Elektrik hatlarını konuşmamız şart
Çeşme yangını… Ödemiş yangını… Seferihisar yangını… Foça yangını… Aliağa yangını…Hepsinin nedeni: Elektrik hatları.*İzmir Valisi’nin açıklamasına göre…Elektrik hatlarından çıkan kıvılcımlar, yakınlardaki otları tutuşturmuş.Çok kısa sürede buradan etrafa ve ormanlara yayılmış.*Yaz devam ediyor.Orman yangınları açısından önümüzde iki riskli ay var.*Madem Türkiye’yi derinden etkileyen son yangınların tamamının nedeni elektrik hatlarıdır.O zaman bu meseleyi ülkenin en önemli gündemi yapmak şart.*Şu üç soruya cevap arayarak başlanabilir olaya:*- BİR: TEDAŞ, elektrik hatlarını işleten şirketleri etkili biçimde denetliyor mu?*- İKİ: Elektrik hatlarını işleten şirketler, sözleşmelerdeki yükümlülüklerini yerine getiriyorlar mı?*- ÜÇ: Elektrik hatlarının yangına neden olmaması için yapılması gerekenler var mı?BİR SABOTAJ VAR AMA ORMANLARA KARŞI DEĞİLPKK’nın ormanlara da kıyabilen bir örgüt olduğunu tabii ki biliyoruz.“PKK orman yakmaz” falan diyecek halimiz yok.*Fakat İzmir Valisi, altını çizerek söyledi.Dedi ki: “Sabotaj yok, insan unsuru yok. Yangınların çıkış nedeni elektrik hatlarıdır.”*Bazıları ısrarla ve inatla…“Yangınları PKK çıkardı” diye yalan bilgiyi dolaşıma sokuyorlar.*Bunların derdi… Ne yangındır ne PKK’dır.Bunların derdi… “Terörsüz Türkiye” hedefini baltalamaktır.*Kısacası…Ormanlara yönelik bir sabotaj yok ama “Terörsüz Türkiye” hedefine yönelik apaçık bir sabotaj var.MEHMETÇİK NEREDE Mİ MEHMETÇİK İŞTE BURADA ORMAN yangınları üzerinden ideolojik ve siyasi muhalefet yapanlar, “Asker nerede” falan diye ortalığı bulandırmaya çalışıyordu.*Tam bu sırada…Mehmetçik, Ödemiş’te yangın nedeniyle mahsur kalan bir aileyi helikopterle kurtarmaya çalışıyordu.*Amacı yangın olmayanlar, amacı siyaset olanlar…Buna da takarlar bir kulp.ARDA GÜLER VE KEREM AKTÜRKOĞLU – İkisinin de paylaşımlarındaki duyarlılıkları benimsiyorum.- İkisinin de bazı tipleri kızdırmalarına bayılıyorum.- İkisinin de değerlerinden ödün vermemelerine gıpta ediyorum.- İkisinin de linç falan hiç sallamamalarını takdir ediyorum.- İkisinin de maneviyatlarının sağlamlığına imreniyorum.RIZA TAMER NOTLARI – Her yükselen adamın bir hikâyesi olur mutlaka. Son günlerin yükselen şarkıcısı Rıza Tamer’in de kallavi bir hikâyesi var.*- Şöyle bir hikâye: Popstar’da yarışmak… Tutturamamak…. Sonra tam gerileme dönemi… Üç yıl sokaklarda yaşamak… Camilerde, kaldırımlarda uyumak… Ve en sonunda “Benden Sonra” şarkısıyla patlama yapmak…*- Zeynep Bastık’la düetini dinledim. “Benden Sonra” adlı bu şarkı, hiç bana göre değil. Ama son dönemde dinlediğim en dürüst, en samimi, en yürekten seslenen bir şarkı olduğunu kabul etmeliyim.* – Sıfır numara. Sıfır artistik. Sıfır beğenme kaygısı. İçinden geldiği gibi haykırmış şarkıyı Rıza Tamer.*- “Yıldız yatağından kalkar bu aşkı duysa” diye bir dize var. Pek derinliği olmasa da ilk duyuşta çarpıyor.*- Sokaklar, kaldırımlar besler adamı. O da acayip beslenmiş oralardan. Sahiciliği, içtenliği, dürüstlüğü oradan geliyor yani.*- Bizim Emre Oral, “Azer Bülbül’ün üst sürümü” dedi Rıza Tamer için. Ben de “Postmodern Azer Bülbül” diyorum.BU LİSTEYE BİRAZ ÖFKELENDİM DÜNYANIN en iyi 100 yemek şehri listesi yapmış TasteAtlas.Gaziantep 18’inci, İstanbul 24’üncü sırada.*İlk dörtte İtalya’dan dört şehir var. Pizza ve makarna şehirlerinin ilk dörde girmesine hadi bir şey demeyelim de beşinci sıradaki Mumbai’ye ne diyeceğiz?Sokak lezzetleri iyidir falan ama hijyenin artık hiç mi kıymeti kalmadı?Dünya suşi olayına kendini kaptırmışken Osaka ve Tokyo’nun kendine listede zar zor yer bulmasına ne diyeceğiz?Gaziantep dediğin lezzet diyarı, Lima’nın, Jakarta’nın, Mumbai’nin gerisine düşebilir mi yahu?*Neyse… Galiba sıcaklar nedeniyle biraz fazla öfkeliyim bugünlerde.
Source: Ahmet Hakan
Hafif, serinletici, mutlaka yoğurtlu…
YOĞURTLU YAZ MEZESİ (4 KİŞİLİK)NE LAZIM?◊ 1 adet ince uzun, yeşil kabak◊ 1 adet ince uzun salatalık◊ 1 adet orta boy haşlanmış patates◊ 4 yemek kaşığı zeytinyağı◊ 1 demet dereotu◊ 500 gr süzme yoğurt◊ 5 diş sarımsak◊ 1 yemek kaşığı kuru nane◊ 2 çay kaşığı tuz, pul biber, sumakNASIL YAPARIM?◊ Kabakların saplarını kesip kabuklarını kazıyın ve yıkayın. Rendeleyip zeytinyağıyla birlikte bir tavaya koyun. Orta ısılı ateşte, sürekli karıştırarak 3-4 dakika kavurduktan sonra ocaktan alın.◊ Salatalığı ve haşlanmış patatesi rendeleyip kabağın içine aktarın. Kuru nane, tuz, pul biber ve sumağı ilave edip malzemeleri iyice karıştırın.◊ İsterseniz mutfak robotunda çekebilirsiniz.◊ İncecik kıyılmış dereotunu, dövülmüş sarımsağı ve süzme yoğurdu katıp robotta çekerek malzemeleri tekrar karıştırın.◊ Karışımı servis tabağına aktarıp üzerini ince halkalar halinde doğradığınız kornişon turşuyla süsleyerek servise sunun. YOĞURTLU PATLICAN MEZESİ (KÖPOĞLU) (4 KİŞİLİK)NE LAZIM?◊ 4 adet orta boy kemer patlıcan◊ 4 adet çarliston biber◊ 1 adet kırmızı dolmalık biber◊ 1 su bardağı sıvıyağSos için ◊ 4 adet orta boy domates◊ 2 çorba kaşığı üzüm ya da elma sirkesi◊ 2 çay kaşığı toz şeker◊ 2 çay kaşığı tuz, karabiber◊ 1/2 kg yoğurt◊ 6 diş sarımsakNASIL YAPARIM?◊ Patlıcanları alacalı soyup, 1 cm eninde kuşbaşı doğrayıp tuzlu suya koyun.◊ Acısı çıkan patlıcanları yıkayın.◊ Biberlerin sap ve çekirdeklerini ayıklayıp ince halka şeklinde doğrayın.◊ Sarımsakları tuzla dövüp yoğurtla karıştırarak bir kenarda bekletin.◊ Sos için domatesleri rendeleyip orta boy bir tencereye aktarın. İçine sirke, toz şeker, tuz ve karabiberi ekleyerek orta ateşin üzerine koyun. Ara sıra karıştırarak, domatesler suyunu çekinceye kadar 10-12 dakika pişirin, ocaktan alın.◊ Derin bir tavada sıvıyağı kızdırın. Patlıcanları kâğıt havluyla kurulayıp kızgın yağda kızartın. Bir el süzgeciyle süzdürerek patlıcanları çıkarın. Aynı yağda biberi de iyice yumuşayıncaya kadar kızartıp çıkarın ve patlıcanlarla karıştırın.◊ Üzerine sarımsaklı yoğurt döküp hafifçe karıştırın. Sonra domates sosunu gezdirip incecik kıyılmış maydanozla süsleyerek servis edin. YOĞURTLU BÖRÜLCE BORANİSİ (4 KİŞİLİK)NE LAZIM?◊ 500-750 gr taze börülce◊ 1 tatlı kaşığı tuz (Haşlama suyuna)Sos için◊ 2 demet taze yeşil soğan◊ 1 adet ufak boy kuru soğan◊ 7-8 diş sarımsak◊ 1/2 su bardağı zeytinyağı◊ 1/2 demet dereotu◊ 5-6 yemek kaşığı dolusu süzme yoğurt (Denizlililer yanık yoğurt kullanır)◊ 1’er tatlı kaşığı tuz, kırmızı toz biberNASIL YAPARIM?◊ Taze börülcelerin iki ucunu kesip atın. Sonra da her bir börülceyi 2’ye ya da 3’e bölün.◊ Geniş bir tencerede 12 bardak suyu kaynatıp tuzunu katın. Kaynayan suda börülceyi iyice yumuşayıncaya dek haşlayın. Süzdürüp geniş bir servis tabağına alın.◊ Bu arada sos için geniş bir tavaya zeytinyağını koyun. Yeşil soğanların sadece yeşil kısımlarını alıp incecik doğrayın. Kuru soğanı yemeklik incecik dilimleyin ve soğanları kızan zeytinyağının içine atın.◊ Sarımsakları pirinç tanesi gibi doğrayıp ilave edin. Tahta kaşıkla karıştırarak 7-8 dakika kavurun. ◊ İnce kıyılmış dereotunu katıp süzme yoğurdu ekleyin.◊ Sık sık karıştırarak 5 dakika kadar sosu kaynatın ve ocaktan alın.◊ Sıcakken, haşlanmış börülcelerin üzerine gezdirin. Kırmızı toz biberi serpiştirip ılık olarak yiyin.
Source: Sahrap Soysal
ÜÇÜNCÜ KUŞAK ŞİMDİ ÇIRAK AMA…
Kurucusu Osman Sezener’le OD’u açmadan birkaç yıl önce Urla Şarapçılık’ın bahçesinde bir davetin yemeklerini yaptığı sırada tanışmış, hazırladığı sofra ve yemeklerden daha o zaman etkilenip ayrılırken “Urla’da mutlaka bir restoran açmalısınız” demiştim.O da henüz üç yaşındayken babası Gunther Sezener’in bugün bir İzmir klasiği olan restoranında mutfağa adım atmasına, yurt içinde ve dışında turizm otelcilik ve şeflik eğitimi aldıktan sonra Ristorante Pizzeria Venedik’in mutfağının başına geçmesine karşın henüz erken olduğunu söylemişti.Tüm bunları iki hafta kadar önce son gidişimde yanında altı yaşındaki oğlu, üçüncü kuşak Gunter’i aşçı önlüğü üstünde ve babasına mutfakta bugün neler yaptığını anlatırken gördüğümde yeniden hatırladım…ŞEFİN YOLCULUĞUOD Urla’ya açıldığı günlerden bu yana neredeyse her yıl birkaç kez giderim ve her seferinde yemeklerini bir öncekinden daha yaratıcı, baharat, sebze, meyve bahçesini daha gelişmiş bulurum.Osman’ın başarısının ardında yeteneğinin yanı sıra öğrenme, kendini aşma, önüne hep bir hedef koyma, tutkusu yatıyor.Bu yaz menüsünde de Urla Özbek köyünden mavi kuyruk karides, dana kuyruklu pizzetta, olmazsa olmaz klasiklerinin yanı sıra kokteyl menüsü, Kekliktepe’de ürettikleri gauda, brie, camambert peynirler ve 15 çeşit zeytinyağı tadımı gibi yenilikler var.Ve mücver kroket, odun fırınında pişmiş alabaş ve arapsaçı eşliğinde kara midye, Urla sakız enginarı, taze bezelye ile odun ateşinde az pişmiş kalamar, küflü mağara peynir, armut ve kakaolu kuskus, kereviz saplı yeşil elma sorbet altında kum midyeli, istiridye sos, yanında patates püresi ile çıtır cipsle lagos’tan, fındıklı karamel gofret, bitter çikolatalı karamelize mısırlı tuzlu yanık dondurmaya uzanan yemekler…SPAGO İSTANBUL 10 YAŞINDA2015’te İstanbul’da ünlü Spago restoranın şubesini açan Wolfgang Puck yıllardır temmuz başında ailesiyle birlikte Türkiye’ye geliyor.Bu yıl da gelenek bozulmadı. Spago Genel Müdürü Deniz Zengin’in organizasyonuyla dostlarımız, arkadaşlarımızla birlikte hem Puck’ın ve küçük oğlu Oliver’ın 20’inci yaş gününü, hem büyük oğlu Byron’ın Yeme-içme grubunun başkanı olmasını, hem de restoranın 10’uncu yılını kutladık.Spago’nun mutfağının başında son dönemin önde gelen şeflerinden Deniz Otuk var. ‘Tarladan Sofraya’ konseptli kullanılan mevsimsel ürünlerin birçoğunun Cumhuriyet köyünde kurdukları bahçede yetiştiği, Puck’ın imza yemeklerinin de unutulmadığı tadım menüsünü deneyimledik.Domates gazpaço ve Osetya havyarlı Akya Crudo, yaz trüflü tatlı mısırlı agnoletti, Ege otları mücveri, tempura midye eşliğinde tereyağlı poşe deniz levreği ve çilekli dondurmalı 10’uncu yıl pastası başta olmak üzere hazırlanan tüm tabaklarda malzemeye saygı, yaratıcılık ve lezzet dengesi başarıyla harmanlanmıştı.Spago’nun hoşuma giden bir yeniliği de baş someliye Mustafa Zorluoğlu tarafından hazırlanan 20’ye yakın su çeşidinin yer aldığı su menüsü oldu. Benim favorilerim Munzur suyu ve Gürcistan’dan gelen maden suyu Borjomi de menüde yer almıştı.Spago İstanbul, yeme-içme sahnesine artı değer katan restoranlar arasında ve grafiğini her geçen yıl yukarılara taşıyor…ZEKERİYAKÖY’DE YENİ BİR RESTORANİstanbul’da şehirden kaçıp sakin bir yaşamı seçenlerin ilk duraklarından biri olan Zekeriyaköy’de restoran sayısı da her geçen gün artıyor.Bunlardan biri de birkaç ay önce açılan No 1 Culinaria.Mekânın ardında farklı mesleklerden gelen iki isim var.Zeynep Dayıoğlu 20 yılı aşkın süre sağlık sektörü, özellikle de turizmi için projeler üretmiş. Daha önce Zeynep Hanım’ın eşi Murat Dayıoğlu ve çocuklarının yaşam alanı olan, sonra restoran olarak hizmet veren binayı neden olmasın deyip kendileri işletmeye karar vermişler. Birlikte yola koyuldukları ortağı Dilek Yegül ise eğitim sektöründe uzun yıllar yöneticilik yapmış.O gecenin beni en mutlu eden yanlarından biri de çok sevdiğim ve saydığım yazar olan Gülten Dayıoğlu ile birlikte olmamızdı. Gülten Hanım’ın yaşam enerjisine, hayata olumlu bakışına hayran olmamak mümkün değil.Mutfağın başındaki isim Ufuk Evrim Karadağ da sonradan meslek olarak şefliği seçenlerden. Sevdiği işi yapmaya karar verip yurt içinde ve dışında aşçılık, restoran işletmeciliği eğitimi aldıktan sonra da sektöre giriş yapmış.Şimdi mutfak şefliğini üstlenmiş.Menü oluşumundan tedarik zincirine, ürün hikâyesinden mutfak ekibi eğitimine kadar tüm süreci yöneten Karadağ, aynı zamanda göç mutfakları üstüne de çalışmalar yapıyormuş.Ufuk Şef’in tarzın İtalyan ve Türk mutfakları ağırlıklı Akdeniz olarak özetleyebiliriz. Biraz da müşteri talepleri dikkate alınarak çok kapsamlı bir menü tasarlanmış.Zaman içinde yalınlaşıp sayılar azalacaktır diye düşünüyorum. Ama Napoli tarzı pizzaları, taze makarnaları ve mevsimsel döngüleri takip eden salataları ve sebze yemekleri restoranın klasikleri arasında olmalı…
Source: Müge Akgün
Geçmişin tatlı sesi, bugünün diliyle: Otto Bite
Geçen hafta kaleme aldığım Natolia’nın kardeş mekânından bahsedeceğim size bugün: Otto Bite. Natolia’nın alt katında ama aynı zamanda ayrı bir girişi de bulunan Otto Bite’ın müthiş şık dekorasyonu ilk bakışta dikkat çeken yanı olsa da oturduğunuz an etkileyici vizyonunu çözmeye çalışırken buluyorsunuz kendinizi. Çünkü burada her şey hem çok tanıdık hem de çok farklı. Otto Bite’ın ‘ulvi amacı’ Anadolu’nun derin tatlı mirasını çağdaş pastacılıkla birleştirerek, sade ama unutulmaz lezzetlere dönüştürmek. Malum, tatlı Anadolu mutfağında yalnızca bir damak tatlandırıcı değil bir hafıza biçimidir. Kimi zaman bir düğün yemeğinden sonra, kimi zaman bir vedanın ardından; hemen her tatlı kolektif bir hafıza taşır. Özellikle de helvalar… Otto Bite’ın çıkış noktası helva çeşitleri olmuş, nitekim aslında mekânın da tam ismi ‘Otto Bite Turkish Halvah Cafe’. Menü hazırlanırken helva çeşitleri merkeze konsa da baklava yufkasının çıtırtısı, kömbedeki baharatın kokusu, sütlacın çocuksu huzuru göz ardı edilmemiş.Tanıyana aşk olsun!Geçmişe saygısını bugünün teknikleriyle ifade eden bu rafine tatlı markası Natolia’da olduğu gibi Ömür Akkor ortaklığında kurulmuş. İşin mutfağındaysa önceki yaptığı işlerin başarısıyla tanıdığımız pasta şefi Kübra Yaman var. Mutfakta bir malzemeyi, yemeği veya tatlıyı dönüştürebilmek için onu sadece bilmek yetmez, farklı mutfakları tanıyan, kıyaslayan ve yorumlayan bir vizyona sahip olmak gerekir. O malzeme veya yemeğin potansiyelini görüp başka mutfaklardan ve tekniklerinden ilham alarak hayalindeki şeyi yaratmak pek de kolay iş değil.Gelelim Otto Bite’ın her biri başlı başına ayrı bir anlatı olan tatlılarına… Un helvası mesela… Geleneksel un helvasını Fransız pastacılık teknikleriyle hazırladıkları yumuşak dokulu bir mus formuna taşıyarak içine nar ve hibiskusla hazırlanmış bir sos eklemişler; altınaysa karamelize bir çıtır taban yerleştirmişler. Bizim o mütevazı un helvasını tanıyana aşk olsun! Otto Bite sütlacındaysa nostalji ve yaratıcılık yine kol kola girmiş. Geleneksel sütlaç tadı, karamelize edilmiş çıtır pirinç patlakları ve yumuşak dokulu tarçınlı musla adeta yeniden doğmuş. Üzerine serpiştirilen tarçınlı şeker yakılarak son dokunuş yapılmış; böylece hem duyulara hem hatıralara hitap eden narin ama derin bir tat ortaya çıkmış.Otto baklavaysa gerçek bir başyapıt, en gelenekselcileri bile yoldan çıkarıp fikrini değiştirebilecek kadar iyi. Sadeyağla lezzetlendirilmiş incecik baklava yufkaları arasına çıtır fıstık katmanı, fıstık pralin ve fıstık ganaj koyarak hazırlanıyor. Üzerindeki manda kaymaklı mus tatlıya zarif bir yumuşaklık katıyor. Dışıysa ince bir karamelli çikolata tabakasıyla kaplanıyor. Klasik baklavanın şerbetli ağırlığı burada yerini katmanlararası dengeli bir tatlılığa bırakıyor. Baklava yufkasının hakkı verilmiş Otto Bite mutfağında. Sadeyağ ve balla birlikte fırında çıtırlaştırılan baklava yufka çanaklarının içi badem helvalı-kırmızı orman meyveli, fıstık ezmeli-mascar-pone kremalı, tahin-ricotto’lu lime harçlarıyla doldurularak apayrı bir biçimde kimlikleştirilmiş.Türk mutfağının en sade ama en anlamlı tatlılarından biri olan irmik helvasıysa fıstıklı çıtır bir katman üzerinde, peynirli-fıstık ezmeli irmik bazlı dolgu ve fıstık ganajla sunuluyor. Narenciyeli Datça badem helvasıysa bademli mus ve incecik bir bademli çıtır katmandan oluşuyor. Kestaneli Bursa helvası da yaz helvası formunda yorumlanmış. Bu kadar tatlının olduğu yerde içecek servisi de ayrı önem kazanıyor. Okkalı bir Türk kahvesi veya demli bir çay tatlınızın yanına biçilmiş kaftan olmakla birlikte yeni içecek denemeleri üzerinde çalıştıklarının da notunu iletelim.Dünyanın herhangi bir yerine koysan ilgi görecek, kendi bağımlı kitlesini oluşturacak bir konsept olmuş Otto Bite. Ve yalnızca bir tatlı markası değil. Gelenekle geleceğin aynı masada oturduğu, geçmişin mutfak seslerinin bugünün teknikleriyle konuştuğu bir anlatı. Her tatlı, bir hikâye. Her lokma, bir hafıza. Ve belki de en güzeli: Her şey bu kadar tanıdık, ama bir o kadar da yeni.
Source: Ebru Erke
Çeşit çeşit kruvasanlar, trüflü göz yumurtalar…
G ünlerden cumartesi, sabah 10.00 suları… İtalyan şef Danilo Zanna, Filo D’olio’nun kapısından içeri girer girmez enerjisiyle tüm mekânın havasını değiştiriyor, misafirleriyle bire bir ilgilenip tahmin edersiniz ki bol bol da fotoğraf çektiriyor. İtalyan restoranı denince akla ilk gelen ‘pizza-makarna’ ikilisi olsa da bu klişeden çıkmanın tam adresindeyiz. Buyurun Hürriyet Lezzetli Hayat yazarımız Danilo Zanna’nın Bağdat Caddesi’ndeki restoranına.Geçen sonbahar açıldı. Cadde’ye ne zaman yolum düşse önündeki kuyruğu görüyorum. Giden arkadaşlarımdan duyduğum kadarıyla da herkes et, makarna, pizza ayırt etmeksizin yediklerinden çok memnun…Geçen hafta Danilo Şef’in davetiyle Filo D’olio’da buluştuk. Bu sayede İtalyan kahvaltısının en özel lezzetlerini deneyimleme fırsatım oldu. Takdir edersiniz ki İtalyan ve Türk kahvaltısı birbirinden çok farklı ama gözünüz korkmasın, burada çay var; isterseniz ince belli bardakta servis ediliyor üstelik. Çeşit çeşit yumurtalar, tatlı tuzlu taze kruvasanlar, İtalyan usulü pişiler… Kahvaltı servisi her gün 10.00’da başlıyor, 13.00’e kadar sürüyor. İki katlı servis tabağında sunulan La Colazione di Filo D’olio kahve, çay, taze sıkılmış portakal suyu, sade kruvasan, reçel, zeytin ve peynir dahil 850 lira. Bunun bir de La Brunch di Filo D’olio versiyonu var. Bir kadeh prosecco veya alkolsüz kokteylle sade kruvasan, çikolatalı mini muffin, tereyağı, reçel, çilek tabağı ve tramezzino’dan (trüf mantarı püresi, dana jambon, provolone peynirli mini sandviç) oluşuyor ve fiyatı 750 lira. Menüdeki kalemler paylaşımlı olarak 2 kişinin rahatlıkla doyabileceği büyüklükte… Gelelim kruvasanlarına; tatlı tuzlu seçenekleri var, fiyatı 220-350 lira arasında, sandviçleriyse 430 ve 540 lira. Favorim dana fümeli sandviç buongiorno oldu. Yumurtalı, ortaya paylaşımlı bir şeyler sipariş edecekseniz 300-540 lira ödüyorsunuz. Sahanda göz yumurta sofranın en ‘havalısıydı’ çünkü trüf mantarlı, 390 lira. Çay 90, Türk kahvesi 110 lira.Yemek menüsünün fiyatları nasıl derseniz; başlangıçlar 400-980, ara yemekler 570-935, risotto’lar 930-1.080, ana yemekler 835-1.650, pizzalar 450-1.150 lira arasında. İstanbul’da bir İtalyanın kahvaltı sofrasına oturmak istiyorsanız Filo D’olio radarınızda olsun. Haftanın klasiğiYeşilköy’deki Yüksel Balık hem bölgenin hem de İstanbul’un klasiğidir. Çok uzun yıllar, hatta çocukluğumdan beri ailece gittiğimiz bir balıkçıdır. Sahibi Yüksel Bey (Karakış) her akşam işinin başındadır. Masaları tek tek dolaşıp “Hoşgeldiniz” der. Ben de çok severim burayı. Yazın başka bir güzel oluyor çünkü teras sezonu açılıyor. Yeşilköy Marina’ya tepeden bakıp güneşi öyle keyifli batırıyorsunuz ki!.. Yolunuz Yeşilköy’e düşerse uğrayın. Özellikle hafta sonları yer bulmak zor, rezervasyon gerekiyor. Meşhur karidesli domates salatasını, bottargasını, lakerdasını mutlaka sipariş edin. Ah geceler◊ Özgün bu gece 23.00’te Kuruçeşme Boaz Live’da. (0532) 154 25 87◊ Baran Bayraktar bu gece 00.30’da Korto İstanbul’da. Rezervasyon: @kortoistanbul◊ Begüm Obiz bu gece 00.30’da Terzi İstanbul’da. (0531) 290 24 34◊ Anıl Durmuş bu gece 00.30’da Mios Live Etiler sahnesinde. (0538) 413 49 40◊ Altay 10 Temmuz Perşembe 22.30’da Two Yalıkavak’ta. (0542) 109 34 11◊ Kaan Yorulmaz 11 Temmuz 23.30’da Aztek’te setin başına geçecek. (0212) 247 59 01◊ Bengü Beker bu gece 00.00’da Lineup Suadiye’de. (0531) 498 80 93 The Roof7/24 yetmez◊ The Ritz-Carlton İstanbul’un terası The Roof’ta açık hava sinema geceleri başlıyor. 29 Temmuz 20.00’de ‘Interstellar’, 5 Ağustos 20.00’de ‘Benjamin Button’ın Tuhaf Hikâyesi’, 12 Ağustos 20.00’de ‘Yeşil Yol’ gösterilecek. Programı sosyal medya hesabı (@theroofistanbul) üzerinden takip edebilirsiniz.◊ DJ Carlita bu akşam MOMO Dalyan’da. Carlita, Burning Man ve Cercle Roma gibi prestijli organizasyonlardaki performanslarıyla tanınıyor. Etkinliğe momosapiens.com.tr üzerinden bilet alabilirsiniz.◊ Grand BBQ of Markus bu yaz Upperist’te. Bu etkinlik serisi Maslak Oto Sanayi’de başlamıştı. Upperist x Markus ‘Sunday Roast’ buluşmaları her pazar gerçekleşecek. Rezervasyon ve detaylı bilgi için Upperist’in Instagram hesabına (@upper_ist) göz atabilirsiniz.
Source: Hurriyet.com.tr
Alkole ÖTV zammı! Bir bira grubu daha zamlandı
3 Temmuz’da açıklanan enflasyon verileriyle birlikte ÖTV tutarları otomatik olarak güncellendi. Akaryakıt, tütün ve alkol ürünlerinde sert fiyat artışları yaşandı. Alkole de TV zammı yansımaya başladı. Bir bira grubuna daha zam geldi.
Tekel Bayileri Yardımlaşma Derneği Başkanı Erol Dündar, sosyal medya X hesabı üzerinden bir alkol grubuna daha zam geldiğini duyurdu. Zamlı fiyatlar 06.07.2025 tarihinden geçerli olacak.
En ucuz bira 70 lira olurken en pahalı bira 150 lira olarak açıklandı.
İşte zamlı bira fiyatları
Source: Haber Merkezi