“Lezzet Dünyası – Gıda ve İçecek Trendleri, Fiyat Değişimleri ve Sağlıklı Beslenme İpuçları”

ABD”yi terk etti, İzmir”e gelip 80 dekar alana ekti! Şimdi hepsini Almanya, Hollanda”ya satacak

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinden mezun olan ve uzun süre ABD”de yaşayan Sümeyye Kınalı, burada tanıştığı kuşkonmaz bitkisini Tire”de de yetiştirmeye karar verdi. Kınalı bunun üzerine 3 yıl önce ortağı Ömer Arinç ile Eskioba Mahallesi”ndeki 80 dönümlük arazide üretime başladı. İlçede ilk kez üretilen ve kuraklığa karşı dayanıklılığıyla bilinen kuşkonmazın hasadına İzmir İl Tarım Orman Müdürü Mustafa Şahin”in katılımıyla başlandı. Üretici Sümeyye Kınalı Ankara”da doğdum büyüdüğünü ve mezun olduktan sonra ABD”ye gittiğini anlattı.Kuşkonmazın yurt dışında hem üretilen hem de tüketilen bir ürün olduğunu ifade eden Kınalı, Türkiye”ye dönünce Tire”de üretime karar verdiklerini söyledi. Kınalı, Tire”nin toprak yapısı ve iklimi bakımından kuşkonmaz için ideal bir yer olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:Kuşkonmaz, üretimi çok kolay olmakla birlikte aynı zamanda özel ihtiyaçları olan bir sebze. İlk 3 yıl hasat almıyoruz kuşkonmazdan. Bakıyoruz, besliyoruz, suluyoruz. 3 yıldan sonra 12 yıl hasat dönemi oluyor. Çok verimli ve çok yıllık bir sebze. Üretimi sırasında bizi zorlamıyor. En önemli kısmı da diğer sebzelere oranla daha az su istiyor. Dış piyasası daha geniş olan bir sebze. Ülkemizde üretimi de az tüketimi de. Bizim asıl hedefimiz ülkemizde tüketimi de üretimi de artırmak. Yurt dışı piyasasına ağırlık veriyoruz. Almanya, Hollanda, İtalya, İngiltere bunlar hedef ülkelerimiz. Güzel dönüşler alıyoruz. Ürünümüzün kaliteli olması nedeniyle bizimle çalışmak istiyorlar. Kuşkonmazın tüketim alanı çok geniş. Ömer Arinç ise hedeflerinin 80 dekarlık alanı 300″e çıkarmak olduğunu belirterek, Normal şartlarda biz bu yıl ürün hasadı düşünmüyorduk. Ama toprak ve iklim şartları çok iyi olduğu için sürpriz yaptı sebze. Yaklaşık 5 ton kadar ürün almayı düşünüyoruz. Birkaç haftaya da hasadı durduracağız. Önümüzdeki yıl dekardan 1 ton ürün alma hedefimiz var. Kuşkonmaz bitkisi az su tüketen bir bitki. Tam verime geçtikten sonra Almanya”da ihracata başlayacağız. dedi.

Source: Gazetevatan.com


Hamilelikte maydanoz yenir mi?

Türk mutfağında salatalardan çorbalara, et yemeklerinden soslara kadar birçok tarifte vazgeçilmez bir malzeme olarak yer alır. İdrar söktürücü ve sindirimi düzenleyici etkisiyle de bilinir. Şifa kaynağı olarak da görülen maydanoz, hem sağlıklı beslenmenin bir parçası hem de yemeklere renk ve lezzet katan bir bitkidir.HAMİLELİKTE MAYDANOZ YENİR Mİ?Hamilelik döneminde beslenme oldukça hassas bir konu olup, anne adaylarının tükettiği her besin hem kendi sağlığı hem de bebeğin gelişimi açısından büyük önem taşır. Bu bağlamda, maydanoz gibi bitkisel ürünlerin tüketimi de sıklıkla merak edilmektedir. Maydanoz, yüksek miktarda C vitamini, A vitamini, demir ve folik asit içeren oldukça besleyici bir bitkidir. Ancak hamilelik sürecinde kontrollü tüketilmesi gereken bir besindir. Büyük miktarlarda tüketildiğinde, maydanozun içerdiği uçucu yağlar ve apiol ve miristisin gibi bileşikler rahim kasılmalarını tetikleyebilir ve düşük riskini artırabilir. Bu nedenle, hamileliğin ilk üç ayında fazla miktarda maydanoz tüketmekten kaçınılmalıdır.Az miktarda ve yemeklerin içerisinde kullanılan maydanoz genellikle güvenli kabul edilir ve günlük beslenmeye katkı sağlayabilir. Yoğun miktarda taze maydanoz suyu içmek veya yüksek dozda maydanoz tüketmek, hassas bünyelerde istenmeyen etkilere yol açabilir. Maydanozun idrar söktürücü özelliği de vücutta sıvı kaybına neden olabilir ve bu durum hamilelikte istenmeyen bir durumdur. Bunun yanı sıra, maydanozun demir emilimini artıran yapısı nedeniyle, demir eksikliği olan hamile kadınlar için küçük miktarlarda tüketilmesi faydalı olabilir.Hamilelik sürecinde herhangi bir bitkisel ürünün veya yiyeceğin fazla tüketilmesi yerine dengeli ve ölçülü yaklaşmak her zaman en doğrusudur. Anne adaylarının maydanoz tüketimi konusunda doktorlarına danışmaları ve bireysel sağlık durumlarını göz önünde bulundurarak hareket etmeleri önemlidir. Unutulmamalıdır ki her hamilelik bireyseldir ve genel öneriler kişisel sağlık durumuna göre değişiklik gösterebilir.HAMİLELİKTE MAYDANOZ YEMEK ZARARLI MI?Hamilelik sürecinde anne adaylarının beslenme alışkanlıkları büyük bir titizlikle ele alınmalıdır. Hem annenin hem de bebeğin sağlığını korumak adına bazı gıdalar konusunda daha dikkatli davranmak gerekir. Hamilelik döneminde maydanoz tüketimi konusunda bazı çekinceler bulunmaktadır. Özellikle yüksek miktarlarda tüketilen taze maydanoz, içerdiği apiol ve miristisin bileşenleri nedeniyle rahim kasılmalarını tetikleyebilir ve bu da düşük yapma riskini artırabilir. Bu sebeple, hamilelik süresince maydanoz tüketimini sınırlamak, güvenli bir yaklaşım olarak kabul edilmektedir.Maydanozun idrar söktürücü özelliği, vücuttan fazla suyun atılmasına neden olabilir ve bu durum, hamilelikte sıvı dengesini bozabileceği için istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Yüksek miktarda tüketildiğinde miristisin maddesi, plasentadan geçerek bebeğin kalp atış hızını artırabilir ve sinir sistemi üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. Bu durum, genellikle aşırı ve düzenli tüketimle ilişkilidir. Gıdaların ölçülü ve dengeli tüketimi her zaman daha güvenli bir yaklaşımdır.Diğer yandan, yemeklerde kullanılan küçük miktarlarda maydanozun genellikle güvenli olduğu düşünülmektedir. Salatalarda veya yemeklerde süsleme amacıyla kullanılan bir tutam maydanozun zararlı etkiler oluşturma ihtimali oldukça düşüktür. Yine de bazı uzmanlar, hamilelikte herhangi bir riski en aza indirmek adına maydanozu tamamen sınırlamayı veya hiç tüketmemeyi tavsiye etmektedir. Düşük yapma öyküsü olan veya riskli hamilelik yaşayan anne adaylarının bu konuda daha temkinli olması gerektiği vurgulanmaktadır. GEBEYKEN MAYDANOZ YEMEK DOĞRU MU?Hamilelik döneminde bazı gıdalar konusunda dikkatli davranmak gerekse de maydanoz gibi besleyici bitkilerin tamamen yasaklanması söz konusu değildir. Maydanoz, C vitamini, K vitamini, demir ve folik asit açısından zengin bir bitkidir ve ölçülü tüketildiğinde hamilelik sürecine katkı sağlayabilir. Ancak, fazla miktarda tüketildiğinde içerdiği uçucu yağlar nedeniyle rahim kasılmalarını tetikleyebileceği için kontrollü kullanımı önemlidir.Öncelikle, hamilelikte maydanozu taze olarak salatalarda kullanmak en yaygın tüketim şeklidir. Bir tutam ince kıyılmış maydanozu mevsim salatalarına veya yoğurtlu salatalara eklemek, hem lezzet katacak hem de vitamin alımını destekleyecektir. Bununla birlikte, miktarı sınırlı tutmak ve her öğünde büyük porsiyonlar halinde tüketmekten kaçınmak önerilir. Ayrıca, yemeklerde süsleme amacıyla kullanılan az miktarda maydanoz genellikle güvenli kabul edilmektedir.Bir diğer tüketim şekli ise pişmiş olarak kullanmaktır. Çorbalarda, sebze yemeklerinde veya etli tariflerde maydanoz kullanmak, bitkinin besin değerlerini korurken potansiyel risklerini de azaltabilir. Pişirme işlemi, uçucu yağların bir kısmını buharlaştırarak etkisini hafifletebilir. Bu nedenle, sıcak yemeklerde ve soslarda pişmiş maydanoz kullanmak daha güvenli bir seçenek olabilir. Bazı anne adayları maydanozu smoothie veya detoks içeceklerine eklemek isteyebilir. Hamilelikte çiğ ve yoğun miktarda maydanoz suyu tüketmek önerilmez. Eğer mutlaka smoothie içerisinde kullanmak isteniyorsa, çok az miktarda eklemek ve diğer malzemelerle seyreltmek daha iyi bir tercihtir. Maydanozlu börek veya poğaça gibi hamur işlerinde kullanılan pişmiş maydanoz da tercih edilebilir. Bu tür tariflerde, maydanoz genellikle ısıya maruz kaldığı için daha güvenli hale gelir. Ancak, yine de porsiyon kontrolü yapmak ve ölçülü tüketmek şarttır. Gebelikte maydanoz tüketimi konusunda en doğru yaklaşım, az ve seyrek kullanmaktır. Özellikle düşük riski bulunan ya da önceki gebeliklerinde sorun yaşayan anne adaylarının bu konuda daha temkinli davranmaları önemlidir. Her durumda, bireysel sağlık durumu ve doktor önerileri dikkate alınarak hareket etmek, hem anne hem de bebeğin sağlığı açısından en güvenli yaklaşım olacaktır.

Source: Habertürk


Üretici ile market karşılaştırıldı! Martta fiyatı en çok artan ve azalan ürünler belli oldu

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ramazan sonu ve mart ayı üretici market fiyatları ile girdi maliyetlerindeki değişimlerle ilgili basın açıklaması yaptı. “Ramazan sonu ve mart ayında üretici market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 208 ile kuru fasulyede görüldü” diyen Bayraktar, yapılan araştırmayı şöyle paylaştı: “Kuru fasulyedeki fiyat farkını yüzde 206,8 ile nohut, yüzde 202,5 ile kuru kayısı, yüzde 186 ile kırmızı mercimek, yüzde 174,6 ile yeşil mercimek takip etti. Kuru fasulye ve nohut 3,1 kat, kuru kayısı 3 kat, kırmızı mercimek 2,9 kat, yeşil mercimek 2,7 kat fazlaya satıldı. Üreticide 33 lira 29 kuruş olan kuru fasulye 102 lira 53 kuruşa, 31 lira 56 kuruş olan nohut 96 lira 82 kuruşa, 150 lira olan kuru kayısı, 453 lira 70 kuruşa, 22 lira 94 kuruş olan kırmızı mercimek 65 lira 61 kuruşa, 29 lira 33 kuruş olan yeşil mercimek 80 lira 53 kuruşa markette satıldı. Mart ayında fiyatı en fazla artan ürün markette ve üreticide limon olurken, fiyatı en fazla düşen ürün markette maydanoz, üreticide beyaz lahana oldu. ” #r-1104807# MARKET FİYATLARI Bayraktar market fiyatlarındaki değişime de değinerek, “Mart ayında markette 39 ürünün 30’unda fiyat artışı, 9’unda fiyat azalışı görüldü. Markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 53,7 ile limon oldu. Limondaki fiyat artışını yüzde 38,8 ile patates, yüzde 19,8 ile elma, yüzde 19,5 ile sivri biber takip etti. Markette fiyatı en çok azalan ürün ise yüzde 8 ile maydanoz oldu. Maydanozdaki fiyat düşüşünü yüzde 6,7 ile ıspanak, yüzde 5,9 ile marul ve kuru incir izledi” dedi. ÜRETİCİ FİYATLARI “Mart ayında üreticide 31 ürününün 14’ünde fiyat artışı olurken, 9’unda fiyat düşüşü görüldü. 8 üründe ise fiyat değişimi olmadı” diyen Bayraktar şunları kaydetti: “Üreticide en çok fiyat düşüşü yüzde 23,4 ile beyaz lahanada görüldü. Beyaz lahanadaki fiyat düşüşünü yüzde 13,9 ile maydanoz, yüzde 12,6 ile kuru soğan, yüzde 10,3 ile domates izledi. Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 68,3 ile limonda görüldü. Limondaki fiyat artışını yüzde 28,3 ile patates, yüzde 20 ile Antep fıstığı, yüzde 16,7 ile yeşil soğan takip etti.” “YAŞANAN DOĞAL AFETLER VE BAYRAM ÖNCESİ OLUŞAN TALEP FİYATLARI ETKİLEDİ” Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti: “Yaşanan doğal afetler ve bayram öncesi oluşan talep, bazı ürünlerin fiyatlarını etkiledi. Geçtiğimiz günlerde yaşanan don sebebiyle narenciye bahçeleri dondan zarar gördü. Piyasadaki ürünün azalmasıyla da sezon boyunca düşük seyreden limon fiyatları arttı. Çukurova bölgesinde yaşanan don sebebiyle erkenci çeşitlerde yüzde 50-60 oranında, geçci patateste yüzde 30-35 oranında zarar olduğu tahmin ediliyor. Yaşanan don, hasat süresini de geciktirdiğinden yıl boyunca fiyat düşüklüğü yaşanan patateste fiyat artışı yaşandı. Ramazan Bayramı nedeniyle talepte yaşanan artış Antep fıstığı fiyatlarının yükselmesine sebep oldu. Yeşil soğan ve ıspanakta kar yağışı sebebiyle seralar yıkıldı, ürünler açıkta kalarak bozuldu. Arz azaldığı için de fiyatlar yükseldi. Bafra bölgesinde kışlık sebzelerde geçtiğimiz aylarda yaşanan sel ve kar yağışı nedeniyle çoğu üründe bozulmalar yaşandı. Bu durum alım gücü düşen üreticilerimizin beyaz lahana, maydanoz ve marulu düşük fiyata satmasına sebep oldu. Kuru soğanda Çukurova Bölgesinde yaşanan don sebebiyle hasadın gecikmesi ve ticari anlaşmalarla gelen kuru soğan ithalatları sebebiyle arzdaki artış fiyatları düşürdü.” Mart ayı ve yıllık girdi fiyatlarında yaşanan değişimlerle ilgili ise Bayraktar şu bilgileri verdi: “Ziraat Odalarımız aracılığıyla girdi piyasalarından aldığımız fiyat verilerine göre; mart ayında, şubat ayına göre amonyum nitrat gübresi yüzde 3,7, üre gübresi yüzde 1,9, amonyum sülfat gübresi yüzde 1,5, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 1, DAP gübresi yüzde 0,3 oranında arttı. Geçen yılın mart ayına göre son bir yılda, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 34,6, DAP gübresi yüzde 33,9, üre gübresi yüzde 32,3, amonyum nitrat gübresi yüzde 28,9, amonyum sülfat gübresi yüzde 25,8 oranında arttı. Mart ayında şubat ayına göre besi yemi yüzde 1,8, süt yemi yüzde 1,7, son bir yılda süt yemi yüzde 24,9, besi yemi ise yüzde 24,8 oranında arttı. İlaç fiyatları yıllık yüzde 14,9 oranında arttı. Elektrik fiyatları son bir yılda yüzde 30,4 oranında arttı. Mazot fiyatı son bir yılda yüzde 11,1 oranında artarken, geçen aya göre yüzde 2,3 oranında düşüş oldu.”

Source: Mesut Şahin


Hamilelikte midye yenir mi?

Kontaminasyon riski, ağır metallerin birikmesi ve diğer toksik maddeler, midye tüketiminin hamilelikte sakıncalı olmasına yol açabilir. Bu yüzden, hamilelikte midye ve diğer deniz ürünlerinin güvenli tüketimi hakkında bir doktora danışmak, en sağlıklı yaklaşım olacaktır. HAMİLELİKTE MİDYE YENİR Mİ? Hamilelik döneminde, anne adaylarının sağlıkları ve bebeklerinin gelişimi için beslenme alışkanlıklarına ekstra dikkat etmeleri gerektiği bilinen bir gerçektir. Bu dönemde, yenilecek gıdaların besin değeri kadar, potansiyel olarak taşıyabilecekleri zararlı mikroorganizmalar, toksinler veya kimyasal maddeler de önemlidir. Bu bağlamda, deniz ürünleri, midye, sıklıkla hamilelikte tartışmalı bir besin maddesi olmuştur. Midye gibi kabuklu deniz ürünleri, yüksek besin değerleriyle dikkat çeker; protein, omega-3 yağ asitleri, demir, çinko ve iyot açısından zengindir. Bununla birlikte, midyelerin hamilelikte tüketimi, bazı sağlık riskleri taşıyabilir. Midyeler, denizden toplanan canlılardır ve doğal ortamlarında birçok bakteri, virüs ve parazit barındırabilirler. Bu canlılar, kirli sularda yetişebildikleri için, deniz ürünlerini tüketmeden önce doğru şekilde işlenmesi ve pişirilmesi büyük değer taşır. Hamilelikte bağışıklık sistemi zaten daha hassas ve zayıf olabilir, bu da hamile kadının enfeksiyonlara karşı daha savunmasız hale gelmesine neden olabilir. Midyeler, kontamine suların içinde yaşayan mikroorganizmalarla enfekte olabilirler. Deniz ürünlerinin bir diğer riski ise ağır metaller ve toksinlerdir. Midyeler gibi kabuklu deniz hayvanları, deniz suyundan ağır metaller (cıva) ve diğer toksinleri emebilirler. Cıva, fetüs için oldukça tehlikeli bir madde olup, beyin ve sinir sistemi gelişimini olumsuz etkileyebilir. Cıva, sinir sistemi üzerinde kalıcı hasarlara neden olabilir ve bebeklerin motor becerilerinde ve zihinsel gelişiminde geriliklere yol açabilir. Yüksek cıva içeren deniz ürünlerinden kaçınılması gerekir. Midyeler, bu anlamda, cıva ve diğer kirleticileri biriktirme eğiliminde olabilirler, bu da hamilelikte risk oluşturan bir faktördür. Midye tüketmenin güvenli hale gelmesi için doğru pişirme yöntemi çok önemlidir. Midyelerin pişirilmesi, içerdikleri bakterilerin ve virüslerin öldürülmesini sağlar. Bu noktada dikkat edilmesi gereken, midyenin tam anlamıyla pişirilmiş olmasıdır. Çiğ veya az pişmiş midye tüketimi, riskleri ortadan kaldırmaz ve hamile kadınlar için ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Midyelerin pişirme sırasında açılması gerekir, açılmayan midyeler kesinlikle tüketilmemelidir, çünkü bu, midyenin bozulmuş olduğunun bir işaretidir. Ayrıca, midye satın alırken taze olup olmadığına dikkat edilmelidir. Sağlıksız koşullarda saklanmış veya uzun süre beklemiş deniz ürünleri, bakteriyel enfeksiyonlara daha yatkın olabilir. Birçok sağlık kuruluşu, hamilelik sırasında deniz ürünleri tüketiminin sınırlı olması gerektiğini belirtmektedir. Midye gibi kabuklu deniz ürünlerinin potansiyel olarak zararlı etkileri göz önüne alındığında, bunlardan kaçınılması tavsiye edilir. Ancak, doktorunuza danışarak, pişmiş ve güvenilir bir kaynaktan alınan midyelerin az miktarda tüketilmesi, bazı hamile kadınlar için uygun olabilir. Her bireyin sağlığı ve bağışıklık sistemi farklı olduğundan, hamilelikte yapılacak beslenme tercihleri, her zaman bir sağlık uzmanı tarafından değerlendirilmelidir. HAMİLELİKTE MİDYE YEMEK ZARARLI MI? Midye yemek, lezzetli ve besleyici bir seçenek olarak kabul edilse de, bazı durumlarda sağlığı olumsuz etkileyebilir. Midyeler, denizlerdeki doğal ortamlarından gelen mikroorganizmalar, toksinler ve kirleticiler nedeniyle sağlık riski taşıyan deniz ürünlerinden biridir. Midyeler, suyu süzerek beslenir ve bu süreçte çevredeki mikropları ve kirleticileri biriktirirler. Bu, midyelerin çiğ ya da az pişmiş tüketildiğinde ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Midye yemek, bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde (yaşlılar, hamileler, çocuklar ve bağışıklık sistemi hastalıkları olan bireyler) ciddi riskler yaratabilir. Çiğ veya az pişmiş midye, vücutta bakteriyel ve viral enfeksiyonlara yol açabilen patojenleri içerebilir. Bunlar arasında en yaygın olanlar, Listeria monocytogenes, Salmonella ve Norovirüs gibi zararlı mikroorganizmalar yer alır. Bu tür mikroplar, mide bulantısı, kusma, ishal, ateş ve karın ağrısı gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Çevre kirliliği nedeniyle, midyeler gibi deniz ürünleri, toksik maddelerin birikme riski taşıyan gıdalar arasında yer almaktadır. Bu durum, hamilelik döneminde ve çocuklarda daha büyük tehlike arz eder. Hamilelikte cıva gibi maddelerin fetüs üzerindeki olumsuz etkileri, beyin gelişimini etkileyebilir ve doğum kusurlarına yol açabilir. Midyelerin pişirme şekli de, bu risklerin ortadan kalkmasında rol oynar. Yeterince pişirilmeden tüketilen midyeler, vücuda zarar verebilecek patojenler taşıyabilir. Midye, kabuklu deniz ürünleri olduğundan, pişirilmeden önce doğru şekilde temizlenmesi gerekir. Pişirme sırasında midyenin kabuğunun açılmamış olması da, ürünün bozulmuş olduğunun bir işareti olabilir ve bu da tüketim için tehlikeli olabilir. Midye alırken, taze ve güvenilir bir kaynaktan temin edilmesi gerekir. GEBEYKEN MİDYE YEMEK DOĞRU MU? Gebelik sırasında midye yemek, oldukça dikkat edilmesi gereken bir konu olup, doğru şekilde pişirilmiş midyeler sınırlı miktarda tüketilebilir. Ancak çiğ veya az pişmiş midyeler, sağlığı tehdit eden bakteri ve virüsler taşıyabileceği için kesinlikle kaçınılmalıdır. Eğer hamilelikte midye yenmesi düşünüldüyse, yalnızca tam anlamıyla pişmiş ve taze midyeler tercih edilmelidir. Midyeler, taze ve güvenilir bir kaynaktan temin edilmeli, dış kabukları iyice temizlenmeli ve pişirme işlemi sırasında kabukları açılmamış olanlar atılmalıdır. Midye pişirilirken, içindeki mikroorganizmaların öldürülmesi için yeterli sıcaklıkta ve süreyle pişirilmesine özen gösterilmelidir. Midye tüketimi esnasında dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise mevsimsel etkiler ve yerel deniz kirliliğidir. Bazı mevsimlerde midyeler daha fazla toksin biriktirebilir, bu yüzden bu dönemde midye tüketiminden kaçınılması daha güvenli olabilir. Hamile kadınlar, midye yemeyi tercih ettiklerinde, mutlaka uzman bir doktordan veya beslenme uzmanından tavsiye almalı ve doğru pişirme yöntemlerine özen göstermelidir.

Source: Habertürk


Hasada 8 bin TL ile başlanan erikte fiyat 400 TL”ye kadar düştü

Türkiye”nin tarımda önemli üretim merkezi Mersin”de örtü altında başlayan erik hasadı sürüyor. Özellikle Mut ve Silifke ilçelerindeki seralarda hasadı süren eriğin kilogramı 8 bin TL”den 400 TL”ye kadar indi. Tarım işçilerince dallarından toplanan erikler, makine yardımıyla boylarına göre paketlere ayrılıyor. Daha sonra 800 ile 400 TL arasında alıcı bulan erik Keben Mahallesi”nde bulunan tüccarlara ulaştırılarak hem iç pazara hem de ihracata gönderiliyor. Eriğin özellikle yurt dışından Dubai, Katar, Kanada, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerin talep ettiği belirtildi.
“VADİDE 3 BİN DÖNÜM ARAZİDE ERİK BAHÇESİ VAR”
Ziraat Mühendisi Mustafa Kucur, “Eriklerimiz şu anda kalitesine göre 400-600-800 lira civarında gidiyor. Toplanan ürünü şu anda hem ihracata hem de iç piyasaya gönderiyoruz. Göksu vadisinde yaklaşık 3 bin dönüm arazide erik bahçesi var ama rekolte bu yıl üçte bir, dörtte bir oranında çok düşük. İklimsel sebepler, soğuklar ve kuşların meyve olacak çiçekleri aşırı yemesinden dolayı rekolte düştü” dedi.
“BOYUNA GÖRE 400, 600, 800 LİRADAN SATIŞINI GERÇEKLEŞTİRDİK”
5 dönümlük serada üretim yapan Volkan Sümbül de, örtü altında hasada başladıklarını ve fiyatından memnun olduklarını söyledi. Hasadın yaklaşık bir ay daha süreceğini belirten Sümbül, “Ocak ayının ilk haftası seralarımızı kapattık. Kış şartları biraz olumsuz geçti. Ocak ayı çok sıcak ve bahar havası gibi geçti. Şubat ayında da çiçek açma döneminde çok soğuk havalar yaşadık. Sürekli soba yakarak seranın içini ısıtmak zorunda kaldık. Bu yıl bir de bölgeye çok fazla kuş geldi. Kuşlar açan çiçekleri yiyerek büyük zarar verdi. Bugün ilk hasadımızı yaparak boyuna göre 400-600-800 liradan satışını gerçekleştirdik. İhracat bu şekilde devam ederse üreticinin yüzü güler” ifadelerini kullandı.
Sümbül, örtü altında 5 dönümde gerçekleştirdiği üretimden 12 ton mahsul elde etmeyi, hasadı da Nisan ayının ortalarında tamamlamayı hedeflediğini söyledi.Bu içerik Doğukan Akbayır tarafından yayına alınmıştır

Source: Doğukan Akbayır


Bakanlık 6 çay markasını ifşa etti: İçmeden önce iki kere düşünün

Tarım ve Orman Bakanlığı”nın paylaştığı listeye göre, çeşitli çay markalarında taklit veya tağşiş (yani hileli ürün kullanımı) yapıldığı belirlendi. Bu durum, çayın üretiminde kullanılan içeriklerin, belirtilen niteliklerden farklı olduğuna ve sağlıksız maddelerin kullanıldığına işaret ediyor. Bakanlık, tüketicilerin bu markalarla ilgili dikkatli olmaları gerektiğini vurguladı.

Bakanlık tarafından yayımlanan listede, çayda yapılan hilelerin genellikle içeriklerin doğru şekilde etiketlenmemesi ve doğal olmayan maddelerin eklenmesiyle ilgili olduğu bildiriliyor. Peki, çayında uygunsuzluk tespit edilen markalar hangileri?

ÇAYIN FAYDALARI

Çay, tarih boyunca sağlık açısından pek çok faydasıyla tanınan bir içecektir. Ancak, çayın kalitesiz ve taklit ürünler ile karıştırılması bu faydalardan yararlanmayı zorlaştırabilir.Doğal ve kaliteli çay, insan sağlığı üzerinde sayısız olumlu etkiye sahiptir.

İşte çayın sağlığa olan faydaları:

Zihinsel Uyanıklık Sağlar: Çay, içeriğindeki kafein sayesinde zihinsel uyanıklığı artırır. Bu, gün boyunca daha verimli olmanıza yardımcı olabilir.

Antioksidan Özellikler: Çay, vücudun serbest radikallere karşı savunmasını güçlendiren antioksidanlar içerir. Bu özellik, bağışıklık sistemini destekler ve yaşlanma etkilerini yavaşlatabilir.

Kalp Sağlığını Destekler: Düzenli çay tüketimi, kalp sağlığını korumaya yardımcı olabilir. Özellikle yeşil çay, kolesterol seviyelerini düzenlemeye ve kan basıncını dengelemeye yardımcıdır.

Sindirim Sistemi Üzerinde Olumlu Etkiler: Çay, sindirim sistemini rahatlatabilir ve mideyi yatıştırarak hazımsızlık gibi sorunları önleyebilir.

Stres Azaltıcı Özellik: Çay içmek, rahatlamanızı sağlar ve stres seviyenizi düşürebilir. Özellikle papatya çayı, sakinleştirici etkisi ile bilinir.

Bu nedenle, çayın sağlığa faydalarından tam anlamıyla yararlanabilmek için kaliteli ve güvenilir ürünlerin tercih edilmesi büyük önem taşır.

Source: Derleyen: Merve Kapan


TZOB Başkanı açıkladı: Ramazanda fiyatı en çok artan ürün belli oldu!

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ramazan sonu ve mart ayı üretici-market fiyatlarını açıkladı. Mart ayında markette fiyatı en çok artan ürün limon olurken, üretici ile market arasındaki fiyat farkı en yüksek yüzde 208 ile kuru fasulyede görüldü.Bayraktar, yaptığı görüntülü basın açıklamasında Ramazan sonu ve Mart ayı üretici-market fiyatları ile girdi maliyetlerindeki değişimleri değerlendirdi.TARLADAN MARKETE FİYAT ÜÇ KAT ARTTI“Ramazan sonu ve mart ayında üretici-market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 208 ile kuru fasulyede görüldü” diyen Bayraktar, yapılan araştırmanın sonuçlarını paylaştı:“Kuru fasulyedeki fiyat farkını yüzde 206,8 ile nohut, yüzde 202,5 ile kuru kayısı, yüzde 186 ile kırmızı mercimek, yüzde 174,6 ile yeşil mercimek takip etti.Kuru fasulye ve nohut 3,1 kat, kuru kayısı 3 kat, kırmızı mercimek 2,9 kat, yeşil mercimek ise 2,7 kat fazlaya satıldı. Üreticide 33 lira 29 kuruş olan kuru fasulye, markette 102 lira 53 kuruşa; 31 lira 56 kuruş olan nohut, 96 lira 82 kuruşa; 150 lira olan kuru kayısı, 453 lira 70 kuruşa; 22 lira 94 kuruş olan kırmızı mercimek, 65 lira 61 kuruşa; 29 lira 33 kuruş olan yeşil mercimek ise 80 lira 53 kuruşa satıldı.Mart ayında markette fiyatı en fazla artan ürün limon olurken, fiyatı en çok düşen ürün markette maydanoz, üreticide ise beyaz lahana oldu.RAMAZANDA FİYATI EN ÇOK ARTAN ÜRÜN LİMON OLDUMarket fiyatlarını paylaşan TZOB Başkanı Bayraktar, “Mart ayında markette 39 ürünün 30’unda fiyat artışı, 9’unda ise fiyat düşüşü görüldü. Markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 53,7 ile limon oldu. Limondaki fiyat artışını yüzde 38,8 ile patates, yüzde 19,8 ile elma ve yüzde 19,5 ile sivri biber takip etti.Markette fiyatı en çok azalan ürün ise yüzde 8 ile maydanoz oldu. Maydanozdaki fiyat düşüşünü yüzde 6,7 ile ıspanak, yüzde 5,9 ile marul ve kuru incir izledi” diye konuştu.Üretici fiyatlarına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Bayraktar, şu bilgileri verdi:“Mart ayında üreticide 31 ürünün 14’ünde fiyat artışı görülürken, 9’unda düşüş yaşandı. 8 üründe ise fiyat değişmedi.Üreticide en fazla fiyat düşüşü yüzde 23,4 ile beyaz lahanada görüldü. Beyaz lahanayı yüzde 13,9 ile maydanoz, yüzde 12,6 ile kuru soğan ve yüzde 10,3 ile domates takip etti.Üreticide en fazla fiyat artışı ise yüzde 68,3 ile limonda yaşandı. Limondaki fiyat artışını yüzde 28,3 ile patates, yüzde 20 ile Antep fıstığı ve yüzde 16,7 ile yeşil soğan izledi.”“DOĞAL AFETLER VE BAYRAM ÖNCESİ TALEP FİYATLARI ETKİLEDI”Şemsi Bayraktar, “Yaşanan doğal afetler ve bayram öncesi oluşan talep, bazı ürünlerin fiyatlarını etkiledi. Geçtiğimiz günlerde yaşanan don sebebiyle narenciye bahçeleri zarar gördü dedi.Bayraktar, fiyat artışlarına ilişkin şu açıklamalarda bulundu:Piyasadaki ürün miktarının azalmasıyla sezon boyunca düşük seyreden limon fiyatları arttı. Çukurova bölgesinde yaşanan don nedeniyle erkenci çeşitlerde yüzde 50-60, geççi patateste ise yüzde 30-35 oranında zarar olduğu tahmin ediliyor. Don, hasat süresini geciktirdiği için yıl boyunca düşük fiyatla seyreden patatesin fiyatı yükseldi.Ramazan Bayramı nedeniyle talepteki artış Antep fıstığı fiyatlarını yukarı çekti. Yeşil soğan ve ıspanakta kar yağışı nedeniyle seralar yıkıldı, ürünler açıkta kaldığı için bozuldu ve arz azalınca fiyatlar arttı.Bafra bölgesinde kışlık sebzelerde yaşanan sel ve kar yağışı nedeniyle birçok üründe bozulma meydana geldi. Bu durum, alım gücü düşen üreticilerin beyaz lahana, maydanoz ve marulu düşük fiyata satmasına neden oldu.Kuru soğanda ise Çukurova Bölgesi’nde yaşanan don nedeniyle hasat gecikti. Ticari anlaşmalarla gelen kuru soğan ithalatı da arzdaki artışı tetikleyerek fiyatları düşürdü”ÇİFTÇİNİN GİRDİ MALİYETLERİ KATLANDIMart ayı ve yıllık girdi fiyatlarındaki değişimlere de değinen Bayraktar, gübre, yem, ilaç ve yakıt maliyetlerindeki artışa dikkat çekti.Bayraktar, girdi fiyatlarıyla ilgili şu bilgileri verdi:“Ziraat Odalarımız aracılığıyla girdi piyasalarından aldığımız verilere göre Mart ayında, Şubat ayına kıyasla amonyum nitrat gübresi yüzde 3,7, üre gübresi yüzde 1,9, amonyum sülfat gübresi yüzde 1,5, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 1 ve DAP gübresi yüzde 0,3 oranında arttı.Geçen yılın Mart ayına göre ise 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 34,6, DAP gübresi yüzde 33,9, üre gübresi yüzde 32,3, amonyum nitrat gübresi yüzde 28,9 ve amonyum sülfat gübresi yüzde 25,8 yükseldi.Mart ayında, şubat ayına göre besi yemi yüzde 1,8, süt yemi yüzde 1,7, son bir yılda ise süt yemi yüzde 24,9, besi yemi yüzde 24,8 oranında arttı.İlaç fiyatları yıllık bazda yüzde 14,9 oranında yükseldi. Elektrik fiyatları son bir yılda yüzde 30,4 arttı. Mazot fiyatı yıllık bazda yüzde 11,1 yükselirken, geçen aya göre yüzde 2,3 oranında düştü.”

Source: Haber Merkezi


Sağlıklı beslenmenin yeni trendi

Küçük boyutuyla dikkat çeken Teff tohumu, yüksek protein ve lif içeriğiyle sağlıklı yaşamın kapılarını aralıyor. Son yıllarda popülerliği artan bu tohum, sürdürülebilir tarımın da simgesi haline geliyor. TEFF TOHUMU NEDİR? Teff tohumu, taf ve khakshir olarak da adlandırılan, zengin besin değerine sahip glutensiz bir tahıl tohumudur. Teff tohumu çeşitleri bakımından temelde üçe ayrılır. Beyaz, kahverengi ve kırmızı renklerde olan tohumun her biri içerdiği besin bakımından birbirinden ayrılır. Teff tohumunun aynı zamanda yüksek sıcaklıklarda yetiştirilebilen bir gıda olduğu için eski dönemlerde kıtlığın önüne geçtiği bilinir. Günümüzde ise tadı, faydaları ve kullanım alanlarıyla tercih edilir. Küçük bir çim tohumu olarak da tanımlanan bu ürün hafif ceviz tadını andırır. Günümüzde ekmek, gevrek ve makarna gibi katı gıdaların yapımında kullanılan bu tohum yüksek besin değerine sahiptir. Bu yönüyle sağlıklı tohumlardan biri olarak kabul edilir ve glutensiz olduğu için ideal bir gıda alternatifidir. TEFF TOHUMUNUN BESİN DEĞERİ 100 gramlık üründe toplamda 366 kalori ve 12.2 gram protein yer alır. Yağ oranı düşük olan tohumda 3.7 gram yağ ve 70,7 gram karbonhidrat bulunur. 12,2 gram lif içerir ve günlük demir ihtiyacının %37 sini karşılar. Aynı zamanda kalsiyumun da yüzde 11’ini karşılayarak ideal bir mineral kaynağıdır. Teff tohumunun 100 gramında yaklaşık 47 mg sodyum, 401 mg potasyum, 378 mg fosfor ve 5,8 mg demir bulunur. 2,00 mg çinko barındıran teff tohumunda çeşitli maddeler vardır. TEFF TOHUMUNUN FAYDALARI NELERDİR? 1. DAHA İYİ SİNDİRİM SAĞLAR Lif bakımından yüksek olan teff, tüketilen besinlerin vücut tarafından sindirilmesine destek olur. 1 fincan pişmiş halinde 7 gram diyet lifi bulunduğu için hazmetmeyi kolaylaştıran bir faydaya sahiptir. Buna bağlı olarak bağırsak hareketlerini düzenleyen ve sindirim sağlığına yararlı olan bir besin kaynağıdır. 2. KAN ŞEKERİNİ DÜZENLER Düşük glisemik indekse sahip olan teff tohumu, kan şekerinin bir anda yükselmesinin ve düşmesinin önüne geçer. Yavaş insülin salınımıyla enerji seviyesini dengeler. Üstelik günlük tüketilmesi önerilen manganez miktarından daha etkili olduğu bilinir. Glukoz toleransını iyileştiren ve kan şekerini dengeleyen etkisiyle diyabet hastaları için de ideal besin kaynağı olduğu belirtilebilir. 3. UZUN SÜRE TOK TUTAR Teff tohumunun değerli faydalarından biri de uzun süre tok tutmasıdır. Açlık hissini geciktiren özelliği, yüksek oranda içerdiği proteinle ilişkilendirilir. Buna bağlı olarak iştahı dengeleyen ve kilo kontrolüne yardımcı olan bir tohumdur. Dolayısıyla kilo vermek ya da formda kalmak isteyenler için ideal bir besin kaynağı olabilir. 4. YÜKSEK DEMİR ORANI Beyin ve vücut fonksiyonlarını bozabilen demir eksikliği, sürekli yorgun hissetmeye neden olur. Demir açısından zengin bir tohum olan teff, anemiye karşı koruyucudur ve vücuda dayanıklılık sağlar. 5. GLUTEN İÇERMEZ Glüten içermeyen bir tohum olan teff, özellikle çölyak hastaları tarafından tercih edilebilir bir besindir. Ayrıca glüten intoleransı olan kişilerin de kullanabileceği bir gıda seçeneğidir. Bu nedenle şişkinlik, karın ağrısı, gaz ve kabızlık gibi sindirime bağlı ortaya çıkan rahatsızlıkları azaltır. TEFF TOHUMU KULLANIM ALANLARI – Teff unu haline getirilen tohum, glütensiz ve lifli ekmek yapımında kullanılır. Unuyla sağlıklı pancake, krep, kek ve kurabiyeler hazırlamak da mümkündür. – Kinoa gibi haşlayarak ya da doğrudan salatalara eklenebilir. – Yoğurt ve smoothielere eklendiğinde sağlıklı atıştırmalıklar elde edilebilir. Üzerine meyve ve kuruyemişler eklenerek doyurucu bir ara öğün alternatifi ortaya çıkarılır. – Teff tozu içerdiği yüksek proteinle çay ve diğer sıvı içeceklerin içine eklenerek tüketilebilir. Bunun yanı sıra salata, çorba ya da tatlıların içerisine pişirmeden eklemek mümkündür. – Lezzetli ekmek çeşitlerinde tercih edilmesi uygundur. Ayrıca kahvaltılık gevrek, granola ve atıştırmalık barların içinde de kullanılabilir. – Teff tohumu çayı en çok kullanılan halidir ve genellikle hazır olarak sunulduğundan sıcak suyla karıştırılarak içilir. – Yaratıcı yemek tariflerinde benzersiz lezzetler ortaya çıkarmak için kullanılır. – Vegan et yapımlarında doyurucu ve besleyici bir ürün olarak kullanılması tavsiye edilir. – Kraker, dip sos, kurabiye ve lapa gibi sağlıklı atıştırmalıklarda tercih edilmesi uygundur. TEFF TOHUMU İLE İLGİLİ MERAK EDİLEN SORUNLAR 1. TEFF TOHUMU NASIL PİŞİRİLİR VE HAZIRLANIR? Öncelikle temiz ve hazır hale getirmek üzere dikkatlice yıkanır. Pişirme sırasında suyu çok güçlü bir şekilde emdiği için oranı doğru ayarlamak çok önemlidir. Genellikle orta ateşte kaynamaya bırakılması gerektiğine vurgu yapılır. Hafif jölemsi kıvama gelen tohumlar, suyu çekerek şişebilir. İsteğe bağlı olarak kavrulmuş teff alternatif pişirme yöntemini de deneyebilirsiniz. Pişen teff, pilav gibi ana yemeklerde yer alabilir. Çoğu zaman yoğurtla karıştırılarak kahvaltı zamanında veya tatlı niyetine tüketilebilir. 2. TEFF TOHUMU ZAYIFLAMAYA YARDIMCI OLUR MU? Teff tohumu doğrudan zayıflatmasa da kilo vermeye yardımcı olur. Bu nedenle unu, tozu ve çayı günlük beslenmede uygun şekilde tüketilebilir. Özellikle metabolizma etkileri ve protein içeriğiyle uzun süre tok tutan teff tohumunun gün içinde enerji verici özelliği de vardır. 3. TEFF UNU SAĞLIKLI MI? Teff tohumundan elde edilen un, glütensiz ve bol lifli yapıda olduğu için sağlıklı bir opsiyondur. Bu nedenle ekmek, kurabiye ve wafflı gibi sağlıklı unlu tariflerin yapımında kullanımı tercih edilir. UYARI: Hamileler, kronik rahatsızlığı olanlar ve alerjisi bulunan kişiler öncelikle uzman bir hekime danışmalıdır. Görsel Kaynak: istockphoto

Source: Habertürk


Ramazan Bayramı”nda en çok bu tatlı yeniyor! Ev hanımları arefe gününden başlıyor

Ülke genelinde olduğu gibi Kahramanmaraş”ta da Ramazan Bayramı öncesinde tatlı telaş başladı. Yöre halkı, bayram sofralarını süsleyecek geleneksel lezzetleri hazırlamak için mutfaklara girdi. Kadınlar, özellikle bayramlarda misafirlere ikram edilen Kıvrım ya da diğer adıyla Büzme” olarak bilinen tatlıyı yaparak geleneklerini sürdürmeye çalışıyor. Şehrin köklü mutfak kültürünü unutturmayan yöre halkı bayrama tatlı bir başlangıç yapmaya hazırlanıyor. Kıvrım tatlısının Maraş mutfağındaki önemine değinen ev hanımı Aliye Karageçen, Annelerimiz çok yapardı. Ailece toplanır, birlikte açarlardı. Biz de onlardan öğrendik, şimdi biz yapıyoruz dedi.Tatlı yapımının detaylarını anlatan Karageçen, Hamuruna yumurta, süt, sıvı yağ ve tereyağı ekleyerek yoğuruyoruz. Dinlendirdikten sonra küçük bezelere ayırıp incecik açıyoruz. Ardından oklavaya sarıp kıvırarak şekil veriyoruz. İçine ceviz koyup üzerine de tereyağı ya da zeytinyağı gezdiriyoruz. Piştikten sonra şerbetini döküp fıstık tozuyla süslüyoruz. Her bayram yapıyoruz. Misafirlerimize, çocuklarımıza ikram ediyoruz. Allah sağlıkla yemeyi nasip etsin diye konuştu.

Source: Gazetevatan.com


Hamilelikte nar yenir mi?

HAMİLELİKTE NAR YENİR Mİ? Hamilelik döneminde beslenme, anne adayının ve bebeğin sağlığı açısından son derece önemlidir. Bu süreçte taze meyvelerin tüketimi büyük bir rol oynar ve nar da hamilelikte tüketilebilecek faydalı meyveler arasında yer alır. Nar, içerdiği vitaminler, mineraller ve antioksidanlar sayesinde hamilelikte hem annenin hem de bebeğin sağlığını destekler. Özellikle C vitamini bakımından zengin olması, bağışıklık sistemini güçlendirerek enfeksiyonlara karşı koruma sağlar. Aynı zamanda potasyum içeriği ile kan basıncını düzenlemeye yardımcı olur, bu da hamilelikte yaygın olarak görülen yüksek tansiyon riskini azaltabilir. Narın en dikkat çekici özelliklerinden biri de antioksidan kapasitesidir. Polifenoller ve flavonoidler açısından zengin olan nar, serbest radikallerle savaşarak hücre hasarını önlemeye katkı sağlar. Bu durum, hem anne adayının genel sağlığı hem de bebeğin gelişimi açısından oldukça kıymetlidir. Bunun yanı sıra, narın demir içeriği de kansızlık sorununu önlemeye destek olur. Hamilelikte demir eksikliği anemisi sıkça görülebilir ve nar tüketimi, demir seviyelerini korumada yardımcı olabilir. Ayrıca, narın lif içeriği sindirim sistemini düzenleyerek kabızlık problemini azaltabilir ki bu da hamilelikte sık karşılaşılan bir sorundur. Nar suyu fazla tüketildiğinde kan şekerinde ani yükselmelere yol açabileceğinden, gestasyonel diyabet riski taşıyan anne adaylarının kontrollü tüketmesi önemlidir. Bu nedenle narın taze olarak, porsiyon kontrolü yapılarak tüketilmesi önerilir. Günlük bir orta boy nar veya bir bardak taze sıkılmış nar suyu yeterlidir. HAMİLELİKTE NAR YEMEK ZARARLI MI? Hamilelikte nar yemek zararlı değildir ve pek çok fayda sağlar, ancak her hamilelik özel bir süreçtir ve bazı durumlarda narın aşırı tüketimi veya yanlış şekilde kullanımı belirli riskler taşıyabilir. Nar, doğal bir meyve olduğu için vitamin, mineral ve antioksidan bakımından zengindir, sadece bazı hamileliklerde dikkat edilmesi gereken unsurlar vardır. İlk olarak, nar, kan sulandırıcı etkisi olabilen bazı maddeler içerir. Özellikle kanama eğilimi yüksek olan veya kan sulandırıcı ilaçlar kullanan anne adayları için narın aşırı tüketimi, kanama riskini artırabilir. Bu tür durumlar söz konusu olduğunda, narın ne kadar ve nasıl tüketileceği konusunda doktor onayı alınması önemlidir. Bir diğer dikkat edilmesi gereken konu, narın aşırı asidik yapısının mide problemleri yaratabilmesidir. Hamilelikte hormonların etkisiyle mide asidinin artması, mide ekşimesi ve reflü sorunlarını daha belirgin hale getirebilir. Narın asidik yapısı bu tür rahatsızlıkları tetikleyebilir, bu yüzden mide hassasiyeti olan hamileler narı dikkatli ve sınırlı bir şekilde tüketmelidir. Tatlandırılmış ya da hazır alınan versiyonlarında şeker içeriği yüksek olabilir. Narın, kabızlık ve sindirim sorunlarını gidermeye yardımcı olabilmesi de önemli bir avantajdır. Aşırı miktarda lif alımı, bazı kadınlarda gaz, şişkinlik veya karın ağrısı gibi sindirim sorunlarına yol açabilir. Yine, bu tür bir rahatsızlık yaşayan hamileler, narın tüketim miktarını sınırlayarak bu tür olumsuz etkilerden kaçınabilir. Narın yüksek potasyum içeriği, kan basıncını dengelemeye yardımcı olabilirken, aşırı potasyum alımı kalp hastalıkları riski taşıyan kadınlar için tehlikeli olabilir. Bu yüzden, kalp rahatsızlığı bulunan hamileler de nar tüketmeden önce doktora danışmalıdır. GEBEYKEN NAR YEMEK DOĞRU MU? Gebelikte nar tüketimi, farklı şekillerde yapılabilecek sağlıklı bir seçenek sunar. Narın taze hali, doğrudan yenebileceği gibi, çeşitli şekillerde de değerlendirilebilir. En yaygın tüketim şekli, narın taze olarak kırılıp taneciklerinin çıkarılması ve doğrudan yenmesidir. Narın bu hali, vücudun ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri en doğal şekilde almanın yolu olabilir. Ayrıca, narın taze olarak yenmesi, sindirim sistemini destekleyen liflerin de kaybolmadan tüketilmesine olanak tanır. Bir diğer popüler yöntem, nar suyunun hazırlanmasıdır. Taze sıkılmış nar suyu, içerdiği vitaminler ve antioksidanlar açısından oldukça faydalıdır. Ancak, nar suyu tüketirken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, aşırıya kaçmamaktır. Şeker eklenmeden yapılan nar suyu, hamilelikte bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olur. Eğer nar suyunun tüketimi fazla gelirse, kan şekerini hızla yükseltebileceği için kontrollü bir şekilde içilmesi önemlidir. Nar, aynı zamanda yoğurtla karıştırılarak da tüketilebilir. Bu, tatlı isteğini doğal yoldan gidermek isteyen hamileler için iyi bir alternatiftir. Narın eklenmesi, yoğurtla birlikte sindirimi kolaylaştıran bir kombinasyon oluşturur ve bebeğin gelişimi için gerekli olan kalsiyum alımını artırabilir. Nar ve yoğurt karışımı, besleyici ve lezzetli bir atıştırmalık alternatifi sunar. Nar, salatalarda da kullanılabilir. Nar taneleri, yeşil salatalara eklenerek hem görsel olarak şık bir sunum sağlar hem de salatanın lezzetini zenginleştirir. Salatalarda yer alması, antioksidan etkisi ile vücudun zararlı maddelerden arınmasına yardımcı olur. Farklı otlar ve zeytinyağı ile harmanlanan bir salataya nar eklemek, hamilelikte sağlıklı ve hafif bir öğün sunar. Narın kurutulmuş hali de hamilelikte tüketilebilecek alternatifler arasındadır. Kurutulmuş nar, uzun süre saklanabilir ve atıştırmalık olarak rahatça taşınabilir. Şeker içeriği daha yoğun olabileceğinden, miktarına dikkat edilmesi gerekir. Gebelikte narın bu farklı şekillerde tüketimi, hem besleyici hem de lezzetli seçenekler sunarak, anne adayının sağlıklı bir hamilelik geçirmesine katkı sağlar. Her şekilde olduğu gibi, narın tüketimi de ölçülü ve dikkatli bir şekilde yapılmalıdır.

Source: Habertürk


1 çileğe tam 722 TL verdi! 10 milyona yakın izlendi: Dünyanın en lezzetli çileğiymiş

Los Angeles”taki, Kardashian ailesi ve Brooklyn Beckham gibi ünlülerin tercih ettiği bir mağazadan alınan çilek, hızla sosyal medyanın gündemini meşgul etti. TikTok kullanıcısı Alyssa, viral olan videosunda bu pahalı çileği tadarak verdiği tepkiyi takipçileriyle paylaşmayı ihmal etmedi.Sosyal medyada çok hızlı türedi, herkesin diline dolandı! İşte, POV”un anlamı…Alyssa, videoda çileğin Japonya”nın Kyoto kentinden geldiğini ve özel bir şekilde paketlendiğini de açıkladı. 208 bin takipçisine, “Görünüşe göre dünyanın en lezzetli çileği bu” diye seslendi. Bu paylaşımla, çilek sadece yüksek fiyatı ile değil, aynı zamanda tat ve sunumuyla da sosyal medyada oldukça merak uyandırdı.

Source: Kübra Yılmaz


Baklavacılarda bayram telaşı yaşanıyor

Yaklaşan Ramazan Bayramı öncesi gıda, giyim başta olmak üzere çoğu sektör hareketlenirken bu, bayramın vazgeçilmezi olarak bilinen tatlıcılara da yansıdı.

Sektör temsilcileri her ne kadar geçen senelere göre durgunluk olduğunu söylese de tüketiciler yine de bayram baklavasından vazgeçmiyor, talebe yetişmeye çalışan imalathaneler bu bayram için tam kapasite mesai yapıyor.

Ramazanda diğer aylara oranla yükselen yoğunluk, bayramla birlikte daha da artmış durumda. Bayram telaşına giren baklavacılar, mağaza satışlarının yanı sıra online siparişlere yetişmek için çaba gösteriyor.

“Sağlık her şeyden mühim, mor baklavanın bilinen yerlerden alınması önemli”

Sürece ilişkin AA muhabirine bilgi veren Baklava ve Tatlı Üreticileri Derneği (BAKTAD) Başkanı Mehmet Yıldırım, ramazanın baklavacılar için bereket ayı olduğunu belirterek, bu ramazanın geçen yıla göre biraz daha durgun geçtiğini söyledi.

Yıldırım, her sene olduğu gibi ramazan ayındaki hareketliliğin stabil şekilde devam ettiğini dile getirerek, şunları kaydetti:

“Sektörümüzde bayram hazırlıkları devam ediyor. Türkiye genelinde bayram süresince günlük 1750 ton tüketim bekliyoruz, bunun yaklaşık üçte biri İstanbul”da olacaktır. İhracatımızda günden güne gelişme var çünkü artık sektör baklavayı yurt dışına ihracat yapmanın çeşitli yollarını buluyor. Şu an da donuk ihracat yapılıyor, şerbetsiz, paket halinde ihracat yapılabiliyor. Bu çeşitlemelerle dışarıya baklava daha fazla satılır hale geldi. Son 3-4 seneden beri Japonya”ya baklava ihracatında önemli artış var, Uzakdoğuluları pek tatlı sevmeyen millet olarak biliriz ama Japonya Türk baklavasını sevmeye başladı.”

Tüketicilerin bu bayram yine en fazla klasik fıstıklı ve cevizli baklava tercih ettiğine değinen Yıldırım, soğuk baklava ve midye baklavanın da klasikler arasında yerini aldığını söyledi.

Yıldırım, şeker hastaları için hayata geçirilen mor baklavaya da önemli talep olduğuna işaret ederek, “Sağlık her şeyden mühim, mor baklavanın bilinen yerlerden alınması önemli.” dedi.

“Bu bayram ortalama 500 TL”den 1400 TL”ye kadar baklava var”

Yıldırım, bayram yoğunluğu arasında tüketicilere şu uyarılarda bulundu:

“Bayramlarda merdiven altı imalat biraz artar. Piyasada 150-200 TL”ye baklava satıldığını duyuyoruz. 150-200 TL”ye baklava olmaz, tüketicilerimiz bu ucuz baklavalara rağbet etmesin. Tüketici bir kilo ucuz baklava alacağına yarım kilo kaliteli baklava alsın, sağlığını düşünsün. Maliyetler bu seviyedeyken bu fiyatlara baklava yapmak mümkün değil, dolayısıyla içine ne koyulduğu belli değil. Sağlığını düşünen tüketiciler bu baklavalara bakmasınlar bile.”

Bazı kötü niyetli satıcıların baklavanın içine ay çekirdeği, bezelye, yer fıstığı gibi ürünleri gıda boyasıyla karıştırdığına dikkati çeken Yıldırım, özellikle bayram gibi yoğun dönemlerde bu durumda artış yaşandığını söyledi.

Yıldırım, “Bu bayram ortalama 500 TL”den 1400 TL”ye kadar baklava var. Yaptığımız hesaplamalara göre, 500 TL altında satılan baklavaya şüpheyle bakmak gerekir.” diye konuştu.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Eminönü”nde bayram alışverişi heyecanı arttı: Vatandaş çikolata ve şekere yoğun talep gösterdi

Eminönü”ndeki esnaflar bayram öncesi artan yoğunluktan memnun olduklarını belirtirken özellikle Şeker ve çikolataya talebin daha fazla olduğunu ifade ettiler. Eminönü”nde şeker ve çikolata satan esnaf Muhittin Tan, “”Bayram heyecanımız başladı. Tezgahlara şeker ve çikolataları getirdik. Bayramlarda misafirlere ikram etmek için şeker ve çikolata tercih ediliyor. Bu gelenekten dolayı talep bayram öncesinde artıyor. Geçen sene şeker, çikolata fiyatları 280 liraydı, bu yıl 250 liradan satıyoruz. Son 2-3 gündür satışlarımızda artış var”” dedi. Alışveriş için Eminönü”ne gelen vatandaşlar Eminönünün Ramazan ayının simgesi gibi. Manevi bir havasının olduğunu belirterek tüm ihtiyaçlarını giderip her çeşit ürünü bulabildiklerini kaydettiler.

Source: Mustafa Kaya


Üreticiye gübre desteği

Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, kırsal kalkınmanın desteklenmesi adına gerçekleştirilen bu projeyle çiftçilere can suyu olmayı amaçladıklarını belirterek, Çiftçimizin maliyetlerini azaltarak yerli üretimi desteklemek istiyoruz. Bu kapsamda, gübre, fidan, tohum ve diğer tarımsal girdi desteklerimiz devam edecek. Çiftçilerimiz üretsin, biz her zaman yanlarında olacağız dedi.ÇİFTÇİLER DESTEKTEN MEMNUNDenizli’de çiftçilik yapan Cengiz Acar, tarımda en büyük sorunun mazot, gübre ve tohum maliyetleri olduğuna dikkat çekerek, verilen destekten duyduğu memnuniyeti şu sözlerle dile getirdi:Belediye Başkanımız Bülent Nuri Çavuşoğluna bizleri düşünerek bu desteği sağladığı için teşekkür ederiz. Çiftçiler olarak zor durumdayız, destek olmadığı zaman üretim de duruyor. Üretim olmadığında ithalata bağımlı hale geliyoruz ve bu da ekonomimize zarar veriyor. Gübre alamadığımızda verim düşüyor, traktörümüzün mazotunu zor dolduruyoruz, tohum almakta güçlük çekiyoruz. Bu şartlar altında verilen her destek bizim için çok değerli.“BIÇAK KEMİĞE DAYANDI”14 yıldır meyve ağaçlarının bakımını yapan ve üretim sürecinde yaşadığı zorlukları dile getiren Çiftçi Ümit Kahraman ise, tarımsal girdi maliyetlerindeki artışın kendilerini çok zorladığını belirterek şu ifadeleri kullandı:Üretim yapmak için bütün zorluklara rağmen direniyoruz. Ancak bu yıl maliyetler bıçağı kemiğe dayandırdı. Bir torba gübre 1500 liraya yaklaştı. Biz çaresizlik içinde kara kara düşünürken Denizli’den bir ses geldi. Bülent Nuri Çavuşoğlu başkanım, ‘Çiftçi kardeşim sen üret, ben sana destek olayım’ dedi. Senin sayende bu ağaçlar bu yıl da yüksüz olmaktan kurtuldu. Bizim buralarda bir laf vardır: ‘Tarlada izi olanın harmanda yüzü olur.’ Başkanım, tarlada artık iziniz var, harmana da bekleriz. Sağ ol başkanım, teşekkürler.

Source: İzmi̇r / Cumhuriyet


15 dakikada hazır: Fırında kaşarlı mantar tarifi

Pratik, lezzetli ve doyurucu! Fırında kaşarlı mantar tarifiyle sofranıza şıklık katın.MALZEMELER10-12 adet büyük kültür mantarı1 su bardağı rendelenmiş kaşar peyniri1 yemek kaşığı tereyağı1 diş sarımsak (isteğe bağlı)Tuz, karabiberMaydanoz (süslemek için)YAPILIŞIFırını 180 dereceye ayarlayın.Mantarların saplarını çıkarın ve içlerini hafifçe oyun.Tereyağını eritin ve isteğe bağlı olarak ezilmiş sarımsağı ekleyerek karıştırın.Hazırladığınız tereyağlı karışımı mantarların içine sürün.Üzerlerine rendelenmiş kaşar peyniri serpiştirin.Yağlı kağıt serili fırın tepsisine dizerek 10-15 dakika, kaşarlar eriyip kızarana kadar pişirin.Üzerine ince doğranmış maydanoz ekleyerek sıcak servis yapın.

Source: Haber Merkezi


Pirzola nasıl pişirilir?

Kuzu pirzolası, en yaygın bilinen ve sevilen pirzola türüdür. Kuzu etinin yumuşak yapısı ve hafif tatlımsı lezzeti, pirzolaların çok tercih edilmesinin sebeplerindendir. İnek pirzolası ise daha sert bir dokuya sahip olmasına rağmen, doğru pişirme teknikleriyle oldukça lezzetli hale gelir. Pirzola, kemik kısmının etrafında bulunan etin yoğun lezzeti sayesinde, sade bir şekilde pişirilse bile çok besleyici ve lezzetlidir. Pirzola, ızgarada, mangalda ya da tavada pişirilir. Kızartma ya da fırınlama gibi pişirme yöntemleri de kullanılabilir. Etin üzerine sıklıkla zeytinyağı, tuz, baharatlar ve otlar (kekik, biberiye gibi) eklenerek tatlandırılır. Birçok kültürde pirzola, yanında pilav, sebze, salata veya patatesle servis edilir. Etin kendine has yağ dokusu, pişirme sırasında mükemmel bir tat ve aroma sunar. Pirzola, et sevenler için sofraların önemli bir parçası olan ve lezzet açısından oldukça zengin bir yemektir. Peki, pirzola et nasıl pişirilir? PİRZOLA NASIL PİŞİRİLİR? Pirzola, koyun, kuzu veya inek gibi hayvanların sırt kısmındaki etlerden yapılan bir et yemeğidir. Bu et parçası, kemikli olarak kesilir ve kemik, etin içinde kalacak şekilde pişirilir. Kuzu pirzolası, kuzu etinin sırt bölgesinden, kaburgalar arasından alınır. Bu kesim, hem etin yumuşak olmasını sağlar hem de kemiklerin etrafındaki lezzetli kısmı barındırır. Kuzu ve koyun pirzolalarında, etin yanında bulunan kemik, pişirme sırasında etin lezzetini artırır ve etin suyunun kaybolmasını engeller, dolayısıyla et çok daha lezzetli olur. İnek pirzolası da, ineklerin sırt bölgesinden alınan, kaburgaların olduğu kısımdan kesilir. İnek pirzolasında et biraz daha sert olabilir, fakat doğru pişirme yöntemleriyle yumuşak ve lezzetli bir hale getirilebilir. Özellikle, kemikli et parçaları, hayvanın en lezzetli ve yoğun et dokularından birini sunar. Pirzola, hem kuzularda hem de ineklerde, etin yoğun lezzetinin yanı sıra, etin etrafındaki yağ dokusu sayesinde mükemmel bir tat profili oluşturur. Bu kesimlerin her biri, etin daha az işlenmiş ve doğal yapısını koruyan parçalardır. Pirzola, lezzetli bir et yemeği yapmak için harika bir tercihtir ve doğru pişirildiğinde çok lezzetli olur. İlk olarak, etin yumuşak ve suyu kaybetmeden pişmesi için pirzolaların oda sıcaklığına gelmesini beklemek önemlidir. Etin üzerine tuz ve baharatlar serpiştirilebilir. Karabiber, kekik, biberiye gibi baharatlar pirzolanın lezzetini arttıracaktır. Ayrıca, marinasyon yapmak da daha zengin bir tat sağlar; etin üzerine zeytinyağı, limon suyu, sarımsak ve baharatları karıştırarak 30 dakika ile 2 saat arasında dinlendirebilirsiniz. Pişirme işlemi için tavada ya da mangalda pişirilen pirzolalar, yüksek ısılarda kısa süreli pişirme gerektirir. Tavada pişiriyorsanız, biraz sıvı yağ ya da tereyağı ekleyin ve tavayı iyice ısıtın. Pirzolaları tavaya koyduktan sonra, ilk tarafını 3-4 dakika kadar yüksek ateşte mühürleyin, bu süre sonunda etin dışı güzelce kızarmış olmalıdır. Ardından ters çevirip, 2-3 dakika kadar daha pişirin. Orta ve az pişmiş seviyorsanız, pişirme süresini biraz daha kısa tutabilirsiniz. Mangalda pişirirken, kömürlerin ısısı çok yüksek olmamalıdır, aksi takdirde et dıştan yanar ama içi çiğ kalır. Mangalda da pirzolaları önceden ısınan ızgarada her iki tarafını yaklaşık 3-4 dakika mühürleyip, daha sonra ısıyı düşürüp pişirmeye devam edebilirsiniz. Pişirme süresi etin kalınlığına ve isteğinize göre değişir, ancak pirzolaların iç sıcaklığı 60-65 derece civarlarında olduğunda etin iyi pişmiş olduğunu anlayabilirsiniz. Pirzola piştikten sonra, dinlendirilmesi de önemlidir. Etin içindeki suyu kaybetmemesi için, pişirme işlemi bitince 5 dakika kadar dinlendirilmeli ve ardından dilimlenip servis edilmelidir. Yanında garnitürler veya pilavla sunum yapabilirsiniz. Bu şekilde yapılan pirzola, dışı çıtır, içi ise yumuşacık ve lezzetli olur. PİRZOLANIN YANINDA NE İYİ GİDER? Pirzola, zengin ve lezzetli bir et yemeği olduğu için, ona eşlik eden garnitürlerin de bu lezzeti tamamlayıcı nitelikte olması önerilir. Pirzolaların yanında, etin lezzetini dengeleyen ve ona zıt tatlar sunan çeşitli yan lezzetler tercih edilebilir. Örneğin, pirzolanın etli ve bazen yağlı dokusu, hafif asidik veya tatlı garnitürlerle dengelenebilir. Öncelikle, pirzola ile birlikte sunulabilecek en yaygın ve sevilen garnitürlerden biri, kremalı ya da tereyağlı patateslerdir. Fırınlanmış, haşlanmış ya da püresi yapılan patates, etin yoğun lezzetini mükemmel şekilde tamamlar. Fırında baharatlarla ve zeytinyağıyla pişirilmiş patates dilimleri ya da patates kızartması da iyi bir alternatiftir. Patatesin yumuşak ve kremsi dokusu, pirzolanın sert ve etli yapısıyla harika bir uyum sağlar. Sebzeler de pirzolaların yanında sık tercih edilen garnitürlerdir. Haşlanmış ya da ızgarada pişirilmiş sebzeler, brokoli, karnabahar, kuşkonmaz, havuç ve kabak gibi sebzeler, etin lezzetini dengeleyerek sofraya renk katacaktır. Sebzeler, etin zenginliğini dengeleyen hafiflikleriyle pirzola ile mükemmel bir uyum gösterir. Mevsim salataları, taze yeşilliklerin ve limonlu sosların hakim olduğu hafif ve ferahlatıcı bir alternatif sunar. Bir diğer popüler garnitür ise pilavdır. Sade beyaz pilav, tereyağlı pilav ya da aromatik pilav çeşitleri, pirzolaların yanında sıklıkla tercih edilen seçeneklerdir. Pilavın yumuşak yapısı ve hafif tatlılığı, pirzolanın etli dokusuyla mükemmel bir denge sağlar. Ayrıca, pilavın içerisine doğranmış sebzeler, baharatlar veya badem gibi kuru yemişler eklenerek pirzolalarla zenginleştirilebilir.

Source: Habertürk


Bayram öncesi tatlı telaşı: Sahte baklavaya dikkat!

Ramazan Bayramı”nın yaklaşmasıyla birlikte sofraların vazgeçilmezi baklava, tezgahlardaki yerini almaya başladı. Ancak baklavaya artan taleple birlikte, ne yazık ki sahte ve düşük kaliteli baklavaların sayısı da artmaya başladı. Peki, gerçek baklavayı sahtesinden nasıl ayırt edebiliriz? İşte bayram öncesi gerçek baklavayı sahtesinden ayırt etmeniz için dikkat etmeniz gereken püf noktaları

Source: