Küresel Politika Vitrini – Filistin’den İtalya’ya, Suriye’den Danimarka’ya Gelişmeler

Filistin’den ABD’ye İsrail’in işgal altındaki Batı Şeria’da sürdürdüğü saldırıları durdurması çağrısı

Filistin resmi haber ajansı WAFA’ya göre, Filistin Devlet Başkanlığından yapılan yazılı açıklamada, “Bölgedeki istikrarsızlık ve endişe halinin sürmesine ve güvenliğin bozulmasına yol açan İsrail müdahalelerini durdurarak, gelecekteki çatışmaları önleyecek sürdürülebilir bir barışa ulaşılması için yeni ABD yönetimini göreve çağırıyoruz.” ifadelerine yer verildi.

Açıklamada, İsrail’in Tulkerim kentine yönelik başlattığı saldırılarda iki Filistinlinin hayatını kaybettiği ve alt yapı ile Filistinlilerin mülklerinin sistematik bir şekilde tahrip edildiği, bu saldırıların İsrail’in Batı Şeria’da sürdürdüğü savaşın ikinci aşaması olduğu belirtilerek, Filistin halkına karşı sürdürdüğü savaşın sonuçları konusunda İsrail uyarıldı.

İşgal altındaki Batı Şeria”nın Tulkerim kentinde bir aracın dün İsrail ordusuna ait insanız hava aracıyla (İHA) vurulduğu, saldırıda 2 kişinin öldüğü ve 3 kişinin yaralandığı belirtilmişti.

İsrail”in Cenin”e saldırılarında 16 Filistinli hayatını kaybetti

Gazze”de varılan ateşkesin 19 Ocak Pazar günü yürürlüğe girmesinin ardından İsrail ordusu, 21 Ocak Salı günü işgal altındaki Batı Şeria”nın kuzeyinde yer alan Cenin kentine “Demir Duvar” adını verdiği saldırı başlatmıştı.

İsrail ordusunun, Cenin kenti ve mülteci kampına sürdürdüğü saldırılarda 16 Filistinli hayatını kaybetti, yaklaşık 50 kişi yaralandı.

İsrail ordusu, Cenin kenti ve mülteci kampında sürdürdüğü saldırılarda ulaşım, su, elektrik ve iletişim altyapısına zarar veriyor, bölgedeki evleri de yıkıyor.

İsrail”in ABD’nin desteğiyle, Gazze Şeridi”ne saldırı başlattığı 7 Ekim 2023″ten bu yana işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs”te de Filistinlilere yönelik gözaltı, baskın ve saldırılarda artış yaşanıyor. Söz konusu dönemde Batı Şeria ve Doğu Kudüs”te, İsrail askerleri ile Filistin topraklarını gasbeden İsraillilerin saldırılarında 880 Filistinli hayatını kaybetti.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Göçmenleri Arnavutluk’a gönderiyorlar: İtalya tartışmalı plana döndü

Roma ve Tiran yönetimlerinin 2023 yılında imzaladığı anlaşma çerçevesinde İtalya, Arnavutluk’ta kurduğu ve Ekim 2024’te faaliyete geçirdiği tartışmalı iki göçmen merkezine yeni bir göçmen grubu sevk ediyor. İtalya İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre, İtalyan donanmasının Akdeniz’de Lampedusa Adası’nın açıklarındaki uluslararası sularda kurtardığı göçmenlerden 49’u, “Cassiopea” karakol gemisiyle Arnavutluk’un kuzeyindeki Shengjin Limanı’na doğru yola çıkarıldı.‘100 BİN GAZZELİ DE ARNAVUTLUK’A’ Öte yandan dün İsrail medyası, ABD Başkanı Donald Trump’ın da 100 bin Gazzeliyi Arnavutluk’a yerleştirme planına sahip olduğunu yazdı.

Source: Hurriyet.com.tr


Danimarka”dan Grönlandlılar için 4,9 milyon dolarlık yeni eylem planı

Danimarka merkezli “DR”ın haberine göre Kopenhag hükümeti, Grönlandlılara yönelik ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele için 3 yıl süreli genişletilmiş eylem planı açıkladı.”Göz ardı edilen Grönlandlı ayrımcılığını” ele almaya odaklanacak, 4 yılı kapsayan yeni eylem planına ilişkin 35 milyon DKK (yaklaşık 4,9 milyon dolar) tahsis edildi.Eylem planı çerçevesinde Grönlandlılara, öz kimlik duygusunun pekiştirilmesi amacıyla, pasaportlarında milliyetlerinin “Grönlandlı” olarak yazılmasına izin verilecek.Grönlandlıların karşılaştığı ırkçılığa karşı, eğitim kurumlarıyla diyalog teşvik edilecek, tercüme hizmetleri iyileştirilecek ve Grönlandlı öğrencilerin yatılı okul koşullarını iyileştirmenin yolları bulunacak.- EYLEM PLANININ ZAMANIDanimarka Göç ve Entegrasyon Bakanı Kaare Dybvad Bek, Danimarka-Grönland arasındaki özel ilişkiyi vurgulayarak, “Danimarka”daki Grönlandlılara yönelik ırkçılık ve ayrımcılık ayrı bir sorun” ifadesini kullandı.Grönland”daki “Inuit Ataqatigiit” partisinden milletvekili Aaja Chemnitz ise memnuniyetle karşıladığı planı, ırkçılıkla mücadele için “önemli bir araç” olarak nitelendirdi.- TRUMP”IN GRÖNLAND İLE İLGİLİ AÇIKLAMALARIEylem planının, ABD Başkanı Donald Trump”ın adayı satın alma tartışması dahil, Grönland”ın uluslararası alanda giderek daha fazla ilgi gördüğü bir zamanda gelmesi açıklanması dikkati çekti.Trump, 23 Aralık 2024″te Truth Social hesabından yaptığı paylaşımda, Grönland”ın ülkesinin kontrolünde bulunması gerektiğine ilişkin söylemini yineleyerek, Ada”nın mülkiyeti ve kontrolüne sahip olmanın “mutlak zorunluluk” olduğunu savunmuştu.Trump”ın bu sözleri, Grönlandlı yetkilileri başta olmak üzere birçok kesimin tepkisini çekmişti.Grönland Başbakanı Mute Bourup Egede, “Grönland, Grönland halkına aittir. Biz satılık değiliz ve asla satılık olmayacağız. Uzun süredir devam eden özgürlük mücadelemizi kaybetmeyeceğiz.” ifadelerini kullanmıştı.Danimarka Krallığı çatısı altında bulunan Faroe Adaları”yla birlikte iki otonom bölgeden biri olan Grönland, bağlı bulunduğu Danimarka”ya 2 bin 900 kilometre uzaklıkta yer alıyor.

Source: Www.star.com.tr


Küresel piyasalar karışık seyrediyor

DeepSeek”in, diğer uluslararası rakiplerine göre daha az çip kullanılarak eğitilmesi, yarı iletken sektöründe talep dengesini ve ABD teknolojik hakimiyetini bozabileceği endişesiyle teknoloji hisseleri öncülüğünde satış baskısını destekledi.

ABD”li çip devi Nvidia”nın hisseleri yüzde 17″ye yakın kayıpla günü tamamlarken, şirketin piyasa değeri yaklaşık 600 milyar dolar düştü. Bu düşüş, ABD tarihinde bir şirketin yaşadığı en büyük günlük değer kaybı olarak dikkati çekti. Alphabet”in hisseleri yüzde 4 ve Microsoft”un hisseleri yüzde 2 değer kaybetti. Çip şirketi Broadcom”un hisselerinde de yüzde 17,4 azalış görüldü.

ABD Başkanı Donald Trump, Çin merkezli DeepSeek”in piyasaya sürdüğü son yapay zeka modelini olumlu olarak gördüğünü, bunun Amerikan endüstrisi için bir “uyandırma çağrısı” olması gerektiğini ifade etti. Son birkaç gündür Çinli şirketin daha hızlı ve çok daha uygun maliyetli bir yapay zeka modeli geliştirdiğine dikkati çeken Trump, “Bu iyi bir şey, çünkü o kadar fazla para harcamanıza gerek kalmıyor.” dedi.

Analistler, bu hafta bazı büyük teknoloji şirketlerinin yayımlayacağı bilançoların da piyasaların seyri üzerinde etkili olabileceğini belirterek, ABD Merkez Bankasının (Fed) çarşamba günkü faiz kararı ile Fed Başkanı Jerome Powell”ın açıklamalarının da yatırımcılar tarafından beklendiğini ifade etti.

Para piyasalarındaki fiyatlamalarda Fed”in yarınki yılın ilk para politikası toplantısında politika faizini sabit bırakacağına kesin gözüyle bakılırken, bankanın yılın ilk faiz indirimine yüzde 59 ihtimalle mayıs ayında gitmesi bekleniyor. Öte yandan, Trump”ın aday gösterdiği yatırımcı ve hedge fon yöneticisi Scott Bessent, Senatodan onay alarak Hazine Bakanı oldu. Yatırımcı ve hedge fon yöneticisi Bessent”in Hazine Bakanlığına aday gösterilmesi, ülke ekonomisi ve piyasalar için olumlu yorumlanmıştı.

Söz konusu gelişmelerle, ABD”nin 10 yıllık tahvil faizi yüzde 4,56 seviyesinde bulunurken, dolar endeksi ise yüzde 0,6 yükselişle 107,9 seviyesinden güne başladı.

Altının ons fiyatı dün yüzde 1,1 azalışla 2 bin 742 dolardan kapanırken, şu sıralarda önceki kapanışın yüzde 0,1 üzerinde 2 bin 744 dolardan işlem görüyor.

Brent petrolün varil fiyatı dün yüzde 1,8 değer kaybıyla 76,1 dolardan günü tamamlamasının ardından yeni güne yüzde 0,6 yükselişle 76,6 dolardan başladı.

Bu gelişmelerle New York Borsası”nda dün, S&P 500 endeksi yüzde 1,46, ve Nasdaq endeksi yüzde 3,07 düşerken, Dow Jones endeksi yüzde 0,65 yükseldi. ABD”de endeks vadeli kontratlar yeni güne de karışık seyirle başladı.

Avrupa borsalarında dün İngiltere hariç negatif bir seyir öne çıkarken, teknoloji hisselerinde artan satış baskısı Avrupa endekslerinde de etkili oldu. Çin merkezli start-up şirketi DeepSeek”in rakiplerine göre çok daha düşük maliyetli ve az çip kullanılarak kısa sürede geliştirdiği yapay zeka modelinin uygulama mağazalarında en fazla indirilen uygulama olması sonrası Avrupa”daki teknoloji ve çip şirketlerinin hisseleri de darbe aldı. Avrupa”da, Hollandalı yarı iletken üreticisi ASML”nin hisseleri yüzde 8″in üstünde değer kaybetti.

Öte yandan, Başkan Trump”ın Grönlanda yönelik söylemleri sonrası yetkililerin açıklamaları da yakından takip edilirken, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Trump”ın “Grönland”ı satın alma” söylemlerine karşılık, bu konuda müzakere etmeyeceklerini söyledi.

Analistler, Avro Bölgesinde veri gündeminin sakin olduğu kaydederek, perşembe günü Avrupa Merkez Bankasının (ECB) açıklayacağı para politikası kararlarının yatırımcıların odağına yerleştiğini söyledi.

Bu gelişmelerle, dün günü Fransa”da CAC 40 endeksi yüzde 0,27, Almanya”da DAX 40 endeksi yüzde 0,53 ve İtalya”da FTSE MIB 30 endeksi 0,03 değer kaybederken, İngiltere”de FTSE 100 endeksi ise yüzde 0,02 değer kazandı. Avrupa”da endeks vadeli kontratlar yeni de güne karışık bir seyirle başladı.

Asya tarafında Japonya”da negatif Hong Kong”da pozitif bir seyir izlenirken, Çin ve Güney Kore”de tatil sebebiyle işlemler gerçekleşmiyor.

Dün teknoloji hisseleri öncülüğünde başlayan satış baskısı Japon yarı iletken ve teknoloji şirketlerini de etkilemeye devam ediyor. Yarı iletken endüstrisi için test ekipmanı üreticisi Advantest”in hisseleri yüzde 10,8, Tokyo Electron”un hisseleri 4,8, Renesas Electronics”in hisseleri yüzde 3,1 değer kaybetti. Gelişmiş elektronik kablo ve ekipman üreticileri Furukawa Electric”in hisseleri yüzde 8,4, Fujikura”nin hisseleri de yüzde 9,3 düştü.

Makroekonomik tarafta ise Japonya”da Aralık 2024″e ilişkin Hizmet Üretici Fiyat Endeksi (H-ÜFE) yıllık bazda yüzde 2,9 artışla beklentilerin altında gerçekleşti. Bu gelişmelerle kapanışa yakın Japonya”da Nikkei 225 endeksi yüzde 1,4 düşerken, Hong Kong”da Hang Seng endeksi yüzde 0,4 yükseldi.

Yurt içinde dün satış ağırlıklı bir seyir izleyen Borsa İstanbul”da BIST 100 endeksi, günü yüzde 1,06 değer kaybederek 9.997,85 puandan tamamladı.

Dolar/TL, dün yüzde 0,2 yükselişle 35,7392″den kapanırken, bugün bankalararası piyasanın açılışında yüzde 0,1 artışla 35,7620 seviyesinden işlem görüyor.

Analistler, bugün yurt içinde sektörel enflasyon beklentileri, yurt dışında ise ABD”de dayanıklı mal siparişleri ve New York Fed tüketici güven endeksinin takip edileceğini belirterek, teknik açıdan BIST 100 endeksinde 9.900 ve 9.800 seviyesinin destek, 10.100 ve 10.150 puanın direnç konumunda olduğunu kaydetti.

Piyasalarda bugün takip edilecek veriler şöyle:

10.00 Türkiye, ocak ayı sektörel enflasyon beklentileri

16.30 ABD, aralık ayı dayanıklı mal siparişleri

18.00 ABD, ocak ayı New York Fed tüketici güven endeksi

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Filistinli isimden dikkat çeken açıklama: Trump”ın değil, Türkiye”nin ne söylediği önemli

İşgalci İsrail, Gazze”de tüm dünyanın gözü önünde insanlık dışı bir soykırıma imza attı. Gazze”den A Haber yayınına bağlanan akvitist Dr. Enver Atallah, İsrail soykırımının gölgesinde bölgede yaşananlara dair konuştu.Atallah”ın açıklamaları şöyle:Gazze”de durum çok zordu. Biz bu soykırımı anbean yaşadık. 471 gün saniye sayarak geçirdik günleri. Üzerimize yüz bin tondan fazla bomba düştü. Ortalama kadar kişi başı yaklaşık 40 kg bomba atıldı.Gazze”nin yüzde 90″ı tamamı yıkıldı. İsrail Gazze”yi haritadan silmek istiyor. Ancak hamdolsun inancımız yüksek. Moralimiz yerinde. Gazze”yi teslim etmedik. İslam ümmeti İsrail”i mağlup etti. Ben Gazze Şeridi”nden çıkmadım. Bazı günlerde sokakta yattık. Yatak yok, gıda yok, ilaç yok. Ben hanımım ve kızımı kaybettim. Diğer kızımda yaralandı. Ben 6 aydır elektrik görmedim. Atallah ailesi olarak en az 320 şehit verdik. Halkın yüzde 5″i ya şehit olmuştur ya yaralanmıştır.Enver AtallahGeçen sene Ramazan”dan önce büyük bir açlık oldu. İhtiyacımızın yüzde 10″undan daha az yiyorduk. Yaklaşık 20 kg verdim. Çocuklar açlıktan çok olumsuz etkilendiler. Önümüzdeki yıllarda bunların sonuçlarını da göreceğiz. Çocuklar iyi şekilde beslenemedi. Açlıktan, soğuktan ölenler oldu. Ne olursa olsun yine de hak sahibi olduğumuz için vatanımıza ve halkımıza hizmet verdik.”TÜRKİYE”NİN İLERİ BİR YAKLAŞIMI VARDI”Türkiye, Katar ve bazı ülkeler daha ileride bir yaklaşımı vardı. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve adamları hakkında konuşurken mahcup oluyoruz. Maalesef bizim yanımızda durmadılar. İsrail ile iş birliği yaparak hayatlarına devam ediyorlar. Tabii ki Abbas TBMM”de konuşma yaptı “Gazze”ye gideceğim” dedi. Biz ona güvenmiyoruz. Gazze halkının yüzde 90″ı ona inanmıyor. Propaganda yapıyor, Gazze”ye gelmeyecek. Direniş olmasaydı bugün böyle bir ateşkes olmayacaktı. Halk çok sabır edip direnişe destek verdi.”TRUMP”IN NE SÖYLEDİĞİ ÖNEMLİ DEĞİL, TÜRKİYE NE DİYECEK ÖNEMLİ OLAN O”Donald Trump”ın ne söylediği bizim için önemli değil. Türkiye, Mısır, Ürdün, Katar, Arap ve İslam ülkeleri ne diyecek bizim için önemli olan o.Biz kendi vatanımızda ya özgür olarak yaşayacağız ya da şehit olacağız. Gazzeliler bugün Han Yunus”tan Gazze”ye döndüler. 65-70 yaşlarında bir hanım yürüyerek Gazze”ye geldi. Biz Gazze”yi çok seviyoruz ve buradan çıkmayacağız. Biz vatanımızı seviyoruz.Trump”tan Arap ülkelerine Gazze teklifiTrump”ın “Filistin” söylemine ateş püskürdü: Kabul etmedik, etmeyeceğizSoykırımcı İsrail ordusu itiraf etti: İhlal ettik

Source: Www.star.com.tr


Ziyech Fransa”yı bekliyor!

Galatasaray da Hakim Ziyech in sözleşme konusu yılan hikayesine döndü.Sarı-kırmızılı kulüp bir süre önce transfer görüşmeleri için izin verdiği Ziyech e kulüp aramaya başladı.G.Saray da 2. yarıda kadroda yer almayacak Faslı oyuncu; Yunanistan, ABD ve Suudi Arabistan ekipleriyle masaya oturdu.Ziyech in maaş beklentisi, Yunanistan ve ABD ekiplerinin bütçelerini aştı.Panathinaikos ile Olympiakos kendilerine önerilen tecrübeli yıldızın beklentilerini karşılayamayacaklarını iletti.Hollanda ya dönmeye sıcak bakan Ziyech, Ajax a haber yollarken Ajax ın kapıları da yüksek maaş nedeniyle hiç açılmadı. Suudi Arabistan dan Al Fateh kulübüyle masaya oturan Ziyech, maaş konusunda uzlaşı sağladı.Diğer yandan kariyerine Avrupa da Avrupa da devam edebileceğini düşünen Ziyech, şu aşamada Al Fateh e gitmek istemiyor.Faslı yıldızın menajerine yetki veren Galatasaray ise Ziyech le sözleşme fesih görüşmeleri yürütüyor.31 yaşındaki futbolcu için Galatasaray da bir yandan kulüp aramaya başladı.Faslı yıldız ise Fransa dan gösterilen ilginin resmi teklife dönüşmesini bekliyor.Bir süre önce Hollanda ya ailesinin yanına giden Ziyech, sözleşme fesih için Galatasaray ile masaya oturacak.Yıllık 5.7 milyon Euro kazanan Ziyech, fesih için 2. yarıdaki 2.9 milyon Euro luk hak edişini talep ediyor.

Source: Habertürk


Google Haritalar, Meksika Körfezi”nin ismini “Amerika Körfezi” olarak değiştirecek

Google Haritalar”ın X hesabından, Trump”ın Meksika Körfezi ve Denali Dağı için yaptığı isim değişikliklerine ilişkin açıklama yapıldı. Açıklamada, “Resmi devlet kaynaklarında güncellenen isim değişikliklerini uygulama konusunda uzun süredir devam eden bir uygulamamız var.” ifadesi kullanılarak, söz konusu değişiklik talimatına uyulacağı ve Meksika Körfezi”nin isminin “Amerika Körfezi”, Alaska”daki Denali Dağı”nın isminin ise “McKinley” olarak değiştirileceği duyuruldu.Değişikliklerin ABD”deki Coğrafi İsimler Sistemi üzerinde yapılacak güncellemenin ardından uygulamaya koyulacağı kaydedilen açıklamada, ABD”deki kullanıcıların yeni isimleri, diğer ülkelerdeki haritalar uygulaması kullanıcılarının ise her iki ismi de göreceği belirtildi. DENALİ DAĞININ ADI DA DEĞİŞİYOR Alaska”daki Denali Dağı, eski ABD Başkanı Barrack Obama tarafından 2015″te, daha önce eski ABD Başkanı William McKinley”nin adına atfen kullanılan “Mount McKinley” isminden yerli halk tarafından kullanılan Denali olarak değiştirilmişti. Trump, Kuzey Amerika”nın en yüksek zirvesi olan ve “Denali” olarak adlandırılan dağa, eski ismi “McKinley” adını vereceğini açıklamıştı. “AMERİKA KÖRFEZİ” TARTIŞMASI İlk olarak 7 Ocak”ta Florida”daki yerleşkesi Mar-a-Lago”da düzenlediği basın toplantısında, Meksika Körfezi isminin “Amerika Körfezi” olarak değiştirilmesini gündeme getiren Trump, 20 Ocak”ta yemin törenindeki konuşmasında da “Yakında Meksika Körfezi”nin adını Amerika Körfezi olarak değiştireceğiz” ifadesini tekrarlamıştı.Trump, aynı gün Beyaz Saray”da imzaladığı kararname ile Meksika Körfezi”nin adının yeni adıyla “Amerika Körfezi” olarak değiştirilmesi emrini vermişti. Söz konusu kararnamede, “Başkan Trump hükümete sağduyu getiriyor ve Amerikan medeniyetinin temellerini yeniliyor.” ifadesi paylaşılmıştı. MEKSİKA KÖRFEZİ”NİN ÖNEMİ Amerika kıtasının keşfinden sonra İspanyol kaşifler, bölgede haritalandırma ve keşif çalışmaları gerçekleştirdi. 16. yüzyılın başlarında bölgeye Meksika Körfezi adı verildi ve o zamandan bu yana uluslararası haritalarda bu şekilde anılıyor. ABD”nin güneydoğusunu, Meksika”nın doğu kıyısını ve Küba adasını çevreleyen ve dünyanın en büyük körfezi olan Meksika Körfezi, çevresel, ekonomik ve jeopolitik açıdan hem bölgesel hem de küresel olarak büyük önem arz ediyor.Meksika Körfezi, dünyanın en büyük açık deniz petrol ve doğal gaz üretim bölgeleri arasında yer alırken, bir yandan da ticari balıkçılık endüstrisine de ev sahipliği yapıyor. ABD Enerji Enformasyon İdaresine (EIA) göre Körfez, ABD”nin ham petrol üretiminin yüzde 14″ünü oluşturuyor. ABD”nin toplam petrol rafine kapasitesinin en az yüzde 48″i ve toplam doğal gaz işleme tesisi kapasitesinin yüzde 51″i Körfez kıyısında yer alıyor. KÜRESEL TİCARET İÇİN ÖNEMLİ BİR GEÇİŞ NOKTASI Birçok ticari liman ile uluslararası gemi yolunu oluşturan Körfez, Panama Kanalı”na bağlanarak Kuzey Amerika, Latin Amerika ve Avrupa arasında küresel ticaret için önemli bir geçiş noktasını teşkil ediyor. Kirlilik, aşırı avlanma ve iklim değişikliği de dahil birçok unsurun geleceğini tehdit ettiği Körfez, ABD ve Meksika ekonomileri için oldukça değerli bir kaynak olarak görülüyor.Meksika Körfezi ayrıca, balık, karides, deniz memelileri ve deniz kaplumbağaları dahil deniz yaşamı açısından zengin ve Atlantik ekosistemindeki deniz yaşamı için hayati öneme sahip. Özellikle petrol, doğal gaz, balıkçılık ve turizm gibi sektörlerle ABD ekonomisi için değerli konuma sahip olan Meksika Körfezi”nden ABD, sahil turizmi açısından da büyük gelir elde ediyor.

Source: Erdem Aksoy


Petrol üreticisi ülkelerin tutumları küresel plastik anlaşmasını çıkmaza sokuyor

AA”nın plastik kirliliğinin boyutunu, etkilerini ve çözüm önerilerini ele aldığı dosya haberin ikinci bölümünde küresel bir plastik anlaşmasının önündeki zorluklara yer verildi.

Dünya genelinde artan plastik kullanımının çevreye ve insan sağlığına olumsuz etkileri karşısında küresel bir plastik anlaşması yapılması uzun bir süredir uluslararası toplumun gündeminde bulunuyor. Birleşmiş Milletler Çevre Örgütü (UNEP) Hükümetlerarası Müzakere Komitesi (INC) böyle bir anlaşmanın hazırlanması yolunda ilk adımı 2022″de attı ve konuya ilişkin ilk toplantı Aralık 2022″de Uruguay’da gerçekleştirildi.

Fransa’nın başkenti Paris’te Mayıs 2023″te gerçekleşen ikinci toplantıda alınacak kararların hangi kurallar çerçevesinde belirleneceğine odaklanılırken, anlaşmanın “sıfırıncı taslağı” üzerinde uzlaşı sağlandı.

Kasım 2023’te Kenya’nın başkenti Nairobi kentinde düzenlenen 3″üncü INC toplantısında, 2024″e kadar kapsamlı bir anlaşmanın hazırlanması kararı alınırken, Kanada’nın Ottawa kentindeki 4″üncü toplantıda taraflar anlaşmaya yönelik bir derleme metin oluşturdu.

Aralık 2024’te Güney Kore’nin Busan kentinde yapılan 5″inci toplantıda anlaşma metnine nihai halinin verilmesi beklenirken zirve herhangi bir karar alınamadan sona erdi.

“Plastik üretimi 2060 yılında 4 kat artacak”

Çevre alanında çalışmalar yürüten uluslararası sivil toplum kuruluşu Uluslararası Kirleticileri Yok Etme Ağı yöneticisi Bjorn Beeler, hem anlaşmanın önemine hem de son toplantıya ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Plastik kullanımında mevcut gidişatın devamı halinde 2060 itibarıyla küresel plastik miktarının, bugünkünün 4 katına ulaşacağını belirten Beeler, plastiğin birçok malzemenin yerini aldığını ve sektörün bu kadar büyümesinin ilk sebebinin, enerji sektöründe petrol ve doğal gaza talepteki değişkenlik olduğunu söyledi.

Özellikle elektrikli araç talebindeki artışın, fosil yakıt üreticilerini plastik üretimine yönlendirdiğini anlatan Beeler, “Enerjide fosil yakıtlardan uzaklaşırken petrol ve doğal gaz üreticilerinin halen Kuzey Atlantik Denizi”nde ve Meksika Körfezi”nde petrol ve doğal gaz çıkarmak için kira kontratları var. Haliyle, bu açığı plastik ve diğer petrokimya ürünleriyle tamamlamaları gerekiyor.” dedi.

Beeler, fosil yakıt üretiminde bir kontrol mekanizmasının bulunmadığını, kimyasal üretiminde ise bu kontrolün çok az olduğunu aktararak, bu noktada küresel bir plastik anlaşmasına duyulan ihtiyacın hayati önemde olduğunu vurguladı.

“Plastik üretimi ve kimyasallar üzerinde kontrol sağlanmasını istemiyorlar”

Anlaşmanın, plastiklerin ve kimyasalların üretimini merkeze koyduğuna ve müzakerelerin özünde insan sağlığı ve çevreye verilen tahribatın yer aldığına değinen Beeler, “Hala anlaşmanın bir yapısı, maddeleri yok. Derleme metin 77 sayfa gibi bir şey ve bu metinde çok fazla anlaşmazlık vardı. Gelinen noktada nihai bir anlaşma metninin oluşturulması giderek zorlaşıyor çünkü petrol ve doğal gaz ihraç eden birçok ülke anlaşmanın plastik üretimi ve kimyasallar üzerinde bir kontrol sağlamasını istemiyor.” diye konuştu.

Beeler, Busan’da yapılan son görüşmeleri tamamen bir başarısızlık olarak değerlendirmenin doğru olmadığı yorumunu yaparak, şunları söyledi:

“INC-5 görüşmesinin bir başarısızlıkla sonuçlandığını yazanlar oldu ama bizim bakış açımıza göre INC-5″te çok iyi sonuçlar da alındı. Neden mi? Çünkü ilk olarak artık üzerinde müzakere edebileceğimiz bir zemin var. Şimdiye kadar olan süreçlerle doğru yöne ilerliyoruz ve anlaşmada plastik üretimi ile kimyasalların ele alınmasını güçlü bir şekilde isteyen 100’den fazla ülke var. Örneğin Fiji, eğer kimyasallar dahil edilmezse anlaşmada yer almayacaklarını söyledi. Bu anlaşmanın gerçekleşmesi için oy birliği gerekiyor. Burada, anlaşmayla plastik atıklardan uzaklaşmayı değil, plastik üretiminden uzaklaşmayı hedefleyen anlamlı bir talep var.”

Plastik lobilerinin meseleyi geri dönüşümle sınırlayarak işin içinden sıyrılmak istediğini ifade eden Beeler, geri dönüşümün de kullanıcının sorumluluğunda olduğunu, böylece plastik üreticilerinin sorumluluklarını tüketiciye yıkmaya çalıştığını dile getirdi.

Ülkelerin tutumları

Beeler, ekonomileri fosil yakıt üretimine bağlı ülkelerin farklı tutumlar sergilediğine işaret ederek, şöyle devam etti:

“Kanada’ya, Norveç’e bakalım. Bunlar da aslında, büyük fosil yakıt ihracatçıları ama bu ülkeler sorumluluk alma, plastik ve kimyasallar meselesinin tartışılması konusunda daha ılımlı. Çünkü onlar da kimyasalların olumsuz etkilerini istemiyor. Ekonomileri ağırlıkla fosil yakıt üretimine dayalı ve çoğu körfez ülkesi bir grup ülke ihracatlarını etkileyecek bir kontrolü istemiyor. Bunların müzakerelerdeki duruşu tamamen “hayır” üzerine. Sadece atık yönetimini ve geri dönüşüm meselesini konuşuyorlar. Yine de bu ülkelere karşı yaklaşık 100 ülkenin ciddi bir duruşu var ve bu ülkeler plastikten uzaklaşma konusunda güçlü bir tavır sergilediler.”

ABD’nin de büyük bir ihracatçı olmasına rağmen süreçlerde sessiz kaldığını ve böylelikle sadece olup biteni izleyerek kendi stratejisini oluşturmaya çalıştığını bildiren Beeler, “Çeşitli lobiler, Busan”dan alelacele bir karar çıkmasını istedi. Busan”da anlaşma yapmamak bu yüzden önemliydi çünkü Busan”da bir anlaşma yapılmış olsaydı, bu kötü bir anlaşma olurdu.” şeklinde konuştu.

Beeler, Busan’da yapılan görüşmelerde ülkelere istedikleri kadar delege getirilmesi izni verilmesinin çok sayıda hukukçu ve bilim insanıyla zirvelere katılan plastik üreticisi zengin ülkelerin işine yaradığına, plastik üretiminden etkilenen az gelişmiş ülkelerin ise işini zorlaştırdığına dikkati çekti.

Beeler, şunları kaydetti:

“Ortaya bir anlaşma çıktığında da bunun resmi olarak ülkeler tarafından kabul edilmesi gerekecek. Bu anlaşma kabul edildiğinde kararların uluslararası hukuka ve ülkelerin kendi ulusal hukukuna yansıması gerekecek. Sonrasında ise bu anlaşmanın taraflar toplantıları (COP) süreçleri başlar. COP süreçlerinde de karar alma süreçleri devam edecektir. Anlaşmaya giden nihai kararın verilebilmesi için en az iki INC toplantısına daha ihtiyaç duyuluyor ve bu toplantıların olumlu ilerlemesi halinde anlaşmanın 2026″da tamamlanabileceğini tahmin ediyorum.”

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Sırakaya: Suriye”nin yeniden inşası çok önemli

Sırakaya, 22-25 Ocak tarihleri arasında beraberinde AK Parti Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Fevzi Şanverdi, Uluslararası Demokratlar Birliği Genel Başkanı Kenan Aslan ve iş insanı Mustafa Aslan ile Suriye”yi ziyaret ederek temaslarda bulundu.

Sırasıyla İdlib, Halep, Hama, Humus ve ardından başkent Şam”ı ziyaret ettiklerini belirten Sırakaya, temaslarına ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Sırakaya, ziyaretlerde derinlemesine ikili görüşmeler gerçekleştirdiklerini belirterek, hem devlet ricaliyle hem de valilerle görüşerek, şehirlerle ilgili detaylı bilgi alabilme imkanları olduğunu söyledi.

Aynı zamanda Suriye”deki etnik, dini ya da mezhepsel olarak azınlık noktasında hareket eden kesimlerle de görüşebilme imkanları olduğuna dikkati çeken Sırakaya, eski Şam”da Patrik Vekili Piskopos Romanos Hanna ve Patrik Yardımcısı Piskopos Musa ile görüştüklerini ifade etti.

“Ortak söylem birlikteliği içerisindeler”

Sırakaya, hem Suriye”nin yerel halkıyla hem azınlık gruplarla hem de devlet seviyesinde gerçekleştirilen ziyaret kapsamında birçok noktaya temas ettiklerini belirterek, şunları kaydetti:

“Geçmiş dönem içerisinde 61 yıllık Baas rejiminde esasında her kesime karşı zulmün uygulanmış olduğu ve her kesimin birbirine karşı da düşmanlaştırılmış olduğu bir süreci gözlemliyoruz. Dolayısıyla böyle bir korku sürecinden geçmiş olan insanların gelecekle ilgili bazı endişelerini dile getirmiş olmalarını pek tabii karşılamış olduk. Bununla birlikte özellikle şu anda geçici yönetiminin başkanlığını yürüten Ahmed Şara, aynı zamanda Dışişleri Bakanı Hasan Şeybani ve diğer devlet ricali valilere varana kadar esasında hepsinin bir ortak söylem birlikteliği içerisinde olduğunu gözlemledik.”

İkili görüşmeler esnasında, Suriye”nin geleceği konusunda tüm kesimleri kapsayacak ve temsil edecek ulusal bir konferansın düzenlenmesinin gerekliğine dikkatin çekildiğini aktaran Sırakaya, sonrasında ise ortak bir mutabakat ile seçim sürecine girilmesinin önünün açılabileceğini söyledi.

Sırakaya, Suriye”nin yeni yönetimindeki söylem birliğinin eylem birliğine dönüşmesiyle birlikte uluslararası toplumun bu ülkeye bakışının da müspet yönde evirileceğini dile getirdi.

“Hayalet kentler gördük”

İdlib kent merkezi ve civarında 1 milyon 600 bine yakın insanın çadır kentlerde yaşadığını öğrendiklerini anlatan Sırakaya, bu durumun oluşturulan eziyetin ve evlerin tamamının tahribata uğratıldığı bir süreci gözler önüne serdiğini söyledi.

Sırakaya, Halep, Hama ve Humus”ta da büyük bir yıkımla karşılaştıklarını, adeta hayalet kentler gördüklerini belirterek, “İnsanların hakikaten yukarıdan bombalanmalarıyla birlikte kalabilecekleri bir ortamın artık tamamen yok edildiğini gözlemledik.” dedi.

Ziyaretleri kapsamında Sednaya Hapishanesi”nde de incelemelerde bulunduklarını aktaran Sırakaya, şu bilgileri verdi:

“Sednaya Hapishanesine geldiğimiz zaman esasında insanların “esfeli safilin” olarak ifade edilen bir ortamın yani çok alçakça yapılmış olan bu zulüm ortamının varlığını müşahede edebilme imkanımız oldu. İnsanların pres makinelerinde canlı canlı nasıl ezildiğini, daha sonra asit kuyularında tamamen bedeninin yok edildiğini ve yaklaşık olarak 1981 yılından bugüne kadar 200 binden fazla insanın bu şekilde tamamen ortadan yok edildiği bir ortamda ailelerin halen çocuklarının akıbetiyle ilgili bir süreci takip etmek durumunda kaldıkları, tabii sonuca ulaşamayacakları bir ortamın varlığını gördük.”

“Suriye”nin yeniden inşası çok önemli”

Suriye”nin yer üstü ve altyapısında oluşan tahribatın giderilmesi noktasında çok ciddi eksiklerin olduğunu gözlemlediklerini belirten Sırakaya, elektrik ve temiz suyun evlere taşınması konusunda da problemler yaşandığını söyledi.

Sırakaya, şöyle devam etti:

“Suriye”nin tekrar yeniden inşasının çok çok önemli olduğu bir sürece evriliyoruz ve Suriye”nin yeniden inşası noktasında özellikle Türkiye”nin katkısına çok ciddi olarak bir beklenti içerisinde olan Suriye toplumu ile karşılaştık. Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsında Türk insanına karşı gösterilmiş olan büyük teveccühü gözlemleyebilme imkanımız oldu. Emevi Camisinde kılmış olduğumuz cuma namazında olsun. Ertesi gün sabah namazını Emevi Cami”nde vatandaşlarla birlikte oradaki Suriyeli kardeşlerimizle birlikte ifade ettiğimiz zaman Sayın Cumhurbaşkanımızın ismini her andıklarında büyük bir sevgi gösterisine dönüştüğünü gözlemleyebilme imkanımız oldu.”

Suriye”nin uluslararası toplumla bütünleşmesi

Dünyanın şu anda Suriye”ye uygulamış olduğu ambargonun Türkiye”nin ve uluslararası toplumun angajmanıyla birlikte daha hafifletilebileceğine dikkati çeken Sırakaya, “Suriye”nin uluslararası toplumla bütünleşeceği bir ortamda öyle tahmin ediyorum ki bu ekonomik zorlukların da peyderpey yerini daha fazla refaha bırakabileceği bir ortam sağlanacaktır. Bu noktada da özellikle Türk firmalarının, Suriye”nin yeniden inşası ve sanayinin yeniden kendisini bulması noktasında çok daha belirgin bir rol üstleneceği kanaatini taşıyorum.” ifadelerini kullandı.

“Suriye”deki yeni yönetimin, Türk menşeili ürünlere yüksek vergi uygulayacağı” şeklindeki iddiaları da değerlendiren Sırakaya, şöyle devam etti:

“11 Ocak tarihi itibarıyla esasında Suriye yönetimi sadece bir gümrük kapısında değil, sadece bölge ülkeleriyle ilgili gümrük kapısında değil, tüm dünya ülkeleriyle ilgili olarak bir gümrük mevzuatını şekillendirdi. Tüm dünya ülkelerine geçerli bir gümrük rejiminin uygulanmasına geçtiğini ifade etti. Bununla birlikte 23 Ocak tarihinde Ticaret Bakan Yardımcımız Sayın Mustafa Tuzcu”nun yapmış olduğu ziyarette kendi muadilleriyle görüşürken Dışişleri Bakan Yardımcısı Ahmet Duhan”la da yapmış olduğu görüşmeler söz konusu oldu. Bu görüşmelerin sonucunda yapılmış olan bu gümrük uygulaması tarifesinden Türkiye”de belirli ürünlerin muaf tutulacağına dair verilmiş olan söz esasında. Ticaret Bakanımızın yapmış olduğu açıklamayla birlikte 269 ürünün bu kapsam dışında tutulacağı bilgisi verildi. Tabii yapılan ikili görüşmede esasında sadece ticaret noktasında bu gümrük mevzuatının dışında tutulan ürünler noktasında bir gelişme sağlanmadı. Aynı zamanda serbest ticaret anlaşması 2011 yılında ki askıya alınmıştı biliyorsunuz ambargo nedeniyle. Bunun yeniden şekillenmesiyle, çok daha genişletilmiş bir şekliyle yeniden gündeme taşınacağı ve yeniden yürürlüğe konulacağı ifade edildi.”

Suriye”nin yer üstü ve yeraltı zenginlikleri

Sırakaya, Suriye”deki petrol varlığının büyük bir bölümünün YPG/PKK/SDG terör örgütünün varlığını sürdürdüğü alanda bulunduğuna dikkati çekti.

Suriye”deki yeraltı zenginlikleri dahil olmak üzere tüm zenginliklerin Suriye halkının tamamına ait olduğuna vurgu yapan Sırakaya, Suriye”deki yeni yönetimin, 25 milyonluk nüfusun tamamına ait olan bir zenginliğin sadece bir bölgeye aitmiş gibi hareket edilmesine müsaade etmeyeceklerini dile getirdiğini söyledi.

Sırakaya, Suriye”deki yeni yönetimle bu konuda gerçekleştirdikleri görüşmelere ilişkin, şu bilgileri aktardı:

“Suriye yönetimiyle yapmış olduğumuz tüm görüşmelerde terör örgütlerinin her türlüsüne karşı olacaklarını ve silahlı grupların ellerindeki silahları Suriye Milli Ordusu”na teslim edilmesinin kendileri için olmazsa olmaz olduğunu ifade ettiler. Bununla birlikte PKK, YPG, PYD ve SDG terör örgütleri veyahut da DAEŞ terör örgütleri olmak üzere her türlü terör örgütünün kesinlikle Suriye”den dışarıya çıkartılmasını ve tasfiye edilmesini kendilerinin olmazsa olmazı olarak ifade ettiler.”

Suriye”deki yeni yönetimin kendilerine, tüm kesimlerin varlığına saygı duyduğunu ve tüm kesimlerin yönetime dahil edileceğini ifade ettiklerini belirten Sırakaya, bu duruşun Türkiye”nin düşüncesiyle de paralellik teşkil ettiğini sözlerine ekledi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Ürdünlü uzmanlara göre, Trump”ın Gazze çağrısı İsrail”in savaşla başaramadığını siyaseten elde etme girişimi

Beyaz Saray”a döndüğünden beri açıklamalarıyla birçok tartışmayı da beraberinde getiren ABD Başkanı Trump, Gazzelilerin komşu ülkelere gönderilmesi önerisiyle önceki başkanlık döneminde 2020 yılında “Yüzyılın Anlaşması” olarak duyurduğu girişimlerini akıllara getirdi.

BM raportörleri, İsrail”in işgal altındaki Batı Şeria”da artan saldırılarını eleştirdiİsrail ordusu, Gazze Şeridi”nde ateşkesi ihlal ettiğini itiraf ettiAnlaşmada krize neden olan İsrailli esir Yehud: Gazze”deyim ve yakında aileme kavuşmayı ümit ediyorumGazze Şeridi”nde ateşkesin ardından bankacılık faaliyetleri yeniden başladıGazze Şeridi”nin kuzeyine 300 binden fazla kişinin döndüğü açıklandıİsrailli Bakan Smotrich, Gazze”deki Filistinlileri sürgün etme teklifi üzerinde çalıştıklarını söyledi

Bahsi geçen “Yüzyılın Anlaşması”, Filistin halkını tarihi topraklarından Mısır ve Ürdün gibi Arap ülkelerine tehcir ederek iki devletli çözüm bekleyen Filistin davasının tasfiyesini içeriyordu.

ABD”de ikinci kez başkanlık koltuğuna oturan Trump, 25 Ocak”ta Gazze”deki Filistinlilerin başta Ürdün ve Mısır olmak üzere Arap ülkelerine sürgün edilmesi fikrini ortaya attı.

İsrail”in yaklaşık 16 ay boyunca uyguladığı ağır bombardıman ve kuşatma sonrası Gazze Şeridi”nde oluşan büyük yıkımı gerekçe gösteren Trump, Mısır ve Ürdün”ün daha fazla Filistinliyi kabul etmesi ve bu kişilerin “farklı yerlerde inşa edilecek konutlara yerleştirilmesi” çağrısı yaptı.

Bu konuyu Ürdün Kralı II. Abdullah ile telefonda konuştuğunu ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile de görüşeceğini dile getiren Trump, “Arap ülkeleriyle bir araya gelip (Filistinlilerin) barış içinde yaşayabilecekleri başka bir yerde konutlar inşa etmeyi tercih ederim.” dedi.

Gazze Şeridi”ndeki halkın Arap ülkelerine “yerleştirilmesinin geçici ya da uzun vadeli olabileceğini” söyleyen Trump, “Bir buçuk milyon insandan söz ediyoruz, bölgenin tam olarak boşaltılması için.” şeklinde konuştu.

Mısır ve Ürdün”ün konuya ilişkin tutumları

İşgal altındaki Filistin topraklarına komşu Mısır ve Ürdün yönetimleri, İsrail”in Gazze Şeridi”ne kapsamlı saldırılarının başladığı 7 Ekim 2023″ten beri birçok defa, bölgedeki Filistin halkının tehcir planlarını reddettiklerini, bunun “kırmızı çizgileri” olduğunu belirtti.

Mısır Dışişleri Bakanlığı, Trump”ın son çıkışı sonrası söz konusu çağrıyı reddettiğine dair bir açıklama yayımladı.

Açıklamada, Filistinlilerin her ne şekilde olursa olsun, geçici veya uzun vadeli olarak, topraklarından tehcir edilmesinin, topraklarını terk etmeye zorlanmasının ve topraklarını terk etmeye teşvik edilmesinin kabul edilemeyeceği vurgulandı ve bunun bölgesel istikrarı ve barış imkanlarını tehdit ettiği uyarısı yapıldı.

Mısır Meclis Başkanı Hanefi Cibali de Trump”ın çağrısına, “Filistinlilerin tehciri, çatışmaları başka yerlere götürme ihtimalini taşıyor. Bu da tüm bölge için felaket anlamına geliyor.” sözleriyle tepki gösterdi.

Ürdün yönetimi, ABD Başkanı Trump”ın bir önceki döneminde de gündeme gelen, “Ürdün”ün Filistinliler için alternatif vatan haline getirilmesi” planını tümüyle reddettiğini bildirdi.

Trump”ın söz konusu çağrısından sonra Ürdün Meclisinde bir konuşma yapan Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi, “Kral Abdullah şunu defalarca söyledi: Ürdün Ürdünlülerin, Filistin ise Filistinlilerindir. Filistin sorununun çözümü Filistin topraklarındadır. Nitekim alternatif vatan söylemini kabul etmedik, etmeyeceğiz. Bütün gücümüzle buna karşı koymaya devam edeceğiz.” dedi.

İsrail”de ise aşırı sağcılar başta olmak üzere Trump”ın söz konusu teklifi memnuniyetle karşılandı.

Yahudi Gücü Partisi lideri Itamar Ben-Gvir ABD Başkanı”nın teklifini memnuniyetle karşıladığını belirterek Trump”a teşekkür ederken, Dini Siyonizm Partisi lideri aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich Filistinlilerin sürgünü teklifini hayata geçirmek için İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Bakanlar Kurulu ile bir plan üzerinde çalıştıklarını belirtti.

“Trump, İsrail”in askeri güçle alamadığını siyasi yollarla almaya çalışıyor”

Ürdünlü uzman Ahmed el-Hayle, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Trump”ın Gazze”deki Filistin halkıyla ilgili sözlerini, İsrail”in yaklaşık 16 ay sürdürdüğü savaştan sonra “yeni bir girişim” olarak değerlendirdi.

Hayle, “Görüldüğü kadarıyla Trump, İsrail”in Gazze Şeridi”ndeki Filistin halkına karşı soykırım ve etnik temizliğin yanı sıra çeşitli savaş suçları işleyerek askeri güçle alamadığını siyasi yollarla almaya çalışıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

“Trump Filistinlilerin geleceğinden endişe ediyorsa, bağımsız devletlerine kavuşmalarına katkı sunsun”

İsrail”in Gazze”yi “yaşanılabilir bir alan olmaktan çıkarmak” için bölgedeki yapıların yüzde 80″ini yıktığına işaret eden Hayle, “Trump”ın, Gazze Şeridi”nde hayat kurtarmak için uluslararası olağanüstü hal ilan etmesi daha doğru olurdu.” dedi.

Trump”ın tehcir yerine İsrail ordusunun ateşkesten sonra Gazze”den çekilmesi ve bölgede yeniden imar çalışmalarının yoğun şekilde başlatılmasına öncülük etmesi gerektiğini vurgulayan Hayle, şunları kaydetti:

“Trump şayet Filistinliler ve Filistinlilerin geleceğinden endişe ediyorsa, krizi daha da derinleştirecek dayatmalar yerine Filistinlilerin en doğal hakları olan bağımsız devletlerine kavuşmalarına katkı sunsun. İsrail”deki aşırı sağcı siyasilerin bu çağrıyı memnuniyetle karşılamaları ise bunun arkasında Siyonistlerin planları doğrultusunda Filistinlileri topraklarından tehcir etme girişimi olduğunu gösteriyor.”

Arap ülkeleri kesin bir dille karşı çıkmalı

Hayle, Mısır ve Ürdün başta olmak üzere Arap ülkelerinin de artık gerekçesi ne olursa olsun Filistinlileri topraklarından göçe zorlama planlarına kesin bir dille karşı çıkmaları gerektiğini vurguladı.

Hayle ayrıca, Filistin halkına karşı savaş suçu işleyen İsrailli yöneticilerin uluslararası mahkemelerde hesap vermeleri için adımlar atılması çağrısında bulundu.

“Gazze”deki Filistinliler tüm yıkıma rağmen topraklarından vazgeçmiyor”

Ürdünlü siyasi analist Ahmed el-Barsan, ABD Başkanı Trump”ın yaptığı çağrıyı İsrail lehine bir siyasi girişim olarak yorumladı.

Trump”ın çağrısının aslında İsrail”deki aşırı sağcı siyasilerin planlarını hayata geçirme girişimi olduğuna işaret eden Barsan, şu ifadeleri kullandı:

“7 Ekim 2023″ten itibaren Gazze Şeridi”ndeki Filistinlileri Sina Yardımadası”na, işgal altındaki Batı Şeria”da yaşayan Filistinlileri de Ürdün”e sürgün etme önerileri oraya atıldı. Bunlar, Kahire ve Amman”ın kesinlikle reddettiği projelerdir. Bunun gerçekleşmesi çok zor, çünkü Gazze Şeridi”nde yaşayan Filistinliler topraklarını terk etmeye yanaşmıyor ve tüm yıkıma rağmen hala topraklarından vazgeçmiyorlar.”

Trump hem Mısır ve Ürdün”ü denedi, hem de İsrail”deki aşırı sağcıların desteğini almaya çalıştı

ABD Başkanı Trump”ın projesinin “ölü doğduğunu” söyleyen Barsan, Arap ülkeleri ve halklarının bunu kesinlikle reddettiğine dikkati çekti.

Barsan, Trump”ın bu şekilde hem Mısır ve Ürdün”ü denediğini, hem de ABD ve İsrail”deki aşırı sağcıların desteğini almaya çalıştığını ancak bunun hayata geçirilmesi mümkün olmayan bir proje olduğunu söyledi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Gazze”de ateşkes: Yeni statükonun başlangıcı mı?

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Ufuk Necat Taşçı, Gazze”deki ateşkes sürecinin nasıl yönetilmesi gerektiğini ve olası tehlikeleri AA Analiz için kaleme aldı.

Gazze”de İsrail”in sistematik soykırımının 15. ayında gelen ateşkesle beraber, Gazze halkı bir nebze de olsa nefes aldı. Özellikle çeşitli kaotik süreçleri müteakip ortaya çıkan bu gelişme, ilk aşamada, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) eski Başkanı Joe Biden ve yeni Başkanı Donald Trump tarafından bir “zafer” sahiplenme sürecine evirildi. Her biri 6 hafta sürecek 3 aşamadan oluşan ateşkes sürecinin ilk aşaması 19 Ocak itibarıyla başlasa da, başta Gazze halkı başta olmak üzere herkesin ihtiyatlı bir iyimserlik içerisinde olduğunu söylemek mümkün.

Gazze”deki ateşkes sürecinden çok daha önce başlayan “savaşın ertesi günü” planları, ABD”deki seçim süreci ve İsrail”de Başbakan Binyamin Netanyahu hükümetinin kaosun sürmesine bağlı siyasi ömrü gibi unsurlar yeni bir statükonun “savaşsız” bir şekilde inşasına başlanmasını ne yazık ki ciddi bir ihtimal haline getiriyor.

Trump”ın Gazzelileri, Mısır ve Ürdün gibi ülkelere tehcir ederek “Gazze”nin yeniden inşa sürecini” sağlamaya dair son açıklamaları da önümüzde kolay bir sürecin olmadığını gösterir nitelikte. Trump, Gazze”nin yeniden inşa edilmesi gerektiğini söyleyerek “Gazze ilginç bir yer. Deniz kıyısında olağanüstü bir yer. En iyi hava, bilirsiniz, her şey güzel. Sanki onunla güzel şeyler yapılabilirmiş gibi ama çok ilginç” ifadelerini kullandı. Bu açıklamalar bir araya getirildiğinde, Trump”ın zihninde de Gazze ile ilgili bazı planlar olduğunu görmek mümkün.

İsrail”e, ABD”ye ve bazı ülkelere neden güvenilemez

İsrail ordusunun Lübnan”da yapılan ateşkes sonrası hala güney Lübnan”dan çekilmemesi, Gazze”deki ateşkes sürecinde yine ordunun çekileceğinin beyan edilmesine rağmen, Netzarim Koridoru ve Gazze-Mısır arasındaki Philadelphi Koridoru hususunda İsrail”den gelen çelişkili açıklamalar, İsrail”e neden güvenilmeyeceğinin en bariz örnekleri arasında. Bu noktada, Biden döneminde İsrail”e sevkiyatı durdurulan MK-84 gibi özel mühimmatların, Trump tarafından tekrar gönderilmeye başlanacak olması da oldukça endişelendirici bir durum.

Benzer şekilde bazı körfez ülkelerinin Gazze”deki soykırıma rağmen Filistinlileri değil, bir an evvel normalleşmek için İsraillileri muhatap alarak, savaş sonrasında Gazze”de güvenliğin özel askeri şirketlerle sağlanmasına yönelik önerileri de duyulmaya başlandı. Diğer taraftan Hamas”ın tüm Filistinli grupların içerisinde yer aldığı bir yönetim önerisine kulak asmadan yaptığı açıklamalarla gündeme gelen Mahmud Abbas, Gazze”de yönetim konusunda gerekeni yapacaklarına dair bir açıklamada bulundu. Mahmud Abbas”ın bu hususta İsrail ile temas halinde olduğunu ve buna istinaden böyle bir girişimde bulunduğunu da pek çok kişi biliyor. Gazze’nin yönetiminin tekrar Mısır”a devredilmesi, “karanlık işlerin adamı” olarak bilinen Muhammed Dahlan”ın isminin tekrar duyulmaya başlanması ve güncel olarak dile getirilen pek çok plan, ateşkesin akamete uğramadan devam etmesi halinde dahi, sonrasında yeni bir statüko inşa edilmek istendiğini gösteriyor.

Ateşkes süreci ve sonrasında muhtemel senaryolar

ABD kurumsal hafızasında Netanyahu ve aşırı sağcı figürlerle yaşanan sorunlu ilişkiden çıkarılan derslerin, Trump dönemine tevarüs edeceğini tahmin etmek zor değil. ABD”nin, 21″inci yüzyılda dünyadaki, özellikle de Orta Doğu”daki “Tanrı Devleti” imajı fazlasıyla sarsıldı, hegemonyası zayıfladı ve liderler nezdinde olmasa da Orta Doğu toplumları nezdinde kendisine duyulan güveni kaybetti.

Yani özetle, Trump”ın İsrail”e yönelik desteğinin azalmayacağını belirtmekle beraber, kendisinin Netanyahu ve türevi bir lider ile İsrail”de siyasi ilişkilerini sürdürmek istemeyeceği kanaatindeyim. Bu bağlamda Netanyahu ve aşırı sağcı kabinesinin sabotaj girişimlerine, tahriklerine rağmen ateşkes sürecini tamamlayarak, ABD”nin İsrail”de daha “temiz sicilli” figürlerle yola devam etmek isteyeceği söylenebilir.

ABD bunu yaparak hem kaybettiği itibarını toplumlar nezdinde yeniden kazanmak, hem İsrail”in bir daha kontrolünden çıkmasına engel olmak, hem de bölgedeki temel hedeflerini farklı metodolojiler uygulayarak elde etme yoluna gidecek gibi görünüyor. Çin ve Rusya”nın, ABD”den ve Batılı ülkelerden kalan boşlukları askeri, siyasi ve sosyolojik olarak 21″inci yüzyılda nasıl dolduğunu gören Washington”un bu metodolojik değişiklikten başka çaresi kalmadı.

Biden”ın İsrail”in soykırımına olan bütün askeri desteğine rağmen elde edemediği “zaferi”, Trump metodolojik olarak farklı bir yol benimseyerek “diplomatik” anlamda elde etmek isteyecektir. Bu husus, Trump ve Netanyahu özelinde, ABD-İsrail ilişkilerinde gölgelenmiş bir gerilimi beraberinde getirecek olsa da, Netanyahu ya bu gerçeği kabullenecek, ya da ateşkes sürecini sabote edip, gayrimeşru işgallerini artırarak siyasi kariyerini devam ettirmeyi seçerek kendisini çıkmaz bir yola sürükleyecektir.

Trump”ın kabinesindeki İsrail yanlısı, Siyonizm savunucusu ekibin, Trump”ın İsrail”e yönelik silah satışına onay vermesinin ve Gazze”ye dair açıklamalarının, Netanyahu”ya karşı atılacak adımlar öncesi bir manevra alanı oluşturma girişimi olma ihtimali de kayda değer bir seçenek. Böylece Trump, hem İsrail lobisini kaybetmeden, hem de Arap toplumunu, Körfez ülkelerini yanına alarak yeni bir statükoyu “diplomatik” olarak inşa etmeyi planlıyor olabilir. Nitekim Abraham Anlaşmaları temelinde yeni bir süreci başlatarak bu statükonun kurulacağı süreçte, ABD”nin muradı, bölgede istikrarı sağlamak, sosyoloji ile tekrar barışmak ve bu doğrultuda Asya-Pasifik”te yaşanacak olası bir gerilim öncesinde bölgeyi yeniden dizayn etmek olacaktır.

Tehlikeli senaryolar ve yapılması gerekenler

Birleşmiş Milletler”in (BM) işlevsizliği, Avrupalı ülkelerin Rusya-Ukrayna savaşı sonrası askeri, ekonomik ve siyasi olarak gittikçe zayıflayarak ABD”ye bağımlı hale gelmesi ve bazı Körfez ülkelerinin liderlerinin ihtirasları, büyük ölçekli bu strateji ortasında Gazze”yi aradan çıkarılması gereken bir sorun haline getirdi. Dolayısıyla ABD”deki düşünce kuruluşlarının bazılarına göre, birkaç sene içerisinde gerçekleşmesi beklenen Çin”in Tayvan”ı işgal senaryosu, ABD”yi Trump”ın öncülük edeceği yeni bir Gazze stratejisine ikna etmiş gibi duruyor.

Bağımsızlık ve dekolonizasyon süreçlerinde Orta Doğu ve Afrikalı ülkelerin önünde iki seçenek vardı. Batı ile iyi ilişkiler veya Sovyetler Birliği ile yakınlaşma. Bu iki seçenek dışında bir opsiyonun olmadığı, hayat bulamadığı o konjonktürde savrulan bu ülkelerin toplumları, artık üçüncü bir yolu çok uzaklarda aramamalı.

Yakın geçmişte Suriye”deki süreçte de görüleceği üzere, artık Türkiye askeri, siyasi ve sosyolojik bağları sebebiyle makul, güçlü, güvenilebilir ve ABD dahil herkesin ihtiyacı olan bir aktör. Gazze”de, ABD”nin veya diğer aktörlerin oldu-bitti girişimlerindense, ortak bir kader algısıyla Türkiye’nin güncel pozisyonundan faydalanmak Gazze’deki bu oldu bittinin önüne geçmek adına tek seçenek olarak beliriyor.

Biden”ın soykırım destekçiliğiyle elde edemediği “başarıyı”, Trump”ın Abraham Anlaşmaları 2.0 ile elde etmesine izin vermek ne ABD”ye beklediği suhuleti, ne de Gazze”ye ve Filistinlilere hakkaniyetli bir çözümü getirecek. Kendi kaderini tayin (Self-determinasyon) hakkının Filistinliler”den alındığı ve Gazze”de yeni statükoyu inşa etmek için getirilecek herhangi bir çözüm, bölgeye ve dünyaya barış getirmekten çok uzak kalacaktır.

[Dr. Ufuk Necat Taşçı, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesidir.]

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source: