Türkiye Avrupalılar için bile pahalı
CHP Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, yurttaşın Türkiye’de makarna, un, yağ, bakliyat gibi en temel ihtiyaçlarını dahi yüksek fiyatlardan almak zorunda kalırken, aynı ürünlerin Almanya’daki zincir marketlerde nerdeyse yarı fiyatına satıldığını belirtti.
CHP Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, “Bir zamanlar Avrupa pahalı derdik. Bugün Almanya’daki markette yağ, un, makarna gibi temel gıda maddelerinin birçoğu Türkiye’ye göre daha ucuz. Et ve süt ürünleri arasındaki fiyatlarda ise dağlar kadar fark var. Asgari ücret alım gücünü yitirmiş, temel ihtiyaçlara dahi yetmez hale gelmiştir. Bu kabul edilemez bir yoksullaşma ve adaletsizliktir. Geldiğimiz noktada Türkiye, Avrupalılar için bile oldukça pahalı” dedi.
12 SEPET FARK VAR
Türkiye’deki asgari ücretli maaşıyla temel gıdalardan oluşan sepetini yaklaşık 8 kez, Almanya’daki asgari ücretlinin ise 20 kez doldurabildiğini aktaran Bakırlıoğlu, “Yani Türkiye’deki asgari ücretlinin, iktidardan 12 sepet alacağı var. Üstelik bu karşılaştırma Mayıs 2025 fiyatları üzerinden, Euro cinsinden yapıldığında dahi Türkiye aleyhine ciddi bir tablo ortaya çıkıyor” ifadesini kullandı. Türkiye ve Almanya’da yaygın ve görece ucuz iki marketteki temel gıda ürünlerinin fiyatlarını karşılaştırdığını bildiren Bakırlıoğlu, şunları kaydetti: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘kâr amacı gütmüyor’ diyerek tanıttığı Tarım Kredi Kooperatifi marketlerinin varsa kendi ürünlerini, yoksa da yaygın olarak bilinen marka ürünlerini baz aldık. Türkiye’deki asgari ücretli temel gıdalardan oluşan sepetini 2 bin 940 liraya doldurabilirken, Almanya’daki asgari ücretli sepetini sadece 88.90 Euro’ya dolduruyor.”
Et ve sütte tablo içler acısı
Bakırlıoğlu şu ifadeleri kullandı: “Almanya’da asgari ücretli Alman Hans 1 kilogram tavuğu 4 Euro’ya yerken, bizim asgari ücretlimiz 175 liradan yiyebiliyor. Almanya’da asgari ücretli maaşıyla 450 kilo tavuk yerken, Türkiye’de sadece 126 kilo tavuk yiyebiliyor. Türkiye’de asgari ücretli maaşıyla 35 kilo dana kıyma alırken, Almanya’daki asgari ücretli 181 kilo kıyma alabiliyor. Türkiye’de Big Mac menü 320 lira, Almanya’da ise 12.49 Euro. Almanya’da asgari ücretli bin 651 tane 1 litrelik süt alabiliyorken, Türkiye’de yalnızca 526 adet litrelik süt alınabiliyor.”
Source: Haber Merkezi
Büyükada’daki büyük dönüşüm
15 yeni konakDragos’tan otelin misafirlerine tahsis ettiği tekneyle geçtiğim otel, denizden yaklaşırken Fransız rivierasını anımsatan bir resim çizdi…Sahilde sıralanmış palmiye ağaçları, kendinden tenteli çizgili desende şezlonglar, tertemiz bir kıyı şeridi ve tekneden inmenizi bekleyen beyazlar içinde bir karşılama ekibi… İstanbul’dan sadece 7 dakikalık bir tekne yolculuğuyla gelinen ortam adeta bir resort tadında. İstanbul’un Büyükada’dan manzarası şehrin modern mimarisini gözler önüne sererken, tüm o kaostan uzak olduğunuzu hissetmek ama gerektiğinde hızlıca geri dönebileceğinizi de bilmek açıkçası şımartıcı ve keyif verici. İstanbul arada kavga ettiğimiz ama hiç ayrılmadığımız, küs kaldığımızda kavuşmayı dört gözle beklediğimiz bir sevgili gibi adeta. İşte tüm bu duygularla Princes’ Palace Resort’un iskelesine adım attım. Akdağ Ailesi otel arazisini 2007’de almış. Projeyi adeta bebeği gibi büyüten Bahri Akdağ, yıllar süren izinler ve renovasyonlarla bugün 70 odalı bir otel, 15 yeni konak ve yanmış tarihi bir köşkü yeniden inşa ederek bu butik tesisi İstanbul’a kazandırmış.Üyelikli kulüp olacakArazi içinde adeta bir biblo gibi duran 1872’de inşa edilmiş tarihi köşk, otelin göz bebeği. 1999 yılındaki depremde yanan köşkü Akdağ Ailesi, Finlandiya’dan özel kütükler getirip orjinaline sadık kalarak inşa ettirmiş. Bahri Akdağ’ın lise ve üniversite eğitimini İngiltere’de tamamlayıp ülkenin meşhur müzayede evi Sotheby’s’de sanat üzerine yüksek lisans yapan kızı Mina Akdağ ile köşkü gezdim. İtalya’da 3 yıl yaşayan ve orada sanat üzerine üyelikli bir kulüp kuran Akdağ’ın tüm bu deneyimleri konağın restorasyonuna ve gelecek planlarına da yansımış. Akdağ Grand Mansion Members Club ismiyle sadece üyelere özel hizmet vermesi planlanan tarihi köşk, hem Osmanlı hem de İngiliz tarzında döşenmiş odaları, etkinlik alanları, şarap mahzeni, parfüm atölyesi ve mermer havuz alanıyla farklı bir mekânda olduğunuzu hissettirir nitelikte.Otelin ana restoranı olan ve İtalyan lezzetleri sunan EMA’s, aslında Akdağ Ailesi’nin büyük dedesi, ünlü iş insanı Erdoğan Mustafa Akdağ’ın isminin başharflerini taşıyor. Sahildeki KREB’s Beach and Yatch Club Lounge ise tekne sahiplerinin günlük uğrayabileceği, keza kumsal keyfi yapan otel misafirlerinin yaz lezzetleri bulabileceği St. Tropez’deki sahil restoranlarını anımsatan bir mekân.150 yıllık ağaçlarOtel arazisinin doğası, adayla örtüşür nitelikte. 104’ü 150 yaşından büyük olan 350 ağacın yükseldiği bakir bir doğaya sahip. Keza bu doğanın bir parçası da Bahri Akdağ’ın eşi Sevgi Akdağ’dan ismini alan, otelin mutfağına da hizmet veren, şeflerin meşhur lavantalı dondurmasının lavantaların yetiştiği, yenilebilir çiçeklerin yeşerdiği Sevgi Sera. Otelin tüm bu sürdürülebilir teması kapsamında 15 modern konağın bir tanesinin sağlıklı yaşam kliniğine çevrilmesi planlanmakta. Konaklar uzun dönem konaklamalar dışında etkinlik alanı olarak da hizmet vermekte. Sonradan inşa edilen ve dış cephesi eski Osmanlı konaklarını anımsatan yapıların adayla estetik uyumu ise etkileyici. Kısacası Princes’ Palace, Büyükada ruhuna sahip, Avrupa’nın favori tatil beldelerinden izler taşıyan, inceliklerle düşünülmüş bir otel olmuş.
Source: Arda Sayıner
Günlük 1500 TL kazandırıyor! Manisa”da sezon başladı, ev kadınları bağlara koşuyor
Manisa’nın Sarıgöl ilçesinde dünyaca ünlü çekirdeksiz Sultaniye üzüm bağlarında yaprak toplama sezonu başladı. Mayıs ayıyla birlikte bağlardan toplanan taze bağ yaprakları, ev kadınları tarafından salamura edilerek kışlık olarak hazırlanıyor. Sabahın erken saatlerinde bağlardan toplanan yapraklar, öğle saatlerine kadar evlere getirilerek cam veya plastik bidonlara konuluyor. Kaya tuzu ile hazırlanan salamura suyu ile bidonlara bastırılan yapraklar, serin ve gölge alanlarda iki yıla kadar tazeliğini koruyabiliyor. Yıllardır salamura yapan Ümmü Akkaya (40), yaprak salamurasının inceliklerini şu sözlerle anlattı: Bizler genelde kışlık olarak taze bağ yapraklarımızı mayıs ayında toplarız ki daha taze olur, ekşiliği olur. Topladığımız yaprakları saplarını kestikten sonra cam ya da plastik bidonlara sıkı şekilde doldururuz. Kaya tuzu ile hazırlanan salamura suyunu soğuduktan sonra üzerine döker, kapağını kapatıp serin bir yerde muhafaza ederiz. Akkaya ayrıca bazı kişilerin yaprakları önce sıcak suyla sarartarak bidonladığını ve yine tuzlu suyla salamura ettiklerini belirtti.Sarıgöl’de evlerde titizlikle hazırlanan salamura yaprakların, aynı zamanda hediyelik olarak da değerlendirildiğini belirten Akkaya, Biz her zaman dört-beş bidon fazla yaparız. Uzakta olan eş, dost için güzel bir hediye oluyor. Kışın kargo ile gönderiyoruz ya da ziyaret ettiğimizde götürüyoruz. Çok makbule geçiyor. dedi. İlçe genelinde kurulan yaprak alım merkezlerine tonlarca taze yaprak getiren kadınlar, satış yaparak aile bütçelerine katkı sağlıyor. Hafta sonları aileleriyle birlikte bağa giden öğrenciler de yaprak satarak harçlıklarını çıkartıyor. Yetkililer, taze yaprak alımlarının eylül ortalarına kadar devam ettiğini belirtti.
Source: Gazetevatan.com
Batman”ın bereketli topraklarında tohum serpme başladı! Güneş doğmadan çalışmaya başlıyorlar
Bereketli Gercüş Ovası”nda çiftçiler, bu ayın ortasından itibaren karpuz ve kavun tohumlarını toprağa ekmeye başladı.Gercüş ilçesinin Yüceköy köyündeki üreticiler, verimli bir sezon geçirmek amacıyla sabahın erken saatlerinde gittikleri tarlalarında yoğun mesai harcıyor.Traktör ve sürüm ekipmanlarıyla işledikleri topraklarını ekime hazır hale getiren çiftçiler, daha sonra tohumları toprakla buluşturuyor.Yaklaşık 14 yıldır çiftçilik yapan Hüseyin Badakol, AA muhabirine, her gün sabah saat 4″te tarlaya gelip, saat 10″na kadar çalıştıklarını söyledi.Yetiştirdikleri kavunların çok beğenildiğini ifade eden Badakol, bu yıl 50 dönüm arazide kavun ve karpuz ekimi yaptığını belirtti.Badakol, Ürünlerimizi Batman”a ve çevre illere gönderiyoruz. Kimseye muhtaç olmadan geçimimizi sağlıyoruz. dedi.Aynı köyde çiftçilik yapan Eyüp Çetin de ekim sırasında bir kişinin traktörü sürdüğünü diğerinin de tohumları toprağa bıraktığını dile getirdi.Kavun tohumlarını bugün toprakla buluşturduklarını işaret eden Çetin, Yaklaşık 2 aya kadar tarladan verim alacağız, inşallah. Yetiştirdiğimiz ürünleri hem yiyeceğiz hem de satacağız. şeklinde konuştu.
Source: Gazetevatan.com
Yüzyıllardır yapılıyor! Geleceğin gastronomi şeflerinden ot şenliği
Bir mübadil kenti olan Ayvalık”ta, mübadele sırasında Girit ve Midilli adalarından gelenlerin Anadolu topraklarına taşıdıkları eşsiz damak tatlarının beğeniye sunulduğu etkinlikte; hindiba, istifno, arapsaçı, deniz börülcesi, deniz fasulyesi, susam ve turp otlarıyla, kabak çiçeğinden yapılan zeytinyağlı yemek ve mezeler iştahları kabarttı. Cunda Turizm Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Abdülaziz Yük, Ayvalık”ın gastronomi kültürüne çok büyük katkı sağlayan yöresel otlarla yapılan yemeklerden oluşan bir etkinlik gerçekleştirdiklerini belirterek, Bu çalışmamızda özellikle öğrencilerimizin ilçemizin yöresel otlarını tanımalarını, gerek meze, gerekse de yemek türlerini üretebilmeleri için bir mutfak çalışmasını hayata geçirdik. Bunu yaparken de, aslında bir yerde de yemek kültürümüzün ve kültürel mirasımızın geleceğe aktarılmasına yönelik bir adım atmış olduk dedi. Okulun Yiyecek ve İçecek Hizmetleri Bölümü öğretmenlerinden Murat Çelik ise, hazırladıkları yöresel otlardan oluşan etkinliklerine yoğun ilgi gösteren misafirlere teşekkür ederek, Bugün öğrencilerimizle birlikte Ayvalık otlarından oluşan birbirinden lezzetli bir büfe hazırladık. Bu faaliyeti düzenlerken, bölgemizde yetişen otları öğrencilerimize tanıtmak, aynı zamanda da bölgede yetişen otların modern gastronomiye entegre edilebilmesinin önünü açabilmek adına büyük bir farkındalık oluşturmak istedik. Ayvalık bölgesinin otları hem sağlıklı ve hem de oldukça lezzetli olması nedeniyle birçok ziyaretçi ve damak tadı düşkünleri tarafından tercih edilmektedir. Ayvalık otları eşsiz lezzetiyle bölgemiz gastronomisine büyük farklar kazandırmaktadır. Biz bu çalışmamızla; UNESCO Dünya Mirası Listesi”ne girmeye aday olan ve hızla bir gastronomi şehri olma yolundaki Ayvalık”ımıza katkılar vermeye çalışıyoruz. Aynı zamanda bizler; geleceğin şeflerini yetiştirdiğimiz bu okulda, çocuklarımıza bölge otlarını tanıtmak ve modern menüler oluşturabilmek için büyük çalışmalar içerisindeyiz diye konuştu. Okulun öğrencilerinden Emre Cambazoğlu, küçüklükten beri aşçı olmayı hayal ettiğini belirterek, Ayvalık”ta yetişen otların yanı sıra, deniz börülcesi, deniz fasulyesi, arapsaçı, turp gibi ürünleri ilk kez okulun mutfağında gördüğünü ve tanıdığını söyledi.Öğrencilerden Eylül Naz Kırcı da Ayvalık”ta yetişen ot çeşitlerini daha önce hiç bilmediğini ancak isimlerini çok duyduğunu belirterek, bu otlarla yapılan yemekleri ilk kez yapıp, tadına bakacağı için de son derece heyecanlı olduğunu söyledi. Okulun Yiyecek ve İçecek Bölümü 9-B sınıfı öğrencilerinden Toprak Sevinç ise, düzenledikleri etkinlikte öğretmeni Murat Çelik ile birlikte Ayvalık”ın kendine has otlarını tanıtacak olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Bugün öncelikle; arapsaçlı omletimiz, arapsaçlı kurabiyemiz, arapsaçlı fava, arapsaçlı iç baklalı salatanın yanı sıra semizotu, çilek, nane ve salatalıktan oluşan soğuk bir meze hazırladık. Yine aynı şekilde; iç bakla, enginar, salatalık ile karıştırılan arapsaçı yemeğimizi beğeniye sunduk. Ben Ayvalık”ta yetişen otları daha önce aşçı olan babamdan duymuştum. Hatta daha önce yemeklerini de yapmıştım. Hepsi de çok güzel otlar. Aslında bu otlardan, alışılagelmişin dışında çok farklı yemekler de çıkabilir diye konuştu.Etkinlik, öğrencilerin yaptıkları enfes damak tatlarının katılımcılarca afiyetle yenilmesiyle sona erdi.
Source: Gazetevatan.com
Çocuk gibi büyütüyor, altın gibi satıyor! Artık ziynet eşyası kadar değerli
Kars”ın Akyaka ilçesinde köy evlerinde kuluçkadan çıkan ve bir süre evlerde bakıldıktan sonra dışarı çıkarılan kaz yavruları, gram altınla eşdeğer tutuluyor.Akyaka, Arpaçay ve Susuz ilçelerinde yetiştirilen kaz yavruları meralarda gezinirken, köylü kadınların gözü gibi baktığı yavrular büyüdüklerinde aile bütçesine de önemli katkı sağlıyor. Köylü kadınlar evlerinin bahçelerinde ve meralarda otlamaya çıkardıkları kaz yavrularını çocukları gibi koruyup, büyütüyor.Akyaka”da kendi imkanlarıyla kaz yetiştiriciliği yapan Necmiye Biçer, “Benim kazlarım altındır. Kendimle yatırıyorum, kendimle kalkıyorlar, çocuk gibi bakıyorum, çocuk gibi besliyorum” dedi.Fiyatı altını geçiyor: Ziynet eşyası kadar değerli!Yöresel işletmeler ve lokantalarda kente gelen yerli ve yabancı misafirlere sunulan kazın porsiyonu 750 TL. Bu fiyat bazı işletmelerde bin liraya kadar çıkıyor. Yaklaşık 6 porsiyon çıkan bir kazın bedeli ise 4 bin lira olan gram altını geçerek 4 bin 500 liraya dayanıyor. Bu da bir kazın, artık ziynet eşyası kadar değerli olduğunu ortaya çıkarıyor.Yoğun talep fiyatları artırıyorFiyatlar artsa da Kars halkı da kazdan vazgeçmiyor. Özellikle geleneksel tandırda pişirilen kaz, bulgur pilavı ve ayran aşı çorbasıyla birlikte hala sofralarının baş tacı. Yerli ve yabancı ziyaretçiler, sırf bu eşsiz lezzeti tatmak için Kars”a akın ediyor. Yoğun talep ise fiyatların artmasına neden oluyor.
Source: Dünya Gazetesi
Kars”ta kaz, gram altınla yarışıyor! Şaşırtan fiyat…
Kars”ta özellikle kış aylarının vazgeçilmezi arasında yer alan kazlar, gram altınla yarışıyor.
Akyaka ilçesinde köy evlerinde kuluçkadan çıkan ve bir süre evlerde bakıldıktan sonra dışarı çıkarılan kaz yavruları sahipleri tarafından “Benin kazım altın” denilerek gram altınla eşdeğer tutuluyor.
AİLE BÜTÇESİNE KATKI SAĞLIYOR
Özellikle Akyaka, Arpaçay ve Susuz ilçelerinde yetiştirilen Kars kazlarının yavruları meralarda yerlerini aldı.
Köylü kadınların gözü gibi baktığı yavrular, büyüyüp kaz olduktan sonra aile bütçelerine de önemli katkı sağlıyor.
“BENİM KAZLARIM ALTINDIR”
Akyaka”da kendi imkanlarıyla kaz yetiştiriciliği yapan Necmiye Biçer, “Benim kazlarım altındır, kendimle yatırıyorum, kendimle kalkıyorlar, çocuk gibi bakıyorum, çocuk gibi besliyorum.” dedi.
PORSİYONU 750 TL
Yöresel işletmeler ve lokantalarda kente gelen yerli ve yabancı misafirlere sunulan kazın porsiyonunun 750 lira olduğu öğrenildi. Bu fiyat bazı işletmelerde ise bin liraya kadar çıkıyor.
Yaklaşık 6 porsiyon çıkan bir kazın bedeli 4 bin 500 lira, gram altın ise 4 bin liradan satılıyor. Bu da 1 kazın, artık ziynet eşyası kadar değerli olduğunu ortaya çıkarıyor.
YOĞUN TALEP FİYAT ARTIŞINA NEDEN OLUYOR
Fiyatlar artsa da Kars halkı kazdan vazgeçmiyor. Özellikle geleneksel tandırda pişirilen kaz, bulgur pilavı ve ayran aşı çorbasıyla birlikte hala sofralarının baş tacı.
Yerli ve yabancı ziyaretçiler, sırf bu eşsiz lezzeti tatmak için Kars”a akın ediyor. Yoğun talep ise fiyatların artmasına neden oluyor.
Source: