Kurumsal Gelişmeler – Tasarruf Politikaları ve Küresel Piyasa Dalgalanmaları

Mehmet Şimşek’in tasarruf genelgesi delik deşik! Acil ve zorunlu Mercedes

Tasarruf genelgeleri ile kamuya ‘Acil ve zorunlu haller’ dışında yeni araç alımı yasaklandı ve yabancı menşeli taşıt da alınmayacağı karara bağlandı. Ancak kamu kurumları Devlet Malzeme Ofisi (DMO) eliyle genelgeleri deldi. 2020-2025 yılları arasında 2 adet Mercedes ve 7 adet Audi Devlet Malzeme ofisi tarafından alınarak kamu kurumlarına teslim edildi.

Meclis KİT Komisyonu üyesi milletvekilleri, bitmek bilmeyen makam arabası saltanatını DMO’ya sordu. Milletvekilleri “Son 5 yılda DMO tarafından kaç adet Mercedes ve Audi marka otomobil alımı gerçekleştirilmiştir? Bu otomobiller hangi kurum ve kuruluşlara verilmiştir?” sorusunu yöneltti. DMO, milletvekillerine gönderdiği cevapta “2020-2025 yılları arasında toplam 2 adet Mercedes ve 7 adet Audi marka araç alınmıştır” denildi.

KİME GİTTİĞİ BELİRSİZ

Ancak bu araçların hangi kurumlara verildiği açıklanmadı. 2022 yılında alınan bir Mercedes makam aracı da tartışma konusu olmuştu. DMO, 3 yıl önce alınan bu araç için 2 milyon 299 bin TL ödedi.

30 bin adet TOGG alınacak

Devlet Malzeme Ofisi, yerli üretim TOGG marka araçlar için 2035 yılına kadar 30 bin adet ‘alım garantisi’ protokolü yapıldığını duyurdu. Buna göre; 2023 yılında 500 adet C-SUV modeli alındığını aktaran DMO, önümüzdeki 10 yıl boyunca da bu modelden kamuya 9 bin 500 adet daha alınacağını açıkladı. Önümüzdeki dönemde TOGG’un yeni çıkarılan C-Sedan modelinden 15 bin 750 ve C-MPV-VAN modelinden ise 4 bin 750 adet alınıp kamu kurumlarına verilecek. TOGG marka araçların en ucuzu 1 milyon 440 bin TL’den satılıyor.

Source: Veli Toprak


Küresel piyasalar FOMC toplantı tutanaklarına odaklandı

Dünya genelinde enflasyon ve resesyon ikilemi sürerken, ABD”nin bazı ülkelerle yürüttüğü ticaret görüşmelerine rağmen, başlıca ticaret ortaklarına uygulanan gümrük tarifelerinin olası etkilerine ilişkin belirsizlikler piyasalarda fiyatlamaları zorlaştırıyor.

ABD Başkanı Donald Trump”ın, tarife mektuplarında belirtilen gümrük vergisi oranlarının 1 Ağustos”tan itibaren uygulanacağını ve bu sürenin uzatılmayacağına işaret etmesi risk algısının yükselmesine neden olurken, bakır ithalatına da yüzde 50 tarife getireceklerini açıklaması mevcut risklerin derinleşmesine yol açtı. Ayrıca Trump, çiplere yönelik tarifeleri de yakında açıklayacağını kaydetti.

Açıklama sonrası bakırın libresi uluslararası piyasalarda 5,81 dolarla rekor kırdı. Bu seviyelerde tutunamayan bakırın libre fiyatı, şu dakikalarda 5,60 dolarda dengelendi.

Analistler, bakır madeninin ara malı olarak bir çok üründe kullanıldığına dikkati çekerek, dünya genelinde henüz tamamlanmamış enflasyonla mücadelenin bakır fiyatlarındaki artıştan olumsuz etkilenebileceğini bildirdi.

Öte yandan BRICS üyelerinin yüzde 10 ek gümrük vergisi ödeyeceğini de bildiren Trump, bu ülkelere yönelik tarifelerin yakında duyurulacağını söyledi. Trump, BRICS”in “Doları yok etmeye çalıştığını” öne sürerek, bunun olmasına izin vermeyeceğini vurguladı.

Trump, Fed Başkanı Powell”a faiz indirimi markajına devam etti

Bu gelişmelerin paralelinde, ABD Merkez Bankası (Fed) Federal Açık Piyasa Komitesi”nin (FOMC) bugün yayımlayacağı toplantı tutanakları yatırımcıların odağına yerleşirken, söz konusu tutanaklarda Bankanın gelecek dönemde atacağı adımlara ilişkin ipucu aranacak.

Veri bazlı hareket edeceğini ilan eden Fed”in para politikalarında önemli ağırlığı bulunan iş gücü piyasası geçen hafta açıklanan verilerle gücünü koruduğunu gösterdi. Bu gelişmeyle Bankanın bu ay faiz indirimine gitme ihtimali neredeyse ortadan kalkarken, yıl sonuna kadar 50 baz puan faiz indirimine gidebileceği fiyatlanıyor.

Öte yandan, ABD Başkanı Trump, Fed Başkanı Jerome Powell”a yönelik eleştirilerini sürdürdü. Sosyal medya hesabından paylaşım yapan Trump, yapılan bir çalışmanın tarifelerin enflasyon üzerinde etkisinin olmadığını ve ithalat fiyatlarının düştüğünü gösterdiğini belirterek “Faiz oranlarını düşür Jerome, şimdi tam zamanı.” ifadesini kullandı.

Makroekonomik veri tarafında, ABD”de tüketicilerin kısa vadeli enflasyon beklentisi, haziranda 0,2 puan azalarak yüzde 3 oldu. Kısa ve orta vadeli enflasyona ilişkin ifade edilen belirsizlikler azaldı, uzun vadeli enflasyona ilişkin ifade edilen belirsizlikler değişmedi.

Ülkede tüketici kredileri mayısta 5,1 milyar dolarla beklentilerin altında artış kaydetti.

ABD”de endeks vadeli kontratlar yeni güne negatif başladı

Bu gelişmelerin etkisiyle ABD’nin 10 yıllık tahvil faizi dün yüzde 4,41’e yükselerek üst üste 6″ncı işlem gününde artış kaydetti. ABD 10 yıllık tahvil faizi bugün de yüzde 4,42 seviyesinde bulunuyor. Dolar endeksi de son 5 işlem gününde güçlenmesini sürdürürken, şu sıralarda yüzde 0,1 artışla 97,7 seviyesinde.

Güçlenen dolar ve yükselen tahvil faiziyle alternatif maliyeti artan altının ons fiyatında ise düşüş eğilimi 3. işlem gününe taşınırken, şu sıralarda önceki kapanışının yüzde 0,2 altında 3 bin 296 dolardan alıcı buluyor.

Brent petrolün varil fiyatı ise yatay seyirle 69,6 dolardan işlem görüyor.

New York Borsası”nda dün S&P 500 endeksi yüzde 0,07 ve Dow Jones endeksi yüzde 0,37 gerilerken, Nasdaq endeksi yatay seyretti. ABD”de endeks vadeli kontratlar yeni güne negatif bir seyirle başladı.

Avrupa borsaları pozitif seyretti

Avrupa borsalarında dün pozitif seyrederken, ABD ile tarifeler konusunda anlaşma yapılabileceğine ilişkin beklentiler yükseldi.

Öte yandan Trump dün yaptığı açıklamada Avrupa Birliğine (AB) tarife mektubu göndermelerine muhtemelen iki gün kaldığını belirterek, mektupların da bir ticaret anlaşması olduğunu ifade etti.

AB Komisyonu sözcülerinden Olof Gill, anlaşma için çalışmaya devam ettiklerini vurgulayarak, “Bu anlamda AB ile ABD arasındaki siyasi ve teknik düzeyde temaslar sürüyor.” ifadesini kullanmıştı. Görüşmelerin iyi ilerlediğine işaret eden Gill, ABD ile görüşmelerde son durumu üye ülkelerle de paylaştıklarını ve AB”nin hedefinin 9 Temmuz”a kadar bir anlaşma yapmak olduğunu dile getirmişti.

Diğer yandan AB üyesi ülkeler, Bulgaristan”ın 1 Ocak 2026″da avro para birimine geçişini onayladı.

Dün İngiltere”de FTSE 100 endeksi yüzde 0,54, Almanya”da DAX 40 yüzde 0,55, İtalya”da FTSE MIB 30 endeksi yüzde 0,67 ve Fransa”da CAC 40 endeksi yüzde 0,56 yükseldi. Avrupa”da endeks vadeli kontratlar yeni güne de pozitif başladı.

Asya borsaları Hong Kong hariç pozitif seyrediyor

Asya tarafında Hong Kong hariç alış ağırlıklı bir seyir öne çıkarken, Çin”de Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) haziranda yıllık bazda yüzde 0,1 artarak, düşüş beklentilerinin tersinde gerçekleşti. Ülkede, Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) aynı dönemde yüzde 3,6 geriledi.

Ülkede TÜFE”nin beklentilerin aksine yükselmesine karşın, ÜFE”nin öngörülerin üzerinde azalması deflasyonist baskıları arttırıken, açıklanan verilerin ardından Çin yönetiminin ekonomiyi desteklemek adına daha fazla teşvik sağlayabileceğine ilişkin tahminlerin öne çıkması Çin”de piyasalarda risk iştahı artırdı.

Ayrıca bölgede Trump”ın bakır ve ilaç ithalatına yönelik yeni ticaret tarifelerine yönelik haber akışları da takip ediliyor.

Bu gelişmelerle, kapanışa yakın Japonya”da Nikkei 225 endeksi yüzde 0,2, Güney Kore”de Kospi endeksi yüzde 0,6 ve Çin”de Şanghay bileşik endeksi yüzde 0,3 yükseldi. Hong Kong”da Hang Seng endeksi ise yüzde 0,8 değer kaybetti.

VİOP”ta endeks kontratı akşam seansında yükseldi

Dün satış ağırlıklı bir seyir izleyen Borsa İstanbul”da BIST 100 endeksi, günü yüzde 1,08 değer kaybederek 9.998,20 puandan tamamladı. Borsa İstanbul Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası”nda (VİOP) BIST 30 endeksine dayalı ağustos vadeli kontrat ise dün akşam seansında normal seans kapanışının yüzde 0,15 üzerinde 11.781,00 puanda işlem gördü.

Dolar/TL, dün yüzde 0,2 yükselişle 40,0450″den kapanırken, bugün bankalararası piyasanın açılışında yatay seyirle 40,0460″tan işlem görüyor.

Analistler, bugün yurt içinde veri gündeminin sakin olacağını, yurt dışında ise FOMC toplantı tutanakları, mortgage başvuruları ve toptan eşya stoklarının takip edileceğini dile getirerek, teknik açıdan BIST 100 endeksinde 9.900 ve 9.800 seviyelerinin destek, 10.100 ve 10.200 puanın direnç konumunda olduğunu kaydetti.

Piyasalarda bugün takip edilecek veriler şöyle:

09.00 Japonya, haziran ayı yıllık makine siparişleri

14.00 ABD, haftalık mortgage başvuruları

17.00 ABD, mayıs ayı toptan eşya stokları

21.00 ABD, FOMC toplantı tutanakları

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


“AKP de rüşvet yemiyor mu?”

Hayır! Yemiyor…

Nasıl bu kadar emin olabilirsin?

E, soruyu böyle sorarsan cevabını da böyle alırsın!

Pekâlâ, soruyu sakince soruyorum: AKP belediyelerinde de rüşvet dönmüyor mu?

Hah şimdi oldu! Tabii ki, bozuk niyetli insanlar her yerde bulunabilir. Ancak Akparti belediyeleri rüşveti kurumsal hale getirmediler. Bizim bugün CHP için konuştuğumuz mevzu belediyelerin alt kademelerinde bulunan vazifelilerin rüşvet alması değildir. Şikâyetlerden anlaşılıyor ki, CHP’de bu iş rutin hale gelmiş ve mevzu da belediye başkanlarından başlayıp ta alt tabakadaki memurlara kadar uzanan bir ‘Saadet Zinciri’nden bahsediyoruz. Böyle olunca da hizmet ve üretim olmuyor.

AK Parti belediyelerine bakıyoruz bütçelerinin 2-3 katı iş ve hizmet üretiyorlar. Buradan da belli değil mi kimin rüşvet alıp almadığı?

AK PARTİ DEVLETTEN ALACAKLI

Nasıl yani?

Şöyle ki; Milli Görüş belediyeleri ve 2002’den sonra iktidar olan AK Parti’nin üretmiş olduğu mal ve hizmet yerine göre bütçesinin en az 3-5 katını bulduğu yerler var. Yani Devletin belediyelere ayırdığı pay ile bazı yatırım ve hizmetlerin yapılması asla mümkün değildi. Aynı şeyi hükumetin yaptığı yatırımlar için de söyleyebiliriz. Şimdi bunu örneklerle anlatmam lazım ama biraz geriye gitmem gerekecek.

Tamam dinliyorum!

1994 yılında başta Ankara ve İstanbul olmak üzere önemli belediyeler Milli Görüş (Refah Partisi) tarafından idare edilmeye başlandı. O zamanlar İstanbul o kadar kötü yönetilmişti ki, %70’i gecekondu olan bir çöküntü şehri haline gelmişti. Sular akmıyor, hava kirliliği had safhada, yollar bozuk, otobüsler bozuk ve şehrin %70’i kaçak yapılaşmadan dolayı çarpık bir şehir haline gelmişti.

CHP (SHP) iktidarı o günlerde de aynen şimdi olduğu gibi rüşvet girdabına batmış belediye iflas etmişti.
Öyle ki, Belediyenin (İSKİ) çekleri karşılıksız çıktığı için esnaf kabul etmiyordu. Böyle bir rezillik içinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Erdoğan İstanbul B. Şehir Belediyesini CHP’den devralmıştı. Kasa tam takır ve piyasaya tonla borç vardı.

Bu arada çeşmelerden de su akmıyor, işçilerin maaşı ödenmediği için çöpler meydanlarda yığınla birikmiş duruyordu. Yollar bozuk, hava kirli, Haliç kokuyordu. Lafın kısası şimdiki İzmir diyeyim yeterlidir sanırım.

Peki, Şimdiki AK Parti veya o günkü Refah Partisi nasıl oluyor da devletten alacaklı oluyor?

Şöyle ki; O günlerde çökmüş bitmiş belediyeleri devletin gönderdiği para ile ayağa kaldırmak mümkün değildi. Yani rutin olan işleri bile yapamıyorken yatırım yapmak nasıl mümkün olsun ki…

Mesela su sorununu ele alalım: CHP aynen şimdi olduğu gibi hiçbir yatırım yapmadığından evlere su verilemiyordu (semtine göre 2 günde bir, 3 günde bir veya hiç verilmeyen semtler vardı. İSKİ bu gibi semtlere SUSER adlı bir alt birimi ile tankerle su taşıyordu. Taşıma su ile çamaşır bulaşık ve yemek pişirilecek üst baş yıkanacaktı. Tam bir rezillik yani…)

Hükumet su sorunu çözülsün diye yardım etmedi mi?

Hayır! Etmedi…

Peki, nasıl çözüldü?

O zamanki Başkan Erdoğan kolları sıvayarak 7 adet baraj yaptı. Çürümüş olan su borularının %95’ini değiştirdi ki, uc uca eklense 5.000 km eder. Bu barajları aslında hükumet yapması gerekirdi ama DYP-SHP hükumeti yapmayınca iş başa düştü ve Başkan Erdoğan İstanbul sınırları dışında olduğu halde (Barajlar Kırklareli il sınırları içindeydi) bu barajları yaptı. Bir yıl sonra İstanbullular 24 saat musluktan akan suya kavuşmuştu.

Yazı uzamasın diye

Çöp mevzusu.. konut yapımı.. yol, kavşak, altgeçit yapımı.. arıtma tesisleri.. İstanbul’u ağaçlandırma vb. gibi diğer mevzulara girmiyorum

Ama kısaca söylemek gerekirse
Yapılan yatırımlar devletin merkezi bütçesinden belediyelere verdiği payla olacak işler değildi.

BU KADAR İŞ HANGİ BÜTÇE İLE YAPILDI

Birincisi Alamancı dediğimiz gurbetçilerin bilhassa ilçe belediyelerine yaptığı bağışlar önemli bir yer tutar

Ama asıl gelir belediyenin gücünü şimdiki suçlanan CHP’liler gibi başkanların cebine değil.. o gücü halka yansıtmak suretiyle bu başarı elde edildi.

Nasıl yani?

Meselâ birçok yerde rüşvet vermediği için işi görülmeyen işadamları vardı. Kanuna uygun olarak işleri yapıldıktan sonra onlara belediyeye bir çöp kamyonu veya yol süpürme makinası vb. gibi bağış yapmaları teklif edildi. O iş adamları istese o çöp kamyonunun onda biri rüşvetle bu işi çözerdi ama zoruna gittiği için rüşvet vermedi ve seçimi bekledi. Seçimden sonra gelip seve seve o çöp kamyonunu belediyeye bağışladı.

Verilecek o kadar çok örnek var ki… Ama gerek yok. Sadece bir örnek AK Parti belediyeciliği ile CHP belediyeciliğinin farkını göstermeye yeter.

KONYA-İZMİR FARKI

1960’lı, 70’li yıllarda Konya

Anadolu’nun mütevazı kendi halinde kırık dökük bir şehri iken,

İzmir sadece Ege’nin değil Türkiye’nin İNCİSİYDİ.

Derken Konya,

Milli Görüş belediyeleri tarafında yönetilmeye başlandı

Ama maalesef İzmir

CHP’nin pençesine düştü. Düşüş o düşüş… İzmir bir daha belini doğrultamadı.

Bugün Konya;

Modern, kalkınmış medeni bir şehir iken İzmir kokuyor.

İzmir’e yapılan ulaşım yatırımlarını da belediye değil merkezi hükumet (Akparti) yaptı. O yapılan yollar, tüneller, raylı sistemler (İZBAN) vs. olmasa bugün İzmir kokmakla kalmayacak trafik olarak da felç olmuştu

PEKİ, NASIL OLDU BU İŞ

Nasıl olduğunu bir yazıda anlatmak zor…

Çünkü bu kaynağın iç ve dış finansmanı var.

İç finansmanı malum. Rüşvetin önünü keser belediyenin imar uygulamalarından doğan gücünü cebinize rüşvet olarak değil de halka yansıtırsanız şehir kalkınır güzelleşir. Belediye veya hükumetin bütçesi kat kat bereketlenir.

GÜVENLİ VE GÜÇLÜ BİR ÜLKE

Dış kaynak ise kısaca şöyle:

Siz ülkenizi güçlü ve güvenilir bir hale getirirseniz

Dost ve müttefik ülkelerin liderlerini terör ve darbelerden korursanız,

Onlar da gelirlerini İngiliz Amerikan

İsviçre bankalarına değil getirir altın ve paralarını sizin kasanıza koyarlar.

FEDA OLSUN…

Sonra siz mesela Katar’da darbeyi önlerseniz veya Karabağ’da destan yazarsanız ya

Can Azerbaycan

“Kardeşler arasında borç mu olur?” der “silah sanayimize feda olsun” der varsa alacağını almaz veya tehir eder.

Şu anda ülkemizde yapılan iş ve hizmetleri topladığınız zaman

Buna bir devlet bütçesi değil, 10 tane devlet bütçesi bile yetmez. Bu bütçe ile 6 Şubat 2023 depreminin yaralarını bile saramazsınız.

Bundan başka hangi dinamiklerin devreye girdiğini yazarım ama yazı çok uzar.

Onu da bir başka sefere inşallah…

BELGE VE KARİNE

Şimdi tekrar başa dönelim, rüşvetle başladık rüşvetle bitirelim.

“Rüşvetin belgesi olmaz” demişti ya…

Rüşvetin belgesi olmaz ama karinesi olur.

Bir şehir veya ülkede elinizde bu kadar büyük bütçeye rağmen hiçbir yatırım yapılmamış ise

Ve o şehir yıllık 1 Trilyon liralık gelire sahip olduğu halde 17 adet Kent Lokantası’ndan başka bir yatırım gösterilemiyorsa ve belediye borcunu 6 yılda 7’ye katlamışsa,

Bu durumda belgeye melgeye gerek yok ki,

Büyük bir rüşvet çarkının döndüğüne kalıbımı basarım…

Emin Batur / Haber7

Source: Emin Batur