“Küresel Politika Gündemi: Uyuşturucu Operasyonları ve Uluslararası İşbirlikleri”

Türkiye dahil 5 ülkede ortak operasyon! SKY ECC deşifre edildi, tüm yöntemleri ortaya çıktı

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Aklama Suçlar Soruşturma Bürosunca, Türkiye ve Avrupa”daki uyuşturucu ağının deşifre edilmesi ve zanlıların yakalanmasına yönelik başlatılan soruşturma sürüyor.
Soruşturmada, SKY ECC isimli kriptolu haberleşme sisteminin deşifre edilmesine yönelik yapılan çalışmalarda, söz konusu uygulamanın özel olarak hazırlanan cep telefonları üzerinden çalıştığı, bu cihazlarda mikrofon, kamera ve GPS gibi donanımların devre dışı bırakıldığı belirlendi.
Ele geçirilen SKY ECC verilerine yönelik yapılan analizler sonucunda, uluslararası suç örgütleri hakkında soruşturma işlemlerine başlanırken Urfi Çetinkaya, Mehmet Unal, Naci Yılmaz-Abdullah Alp Üstün ve Haluk Şahin Çoruh”un elebaşılığını yaptığı suç örgütlerine yönelik tespitler gerçekleştirildi.

Soruşturmada, kamuoyunda “Türk Escobar” olarak bilinen ve 20 Eylül 2024″te tutuklu bulunduğu cezaevinde hayatını kaybeden Urfi Çetinkaya”nın, SKY ECC uygulamasını kullanarak uluslararası uyuşturucu ticareti ve kara para aklama faaliyetlerinde bulunduğu belirlenirken örgütün uluslararası uyuşturucu madde ticaretini, SKY-ECC uygulamasını kullanan iki ayrı grupla yönettiği, maddenin üretimi, Avrupa”ya sevkiyatı, depolanması ve dağıtımına ilişkin talimatların Çetinkaya tarafından örgüt yönetici ve üyelerine iletildiği tespit edildi.
ÖRGÜTÜN SEVKİYAT YÖNTEMİ DEŞİFRE EDİLDİ
Örgüt elebaşı ve yöneticilerinin, İran ve Afganistan”da üretimini sağladıkları uyuşturucu maddeleri “basamak yöntemi” kullanarak kara ve deniz yoluyla Avrupa ülkelerine sevk ettikleri, Güney Amerika ve Afrika ülkeleri kıyılarından teslim alınan yüksek miktarlardaki uyuşturucu maddelerin gemi ve balıkçı tekneleri vasıtasıyla Avrupa”ya ulaştırıldığı belirlenen soruşturmada, Balkan ülkelerinden Türkiye”ye skunk ve marihuana gibi Hint keneviri türevlerini sevk ettikleri kaydedildi.

Soruşturma kapsamında, şüphelilerin 11 farklı olayda, ticarethane sahibi gibi davranarak birbiriyle bağlantılı şekilde düzenli uyuşturucu sevkiyatları organize ettikleri, Çetinkaya”nın talimatıyla organize edilen yaklaşık 3,5 ton uyuşturucu maddenin 22 Şubat 2021″de İspanya”nın Galiçya özerk bölgesi açıklarında “NEHİR” isimli gemide ele geçirildiği, gemiyi yakarak batırmaya çalışan kaptan ve mürettebatın ise yakalanarak İspanya”da tutuklandığı ifade edildi.
Yine Çetinkaya’nın talimatıyla 520 kilogram uyuşturucu maddenin 3 Haziran 2021″de Bulgaristan’ın Sliven şehrindeki bir depoda ele geçirildiği, maddeyi gizleyen depo sahibinin suçüstü yakalanarak tutuklandığı aktarılırken, örgüt yöneticileri ve üyelerince organize edilen 5 sevkiyatın hedef ülke ya da kişilere teslim edildiği, bu teslimatlar karşılığında elde edilen gelirlerin “havala” yöntemiyle Türkiye”ye aktarıldığı, iki sevkiyat kapsamında Hollanda”ya ulaşan 400 kilogram uyuşturucu maddenin alıcılara teslim edilmemesi üzerine, Türkiye”deki sorumlulara yönelik silahlı saldırı ve rehin alma olaylarının yaşandığı kaydedildi.

Soruşturmada, şüphelilerin gerçekleştirmeye çalıştığı 1 sevkiyatta ise kolluk güçlerinin müdahalesi sonucu yaklaşık 1,5 ton uyuşturucu madde yüklü geminin Senegal”de yakalanarak batırıldığı tespit edildi.
URFİ ÇETİNKAYA SUÇ ÖRGÜTÜNE 3 AYRI OPERASYON
Urfi Çetinkaya”nın elebaşılığını yaptığı suç örgütüne üye şüphelilerin, örgütsel faaliyetler kapsamında çok sayıda uyuşturucu madde sevkiyatı gerçekleştirdikleri ve bu yolla yüksek miktarda suç geliri elde ettikleri, bu gelirlerin örgüt mensupları, yakın çevreleri veya sahip oldukları şirketler adına taşınmaz ve motorlu taşıt alımlarında kullanıldığı belirlendi.
Çetinkaya suç örgütüne yönelik 11 Nisan 2023 ve 20 Şubat 2024″te operasyon düzenlendiği, yeni şüpheliler tespit edilmesi nedeniyle de bu yıl 15 Nisan”da üçüncü operasyonun gerçekleştirildiği belirtildi.
Soruşturmada, SKY ECC uygulamasını kullanan bir başka suç örgütünün Mehmet Unal örgütü olduğu, Unal”ın bu uygulama üzerinden birçok örgüt yöneticisi ve üyesiyle uyuşturucu ticaretine ilişkin yoğun iletişim trafiği içerisinde bulunduğu, 2020–2021 yıllarında Avrupa, Asya ve Güney Amerika ülkelerinden Türkiye”ye ve Avrupa”ya yönelik uyuşturucu maddelerin sevkiyatını organize ettiği belirlendi.

Uyuşturucu maddelerin deniz ve kara yolu kullanılarak Türkiye”ye sokulduğu, iç piyasada dağıtım ve satışının sağlanarak yüksek miktarda haksız kazanç elde edildiği, bu suç gelirlerinin Türkiye”nin finansal sistemine entegre edilerek aklandığı tespit edilen soruşturmada, Mehmet Unal”ın, farklı uluslararası suç organizasyonlarıyla koordineli hareket ettiği, SKY ECC mesaj içeriklerine göre birçok ülkede gerçekleşen uyuşturucu yakalamaları ve sevkiyatlarla doğrudan bağlantılı olduğu, uyuşturucu ticareti ve kara para aklama suçlarına iştirak eden çok sayıda şüphelinin kimliğinin tespit edildiği kaydedildi.
Soruşturmada, Mehmet Unal”ın elebaşılığını yaptığı suç örgütüne üye şüphelilerin de çok sayıda uyuşturucu madde sevkiyatı gerçekleştirdikleri ve bu yolla yüksek miktarda suç geliri elde ettikleri, bu gelirlerin örgüt mensupları, yakın çevreleri veya sahip oldukları şirketler adına taşınmaz ve motorlu taşıt alımlarında kullanıldığı belirlendi.
SKY ECC uygulamasını kullanan suç örgütlerinden Naci Yılmaz-Abdullah Alp Üstün örgütü hakkında yapılan tespitlerde ise şüphelilerin yurt içi ve dışındaki farklı suç organizasyonlarıyla irtibatlı olarak hareket ettikleri, uygulama üzerinden gerçekleştirdikleri iletişim tespitlerinde, uyuşturucu madde ticareti, silahlı saldırı, kasten öldürme ve suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarıyla ilişkilendirilebilecek çok sayıda olayla bağlantıları olduğu anlaşıldı.
Soruşturmada, Haluk Şahin Çoruh”un elebaşılığını yaptığı suç örgütünün de söz konusu uygulama üzerinden haberleşme sağladığı, örgütün Türkiye ve Hollanda arasında uyuşturucu ve uyarıcı madde temini, sevkiyatı, üretimi ve satışını organize ettiği, ayrıca farklı ülkelerdeki suç organizasyonlarına aracılık ettiği belirlendi.
Örgütün, Türkiye’nin çeşitli illeri ile Avrupa ülkelerinde farklı tarihlerde gerçekleşen çok sayıda uyuşturucu madde yakalaması, sevkiyat, yasa dışı üretim ile doğrudan bağlantılı olarak Çoruh”un verdiği talimatlar doğrultusunda hareket ettiğinin değerlendirildiği belirtilirken, uyuşturucu madde üretimi amacıyla Türkiye’de farklı illerde kurulan seralarda üretim yapıldığı, elde edilen maddelerin İstanbul başta olmak üzere çeşitli illere sevk edilerek ticaretinin gerçekleştirildiği tespit edildi.
Soruşturmanın çok yönlü ve titizlikle sürdürüldüğü öğrenildi. (AA)Bu içerik Taner Şahin tarafından yayına alınmıştır

Source: Taner Şahin


Küresel uyuşturucu ağı çökertildi! “SKY ECC” deşifre oldu

Türkiye, İspanya, Almanya, Hollanda ve Belçika”da eş zamanlı gerçekleştirilen “Orkinos-Bulut” operasyonunda, 4 farklı suç örgütünün uyuşturucu madde sevkiyatlarının deşifre edilmesine yönelik detaylara ulaşıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Aklama Suçlar Soruşturma Bürosunca, Türkiye ve Avrupa”daki uyuşturucu ağının deşifre edilmesi ve zanlıların yakalanmasına yönelik başlatılan soruşturma sürüyor.Soruşturmada, SKY ECC isimli kriptolu haberleşme sisteminin deşifre edilmesine yönelik yapılan çalışmalarda, söz konusu uygulamanın özel olarak hazırlanan cep telefonları üzerinden çalıştığı, bu cihazlarda mikrofon, kamera ve GPS gibi donanımların devre dışı bırakıldığı belirlendi.Ele geçirilen SKY ECC verilerine yönelik yapılan analizler sonucunda, uluslararası suç örgütleri hakkında soruşturma işlemlerine başlanırken Urfi Çetinkaya, Mehmet Unal, Naci Yılmaz-Abdullah Alp Üstün ve Haluk Şahin Çoruh”un elebaşılığını yaptığı suç örgütlerine yönelik tespitler gerçekleştirildi.Soruşturmada, kamuoyunda “Türk Escobar” olarak bilinen ve 20 Eylül 2024″te tutuklu bulunduğu cezaevinde hayatını kaybeden Urfi Çetinkaya”nın, SKY ECC uygulamasını kullanarak uluslararası uyuşturucu ticareti ve kara para aklama faaliyetlerinde bulunduğu belirlenirken örgütün uluslararası uyuşturucu madde ticaretini, SKY-ECC uygulamasını kullanan iki ayrı grupla yönettiği, maddenin üretimi, Avrupa”ya sevkiyatı, depolanması ve dağıtımına ilişkin talimatların Çetinkaya tarafından örgüt yönetici ve üyelerine iletildiği tespit edildi.- ÖRGÜTÜN SEVKİYAT YÖNTEMİ DEŞİFRE EDİLDİÖrgüt elebaşı ve yöneticilerinin, İran ve Afganistan”da üretimini sağladıkları uyuşturucu maddeleri “basamak yöntemi” kullanarak kara ve deniz yoluyla Avrupa ülkelerine sevk ettikleri, Güney Amerika ve Afrika ülkeleri kıyılarından teslim alınan yüksek miktarlardaki uyuşturucu maddelerin gemi ve balıkçı tekneleri vasıtasıyla Avrupa”ya ulaştırıldığı belirlenen soruşturmada, Balkan ülkelerinden Türkiye”ye skunk ve marihuana gibi Hint keneviri türevlerini sevk ettikleri kaydedildi.Soruşturma kapsamında, şüphelilerin 11 farklı olayda, ticarethane sahibi gibi davranarak birbiriyle bağlantılı şekilde düzenli uyuşturucu sevkiyatları organize ettikleri, Çetinkaya”nın talimatıyla organize edilen yaklaşık 3,5 ton uyuşturucu maddenin 22 Şubat 2021″de İspanya”nın Galiçya özerk bölgesi açıklarında “NEHİR” isimli gemide ele geçirildiği, gemiyi yakarak batırmaya çalışan kaptan ve mürettebatın ise yakalanarak İspanya”da tutuklandığı ifade edildi.Yine Çetinkaya”nın talimatıyla 520 kilogram uyuşturucu maddenin 3 Haziran 2021″de Bulgaristan”ın Sliven şehrindeki bir depoda ele geçirildiği, maddeyi gizleyen depo sahibinin suçüstü yakalanarak tutuklandığı aktarılırken, örgüt yöneticileri ve üyelerince organize edilen 5 sevkiyatın hedef ülke ya da kişilere teslim edildiği, bu teslimatlar karşılığında elde edilen gelirlerin “havala” yöntemiyle Türkiye”ye aktarıldığı, iki sevkiyat kapsamında Hollanda”ya ulaşan 400 kilogram uyuşturucu maddenin alıcılara teslim edilmemesi üzerine, Türkiye”deki sorumlulara yönelik silahlı saldırı ve rehin alma olaylarının yaşandığı kaydedildi.Soruşturmada, şüphelilerin gerçekleştirmeye çalıştığı 1 sevkiyatta ise kolluk güçlerinin müdahalesi sonucu yaklaşık 1,5 ton uyuşturucu madde yüklü geminin Senegal”de yakalanarak batırıldığı tespit edildi.- URFİ ÇETİNKAYA SUÇ ÖRGÜTÜNE 3 AYRI OPERASYONUrfi Çetinkaya”nın elebaşılığını yaptığı suç örgütüne üye şüphelilerin, örgütsel faaliyetler kapsamında çok sayıda uyuşturucu madde sevkiyatı gerçekleştirdikleri ve bu yolla yüksek miktarda suç geliri elde ettikleri, bu gelirlerin örgüt mensupları, yakın çevreleri veya sahip oldukları şirketler adına taşınmaz ve motorlu taşıt alımlarında kullanıldığı belirlendi.Çetinkaya suç örgütüne yönelik 11 Nisan 2023 ve 20 Şubat 2024″te operasyon düzenlendiği, yeni şüpheliler tespit edilmesi nedeniyle de bu yıl 15 Nisan”da üçüncü operasyonun gerçekleştirildiği belirtildi.Soruşturmada, SKY ECC uygulamasını kullanan bir başka suç örgütünün Mehmet Unal örgütü olduğu, Unal”ın bu uygulama üzerinden birçok örgüt yöneticisi ve üyesiyle uyuşturucu ticaretine ilişkin yoğun iletişim trafiği içerisinde bulunduğu, 2020–2021 yıllarında Avrupa, Asya ve Güney Amerika ülkelerinden Türkiye”ye ve Avrupa”ya yönelik uyuşturucu maddelerin sevkiyatını organize ettiği belirlendi.Uyuşturucu maddelerin deniz ve kara yolu kullanılarak Türkiye”ye sokulduğu, iç piyasada dağıtım ve satışının sağlanarak yüksek miktarda haksız kazanç elde edildiği, bu suç gelirlerinin Türkiye”nin finansal sistemine entegre edilerek aklandığı tespit edilen soruşturmada, Mehmet Unal”ın, farklı uluslararası suç organizasyonlarıyla koordineli hareket ettiği, SKY ECC mesaj içeriklerine göre birçok ülkede gerçekleşen uyuşturucu yakalamaları ve sevkiyatlarla doğrudan bağlantılı olduğu, uyuşturucu ticareti ve kara para aklama suçlarına iştirak eden çok sayıda şüphelinin kimliğinin tespit edildiği kaydedildi.Soruşturmada, Mehmet Unal”ın elebaşılığını yaptığı suç örgütüne üye şüphelilerin de çok sayıda uyuşturucu madde sevkiyatı gerçekleştirdikleri ve bu yolla yüksek miktarda suç geliri elde ettikleri, bu gelirlerin örgüt mensupları, yakın çevreleri veya sahip oldukları şirketler adına taşınmaz ve motorlu taşıt alımlarında kullanıldığı belirlendi.SKY ECC uygulamasını kullanan suç örgütlerinden Naci Yılmaz-Abdullah Alp Üstün örgütü hakkında yapılan tespitlerde ise şüphelilerin yurt içi ve dışındaki farklı suç organizasyonlarıyla irtibatlı olarak hareket ettikleri, uygulama üzerinden gerçekleştirdikleri iletişim tespitlerinde, uyuşturucu madde ticareti, silahlı saldırı, kasten öldürme ve suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarıyla ilişkilendirilebilecek çok sayıda olayla bağlantıları olduğu anlaşıldı.Soruşturmada, Haluk Şahin Çoruh”un elebaşılığını yaptığı suç örgütünün de söz konusu uygulama üzerinden haberleşme sağladığı, örgütün Türkiye ve Hollanda arasında uyuşturucu ve uyarıcı madde temini, sevkiyatı, üretimi ve satışını organize ettiği, ayrıca farklı ülkelerdeki suç organizasyonlarına aracılık ettiği belirlendi.Örgütün, Türkiye”nin çeşitli illeri ile Avrupa ülkelerinde farklı tarihlerde gerçekleşen çok sayıda uyuşturucu madde yakalaması, sevkiyat, yasa dışı üretim ile doğrudan bağlantılı olarak Çoruh”un verdiği talimatlar doğrultusunda hareket ettiğinin değerlendirildiği belirtilirken, uyuşturucu madde üretimi amacıyla Türkiye”de farklı illerde kurulan seralarda üretim yapıldığı, elde edilen maddelerin İstanbul başta olmak üzere çeşitli illere sevk edilerek ticaretinin gerçekleştirildiği tespit edildi.Soruşturmanın çok yönlü ve titizlikle sürdürüldüğü öğrenildi.4 ülkeye Türk polisi gönderildiUluslararası suç örgütü çökertildi

Source: Www.star.com.tr


13 ülke İstanbul”da bir araya geldi! Filistin için ortak deklarasyon

Filistin”i Destekleyen Parlamentolar Grubu”nun İstanbul”da gerçekleştirilen ilk toplantısının ortak deklarasyonu yayımlandı.Deklarasyonda, Bahreyn, Endonezya, Ürdün, Malezya, Pakistan, Filistin, Katar, Senegal, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri”nin ulusal meclislerinin başkanları ve Cezayir, Azerbaycan ve Mısır”ın ulusal meclislerinin başkanvekilleri olarak, söz konusu parlamentoların üyelerinin de katılımıyla, Filistin”deki siyasi ve insani durum ile güvenlik durumuna ilişkin görüşlerin dile getirilmesi ve Orta Doğu”da kalıcı barış, istikrar ve güvenliğin tesisi için yegane yol olarak görülen iki devletli çözümün hayata geçirilmesine yönelik güçlü taahhütlerinin bir kez daha ifade edilmesi için İstanbul”da bir araya gelindiği belirtildi.Parlamentolar arası ilişkilerin, temin ettiği eşsiz diyalog kanalları sayesinde, diyalog ve diplomasinin geliştirilmesi ile şiddet döngüsünün kırılması noktasında önemli bir rol oynayabileceği inancının paylaşıldığı deklarasyonda, sivillere yönelik ağır ihlaller ve işlenen suçlar konusunda uluslararası ve ulusal adalet mekanizmaları nezdinde hesap sorulmasının önemine vurgu yapıldı.Kendi kaderini tayin etme hakkı da dahil olmak üzere Filistin halkının meşru haklarını ve 4 Haziran 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, özgür ve egemen bir Filistin Devleti”ne yönelik tam desteğin kararlılıkla teyit edildiği deklarasyonda, gösterdikleri mukavemet ve topraklarına sahip çıkma konusundaki özverileri için Filistin halkına duyulan saygı ve takdire yer verildi.Filistin”deki siyasi ve insani durum ile güvenlik durumunun iyileştirilmesinde parlamentoların üstlendiği benzersiz rol ile parlamenter diplomasinin sağlayacağı katkılara işaret edilen deklarasyonda, şunlar kaydedildi:”Filistin halkının doğuştan gelen haklarını savunmak, korumak ve güvence altına almak amacıyla uygun kanallar ile siyasi etki oluşturmak üzere “Filistin”i Destekleyen Parlamentolar Grubu”nun kurulmasına karar vermiş bulunuyoruz. İki devletli çözümün, iki bağımsız ve egemen devletin barış ve güvenlik içinde, bölgeyle bütünleşmiş biçimde yan yana yaşamasını sağlayacak güvenilir, sürdürülebilir ve geri döndürülemez biçimde uygulanmasını ve Filistin halkının devredilemez haklarını gerçekleştirecek adil ve kalıcı bir barışın tesisi için Filistinli mültecilerin uluslararası hukuk, ilgili Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi kararları ile Arap Barış Girişimi çerçevesinde geri dönüş hakkının temin edilmesini talep ediyoruz. Bölgedeki tüm ulus ve devletlerin güvenliği açısından tek uygulanabilir seçeneğin iki devletli çözüm olduğunu düşünüyoruz. Bu bağlamda, 16 Mayıs 2024 tarihli Manama Bildirisi de dahil olmak üzere iki devletli çözümü teşvik eden hükümetler arası ve parlamentolar arası girişimleri ve bildirileri desteklediğimizi ifade ediyoruz.Filistin”i Destekleyen Parlamentolar Grubu olarak, bu hayati konunun bölgesel ve uluslararası parlamenter asamblelerin çalışmalarına dahil edilmesi konusunda ortak kararlılık içinde hareket edeceğiz. Ayrıca, BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi olarak Cezayir”in girişimleri de dahil olmak üzere, Filistin davasının uluslararası platformlarda savunulmasına yönelik olarak BM”de ve diğer uluslararası mecralarda hükümetlerimizin sarf ettiği gayretleri memnuniyetle karşılıyoruz. İsrail parlamentosuna, Filistin halkının meşru haklarına saygı göstermesi, uluslararası hukuk yükümlülükleriyle bağdaşmayan tüm yasa ve yasama girişimlerini geri çekmesi ve insan hakları hukuku ile uluslararası insancıl hukuka aykırı tüm mevzuat çalışmalarına son vermesi yönünde güçlü bir çağrıda bulunuyoruz.”Birleşmiş Milletler Yakın Doğu”daki Filistin Mültecilerine Yardım ve Bayındırlık Ajansı”nın (UNRWA) bölgedeki istikrar sağlayıcı rolüne ilişkin desteğin yinelendiği belirtilen deklarasyonda, bu kuruluşun üstlendiği rolü azaltmaya veya ortadan kaldırmaya yönelik girişimlerin reddedildiği, UNRWA tarafından yürütülen faaliyetlerin siyasi ve insani bakımdan öncelik arz ettiği kaydedildi.- Gazze”de ilan edilen ateşkes anlaşmasının yeniden başlatılması çağrısıTüm devletlere, UNRWA”ya yönelik siyasi, hukuki ve mali desteği arttırması daveti yapılan deklarasyonda, şu ifadeler yer aldı:”İsrail”in işgalci güç sıfatıyla Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi”ndeki işgaline ve bu bölgelerdeki saldırılarına son vermesini, ilhak, yasa dışı yerleşimler, ev yıkımları, toprak gaspları ile Doğu Kudüs de dahil olmak üzere Batı Şeria ve Gazze Şeridi üzerinde sözde egemenlik iddialarına yönelik tüm politika ve uygulamalarını derhal terk etmesini talep ediyoruz. İşgal altındaki Filistin topraklarının demografik yapısı, karakteri ve statüsünün değiştirilmesini, Filistin halkının bireysel ya da toplu olarak, kendi toprakları içinde ya da dışına zorla yerinden edilmesini ya da her türlü tehcir, sürgün ve sınır dışı edilmeyi hangi gerekçeyle olursa olsun kesin bir biçimde reddediyoruz. Bu tür girişimleri uluslararası hukukun ağır ihlali olarak görüyoruz.İsrail”in sivil halka yönelik askeri saldırılarını ve Gazze Şeridi”ne yönelik insani yardımı engelleyen ablukasını en güçlü şekilde kınıyor, İsrail”in askeri operasyonlarını derhal sona erdirmesini, kuvvetlerini geri çekmesini ve insani yardımın Gazze Şeridi”nin tüm bölgelerine herhangi bir engelle karşılaşmadan ulaştırılması için gereken adımları atmasını talep ediyoruz. Mısır Arap Cumhuriyeti, Katar Devleti ve Amerika Birleşik Devletleri”nin ortak arabuluculuğuyla 15 Ocak 2025″te Gazze Şeridi”nde ilan edilen ateşkes anlaşmasının tüm aşamalarının uygulanmasını teminen derhal ve kalıcı bir ateşkes sağlanmasının ve müzakerelerin yeniden başlatılmasının acil bir gereklilik olduğunun altını çiziyoruz.”- BM”YE YAPTIRIMLAR DA DAHİL OLMAK ÜZERE İLAVE TEDBİRLER UYGULAMASI ÇAĞRISIDeklarasyonda, başta BM Güvenlik Konseyi olmak üzere, Birleşmiş Milletlere, bölgede barış ve güvenliği tesis etmekle ilgili sorumluluğunu derhal ve tam olarak yerine getirme, ilgili tüm BM kararlarını eksiksiz uygulama ve ayrıca İsrail”in işgal altındaki Filistin topraklarında gerçekleştirdiği ilhak, yerleşim faaliyetleri, ev yıkımları, toprak gaspları ve sivillere yönelik şiddet gibi yasa dışı faaliyetlerine karşı yaptırımlar da dahil olmak üzere ilave tedbirler uygulama çağrısında bulunuldu.Mısır tarafından sunulan, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı tarafından kabul edilen, Gazze Şeridi”nde toparlanma ve yeniden inşa çalışmalarının ivedilikle hayata geçirilmesini öngören planın memnuniyetle karşılandığı belirtilen deklarasyonda, her türlü yerinden etme ve ilhak planlarına karşı durmak amacıyla uluslararası topluma vakit kaybetmeksizin söz konusu planı destekleme, benimseme ve planın uygulanmasına katkı sunma daveti yapıldı.Pakistan”ın Gazze Şeridi ve Lübnan”a yardım maksadıyla tesis ettiği destek fonu gibi, Gazze”ye insani yardım ulaştırmak için hükümetler tarafından hayata geçirilen girişimlerin takdirle karşılandığı ifade edilen deklarasyonda, Gazze”deki yetim çocuklara destek sağlanması ve özellikle dul kadınlar ile yetimler başta olmak üzere, uzuvlarını kaybeden yaralılara tıbbi yardım ve protez desteği temin edilmesi amacıyla, Birleşmiş Milletler işbirliğinde uluslararası bir fon kurulmasına yönelik çağrılara destek verildi.Deklarasyonda, şunlar kaydedildi:”Uluslararası toplumu Filistin halkına acil uluslararası koruma sağlamaya ve Filistin topraklarındaki insan haklarını korumak için uluslararası bir mekanizma geliştirmeye çağırıyoruz. Kudüs”ün çok dinli karakterine ve şehirdeki Müslüman ve Hristiyan kutsal mekanlarının hukuki ve tarihi statükosunun korunmasına verdiğimiz önemi vurguluyor ve bu bağlamda, Haşimi Vesayeti”nin üstlendiği rolü desteklediğimizi bir kez daha teyit ediyoruz. Uluslararası topluma işgal altındaki Filistin topraklarındaki tüm kültürel, tarihi ve dini varlıkların korunmasına yönelik gayretlerini yoğunlaştırma çağrısında bulunuyoruz. Filistin Devleti”nin Birleşmiş Milletler ve bağlı organlarında tam üyeliğe kabul edilmesi hakkının desteklenmesi gerektiğini vurguluyor, Filistin Devleti”ni tanıyan ülkelerin tutumlarını takdirle karşılıyor ve henüz tanımamış olan devletleri bu yönde adım atmaya davet ediyoruz. Bu çerçevede, Arap Grubu adına Birleşik Arap Emirlikleri tarafından sunulan ve Mayıs 2024″te BM Genel Kurulu”nda kabul edilen, Filistin Devleti”ne tam üyelik önerisine yer veren kararı memnuniyetle karşılıyoruz.5-9 Nisan 2025 tarihlerinde Özbekistan”ın Taşkent şehrinde gerçekleştirilen 150. Parlamentolar Arası Birlik (PAB) Genel Kurulu”nda kabul edilen “İki Devletli Çözümün Hayata Geçirilmesinde Parlamentoların Rolü” başlıklı kararı memnuniyetle karşılıyoruz. Dünya genelindeki parlamentolardan, Filistin halkı için adaletin sağlanması yönünde somut adımlar atma konusunda hükümetlerini teşvik etmelerini talep ediyoruz. İki devletli çözümü destekleyen parlamentolar ile uluslararası ve bölgesel parlamenter asambleleri, uygun görüldüğünde ev sahibi bir ülkede veya uluslararası konferanslar marjında toplanacak olan Grubumuza katılmaya davet ediyoruz.”Deklarasyonda, Filistin”i Destekleyen Parlamentolar Grubu”nun ilk toplantısına ev sahipliği yaptığı için Türkiye Büyük Millet Meclisi”ne de teşekkür edildi.Cumhurbaşkanı Erdoğan dünyaya seslendi: Soruyorum; İsrail”e karşı neredesiniz?Kurtulmuş: Gazze kimsenin babasının malı değildirFKÖ Ulusal Konseyi Başkanı Futuh: Filistin halkı benzeri görülmemiş bir soykırıma maruz kalıyor

Source: Www.star.com.tr


Horoz dövüşü alanında katliam: 12 kişi öldü

Güney Amerika ülkesi Ekvador”da, horoz dövüşü yapılan alana düzenlenen silahlı saldırıda 12 kişi hayatını kaybetti.

Manabi kentindeki La Valencia bölgesinde horoz dövüşü yapılan alana askeri üniforma giyen çete üyeleri tarafından silahlı saldırı düzenlendi.

Saldırıda 12 kişi öldü, çok sayıda kişi yaralandı.

Bölge Polis Müdürü Miller Rivera, basına yaptığı açıklamada, yaralıların hastanelerde tedavi altına alındığını belirterek, saldırganların yakalanması için geniş çaplı operasyon başlatıldığını ifade etti.

Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde, horoz dövüşü sırasında askeri üniformalı kişilerin çevreye rastgele ateş açtığı görülüyor.

Source:


Tehcir/Sürgün: Dünya’nın ve Anadolu’nun kayıp insanları

Tehcir, sürgün: bir kişinin ya da bir topluluğun, zorunlu olarak yaşadığı yerden başka bir yere göç ettirilmesi demektir.Yabancı dillerde tam bir karşılığı olmayan, Türkçede kullanılan bu sözcük, 622 yılında Müslümanların Mekke’den Medine’ye göç etmesini ifade eden “hicret” sözcüğünden türemiştir.Çoğunlukla savaşların yarattığı kaotik ortam, toplumsal tasarımlar ve çatışmalar, tek milliyetten devlet oluşturma girişimi tehcirlere yol açmıştır.Bir ülkede ya da bölgede siyasal ve ekonomik, kültürel nedenler sonucu insanların devletler eliyle ya da dominant güçlerce zorla ve kalıcı olarak başka bir yere göç ettirilmesi anlamına gelen tehcir, çok sancılı bir süreçtir.Bu uygulamalar, çağlar boyunca çok ciddi insani trajedilere neden olmuştur.Günümüzde, modern uluslararası hukukta bu tür zorunlu göçler, “insanlığa karşı suç” kapsamında değerlendirilir.İnsani olarak da büyük bir felaket!Ama heyhat!Güçlü devletler, bunu uygulamakta hiçbir sakınca görmediler, görmemektedirler!(Suriye’den sürülenler)***Osmanlı zamanında, ülkede birçok tehcir olayı yaşanmıştır.Prof. Halil İnalcık, 1470’lerde II. Mehmed (Fatih Sultan Mehmed) döneminde ve 16. yüzyıl başlarında Yavuz Sultan Selim zamanında, Orta Anadolu’ya yerleşmiş Karamanoğulları’na bağlı Türkmen topluluklarının Rumeli’ye, Kuzey Suriye’ye ve Batı Anadolu’ya sürgün edildiklerini bildirir.Yavuz Sultan Selim döneminde (özellikle 1514 Çaldıran Savaşı’nın öncesi ve sonrasında), İran’da kurulu Safevî Devleti propagandasından etkilendiği düşünülen Kızılbaş-Alevi toplulukların, Maraş, Elbistan ve Bozok (Yozgat) bölgelerinde yaşayan bazı Alevi Türkmen aşiretlerinin, Celâli İsyanlarına karıştıkları gerekçesiyle ceza olarak ülkenin çeşitli bölgelerine sürgün edilmeleri zorunlu göçler arasında sayılabilir.(İran’da Kızılbaş Safevi devletini kuran, aynı zamanda bir şair olan Şah İsmail Hatayi)Bu sürgünler, yurttaşların ülke dışına değil, ülke içinde zorla göç ettirilmesi şeklinde gerçekleşmiş tehcirlerdir.Geçmiş yüzyıllar bağlamında, ABD’de Yerli Kızılderililerin devlet tarafından topraklarından sürülmesi,Osmanlı’da, 1915’te Ermenilerin Kuzey Suriye, Lübnan ve Ürdün’e yıkıcı bir şekilde tehcir edilmesi,(Harput-Elazığ’dan tehcir edilen Ermeniler.)1923–1990 yılları arasında Türklerin, Rumların, Arnavutların ve Boşnakların zorunlu ya da zorlamayla topraklarından koparılması,Nazi Almanya’sının, 1930–1945 yılları arasında Yahudileri, Romanları, eşcinselleri, sosyalist ve komünistleri sürgün etmesi, etnik ve ideolojik temizlik denilen yok edici politikalara tabi tutması,(Nazi Almanya’sında Aushwitz Kampına sürülen Yahudiler)1930–1950’lerde SSCB’de Kırım Tatarlarının, Ahıska Türklerinin, Çeçenlerin ve Polonyalıların güvenlik ve ideolojik kontrol gerekçesiyle yaşadıkları yurtlardan zorla göç ettirilmesi, yakın zamanlarda yaşanmış büyük tehcirler arasında sayılabilir.Son yıllarda ise, dünya genelinde çeşitli bölgelerde yaşanan çatışmalar, siyasi baskılar ve insan hakları ihlalleri nedeniyle milyonlarca insan zorunlu göçe maruz kaldı ve kalmaya devam ediyor.(Rusların sürdüğü, Anadolu’ya sığınan Çerkesler.)Zorunluluk nedeniyle kendiliğinden ülkelerinden ayrılıyor, tehlikeli yolculuklara çıkıyor.Bu toplumsal sürgünler, hem uluslararası sınırları aşan mülteci krizlerine, hem de ülkeler içinde yerinden edilmeye yol açıyor.İsrail ve ABD’nin, Filistin ve Gazze’de gerçekleştirdiği saldırılar ve yerli halkı göçe zorlaması, Lübnan’daki Şatila Mülteci Kampı,Suriye İç Savaşı ve mültecilerin durumu, başlı başına bir insanlık dramıdır.(Gazze’den sürülen Filistinliler)Ukrayna-Rusya Savaşında yurttaşların yerinden edilmeleri,Sudan’daki iç çatışmalarda sürgülerin sığınacak yer aramaları,Güneydoğu Asya’da Myanmar’da Rohingya Müslümanlarına yönelik şiddet olayları,Kolombiya’daki Wiwa halkının zorunlu göçü,Kenya’da mültecilerin zorla geri gönderilmesi, inanılmaz insani sorunlara neden oluyor.Tüm bunlar, “insanlık” kavramıyla bağdaşmıyor.(Mynmar’da Rohingya Müslümanlarının sürgünü) Bir ülkede yaşanan acılar bir başka ülkede yaşananları hiç aratmıyor.***Bakın, bu zülüm haline gelen tehcirlerin/sürgünlerin kökeni geçmişte nerelere kadar iniyor.Batı Anadolu’da neler yaşanmış!Yazılı tarihin, Mezopotamya’da Sümerlerle başladığı biliniyor.Devamında, İ.Ö. 2. binyılda, Anadolu’nun siyasi birliğini sağlayan, merkezi Hattuşa/Boğazköy/Çorum olan Hitit İmparatorluğundan kalma çivi yazılı kil tabletler, özellikle bilinmeyen Batı Anadolu tarihini aydınlatıyor.(İ.Ö.1250 -Hattuşa)Bu dönemde, iyi bir devlet yapısına ve güçlü bir orduya sahip olan Hititler, Batı Anadolu’yu bir sömürge gibi kullanmış, sık sık gerçekleştirdikleri saldırılarla bölgeyi egemenlikleri altına almışlardı.Onların yaptığı işgallere ve saldırılara karşı ise, Ege halkı daima karşı koymuş, direnmiştir.Hititlerden kalan yazılı belgelerde, bu boyun eğmeyiş, kırımlar ve yıkımlar anlatılırken, olaylar doğal olarak hep Hititlerin bakış açısından aktarılır.Ne demiştir Churchill ya da Napoleon: “Tarihi kazananlar yazar.”Tabii, bu eskidendi!Artık ezilenler de kendi tarihlerini yazabiliyor.***Hitit belgeleri, bize bundan yaklaşık 3400 yıl önce Batı Anadolu’da yaşanan tehcir olaylarını, egemenlerin hırsını, başkasının emeğine şiddet kullanarak el koymayı ve bu süreçte halkın çektiği acıları da anlatıyor.(Çizi yazılı bir Hitit kil tableti)Bunlardan ilki, İ.Ö. 1400 yılından hemen sonra (3500 yıl önce) yaşamış olan Hitit Kralı I. Tudhaliya’nın Ege Bölgesine doğru düzenlediği bir seferdir.Bu saldırıda Hititlerin uzun yıllar boyunca uygulayacağı vahşi politikaların ilk örnekleri görülür.Hitit Kralı bu seferle bölgeyi talan ederken, köle olarak iş gücü ihtiyacını karşılamak amacıyla, fethedip yağmaladığı bölgelerdeki insanları esir eder.Bu bağlamda, çok sayıda piyadeyi, 500 takım atı ve savaş arabası sürücülerini tutsak alır ve başkent ?attuşa (Boğazköy / Çorum)’a götürür.Prof. Ahmet Ünal’ın aktardığına göre, Kral Tudhaliya’nın ordusu Batı Anadolu’da birçok kenti işgal etmiş, buralardan sığır, koyun ve çok sayıda ganimet toplamıştı.“Allalla” adlı kentin halkını Orta Anadolu’ya sürgüne göndermiş ve onlara çobanlık yaptırmıştı.(Hitit Ordusu)Komutanlarından Halpaziti, çok gaddar bir kişiydive çok ender rastlanan, iğrenç bir savaş suçu işledi: Tarmazziya kenti halkının çocuklarının ellerini ya kelepçelemiş ya da kesmişti.Bu kentlerin tam yerlerini bugün bilmiyoruz.***Bu ilk büyük seferden sonra, I. Tudhaliya, Batı Anadolu’yu tam olarak dize getiremediğini düşünmüş olmalı ki Batı Anadolu’ya bir kez daha saldırdı.Ya da yaptığı talan yeterli gelmemişti ya da başkaldırılar yer yer sürüyordu.(Hitit Kralı I.Tudhaliya’nın mühürü)Ege toprakları verimliydi, ürünü boldu ve insanları çalışkandı.Başkente, bozkırların kıyısındaki Hitit merkez bölgesine, yiyecek ve köle, bedava işgücü temin edilmesi gerekiyordu.Bir önceki saldırıda ağır yaralar alan Batı Anadolu halkları, bir süre sonra yeniden ve gaddarca üzerlerine gelen I. Tudhaliya’ya karşı, yirmi küçük kent ya da beylikten meydana gelen bir birlik oluşturarak, askerî bir ittifak kurdu ve karşı koydu.Bu beylik/kentler arasında bugün adları bilinen Lukka (Lykia-Muğla-Fethiye çevresi), Dura (Tire?-Aydın), Karakisa (Karya-Muğla-Milas, Bodrum çevresi), Wiluşiya (İlion-Çanakkale ili), Taruşia (Troya-Çanakkale ili) vardı.Bu dayanışmaya tarihçiler “Assuwa-Aşşuva” birlikteliği diyor. Ardından çıkan kanlı savaşı, tabii ki çok güçlü Hititler kazandı!Durumu, Kral I. Tudhaliya, “Yıllıklar” denilen kil tabletlere çivi yazısıyla yazılmış Hitit devleti kayıtlarında gururla şöyle anlatıyor:“Kuvvetlerimi gece getirdim ve düşmanın ordusunu sardım… Tanrılar kendi ordularını bana devretti. Düşmanın ordularını yendim ve ülkelerine girdim… Bütün bu ülkeleri yok ettim. Ele geçirdiğim insanları, sığırları, koyunları, arazi sahiplerini Hattuşa’ya (Başkente) götürdüm.Ganimet olarak 10.000 yaya asker, ‘dizginlerin beyleriyle’ (kullanıcılarıyla) beraber arabalar için 600 takım atı, Hattuşa’ya getirdim ve onları Hattuşa’ya yerleştirdim.”Bu sürgün, I. Tudhaliya’nın Batı Anadolu insanlarını Hitit başkentine ikinci kez götürmesidir. Yani ikinci bir tehcir.(Hititlerin atlı arabalı savaşçıları)***I.Tud?aliya, tutsak ettiği Aşşuwa soylusu Piyama-Kurunta’yı, başkentte en büyük tanrılarından biri olan “Fırtına-Gökyüzü Tanrısı”nın hizmetine verir.Onu, bu tanrı adına kurulmuş bir vakfa köle olarak bağışlar.Tutsak yerel kral Piyama-Kurunta’nın oğlu Kukkuni’yi ise serbest bırakır ve kendine bağlı bir yerel yönetici (vasal) olarak atar.Ancak Kukkuni, Hitit buyurganlığına boyun eğmez.Aşşuwa’dan Orta Anadolu’ya, Hitit başkenti Hattuşa’ya götürülmekte olan 10.000 yaya ve 600 savaş arabası sürücüsü yurttaşını, yolda isyana teşvik eder.Ege insanı kolay kolay teslim olmaz!Kısa sürede, Batı Anadolu’dan önemli bir güç toplayarak yandaş edinen Kukkuni’nin isyanı, Hititler tarafından kanlı bir şekilde bastırılır ve Kukkuni öldürülür.Batı Anadolu, Hitit’in bir sömürgesi hâline gelir.Bu olaydaki en önemli tarihsel unsurlardan biri, Hitit’e karşı savaşan Ege insanlarının başındaki yöneticiler olan Piyama-Kurunta ve oğlu Kukkuni’nin adlarının, Anadolu ve Ege halklarının en eskilerinden biri olan Luviler’in dilinden geliyor olmasıdır.***Hitit’in Ege bölgesine yaptığı eziyetler ve sürgünler bitmez.Bir süre sonra, Hitit tahtını kanlı bir şekilde ele geçiren ve ülkesini Yakın Doğu’nun en büyük gücü hâline getiren Kral I. Šuppiluliuma (İ.Ö. 1350–1322) döneminde, Anadolu, Suriye ve Mısır’dan gelen veba hastalığıyla sarsılır.(Günümüzde Hattuşa-Boğazköy-Çorum)Kral ve büyük oğlu, bu salgında hayatını kaybeder.Ölet, özellikle Hititlerin yaşadığı Orta Anadolu’yu büyük bir kırımla etkiler.Tarlalar boş kalır, ağıllarda ve otlaklarda hayvanlar ölür, Hattuşa’da da insan kalmaz.O zamanlar, büyük bir kısmı “Arzava” olarak adlandırılan Batı Anadolu’da yer yer isyanlar baş gösterir.Yerli halk, muhtemelen başta Luviler olmak üzere, özgürlük istemektedir.Vebanın sona ermesi ya da vebanın Hititleri zayıflatmış olması düşüncesiyle, Batı Anadolu, Hitit baskısı karşısında bir nefes almaya çalışmaktadır.Bu sırada, Şuppiluliuma’nın en küçük oğlu II. Murşili (İ.Ö. 1321–1295) Hitit tahtına oturur.II.Murşili, fazla gecikmeden, iktidarının üçüncü yılında Batı Anadolu üzerine yürür.Atalarının yaptığı gibi Batı Anadolu’yu soyacaktır.Üstelik veba nedeniyle nüfusu azalmış Hitit’e hizmet edecek ve çalışacak köleler lazımdır.Muhtemelen Batı Anadolu, bu salgından fazla etkilenmemişti.Hitit Kralı II. Murşili, Ege Bölgesini bir insan kaynağı olarak görüyordu.Bu seferde, Hitit ordusu karşısında, merkezi muhtemelen Apaşa (Efes-Ephesos) olan yerel krallığın beyi Uhhaziti ve oğulları çıktı.Bu yerel halkın önderlerinin adlarının tamamı, muhtemelen yerli halkın dili olan Luvice kökenlidir.Hitit kralı ilkbaharda önce komutanlarını ve ordusunu, savaş arabalarıyla birlikte Apaşa’nın müttefiki Millavanda’ya (Milet-Miletos/Balat-Didim, Söke) gönderir. Milavanda karşı kıyılardan gelmiş olan Helenlerin/Mikenlerin, söylencesel Akhaların ataları olduğu düşünülen Ahhiyavalıların Batı Anadolu kıyılarında yaşadığı tek kenttir.Ortak düşmanları olan Hititlere karşı Apaşalı Uhhaziti’nin yanında yer almıştır.Hitit kenti yakar ve yıkar.Millavanda’dan kaçanlar Apaşa’ya sığınır. Batı Anadolulu Bey Uhhaziti onları Hititlere teslim etmez, korur.İşgalciler buna çok öfkelenir.(II.Murşili’nin Mühürü)Hitit Kralı II. Murşili, “Yıllıklar”ında bu olayı şöyle kaydediyor:“(Apaşalı/Efesli) Uhhaziti’ye bir mesaj gönderdim ve şöyle yazdım: Sana sığınan kaçakları geri istediğimde sen onları bana geri vermedin. Beni bir çocuk gibi aldattın. Beni küçümsedin. Şimdi, hadi gel savaşalım ve Fırtına/Gök Tanrısı aramızdaki anlaşmazlığa yargıçlık etsin.”Kaçaklar Hititler için önemlidir. Köle yapacaktır onları çünkü.Uhhaziti ise ne yanıt verir ne de kaçakları teslim eder.Ardından Kral Murşili, Hitit ordusunun başına bizzat geçerek Batı Anadolu’ya büyük bir sefer başlatır.Batıya açılan kapının eşiği olarak gördükleri Şallapa’da (muhtemelen Sivrihisar – Eskişehir), Murşili’nin ordusu, Suriye’den gelen ağabeyi, Karkamış (Gaziantep) beyi ile güçlerini birleşir.Yörenin yerlilerinden, onun da bir Luvi olması muhtemel Mira (Menderes ırmaklarının kaynağındaki ülke) kralı Maşuiluva da onlara katılırAncak nedense Maşuiluwa, komşusu ve aynı dili konuştuğu Uhhaziti’ye destek olmamış, aksine işgalcilerin safında yer almıştır.Hitit gücü baltasını Apaşa’nın üstüne indiremeye hazırdır.(İ.Ö.2.binyılda Apaşa-Ephesos-Ayasuluk tepesi-Selçuk-İzmir)***Yolda, Hitit ordusu çok garip ve beklenmedik bir olayla karşılaşır.Bakın, II. Murşili, kendi ağzından, kil tabletlere yazdırdığı sözlerle neler anlatıyor:“Epey yol aldım ve Lavaşa Dağı’na (Dindymon – Murat Dağı, Kütahya/Uşak) vardım.Benim Efendim, Ulu Fırtına/Gök Tanrısı, bana ilahi gücünü yolladı.(Hitit Tanrıları-Yazılıkaya-Hattuşa-Boğazköy-Çorum)Benim ordumun ve Arzava Ülkesi’nin de gördüğü (göksel) bir ateş, Arzava Ülkesi’nde ilerledi ve tüm ülkeyi, hatta Apaşa’yı vurdu.”Bilginler arasında, bu ateşin bir yıldırım ya da şimşek olduğu yönünde farklı yaklaşımlar bulunsa da değerli Hitit bilgini Prof. Ahmet Ünal’ın yorumu daha akla yatkındır.Onun görüşüne göre, savaşı ve geniş bir bölgeyi etkileyen bu olayın nedeni: bugünkü Kula–Eşme yöresinde geniş bir alanı kaplayan, siyah renkli taşlaşmış lavların kaynağı olan “küçük volkanların” püskürmesidir.Amasya’da doğmuş, Nysa’da (Sultanhisar – Aydın) yetişmiş olan antik coğrafyacı Strabon, bu bölgeyi Katakekaumene (Yunanca: Kara Toprak) olarak adlandırır.Gerçekten de hem Hititlerin hem de yerel Luvi halkının anlam veremediği bu olay, çok korkutucu olmalıdır.Volkan püskürmesiyle yayılan gazlar, özellikle sülfür, muhtemelen havayı zehirlemiştir.Binlerce yıl önce hiç yanardağ patlaması görmemiş insanların böyle bir doğa olayıyla karşılaşması ne kadar irkilticidir. (Kula-Manisa volkanlarından biri)***Bu ortamda gelişen olayları, Hitit Kralı II. Murşili anlatmaya devam ediyor:“(Bu olaya tanık olan düşman) Uhhaziti dizlerinin üstüne çöktü ve hastalandı. Hastalığı nedeniyle Uhhaziti benimle savaşmaya gelmedi. Oğlu Piyama-Kurunta’yı, yaya askerleri ve savaş arabalarıyla birlikte bana karşı gönderdi.Piyama-Kurunta, Aştarpa Irmağı (bugünkü Afyon ili Akarçay) kıyısında karşıma çıktı ve ben onunla savaştım.Tüm tanrılar beni destekledi.Uhhaziti’nin oğlu Piyama-Kurunta’yı yere serdim, yaya askerleri ve savaş arabalarıyla birlikte yendim.Onu önüme kattım ve Arzava Ülkesi’nin içlerine (merkezine) girdim ve Uhhaziti’nin başkenti Apaşa’yı (Efes’i) aldım.Uhhaziti bana karşı direnmedi, önümden kaçtı ve denizi aşarak adalara sığındı ve orada kaldı.”(Hitit savaşçıları)Apaşa Kralı Uhhaziti muhtemelen, adalardaki soydaşlarına ya da dostu Ahhiyavalıların (muhtemelen eski Helenlerin) yanına gitmişti.Bu sırada, tüm Arzava halkı (köle olmamak için) topraklarını terk etmişti.Bir kısmı, Uhhaziti gibi Ege adalarına kaçtı, bir kısmı ise Arinnanda (Samson/Mykale/Dilek) Dağı’na ve yakındaki muhkem Puranda (Bademgediği Tepesi – Torbalı, İzmir) kentine sığındı.II. Murşili, Apaşa’yı almıştı, ancak Puranda kentini ve Arinnanda Dağı’ndaki sığınakları ve oraya kaçan yerlileri ele geçirememişti..Hititlerin, neredeyse 3400 yıl öncesine ait kil tabletlerine çivi yazısıyla anlattıkları çok ilginçtir.(Apaşa_Ayasuluk tepesi-Selçuk-İzmir)II. Muršili, “Yıllıklar”ında savaşın yaşandığı coğrafyayı son derece gerçekçi bir şekilde tasvir ediyor:“(Kaçanların köle olmamak için sığındığı) Arinnanda (Mykele) Dağına gittim. Bu dağ çok dikti ve denize doğru uzanıyordu. Üstelik çok yüksekti ve üzerinde ilerlemek güçtü. Atların yürüyemeyeceği kadar kayalıktı.Ganimet olarak Hitit’e götürülecekler ve piyadeler, topluca dağın yukarısındaydı. Atların dağda yürümesi zor olduğundan, yürüyerek dağa çıkan ordunun önünde ben de yaya olarak yürüdüm. Arinnanda Dağı’na yayan çıktım.Yukarıda saklananları kuşattım, aç ve susuz bıraktım. Açlığın ve susuzluğun etkisiyle aşağı indiler ve ayaklarıma kapandılar:‘Efendimiz, bizi yok etme. Efendimiz, bizi kulun yap ve (başkent) Hattuşa’ya götür’ dediler.”(Arinnanda-Mykele Dağı- Selçuk-İzmir)Demek ki, Hitit Krallığı kendi topraklarında, merkezde o kadar çok insana ihtiyaç duyuyordu ki, Kral II. Murşili bile köle peşinde koca dağa yürüyerek tırmanmıştı.Özgürlükleri için savaşan insanlar, savaş sanatını ve yönetimini çok iyi bilen Hititlere yenilmişti. Ülkeleri işgal edilmişti. Açlıktan ölmektense, köle olmayı seçiyorlardı.Arinnanda Dağı’nı zapt eden ve birçok köleyi ele geçiren II. Murşili, savaş mevsiminin sonuna gelindiği için, teslim olmayan, direnen diğer komşu kale Puranda’yı alamadı.Hitit kralı kışı, kıyıdan içeride, Aştarpa Irmağı kıyısında (bugünkü Afyon ili) geçirdi. Ertesi yıl Arzava’ya geri döndü ve bu kez Puranda’yı zapt etmeyi başardı.Böylece Uhhaziti’nin krallığının fethi tamamlanmış oldu.(Hitit başkenti Hattuşa’nın aslanlı kapısı) ***Öte yandan, zaten volkan patlaması nedeniyle hasta olan Uhhaziti, sürgünde hayatını kaybetti.Oğullarından biri olan Tapalazunavali, babasının topraklarına, ülkesine geri döndü ve topladığı güçle Hitit’e saldırarak yurdunu tekrar savunmaya çalıştı, ancak başaramadı.Son kale Puranda’nın da düşmesiyle birlikte, Arzava’nın artık karşı koyacak gücü kalmamış, direniş sona ermişti.Uhhaziti’nin oğlu Tapalazunawali, onu saran Hitit güçlerinin elinden kurtuldu, ancak sonunun ne olduğu bilinmiyor.Arzava fatihi II. Murşili, Batı Anadolu’da iki yıl daha kaldı.Yer yer baş gösteren küçük isyanları bastırdı.Bölgedeki diğer yerel beyliklerin yöneticileriyle de sıkı anlaşmalar yaparak onları kendine bağladı.Batı Anadolu artık, can kıyıcı Hitit’in boyunduruğu altına girmişti.***II. Muršili, zaferinin ardından zapt ettiği bütün yerlerdeki insanları sürüler halinde Hattuşa’ya, Orta Anadolu’ya götürdü.Onları köle yaptı.(Hitit’in Egeli esirleri)Avustralyalı Prof. Trevor Bryce’ın belirttiğine göre, bu bölgeden Hitit Devleti’nin başkenti Hattuşa’ya en az 65.000 (belki 66.000) kişi götürülmüştü.Bir başka bilgin, İsrailli S. Kosak’a göre, bu sayı 50.000’den az değildi ve hatta 100.000 kişi de olabilir.O yıllarda Anadolu nüfusunun pek fazla olmadığı düşünülürse, bu sayı oldukça yüksektir.Yukarıdaki veriler doğruysa, Batı Anadolu’nun bu bölgesinde, Arzava Krallığı’nın ülkesinde insan kalmamış olmalıdır.Durumun ilginç yönlerinden biri: bu sürgünler sonucunda, Hitit başkenti Hattuşa ve çevresinde, Batı Anadolu’dan tehcir edilen Luvi dili konuşanların yoğunluğu giderek artması, Hititlerin giderek azınlığa düşmesidir.Tutsak olarak alınan ve tehcir edilenlerin bir kısmı Hattuşa’daki tapınaklarda hizmetli, bir kısmı ise Orta Anadolu tarlalarında köle olarak çalıştırıldı. Bir bölümü de nüfusun az olduğu yerlere iskân edildi.***(Balkan Savaşı Türklerin Balkanlardan sürülmesi-1912)Görülüyor ki Hititlerden, yüzlere yıldan beri bu topraklarda, Anadolu’da tehcir yaşanmış.Sürgünler, insanların yerinden, yurdundan zorla sökülüp başka diyarlara gönderilmesi, çok büyük acılara neden oldu ve olmaya devam ediyor. Bu bağlamda insanlık, var oluş nedenlerinin en başında bir arada yaşama gerekliliğinin geldiğini unutmamalıdır.Siyasal zorlamalar olmadan, farklı kimlik ve kültürlerde olsalar da insanlar bir arada yaşamayı bilir!(Rumların Kapadokya ve Kilikya/Mersin-Adana’dan gönderilmesi-1923)İnsan insana muhtaçtır.İnsanlar, farklılıklarıyla birlikte toplumsal gelişimi sağlamıştır.Bireysel düzlemde karşılıklı anlayış, hoşgörü ve saygı, toplumların harcıdır.Çıkar farklılıkları, yapıcı tartışmalarla neden çözülemeyecek olsun ki?Öte yandan, günümüzde dünyanın büyük bir kısmına hükmeden emperyalizmin kanatları altındaki “vahşi kapitalizmin”, insanlığı acımasızca zorladığı ortadadır.(Macaristan’dan Almana’ya geçmeye çalışan mülteciler/sürgünler)Doğal kaynaklara el koyma, pazar mücadelesi, jeopolitik çıkarlar, kültürel farklılıkları kışkırtma sonucu oluşan savaşlar; bu sürgünlerin temel nedenleridir.Dünya, on binlerce insanını tehcirlerin kurbanı olarak yitirdi.Anadolu topraklarında, Balkanlarda tehcirlerin yol açtığı acıların çığlıkları yıllarca yankılandı.Kimine mübadele dense de!Hele hemen yakınımızda, son yüzyılda yaşananlar.Çerkeslerin, Ermenilerin, Pontusluların, Batı ve Orta Anadolu Rumlarının, Boşnakların, Arnavutların, Çingenelerin, Balkan Türklerinin, Adalıların topraklarından koparılması tarif edilemez insani yaraların oluşmasına yol açtı.Son zamanlarda Amerikan Emperyalizminin Gazze’den Filistinlileri tehcir/sürgün etmeye kalkışması, Suriye’de yaratılan kaos bunun son örnekleri.Ateş düştüğü yeri yaktı.(Aylan bebek- Sürgünden kurtulamadı)Geçmişten ders almak, bugünü ve yarını bu gibi felaketlerden korumak için mücadele etmek, büyük Atatürk’ün eşsiz deyişiyle “yurtta barış, dünyada barış” ilkesini yaşama geçirmek,bireylerin ve toplumların geleceğe giden yolu olmalıdır.Sefa Taşkın19.04.2025Karşıyaka/İzmir

Source: İzmi̇r / Cumhuriyet


Türkiye ve dünya gündemi

1- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi”nde düzenlenecek KADEM 5. Olağan Genel Kuruluna katılacak, Bağcılar Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesinin açılışını yapacak.

(İstanbul/14.00/16.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)

2- TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Filistin”i Destekleyen Parlamentolar Grubu Toplantısı” kapsamında konuk meclis başkanlarıyla ikili görüşmeler gerçekleştirecek.

(İstanbul/09.30) (Fotoğraflı-Görüntülü)

3- CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhuriyet Meydanı”nda “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingine katılacak.

(Yozgat/14.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)

YASAMA YÜRÜTME SİYASET

1- Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, Bağcılar Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesinin açılışına iştirak edecek.

(İstanbul/16.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)

2- AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Yerel Yönetimler Başkanı Mustafa Demir, Kağıthane”de vatandaşlarla bir araya gelecek, AK Parti Yerel Yönetimler vizyonuna dair değerlendirmede bulunacak.

(İstanbul/10.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)

EKONOMİ FİNANS

1- Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Genç MÜSİAD 16. Olağan Genel Kuruluna katılacak.

(İstanbul/10.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)

2- Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, zirai dondan etkilenen fındık bahçesini ziyaret edecek, kahverengi kokarcayla mücadele çalışmalarını inceleyecek, TAGEM Fındık Araştırma Enstitüsüne ziyarette bulunacak ve samuray arısı üretimini inceleyecek; Ordu”da fındık bahçesinde inceleme yapacak, valiliğe, belediye başkanlığına, MHP ve AK Parti il başkanlıklarına ziyaret gerçekleştirecek.

(Giresun/11.00-13.30/Ordu/15.30-18.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)

3- Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Malatyalı İş İnsanları Derneğinin geleneksel aylık toplantısına ve Genç MÜSİAD 16. Olağan Genel Kuruluna katılacak.

(İstanbul/09.30/11.30) (Fotoğraflı-Görüntülü)

4- Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, “Siirt-Kurtalan Yolu ve Siirt Havaalanı Bağlantı Yolu Açılış Töreni”nde yer alacak, valiliğe ziyarette bulunacak, İl Koordinasyon Toplantısı”na iştirak edecek, AK Parti İl Başkanlığına ve esnafa ziyaret gerçekleştirecek.

(Siirt/11.00-15.15) (Fotoğraflı-Görüntülü)

DÜNYA DİPLOMASİ

1- İsrail”in ateşkesi bozarak Gazze Şeridi”ne yönelik saldırılara yeniden başlamasına ilişkin gelişmeler izleniyor.

(Gazze/Kudüs) (Fotoğraflı-Görüntülü)

1- Trendyol Süper Lig”in 32. haftasına Kasımpaşa-Net Global Sivasspor, Adana Demirspor-Trabzonspor ve Göztepe-Beşiktaş maçlarıyla devam edilecek.

(İstanbul/13.30/Adana/16.00/İzmir/19.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)

2- Trendyol 1. Lig”in 35. haftası, Erzurumspor FK-Uğur Okulları İstanbulspor, Siltaş Yapı Pendikspor-Kızılkaya Tarım Şanlıurfaspor, Geosis Boluspor-Solwie Energy Fatih Karagümrük ve Amed Sportif Faaliyetler-Ahlatcı Çorum FK maçlarıyla sürecek.

(Erzurum/13.30/İstanbul/16.00/Sakarya/Diyarbakır/19.00) (Fotoğraflı)

3- Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi”nin 26. haftasına Bursaspor Yörsan-Onvo Büyükçekmece Basketbol, Manisa Basket Divissa-Karşıyaka ve Darüşşafaka Lassa-Galatasaray maçlarıyla devam edilecek.

(Bursa/15.30/Manisa/18.00/İstanbul/20.30) (Fotoğraflı)

4- Hentbol Kadınlar Süper Lig play-off 1-4 şampiyonluk etabı ilk maçları oynanacak; Bursa Büyükşehir Belediyespor-Adasokağı ve Armada Praxis Yalıkavak-Üsküdar Belediyespor müsabakaları yapılacak.

(Bursa/13.30/Muğla/17.00) (Fotoğraflı)

5- Hentbol Kadınlar Süper Lig play-off 5-8 sıralama etabı ilk maçında Görele Belediyespor ile İzmir Büyükşehir Belediyespor karşılaşacak.

(Giresun/17.00) (Fotoğraflı)

6- Dünya Etnospor Konfederasyonu tarafından düzenlenen “7. Etnospor Forumu”, Rusya”da başlayacak.

(St.Petersburg) (Fotoğraflı-Görüntülü)

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Levent Ersin Orallı yazdı: Gönül coğrafyamızın garantisidir Türkiye

Ortadoğu”da puslu hesapların yapıldığı, haritaların masada değil sahada çizilmeye çalışıldığı bir dönemden geçmekteyiz. Bu kaotik denklemde Batı dünyasının görmezden geldiği ama bölgenin kaderini belirleyen bir hakikat var ki, Türkiye sadece bir sınır devleti değil, bu coğrafyanın vicdanı ve denge taşıdır. Suriye”nin toprak bütünlüğüne yönelen her tehdit, artık yalnızca Şam”ın değil; doğrudan Ankara”nın meselesidir. Çünkü bu topraklarda terörün yeşermesi, yalnızca sınırları değil, milletlerin kaderini tehdit eder. Ve Türkiye, artık seyreden değil, kader yazan bir devlettir. Suriye”ye uzanan kirli eller, yalnızca bir ülkenin değil, bin yıllık bir medeniyetin siperine çarpmaktadır.Uluslararası ilişkilerde devletlerin en temel ilkesi, komşularının toprak bütünlüğüne saygı göstermektir. Bu ilke, Birleşmiş Milletler Antlaşması”nın 2. maddesinde de açıkça belirtilmiştir: “Hiçbir devlet, bir diğerinin toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı güç kullanamaz.” Ne var ki, günümüzde bu ilke özellikle Suriye söz konusu olduğunda açıkça ihlal edilmektedir. İsrail”in zaman zaman düzenlediği hava saldırıları ve dolaylı müdahaleleri, yalnızca Suriye”nin egemenliğini zedelemekle kalmamakta; bölgeyi istikrarsızlığa sürükleyen yeni çatışma dinamiklerini de beslemektedir.Türkiye, tarihsel, coğrafi ve kültürel bağları nedeniyle Suriye”nin kaderinden ayrı düşünülemez. Hatay”dan Halep”e, Kamışlı”dan Lazkiye”ye kadar uzanan hattın güvenliği, Ankara”nın ulusal güvenliğinin bir parçasıdır. Bu bağlamda, Suriye”nin parçalanmasına, ülkede terör koridorları oluşturulmasına ve İsrail başta olmak üzere dış aktörlerin mütecaviz hareketlerine direnç göstermek, Türkiye için sadece bir dış politika tercihi değil; bir beka meselesidir.*SINIR ÖTESİNDE TERÖRE GEÇİT YOK*Bugün İsrail”in Suriye”de yürüttüğü operasyonlar, yalnızca İran nüfuzunu kırma çabasıyla açıklanamaz. Bu saldırılar, aynı zamanda Arap dünyasında ve Körfez Bölgesi”nde İsrail”in caydırıcılık gücünü yeniden inşa etme stratejisinin bir parçasıdır. Fakat İsrail unutmamalıdır ki, *Suriye”nin güvenliği artık yalnızca Şam”ın değil; doğrudan Ankara”nın da meselesidir. * Çünkü Suriye”de 8 Aralık devriminden sonra sağlanmaya gayret edilen istikrarın bozulması, Türkiye”nin sınırlarını tehdit eden terör örgütlerinin yeniden yapılanmasına zemin hazırlayacaktır. Bu da Türkiye”nin ulusal güvenliğine açık bir saldırı anlamına gelir.Türkiye, Suriye”nin toprak bütünlüğünü korumayı yalnızca bir diplomatik ilke olarak değil, sahada somut adımlarla da savunmaktadır. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı gibi harekâtlar, yalnızca sınır güvenliğini sağlamak amacı taşımamış; aynı zamanda Suriye halkını terör örgütlerinin zulmünden kurtarmayı hedeflemiştir. Türkiye”nin bu operasyonlardaki hassasiyeti, bölge halkının Türkiye”ye olan teveccühüyle de sabittir. Halep, Hama, Humus, Şam ve Afrin sokaklarında gördüğümüz Türk bayrakları Türkiye”ye ilişkin beklentiyi ortaya koyar niteliktedir.*İSTİKRARSIZLIĞA KARŞI STRATEJİK SİPER*Uluslararası hukuk açısından da Türkiye”nin bu pozisyonu meşrudur. Birleşmiş Milletler Antlaşması”nın 51. maddesi gereğince, bir devlet, kendisine yönelik açık bir tehdit karşısında meşru müdafaa hakkını kullanabilir. Üstelik Türkiye ile Suriye arasında 1999 yılında imzalanan Ankara Antlaşması da Türkiye”ye açık bir müdahale zemini oluşturmaktadır. Türkiye, bu hakkı hem uluslararası hukuktan, hem de tarihi sorumluluğundan almaktadır.Sonuç olarak; bugün Suriye”nin güvenliğine yönelen her tehdit, dolaylı yoldan Türkiye”nin güvenliğini tehdit etmektedir. Bu nedenle, Suriye”de kurulmak istenen gayrimeşru yapılara, istikrarsızlığı körükleyen operasyonlara ve sınır ötesi planlara karşı verilecek açık ve net mesaj şudur:Suriye”ye uzanan her el, Türkiye”nin kararlılığına çarpar.Ve bu kararlılık, sadece askeri değil; ahlaki, hukuki ve tarihi bir iradenin tezahürüdür.

Source: Levent Ersin Orallı


Ankara Türk devletlerinin tavrına ihanet mi siyaset mi diyecek?

Nisan ayının başında Özbekistan”ın Semerkant kentinde düzenlenen Avrupa Birliği-Orta Asya Zirvesi, sonuç bildirisiyle Türk dünyasında hayretle karşılandı şüphesiz. 12 Milyar dolar karşılığında Türkiye ve yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine sırtını dönen ya da dönmek durumunda kalan Türk devletlerine şahit olduk.

Meblağ, söz konusu ülkelerin Türkiye gibi bir müttefiki karşılarına almaları açısından oldukça düşük kalıyor aslında. Bu nedenle ilk akıllara gelen olumsuz tabir “ihanet” olsa da meselenin çok daha boyutlu olabileceği ihtimalini değerlendirelim istiyorum.

TÜRKİYESİZ GAZ ANLAŞMASI MÜMKÜN MÜ?

Kıbrıs”ta Türkiye”nin tezlerine karşı konumlanmalarına odaklanmaktansa bu anlaşmanın ne anlama geldiğini düşünelim. Amerika ve Rusya bağımlılığı bulunan ülkelerden oluşan ve kendisine çıkar yol arayan bir ekonomik-siyasi oluşum. ABD Başkanlığı”na Trump”ın seçilmesinden bu yana da en güçlü müttefikleri tarafından yalnız bırakılma gerçeğini hazmetmeye çalışıyor ve bir çıkış yolu arıyorlar.

Avrupa Birliği, bölge ülkelerine ulaşım, kritik hammaddeler, su kaynakları, enerji, iklim ve uydu interneti gibi alanlarda yatırım vadediyor. Karşılığında ise Rus gazına alternatif olacak bölge gazını istiyorlar.

Tarafların anlaştığını ve bu gaz için kararlı bir şekilde harekete geçtiklerini düşünelim. Sonuçta Trans Hazar hattının hayata geçirilmesi söz konusu. İki taraf arasında köprü konumunda bulunan Türkiye gibi bir ülke varken, Türk Devletleri nasıl Kıbrıs meselesinde Ankara”nın hiç de hoşuna gitmeyecek bir bildiriye imza atabiliyor? Ya da Avrupa Birliği nasıl bu bildiriyi hazırlıyor?

Trans Hazar fikrini biraz daha geliştirelim arzu ederseniz. Türkiyesiz bir hat söz konusu mu, evet. Ancak hem siyasi hem de ekonomik boyutları ile proje oldukça zor. Güzergah, Orta Asya”dan çıkan gazın Hazar Denizi”nden Azerbaycan”a, buradan Gürcistan”a, Karadeniz yoluyla da Romanya”ya ulaştırılmasıyla mümkün. Hazar Denizi”nden geçişte Rusya ve İran”ın muhtemel itirazlarıyla başlayacak siyasi kriz, Türkiye”nin yakın müttefiki Azerbaycan”da çok daha ciddi seviyelere ulaşacaktır.

Diyelim ki siyasi çözüm sunuldu ve Azerbaycan”dan geçti, bu kez de Karadeniz”e döşenecek boru hatlarıyla maliyet ekonomik olarak yeni bir kriz kapısı şeklinde karşımıza çıkıyor. Sözün özü, Türkiye”nin dışlandığı bu hat teorik olarak hayata geçirilebilir olsa da gerçeklikten uzakta.

ORTA ASYA İLE AB ARASINDAKİ ORTAKLIK TÜRKİYE İÇİN FIRSAT MI?

Şimdi bir de Türkiyeli senaryoya göz atalım. Türkmenistan ile Azerbaycan arasında geçtiğimiz yıl doğal gaz işbirliği anlaşması imzalandı. Yaklaşık 300 kilometre uzunluğundaki Trans-Hazar boru hattıyla gaz Azerbaycan”a, oradan TANAP”a, oradan da Türkiye”ye ve Trans-Adriyatik Boru hattı yani TAP ile Avrupa”ya gaz ulaştırılabilir. Anlaşma, Avrupa Birliği ile Orta Asya ülkeleri arasında olacağı için bu projeye hem finansal hem de siyasi destek de gelecektir.

Türkiye, AB ile Orta Asya ülkeleri arasındaki anlaşma sonrası bir anda gazın ana geçiş ülkesi oluyor yani. Bu da Türkiye”yi Avrupa”nın enerji güvenliğinde vazgeçilmez hale getiriyor. Enerji merkezi algısı Türkiye”deki bölgesel güç imajını olumlu destekler. Ayrıca taraflar arasındaki anlaşma, Türkiye”nin enerji köprüsü değil, enerji merkezi olma hedefi için de kritik bir önem kazanıyor. Geçiş ücretlerinin sağlayacağı ek kazançlar, iç piyasadaki fiyatlandırma rekabeti, yabancı yatırım artışı da Türkiye”nin ekonomik avantajları şeklinde zikredilebilir. Hem Doğu hem de Batı ile de stratejik işbirliği güçlenmiş olur, Türkiye”nin bölgesel gücü artar.

Tabii bu yazıda ihtimaller üzerinden değerlendirme yapıyoruz. Ne yazık ki reel politiğin dost dinlemediğini de son zirvede gördük. Yine de AB ile Orta Asya arasındaki yakınlaşmanın Türkiye”ye oldukça cazip fırsatlar sunduğu da bir başka gerçek.

Gelelim, olumsuz ihtimallere. Orta Asya gazının Avrupa”ya alternatif olması, Moskova”da tehdit algısını doğurabilir. Avrupa”nın Amerika”ya borçlarından dolayı kendisine bağlı kalmasını arzu eden Washington da bu işbirliğine burun kıvırabilir.

RUSYA VE AMERİKA PROJEYE KARŞI ÇIKABİLİR!

Ankara”nın bu işbirliğine nasıl bakacağı oldukça kritik. Kıbrıs üzerinden yapılan okumalar “ihanet” değil de “siyaset” üzerinden şekillenirse ortada diplomatik ustalık gerektiren bir süreç bizleri bekliyor. Çünkü beş benzemezin aynı masada birbirlerinden rahatsız olmayacağı şekilde oturması gerekli.

Türkiye, projeyi yalnızca Avrupa için değil, tüm bölge için istikrar artırıcı bir adım olarak sunmalı. Gazprom”un pazar etkisinin zayıflaması Rusya”nın çıkarlarını direkt hedef alıyor. Bu nedenle projeye ikna edilmesi gerek. Moskova, Orta Asya gazını Ankara ile kontrol etmeye sıcak bakabilir. Çünkü Türkiye Rusya ile “soğuk ortaklık” kurulabilecek tek bölge ülkesi. Oluşturulacak gaz projesinde Gazprom”a lojistik hizmetler, bakım sözleşmeleri ya da finansal ortaklık gibi roller verilerek Rusya”nın projeden dolaylı gelir elde etmesi sağlanabilir. Batı”dan Rusya”ya yönelik endişeler de şeffaflık ve AB enerji rekabet normlarına uygun şekilde bertaraf edilebilir.

Yukarıda zikrettiğimiz gibi Avrupa gazına alternatif oluşturmak Washington için de tehlike içeriyor. Beyaz Saray”ın alacağı mesaj ise “Doğal gaz pazarı genişliyor, LNG için rekabet alanı doğmuyor”

Amerikan şirketlerine ticaret alanlarında rol verilmesi ve sistemin Rus gazına alternatif olduğuna dikkat çekilmesi, zihinleri ekonomik odaklı çalışan Trump yönetiminin projeye sıcak bakmasını sağlayabilir. Diğer taraftan Rusya”ya Ukrayna meselesinde ayar vermeye çalışan ancak Putin”in tam istediği şekilde davranmadığı gerçeğiyle yüzleşen Beyaz Saray, Rusya”nın tekelleşmesinin kırılmasından memnuniyet duyacaktır.

TÜRKİYE DİPLOMASİ OYUNUNU NASIL KURACAK?

Herkesle iyi geçinmek kimseyi düşmanlaştırmamakla mümkün. Türkiye tarafsız ancak baskın, pragmatik ancak ilkesiz görünmeyen bir çizgi tutturmak durumunda. Önümüzdeki süreç için ne “toz pembe” ne de “karanlık” demek mümkün. Ancak çok yönlü diplomasi ve bölgesel liderliğiyle Türkiye”nin önünde ciddi bir fırsat doğduğu da aşikar.

Hüseyin Akif Küçükal
huseyin.kucukal@kanal7.com.tr

Source: Akif K


Uluslararası suç örgütü “Hells Angels” bağlantılı çete çökertildi!

İstanbul polisi, son yıllarda Almanya’da büyük telefon dolandırıcılığı yapan önemli bir çeteyi çökertti. resim#1245716# Gelen bilgilere göre, Almanya’da özellikle yaşlı vatandaşları arayarak kendilerini, savcı ve polis olarak tanıtan çete üyeleri, kandırdıkları vatandaşlardan para alarak dolandırdı. Bu yöntemle farklı kentlerde, 46 Alman vatandaşını dolandıran çetenin toplamda, 2 milyon 850 Euro haksız kazanç sağladığı tespit edildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, Asayiş Şube Müdürlüğü Dolandırıcılık Büro Amirliği ekipleri çalışma başlattı. HELLS ANGELS SUÇ ÖRGÜTÜYLE BAĞLANTILI Yapılan çalışmalarda paranın bir kısmının Türkiye deki kişilerin hesaplarına aktarıldığı tespit edildi. Bunun üzerine İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü Dolandırıcılık Büro Amirliği tarafından teknik takibe başlandı. Çalışmalarda kimlikleri tespit edilen şüphelilerden bazılarının Almanya’da suç örgütü olan Hells Angels ile bağlantılı olduğu tespit edildi. 3 İLDE OPERASYON DÜZENLENDİ Kimlikleri tespit edilen 10 kişi İstanbul, İzmir ve Sakarya da düzenlenen eş zamanlı operasyonlarla, Suç örgütü kurmak ve yönetmek ile Nitelikli dolandırıcılık suçlarından gözaltına alındı. BERLİN’DEN İŞLENEN CİNAYETTEN ARANIYOR Düzenlenen operasyonla gözaltına alınan Y.A, E.P, D.B.T, M.Ç, D.A, C.G, B.K, S.G, Z.B ve A.E.A sorgulanmak üzere Asayiş Şube Müdürlüğü’ne götürüldü. Yapılan araştırmalarda gözaltına alınan Ali Erdi A.’nın, 9 Ocak 2014’de Berlin’de öldürülen Tahir Özbek cinayetiyle ilgili Interpol tarafından hakkında Kırmızı Bülten le arandığı ortaya çıktı. Almanya’nın organize suç örgütü Hells Angels yani ‘Cehennem Melekleri’ üyelerinden biri olduğu öğrenilen Ali Erdi A. nın Almanya’da görülen bu cinayet davasında kesinleşmiş ‘Müebbet hapis cezası’ olduğu belirlendi. Olayla ilgili çok yönlü soruşturmaya devam ediliyor.

Source: Habertürk


Küresel uyuşturucu ağının çökertildiği “Orkinos-Bulut” operasyonunun detaylarına ulaşıldı

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Aklama Suçlar Soruşturma Bürosunca, Türkiye ve Avrupa”daki uyuşturucu ağının deşifre edilmesi ve zanlıların yakalanmasına yönelik başlatılan soruşturma sürüyor.

Küresel uyuşturucu ağının çökertildiği “Orkinos-Bulut” operasyonunda 89 tutuklama

Soruşturmada, SKY ECC isimli kriptolu haberleşme sisteminin deşifre edilmesine yönelik yapılan çalışmalarda, söz konusu uygulamanın özel olarak hazırlanan cep telefonları üzerinden çalıştığı, bu cihazlarda mikrofon, kamera ve GPS gibi donanımların devre dışı bırakıldığı belirlendi.

Ele geçirilen SKY ECC verilerine yönelik yapılan analizler sonucunda, uluslararası suç örgütleri hakkında soruşturma işlemlerine başlanırken Urfi Çetinkaya, Mehmet Unal, Naci Yılmaz-Abdullah Alp Üstün ve Haluk Şahin Çoruh”un elebaşılığını yaptığı suç örgütlerine yönelik tespitler gerçekleştirildi.

Soruşturmada, kamuoyunda “Türk Escobar” olarak bilinen ve 20 Eylül 2024″te tutuklu bulunduğu cezaevinde hayatını kaybeden Urfi Çetinkaya”nın, SKY ECC uygulamasını kullanarak uluslararası uyuşturucu ticareti ve kara para aklama faaliyetlerinde bulunduğu belirlenirken örgütün uluslararası uyuşturucu madde ticaretini, SKY-ECC uygulamasını kullanan iki ayrı grupla yönettiği, maddenin üretimi, Avrupa”ya sevkiyatı, depolanması ve dağıtımına ilişkin talimatların Çetinkaya tarafından örgüt yönetici ve üyelerine iletildiği tespit edildi.

Örgütün sevkiyat yöntemi deşifre edildi

Örgüt elebaşı ve yöneticilerinin, İran ve Afganistan”da üretimini sağladıkları uyuşturucu maddeleri “basamak yöntemi” kullanarak kara ve deniz yoluyla Avrupa ülkelerine sevk ettikleri, Güney Amerika ve Afrika ülkeleri kıyılarından teslim alınan yüksek miktarlardaki uyuşturucu maddelerin gemi ve balıkçı tekneleri vasıtasıyla Avrupa”ya ulaştırıldığı belirlenen soruşturmada, Balkan ülkelerinden Türkiye”ye skunk ve marihuana gibi Hint keneviri türevlerini sevk ettikleri kaydedildi.

Soruşturma kapsamında, şüphelilerin 11 farklı olayda, ticarethane sahibi gibi davranarak birbiriyle bağlantılı şekilde düzenli uyuşturucu sevkiyatları organize ettikleri, Çetinkaya”nın talimatıyla organize edilen yaklaşık 3,5 ton uyuşturucu maddenin 22 Şubat 2021″de İspanya”nın Galiçya özerk bölgesi açıklarında “NEHİR” isimli gemide ele geçirildiği, gemiyi yakarak batırmaya çalışan kaptan ve mürettebatın ise yakalanarak İspanya”da tutuklandığı ifade edildi.

Yine Çetinkaya’nın talimatıyla 520 kilogram uyuşturucu maddenin 3 Haziran 2021″de Bulgaristan’ın Sliven şehrindeki bir depoda ele geçirildiği, maddeyi gizleyen depo sahibinin suçüstü yakalanarak tutuklandığı aktarılırken, örgüt yöneticileri ve üyelerince organize edilen 5 sevkiyatın hedef ülke ya da kişilere teslim edildiği, bu teslimatlar karşılığında elde edilen gelirlerin “havala” yöntemiyle Türkiye”ye aktarıldığı, iki sevkiyat kapsamında Hollanda”ya ulaşan 400 kilogram uyuşturucu maddenin alıcılara teslim edilmemesi üzerine, Türkiye”deki sorumlulara yönelik silahlı saldırı ve rehin alma olaylarının yaşandığı kaydedildi.

Soruşturmada, şüphelilerin gerçekleştirmeye çalıştığı 1 sevkiyatta ise kolluk güçlerinin müdahalesi sonucu yaklaşık 1,5 ton uyuşturucu madde yüklü geminin Senegal”de yakalanarak batırıldığı tespit edildi.

Urfi Çetinkaya suç örgütüne 3 ayrı operasyon

Urfi Çetinkaya”nın elebaşılığını yaptığı suç örgütüne üye şüphelilerin, örgütsel faaliyetler kapsamında çok sayıda uyuşturucu madde sevkiyatı gerçekleştirdikleri ve bu yolla yüksek miktarda suç geliri elde ettikleri, bu gelirlerin örgüt mensupları, yakın çevreleri veya sahip oldukları şirketler adına taşınmaz ve motorlu taşıt alımlarında kullanıldığı belirlendi.

Çetinkaya suç örgütüne yönelik 11 Nisan 2023 ve 20 Şubat 2024″te operasyon düzenlendiği, yeni şüpheliler tespit edilmesi nedeniyle de bu yıl 15 Nisan”da üçüncü operasyonun gerçekleştirildiği belirtildi.

Soruşturmada, SKY ECC uygulamasını kullanan bir başka suç örgütünün Mehmet Unal örgütü olduğu, Unal”ın bu uygulama üzerinden birçok örgüt yöneticisi ve üyesiyle uyuşturucu ticaretine ilişkin yoğun iletişim trafiği içerisinde bulunduğu, 2020–2021 yıllarında Avrupa, Asya ve Güney Amerika ülkelerinden Türkiye”ye ve Avrupa”ya yönelik uyuşturucu maddelerin sevkiyatını organize ettiği belirlendi.

Uyuşturucu maddelerin deniz ve kara yolu kullanılarak Türkiye”ye sokulduğu, iç piyasada dağıtım ve satışının sağlanarak yüksek miktarda haksız kazanç elde edildiği, bu suç gelirlerinin Türkiye”nin finansal sistemine entegre edilerek aklandığı tespit edilen soruşturmada, Mehmet Unal”ın, farklı uluslararası suç organizasyonlarıyla koordineli hareket ettiği, SKY ECC mesaj içeriklerine göre birçok ülkede gerçekleşen uyuşturucu yakalamaları ve sevkiyatlarla doğrudan bağlantılı olduğu, uyuşturucu ticareti ve kara para aklama suçlarına iştirak eden çok sayıda şüphelinin kimliğinin tespit edildiği kaydedildi.

Soruşturmada, Mehmet Unal”ın elebaşılığını yaptığı suç örgütüne üye şüphelilerin de çok sayıda uyuşturucu madde sevkiyatı gerçekleştirdikleri ve bu yolla yüksek miktarda suç geliri elde ettikleri, bu gelirlerin örgüt mensupları, yakın çevreleri veya sahip oldukları şirketler adına taşınmaz ve motorlu taşıt alımlarında kullanıldığı belirlendi.

SKY ECC uygulamasını kullanan suç örgütlerinden Naci Yılmaz-Abdullah Alp Üstün örgütü hakkında yapılan tespitlerde ise şüphelilerin yurt içi ve dışındaki farklı suç organizasyonlarıyla irtibatlı olarak hareket ettikleri, uygulama üzerinden gerçekleştirdikleri iletişim tespitlerinde, uyuşturucu madde ticareti, silahlı saldırı, kasten öldürme ve suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarıyla ilişkilendirilebilecek çok sayıda olayla bağlantıları olduğu anlaşıldı.

Soruşturmada, Haluk Şahin Çoruh”un elebaşılığını yaptığı suç örgütünün de söz konusu uygulama üzerinden haberleşme sağladığı, örgütün Türkiye ve Hollanda arasında uyuşturucu ve uyarıcı madde temini, sevkiyatı, üretimi ve satışını organize ettiği, ayrıca farklı ülkelerdeki suç organizasyonlarına aracılık ettiği belirlendi.

Örgütün, Türkiye’nin çeşitli illeri ile Avrupa ülkelerinde farklı tarihlerde gerçekleşen çok sayıda uyuşturucu madde yakalaması, sevkiyat, yasa dışı üretim ile doğrudan bağlantılı olarak Çoruh”un verdiği talimatlar doğrultusunda hareket ettiğinin değerlendirildiği belirtilirken, uyuşturucu madde üretimi amacıyla Türkiye’de farklı illerde kurulan seralarda üretim yapıldığı, elde edilen maddelerin İstanbul başta olmak üzere çeşitli illere sevk edilerek ticaretinin gerçekleştirildiği tespit edildi.

Soruşturmanın çok yönlü ve titizlikle sürdürüldüğü öğrenildi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source: