeleri, sırada Türkiye’nin olup olmadığı tartışmalarını beraberinde getirdi. Türkiye, Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi , Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin , Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad ve Beşşar Esad , İran’ın dini liderleri Ayetullah Humeyni ve Ali Hamaney gibi, ABD’ye ve İsrail’e meydan okuyan liderler tarafından yönetilseydi, sırada Türkiye olurdu. Ancak AKP iktidarı, ABD’nin, Britanya’nın, Avrupa Birliği’nin, İsrail’in çıkarlarına hizmet ettiğine göre, sırada neden Türkiye olsun? Emperyalizm, kendisine hizmet eden bir yapıyı neden ortadan kaldırsın? *** AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan , ABD’ye ait “Büyük Orta Doğu Projesi” nin eşbaşkanı olduğunu defalarca açıkladı. AKP hükümeti, Irak’ın işgal edilmesi amacıyla, Türkiye’ye yaklaşık 60 bin ABD askerinin konuşlanması konusunda, TBMM’ye “1 Mart tezkeresini” sundu. AKP iktidarında, CIA destekli Fethullah Gülen çetesinin düzenlediği “Ergenekon”, “Balyoz”, “Casusluk”, “Oda TV” kumpaslarıyla, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını, laik ve üniter yapısını savunan komutanlar, akademisyenler, yazarlar, gazeteciler, siyasetçiler, yıllarca hapishanede yattı; Genelkurmay Başkanlığı’nın “kozmik odasındaki” gizli bilgiler, FETÖ’nün eline geçti. CIA ve o dönemde AKP destekli Fethullah Gülen çetesi, “1 Mart tezkeresinin” TBMM’de reddedilmesine öncülük eden ve “Ergenekon”, “Balyoz” gibi kumpas “davalarında” mağdurların avukatı olduğunu ilan eden CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ’a “kaset kumpası” kurdu, onun istifa etmesine yol açtı. AKP iktidarı, Irak’ın, Suriye’nin, Libya’nın din, mezhep, etnik kimlik üzerinden parçalanması sürecinde, ABD’nin ve İsrail’in taşeronluğunu yaptı; Suriye’deki hükümet karşıtı İslamcı silahlı grupları donattı, eğitti, onlara lojistik ve maddi destek sağladı. AKP iktidarı, ABD’nin, AB’nin, Britanya’nın talepleri doğrultusunda, Türkiye’yi AB’nin göçmen deposuna çevirdi, Türkiye’nin sınır güvenliğini ortadan kaldırdı ve göçmenleri kabul ederek, tarihin en büyük göçmen istilasına neden oldu. AKP iktidarı, Ege’de hava ve deniz sahasının Yunanistan tarafından ihlal edilmesine ve uluslararası hukuk açısından statüsü belirlenmemiş adacıkların Yunanistan tarafından işgal edilmesine göz yumdu; KKTC’yi her alanda yalnız bıraktı. AKP iktidarı, Montrö Antlaşması’ndan doğan ulusal haklara zarar veren, ABD’nin Karadeniz’e açılmasını sağlayan ve Trakya’nın savunmasını zayıflatan “Kanal İstanbul ” projesini devreye soktu. AKP iktidarı, Avrupa’daki bağımsızlığını onlarca yıl koruyan İsveç’in ve Finlandiya’nın NATO’ya üye olmalarına onay verdi, bu konudaki veto hakkından vazgeçti. AKP iktidarı, kamu kurumlarını ve doğal kaynakları özelleştirdi, doğal alanları maden sahasına ve sanayi bölgesine çevirdi, buraları emperyalist ülkelerin şirketleriyle birlikte sömürdü ve talan etti. AKP iktidarı, ABD Devlet Başkanı Donald Trump ’ın, Gazze’deki Filistinlilerin sürülmesi projesine karşı etkili bir ses çıkartmadı; Trump ve Erdoğan, birbirleriyle dost olduklarını açıkladılar. AKP iktidarı, kendi iktidarını sürdürmek ve emperyalizme hizmet etmeye devam etmek için, CHP’yi darbeyle bertaraf etme projesini devreye soktu. *** ABD’de, Britanya’da, AB’de, İsrail’de, yıkılması gereken ülke olarak sırada Türkiye’nin olması gerektiğini söyleyenler olsa da, buradaki asıl amaç, Türkiye’ye ölümü gösterip Türkiye’yi sıtmaya razı etmektir; Türkiye’yi tehdit etmektir. Türkiye’yi, Mustafa Kemal Atatürk gibi, bağımsızlık, laiklik, cumhuriyet sevdalısı ve “Ya istiklal ya ölüm” diyebilecek cesarette bir lider yönetseydi, Türkiye zaten sıtmaya razı olmayacaktı, aciz bir hale düşmeyecekti. Türkiye, farklı bir biçimde de olsa, sıradan çoktan geçti zaten!
Source: Örsan K. Öymen
Piyasalarda Hürmüz korkusu! Petrol 80 doları gördü
TÜRKİYE GAZETESİ/Ekonomi Servisi- Piyasalarda yeni hafta başlarken, ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine hafta sonu düzenlediği saldırının ardından dikkatler petrol fiyatlarına çevrildi. Cuma günü 77,17 dolardan kapanış yapan Brent petrolün varil fiyatı bugün ilk işlemlerde 80,34 doları test etti. Ardından fiyatlarda TSİ 04:00 itibarıyla 79 dolara yakın denge arayışının devam ettiği görülüyor. Petrolde günlük yükseliş ilk işlemlerde %2,5 civarında gerçekleşirken, Brent fiyatı 21 Ocak tarihinden bu yana ilk defa 80 doların üzerini gördü. Böylece Brent, son 5 ayın da en yüksek seviyesini test etti. PİYASALARDA HÜRMÜZ KORKUSU İran’ın ABD’nin saldırılarına nasıl karşılık vereceği konusundaki belirsizlikler petrolde tansiyonu yüksek tutuyor. İran hem büyük bir petrol üreticisi hem de dünya petrolünün %20″sinin geçtiği Hürmüz Boğazını kontrol ediyor. En büyük endişe, Hürmüz Boğazının kapatılması riskinden kaynaklanıyor. İran parlamentosunun, ABD saldırılarına karşılık olarak Hürmüz’ü kapatmaya onay verdiği ifade ediliyor. Ancak nihai kararın, İran”ın Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi tarafından alınması gerekiyor. Henüz böyle bir karar alınmadı. ABD’DEN ÇİN’E ÇAĞRI Bu arada ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Çin’e, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma girişiminin engellemesi çağrısında bulundu. İran’ın en büyük petrol alıcılarından olan Çin, bu konuda Tahran yönetimi ile iş birliği yapıyor. OPEC’teki en büyük üçüncü üretici olan İran, günlük 3,3 milyon varil üretim yapıyor. Bunun çoğunu Çin’e satıyor. Hürmüz Boğazının kapanması halinde İran’ın petrol gelirlerinin dip yapacağı ve Çin’in de tedarik sıkıntısı yaşayabileceği aktarılıyor. GOLDMAN’DAN KRİTİK UYARI Öte yandan ABD’li Goldman Sachs, Hürmüz’ün uzun süre kapalı kalması halinde petrol fiyatlarının varil başına 100 doların üzerine çıkabileceği uyarısında bulundu. Banka, “Hürmüz Boğazı”ndan geçen petrolün bir ay boyunca %50 gerilemesi ve ardından 11 ay boyunca %10 düşük kalması durumunda, Brent”in 110 dolara çıkacağını tahmin ediyoruz” yorumunda bulundu. Ayrıca Goldman, İran’ın arzında günlük 1,75 milyon varillik bir düşüşün bile Brent petrolü 90 dolara taşıyabileceği tahminini paylaştı.
Source: Ömer Faruk Bingöl
Amerika’nın asıl hedefi Tahran değil BRICS-Çin
İsrail’in İran’a yönelik saldırısında dün itibarıyla devreye Amerika girdi. Ama bu çatışma, göründüğünden çok daha büyük bir savaşın parçası: ABD’nin BRICS’i durdurma savaşı. BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) 2006’da kuruldu. 2024 itibarıyla 10 üyeye ulaştı: Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve BAE de dahil oldu. Toplamda dünya nüfusunun yüzde 40’ını, küresel GSYİH’nın da yüzde 30’unu temsil ediyor.
HÜRMÜZ KRİTİK ÖNEMDE
Ama Batı’yı asıl rahatsız eden şey bu değil. BRICS, dolar hakimiyetini kırmak, IMF ve Dünya Bankası’na alternatif finans mekanizmaları kurmak, doğrudan enerji ve ticaret anlaşmaları yapmak ve çok kutuplu bir dünya düzeni kurmak istiyor. İşte Washington’ın “varoluşsal tehdit” olarak gördüğü tam da bu.
Washington’un önce Ukrayna üzerinden Rusya’yı, şimdi de İsrail eliyle İran’ı yıpratma çabası bir tesadüf değil. İki ülke de enerji, nadir toprak elementleri ve stratejik coğrafyalarıyla Çin’le birlikte BRICS’in belkemiğini oluşturuyor. ABD, bu ülkeleri yıpratarak Çin’in enerji güvenliğini ve Kuşak-Yol hattını (2013’te başlayan Çin’i Asya, Afrika ve Avrupa üzerinden tüm dünyaya karayolu, demiryolu, deniz ve enerji ağlarıyla bağlamak projesi) kesmeye çalışıyor.
Trump’ın çevresi bile artık bu savaşın nükleer programla değil, rejim değişikliğiyle ilgili olduğunu açıkça söylüyor. İran’a diz çöktürmek, Çin’i izole etmek, Rusya’yı karıştırmak: Bu, emperyal stratejinin “kutsal üçlemesi.”
İran, bu sistemin enerji bacağında çok kritik. Çin’in Hürmüz’den petrol güvenliği, Rusya ile nükleer işbirliği ve Orta Asya koridorları için kilit önemde. Onu devre dışı bırakmak, Pekin’i zayıflatmak demek. Zaten Ukrayna savaşıyla Rusya baskı altına alınmış durumda.
TÜRKİYE SICAK
Türkiye BRICS’e üye değil ama adaylık başvurusu yaptı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, her toplantısına katılıyor. Çünkü Ankara da IMF’ye ve AB’ye bağımlı olmayan yeni ekonomik ağlara sıcak bakıyor.
Bu tabloya bakıldığında, İsrail’in füze saldırısı yalnızca bir bölge krizinin değil, yeni dünya düzeni mücadelesinin parçası. Silahlar İran’da patlıyor ama hedef haritası çok daha geniş: Moskova, Pekin ve belki bir gün… Ankara.
Source: Haber Merkezi
Hürmüz riski planları bozar
ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine saldırı düzenlemesiyle Ortadoğu’daki geniş çaplı bir savaş riski artarken, petrol fiyatlarındaki sıçrama beklentisi Türkiye’nin 2024’te 65 milyar dolar olan enerji ithalat faturasının daha da büyümesine neden olabilir. 10 günde motorine gelen zam oranının yüzde 18.2’ye ulaşması hem yüksek enflasyon nedeniyle alım gücü gerileyen vatandaşları hem de enerji fiyatlarının düşük olacağı beklentisiyle 2025 planlamasını yapan ekonomi yönetimini ve şirketleri doğrudan etkileyecek. Ekonomistler, İran’ın ABD’ye nasıl bir karşılık vereceğinin enerji fiyatlarında belirleyici olacağına dikkat çekiyor.
‘EN KÖTÜ SENARYO’
Petrol ve doğalgazın 5’te 1’inin geçtiği, İran’la Umman arasında yer alan Hürmüz Boğazı’nın geleceği, küresel enerji fiyatlarının seyrini belirleyecek. ING ve JPMorgan gibi uluslararası bankalar, ‘en kötü senaryo’ olarak düşündükleri Hürmüz’ün kapatılması halinde brent petrolün varil fiyatının 150 doları aşarak rekor kırabileceğini tahmin ediyor. Bloomberg ekonomistleri ise Hürmüz’ün kapatılması halinde petrol fiyatlarının varil başına 130 doları aşabileceğini öngörüyor. Avustralya merkezli enerji analisti Saul Kovanic de İran’ın ABD’ye ‘tehdit ettiği şekilde’ yanıt vermesi halinde 77 dolar seviyesinde olan brent petrolün kısa sürede 100 dolara ulaşabileceğini söyledi. Veri analitik şirketi Kpler’e göre Hürmüz Boğazı’nın İran tarafından kapatılma riski düşük görülüyor. Bu duruma rağmen Kpler petrol fiyatlarındaki yükselişin bugün yüzde 10’a ulaşabileceğini tahmin etti. İran-İsrail geriliminin artmasından sonra Hürmüz Boğazı’ndan geçen tanker sayısının azaldığı verilere yansırken, ham petrol tankerlerinin navlun fiyatı yüzde 61 oranında artış gösterdi.
‘Fiyatlardaki yükseliş geçici’
Enerji arzının yaklaşık 4’te 3’ünde ithalata bağımlı olan Türkiye, küresel enerji fiyatlarındaki değişime büyük oranda savunmasız konumda yakalandı. Merkez Bankası’nın hesaplamasına göre brent petrol fiyatlarındaki yüzde 10’luk artış benzin ve mazot fiyatlarını yüzde 7, LPG fiyatlarını da yüzde 2.5 oranında artırıyor. Benzinin yanı sıra Türkiye’nin İran’dan doğalgaz alması, LNG ithalatına yönelmesi de fiyatlardaki artış riskini büyütüyor. Ancak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar enerji fiyatlarının “geçici” yükselişin ardından dengeleneceğini söyledi.
Source: Tolga Uğur
Fransa Cumhurbaşkanı”nın otomobili Türkiye”ye geliyor
Stellantis in Fransız premium otomobil markası DS Automobiles, yeni amiral gemisi modeli DS N°8’i, İsviçre deki Avrupa lansmanında asfalta çıkardı. Yüzde yüz elektrikli otomobilin, markanın DS 9 isimli sedan modelinin yerini alması hedefleniyor. Markanın ürün gamının en tepesinde konumlandırılan DS N°8, sedan yerine SUV Coupe tasarımında üretilmesi ile de dikkat çekiyor. Türkiye de artık Tofaş bünyesinde temsil edilen Fransız marka, yeni dönemde iddialı hedefleri benimsemiş durumda. Tofaş ın Stellantis Türkiye yi devralması sonrası DS Automobiles e ek olarak Alfa Romeo ve Jeep markalarından da sorumlu hale gelen Selim Eskinazi, İsviçre nin Cenevre kentindeki lansmanda dikkat çeken açıklamalarda bulundu. KOÇ GRUBU MARKAYA KATKI SAĞLAYACAK Eskinazi, Türkiye nin tüm dünyadaki DS satışlarında 5 inci büyük ülke olduğunu vurgulayarak, Hedefimiz en büyük ilk 4 ülke arasına girmek. Geçen yıl 8 bayimiz ile bu hedefe çok yaklaştık. Öyle ki, 4 üncü ülke ile aramızda 300 adet satış farkımız bulunuyor. Bu yıl sonunda bayi sayımızı 18 e çıkararak basamak atlamak istiyoruz dedi. Tofaş çatısı altına girmenin Fransız markanın Türkiye de büyümesinde rol oynayacağını da kaydeden DS Automobiles Direktörü Selim Eskinazi, Bu birleşmeden Stellantis markaları içerisinde en pozitif etkilenecek olanlar biri DS Automobiles. Tofaş ın filo ve satış sonrasında çok önemli bir gücü var. Koç Grubu nun yarattığı güven markamıza katkı sağlayacak. İkinci el konusunda da Tofaş ın pozitif etkisini göreceğimize inanıyorum ifadelerini kullandı. 2024 te toplam satışlarının yüzde 30 unu filonun oluşturduğunu da kaydeden Eskinazi, bu sayede araçları yolda daha görünür kıldıklarını da vurguladı. Selim Eskinazi nin verdiği bilgiye göre, aynı zamanda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron un resmi otomobili de olan N°8 in yılın son çeyreğinde Türkiye ye getirileceğini de belirtelim. Peki, Türkiye ye getirilecek N°8 in özellikleri neler? Gelin Fransız amiral gemisinin özelliklerine birlikte yakından bakalım… TEK ŞARJ İLE 750 KM Yüzde yüz elektrikli otomobilin teknolojisi ile başlayacak olursak, WLTP döngüsünde 750 km’ye varan ve otoyolda 500 km’ye varan bir menzil sunan otomobilde, 213 bg ve 350 bg güç üreten güç-aktarma organı seçenekleri sunulacak. Verilen bilgiye göre, 350 bg güç üreten versiyonda dört tekerlekten çekiş sistemi için iki elektrik motoru yer alıyor. Baz motor seçeneği dışındaki motorlarda, kısa süreli olarak bir güç artışı (boost) özelliği bulunuyor. Bu sayede uzun menzilli dört tekerlekten çekişli versiyon 25 beygirlik artışla 375 bg güce ulaşıyor. Önden çekişli versiyon, 0’dan 100 km/sa hıza 9,0, saniyede ulaşırken, uzun menzilli dört tekerlekten çekişli versiyon ise aynı hızlanmayı 5,4 saniyede gerçekleştiriyor. DS N°8’in azami hızı 190 km/sa ile sınırlandırılmış durumda. Türkiye ye getiricek N°8 lerde, 97,2 kWh net kapasiteye sahip batarya görev yapacağını da söyleyelim. ŞİMDİLİK SADECE ELEKTRİKLİ, HİBRİT SEÇENEK MASADA Öte yandan, şimdilik sadece tam elektrikli bir şekilde üretilecek DS in yeni amiral gemisinin, önümüzdeki yıllarda farklı güç seçeneklerine sahip olma ihtimali de bulunuyor. Cenevre deki lansmanda temaslarda bulunduğumuz markanın Fransız yöneticileri, otomobilin Stellantis Grubu nun STLA Medium platformunu kullandığını belirterek, bu platformun hibrit ve benzinli güç seçeneklerini de desteklediğini söyledi. Bu sayede, satışların performansını takip edecek markanın, gelecek talebe göre plug-in hibrit gibi güç seçeneklerini de ileride ürün gamına ekleyebileceği belirtiliyor. TÜRKİYE YE ÖZEL PERDE İLE GELECEK Ölçüleri, 4,82 metre uzunluk, 1,90 metre genişlik, 1,58 metre yükseklik ve 2,90 metrelik aks mesafesi olarak açıklanan otomobil, kabin içinde ferah bir yaşam alanı sunuyor. Kabin içinde 10,25 inç HD dijital gösterge paneli ve 16 inçlik merkezi medya ekranı gibi teknolojilere yer verilen araçta, markanın en son konsept otomobillerinden esinlenilerek tasarlanan X şeklindeki direksiyon simidi kullanılıyor. Ön koltuklarda masaj, havalandırma ve ısıtma özellikleri yer alıyor. Koltuklarda ayrıca, ense bölgesine sıcak hava üfleyen ense ısıtma sistemi de yer alıyor. Aracın tavanını boydan boya kaplayan panoramik cam tavan da standart donanımda yer alıyor. Açılma özelliği bulunmayan cam tavanda herhangi bir perde de bulunmuyor. Cam tavanın güneşli havalarda sorun yaratmaması adına, DS Automobiles Türkiye ekibinin elektrikli ve manuel olarak açılabilen iki farklı perde seçeneğini müşterilerine opsiyon olarak sunacağının da bilgisini verelim. FRANSA CUMHURBAŞKANININ OTOMOBİLİ İLE LOZAN A YOLCULUK Mesleğimiz gereği sıklıkla otomobil markalarının farklı coğrafyalarındaki lansmanlarına katılıyoruz. Marka ve modelden bağımsız olarak, seyahat deneyimi açısından büyük ölçüde aynı konseptte gerçekleşen bu lansmanlardan bazıları ise ben ve meslektaşlarım arasında güzel hatıralar, hatta unutulmaz izler bırakıyor. İşte DS N°8 in Cenevre deki Avrupa lansmanı da, ileride dönüp baktığımızda güzel bir şekilde anımsayacağımız bir otomobil lansmanı olarak geride kaldı. Lansman kapsamında, İsviçre-Fransa sınırındaki Divonne-les-Bains ve Cenevre hattındaki yaklaşık 100 kilometrelik bir parkurda N°8 için test sürüşü güzergahı oluşturan DS Automobiles ekibi, aslında farkında olmadan biz Türk gazetecilere çok önemli bir fırsat sunmuş oldular. Belirlenen güzergahın İsviçre nin Lozan kentine olan yakınlığını fark ettiğimiz gibi, 3 meslektaşım ile birlikte soluğu orada almamız çok sürmedi. Türkiye nin kayıtsız şartsız bağımsızlığını tüm dünyaya kabul ettirdiği Lozan Barış Antlaşması na ev sahipliği yapan kentteki durağımız Beau-Rivage Palace Oteli oldu. Lozan daki Leman Gölü kıyısında yer alan bu otel, Lozan Barış Konferansı görüşmelerinin adresi olması bakımından tarihi öneme sahip. 1861 de açılan ve 1908 de yeniden inşa edilen otele vardığımızda, bundan tam 102 yıl önce, İsmet İnönü başkanlığındaki Türk heyetinin 8 ay boyunca Türk halkını temsil ettiği konferanstaki görüşmelerin gerçekleştiği salonu görmek istediğimizi yetkililere bildirdik. Talebimize sıcakkanlı bir şekilde yaklaşan otel yetkilileri, üst düzey bir otel görevlisi eşliğinde bize Barış Konferansı görüşmelerinin yapıldığı Sandoz Salonu nu gezdirme nezaketini gösterdiler. Tarihi salona ilerlerken, gözümüz otelin koridorlarında sergilenen Lozan Barış Konferansı na ait fotoğraflara ilişiyor. Antlaşmaya ilişkin İngilizce ve Fransızca gazete kupürlerinin yanı sıra o dönem Lozan da bulunan ülkelerin temsilcilerinin fotoğrafları da duvarlarda yer alıyor. Konferanstaki görüşmelerin yapıldığı Sandoz Salonu nun ise tarihi yapısının orijinal şekilde muhafaza edildiğini öğreniyoruz. Salon, bazı toplantı ve etkinliklere ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Otel yetkilileri, Türkiye den gelen ziyaretçilerin tarihi oteli müsaitlik çerçevesinde her zaman gezebileceklerini belirtiyor. 20 Kasım 1922 de başlayan Lozan Barış Konferansı, Lozan Barış Antlaşması nın imzalandığı 24 Temmuz 1923 tarihine kadar devam etti. Antlaşma, konferanstan farklı olarak yine Lozan kentinde bulunan Rumine Sarayı nda imzalandı. Hazır Lozan dayken bu sarayı da ziyaret etmeyi planlıyorduk, fakat lansman programının kısıtlı süresi sebebiyle ziyaretimiz Beau-Rivage Palace Oteli ile sınırlı kaldı. En başta da söylediğimiz gibi, bazı lansmanlar gazetecilerde izler bırakabiliyor. Ülkemizin bağımsızlığını teminat altına alan Lozan Barış Antlaşması na giden süreçte, İsmet İnönü başkanlığındaki Türk heyetinin Kurtuluş Savaşı nda kazanılan zaferi diplomasi masasında da koruduğu salonu tam 102 yıl sonra görmek unutulmaz bir deneyim oldu. Bu ziyaretimizde, Fransa Cumhurbaşkanı Macron un resmi otomobili olan DS N°8 in bize eşlik etmesi ise ayrı bir rastlantıydı.
Source: Habertürk
Piyasalarda Hürmüz Boğazı depremi
ABD”nin İran”ın 3 nükleer tesisini vurmasının ardından Hürmüz Boğazı”nın kapatılması için İran parlamentosundan çıkan onay piyasalarda deprem etkisi yarattı. 80,34 DOLARI TEST ETTİ Piyasalarda yeni hafta başlarken, ABD”nin İran”ın nükleer tesislerine hafta sonu düzenlediği saldırının ardından dikkatler petrol fiyatlarına çevrildi. Cuma günü 77,17 dolardan kapanış yapan Brent petrolün varil fiyatı bugün ilk işlemlerde 80,34 doları test etti. Ardından fiyatlarda TSİ 04:00 itibarıyla 79 dolara yakın denge arayışının devam ettiği görülüyor. Petrolde günlük yükseliş ilk işlemlerde %2,5 civarında gerçekleşirken, Brent fiyatı 21 Ocak tarihinden bu yana ilk defa 80 doların üzerini gördü. Böylece Brent, son 5 ayın da en yüksek seviyesini test etti. PİYASALARDA HÜRMÜZ KORKUSU İran”ın ABD”nin saldırılarına nasıl karşılık vereceği konusundaki belirsizlikler petrolde tansiyonu yüksek tutuyor. İran hem büyük bir petrol üreticisi hem de dünya petrolünün %20″sinin geçtiği Hürmüz Boğazını kontrol ediyor. En büyük endişe, Hürmüz Boğazının kapatılması riskinden kaynaklanıyor. İRAN MECLİSİ ONAYLADI İran parlamentosunun, ABD saldırılarına karşılık olarak Hürmüz”ü kapatmaya onay verdiği ifade ediliyor. Ancak nihai kararın, İran”ın Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi tarafından alınması gerekiyor. Henüz böyle bir karar alınmadı. GOLDMAN”DAN KRİTİK UYARI Öte yandan ABD”li Goldman Sachs, Hürmüz”ün uzun süre kapalı kalması halinde petrol fiyatlarının varil başına 100 doların üzerine çıkabileceği uyarısında bulundu.Banka, “Hürmüz Boğazı”ndan geçen petrolün bir ay boyunca %50 gerilemesi ve ardından 11 ay boyunca %10 düşük kalması durumunda, Brent”in 110 dolara çıkacağını tahmin ediyoruz” yorumunda bulundu.Ayrıca Goldman, İran”ın arzında günlük 1,75 milyon varillik bir düşüşün bile Brent petrolü 90 dolara taşıyabileceği tahminini paylaştı. HÜRMÜZ BOĞAZI HAKKINDA Basra Körfezi”nin ağzındaki dar bir su yolu olan Hürmüz Boğazı, Orta Doğu”daki petrol ve LNG üretimini Umman Denizi ve Hint Okyanusu üzerinden dünya pazarlarına bağlıyor. Dünyada deniz yoluyla taşınan ham petrolün yaklaşık 3″te 1″ine ev sahipliği yapan bu stratejik geçit, başta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere Ortadoğu”daki üreticilerin ham petrol ve kondensat sevkiyatında kritik bir rol üstleniyor.Hürmüz Boğazı”ndan günlük yaklaşık 20 milyon varil petrol ve petrol ürününün büyük kısmı Çin başta olmak üzere Asya piyasalarına ulaşıyor. Ayrıca, küresel LNG ticaretinin yüzde 20″si de bu boğazdan geçiyor.
Source: Erdem Aksoy
İran tuzağa mı çekildi?
İran”a dönük müdahalenin nasıl yapılacağı sorusu uzun zamandır köşemizi meşgul etmişti.Küresel bloklaşmada en zayıf halka İran seçildi. Bölgede bıraktığı izler tek tek not edildi. Tahran yönetiminin Yemen”den Lübnan”a, Suriye”den Irak”a nüfuz alanı kırılarak Hamas üzerinden kapana kıstırıldı dersek süreci özetlemiş oluruz.İran”ın Hamas”a ilgisi yakın bir zamana rastlıyor. İbrahim Anlaşmaları”nın ilk temelleri Küre İttifakı ile atılmıştı. Hamas”ın 7 Ekim 2023 harekâtının faturası İran”a kesildi. Süreci tetikleyen gelişme bu tarih oldu diyebiliriz. Hamas”a ilgi duyan İran”ın 2007″de başlayan teması, 2017″deki tüzük değişikliğinden sonra daha da dikkat çekici bir boyuta ulaştı.Hamas ve Müslüman Kardeşler gibi hareketlerin bölgede en çok Körfez ülkelerini tedirgin ettiği bir gerçek. İran”ın “direniş ekseni” dediği, ancak Körfez monarşilerinde Şii yayılmacılığı olarak algılanan süreç İran”ı bugüne sürükledi.TRUMP”IN GERİ ADIMLARITrump”ın geçtiğimiz ay gerçekleştirdiği Körfez seyahatinde İran dosyası masadaydı; ancak müdahalenin boyutları İsrail”in arzularından daha yumuşak bir geçişi arzuluyordu. İran”ın küresel sisteme entegrasyonu ve Çin”den vazgeçmesi Trump”ın önceliğiydi.Trump, geçtiğimiz mart ayında Kennedy soruşturmasındaki gizli belgeleri açacağını söyleyerek birçok kuruma mesaj verdi. Ancak Kennedy”nin, İsrail”in nükleer silah programına karşı olduğu ve bu süreci engellemeye çalıştığı biliniyordu. İşin bu kısmını hep “komplo teorisi” diye örtbas eden ABD yerleşik sistemi, Trump”a her seferinde geri adım attırmayı başardı.Trump, Bibi”yi Beyaz Saray”da ağırladığında İran”a dönük müdahalenin sınırlı olmasını istemişti. Ancak Pentagon ve İsrail, daha sert bir müdahalede ısrarcıydı.İşte tam bu görüntüler dünya medyasında yankılanırken ve özellikle “makul talepler” vurgusu manşetlere taşındıktan sonra ABD”de Trump”ı rahatsız edecek gelişmeler yaşandı.Kaliforniya”daki sokak olayları ve müdahaledeki yetersizlikler Trump”ın canını sıkarken, çok sarsıcı bir gelişme oldu. Elon Musk, yaptığı paylaşımla Trump”ı Epstein dosyasında olmakla itham etti.EPSTEİN DOSYASIEpstein dosyası bir fuhuş ve pedofili sistemi. ABD”de birçok politikacıyı ve işadamını ağına düşüren Epstein önemli bir figür. Wall Street”te servet kazanmış, sonrasında üst düzey kişilerle kurduğu ilişkilerle tanınmıştı. Çok sayıda politikacı, iş insanı, akademisyen ve sanatçıyla yakın ilişkileri vardı. Bill Clinton, Donald Trump, Prens Andrew gibi isimlerle birlikte fotoğraf veren Jeffrey Epstein”in arşivi, bir anlamda Amerikan siyasetinin perde arkasında yaşananları ve şantaj ağını izah ediyor.Epstein dosyası sadece bir kişinin suçlarıyla değil, aynı zamanda küresel elitlerin karıştığı, örtbas edildiği iddia edilen çok boyutlu bir istismar ağıyla ilgili.İRAN TUZAĞA MI ÇEKİLDİ?İran”ı bölgedeki istikrarsız alanlarda öne çıkaran süreç, Irak”ın işgali ile başladı. Çatışma bölgelerinde varlık gösteren Tahran yönetimi zamanla Körfez monarşileriyle karşı karşıya geldi.Hamas”ın 7 Ekim harekâtıyla İran”ı ilişkilendirmek için birçok sebep vardı. Sabıkalı bir geçmiş ve Şiiliği araçsallaştırması, bölge aktörlerini rahatsız etmişti. Ancak İran”a yapılan müdahale, toplumsal muhalefeti içine kapatacak ve İran halkı Tahran”a destek verecektir. Bölgede İsrail ve ABD karşıtlığının başka dinamikleri etkileyeceğini unutmamak kaydıyla, toplum mühendisliği ile İran”ı parçalamanın ve rejimi değiştirmenin mümkün olmadığını birlikte göreceğiz. Muhalif İranlıların bile nefret ettikleri sisteme sahip çıkacaklarını ve ülkelerinin birliği için toplanacaklarına tanık olacağız.Trump”ın baskı ve şantajla yaptığı hava bombardımanının sınırlı kalması ve Tahran”ın diplomasi kapısını açık tutması şart. İran”dan gelecek tepkinin dozu bölgeyi yatıştıracak mı yoksa ateşe mi sürükleyecek? Önümüzdeki her saat dilimi, risklerin daha da arttığına şahit olacağız.
Source: M. Yalçın Yilmaz
ABD ve Avrupa”nın sırtına binen İsrail yükü
İran, terör devleti İsrail”in saldırılarına karşı misillemeleri artırması üzerine ABD İsrail”in yardımına koştu.ABD Başkanı Donald Trump”ın İran”a 2 hafta süre verdiğini açıklamasının üzerinden henüz 24 saat geçmişti ki ABD savaş uçakları İran”daki 3 nükleer tesisi bombaladı.Trump yönetimi her ne kadar “Biz İran”la savaş halinde değiliz”, “İran”ın nükleer silah yapmasını engellemek için operasyon” yaptık deseler de ABD artık İran”la savaşta! ABD”ye dair her şey açık hedefte ve İran”ın direkt ABD”ye mukabelede bulunma hakkı bâkî.ABD”nin İran”a ait nükleer tesisleri bombalaması ABD/İsrail cephesinin beklediği tesiri oluşturmadı. İran hemen misilleme yaptı ve Hayber adlı füzesini ilk defa kullandı. Hayber füzesi terör devleti İsrail”in başkenti Tel Aviv”de ağır yıkımlar meydana getirdi.İran”ın art arda füze yollamasıyla şaşkına dönen Trump İran”ı tekrar bombalamakla tehdit etti. Ülkesini savaşlardan uzak tutma sözüyle başa gelen Trump, dünya savaşıyla neticelenecek adımlar atıyor veya attırıyorlar.Trump”ın İran”a saldırmasını Yahudi lobisine teslim oldu diye yorumlayanlar olduğu gibi Trump”a şantaj yapıldığı da söyleniyor. Üstelik bu iddialar ABD ve Avrupa medyasında yer alıyor.Terör devleti İsrail, ABD ve Avrupa”nın üzerinde artık atılması gereken bir yük haline geldi. İsrail”in Gazze”de gerçekleştirdiği soykırım Batı”nın övündüğü tüm değerleri altüst etti, inandırıcılıkları kalmadı. İlk başlarda engellemeye çalıştıkları İsrail aleyhtarı protesto eylemleri artarak devam ediyor. İsrail”i savunurken kendi tabanlarından oluyorlar. Bu hengamede İsrail İran”a saldırarak ABD ve Avrupa”nın üzerine yeni yükler yükledi. İşleri zor.İşleri zor çünkü, Afganistan”da Taliban”ın “ABD yenilmez” putunu yıkması, hâkezâ Hamas”ın da “İsrail yenilmez” putunu yıkmasıyla psikolojik üstünlük Müslümanlara geçti. Bu noktada Müslümanlar için geri adım olmaz ileri adımlar olur.Taliban ve Hamas”ın can pahası kan pahası sağladığı zeminde rahat hareket edebilen İran mezhepçi politikalarını bir kenara bırakmalı.Mezhepçi hırs İran”a pahalıya patladı; başta Türkiye olmak üzere mezhep ihraç etmek istediği hedefindeki ülkelerden adam devşirirken kendi içine bakmayı ihmal ettiğini ve terör devleti İsrail, İran tarlasını kendisi için mümbit hale getirdiğini hep beraber gördük.İran mezhepçi hırsla, Irak ve Afganistan”a saldıran ABD liderliğindeki Haçlı ordusuna erketelik yapmasıydı, Suriye”yi kan gölüne döndürmesiydi ve Müslümanlarla ittifak yapabilseydi bugün bambaşka bir dünya olurdu.Evet “keşke”lerle hayat sürmez ama ders çıkarmak ve aynı hataları yapmamak için de geçmişi konuşmamız gerekiyor. Hayat bizleri döndürüp döndürüp aynı noktaya getiriyor!
Source: Yakup Köse
Asya borsaları karışık seyrediyor -23 Haziran 2025
İran ve İsrail arasında devam eden gerilim tüm dünyada risk algısının yükselmesine neden olurken, ABD”nin İran”daki üç nükleer tesise hava saldırısı düzenlemesinin ardından küresel piyasalar haftaya karışık bir seyirle başladı.
Analistler, söz konusu gerilimin başta enerji arzı olmak üzere küresel ekonomik riskleri artırdığını belirterek, bölgeden gelen haber akışının yakından takip edildiğini söyledi.
Asya tarafında da Orta Doğu”daki gerilim pay piyasaları üzerinde etkili olurken, Hürmüz Boğaz”ından yapılan enerji sevkiyatının ciddi bir bölümünün ulaştığı Asya ülkelerinde bölgedeki gelişmelere yönelik haber akışı yatırımcıların odağında bulunuyor.
Buna karşın, İran”ın olası bir boğaz kapatma girişiminde, boğazı tamamen kapatmak yerine bazı ülkelerin tanker gemilerine yönelik yaptırım uygulayabileceği ve Çinli tankerlerin olası yaptırımlardan daha az etkileneceğine yönelik iyimserlikler Çin endekslerini destekliyor.
Bölgedeki makroekonomik veri akışı da takip ediliyor. Bugün açıklanan verilere göre Japonya”da haziran ayına ilişkin imalat sanayi PMI 50,4 ile geçen aya göre güçlenmeye işaret ederken, hizmet sektörü PMI”da 51,5 ile güçlü kalmayı sürdürdü.
Bu gelişmelerle Japonya”da Nikkei 225 endeksi yüzde 0,01 düşüşle 38.401 puandan ve Güney Kore”de Kospi endeksi yüzde 0,24 azalışla 3.014 puandan kapandı.
Şu sıralarda Çin”de Şanghay bileşik endeksi ise yüzde 0,8 artışla 3.386 puan ve Hong Kong”da Hang Seng endeksi yüzde 0,6 yükselişle 23.659 puan seviyesinde bulunuyor.
Hindistan”da Sensex endeksi ise önceki kapanışının yüzde 0,7 altında 81.842 puandan işlem görüyor.
Source:
Suriye”deki kilise saldırısının IŞİD tarafından gerçekleştirildiği açıklandı
Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin Baba, dün akşam saatlerinde başkent Şam’ın Duveyla bölgesindeki Mar İlyas Kilisesi’ne düzenlenen terör saldırısıyla ilgili basın açıklaması yaptı. Saldırıyı kınayan Suriye İçişleri Bakanlığı adına konuşan Baba, ilk soruşturma bulgularının eylemin terör örgütü IŞİD tarafından gerçekleştirildiğine işaret ettiğini söyledi. İbadethanelerin güvenliğinin devletin kırmızı çizgisi olduğunu aktaran Baba, saldırıya karışan herkesin adalet önünde hesap vereceğini ve Mar İlyas Kilisesi’nin en kısa sürede restore edileceğini kaydetti. Baba, terör saldırısının yalnızca belli bir kesimi değil, tüm Suriyelileri hedef aldığını vurgulayarak, eylemin Suriye devletinin vatandaşlarını korumakta yetersiz olduğu izlenimini yaratmayı amaçladığını dile getirdi. Suriye Sağlık Bakanlığı ise terör saldırısına ilişkin yaptığı açıklamada, hayatını kaybedenlerin sayısının 22’ye, yaralıların sayısının ise 63’e yükseldiğini duyurdu.
Source:
Borsa haftaya düşüşle başladı: 23 Haziran 2025 Borsa İstanbul”da son durum
Borsa İstanbul”da BIST 100 endeksi, haftaya yüzde 0,94 düşüşle 9.116,97 puandan başladı. Cuma günü alış ağırlıklı bir seyir izleyen Borsa İstanbul”da BIST 100 endeksi, günü yüzde 1,11 değer kazanarak 9.203,37 puandan tamamladı. Açılışta BIST 100 endeksi, önceki kapanışa göre 86,40 puan ve yüzde 0,94 azalışla 9.116,97 puana indi. Bankacılık endeksi yüzde 1,24, holding endeksi yüzde 1,20 değer kaybetti. SPOR EN FAZLA KAYBETTİREN SEKTÖR OLDU Sektör endeksleri arasında en çok kazandıran yüzde 0,64 ile orman kağıt basım, en fazla kaybettiren ise yüzde 3,52 ile spor oldu. Ortadoğu”da artan gerilim tüm dünyada risk algısının yükselmesinde etkili olurken, ABD”nin İran”a doğrudan askeri müdahalesinin ardından, küresel piyasalar haftaya karışık bir seyirle başladı. Analistler, bugün yurtiçinde finansal hizmetler güven endeksi, yurtdışında ise dünya genelinde açıklanacak imalat sanayi ve hizmet sektörü Satın alma Yöneticileri Endeksi (PMI) verilerinin takip edileceğini belirterek, teknik açıdan BIST 100 endeksinde 9.100 ve 9.000 puanın destek, 9.200 ve 9.300 seviyelerinin direnç konumunda olduğunu kaydetti.
Source:
Tam bağımsız Türkiye için hep birlikte mücadeleye devam
“Terörsüz Türkiye” projesinin ağır aksak yürüdüğü şu günlerde, İran’ın İsrail ve Amerika tarafından vurulmasıyla yeni bir durum oluşuyor farkında mısınız?
İsrail’in İran’a saldırdığı günlere denk gelen bir gelişme yaşandı.
Aslında 21 Nisan 2025 tarihinde gerçekleşen bir görüşme, geçtiğimiz hafta gündeme geldi ve hayli tartışıldı.
Konu, 21 Nisan 2025 İmralı Zabıtları!
ÖCALAN’IN İSRAİL KARŞITI TUTUMU, KİMLERİ TEDİRGİN EDİYOR
İmralı’da, PKK ele başı Öcalan’ın uzun bir buluşmanın ardından salondan ayrıldığında başının dönmesi ayrıntısına kadar konuşuldu.
Hatta, “güvenlik” nedeniyle yeni MİT mensubunun Öcalan’ın görüşmesinde yer aldığı bilgisi de.
Peki; görüşmede asıl ne öne çıkmıştı?
Elbette, “Terörsüz Türkiye” süreci devam ederken İsrail’in meseleyle ilgili aldığı pozisyona Öcalan’ın verdiği tepki elbette.
Öcalan, İsrail’in kendisini öldürebileceğini söylüyor, gündeme gelen zabıtlarda.
Yine aynı görüşmeye dahil olan MİT mensubunun da Öcalan’ın güvenliğinin artırılması için orada olduğu ifade ediliyor.
Bir ayrıntı daha var. Öcalan İsrail mi İran mı tartışmasında, “İran’dan yana” tavır alıyor.
İsrail’in, bölgede hegemon güç olarak konumlandırılmak istendiğine dikkat çekiyor.
21 Nisan zabıtlarında daha çok ayrıntı var ama bununla yetinelim.
Çünkü asıl mesele başka.
DEMİRTAŞ’IN ALDIĞI POZİSYON KIYMETLİ
Zabıtların gündeme geldiği günlerde Edirne’de tutuklu bulunan HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş’tan çok dikkat çekici bir çıkış geldi.
Bilenler bilir, Demirtaş’ı bu köşede çok ağır eleştirdik. Demirtaş’ın Türk siyasetine verebileceği onca katkıyı es geçip “Çözüm Süreci”ne verdiği zararı da kayıtlara geçirdik.
Ama “Sezar’ın hakkı Sezar’a!”
Açıkçası, kamuoyuyla paylaşılan son yazısı, geleceğimize dair umudumuzu pekiştirdi.
Demirtaş, Edirne’den Kars’a tüm Türkiye’nin hep birlikte canla başla savunulması gerektiğini söylüyor. Türkiyeli olmanın değerini anlatıyor. Nihayetinde İsrail’in İran’a saldırısını “Emperyalistlerin bölgemize dönük” kabul edilemez eylemi olarak nitelendiriyor.
İsrail karşıtı tutum sergiliyor.
PKK’NIN UZANTILARINDAN VE K.IRAK’TAN ÇATLAK SESLER YÜKSELİYOR
Geçtiğimiz hafta yaşanan bu gelişmeler sahada da farklılıkları ortaya çıkardı.
PKK’nın Suriye kolunun başındaki Mazlum Abdi, “Suriye ordusuna SDG’nin eklemlenmesinin formüllerini anlattığı bir söyleşide, Öcalan’la görüşmekten onur duyacağını belirtiyor. Ama bir şey daha yapıyor, Türkiye’deki barışı destekliyoruz diyor, kendilerini sürecin dışında tutuyor.
Yine PKK’nın İran kolu PJK, tüm Kürt gruplara rejime karşı birleşmeye çağırıyor.
PKK’nın Kandil baronlarından Duran Kalkan ise, örgütün silah bıraktığını eylemselliğini değiştirdiğini anlatıyor anlatmasına ama…
PJK’ın çağırısına destek verip “Şimdi birleşirlerse büyük kazanırlar. 4 parça Kürdistan olarak arkalarındayız” diyor.
ÖCALAN İLE DEMİRTAŞ’IN ÇİZGİSİ TÜRKİYE EKSENİNDE
Öcalan ile Demirtaş’ın çizgisi Türkiye eksenine oturuyor. O yüzden iki isim de Amerika ve batılıların güdümündeki örgüt üyeleri ve diğer Kürt gruplarının hedefine oturtuluyor.
Türkiye’de taban bulmakta zorluk çeken Kuzey Irak menşeli yapı da aynı bağlamda tartışmaya dahil oluyor.
Barzani’nin Türkiye ili olan ilişkisinin inişli çıkışlı olduğunu biliyoruz. En son Terörsüz Türkiye projesine destek verirken ona müzahir “yapı”nın Türkiye’deki kongresinde, “otonomi”, “federasyon” gibi konuların öne çıkartılması dikkatimizden kaçmıyor!
Buna benzer bir tutumu henüz iklim oluşmamışken, HÜDAPAR’ın Diyarbakır’daki toplantısının sonundaki bildiride görmüştük.
“BİZİM KÜRTLERİMİZİ KİMSEYE VERMEYE NİYETİMİZ YOK”
Toparlayalım.
Terörsüz Türkiye perspektifinin ne derece hayati olduğu bugünlerde bir kez daha ortaya çıktı.
Bu konuda elini taşın altına koyanların tümünün emekleri boşa gitmesin diye ihtimam gösteriyoruz.
Ne ki, hem Türkiye içinde hem Suriye, Irak ve İran’daki yapılar süreci hızla zehirlemek için harekete geçmiş görünüyor.
Mahir Kaynak”ı rahmetle anarak bitirelim.
“Bizim Kürtlerimizi kimseye verme niyetimiz yok.”
Birlikte, hep beraber tam bağımsız Türkiye mücadelesine devam.
Irak, Suriye işte şimdi de İran örneği bizi buna mecbur bırakıyor farkında değil misiniz?
Farkında olanlara selam olsun!
Hasan Öztürk / Haber7
Source: M Yazilari
IMF”ten risk uyarısı geldi
Uluslararası Para Fonu Başkanı Kristalina Georgieva, küresel belirsizlik artarken, ABD”nin İran”a düzenlediği saldırıların enerji kanallarının ötesinde daha geniş etkileri olabileceği konusunda uyardı.Georgieva, Bloomberg TV”ye verdiği röportajda, “Bunu, son derece belirsiz bir ortamda başka bir belirsizlik kaynağı olarak görüyoruz. Şimdiye kadar en büyük şok enerji fiyatlarında görüldü ve IMF bunu yakından takip ediyor, ancak ikincil ve üçüncül etkiler de olabilir. Büyük ekonomilerde büyüme beklentilerini vuran daha fazla türbülans olursa, küresel büyüme beklentilerinde aşağı yönlü revizyonlar tetiklenebilir” dedi.
Source: Emrullah Koçin
Yakınlarını arayanlar 90 saniyelik bu mesajı dinledi
CNN International”ın elde ettiği kayıtlara göre İran dışında yaşayan kişilerin yaptıkları telefon aramalarında karşıdan gelen ses bir insan değil, otomatik sesli mesaj oldu. “Merhaba, dinlemek için zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz” ifadeleriyle başlayan mesaj, telefon görüşmesini yapan kişileri şaşkına çevirdi.
“GÖZLERİNİZİ KAPATIN”
Sesli mesajda, hayatın beklenmedik sürprizler barındığını belirtilerek, insanlara bu zorluklarla başa çıkma gücünün içlerinde olduğunu hatırlatıldı. Devamında ise arayan kişiye gözlerini kapatması ve kendisini huzur veren bir yerde hayal etmesi söylendi.
Mesajın amacı tam olarak bilinmese de içeriği, meditasyon benzeri bir telkin havası taşıyor… Bu tür sesli mesajların özellikle cep telefonlarını arayanlar tarafından sıkça duyulduğu, sabit hatlarda ise böyle bir uygulamaya rastlanmadığı bildirildi.
İNTERNET KESİNTİLERİNDEN SONRA ORTAYA ÇIKTI
Söz konusu otomatik mesajlar, İran”da son günlerde uygulanan geniş kapsamlı internet kısıtlamalarının ardından yaygınlaşmaya başladı. WhatsApp gibi popüler uygulamalara erişimin durdurulmasıyla birlikte yurtdışındaki İranlılar sevdiklerine doğrudan telefonla ulaşmaya çalıştı.
Ancak mobil hatlar üzerinden yapılan aramalarda bu tür sesli mesajlarla karşılaşmak olağan hale geldi…
İran İletişim Başkanlığı ise yurtdışındaki vatandaşların aileleriyle yerli mesajlaşma platformları aracılığıyla iletişim kurulabileceğini savunuyor. Öte yandan İran, özellikle siyasi gerilimlerin yükseldiği dönemlerde sık sık internet kesintilerine başvuruyor. 2022 yılındaki kitlesel protestolarda da benzer erişim engelleri uygulanmıştı.
Source: Derleyen: Ozan Kılıç
ABD”de İran kavgası: Saldırıdan haberdar edilmedik
CNN kanalına konuşan Cumhuriyetçi Parti”den konuya aşina yetkililer, Kongre”de önde gelen Demokrat üyelerin, Trump yönetiminin İran”a yönelik saldırısından haberdar edilmediğini söyledi.”SALDIRIDAN HABERDAR EDİLMEDİK”Yetkililer, Cumhuriyetçilerin Kongre”deki en üst düzey iki ismi, Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson ve Senato Çoğunluk Lideri John Thune”a, saldırılara ilişkin önceden bilgi verildiğini kaydetti.Öte yandan yetkililer, Demokratlardan Senato Azınlık lideri Chuck Schumer ile Temsilciler Meclisi Azınlık lideri Hakeem Jeffries”in, saldırılar başladıktan sonra bilgilendirildiğini öne sürdü.SALDIRILARDAN SONRA BİLGİ VERİLDİAncak Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, X hesabından yaptığı paylaşımda, bu iddiaları reddederek, Schumer”a saldırılardan önce haber verildiğini, Jeffries”e ise ulaşılamadığı için saldırılardan sonra bilgi verildiğini belirtti.Bu arada Beyaz Saray”dan yapılan açıklamada, Trump”ın, İran”a saldırılarının sonucunu görüşmek üzere bugün Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC) ile bir araya geleceği bildirildi.
Source: Www.star.com.tr