PKK’nın silahları bırakmasını MİT elemanları gözetleyecek
PKK’nın silah bırakma ve fesih açıklamasının ardından silah bırakmayla ilgili ayrıntılar tartışılıyor. İktidara yakın yazarlar silah bırakmanın Haziran ayına kadar tamamlanacağını, BM’nin değil MİT’in silah bırakmayı sahada kontrol edeceğini söylüyor. Abdülkadir Selvi şunları yazdı:
– Silah bırakma ve fesih çatı örgütü KCK’yı da kapsıyor.
– PKK’nın silah bırakma kararı MİT tarafından sahada kontrol edilecek.
– Irak’ta Irak devleti ile MİT, Suriye’de Suriye devleti ile MİT, Türkiye’de ise MİT silah bırakmayı denetleyecek.
– Yayınlarda ileri sürülen 3 merkez değil. Silah bırakılmasıyla ilgili mekanizmada Birleşmiş Milletler yer almıyor. Bu işler PKK’nın bulunduğu ülkelerle MİT tarafından yürütülecek.
– Devletin PKK’nın silah bıraktığını kabul etmesi MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunacağı rapor sonucunda olacak.
Source: Haber Merkezi
En büyük eserimizi inşa ediyoruz
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün AK Parti Konferans Salonu”nda düzenlenen Teşkilat Akademisi Liderlik Okulu programında konuştu. Konuşmasının başında, merkez üssü Konya”nın Kulu ilçesi olan ve Ankara”da da hissedilen 5.2 büyüklüğündeki deprem dolayısıyla geçmiş olsun dileklerini ileten Erdoğan, özetle şunları söyledi: VİZYONUMUZU YÜREKLERE NAKŞEDECEĞİZ: Teşkilat Akademisi”ni, partinin omurgasını güçlendirmeyi amaçlayan çok önemli, kıymetli ve değeri ileride daha iyi anlaşılacak stratejik bir adım olarak görüyoruz. Bu programı sadece eğitim vermek için değil dava şuurunu pekiştirmek, siyasal bilinci geliştirmek, AK Parti”nin temsilcisi olduğu vizyonu her bir kardeşimizin yüreğine nakşetmek için başlatıyoruz. AK Parti Sürekli Eğitim Merkezi, Türkiye Yüzyılı”nın mimarlığını üstlenecek kadroları yetiştirecek bir vizyon çalışmasıdır. Bu ülkenin yarınlarını şekillendirecek bir liderlik mektebi oluşturuyoruz. AK PARTİ”DEN ÖNCE DE VARDIK: Biz, AK Parti”nin tabelasını takınca siyaset sahnesine çıkmadık. AK Parti”den önce de vardık. Bizim için tarih AK Parti ile başlamadı. Bizim için tarih 100 yıl, 200 yıl önce başlamadı. Şu salondaki kadro, Malazgirt Meydanı”nda, Alparslan”ın ordusundaki her bir neferin göğsündeki umuda sahiptir. Şu salondaki kadro, İstanbul surları önünde cihan padişahı Fatih Sultan Mehmed ile aynı heyecana inanan yürekli bir kadrodur. Şu salondaki kadro, Çanakkale siperlerinde vatanı uğruna canını vermek için adeta yarışan kahramanlarla aynı cesarete, aynı fedakârlığa sahip adanmış bir kadrodur. İşte bu kadro İstiklal Savaşı”nda bayrağı, bağımsızlığı için en öne atılan dedelerimizle aynı dava şuuruna sahip bir kadrodur. Biz nereden geldiğimizi, ne olduğumuzu, nereye gittiğimizi gayet iyi bilen bir kadroyuz. Bizim muhalefetten en önemli farkımız budur. Bu yol aşk ister, heyecan ister, gayret ister, gece gündüz millet için çabalama ister. Yanıp tutuşma ister. Biz yanacağız ki çevremiz aydınlanacak. KARDEŞLİĞİMİZE PUSU: Türk, Kürt ve Arap birlikte hareket ederse büyük güç olacaktır. Bölgeye barış gelir, huzur gelir, refah gelir. İşte bunu engellemek için her yola başvuruyorlar. Kardeşliğimize pusu kurmaya ısrarla devam ediyorlar. Kimileri ihanetle, kimileri cehaletle bu ayrışmayı körüklüyor. Bu tuzağa düşmeyeceğiz, bu oyunlara gelmeyeceğiz. Şunu hiçbir zaman unutmayacağız: Kürt”ü Türk”ten ayırırsan yalnız kalır ve yutarlar. Türk”ü Kürt”ten ayırırsan, Arap”tan ayırırsan yalnız kalır, zayıflar. Onun için içeride de dışarıda da ayrıştıran, uzaklaştıran, kutuplaştıran, bölen, parçalayan değil birleştiren olacağız. Başkaları ne yaparsa yapsın biz, inadına kardeşliği savunacağız. TERÖR GİRDABINDAN ÇIKARACAĞIZ: Bölücü terör örgütü fesih kararı aldı ve silah bırakacağını açıkladı. Bunu, milletimizin başına musallat olan 40 yıllık bir musibetten ilanihaye kurtulma ve bölgemizin kalıcı huzura kavuşması adına müspet karşıladık. Silah bırakma ve fesih sürecinin Milli İstihbarat Teşkilatımız ve güvenlik birimlerimiz tarafından titizlikle izleneceğini ifade ettik. Türkiye Cumhuriyeti Devleti”nin pozisyonu son derece nettir. Biz, terörü, şiddeti, silahı tamamen terk edene suhuletle yaklaşırız. Ama yanlışta ısrar edenle de mücadeleden bir milim geri adım atmayız. Cumhur İttifakı ortağımız MHP ile sıkı koordinasyon, çok yakın işbirliği ve eşgüdüm halindeyiz. Temkinliyiz, tedbirliyiz, sabırlıyız ama aynı zamanda iyimseriz, umutluyuz. Milletimizi, on binlerce canını, trilyonlarca dolarlık kaynağını yutan 40 yıllık terör girdabından tamamen çıkarmakta kararlıyız. YEPYENİ BİR DENKLEM: Ne Irak”ta ne de Suriye”de sınırımızda terör örgütlerine tahammülümüz hiçbir zaman olmadı, bundan sonra hiç olmayacak. Şunu artık herkes görmelidir: Bölgemizde terör kullanım süresi bitmiştir, yabancı aktörlere bel bağlama dönemi kapanmıştır. Dünyamız kabuk değiştirmekte, eski nizam çatırdamakta, coğrafyamızda ise merkezinde Türkiye”nin yer aldığı yepyeni bir denklem kurulmaktadır. Türkiye, kutup başı olarak yeni dönemde hak ettiği konuma hızla geliyor. Türkiye”nin ufku açılıyor. Türkiye”nin önü aydınlanıyor. Türkiye”nin yıldızı giderek daha çok parlıyor. Türkiye diplomaside, ekonomide, ticarette, turizmde ve diğer alanlarda artık unutmayın yeni bir ligde mücadele ediyor. Terörsüz Türkiye ile inşallah en büyük eserimizi inşa ediyoruz. Terör meselesini tamamen geride bıraktıktan sonra inşallah Türkiye bambaşka bir Türkiye olacak. O zaman huzur daha da artacak. O zaman kardeşlik daha da perçinlenecek. Kalkınma daha da hızlanacak. Demokrasi daha da güçlenecek. Yarım asırdır Türkiye”nin ayağına vurulmuş bir prangayı söküp atacağız. TÜRK, KÜRT, ARAP BİRLİKTE VAR OLDU TÜM insanlığın gözbebeği olan bu stratejik coğrafyada Türk, Kürt ve Arap birlikte var olmuştur. Birlikte savaşmış, galibiyeti de mağlubiyeti de birlikte yaşamıştır. Coğrafya ve tarih, Türk, Kürt ve Arap”ı çözülmez, dağılmaz şekilde birbirine sıkıca bağlamıştır. Bakın Malazgirt Zaferi”nin 953. yıldönümünde de ifade ettim. Malazgirt, Türk, Kürt, Arap”ın ortak zaferidir. Çaldıran, Türk, Kürt, Arap”ın ortak zaferidir. Ridaniye, Kudüs”ün fethi, İstanbul”un fethi, daha nicesi ortak zaferimizdir. Biz bu coğrafyada ittifak yapınca büyüdük, güçlendik, cihana hükmettik. Ancak dağılınca hep beraber fetreti yaşadık. Birbirimize düştüğümüzde zayıfladık, geriledik, çok büyük acılar yaşadık. Bunu iyi bilen emperyalistler “böl, parçala, yönet” politikasını yürüttü. Asırlardır bu kirli oyunu oynamayı çok ama çok iyi biliyorlar. Onun için aramıza cetvelle çizer gibi sınırlar çizdiler. Onun için aramıza nifak soktular, fitne soktular. Bizi birbirimizden uzaklaştırmak, koparmak için uğraştılar. Bizi birbirimize düşman etmek için ellerinden geleni yaptılar. Bizim farkında olmadıklarımızın onlar farkında.
Source: Mehmet Fahri̇ Özkan
NATO zirvesinin de gündemi Ukrayna’ydı
Antalya”da 26″sı dışişleri bakanı düzeyinde 32 müttefikin katılımıyla gerçekleştirilen NATO Gayriresmi Dışişleri Bakanları Toplantısı”nın öncelikli gündem maddelerinden biri Rusya-Ukrayna savaşı ve Türkiye”nin rolü oldu. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, toplantının ikinci gününe başlarken İstanbul”da yapılacak Rusya-Ukrayna müzakerelerine ilişkin, “Türkiye burada büyük bir rol oynuyor, çünkü Türkiye tüm ilgili ortaklarla iyi ilişkilere sahip” mesajını verdi. Zirveye ev sahipliği yapan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Türkiye”nin bu çok önemli ve özel zamanda, bu önemli toplantıyı yapmasının ayrıcalık olduğuna işaret etti. Dışişleri Bakanı Fidan, NATO Gayriresmi Dışişleri Bakanları Toplantısı”nın ardından da basın toplantısı düzenledi. NATO ittifakının en büyük ikinci ordusuna sahip Türkiye”nin, askeri yetenekleri ve savunma sanayii altyapısıyla Avrupa güvenlik mimarisinde son derece önemli rol oynamaya devam edeceğini bildirdi. Antalya”daki görüşmelerin NATO”nun Avrupa-Atlantik güvenlik mimarisindeki başat rolünü de teyit ettiğini dile getiren Fidan, Avrupa”nın güvenliğinin NATO”dan ayrı düşünülemeyeceğini belirtti. RUTTE: TÜRKİYE”NİN BİR ARAYA GETİRME GÜCÜ ORTADA NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, “Türkiye”ye Antalya”daki mükemmel misafirperverliği için teşekkür ederim. Lahey zirvesinin gündemini derinlemesine görüşme fırsatı yakalandı. İstanbul barış müzakereleri, Türkiye”nin bir araya getirme gücünü açıkça ortaya koyuyor” dedi. İtalya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Antonio Tajani de Türkiye”nin Rusya ile Ukrayna arasındaki arabulucu rolüne minnettar olduklarını söyledi.
Source: Betül Usta
Dünyanın gözü Türkiye”de! Rusya ve Ukrayna barışın şartlarını İstanbul”da görüşecek
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio başkanlığındaki ABD heyeti, Ukrayna Savunma Bakanı Rüstem Umerov başkanlığındaki Ukrayna heyeti ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin”in Müşaviri Vladimir Medinskiy başkanlığındaki Rus heyeti, ateşkes görüşmeleri için bugün İstanbul”da olacak.Türkiye”nin ev sahipliğindeki müzakerelerde, Rus heyeti 2022″deki İstanbul müzakerelerini temel almak isterken Ukrayna heyeti ise toprak bütünlüğü ve güvenlik garantilerini masaya taşıyacak.RUS HEYETE MEDİNSKİY BAŞKANLIK EDECEKYerli ve yabancı basın mensuplarının yoğun ilgi gösterdiği müzakerelere katılmak üzere İstanbul”a gelen Rus heyete, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin”in Müşaviri Vladimir Medinskiy başkanlık edecek.Heyette, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Galuzin, Rusya Genelkurmay Başkanlığı Ana İstihbarat Dairesi (GRU) Başkanı İgor Kostyukov ve Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Aleksandr Fomin yer alacak.Heyetin uzmanlar listesinde ise Rusya Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Dairesi Başkan Yardımcısı Aleksandr Zorin ve Rusya Devlet Başkanlığı İnsani alanda Devlet Politikası Dairesi Başkan Yardımcısı Yevgeniya Podobreyevskaya”nın yanı sıra Rusya Dışişleri Bakanlığı Bağımsız Devletler Topluluğu Ülkeleri İkinci Daire Müdürü Aleksandr Polişçyuk ile Rusya Savunma Bakanlığı Uluslararası Askeri İşbirliği Ana Müdürlüğü Başkan Yardımcısı Vladimir Şevtsov bulunacak.Medinskiy, 2022″deki görüşmelerde de Rus heyetine başkanlık yapmıştı.UKRAYNA HEYETİUkrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, İstanbul”da düzenlenecek barış müzakerelerine katılacak Ukrayna heyetinin oluşturulmasına ilişkin kararnameyi imzaladı.Türkiye, Rusya ve ABD”li yetkililer ile görüşmek için oluşturulan heyete Ukrayna Savunma Bakanı Rüstem Umerov başkanlık edecek.Heyette şu isimler yer alacak:”Ukrayna Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergiy Kyslytsya, Ukrayna Güvenlik Servisi (SBU) Başkan Yardımcısı Oleksandr Poklad, Dış İstihbarat Servisi Başkan Yardımcısı Oleh Luhovskyi, Ukrayna Genelkurmay Başkan Yardımcısı Oleksii Shevchenko, Savunma Bakanlığı Ana İstihbarat Müdürlüğü (GUR) Başkan Yardımcısı Vadym Skibitskyi, Ukrayna Hava Kuvvetleri Komutanlığı Karargahı Başkan Yardımcısı Yevhenii Shynkarev, Ukrayna Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargahı Başkan Yardımcısı Oleksandr Dyakov, Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı Merkez Hukuk Dairesi Uluslararası ve Operasyonel Hukuk Dairesi Başkanı Oleksii Malovatskyi, Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı Ana Harekat Müdürlüğünün Kıdemli Subayı Oleksandr Sherikhov, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Başkomutanlığı Destek Birimi Protokol Subayı Heorhii Kuzmychev, Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Başkanı Danışmanı Oleksandr Bevz.”Ayrıca Zelenski, Ukrayna heyetinin Rus heyeti ile görüşmesinin önünde engel olan, 4 Nisan 2022 tarihli “Ukrayna heyetinin Ukrayna”nın güvenlik garantilerine ilişkin anlaşma taslağı hazırlanması ve koordinasyonuna ilişkin Rusya ile görüşmelere katılması” konusundaki kararnameyi iptal etti.HEYETLER BARIŞIN ŞARTLARINI GÖRÜŞECEKİstanbul”daki müzakerelerde her iki tarafın savaşın sona ermesi ve barışın sağlanması için kendi şartlarını ortaya koyması bekleniyor.Rus tarafı, Ukrayna ile yapılacak müzakerelerde İstanbul”da 2022″de yapılan müzakerelerden çıkan metnin prensip olarak temel alınmasını istiyor.Moskova, sahadaki “yeni gerçeklikler” olarak adlandırdığı yasa dışı ilhak ettiği bölgeleri de şartları arasına koydu.Çatışmaların dondurulmasını değil, nihai olarak sonlanması niyetini vurgulayan Moskova, ilhak ettiği Donetsk, Luhansk, Zaporijya ve Herson”un idari sınırlarından Ukrayna askerlerinin çekilmesini şart koşuyor.MOSKOVA “TARAFSIZ VE BAĞLANTISIZ BİR UKRAYNA” İSTİYOR”Ukrayna”nın tarafsız, bağlantısız ve nükleer silahlardan arındırılmış bir statüye kavuşturulması, silahsızlandırılması, Nazilerden arındırılması, Ukrayna”daki Rusça konuşan vatandaşların hak, özgürlük ve çıkarlarının tam olarak güvenceye alınması, ilhak ettiği Kırım, Donetsk, Luhansk, Zaporijya ve Herson bölgelerinin Rusya”nın toprakları olarak tanınması” Moskova”nın en temel şartları arasında bulunuyor.Krizin çözülmesinden sonra Ukrayna ve Avrupa ile iyi komşuluk ilişkilerini kademeli olarak adım adım kurmaya başlamayı öneren Moskova, bunun ardından Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü, Şanghay İşbirliği Örgütü üye ülkeleri ile Batılı ve Avrupalı devletlerle kıtadaki tüm devletlerin çıkarlarını dikkate alan bir “Avrasya güvenlik sisteminin yaratılmasını” öneriyor.UKRAYNA TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ VE GÜVENLİK GARANTİLERİNİ ŞART KOŞUYORKiev, ülkenin toprak bütünlüğü ve egemenliğinin tam olarak sağlanmasının yanı sıra güvenlik garantileri taleplerini ön planda tutuyor.Güvenlik garantileri çerçevesinde, Ukrayna”nın NATO”ya davet edilmesini ya da NATO koruması altına alınmayı bekleyen Kiev, Avrupa”dan da bir barış gücünün ülkesine yerleştirilmesini istiyor.Bununla birlikte Ukrayna”ya nükleer silah verilmesi ve bir tür caydırıcılık paketinin sağlanması da Kiev”in şartları arasında yer alıyor.Kiev, ayrıca Kırım, Donetsk, Luhansk, Zaporijya ve Herson”un Rus kontrolünden çıkması ve Ukrayna”nın uluslararası alanda tanınan sınırlarına dönmesi şartını öne sürüyor.Savaşın sona ermesinden sonra ülke ekonomisinin yeniden ayağa kaldırılması, ordunun silahlandırılması için ABD ve Avrupa”nın desteği de Kiev”in istekleri arasında yer alıyor.
Source: Www.star.com.tr
Eurovision”da cesur adım! İsrail caniliğini dünyaya duyurdular
RTVE”nin Eurovision yayınındaki yorumcuları Tony Aguilar ve Julia Varela, İsrail”i temsil eden Yuval Raphael”in sahne öncesinde yayımlanan tanıtım videosu sırasında bir hatırlatmada bulundu. Yorumcular, RTVE”nin nisanda Avrupa Yayın Birliğine yaptığı ve İsrail”in yarışmaya katılımının tartışmaya açılmasının talep edildiği başvurusunu bir kez daha izleyicilerle paylaştı.İspanyol yorumcular, “Bu yıl RTVE, Eurovision”dan İsrail”in festivale katılımını tartışmasını istedi. Birleşmiş Milletlere göre, Gazze”deki İsrail saldırılarının kurbanları 50 bini aştı ve bunların arasında 15 binden fazlası çocuk. Bu, herhangi bir ülkeye karşı bir dilekçe değil, barış, adalet ve insan haklarına saygı çağrısıdır.” ifadesini kullandı.EUROVİSİON ŞARKI YARIŞMASI PROVALARINDA PROTESTO EDİLEN İSRAİL İÇİN CANLI YAYIN ÖNLEMİ ALINDIİsviçre”nin Basel kentinde düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması”nın provalarında İsrail protesto edilirken, yarı finalde yayıncı kuruluş canlı yayında tepkilerin duyulmasını engellemek için önlemler aldı.İsrail”in katılımı nedeniyle eleştirilerin hedefinde olan ve bu yıl 69″uncusu düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması”nın ikinci yarı finalinde sahne alan İsrail”in sırası geldiğinde canlı yayın ekranlarında seyirci gösterilmedi, sadece şarkıcı Yuval Raphael”in sesi verildi.16 ülkenin sahne aldığı ikinci yarı finalde, oylama sonucu Litvanya, İsrail, Ermenistan, Danimarka, Avusturya, Lüksemburg, Finlandiya, Letonya, Malta ve Yunanistan büyük finale çıkarken Avustralya, Karadağ, İrlanda, Letonya, Gürcistan, Çekya ve Sırbistan ise yarışmaya veda etti.Eurovision Şarkı Yarışmasının büyük finali 17 Mayıs”ta yapılacak.- İSRAİL PROVALARDA PROTESTO EDİLDİSosyal medyada kısa sürede yayılan görüntülerde İsrail”in ikinci yarı final öncesi yapılan provada protesto edildiği görüldü.İsrailli şarkıcı Raphael”in prova yaptığı esnada seyircilerden yuhalama sesleri yükseldiği, Filistin bayrakları açıldığı görüldü.Yarışma organizatörlerinin “güvenlik” endişesi nedeniyle Filistin bayrağı taşıyanları alandan uzaklaştırdığı kaydedildi.- İSRAİL BÜYÜK FİNALDE YARIŞACAKGazze”de soykırıma devam eden İsrail”in Eurovision”dan çıkarılması yönündeki çağrılara rağmen İsrailli şarkıcı Raphael, 17 Mayıs”ta düzenlenecek büyük finalde yarışacak.Yarışmanın organizatörü olan Avrupa Yayın Birliği (EBU), Ukrayna”da başlayan savaş gerekçesiyle 2022″den bu yana Rusya”yı yarışmadan men etmesine rağmen, benzer bir kararı İsrail için almaması nedeniyle “ikiyüzlülük” ve “çifte standart” eleştirilerinin hedefi oluyor.Yarışmanın düzenlendiği Basel kenti, İsrail”in katılımına karşı çıkan Filistin destekçilerinin protestolarına tanıklık ediyor.Eurovision Şarkı Yarışması alanına Filistin bayraklarıyla gelen ve İsrail”in yarışmaya katılmasını protesto eden aktivistler, güvenlik güçlerinin uyarısının ardından alandan ayrılmak zorunda kalmıştı.Daha sonra yarışmanın yapıldığı alanda toplanan bir grup aktivist, İsrail”in yarışmaya katılmasını protesto ederek Filistin”e destek gösterisi düzenlemişti.Aktivistler, ellerinde İsrail bayrakları önlerinden geçen ve kendilerini tahrik etmek isteyenlere tepki göstererek, “Filistin”e özgürlük ve soykırımı durdurun” şeklinde sloganlar atmıştı.- AÇILIŞ TÖRENİ VE İLK YARI FİNALDE İSRAİL KARŞITI PROTESTOLAR DAMGA VURMUŞTUBasel Belediye Binası önünde 11 Mayıs”ta gerçekleştirilen Eurovision Şarkı Yarışması”nın resmi açılış törenine, İsrail karşıtı ve Filistin destekçisi gösteriler damga vurmuştu.Açılış töreniyle Eurovision haftası resmen başlarken, 37 ülke delegasyonuna hitaben “hoş geldiniz” konuşması yapılmıştı.Katılımcılar, selamlamanın ardından buradan klasik tramvaylara bindirilerek törenin devamı için “Eurovision köyüne” geçmişti.Tören için belediye binası önünde toplanan binlerce kişilik kalabalık arasında çok sayıda Filistin destekçisi aktivist de yerini almıştı.
Source: Www.star.com.tr
5 evrede terörsüz Türkiye! İlk evre ne zaman başladı?
HABERTÜRK’ün güvenlik kaynaklarından edindiği bilgilere göre; bölgede etkileri uzun yıllar sürecek ve mali boyutu trilyon dolarları bulan Terörsüz Türkiye hedefine ulaşılması için 5 evreli bir plan devreye alındı. Kaynaklar; 5 evreyi şu şekilde özetledi: BİRİNCİ EVRE Sürecin ilk evresi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Malazgirt ve 30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerinde yaptığı “iç cepheyi güçlendirme” çıkışıyla başladı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de DEM’lilerle tokalaşması süreci ivme kazandırdı. İlk evre, MHP Lideri Bahçeli’nin 22 Ekim’de yaptığı tarihi çağrı ile tamamlandı. İKİNCİ EVRE 27 Şubat-12 Mayıs tarihlerini kapsayan ikinci evrede, Öcalan’ın çağrısının hazırlanması ve DEM Parti’nin siyasi aktörlerle yürüttüğü temaslar ön plandaydı. Bu süreçte istihbarat birimleri altyapıyı şekillendirdi. Silahlı mücadele ile siyasi çözüm arayışları arasında hassas bir denge korunmaya çalışıldı. Bu süreçte önce Öcalan’ın çağrısı geldi, ardından da bu çağrıya uyan örgüt kongresini toplayarak fesih ve silah bırakma kararı aldı. ÜÇÜNCÜ EVRE 12 Mayıs itibarıyla başlayan üçüncü evre, fesih ve silah bırakma sürecine geçişi temsil ediyor. Süreç, farklı coğrafyalarda kendi koşullarına göre yapılandırılıyor. Irak’ta Kandil, Metina ve Zap gibi bölgeler boşaltılacak; bu kapsamda Irak hükümetiyle iş birliği yürütülüyor. Suriye’de ise Kürt unsurların Şam hükümetine barışçıl entegrasyonu hedefleniyor. ABD’nin bölgeden yıl sonuna kadar büyük oranda çekileceği, geride sınırlı asker bırakabileceği değerlendiriliyor. İran’daki PJAK için de tasfiye hedefi var; burada da İran’ın yapıcı rol üstlenmesinin önemli olacağı değerlendiriliyor. SİLAH BIRAKMADA 3-4 AY HEDEFİ Türkiye sınırları içerisindeki PKK mensubu sayısının 50-100 arasında olduğu tahmin ediliyor. Bu kişilerin silahlarının da toplanması için hazırlıklar başladı. Halen Irak’ta bulunan, Türkiye’de herhangi bir suç kaydı olmayanlar için geri dönüşte yasal bir engel bulunmadığına dikkat çekiliyor. Güvenlik kaynakları, silah bırakma evresinin 3-4 ay gibi bir sürede tamamlanmasının hedeflendiğini dile getirdi. Peki, üst düzey örgüt mensuplarının durumları ne olacak? Kaynaklar; örgüt elebaşlarına, silah bırakma sonrası hayatlarını nerede sürdüreceklerine dair bir telkinde bulunulmayacağını da bildirdi. Örgütün tepe yöneticileri Irak’ta Süleymaniye gibi şehirlerde kalabileceği gibi üçüncü ülkelere de geçebilecek. SİLAH BIRAKMA EVRESİNDE HANGİ ADIMLAR GELEBİLİR? Silah bırakma süreciyle eş zamanlı olarak hasta ve yaşlı mahkumların tahliyesi, kayyum uygulamalarıyla ilgili çözüm arayışları ve Öcalan’ın infaz koşullarında yasal haklara uygun iyileştirme yapılması gibi düzenlemeler de gündeme gelebilecek. Bu kapsamda; Öcalan daha geniş ve rahat bir ziyaretçi imkanına kavuşabilir. Elbette bu adımların atılmasında siyaset kurumunun inisiyatif alması gerekiyor. Tüm bu düzenlemeleri içeren bir infaz düzenlemesi yakın zamanda Meclis gündemine gelebilir. DÖRDÜNCÜ EVRE Dördüncü evre; demokratikleşme ve yasal düzenlemeler dönemi olacak. Bu aşamada Meclis aktif rol alacak. Siyasi partiler arasında mümkün olan en geniş uzlaşı ile bir dizi yasal düzenleme hayata geçirilecek. BEŞİNCİ EVRE Sürecin son aşaması ise sosyolojik ve psikolojik bütünleşmeye dayanıyor. Bu evre, en uzun ve zorlu kısım olarak değerlendiriliyor. ÜÇÜNCÜ TARAF YOK Güvenlik kaynakları; önümüzdeki süreçte Diyarbakır anneleri örneğinde olduğu gibi, ailelerine kavuşan çocuk sayısında artış yaşanacağına da dikkat çekti. Silah bırakma noktalarında ise herhangi bir üçüncü taraf ya da uluslararası gözlemci yer almayacak. Güvenlik kaynakları, atılacak her olumlu adımın bir sonraki aşamayı kolaylaştıracağını, provokasyonlara karşı ise dikkatli olunması gerektiğini vurguluyor. MALİYET: 1.8 TRİLYON DOLAR Güvenlik kaynakları; 40 yılı aşkın bir süredir devam eden terörün Türkiye maliyetine dair de hesaplamalar yapıldığını kaydetti. Buna göre; 600 milyar dolardan başlayan maliyet projeksiyonu, fırsatlar ve kayıplar eklenince 1.8 trilyon dolara kadar çıkıyor.
Source: Habertürk
Türkiye”den Rumların yalanına tarihi gerçeklerle cevap
Türkiye”nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ahmet Yıldız, Türkiye”nin, çatışma bölgelerindeki sivilleri korumak için uluslararası çabalara derinden bağlı olduğunu belirtti.Yıldız, New York”taki BM Güvenlik Konseyi”nde (BMGK) “Silahlı Çatışmalarda Sivillerin Korunması” başlığıyla düzenlenen oturumda konuştu.Konuşmasında, sivillerin dünyadaki silahlı çatışmalardan gördüğü zarara dikkati çeken Yıldız, “Türkiye, sivilleri korumak ve (çatışma bölgelerinde) kayıp şahıslar gibi trajik bir sorunu ele almak için uluslararası çabaları güçlendirmeye derinden bağlı kalmaya devam ediyor. Kayıp şahısların içinde bulunduğu zor duruma değinmek yalnızca ahlaki bir zorunluluk değil aynı zamanda kalıcı barış ve istikrara ulaşmak için de elzemdir.” dedi.Yıldız, bu konunun çözümü için kapsamlı ve koordineli bir yaklaşım gerektiğini belirtti.Büyükelçi Yıldız, Türkiye”nin, bu zorluğun ele alınması için uluslararası hukuka tam saygılı biçimde, “siyaset dışı, tarafsız ve sonuç odaklı çabaları” sürekli savunduğuna dikkati çekti.- SURİYE VE GAZZE”DEKİ KAYIPLARA DEĞİNDİSuriye”deki çatışmalar nedeniyle on binlerce kişinin halen kayıp olduğunu aktaran Yıldız, bu durumun gerçeği ve adaleti arayan sayısız aile için “dayanılmaz acılara” neden olduğunu söyledi.Yıldız, Suriye”deki yeni yönetimin bu kritik konuyu ele alma çabalarının Türkiye tarafından memnuniyetle karşılandığını da belirtti.İsrail”in 2 aydan fazla süredir tam abluka uyguladığı Gazze”de “benzersiz” bir insani krizin yaşandığını dile getiren Yıldız, “Gazze nüfusunun neredeyse tamamı yerinden edildi. Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan binlerce kişi öldürüldü, yaralandı ve birçoğu enkaz altında kaldı.” diye konuştu.Yıldız, “İsrail”e, BM Güvenlik Konseyi Kararı 2474 dahil olmak üzere uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuk kapsamındaki yükümlülüklerini hatırlatmalı, tam uyum ve hesap verebilirlik çağrısında bulunmalıyız.” ifadesini kullandı.Hamas”ın Ekim 2023″ten bu yana esir tutulan ABD-İsrail çifte vatandaşı asker Edan Alexander”ı bu hafta başında serbest bırakmasını memnuniyetle karşıladıklarını belirten Yıldız, Gazze”de yeniden bir ateşkes sağlanması hususunda derhal adım atılması gereğine değindi.- GÜNEY KIBRIS RUM YÖNETİMİ TEMSİLCİSİNİN “ASILSIZ İDDİALARINA” CEVAP VERDİBüyükelçi Yıldız, Kıbrıs adasında uzun yıllardır kayıp olan sivillerin sadece Güney Kıbrıs Rum Yönetimi”nde (GKRY) yaşayanlarla ilgili gibi gösteren Rum temsilciye “tarihi gerçeklerle” cevap verdi.”Kıbrıs”taki kayıp kişilerin kaderi bu trajediye yol açan tarihi koşullar dikkate alınmadan değerlendirilemez.” diyen Yıldız, konunun 1963″e kadar dayandığı ve hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) hem de Güney Kıbrıslı Rum Yönetimi (GKRY) bireylerini etkileyen “insani bir mesele” olduğunu vurguladı.Yıldız ayrıca, 1963″ten bu yana kaybolan Kıbrıslı Türklerin çoğunluğunun sivil, adadaki Rum kayıpların ise çoğunluğunun askeri personel olduğunu vurguladı.Kıbrıs Kayıp Şahıslar Komitesi”nin (KŞK) çalışmalarının, adadaki iki tarafın işbirliğiyle devam etmesi gerektiğini söyleyen Büyükelçi Yıldız, GKRY temsil edilirken KKTC”nin BMGK”daki toplantıya katılamamasının “hem haksızlık hem de kabul edilemez” olduğunu söyledi.Yıldız, GKRY temsilcilerinin, Kıbrıs sorununu uzun zamandır bir “işgal” sorunu olarak göstererek uluslararası toplumu yanlış bilgilendirdiğini belirterek, Kıbrıslı Türklere yönelik vahşetlerin BM arşivlerinde “iyi şekilde belgelenmiş olduğunu” kaydetti.
Source: Www.star.com.tr
Saray’a yakın kalemden “İmralı” iddiası
Saray’a yakınlığıyla bilinen Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, terör örgütüne ait Kandil dahil tüm kampların boşaltılarak Irak yönetimine devredileceğini yazdı.
Örgütün sözde üst düzey yöneticilerinin ise kendi tercih ettikleri ülkelere gönderileceğini belirten Selvi, bu isimlerin büyük bölümünün Süleymaniye’de kalmasının beklendiğini ifade etti.
Selvi”nin yazısından ilgili bölüm şöyle:
-PKK’yı kuran ve bunca acılar yaşanmasına neden olan Öcalan, PKK’nın silah bırakması konusunda da etkili oldu. Öcalan, İmralı’dan çıkacak mı? Yeni süreçte durumu ne olacak?
-Bunlar önemli sorular. Kimi ‘Ankara’da villası hazır’ dedi, kimi evleneceğini iddia etti. Kimi DEM Parti’nin başına geçeceğini ileri sürdü.
-Ama bunların hiçbiri doğru değil. Öcalan, İmralı’da kalmaya devam edecek. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi “İmralı’dan çıkma gibi bir talebi de yok.
-Verilen bunca şehit ve gazilerimiz varken Öcalan, İmralı’dan çıkabilir mi? İmralı’dan çıktıktan sonra başka bir yerde yaşayabilir mi?
-Bu sürecin en önemli kırmızı çizgisini şehit aileleri ve gazilerimizin hassasiyetleri oluşturuyor. Şehit ailelerimizi ve gazilerimizi rahatsız edecek hiçbir düzenlemeye izin verilmeyecek.
-Peki, Öcalan’ın durumu ne olacak? Öcalan’ın infaz koşullarında bir değişiklik olmayacak. Ancak İmralı’daki koşulları biraz daha iyileştirilebilir. Öcalan, 26 yıldır cezaevinde. Buna rağmen PKK’ya silah bırakma ve fesih kararı aldırmayı başardı.
-Çünkü silahı bırakma kararı alınması kadar sürecin bundan sonraki yönetimi de önemli. Bazı istihbarat servisleri ve PKK içinden bazı gruplar süreci sabote etmek isteyebilir.
-O nedenle sürecin amacına ulaşması için Öcalan’ın zaman zaman devreye girmesi gerekebilir. O nedenle İmralı’daki koşullarının iyileştirilmesi bekleniliyor.
-Öcalan’a kimi zaman kısıtlamalar getiriliyordu. İmralı’ya giden koster arızalı denilerek ailesiyle ve avukatlarıyla bir süre görüşmesi mümkün olmuyordu.
-Artık koster arızaları yaşanmayacak. Öcalan, ailesi, avukatları ve misafirlerle görüşebilecek. Ancak bu yine MİT’in kontrolü altında gerçekleşecek.
Source: Haber Merkezi
Yakup Köse yazdı: İlk önce halklar şimdi de devletler Türkiye”de
Terör örgütü PKK fesih kararını açıkladı ve silahlı eylemlerine son verdiğini duyurdu. Böylelikle yeni bir süreç başlamış oldu.Kurucusunun ifadesiyle PKK miadını doldurmuş bir örgüt. Evet miadını doldurmuş ama kullanışlı bir örgüt vasfını hâlâ koruyan bir yapı. Birçok ülkenin istihbarat teşkilâtının yön verebildiği, eylem yaptırabildiği bir örgüt.PKK”nın silah bırakmasına yönelik çalışmalar sürerken kamuoyunda PKK istese de silah bıraktırmazlar düşüncesi hakim idi. ABD, İsrail, Avrupa ülkeleri ve İran”ın eli örgütün içerisindeydi. Her ülke gücü nispetinde örgütün içinde tesirli olabiliyor. Onlar için örgüt kullanışlı bir aparat. Örgütü de bu sebepten büyüttüler ve her türlü imkânı sağladılar.Lâkin artık deniz bitti. İnsanlık ruhî bir sıkışmışlığın içerisinde. Bu hal kaçınılmaz olarak dünyevî işlere de yansıyor. Dünyaya nizâmat verenlerin artık bir şey yapacak mecali kalmadı. Tesirleri azaldı. Tahtıveran olan dünyada dün tepede olanlar bugün hızla aşağıya iniyorlar.Tabiî ki inenin olduğu yerde çıkanın da olması gerekiyor. İşte o çıkan Türkiye. Sevk-i ilahi sırrı içinde Türkiye mecrasına doğru akıyor. Birkaç gündür dünyanın kalbi Türkiye”de atıyor ve bir gazeteci olarak gün içerisindeki art arda meydana gelen hadiseleri kaçırmamak için büyük bir çaba sarf ediyorum, takipte zorlanıyorum. Adeta dünya Türkiye”de toplandı.Türkiye”de ilk önce mazlum ve mağdurlar toplandı. Yıllarca onları misafir ettik. Şimdi de devletler nezdinde Türkiye”de bir araya geliniyor. Yeni mazlum ve mağdurlar olmasın diye çaba gösteriliyor. Türkiye her anlamda sığınılacak güvenli bir liman. Halklar da devletler de Türkiye”yi tercih ediyorlar.PKK”nın fesih kararı almasına veya silah bırakmasına ses çıkarılmamasını bu zaviyeden değerlendirmek gerekiyor. Geçmişte olduğu gibi PKK”nın fesih kararı almasını sadece dış faktörler değil iç faktörler de engellemeye çalışırlardı. PKK”nın teröre son verdiğini açıklamasıyla onların elindeki büyük silah alınmış oldu.Bazı mevzuları konuşmak için henüz çok erken. Terör örgütünün mezkûr kararı sonrası CHP medyası üzüntüsünü saklama ihtiyacı duymadılar. 28 Şubat darbe döneminde olduğu gibi bugün de PKK”yı kullanmayı düşünüyorlardı. Silivri”de birilerine ateşler basıyordur!CHP medyası halkta “PKK silah bırakmaz” algısını yerleştirmeye çalışıyor. Anlamadıkları husus şu, Türkiye o borularını örttürdükleri o Türkiye değil! Diyelim PKK silah bırakmadı veya içinden yeni bir örgüt çıktı. Türkiye için kayıp bir durum yok. Türkiye, masadan kalkanın kafasını ezecek kuvvettedir.İlk önce halkların ardından da devletlerin bir araya geldiği Türkiye engelleri aşa aşa menziline varmak üzere!
Source: Yakup Köse
Filiz Katman yazdı: Perşembe”nin gelişi
Türkiye eş zamanlı olarak diplomasinin yani “müzakere”nin birini yaparken diğerine geçiliyor.Antalya, Kuzey Atlantik Paktı (North Atlantic Treaty Organization-NATO) Dışişleri Bakanları Toplantısı”ndaki “müzakerelere” ev sahipliği yaparken İstanbul sırasıyla dünya gündeminin başlıca konularında “müzakerelere” ev sahipliği yapıyor.Geçtiğimiz yazıda Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky”nin “Diplomasi için gerekli zemini oluşturmak amacıyla hafta başından itibaren tam ve kalıcı bir ateşkes bekliyoruz. Perşembe günü Putin”i Türkiye”de şahsen bekleyeceğim. Umarım bu kez Ruslar bunu başaramamalarına dair bahaneler üretmezler” dediğine dikkat çekmiştik.”Beklenen gün” geldi ve “kartlar yeniden dağıtıldı” çünkü yine “taraf” olmayanlardan “açıklamalar” silsilesi geldi ve süreç “etkilendi.Bir kez daha.Aynı aktörlerce.İngiltere Başbakanı Keir Starmer”in Rus liderin Türkiye”de Zelensky ile görüşmeyi reddetmesinin ardından Putin”i müzakere sürecini “kasıtlı olarak geciktirmekle” ve Rusya ile Ukrayna arasındaki ateşkesi “engellemekle” suçlarken The Guardian da İngiltere Başbakanı, Putin”e ne mesaj göndermek ister diye sorunca “Bugünkü olaylar, oyalayanın Putin olduğunun bir başka kanıtıdır. Ateşkesi oyalayan Putin”dir. Ukrayna, aylar önce, 30 günlük koşulsuz ateşkes için hazır olduğunu söyledi ve biz de uzun zamandır barışı engelleyenin Putin olduğunu söyledik” deyince gözler kritik buluşmaya çevrildi.Zelensky de ardından “İstanbul”da benim için yapılacak hiçbir şey yok” diye açıklama yapıp Trump ve Putin gelmeyince İstanbul”dan ayrılınca insan düşünüyor.Zelensky bununla da kalmıyor: “Ukrayna devletinin %20″sinin işgal altında olması diplomasi midir? Toplu mezarlar, toplu cenazeler ve 20.000 Ukraynalı çocuğun kaçırılması diplomasi olarak mı değerlendirilir?Trump”ın dediği gibi, cinayetleri durdurmalı mıyız? Katliamları? Hadi, destekliyoruz, cinayetler dursun. Bu koşulsuz ateşkes anlamına geliyor.Bunun için liderlere ihtiyaç yoktur; sadece harekete geçecek siyasi iradeye ihtiyaç vardır” diyor.Sonra bir “açıklama” daha düşüyor ama bu sefer Amerika Birleşik Devletleri”nden.Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Rubio”nun “Rusya”nın Ukrayna ile müzakerelere gönderdiği ekibin seviyesi ilerleme kaydedildiğini göstermiyor. Rusya Devlet Başkanı Putin”in Ukrayna ile ateşkes görüşmelerine doğrudan müdahil olması gerekiyor” demesi bir başka “zamanlama manidar” ifade.Hatırlayalım, geçen hafta Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald J. Trump ise yine “kendine has ifadeler” kullanarak durumu şöyle anlatıyor: “Rusya Devlet Başkanı Putin, Ukrayna ile bir Ateşkes Anlaşması yapmak istemiyor, bunun yerine Perşembe günü Türkiye”de bir araya gelerek KAN BALOSUNUN olası bir sonunu müzakere etmek istiyor. Ukrayna bunu HEMEN kabul etmeli. En azından bir anlaşmanın mümkün olup olmadığını belirleyebilecekler ve eğer mümkün değilse, Avrupa liderleri ve Amerika Birleşik Devletleri her şeyin nerede olduğunu bilecek ve buna göre ilerleyebilecek!”Bu “ön açıklamalar” aslında “Perşembe”nin gelişi Çarşamba”dan bellidir” söylemini doğruluyor ve tarih bir kez daha aynı “aktörler” ile farklı zamanlarda “tekerrür ediyor “.
Source: Filiz Katman
Fesih sürecinde YPG/PYD nasıl bir pozisyon alacak?
DEM Eş Başkanı Tuncer Bakırhan, Habertürk’teki yayında, PKK’nın türevleri ve alt kollarına ilişkin sorduğumuz soru üzerine şöyle bir cevap verdi;
“Türkiye bizim evimiz. Silahı ortadan kaldırdıktan sonra biz sorunlarımızı Başkent Ankara ile konuşacağız. Suriyeli Kürtler, Şam ile, İranlılar Tahran ile, Iraklılar Bağdat ile.”
Bu cümle o yayından sonra aklımdan çıkmıyor.
Çok değerli ve önemli görüyorum.
Çünkü hem Öcalan’ın “federalizm, özerklik” gibi meselenin olmadığına ilişkin açıklamasıyla uyumlu;
Hem Kürtlerin sadece Türkiye’de değil diğer ülkelerde de demokratik haklara kavuşmasına ilişkin önemli bir yaklaşım.
“TÜRKİYE BİZİM EVİMİZ” DİYENLERİN TÜMÜ GÜZEL GÜNLERİ HAK EDİYOR… AMA..!
Terör örgütü PKK, Abdullah Öcalan’ın “Kongrenizi toplayın ve kendinizi feshedin” dediği çağrısına uyup, “fesih kararı” almasından sonra, oluşan iklimi zehirlemeye hiç niyetimiz yok.
Yine, Sayın Bahçeli’nin 1 Ekim’deki tokalaşma ve ardından 22 Ekim’de yaptığı çağrı sonrası ortamın hep olumlu noktalarına işaret etmeye devam edeceğiz.
Hele hele, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Terörsüz Türkiye” diyerek olup biteni bir “Devlet Projesi” olarak kayıtlara geçirmesiyle oluşan pozitif gündeme yine pozitif katkı vermeye devam edeceğiz.
Çünkü Bakırhan’ın dediği gibi “Türkiye bizim evimiz” ve bu evin tüm sakinleriyle birlikte “güzel günleri” hak ediyoruz.
Ne var ki hem, birileri (ki muhatapları iyi biliyor) ne PKK’nın fesih kararından, ne “Terörsüz Türkiye” projesinin hayat bulmasından memnun.
“PKK’nın feshedilmesinin bana ne faydası var” diyenlerle, “Bu Erdoğan iktidarına yarar” diyenlerin ortalığı bulandırma çabasını bir şekliyle bertaraf edebiliriz.
Evet ama..!
Meselenin bir başka veçhesine işaret etmemiz gerekiyor.
Bunu yaparken yine içeride oluşan bahar havasına zarar vermemek için azami gayreti göstermeye çalışacağız.
YPG/PYD, ŞAM’A NASIL DAHİL OLACAK?
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün, “Sınırlarımızda terör faaliyetlerine müsaade etmeyecek” dedi.
PKK’nın fesih kararı için, önce “Devlet aklıyla takip edeceğiz” dedi.
Sonra, “Milli İstihbarat Teşkilatımız silahların toplanmasını takip edecek” diye ekledi.
Bir de PKK’nın fesih kararıyla ilgili şu kritik cümleyi kurdu, “Bu açıklamayı Kuzey Irak, Suriye ve Avrupa olmak üzere örgütün bütün uzantılarını da kapsayan bir karar olarak değerlendiriyoruz.”
İşti bu kritik cümle bizim daha çok Suriye sahasına ve oradaki SDG içindeyi YPG/PYD’ye ve dolayısıyla YPG/PYD içindeki PKK’lılara odaklanmamıza neden oluyor.
“DEAŞ NASIL SURİYE’DE DENKLEM DIŞI KALMIŞSA PKK DA KALACAK”
Aslında, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın sürece ilişkin, “DEAŞ nasıl Suriye’de denklem dışı kalmışsa PKK da denklem dışı kalacak” dediği cümlenin Türkiye’nin durduğu yeri göstermesi açısından önemli.
Yine, Şara ile SDG arasında imzalanan anlaşmanın da her seferinde hatırlatılması da bu yüzden.
Ne var ki Stokolm kontenjanından milletvekili olmuş bir eski gazetecinin öfkeli sözlerle ve parmak sallayarak meseleye bodoslama dalması; ister istemez bizi Suriye’deki PKK uzantılarına odaklanmaya itiyor.
Daha da önemlisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “fesih kararı”na ilişkin yaptığı açıklamada Suriye’ye bir şerh düşmesi…
Meselenin silah bırakma sürecinde ne tür sıkıntılar yol açacağına da ışık işaret ediyor.
Daha önce bu köşeyi takip edenler, PKK’nın tasfiyesi, YPG/PYD’nin de bazı isimlerinin devre dışı bırakılarak ıslah edilmesine dönük bir projeksiyonun hep gündemde olduğunu kayıtlara geçirdiğimizi bilir.
O günlerde Şam’da Şara ile görüşen Dışişleri Bakanı Fidan’ın, YPG/PYD için, “Yabancı teröristlerin Suriye’yi terk edecek…
Suriyeli olsa dahi üst yöneticilerin de ülke dışına çıkması gerek…
Ve diğer unsurlar Şam ile bütünleşecek” dediğini hatırlar.
PKK’nın fesih kararının YPG/PYD’yi nasıl dönüştüreceğine ilişkin henüz bir emare yok. Ortada Şara ile SDG”nin yaptığı bir anlaşma var.
Türkiye’nin net bir tutumu var.
Önümüzde de yıl sonuna kadar bir süre var. (Anlaşmada yıl sonu kadar süre belirtilmişti. H.Ö)
Fakat, fısıltı olarak, “Bize ne Suriye’den, biz kendi içimize bakalım” diyenlerin fısıltıları kulağımıza kadar geliyor.
Bazıları, hükümetin ve devletin bu konudaki hassasiyetinin farkında değil.
Toparlayalım.
Tuncer Bakırhan, “Biz sorunlarımızı Ankara ile konuşacağız, tartışacağız, Suriye’dekiler Şam ile” demişti.
Bu perspektifin “fesih” sonrası barış ikliminin daha da pekişmesi ve demokratikleşmeye katkı vermesi muhakkak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, fesih kararı için, PKK’nın bütün unsurlarını kapsaması gerektiğine ilişkin not düşmesi, sürecin akıbetine ilişkin önemli bir tespit.
Bize düşen de olup bitenleri kaydederek, oluşan iklime zarar verebilecek ikircikli tutumlara işaret etmek.
47 yıllık bir parantezi kapatabilmek elbette güç.
Ama artık “Merkez ülke” olan Türkiye’nin ve lideri Erdoğan’ın yol arkadaşı Bahçeli ile başlattığı “Terörsüz Türkiye” projesinin akamete uğratılmasına kimsenin tahammülü yok.
Ne Türklerin, ne Kürtlerin.
Yeter artık, hiçbir evladımızı terör yüzünden toprağa vermek istemiyoruz.
Enerjimizi teröre değil, kalkınmaya, refaha ve demokratik hakların genişlemesine vermek istiyoruz.
Bilmem anlatabildim mi?
Hasan Öztürk / Haber7
Source: M Yazilari