Domates, biber, patlıcan!
“Demokrat adam”, “demokrat bulmadığı” adama “Ya demokrat ol ya döverim” demiş. Adam, “Benim demokrasim seni ilgilendirmez” deyince, “demokrat” adamdan eşek sudan gelinceye kadar dayak yemiş. Erken yaşta kaybettiğim ve elbet çok sevdiğim babamla hiç çözemediğim bir çelişkimiz vardı. O, nasıl biliyorsa, hep seçimlerde en yüksek oy alan partiye oy veriyordu. Ecevit ’e de Özal ’a da Demirel ’e de Erbakan ’a da oy vermişti. Ben ise hayatım boyunca hiç iktidar olan bir partiye oy veremedim. Gerçi seçim akşamı ikimiz de bir şekilde mutlu oluyorduk. O kazandığını düşünen büyük kitlenin parçası hissettiği için ben ise bu düzenin tekerini çevirecek bir siyasete oy vererek de olsa destek olmadığımı düşündüğüm için. Beni “eski Türkiye” sayan arkadaşım, “süreç” diye başlayıp “Adın da anlamını buldu” diye imalı gönderme yapınca, babamla çelişkimizi hatırladım. Neden mi? Dünyayı idrak ettiğim yıllarda, adımın savaşlara bir nanik olduğunu sanıyordum. Babama “Adım neden Barış” diye sorunca beklemediğim bir yanıt aldım: Çünkü Barış Manço ’yu çok seviyorum. 70’lerin ikinci yarısında uzun saçlı, bol paçalı fotoğraflarını doğan çocuğuna “Barış” adı vererek tamamlamıştı. Başta biraz üzüldüm. Ama sonra adaletsiz dünyanın düzeni üzerine idrakim derinleştikçe hüznümü terk ettim. Öyle ya, bembeyaz ve tertemiz şeker gibi bir şeydi barış. Çayına atıp tatlı tatlı içiyordun, zehirlendiğini anlamıyordun. Yugoslavya, “barış” diye bölündü. Irak’a operasyonlar “demokrasi ve barış” getirmek için yapıldı. Suriye’nin başına bir terör örgütü lideri “iç savaşa son verecek barış” için oturtuldu. Bütün askeri harekatlara mutlaka “barışlı” isim veriliyordu. Roma Barışı, İngiliz Barışı, Amerikan Barışı… Kanlı tarihin dönemleri “barış” ile sınıflandırılmıştı. Artık ismimden memnundum. Sonuçta şarkılar hiçbir ülkeyi bölmemiş, hiç kimseyi öldürmemişti. BARIŞ’IN POLİTİKASI: YENİ OSMANLI Hayır, “Barış kötüdür” demiyorum. Ben, “Kimin barışı, neyin barışı” diyorum. Bana göre, savaş da barış da politikanın başka araçlarla devamıdır. Biri barış diyorsa, dudağına değil elindeki politikaya bakılır. İşte cuma yanan silahlar, cumartesi “Birlikte yürümeye karar verdik” mesajı; bize politik zeminin fotoğrafını gösteriyor: – Aptal değiliz, biliyoruz. Süreç, İmralı’da yapılan müzakerelerin sonucu. Bütün masalar, bir al-ver üzerine kurulur. Ancak birbirine sarılıp ağlayanlar dahil, kimse “yol haritası” nın ne olduğunu bilmiyor. Bese Hozat’ın “şimdi top karşı tarafta” dediği proje açıkça milletten gizleniyor. – Erdoğan ’ın konuşması fiilen ulus-devlet fikrinin sonuna işaret ediyor. Sürpriz değil, PKK fesih kongresinde, hem Öcalan ’ın mektubu hem PKK’nin sonuç bildirisi ulus-devleti hedef alıyordu. Erdoğan’ın “Kürt-Türk-Arap ittifakı” na dayandırdığı yeni devlet politikası Öcalan’ı tamamlıyor. Ulus devletin yerine “yeni Osmanlı” hedefi koyuyor. – Süreç, Cumhuriyetin yurttaşlık projesine karşı. Atatürk , 1923 Cumhuriyetini “Türk etnisitesi” ne değil anayasal vatandaşlığa dayandırmıştı. Çok açık ki yeni düzeni farklı etnisitelerin ittifakı olarak tarif ettiğinizde, tutkalın ne olacağını tarih size sorar. Erdoğan’ın konuşmasındaki vurgular, bu tutkalın “ümmetçilik” olacağını gösteriyor. Yeliz’in “1923 darbesi” lafının tesadüf olmadığını anlıyoruz. BARIŞ’IN EMPERYAL TEORİSİ – Cuma günü silahlarını yakan Nedim Seven ve Esmen Ayaz , cumartesi günü PKK’nin yayın organlarına konuştu. Anayasal değişim beklediklerini söyledi. Sürecin mantıksal sonucunun “yeni anayasa” olacağını iktidar da dillendiriyor. Hem mevcut anayasanın hem var olan anayasal hakların ayaklar altına alındığı, anayasa denilince sadece Erdoğan’ın yönetme usullerinin ve süresinin anlaşıldığı koşullarda yapılacak anayasa açıkça halkın kazanımlarına karşı saldırı olur. – Barış da politiktir dedim ya… Günlerdir “devlet politikası” diye pazarlanan süreç, Erdoğan tarafından üç parti ortaklığı olarak tarif edildi. “Bir ucundan ben de tutabilir miyim” diye bekleyen CHP’ye “Sen yoksun” denildi. Böylece sürecin “iç cephe” için değil, “muhalefeti içeriden bölme” için olduğu netleşti. – Türkiye, emperyalizm tarafından, yalnız bugün değil 40 yıldır İsrail’i korumak-İran’ı dengelemek için Sünni eksenli Osmanlıcılığa itiliyor. Trump ’ın Suriye özel temsilcisini Türkiye’ye büyükelçi ataması, onun da “Türkiye için en iyi sistem Osmanlı millet sistemidir” önermesi, Şam’a yaptırımları kaldırıp Şara ile İsrail’i masaya oturtması, Kürtlerin yeni düzene entegrasyonu bu ana kadar bir şey öğretmediyse… Cumartesi günü, büyükelçinin “sıra Hizbullah’ın silahsızlandırılmasında” demesi öğretsin. Kısacası taraflardan bağımsız olarak “süreç” emperyal politikalara bağımlı. – Sevr barıştı ama savaş gerekçesiydi. Versay barıştı ama savaş gerekçesiydi. Bazen barış sandığınız şey sizi büyük çatışmalara sokar. Cumartesi, Erdoğan’ın konuşması açıkça Misakı Milli sınırlarının esneme beklentisi yarattı. “Genleşme” teorileri raflardan indirildi. Dün de öyleydi bugün de öyle: Emperyalizm size her zaman büyüğü gösterip küçülmeye razı eder. Sınırlarından dışarı taşan Türkiye, kaçınılmaz şekilde karşısında kimi Arapları, Farsları, İbranileri bulacak. 1. Dünya Harbi’ndeki gibi, devir “kardeş” likten “Sırtımdan vurdu” ya dönecek. Unutmayın! Atatürk , genleşme teorilerini reddederek, Türkler için rasyonel sınırlara çekilerek, Araplar dahil tüm halklarla sürekli bir barış kuşağı yaratmıştı. SÜRECE KARŞI OLANI DÖVENLER – Türkiye, anayasasında yazdığı şekliyle demokratik hukuk devleti olursa aslında bir sürü sorundan kurtulur. Buna “Kürt sorunu” şemsiyesinde sayılanlar dahil. Gelgelelim “süreç” buradan şekillenmiyor. Aksine, demokratik ve hukuki haklar pazarlık konusu yapılıyor. Sürecin sonunda “uslu çocuklar” ın demokratik haklarını kullanacağı tablo çiziliyor. Bese Hozat İstanbul’a gelip siyaset yapacağını söylerken, Esenyurt’tan Şişli’ye CHP’li belediyelerini DEM’le ittifak yaptı diye kayyumlar yönetmeye devam ediyor. – Son olarak… Türkiye’de bütün sağ açılımların vitrinine liberaller ve eski solcular yerleştirilir. Özal devrinde de böyleydi “Yetmez ama Evet” te de… Şimdi naftalini silkelenerek sandıktan çıkarılanların yanına “tövbeci milliyetçiler-ulusalcılar” eklendi. Dünkü darbeci, vesayetçi, terör sevici sataşmalarının yerini bugünü sorgulayanlara “Barış düşmanı mısın” saldırısı aldı. Elbette onlara bu özgüveni veren “sürece karşı olanı döveriz” diyen iktidardaki güç sahipleri. Biliyorum, “adın Barış” diyen arkadaşıma, “kalabalıklarla yürümekten hoşlanmayan ben”den uzun bir itiraz oldu. Ama “adım Barış” diye, kurtla kuzunun birlikte çektiği bu halayı ille de ben özetleyeceksem: Domates, biber, patlıcan!
Source: Barış Terkoğlu
Açılımın iç ve dış kodları
Erdoğan, Bahçeli, Öcalan ve Barrack ’ın çeşitli açıklamaları, birbirini bütünleyen ve açılımın iç ve dış kodlarını ortaya koyan mesajlardan oluşmaktadır. Açılımın bu dört aktörünün mesajlarının analizinden, şu çıktılara ulaşıyoruz: ABD’NİN ‘YENİ ORTADOĞU’ DİZAYNI 1) Açılımın Suriye’de rejim değişikliğiyle paralel dış boyutu, Türkiye’de rejim değişikliğini “tamamlama” hedefli iç boyutu var. Washington açılımın iç boyutunda Ankara’ya destek veriyor, Ankara açılımın dış boyutunda ABD’nin “yeni Ortadoğu” planına uyum gösteriyor. Böylece CHP’ye operasyon ile SDG’ye meşruiyet, iki taraflı kazanca dönüştürülüyor. 2) ABD Büyükelçisi Tom Barrack ’ın beş ayrı yazıda incelediğim açıklamaları, ABD’nin bölgede İran’a karşı bir Türk-Kürt-Arap cephesi inşa etmek istediğini ortaya koyuyor. “İsrail hegemonyasında yeni Ortadoğu” inşa edebilmenin yolu bu cepheden geçiyor. 3) Tom Barrack , Lozan’ı, Sykes-Picot ve Sevr ile birlikte ele alıp “cetvelle çizilmiş” sınırların yanlış olduğuna işaret etti. ABD Büyükelçisi böylece “haritanın yeniden çizilmesi” amacını ortaya koymuş oldu. Yine Barrack’ın bölge için “Osmanlı millet sistemi” ni önermesi de o amacı bütünlüyor. ERDOĞAN’IN TÜRK-KÜRT-ARAP İTTİFAKI 4) Erdoğan , son açılım konuşmasında, defalarca “Türk-Kürt-Arap” ittifakına işaret etti. Dahası Erdoğan bunu bir kaç defa da Türkiye sınırlarını aşarak Irak ve Suriye’yi de kapsayacak şekilde vurguladı. 5) İktidarın bir süredir “Misakı Milli’nin tamamlanması” amaçlı söylemleri ile buna paralel olarak Halep, Kerkük ve Musul dahil Irak ve Suriye’deki şehirlere Türk plakası dağıtması, ABD’nin “yeni Ortadoğu” dizaynında pay kapma amaçlıdır. 6) İktidarın ideologları, önceki iki açılımı “Türkiye’yi Kürtlerle genişletmek” diye sunuyordu. Son açılım, “Türkiye’yi Kürtler ve Araplarla genişletme” diye pazarlanıyor. TÜRK-KÜRT-İSLAM REJİMİ 7) Türkiye’yi Kürtlerle ve Araplarla genişletme konusu, bazı iktidar sözcüleri tarafından “Türkiye İmparatorluğu” diye müjdeleniyor. 8) İmparatorluk olan Osmanlı’nın yıkılıp yerine ulusal-devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması , açılımcılar tarafından hem Kürt sorununun hem de bölgedeki çeşitli sorunların kaynağı gibi gösteriliyor. Panzehrinin ise yeni Osmanlıcılık olduğunu savunuyorlar. 9) Yeni Osmanlıcılığı, hem içeride hem dışarıda “Sünni Müslüman” mezhepçiliğine dayandırıyorlar. (Şii İran’a karşı, Sünni Türk-Sünni Kürt-Sünni Arap ittifakı). 10) AKP-MHP koalisyonu, başkanlık sistemi yoluyla Türkİslam sentezine dayalı bir rejim değişikliğine başlamıştı. Şimdi de Türk-Kürt-İslam sentezi ile bu değişikliği sürdürmeyi ve devletin dönüşümünü tamamlamayı hedefliyorlar. CHP’YE OPERASYONUN GENİŞ ANLAMI 11) Rejim değişikliğinin tamamlanmasının önünde, “her şeye rağmen” kurucu parti CHP engeli var. Üstelik CHP, son yerel seçimden birinci parti olarak çıktı ve ilk genel seçimde Erdoğan ’ın artık kaybedeceği görülüyor. CHP’nin yerel seçimde birinci parti olmasını sağlayan faktörlerden biri de çeşitli illerde DEM’le kurduğu kent uzlaşısıydı. Erdoğan açılım hamlesiyle CHPDEM ortaklığını bozmayı ve DEM’i AKP-MHP ittifakına eklemleyerek sınırsız başkanlık yolunu açacak yeni anayasayı çıkarabilmeyi amaçlıyor. Erdoğan ’ın son konuşmasında “AKP-MHP-DEM” ittifakına işaret etmesi, açılım taviziyle bunun belli ölçülerde sağlandığına işaret ediyor. Ancak DEM’in Cumhur İttifakı’na eklemlenmesi demek, Kürt seçmenin Erdoğan’a oy vereceği anlamına gelmiyor! 12) Türk sermayesi bütün gövdesiyle açılımın arkasındadır. Sermaye grupları, sıra sıra açıklama yaparak sürece desteklerini ilan ettiler. Cumhuriyetin devrimci atılımlarına karşı DP çatısı altında buluşan burjuvazi-toprak ağalığı ittifakı, Türkiye’yi Atlantik sistemi içinde adım adım Siyasal İslamcılığa teslim etti, şimdi de “yüzyıllık parantezin” kapatılmasını destekliyor. 13) Erdoğan, Bahçeli, Öcalan ve Barrack’ın açıklamalarının özeti şudur: Bu bir Kürt açılımı değildir, bu, 1923’le hesaplaşma açılımıdır. Kuşkusuz 1923’çülerin de hesabı olacaktır. Türk ile Kürt’ün, yine, birlikte emperyalist planları bozacağı günleri yaşayacağız.
Source: Mehmet Ali Güller
‘Terörsüz’ ve hukuksuz Türkiye
Terör örgütü PKK’nin 1984 yılında başlayan terör eylemleri, AKP iktidarından önce, DYP, DSP, ANAP, MHP gibi siyasi partilerin yer aldığı hükümetlerin döneminde, büyük ölçüde sona ermişti, asgari bir düzeye çekilmişti. PKK’ye en büyük darbe, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı ve Başbakan Bülent Ecevit hükümeti döneminde, terör örgütü PKK’nin kurucusu ve lideri Abdullah Öcalan ’ın yakalanması ve tutuklanmasıyla vurulmuştu. Ecevit 1970’lerde Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanı idi. AKP’nin “eski Türkiye” olarak nitelendirdiği zamanlarda devlet, terör örgütüyle müzakere ederek değil, terör örgütüne karşı mücadele ederek teröre son vermişti! AKP iktidarı döneminde ise iktidarda kalmak kaygısının da etkisiyle, “Oslo süreci” adı altında, PKK ile bir müzakere süreci başlatıldı, ancak bu süreç başarısızlıkla sonuçlanınca, PKK’nin terör eylemlerinde yeniden artış meydana geldi. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ’ın, AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ’a, “Seni başkan yaptırmayacağız” demesinden sonra, köktendinci terör örgütü IŞİD’in tasmasının gevşetilmesi ve IŞİD’in HDP’ye yönelik terör eylemleri başlatması üzerine, PKK’nin ve IŞİD’in karşılıklı terör eylemleriyle, Türkiye kendisini bir terör furyasının içinde buldu. AKP bu ortamda, MHP’yi yanına alarak “güvenlik söylemi” üzerinden genel seçimleri kazandı, 2015’te yeniden iktidar oldu! Dolayısıyla Erdoğan’ın, “Türkiye Cumhuriyeti terörü bitirmek için her yolu denemiştir. Ancak hiçbirinde başarı sağlanamamıştır.” ifadesi gerçekleri yansıtmamaktadır, AKP iktidarından önce teröre karşı elde edilen başarıları yok saymaktadır! *** PKK’nin sembolik olarak 30 adet “silahı bırakma” töreni ise bir reklam ve imaj çalışmasıdır. Söz konusu silahların “bırakılması” ve “yakılması” görüntülerini izleyenlerin öncelikle şu soruların yanıtlarını araştırmaları gerekir: 1) PKK’nin elindeki tüm silahların tam dökümünü ortaya koyan bir envanter çalışması ve raporu bulunmakta mıdır? 2) Bu çalışma ve rapor Türkiye Cumhuriyeti devletinin elinde midir? 3) Bu silahların tamamı Türkiye Cumhuriyeti devletine teslim edilecek midir, yoksa hâlâ feshedilmemiş olan ve PKK gibi KCK adlı üst yapının altında yer alan diğer terör örgütlerine, örneğin Suriye’nin kuzeyindeki ABD ve İsrail destekli PYD/YPG/SDG terör örgütüne mi aktarılacaktır? Bu soruların yanıtları bilinmediği sürece söylenecek sözler boş laftan ve kuru gürültüden ibaret olacaktır! *** Erdoğan, “sürecin yasal çatısının” TBMM’de kurulacak komisyonda ele alınacağını ve bu süreçte AKP, MHP ve DEM’in bundan sonra “birlikte yürüyeceğini” ve var olan “dertlerini” birlikte konuşarak, “engelleri aşacaklarını” açıkladı. AKP, MHP ve DEM, bu gizemli “süreci” farklı biçimde tanımladıkları için, “sürecin” , anayasa çalışmaları da dahil olmak üzere, Türkiye’yi nereye sürükleyeceği de belirsizliğini korumaktadır! Bunların yaşandığı zaman diliminde, ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ’ın, Ortadoğu’da daha önce çizilen sınırları ve Lozan Antlaşması’nı sorgulaması, Osmanlı İmparatorluğu’nu yüceltmesi; eski AKP milletvekili ve Erdoğan’ın yakın çalışma arkadaşı Ahmet Hamdi Çamlı ’nın, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ve 1923 yılını, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı gerçekleştirilmiş “kanlı bir darbe” olarak nitelendirmesi, tesadüf değildir! Erdoğan’ın konuşmasında, Türkiye’nin etnik bağlamda ana unsurları olarak, Türklerle ve Kürtlerle birlikte, sadece Arapları sayması, Çerkezlerden, Abhazlardan, Boşnaklardan, Arnavutlardan, Lazlardan hiç söz etmemesi veya vatandaşlık vurgusu yerine etnik kimlik ve din vurgusu yapması da tesadüf değildir ve Türkiye’nin Araplaşması sürecinin hatırlatılmasıdır! “Terörsüz Türkiye” yi hedeflediğini iddia eden iktidarın, Mustafa Kemal Atatürk ’ün kurduğu CHP’yi ortadan kaldırarak, “hukuksuz Türkiye” yi kurması da, bu büyük oyunun bir parçasıdır!
Source: Örsan K. Öymen
Vatan Partisi PKK”lılar için af kanunu önerdi Doğu Perinçek maddeleri tek tek açıkladı
Perinçek, partisinin İstanbul İl Başkanlığında düzenlenen basın toplantısında, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye Cumhuriyeti güvenlik örgütlerinin, PKK terör örgütünün hayatına son verme ve son teröristi etkisiz hale getirme görevinde tarihi bir başarıya imza attığını söyledi. Bu başarıya, şehitlerin kanları ve gazilerin eşsiz fedakarlıklarıyla ulaşıldığını belirten Perinçek, “En önemlisi, bu kararın stratejik bir amaca bağlanmış olmasıdır. Öcalan, fesih ve silah bırakma kararının devlet ve toplumla bütünleşme amacıyla alınması gerektiğini vurgulamaktadır.” diye konuştu. “Bütün insanlarımızın Türk milletinde bütünleşmeleridir” “Terörsüz Türkiye” sürecinin ifade edilen hedefin ötesinde “Bütünleşen Türkiye” süreci olarak benimsenmesi gerektiğini aktaran Perinçek, şöyle devam etti: “Terörü ülke hayatından temizlemek, kuşkusuz önemli bir hedeftir. Ancak teröre karışmış olan unsurların ve onların denetimi altında kalan vatandaşlarımızın Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milletiyle bütünleşmeleri, stratejik bir hedeftir. 19. yüzyılın ortalarından bu yana devam eden milli demokratik devrimimizin temel programının başta gelen amaçlarından biri Türkiye topraklarında yaşayan bütün insanlarımızın Türk milletinde bütünleşmeleridir. Bu nedenle önerilen kanunun başlığını “Feshedilen PKK Terör Örgütü Mensuplarının Devletle ve Toplumla Bütünleşmelerine İlişkin Af Kanunu” olarak belirliyoruz.” Önce fesih ve silah bırakma resmen saptanmalı Sunduklarını kanunun yürürlüğe girmesinin, PKK”nın kendisini feshetmesi ve silah bırakması kararının Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından resmen saptanmasına bağlı olduğunu belirten Perinçek, fesih kararının geçerlik kazanması için Milli Güvenlik Kurulunca da saptanması gerektiğini söyledi. “Teröre karşı etkin sonuçlar almak açısından da gereklidir” Doğu Perinçek, şimdi Türkiye Cumhuriyeti ile Türk milletinde bütünleşme zamanı olduğunu kaydederek, şunları söyledi: “Türkiye”nin içine girdiği süreçte cepheleşme, PKK”nın silah bırakmasını isteyen güçler ile PKK”nın silah bırakmasını önlemek isteyen güçler arasındadır. Örgütle bağına son verenler ve silah bırakanlar ile terör faaliyetinde ısrar edenler arasında ayrım yapmak, Türkiye”nin güvenliği ve teröre karşı etkin sonuçlar almak açısından da gereklidir.” Vatan Partisi Genel Başkanı Perinçek, 15 maddeden oluşan af önerisini Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı ile siyasi partilerin yönetimlerine göndereceklerini de sözlerine ekledi. İŞTE VATAN PARTİSİ”NİN AF KANUNU ÖNERİSİ! Feshedilen PKK Terör Örgütü Mensuplarının Devletle ve Toplumla Bütünleşmelerine İlişkin Af Kanunu Önerisi 1. Amaç Kanunun amacı, PKK Terör Örgütünün kendisini feshetmesi ve silah bırakma kararı alması nedeniyle örgütle bağı sona ermiş olan ve silah bırakan kurucu, yönetici, üye ve silahlı unsurlarının Türkiye Cumhuriyeti devletiyle ve Türk Milletiyle bütünleşmelerini sağlamaktır. PKK Terör Örgütünün kendisini feshetme kararı, Millî Güvenlik Kurulu kararıyla saptandıktan ve Cumhurbaşkanı kararıyla kesinleştikten sonra hukukî geçerlik kazanır. Bu kanun, hiçbir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının ilk dört maddesinde yer alan devletin temeline ilişkin hükümleri, Anayasa’nın ve Siyasal Partiler Kanunu’nun Parti hukukuna ilişkin hükümlerini etkisiz kılmak amacıyla kullanılamaz. 2. PKK Mensubu Kavramının Tanımı Bu Kanunda “PKK mensubu” diye anılan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, her düzeyde PKK/KCK kurucuları, yöneticileri, üyeleri, bağlı örgütsel yapılanmaların ve silahlı örgütlenmelerin bütün unsurlarında yer alanlar ve PKK’nın terör faaliyetine yardım ve yataklık yapanlardır. 3. Affın Kapsamı Feshedilen PKK ile örgütsel bağı sona ermiş olan ve silah bırakan her düzeyde kurucu, yönetici, üye, silahlı unsur, yardım ve yataklık suçlarını işleyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ile vatandaşlıktan ayrılmış ve çıkarılmış olanlar, Affın kapsamındadır. Bu kanun, feshedildiği Millî Güvenlik Kurulu kararıyla saptanmış ve Cumhurbaşkanı kararıyla kesinleşmiş olan PKK ve bağlı örgütler dışındaki örgütlerin mensuplarına uygulanamaz. 4. Affın Kapsamındaki Suçlar Terörle Mücadele Kanunu’nda belirtildiği üzere terör amacıyla TCK 78, 79, 80, 81, 82, 86, 87, 94, 96, 106, 107, 108, 109, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 142, 148, 149, 151, 152, 170, 172, 173, 174, 185, 188, 199, 200, 202, 204, 210, 213, 214, 215, 223, 224, 243, 244, 265, 294, 300, 310/2, 316, 317, 318, 319. maddelerinde tanımlanmış suçlar ile 6136 Sayılı Kanun’da tanımlanan suçlar, 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 110. Maddesinin 4 ve 5. fıkralarında tanımlanan suçlar, Anayasa’nın 120. Maddesindeki OHAL ilanına neden olan olaylara ilişkin suçlar ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 68. Maddesinde tanımlanan suçlar, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7 ve 8. maddelerinde tanımlanan suçları işleyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ile vatandaşlıktan ayrılmış ve çıkarılmış olan PKK mensuplarının cezaları bütün sonuçlarıyla af olunmuştur. 5. Aftan Yararlanmak İçin Bireysel İrade ve Süre Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak altı ay içinde, “Türkiye Cumhuriyeti devletiyle ve Türk Milletiyle bütünleşme” talebiyle Güvenlik Makamlarına, bulundukları Ceza İnfaz Kurumuna ya da yetkili Ağır Ceza Mahkemelerine dilekçe vererek ya da sözlü olarak başvuranlar aftan yararlanır. “Türkiye Cumhuriyeti devletiyle ve Türk Milletiyle bütünleşme” talebiyle sözlü başvuruda bulunanların beyanları tutanakla ve ilgilinin imzasıyla saptanır. 6. Af Hükmünün Uygulanması PKK Terör Örgütünün feshedilmiş olduğunun Cumhurbaşkanı kararıyla Resmi Gazetede yayımlanması üzerine, altı ay içinde, “Türkiye Cumhuriyeti devletiyle ve Türk milletiyle bütünleşme” talebiyle Güvenlik ve Yargı makamlarına başvuran Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ile vatandaşlıktan ayrılmış ve çıkarılmış olan PKK mensupları hakkında, a) başlatılmış olan soruşturma ve kovuşturmalar durdurulur; b) verilmiş ve kesinleşmiş olan ceza mahkûmiyetine ilişkin hükümlerin infazına başlanmaz, başlanmış olanların infazı durdurulur. 7. Yetkili Ağır Ceza Mahkemesinin Görevi Kanunun öngördüğü koşulları yerine getirerek af talebinde bulunanların af kapsamında bulunduklarına ilişkin hükmü vermeye yetkili yargı kurumu, bulundukları ya da teslim oldukları yerin Ağır Ceza Mahkemesidir. Mahkeme, af talebinde bulunan PKK Terör Örgütü mensubunun kimliğini, ilgilinin beyanına göre örgütle olan ilişkisini, yine ilgilinin beyanına göre örgüt faaliyeti kapsamında işlediği suçu tutanakla saptar ve affa hükmeder. Ağır Ceza Mahkemesinin görevi, başvuranın PKK ile bağını, örgüt faaliyeti kapsamında işlediği suçu ve başvuranın Af kapsamında bulunduğunu saptamaktan ibarettir. 8. Örgütün Mal Varlığının ve Silahlarının Kamulaştırılması PKK’nın kontrolü altında bulunan bütün mal varlığı, silahlar, araç ve gereçler, suç eşyası kapsamında kamulaştırılmıştır. PKK mensuplarının teslim ettikleri silahlar ve her türden araç ve gereç, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin veya Güvenlik Örgütlerinin envanterine kaydedilir. 9. Affa Uğrayanların Askerlik Durumları Aftan yararlanan PKK mensuplarının Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olarak askerlik yükümlülükleri, ilgili kanunlara göre uygulanır. İlgiliye askerlik hizmetine başlaması veya hizmeti tamamlaması için üç ay süre verilir. 10. Eğitim Millî Eğitim Bakanlığı, aftan yararlananların Türkiye Cumhuriyeti devletiyle ve Türk Milletiyle bütünleşmeleri amacıyla eğitimleri için gerekli uygulamaları hayata geçirmekle görevlidir. Eğitim hizmeti, affa uğrayanın talebine bağlıdır. Kayıtları silinmiş olan üniversite ve yüksekokul öğrencilerinin kayıtları, taleplerine bağlı olarak yenilenir. 11. İstihdam Kamu yönetimi, aftan yararlananların Türkiye Cumhuriyeti devletiyle ve Türk milletiyle bütünleşmeleri amacıyla çalışma hayatına katılmaları ve geçimlerini sağlamaları için gerekli uygulamaları düzenlemekle görevlidir. Bu kanunla affa uğrayanlar, Türk Silahlı Kuvvetleri, Güvenlik Örgütleri ve Yargılama erkindeki eski görevlerine alınamazlar. 12. Tekerrür Aftan yararlandıktan sonra terör suçu işleyenler hakkında, tekerrür hükümleri yanında işledikleri suç için öngörülen en yüksek cezaya hükmedilir. 13. Bütünleşmeye Aykırı Uygulamalara Son Verilmesi Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle ve Türk Milletiyle bütünleşme amacına ilişkin tarihsel atılımın gereği olarak, Şeyh Sait, Seyit Rıza gibi Cumhuriyete karşı silahlı kalkışmaların başını çekmiş olanların heykel, büst ve fotoğrafları kamu yerlerinde bulundurulamaz; isimleri kamu binalarına, caddelere, meydanlara ve kamu yerlerine verilemez. Bu tür uygulamalara son verilir. 14. Komşu Devletlerle İşbirliği Hükümet, bu kanunun etkin uygulaması için, feshedilen PKK Terör Örgütünün faaliyette bulunduğu, başta komşularımız Suriye, Lübnan, Irak, İran, Azerbaycan ve Rusya olmak üzere ilgili devletlerle işbirliği için gerekli düzenlemeleri ve uygulamaları hayata geçirir. 15. Yürürlük ve Uygulama Bu Kanun yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer. Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
Source: Internet Haber
Bir asker, bir siyasetçi görüşü
Bölücü terör örgütü PKK’nın, 30 silahı yakması olayına farklı bakılıyor. Gelinen nokta, PKK’nın önemli yol aldığını ortaya koyuyor. Silah yakıldığı saatte PKK’nın Suriye kolu YPG ise ABD’nin kendisine verdiği yeni nesil silahlarla, zırhlı araçlarla tatbikat yapıyordu. PKK sorununu kendi içimizde çözeceğimizi sanırken, işin içine değişik devletlerin de girdiği anlaşıldı.
Askerlerin olaya bakışı ile özellikle AKP milletvekillerinin bakışı farklı. Terörün en azgın döneminde Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanlığı, Jandarma Asayiş Bölge Komutanlığı gibi kritik görevlerde bulunan, sınır ötesi harekatları, yurt içi operasyonları yöneten emekli Korgeneral Altay Tokat, gelişmeleri bize şöyle yorumladı:
ÜLTİMATOM VERDİ
“PKK tarafından düzenlenen bir şovu ya da trajikomik bir töreni izledik. Törenin, ‘Terörsüz Türkiye’ denilen ama PKK’nın siyasi organı olan parti tarafından ‘Barış ve Demokratik Toplum Hareketi’ olarak tanımladığı projenin önemli bir aşaması olduğuna ilişkin kamuoyu paylaşımlarını hayretle ve kuşkuyla takip ettim. Silah yakma töreniyle ilgili PKK’nın gösterisi hakkında düşüncelerimi vicdani bir görev bilinciyle size açıklıyorum.
– Tören, PKK’nın ana karargahının konuşlandığı Irak’ta bulunan Kandil Dağı’nın eteklerinde Jasana Mağarası önünde Abdullah Öcalan’ın dev posteri altında düzenlendi.
– Törenin başında PKK temsilcisinin yaptığı konuşma analiz edildiğinde; sürecin Türkiye’den geldiğine işaret ediliyor ve devam etmesi için PKK’nın beklentilerine vurgu yapılıyor ve somut yasal güvenceler isteniyor. Burada, PKK sanki galip gelmiş edasıyla bir pozisyon sergiliyor.
TEHLİKELİ ÖDÜNLER İSTENİYOR
– Konuşmada, silahlarını getiren teröristler, ‘Barış ve Demokratik Toplum Grubu’ olarak nitelendirildi, PKK’lılara ‘terörist denilemeyeceği’ mesajı verildi. Yani kendilerini, devletimizle eşit statüde görüyorlar. Bu aşağılayıcı dolaylı işaret bile güvenliğimiz ve ulus-devlet yapımız açısından tehlikeli bazı ödünler vermemiz gerektiğine hazır olmamızı ifade ediyor.
– Yine konuşmada; ‘Yeni başarılar ve demokratik kazanımlar elde etmek üzere önder Öcalan’ın fikir ve paradigmasına yürekten inanıyor, kendimize ve yoldaşlar topluluğu olarak kolektif gücümüze inanıyoruz. Demokratik uyum yasalarının çıkarılması isteniyor.
– Bu açıklamada istekler var. Tehdit kokuyor. Bir ültimatom havası var. İsteklerinin önceden yasal ve Anayasal güvence altına alınması üzerinde duruluyor. Bana göre tören bir şov ama PKK’nın başarılı olmuş imajını yaymak ve isteklerini dünya kamuoyu önünde Türkiye Cumhuriyeti’ne bir kez daha bildirmek amacıyla düzenlenmiş PKK’nın tuzağından başka bir şey değildir. PKK’nın isteklerini somutlaştırarak şunları sıralayabiliriz:
PARÇALANMANIN YOLU AÇILIR
– Abdullah Öcalan’ın, PKK’lıların affı, siyasi faaliyetlerine izin verilmesi, Kürtçenin eğitim dili olması, Anayasa’daki Türk Vatandaşlığı tanımının kaldırılması ya da ‘Türkiye vatandaşlığı’ şeklinde değiştirilmesi, yenilgiyi kabul etmek olur ve parçalanmanın yolunun açılmasına katkı sağlar.
– Bazı tehlike ve tavizleri almadan, ‘Terörsüz Türkiye’ sloganıyla soyut ve tuzak dolu projenin ya da hamasetin kulağa hoş gelen etkisiyle politika saptamak risk ve felakete yol açabilir.
– Türkiye’nin sorunlarını tetikleyen, ulusal güvenliğimize, ülkesi, milletiyle bölünmez bütünlüğümüze yönelik tehdit ve tehlike oluşturan PKK, bozguna uğratılırsa ‘Terörsüz Türkiye’ projesi gerçekleşir. Herkes Terörsüz Türkiye ister ve doğaldır. Ama teröre taviz vererek bitirmeye çalışmak boştur ve terörü besler ve büyütür.
SİLAHLAR TESLİM EDİLMELİ
– PKK, samimiyse ön koşullar ileri sürmeden kendini lağvetmeli. Silahlarını yakmaz, güvenlik birimlerimize teslim eder. Devletimiz bundan sonra bazı düzenlemeler yapar. ‘Terörsüz Türkiye’ projesi bu temel ilke kapsamında gerçekleştirilmeli. Ön tavizler zayıflık göstergesi olarak yorumlanır ve PKK’yı büyütür.”
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yayman ne diyor?
AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Hatay Milletvekili Doç. Dr. Hüseyin Yayman, uzun yıllar terörle mücadele sürecini akademik ve siyasi düzeyde takip etti, “Türkiye’nin Kürt Sorunu Hafızası” kitabını yazdı, çözüm süreci döneminde “Akil İnsanlar Heyeti” üyesi olarak çalışmaların içinde yer aldı, televizyon programlarına siyasi yorumcu olarak katıldı.
Yayman, “Terörsüz Türkiye” projesini ülkemizi küresel bir güç yapma mücadelesinin en somut sonuçlarından biri olarak niteledi, terörsüz bir geleceğe tarihi bir adım atıldığını belirtti. Yayman şunları aktardı:
EMANETLERİNE BAĞLI KALACAĞIZ
“Bu süreç, sadece bir güvenlik meselesi değil; aynı zamanda demokrasi, hukuk, kardeşlik ve toplumsal barış adına atılmış stratejik bir adımdır. Silahların bırakılması ve teslim sürecinin başlaması; milletçe yıllardır sürdürdüğümüz büyük mücadelenin neticesidir. Türkiye, artık terör prangasını çözen; kardeşliğe, kalkınmaya ve kalıcı barışa yönelen bir ülkedir.
Şehitlerimizin fedakârlığına, gazilerimizin emanetine bağlı kalarak; terörün her türlüsünün tasfiyesi için kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılını, ‘duygudaşlık, kaderdaşlık, tarihdaşlık ve yurttaşlık’ anlayışıyla taçlandıracağız.”
PKK’nın silah yakma gösterisi ve sonrasına asker ve siyasetçi bakışı böyle.
Source: Saygı Öztürk
Küresel piyasalar haftaya satış baskısıyla başladı
ABD yönetiminin uyguladığı korumacı ticaret politikalarının küresel ekonomiye olası etkilerine ilişkin soru işaretleri mevcudiyetini korurken, Trump ın ülkenin önemli ticaret ortaklarından AB ve Meksika ya yönelik 1 Ağustos tan itibaren devreye girecek şekilde yüzde 30 tarife uygulanması yönündeki kararı piyasalarda risk algısının yeniden yükselmesine sebep oldu. Başkan Trump, AB nin tarife ve tarife dışı politikaları ve ticaret engelleri nedeniyle ortaya çıkan uzun vadeli, büyük ve kalıcı ticaret açıklarından uzaklaşması gerektiğini belirterek, Şimdiye kadar kapalı olan ticaret pazarlarınızı ABD ye açmak, tarife ve tarife dışı politikalarınızı ve ticaret engellerinizi ortadan kaldırmak isterseniz, belki bu mektupta bir düzeltme yapmayı düşünebiliriz. ifadelerini kullandı. ABD Başkanı nın söz konusu kararı sonrasında AB ve Meksika dan gelebilecek olası misillemelerin tarifelerde yeniden karşılıklı restleşmelere yol açabileceği endişesi piyasaların yönü üzerinde etkili olurken, bu konudaki haber akışı yatırımcıların odağına yerleşti. Öte yandan tarifelerin ABD de enflasyonist etkileri değerlendirilirken, Trump, daha önce birçok kez faiz indirimi için baskı yaptığı ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell ın istifasının harika bir şey olacağını ifade etti. Powell ın ABD için çok kötü olduğunu yineleyen Trump, Dünyadaki en düşük faiz oranına sahip olmalıyız ama değiliz. ifadesini kullandı. Bu gelişmelerin yanı sıra ABD de önemli bankaların bu hafta açıklayacakları 2. çeyrek bilançoları da yakından takip edilecek. Diğer taraftan ABD Hazine Bakanlığı, haziran ayına ilişkin bütçe dengesi raporunu yayımladı. Buna göre, 1 Ekim 2024 te başlayan ve 30 Eylül 2025 te sona erecek olan 2025 mali yılının dokuzuncu ayında, federal hükümetin bütçe fazlası 27 milyar dolar olarak hesaplandı. Federal hükümet, geçen yıl haziranda 71 milyar dolar bütçe açığı vermişti. Bu dönemde bütçe dengesine ilişkin piyasa beklentisi 41,5 milyar dolarlık açık vermesi yönündeydi. Hükümetin gelirleri haziranda yüzde 13 artarak 526 milyar dolara çıkarken, harcamaları yüzde 7 azalışla 499 milyar dolara düştü. ABD de endeks vadeli kontratlar haftaya negatif başladı Bu gelişmelerin ışığında ABD nin 10 yıllık tahvil faizi haftaya yatay seyirle yüzde 4,42 seviyesinde, altının ons fiyatı da yüzde 0,1 artışla 3 bin 360 dolardan başladı. Dolar endeksi son 3 işlem gününde güçlenmesini sürdürürken, şu sıralarda yüzde 0,1 artışla 98 seviyesinde bulunuyor. Brent petrolün varil fiyatı ise yüzde 0,3 düşüşle 69,8 dolardan işlem görüyor. New York Borsası nda cuma günü S&P 500 endeksi yüzde 0,33, Nasdaq endeksi yüzde 0,22 ve Dow Jones endeksi yüzde 0,63 gerilerken, ABD de endeks vadeli kontratlar haftanın ilk işlem gününe negatif bir seyirle başladı. AB den tarifelere cevap Avrupa borsaları geçen hafta cuma günü negatif seyrederken, AB nin Trump ın gümrük tarifelerine karşı ilk etapta uzlaşmacı tavrını koruması dikkati çekti. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, ABD ile tarifler konusunda müzakereleri sürdüreceklerini ancak bir anlaşma olmaması halinde misilleme yapacaklarını ifade etti. Başkan Trump tan AB ye yönelik revize edilmiş gümrük vergisi oranı ve yeni zaman çizelgesini içeren mektup aldıklarını ifade eden von der Leyen, AB ihracatına yüzde 30 gümrük vergisi uygulanması Atlantik in her iki yakasındaki işletmelerin ve tüketicilerin aleyhine olacak şekilde temel transatlantik tedarik zincirlerini aksatacaktır. değerlendirmesinde bulundu. Von der Leyen, AB nin dünyanın en açık ve adil ticaret uygulamalarına sahip piyasalarından olduğuna işaret ederek, AB nin ABD ile müzakereli bir çözüme öncelik verdiğini belirtti. ABD ile 1 Ağustos a kadar bir anlaşmaya varmak için çalışmaya devam edeceklerini belirten von der Leyen, gerektiğinde orantılı karşı önlemlerin alınması da dahil olmak üzere AB nin çıkarlarını korumak için bütün adımları atacaklarını vurguladı. Almanya Başbakanı Friedrich Merz, Trump ın AB için açıkladığı yüzde 30 luk gümrük vergilerinin uygulamaya konulması durumunda bunun ülkesinin ekonomisini derinden etkileyeceğini belirtti. Cuma günü İngiltere de FTSE 100 endeksi yüzde 0,38, Almanya da DAX 40 yüzde 0,82, İtalya da FTSE MIB 30 endeksi yüzde 1,11 ve Fransa da CAC 40 endeksi yüzde 0,92 değer kaybetti. Avrupa da endeks vadeli kontratlar yeni haftaya da negatif başladı. Asya borsaları Japonya hariç pozitif seyrediyor Asya tarafında Japonya hariç alış ağırlıklı bir seyir izlenirken, Çin de açıklanan ekonomik verilerden alınan olumlu sinyaller bölge piyasalarında etkili oluyor. ABD ile Çin arasında bir süredir devam eden tarife uzlaşısı sürerken, Pekin yönetimi ticarette genişlemeci politikasını devam ettiriyor. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi nin yaptığı açıklamaya göre Çin ve Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN), serbest ticaret bölgelerini geliştiren bir anlaşmayı ekim ayında liderlerinin onayına sunmayı kararlaştırdı. Öte yandan ülkede açıklanan dış ticaret verilerine göre, Çin in ihracatı, haziranda yıllık bazda yüzde 5,8 ile beklentileri aşarken, ithalatı da aynı dönemde yüzde 1,1 arttı. Bu gelişmelerle, kapanışa yakın Japonya da Nikkei 225 endeksi yüzde 0,1 gerilerken, Güney Kore de Kospi endeksi yüzde 0,6, Çin de Şanghay bileşik endeksi yüzde 0,5 ve Hong Kong da Hang Seng endeksi ise yüzde 0,7 değer kazandı. BIST 100 endeksi cuma günü yükseldi Cuma günü alış ağırlıklı bir seyir izleyen Borsa İstanbul da BIST 100 endeksi, günü yüzde 0,26 değer kazanarak 10.358,46 puandan tamamladı. Borsa İstanbul Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası nda (VİOP) BIST 30 endeksine dayalı ağustos vadeli kontrat ise cuma akşam seansında normal seans kapanışının yüzde 0,1 üzerinde 12.149,00 puanda işlem gördü. Analistler, BIST 100 endeksinde 10.400 ve 10.500 puanın direnç, 10.300 ve 10.200 seviyelerinin destek, konumunda olduğunu kaydetti. Dolar/TL, cuma günü yüzde 0,2 yükselişle 40,0430 dan kapanırken, bugün bankalararası piyasanın açılışında yüzde 0,1 artışla 40,2050 den işlem görüyor. Analistler, bugün yurt içinde ve yurt dışında veri gündeminin sakin olacağını belirterek, tarifelere ilişkin haber akışının takip edileceğini söyledi.
Source: Habertürk
DEM Parti heyeti yeniden liderler turuna çıkıyor: İlk durak Davutoğlu ve Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli “nin, terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan “a çağrısıyla başlayan “süreç”te kritik aşamaya gelindi ve terör örgütü PKK sembolik olarak silah bıraktı. AKP”li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın hafta sonu yaptığı konuşmada MHP-AKP-DEM üçlüsünü ilan etmesiyle, gözler bu kez Meclis”e çevrildi. Son olarak DEM Parti heyeti, yeniden liderler turuna çıkıyor. PROGRAM BELLİ OLDU Pervin Buldan, Mithat Sancar ve Faik Özgür Erol”dan oluşan heyet, çarşamba günü saat 12.00″de Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile bir araya gelecek. Heyet daha sonra saat 14.00″te de TBMM”de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşecek. CHP lideri Özgür Özel ile yapılacak görüşme de perşembe günü saat 13.00″te gerçekleşecek.
Source: Haber Merkezi
15 Temmuz şehidi babası Uğur: Hainlere hakkımı hiçbir zaman helal etmiyorum
15 Temmuz Darbe Girişiminde Ankara”da şehit olan polis memuru Yunus Uğur”un babası oğlunun evlilik hayalinin yarım kaldığını belirterek, “Her 15 Temmuz geldiğinde acımız tazeleniyor. Ancak vatan sağ olsun hainlere gereken cevabı aldı” dedi.Çeşitli illerde görev yapan 3 arkadaş daha sonra Adana Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü”nde birlikte görev yapmaya başladı. Yunus Uğur, ikiz kardeşlerle birlikte İHA- helikopter ve uçak teknisyenliği eğitimi almak için Ankara Gölbaşı”ndaki Özel Harekât Daire Başkanlığı”na geçici göreve gitti. Yunus Uğur, hemşerileri olan ikiz polis memurları Oruç kardeşlerle birlikte şehadete yürüdü. Yunus Uğur, Asri Mezarlık”taki şehitlikte toprağa verildi.Şehit babası Ramazan Uğur, evladını kaybetmenin 9″uncu yılında acının hala çok taze olduğunu söyledi. ” MEZUN OLMASINA 15 GÜN KALMIŞTI”Acılı baba Uğur, “Bu acı olay sanki dün olmuş gibi. Ben evladımı 1 saniye bile unutmamışım. Hainler, teröristlerin, düşmanın üzerine atılması gereken bombayı evladımın ve arkadaşlarının üzerine atmış. Hainlerine hakkımı hiçbir zaman helal etmiyorum. Acımız çok büyük, dayanılacak gibi değil. 15 Temmuz günü Özel Harekat Daire Başkanlığında şehit oldu. Stajyer olarak gitmişti ve İHA ile helikopter kursu görüyordu. Mezun olmasına 15 gün kalmıştı ama bu olaylar meydana geldi. Her 15 Temmuz günü o acıları tekrar yaşıyoruz. Sanki dün olmuş gibi hissediyoruz. Onlara lanet okuyoruz, Allah”a havale ettik. Nişanlıydı ve nikah bekleniyordu ama bu olaylar oldu. Allah onlara gün yüzü göstermesin. Ben çocuğumun mürüvvetini göremedim. Biz huzur görmedik, Allah da onların huzurunu kaçırsın. Allah, vatanımıza bir daha böyle belalar göstermesin. Ama vatan sağ olsun. Meydanı hainlere bırakmadık” diye konuştu.
Source: Www.star.com.tr