Türkiye’nin üzerine sivil vesayet çöktü
Türkiye her gün göz altıları, tutuklamaları, soruşturmaları, vesayeti tartışıyor. Asıl sorunlar yoksulluk, yoksunluğu, eğitimdeki aksaklıkları, yasadışı göç meselesini konuşmaya vakit kalmıyor. Memleketin halini İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’na sordum.
“Türk milleti iyi bil ve emin ol ki, susturulan sensin” dediniz. Son günlerde yaşanan tutuklamalar, soruşturmalar, kayyımlar vs. tüm bunlar sadece Türk milleti sussun diye mi?
Evet, yani siz, ben, bu satırları okuyan vatandaşlar, zengin-fakir, genç-yaşlı, Kürt ya da Türkmen fark etmeksizin, hepimiz. Bizi ortak kimlik etrafında birleştiren Cumhuriyet değerlerine karşı açık bir saldırı ve kalkışma ile karşı karşıyayız. Susmak ise hiçbirimizi korumayacak. Kaldı ki susmak tarihin hiçbir döneminde, hiçbir toplum için bir çare olmamıştır. 7 yıllık hamlelerine baktığınızda görürsünüz ki, İYİ Parti Türk siyasetinin ‘erken uyarı sistemi’dir. O nedenle, bu çağrım da bir uyarıdır. Konuşan Türkiye ısrarım, demokratik, adil bir Türkiye, yaşayan ve capcanlı bir Türkiye iddiamın gereğidir.
Neye karşı sussun isteniyor?
Ortadan konuşayım; Erdoğan’ı ömür boyu Cumhurbaşkanı, hatta “Başkan” seçtirmek için gözlerini kararttılar. Bunun için teröristbaşı ile pazarlık yapabilecek kadar, meclise gelsin diyecek kadar, Barzani’den icazet alacak kadar ileri gittiler. Milletimizin tüm bu saçmalıklara dur diyeceğini bildikleri için de, sindirmek, susturmak istiyorlar. Bunu sağlamak için sistematik bir şekilde milletimizi yoksullaştırdılar. Hayat gailesi içindeki milletin, kaybedebileceği değerleri umursamayacağını hesap ediyorlar. Yine yanlışlarla başladıkları açılım serüveni, baskı, gözaltı, soruşturmalar ve ağırlaşan yoksulluk. Bunlar tesadüf değil. Bunlar planlı.
Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ neden hapishanede?
Tam olarak aynı sebepten içeride. Yarın siz ya da bir başkası, parti genel başkanı ya da belediye başkanı, TÜSİAD başkanı yahut 15’inde bir genç, 70’inde bir emekli, hatta astrolog. Herkes aynı yerde olabilir. Bu bir gözdağıdır. İmralı’daki teröristbaşına uzatılan elden beri düğmesine basılan bu sürece karşı duran, Saray sultasına veya onun herhangi bir alandaki politikalarına itiraz eden herkes suçlu ilan ediliyor. Önce gözaltı, sonra savcılık, en son da yaşadığı yer fark etmeksizin Silivri’ye gönderiliyor. Bu ezberlediğimiz sürecin görüntüleri de iktidara yakın medyaya servis edilerek, tüm topluma “sus, düşünme, konuşma, itaat et” mesajı vermek için kullanılıyor. Olan biten budur.
Silivri’ye gittiniz, her bölmede ziyaret edilecek birileri var. Gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler… Bu tablo size ne söylüyor? Hukukun üstünlüğünün olmadığı yerde ne olur?
İş siyasete gelince, “Yassıada”yı dillerinden düşürmüyorlar. Sayın Erdoğan birkaç ay kaldığı “Pınarhisar”ı, 28 yıldır siyasi malzeme yapıyor. Devri iktidarlarında ise hayatımıza “Silivri” diye bir lekeyi kendileri bulaştırdı.
Allah kimseyi kınadığı ile sınamasın. Kınadıkları şeye dönüştüler. Hukukun üstünlüğünün olmadığı ülkelerde, günlük hayat bir açık cezaevine dönüşür. Açlık ve sefalet olur. Sokaklarında tehdit, insanlarında korku olur. Çünkü istibdat rejimleri, korku ve açlık üzerine bina edilir. Bugün Saray sultasının yaptığı şey tam olarak budur.
Hedefin Rusya’daki gibi kimsenin konuşmadığı, muhalefetin olmadığı bir rejim inşası olduğunu düşünenler var. Türkiye Rusya olur mu?
Bunu şüphesiz Dünya’daki otoriter liderler döneminden bağımsız düşünemeyiz. Ancak Türkiye Rusya değildir. Rusya, tarih boyu çok sert otokrasilerin ülkesi olmuştur. Çarlık ve Sovyetler Birliği’ni, Putin izlemiştir. Türkiye’de ise darbe dönemleri dışında bu kadar baskıcı bir idare olmamıştır. Geçmişte de, demokrasi ve hukuk alanlarında, insan haklarında eksiklerin olduğu dönemler gördük. Fakat en büyük fark, bu eksiklerden mahcup olmak yerine, bunları istismar eden, bunlardan istifade eden ve bunlarla da övünen bir iktidarla, anlayışla ilk defa karşı karşıyayız. Erdoğan’ın uzun zamandır rol modelinin Putin olduğu kesin. Sanıyorum özellikle son TÜSİAD hamlesiyle de bu benzerliği pekiştirme gayretinde. Unutulmamalıdır ki, istibdat her coğrafya ve millet için sonuçları itibariyle bir zorbalık biçimidir. Özenilecek bir şey de değildir. Ne kadar uzun sürerse sürsün, tarihin her döneminde istibdatı araçsallaştıranlar için neticesi hüsran olmuştur. Yani zulüm ile abad olunmaz. Bu sorunuz aklıma sayın Cumhurbaşkanı’nın bir röportajdaki sözlerini getirdi.
Hangi sözler?
“Şu anda dünyada liderler arasında iki kişi kaldı. Bir ben varım, bir de Vladimir Putin var.” Bunu muhtemel ki görev süresi açısından söyledi. Ama, yönetim biçimlerini ve tarzlarını hesaba kattığımızda, bence tam bir tevafuk.
Erdoğan TÜSİAD’ın açıklamaları için “Buram buram provokasyon kokuyor. Eski Türkiye’yi özlüyorsanız yeni Türkiye’de haddinizi bileceksiniz” dedi. İlk sorum şu, provokasyon kokusu aldınız mı?
Açıkçası, Erdoğan’ın bu sözlerini okuduğumda tebessüm ettim. Malum grup konuşması hemen bizden sonraydı. TÜSİAD ya da bir başka STK ya da kişi fark etmez, ben olaya şuradan bakıyorum: TÜSİAD’ın hatası konuşmak değil, geç kalmaktır. Geç kalmak, bu baskı ortamında, iktidarın korku siyasetine susarak, zemin hazırlamaktır.
Haberlerde siyasetçilerin en çok şu ifadeler üzerinde durduklarını gördüm: Darbe, soruşturma, tutuklandı, gözaltına alındı, kayyım atandı, terörist, vesayet. Bu bize ne söylüyor?
İşin gerçeği bu ki; Bugün, kayyım, Türkiye’nin başındadır. Aslolan bu kayyım düzeninden kurtulmak. İktidar her itirazı darbe, her itiraz edeni de darbeci, terörist diye yaftalıyor. İktidar mahfillerinden yaptırılan ve en fazla “Deli saçması” olarak nitelendirilebilecek çıkışları, iktidar kontrolünde olmayan medyanın da çok büyük, çok önemliymiş gibi sunmaması gerekiyor. Benim bakışım bu. Çubuğu tersine bükmeyi öğrenmek zorundayız. Bilin ki iktidar, muhaliflere kötü bir ithamı çok sık yapıyorsa, o ithamdakinin aslında kendisi olduğunu biliyordur. Darbeciler her yerde darbe arar. Vesayetçiler her yerde vesayet görürler.
TÜRKİYE’Yİ ERDOĞAN VESAYETİNDEN KURTARACAĞIZ
Evet Türkiye’de geçmişte üniformalı vesayet vardı. Ama vesayete son vereceğiz diyen Recep Tayyip Erdoğan, FETÖ eliyle yargı-emniyet vesayetini bela etti. Ardından FETÖ ile mücadele gerekçesiyle olağanüstü hali vesayet aracı olarak kullandı. Ve sistemi değiştirip, olağanüstü yetkiler kuşandıktan sonra da, Türkiye’nin üzerine sivil vesayet çöktü. Buradan çıkan sonuç ne; Evet, bildiğimiz bir gerçekmiş, takiyyecilermiş. Ama biz, Türkiye’yi Erdoğan vesayetinden kurtarmak zorundayız, kurtaracağız.
ERDOĞAN TÜRKİYE’Yİ DEĞİL, KENDİNİ SEVİYOR
Eski Türkiye-Yeni Türkiye tartışması AKP iktidarından bu yana yapılıyor. Sizin pencerenizden eski ve yeni Türkiye arasında farklar neler?
Erdoğan’ın bu “Eski Türkiye, Yeni Türkiye” saplantısı için söylenecek iki şey var: Biz Türkiye’yi her haliyle seviyoruz. Her şeye rağmen seviyoruz. Geçmişi ve geleceğiyle seviyoruz. Ama sayın Erdoğan Türkiye’yi sadece kendiyle seviyor. Bir başka deyişle, ülkenin idaresi ondaysa seviyor. Yani aslında, Türkiye’yi değil, kendini seviyor. Özlediğimiz şey, sözün senet olabildiği bir toplumsal hayattır. Adaletin olduğu düzendir. En önemlisi, yaptıklarından ve yapamadıklarından hicap duyan bir siyaset anlayışıdır. Kısaca hükümdar gibi değil, hükümet gibi davranan bir idaredir. 6 kere gidip, 7 kere de gelinebilen bir temsil mekanizmasını özlediğimiz doğrudur. Eski Türkiye’de maksimum 6 ay süren ekonomik krizler yaşadık. Yeni Türkiye’de ise 7 yıldır içinden çıkamadığımız bir ekonomik kriz var. Bile isteye sürdürülen yoksulluk, yoksunluk, yolsuzluk ve yasaklar var.
ESKİ OLAN ERDOĞAN
İşin asıl can alıcı noktası ise şu; Türkiye’de bir dönemi ya da dönemleri eleştirebilirsiniz. Yapılan yanlışları tekrarlamaz, yeni bir anlayışla idare edebilirsiniz. Ama Sayın Erdoğan’ın “Yeni Türkiye”si, yeni bir devlet kurmayı işaret ediyor. İşte orada duracaklar. Çünkü, yeni bir devlet kurmak için, önce eskisini yıkmanız gerekir. Türkiye Cumhuriyeti yıkıldı da bizim mi haberimiz yok? Bu tehlikeli bir yaklaşımdır. Çünkü Türk milleti, gözbebeği gördüğü Cumhuriyeti ile “Yıkılmak” kelimesini yan yana bile kabul etmez. Kaldı ki, Türkiye’de eski olan artık Erdoğan’ın kendisidir. İktidar olduğu gün doğan bebekler bugün 23 yaşında. O bebek emeklerken Erdoğan vardı. Yürürken Erdoğan vardı. Konuşmaya başladığında, ilkokula, ortaokula gittiğinde de Erdoğan vardı. Üniversiteyi bitirdiğinde, askerliğini tamamladığında da Erdoğan vardı. 100 yıllık Cumhuriyetin çeyrek asrında iktidarda olan biri, zaten eskiden kalmadır. O yüzden de eski olan Erdoğan’dır.
CUMHURİYETİ KAPATMAYA UĞRAŞIYORLAR
“Bunlarda Mustafa Kemal acısı, Bizde Cumhuriyet aşkı oldukça, bunların yılanlığı bitmez, bizim de mücadelemiz” diyorsunuz, Cumhuriyet ile bir dertleri olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Düşünmüyorum. Görüyorum, görüyoruz demek daha doğru. Cumhuriyet’i
100 yıllık parantez olarak adlandırıyorlar. Parantez dedikleri, Türk tarihinin şahikası olan Cumhuriyet’i kapatmaya uğraşıyorlar. Türk Milleti’ni bölmeye çalışıyorlar. Atatürk’e kendileri değil, piyonlarıyla her vesileyle saldırıyorlar. “Eski Türkiye” diye işaret ettikleri yerde, sadece 1990’lı yıllar yok. O, lafın ekran koruyucusu. Orada Mustafa Kemal Atatürk var, onun devlet ve millet anlayışı var. “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz diye yemin eden genç teğmenleri” ordudan atan anlayışın derdinin ne olduğu ortada değil mi? Cumhuriyeti kuran liderin askeri olunmasından bile rahatsız oluyorlar. Varın, kurduğu cumhuriyetten rahatsızlıklarını siz hesap edin.
BU İKTİDAR MAŞA KULLANMAYI SEVER
İmralı sürecini konuşalım. Bu süreci yakından takip ettiğinizi biliyorum. ‘Terörsüz Türkiye’ projesi, aslında ne projesi size göre. Tam olarak neye itiraz ediyorsunuz? Bu arada HÜDA-PAR’ın taleplerini de hatırlatmakta fayda var.
Sondan başlayalım. Bu iktidar, maşa kullanmayı çok sever. İşine gelen şeyleri kendi söyler, gelmeyenleri başkasına söyletir. Elini yok yere kirletmez. Büyük lafları da genelde meczuplara söyletir. Kamuoyunu dener, nabız yoklar. Tepki yoksa el yükseltir. Anlamlı tepkiler gelirse de konuyu rafa kaldırır.
Hatırlayalım, bu mevcut sürece adım adım, sözde yeni Anayasa sürecinden geldik. O gün de söylemiştim, aynı yerdeyim. Tek adamlığı tahkim etmeyi, onu ebedi hale getirmeyi amaçlayan bu sürece kapılarımız kapalı demiştim.
İsmini koymaktan dahi çekindikleri, sizin “İmralı süreci” dediğiniz, bizim “kalkışma” dediğimiz süreç de, bunun bir parçasıdır. Kısaca “Ver Apo’yu, al ömür boyu başkanlığı” pazarlığı yürütülmektedir. Arka plandaki uluslararası gelişmeler ne olursa olsun, iktidarın kendi namına yaptığı hesap budur. Her yangından mal kaçırmak, her krizden fırsat yakalamak gibi bir hayat felsefesine sahipler.
Bu süreçte eski partiniz MHP’nin tavrını da çokça eleştirdiniz. Devleti, Bahçeli’ye karşı koruyacağım aklıma gelmezdi dediniz. Bugün bir anlam verebiliyor musunuz?
Parçası oldukları süreci kendilerinin bile anlamlandıramadığını bildiğim için, ilave bir şey söylemeye gerek duymuyorum. Allah şifa versin.
ERKEN SEÇİM TUZAĞINA DİKKAT
Son olarak Türkiye CHP’nin cumhurbaşkanı adayını konuşuyor. Siz ısrarla “Erdoğan aday olamayacak” diyorsunuz. Erken seçim bekliyor musunuz?
Ben demiyorum. Anayasa öyle diyor. Yani Milletin devletle yaptığı ana sözleşme öyle diyor. Bu toplumsal sözleşmenin üzerinde bir şey yoktur. Erdoğan adaylığını hukuksuzca bir kere daha dayatarak, muhalefetin aktörlerine “gel gel” yapıyor. O sahaya girmek, kuralsızlığı kabul etmektir diyorum. O sahada hakem Erdoğan’dır, rakip Erdoğan’dır. Kural kitabını keyfince değiştirebilme gücü ve niyeti içindedir. Kısaca erken seçim, bu anlamıyla tuzaktır. Erdoğan’a fırsat yaratacak bir tuzaktır. Erken seçimi, doğru stratejiyle, Erdoğan’ın yeniden ve hukuksuzca aday olabilmesi için değil, bu kayyım düzeninden kurtulmanın bir aracına, yoluna çevirmeliyiz. Derdim budur. Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Kasım 2027’de erken seçim olabilir dedi. O tarihi uygun gördülerse, bu bir ihtiyaç ise, o halde Erdoğan’ın da yetkisi var. Kendisi seçim kararı alsın. Ama ondan hiç bahsetmiyorlar. Çünkü o zaman bir daha aday olamıyor. O yüzden, muhalefet bu tuzağa düşmemeli, doğru bir stratejiyle hareket etmeli.
CHP’nin adayına mı destek vereceksiniz yoksa kendi adayınızı mı çıkaracaksınız?
Ben doğru bir stratejiden bahsediyorum, siz bu soruyla benden iktidarın ekmeğine yağ sürecek bir yola taş döşememi istiyorsunuz. (Gülerek)
Zamanı gelince, şartlar oluştuğunda İYİ Parti tavrını ve kararını milletimizle paylaşır.
Mansur Yavaş, erken bir hamle olduğunu söyledi. Size göre de şu anda cumhurbaşkanı adayı tartışmak hatalı mı?
Ben meseleyi bir parti açısından değerlendirmiyorum. Mansur bey anladığım kadarıyla, partisinin stratejisine bir eleştiri olarak ifade ediyor. Oysa ben, Erdoğan’ın bir kez daha aday olmasının önünü açacak bir stratejik hataya işaret ediyorum. İçeriği ve sebepleri bakımından farklı.
MUSTAFA KEMAL’İN ‘TÜRK MİLLETİ’ TARİFİ REHBERİMİZDİR
Milliyetçilerin önümüzdeki dönemde daha fazla bir araya gelmesi, hatta birlikte hareket etmesi mümkün müdür?
Türk Milliyetçiliği fikriyatı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesidir.
Dolayısıyla Cumhuriyete bir saldırı olduğunda, tehlike altında olduğunda, 1919’da duruma vaziyet ettiklerinde de gördüğümüz gibi, Türk Milliyetçileri, kendi aralarında birleşmeyi değil, milleti birleştirmeyi hedef almıştır. Bugün olması gereken de bu. O yüzden hemen her gün tekrarlıyorum; Bizim şu an öncelikli görevimiz, sağcı ile solcuyu, seküler ile mütedeyyini, Alevi ile Sünni’yi, Türkmen ile Kürt’ü aynı ülkü etrafından birleştirmektir. Çünkü, Gazi Mustafa Kemal’in “Türk Milleti” tarifi rehberimizdir. Ne diyor Atatürk; Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına, Türk Milleti denir. Yani farklı etnik kimliklerden vatandaşlarımız, bir devlet kurma ülküsüyle bir araya gelmiştir. Bugün de o devleti, o cumhuriyeti korumak için bir araya gelmelidir. Milliyetçiler, vatanseverler, her kim ki aklında ve kalbinde Atatürk’e saygı ve minnet duymaktadır; Cumhuriyet değerlerine bağlılık taşımaktadır, omuz omuza olmalıdırlar. İyi Parti olarak bu misyonla hareket ediyoruz. Bu birliği sağlayacak olan da biziz. İddiamız ve hedefimiz budur. Bu birliğin milletimize sağlayacağı şey şudur; Eski Türkiye dedikleri zamanlarda fitre verebilen emekçilerimiz, emeklilerimiz, bugün fitreye muhtaç haldeyse, diyanet, onlara fitre verilebilir diyorsa, omuz omuza verip, bu harami düzeni değiştirmeliyiz. Asıl mesele iştir, aştır, ekmektir.
Source: İpek Özbey
Almanya”da seçim sonuçları belli oldu! Scholz mağlubiyeti kabul etti
Almanya Seçim Kurulu, genel seçimlerin geçici resmi sonuçlarını duyurdu.Buna göre, Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ve Bavyera eyaletinde teşkilatlanmış kardeş parti konumundaki Hristiyan Sosyal Birlik Partisinden (CSU) oluşan CDU/CSU, oyların yüzde 28,6″sını alarak seçimi önde tamamladı.Aşırı sağcı popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisi bir önceki seçimlere göre oy oranını 10,4 puan artırarak yüzde 20,8 ile ikinci sırada yer alıyor.Sosyal Demokrat Parti (SPD) ise yüzde 16,4 oy oranıyla üçüncü, Yeşiller Partisi ise yüzde 11,6 ile dördüncü sırada bulunuyor.Sol Parti ise oyunu bir önceki seçime göre 3,9 puan artırarak yüzde 8,8 oy oranını yakaladı.Hükümetten ayrılarak ülkede erken genel seçime gidilmesine neden olan Hür Demokrat Parti (FDP) bu seçimlerde yüzde 4,3 oy oranıyla, yüzde 5″lik barajın altında kaldı.İlk kez genel seçimlere katılan “Sahra Wagenknecht İttifakı-Anlayış ve Adalet İçin” (BSW) Partisi de yüzde 4,9 oy oranıyla barajı aşmayı kıl payı kaçırdı.- SANDALYE DAĞILIMIAlmanya Federal Meclis”te sandalye dağılımı şu şekilde: CDU/CSU 208, AfD 152, SPD 120, Yeşiller 85, Sol Parti 62Bu sonuçlara göre hiçbir parti tek başına iktidar olamıyor.Almanya”da Federal Meclis”te çoğunluk sağlanması için en az 316 milletvekilini bulmak gerekiyor.Bu durumda toplam 328 milletvekiline ulaşan CDU/CSU ve SPD arasında bir koalisyon hükümetinin kurulması en güçlü ihtimal.Almanya”da düzenlenen erken genel seçimlerde ilk sıraya yerleşen Hristiyan Birlik partilerinin (CDU/CSU) başbakan adayı Friedrich Merz, ülkenin ekonomik ve siyasi krizlerle karşı karşıya olduğu bir dönemde yönetimin başına geçmeye hazırlanıyor.Adaylar arasında en yaşlısı olan 69 yaşındaki Merz, uzun dönem partisinde siyasi faaliyetler içinde olmasına rağmen başbakanlık, bakanlık ve belediye başkanlığı tecrübesi bulunmuyor.1955″te Kuzey-Ren Vestfalya eyaletinin Brilon kentinde doğan evli ve 3 çocuk babası Merz, hukuk eğitimi aldıktan sonra yargıç ve avukat olarak çalıştı.Ardından siyasete atılan Merz, 1989-1994 yıllarında Avrupa Parlamentosunda, 1994-2009 döneminde de Federal Mecliste milletvekilliği yaptı.- CDU/CSU KARİYERİ2000-2002 yıllarında CDU/CSU Federal Meclis Grubu Başkanlığını yürüten Merz, dönemin CDU Genel Başkanı Angela Merkel”in bu görevi de üstlenmek istemesinin ardından Grup Başkanlığından ayrılmak zorunda kaldı. Bu dönemden sonra Merkel ve Merz birbirine karşı derin hoşnutsuzluk duydu.Milletvekilliğini 2009 yılında bırakmasından sonra siyasi sahneden kaybolan Merz, çeşitli şirketler için çalıştı, avukatlık ve lobicilik yaptı.Daha sonra siyasete dönmeye karar veren Merz, 2018 ve 2019″da CDU genel başkanlığı için aday olmasına rağmen delegelenlerden destek alamayınca 2 seçimi de kaybetti.Eylül 2021″de yapılan genel seçimlerde yeniden milletvekili seçilen Merz, Ocak 2022″de üçüncü kez girdiği yarışta CDU Genel Başkanı seçildi.- “MERKEL”İN MUHALİFİ”Eski Başbakan Angela Merkel”e karşı parti içi muhalefetin başını çeken Merz, Merkel”in göç konusunda ve Kovid-19 salgınında izlediği politikaların CDU seçmeninin bir bölümünü, AfD”nin kollarına attığını savundu.”Merkel”in muhalifi” olarak anılan Merz, Merkel”in sosyal liberal politikalarıyla CDU”nun sola kaydığını iddia etti.Merz, CDU”nun büyük bölümünü arkasına alarak ve CDU”nun Bavyera”daki kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) Partisi Genel Başkanı Markus Söder ile de anlaşarak, CDU/CSU”nun başbakan adayı olarak gösterildi.Seçim kampanyasında öncelikle ekonomi konularına ağırlık vererek puan kazanmayı isteyen Merz, son olarak göç politikasına öncelik vermeye başladı.Özellikle kadın ve genç seçmenler arasında popülaritesi düşük bir siyasetçi olduğu belirtilen Merz, son haftalarda CDU/CSU”nun göç politikalarının sıkılaştırılması için verdiği önergenin, AfD sayesinde meclisten geçirilmesi nedeniyle sert eleştirilerle karşılaştı.- ZORLU KOALİSYON GÖRÜŞMELERİNE LİDERLİK EDECEKAlmanya”da yapılan genel seçimde ilk sandık çıkış anketine göre, CDU/CSU yüzde 29 oy oranıyla birinci çıkarken, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi bir önceki seçimlere göre oy oranını 9,1 puan artırarak yüzde 19,5 ile ikinci oldu.Böylece daha önce hiçbir devlet kademesinde görev almamış olan Merz, ülkenin son yılların en büyük ekonomik ve siyasi krizleriyle karşı karşıya olduğu ve Avrupa”nın ABD”nin yeni yönetimiyle gerilimler yaşandığı bir dönemde Almanya”nın dizginlerini ele almaya hazırlanıyor.Öte yandan Merz”in başbakanlık görevine başlayabilmesi için uzun sürmesi beklenen zorlu koalisyon görüşmelerinde diğer partileri ikna etmesi gerekecek.- UKRAYNA”YA GÜÇLÜ DESTEKUkrayna”nın “toprak bütünlüğüne” açık desteğini bildiren Merz, başta uzun menzilli Taurus füzelerinin sevkiyatları dahil olmak üzere Kiev”e askeri ve mali yardımın güçlü bir şekilde sürmesi gerektiğini savunuyor.Merz, Ukrayna-Rusya Savaşı”nın sona ermesi için ise “ABD etkisinden bağımsız, Avrupa liderliğinde bir barış planı” fikrini destekliyor.14-16 Şubat”ta düzenlenen 61. Münih Güvenlik Konferansındaki konuşmasında Merz, Ukrayna ve Avrupa ülkelerinin savaşla ilgili her türlü görüşmeye dahil edilmesinin gerekliliğini vurgulayarak ABD ve Rusya”nın Ukrayna ve Avrupa olmadan masaya oturmasının “kesinlikle kabul edilemez olduğunu” ifade etmişti.Merz, ABD Başkanı Donald Trump”ın Ukrayna ile ilgili son açıklamalarını “şok edici ve Rus söylemlerini yansıtan ifadeler” olarak nitelendirerek, Trump”ın Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy”i “diktatör” olarak nitelendirmesini eleştirmişti.ALMANYA”DAKİ SEÇİMİN GALİBİ FRİEDRİCH MERZ ÖNCELİĞİNİN AVRUPA”YI GÜÇLENDİRMEK OLDUĞUNU BELİRTTİAlmanya seçimlerinde zaferini ilan eden Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin başbakan adayı Friedrich Merz, önceliğinin Avrupa”yı güçlendirmek olacağını böylece ABD”den bağımsızlıklarını elde edebileceğini söyledi.Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Merz, ARD televizyonunda diğer Başbakan adaylarıyla yapılan açık oturumda ülkedeki seçim sonucuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.Friedrich Merz, “Mutlak önceliğim Avrupa”yı güçlendirmek olacak. Böylece ABD”den bağımsızlığımızı elde edebiliriz.” dedi.Kendisi açısından önemli olanın Avrupalıların kendi aralarında birlikte hareket etmesi olduğunu kaydeden Merz, “Şu anda Avrupa siyasetinin çoğu Almanya olmadan gerçekleşiyor. Elbette bunun seçim kampanyası ve bu ara dönemle de ilgisi var. Ancak Avrupa Birliği”nin pek çok başbakanı, devlet ve hükümet başkanıyla yakın diyalog halindeyim.” ifadelerini kullandı.ABD Başkanı Donald Trump”ın geçen hafta yaptığı açıklamalardan sonra ABD yönetimin, Avrupa”nın kaderine büyük ölçüde kayıtsız kaldığının açık olduğunu savunan Merz, bu nedenle Haziran sonundaki NATO zirvesine doğru nasıl ilerleyeceklerini çok merak ettiğini belirterek, “Hala mevcut haliyle NATO”dan bahsediyor olacak mıyız? Ya da çok daha hızlı bir şekilde bağımsız bir Avrupa savunma kabiliyeti oluşturmak zorunda kalmayacak mıyız? Dolayısıyla bu benim mutlak önceliğim” değerlendirmesinde bulundu.ABD”li iş insanı Elon Musk”ın Almanya”daki seçim kampanyasına yaptığı son müdahalelerin eşsiz bir olay olduğuna dikkati çeken Merz, “Washington”dan gelen müdahaleler, Moskova”dan gördüğümüz müdahalelerden daha az dramatik, sert ve nihayetinde çirkin değildi. Dolayısıyla iki taraftan da öylesine büyük bir baskı altındayız ki şu anda benim mutlak önceliğim Avrupa”da bir birlik oluşturmak.” ifadelerini kullandı.- UKRAYNA KONUSUFriedrich Merz Ukrayna”nın kendisini savunması için desteklenmesi konusuna da değinerek, “Bana göre bugüne kadar bunu yeterince yapamadık. Aksi takdirde yarın bu savaş üç yıl sürmezdi.” dedi.Gelecek haftalarda Amerikan hükümetinin Ukrayna savaşına ilişkin tutumunun ne olacağından emin olmadığını aktaran Merz, “Son birkaç gündür edindiğim izlenim, Rusya ve Amerika”nın Ukrayna ve Avrupa olmadan ötesinde birbirini bulduğu yönünde. Bu da bizim için son derece kritik bir durum olacak. Bu nedenle Almanya”da mümkün olduğu kadar çabuk harekete geçebilecek bir hükümete ihtiyacımız var.” diye konuştu.- AFD İLE KOALİSYON KURMAYI REDDETTİTüm Alman halkını temsil eden bir federal hükümet kurmak için çalışacağını dile getiren Merz Almanya”nın sorunlarını çözecek bir federal hükümet kurmaya çalışacağını belirterek, “Bu federal hükümetin nasıl kurulacağını henüz bilmiyoruz. İki değil sadece bir koalisyon ortağımız olmasını istediğim bir sır değil. Ancak Almanya”daki seçmenler kararını verdi ve muhtemelen gece saatlerinde kesinleşecek olan bu seçim sonucunu kabul etmek zorundayız.” dedi.AfD ile bir koalisyonun söz konusu olmadığını yineleyen Friedrich Merz şöyle devam etti: “AfD seçmenleri bunu önceden biliyordu. Yine de bu partiye oy verdiler. Şimdi nasıl bir hükümet kurabileceğimizi görmemiz gerekiyor. Ancak bir kez daha belirtmek isterim ki, bu ancak akşam sonuçlar kesinleştiğinde belli olacak ve o zamana kadar spekülasyon yapabileceğimizi sanmıyorum. AfD ile çok temel, farklı görüşlerimiz var. Örneğin dış politikada, güvenlik politikasında ve diğer pek çok alanda. Onlar bizim istediğimizin tam tersini istiyorlar. İşte bu yüzden işbirliği olmayacak.”Almanya Başbakanı Olaf Scholz da seçim sonuçlarının SPD için çok acı olduğunu belirterek, “Bu seçimi kaybettik.” dedi.Scholz seçimlerde sadece başbakan adayı olduğuna işaret ederek, “Hükümette başka bir pozisyon için başvuruda bulunmadığım benim için oldukça açık. Bunu açıkça ifade etmeye devam edeceğim. Benim duruşum budur.” ifadesini kullandı. Ayrıca başka bir görev almayacağını açıkladı.Scholz ayrıca partisinin CDU/CSU ile yapacağı muhtemel bir koalisyon müzakerelerine katılmayacağını da vurguladı.- AFD İÇİN TARİHİ BİR SONUÇAlmanya için Alternatif Partisi”nin başbakan adayı olan Alice Weidel ise seçimlerde tarihin en güçlü sonucunu elde ettiklerini söyledi.12 yıllık bir parti olduklarına dikkati çeken Weidel, “Bu yüzden bu bizim için büyük bir başarı. Bir halk partisi olarak geldik ve stratejik konumumuzu genişletmeye devam edeceğiz.” diye konuştu.Weidel ayrıca Almanların siyasi değişim isteğinin ortaya çıktığını hatta bunun AfD ile arasında bir koalisyon olmasını istediklerini kaydetti.Alice Weidel ayrıca CDU/CSU”nun SPD ve Yeşiller ile dört yıl sürecek istikrarlı bir hükümet kuramayacağını savunarak, “Önümüzdeki birkaç yıl içinde CDU/CSU”yu geçeceğiz.” dedi.Meclise girip girmeyeceği henüz netleşmeyen Hür Demokrat Partisi”nin (FDP) Genel Başkanı Christian Lindner de meclise girememeleri durumunda siyaseti bırakacağını açıkladı.
Source: Www.star.com.tr
Yolcu uçağında bomba tehdidi! Savaş uçakları eşlik etti
Amerikan havayolu şirketi American Airlines’a ait bir yolcu uçağı, New York’tan Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’ye yaptığı uçuş sırasında bomba tehdidi ile karşı karşıya kaldı.
Edinilen bilgilere göre, havayolu şirketi e-posta yoluyla gelen bir bomba tehdidi nedeniyle mürettebatı uyardı. Bu sırada Hazar Denizi üzerinde olan uçak, güvenlik önlemleri gereği acil bir şekilde İtalya’ya yönlendirildi ve Roma’daki Leonardo da Vinci Havalimanı”na iniş yaptı.
Olayın ardından, İtalya Hava Kuvvetleri’ne ait iki Eurofighter Typhoon savaş uçağı, uçağa eskortluk yaptı. Uçak, güvenli bir şekilde Roma’ya indi ve olayın ardından geniş güvenlik önlemleri alındı.
TEHDİT ASILSIZ ÇIKTI
ABD basınında yer alan haberlere göre, yapılan bomba tehdidinin asılsız olduğu ortaya çıktı. American Airlines tarafından yapılan açıklamada ise, “Güvenlik ve emniyet en büyük önceliklerimizdir ve müşterilerimize anlayışları için teşekkür ederiz” ifadelerine yer verildi.
Source: Haber Merkezi
Filiz Katman yazdı: AfD
AfD gibi aşırı sağcı bir partinin böyle bir sonuç elde etmesini asla kabul edemem ve etmeyeceğim.”Olaf Scholz, SPDAralık 2024″te yaşanan hükümet krizi sonrası Şansölye Olaf Scholz Alman Parlamentosu”nda güvenoyu alamamış ve erken seçim süreci başlamıştı.23 Şubat 2025 Pazar günü Almanya”da yaklaşık 59,2 milyon seçmen 21. Federal Meclisi seçmek için sandık başına gitti.5 adayın başbakanlık için yarıştığı seçimlerde SPD yani Sosyal Demokrat Parti, mevcut Başbakan Scholz”u yeniden başbakan adayı gösterirken ana muhalefetteki muhafazakar CDU/CSU yani muhafazakar ittifak Hıristiyan Demokrat Birliği ve Hıristiyan Sosyal Birliği ile aşırı sağcı popülist AfD yarışan diğer başat partiler.Seçim öncesi anketlerde CDU/CSU oy oranı yüzde 28, AfD oy oranı ise yüzde 21 ile ikinci sırada bulunuyor, AfD”nin 2021″deki seçimlere göre oylarını artıracağı öngörülüyordu.Ve öyle de oldu.Sandık çıkış anketlerinde SPD”nin oy oranınım yüzde 16″lara gerilerken CDU/CSU yüzde 29, AfD ise yüzde 19 oy oranına ulaşmış görünüyor. Buna göre de Almanya Federal Meclis”te sandalye dağılımı CDU/CSU 211, AfD 142, SPD 116, Yeşiller 98, Sol Parti 62 olarak veriliyor.Mevcut Şansölye Olaf Scholz II. Dünya Savaşı yani 1933″te Nazilerin seçimleri bastırma kampanyası sırasında aldığı yüzde 18″den bu yana ilk kez yüzde 20″nin altına düşmesi ve oyların %10,1″ini aldığı 1887″den bu yana en kötü seçim sonucunu alması sonrasında “Bu seçim sonucundan ben sorumluyum” diyerek seçim yenilgisini kabul etti.Seçimden zaferle çıkan kararlı Ukrayna yanlısı duruşu ve Ukrayna”ya bir boğa verme vaadiyle bilinen Friedrich Merz liderliğindeki CDU”dan yapılan açıklamada “Güveniniz için teşekkür ederiz, desteğiniz için teşekkür ederiz! Almanya”daki seçmenler bize açık bir yetki verdi” denilirken oyunu ikiye katlayan AfD”nin başbakan adayı Alice Weidel ise “Söylenmesi gereken şey, bu seçimin bizim için tarihi bir başarı olduğudur. Bu, şimdiye kadar elde ettiğimiz en iyi sonuç” dedi.Tabii mevcut oy oranlarının hiçbir partiye tek başına iktidar olmasına yeterli gelmediği için koalisyon yükleniyor. AfD de CDU/CSU ile koalisyona açık olduğunu duyurmakta gecikmedi.Ve Almanya için “yükselen aşırı sağ” ile imtihan yükleniyor.
Source: Filiz Katman
AB Başkanı von der Leyen, 3.5 milyon euroluk paketle Kiev”e geldi
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin üçüncü yıl dönümünü anmak ve yeni bir mali destek paketini duyurmak üzere Pazartesi sabahı trenle Rusya”yla savaşının 3. yılına giren Ukrana”nın başkenti Kiev’e ulaştı.
Ziyaret, Donald Trump’ın Ukrayna ile Rusya arasındaki resmi ve gayriresmi müzakerelerin arttığı bir dönemde yapıldı. Avrupa başkentlerinde, Ukrayna ve Rusya arasında ABD”nin aceleye getireceği bir anlaşmanın kıtanın güvenliğini tehlikeye atabileceğine dair endişeler, AB”yi barış sürecinde çok daha aktif olmaya itti.
Von der Leyen’in, Ukrayna’nın bütçesindeki askeri baskıyı hafifletmek ve Ukrayna savunma sanayisinden askeri ekipman alımını kolaylaştırmak için 3,5 milyar avroluk bir mali yardım paketini açıklaması bekleniyor.
Bu miktar, Avrupa Birliği’nin 2024 başlarında oluşturduğu ve toplam 50 milyar avro büyüklüğündeki yardım fonunun bir parçası olarak sağlanıyor. Brüksel, Kiev’in bu yılki finansman ihtiyacını karşılamayı başarsa da yaz sonrası silah tedariki konusunda belirsizlik sürüyor.
TÜM DESTEKÇİLER, BAŞKENTTE
Von der Leyen’in Kiev ziyaretine, Avrupa Komisyonu üyeleri de eşlik ediyor. Heyet, Ukraynalı yetkililerle görüşerek bağları güçlendirmeyi amaçlıyor.
Ayrıca, Ukrayna ve Moldova’nın elektrik piyasalarını yıl sonuna kadar AB sistemine entegre etmeye yönelik bir girişim duyurulacak.
Ziyaretin, Avrupa Konseyi Başkanı António Costa, İspanya Başbakanı Pedro Sánchez ve Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun da Kiev’de olacağı döneme denk gelmesi, Trump diplomasisinden hoşnutsuz olan büyük ülkelerin Kiev”de toplandığını gösterdi.
Trump”ın Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’yi “halk tarafından seçilmemiş bir diktatör” olarak nitelendirmesi ve işgalin sorumluluğunu Rusya yerine Ukrayna’ya yüklemesi Avrupa’da tepkiyle karşılandı.
Trump ise geri adım atma niyetinde olmadığını açıkça belirtiyor. “Zelenski”yi yıllardır izliyorum. Şehirleri bombalanıyor, insanları öldürülüyor, askerleri yok ediliyor” diyen Trump, Ukrayna liderinin elinde müzakere edecek hiçbir koz olmadığını ve artık bu durumun sürdürülemez olduğunu savundu.
TRUMP”IN KARŞISINDA, UKRAYNA”NIN ARKASINDA
Trump’ın 12 Şubat’ta Vladimir Putin’le yaptığı, müttefiklerden bağımsız yürütülen 90 dakikalık telefon görüşmesinin ardından, Avrupa kendi çıkarlarını sürece dahil etmenin yollarını arıyor.
Geçtiğimiz hafta Avrupalı liderler arasında yoğun diplomasi trafiği yaşandı, dayanışmayı güçlendirmek için yeni toplantılar planlandı.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Washington’a giderek Trump’la yüz yüze görüşmesi, Costa’nın ise 6 Mart’ta AB liderlerini olağanüstü zirvede bir araya getirmesi bekleniyor.
Von der Leyen, özgür ve egemen bir Ukrayna, tüm dünyanın çıkarınadır” diyerek Avrupa’nın Rusya’ya yönelik yaptırımları artırmaya hazır olduğunu vurguladı.
Source: Haber Merkezi
16 ilde DEAŞ operasyonu: 92 gözaltı
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya: 16 ilde DEAŞ terör örgütüne yönelik son 1 haftadır devam eden “GÜRZ-47” operasyonlarında 92 şüpheli terör örgütü mensubu yakalandı.Ayrıntılar geliyor…16 ilde DEAŞ Terör Örgütüne yönelik son 1 haftadır devam eden “GÜRZ-47” operasyonlarımızda; 92 şüpheli Terör Örgütü Mensubu yakalandı.❗️İster içeride, ister dışarıda olsun teröristleri etkisiz hale getirmek ve halkımızın huzur ve güvenliğini sağlamak için operasyonlarımıza… pic.twitter.com/QnzcOZVfZa— Ali Yerlikaya (@AliYerlikaya) February 24, 2025
Source: Www.star.com.tr
Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın kongrede konuşmasından çıkardığı bölüm
AK Parti”nin 8. Olağan Büyük Kongre”si dün Ankara Spor Salonu”nda gerçekleştirildi. Kayıtlı 1607 delegenin 1547″sinin oy kullandığı kongrede, Erdoğan kullanılan tüm oyları alarak yeniden genel başkan seçildi. Kongrede asıl heyecan ise partinin ana karar alma organı MKYK ile Merkez Disiplin Kurulu, Parti İçi Demokrasi Hakem Kurulu ve Siyasi Erdem ve Etik Kurulu”nun asil ve yedek üyelikleri için yaşandı. 39 İSİM DEĞİŞ Erdoğan, bir önceki MKYK”da görev verdiği 36 ismi yeni MKYK”ya da taşırken, 39 isim değişti. Partinin A Takımı”nı oluşturan MYK”daki 18 kurmayının 17″sini yeniden MKYK”ya alan Erdoğan, yalnızca İdari ve Mali İşler Başkanı Vedat Demiröz”ü Örtülü Ödenek”in başına geleceği için liste dışı bıraktı. MKYK”ya yeni giren Eski Sağlık Bakan Yardımcısı Ahmet Baha Öğütken, Demiröz”den boşalan koltuğa oturdu. MKYK”DA MİLLETVEKİLİ SAYISI ARTTI Erdoğan gerek parti politikalarının gerekse Meclis grubu ile parti yönetimi arasındaki bağın güçlendirilmesi için MKYK”da milletvekili sayını artırdı. Erdoğan bir önceki kongrede MKYK”da 13 milletvekiline yer vermiş; dokuzu MYK üyesi olmuştu. Dünkü kongrede mevcut asıl üyelerin 29″u milletvekillerinden oluştu. TRANSFERLER LİSTEYE GİRDİ Dünkü kongrede, Gelecek Partisi”nden istifa eden Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun ile İYİ Parti”den istifa eden Ünal Karaman da AK Parti”ye katıldı ve her iki isim de MKYK”ya girdi. AK Parti”nin yeni MKYK”sında geçtiğimiz dönem İYİ Parti”den transfer olan Dursun Ataş, İdris Nebi Hatipoğlu, Kürşad Zorlu ve Seyithan İzsiz ile Gelecek Partisi”nden istifa ederek AK Parti”ye katılan Nedim Yamalı da yer aldı. Ayrıca 2024 yılında genel sekreterlik görevini yürüttüğü Yeniden Refah Partisi”nden istifa ederek AK Parti”ye katılan Suat Pamukçu da Parti İçi Demokrasi Hakem Kurulu üyeliğine seçildi. Dünkü kongrede geçtiğimiz günlerde yapılan Genel Merkez Kadın Kolları ve Gençlik Kolları Kongrelerinde başkanlığa veda eden Ayşe Keşir ve Eyyüp Kadir İnan da MKYK”ya girdi. MİROĞLU LİSTE DIŞI AK Parti”de son dönem partiye yönelik eleştirileriyle dikkat çeken Orhan Miroğlu liste dışı kaldı. Yeni listede Eski Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan, Eski Kadın Kolları Başkanı Lütfiye Selva Çam, Eski Hakem Kuddusi Müftüoğlu da kendisine yer bulamadı. ERDOĞAN”IN KONUŞMASINDA ATLADIĞI BÖLÜM Hitabet yeteneğiyle salonda coşkunun bir an olsun düşmesine izin vermeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın konuşmasında dış politikaya ilişkin bölümü atlaması dikkat çekti. Erdoğan”ın atladığı bölümde “Yeni dünyada kutup başı olarak yerimizi en güçlü biçimde alacağız” sözleriyle Gazze, Suriye ve Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin mesajlar yer alıyordu. ESKİ BELEDİYE BAŞKANLARI Ekonomist Abdülkadir Develi, Eski Kredi Garanti Fonu Genel Müdürü İsmet Gergerli ile Akademisyen Zakir Avşar, Türkiye Wushu Kung Fu Federasyonu Başkanı Abdurrahman Akyüz, MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Cihad Terzioğlu, TÜRGEV Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Sadullah Selman, Bilgi ve İletişim Teknolojileri Başkanlığı başkan yardımcılarından Selçuk Sümer ise ilk kez MKYK listesine girmeyi başardı. Eski Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız ve Eski Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen”in isimleri de listede dikkati çekti. MKYK”nın 75 asıl üyesinin 17″si kadındı. Yeni listede kadın ağırlığı azaldı; kadın üye sayısı 12″ye düştü. HAYATİ YAZICI REKOR TAZELEDİ AK Parti”nin kuruluşundan bu yana tüm MKYK”larda görev alan tek isim olan Hayati Yazıcı kendi rekorunu yenileyerek bir kez daha MKYK”ya girmeyi başardı. Ayrıca 2006 yılında gerçekleşen AK Parti 2. Olağan Büyük Kongresi”nde MKYK”ya seçilen en genç üye olan Çevre ve Şehircilik Başkanı Çiğdem Karaaslan, bu tarihten itibaren yapılan tüm kongrelerde MKYK”ya girmişti. Karaaslan yeni MKYK”da da kendisine yer buldu. İKİNCİ JENERASYON AK Parti”nin yeni MKYK”sında Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç”ın oğlu Ahmet Mücahit Arınç üst üste üçüncü kez yer aldı. Erdoğan, 25 yıl Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Melih Gökçek”in oğlu Osman Gökçek ile son yerel seçimde Muğla Büyükşehir Belediye Başkan adayı yaptığı Aydın Ayaydın”ın kızı Derya Ayaydın”ı yeni MKYK”sına dahil ederken, Eski İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli”nin oğlu Ömer Faruk Besli ile ünlü sanatçı Mahmut Tuncer”in oğlu Umut Tuncer de MKYK”daki yerlerini korudu. YEŞİL SAHALARDAN TRANSFER MKYK listesinde futbolcu Mesut Özil dikkat çeken isimler arasında yer aldı. 2018 seçimlerinin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile fotoğraf çektiren Özil, 2023 Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimleri öncesi sosyal medya hesabından Erdoğan”a destek veren bir paylaşımda bulunmuştu.
Source: Haberler