Baget ekmeğin alametifarikası nedir?
Baget, yağsız bir hamurla yapılan uzun, ince bir Fransız ekmeğidir. Şekli ve gevrek kabuğu ile ayırt edilir. Baget kelimesi basitçe değnek, baton veya çubuk anlamına gelir ve ekmeğin uzun, ince şekline atıfta bulunur. Fransızlar iyi bir baget ekmeğinin beş duyuya hitap ettiğini söyler; altın sarısı rengi, üstüne bastırıldığında çatırdayan ince ve gevrek kabuğu, enfes kokusu, ağızda dağılan yumuşak iç hamuru ile ekmeğin adeta şarkı söylediğini anlatırlar. Baget hangi fırından alınır? Bir Fransız fırınının ekmek fırını yani boulangerie olarak adlandırılabilmesi için ekmeğini kendi tesislerinde ve kanunla tanımlanan kriterlere uygun olarak yapıyor olması gerekir. Bu ibarenin olmadığı dükkanlar, içinde katkı maddesi bulunan, vasat ve endüstriyel ekmek satan sıradan fırınlardır. Sıradan veya standart bir baget daha uzun, daha yumuşak, daha kabarık ve daha ucuzdur. Geleneksel baget daha belirgin bir tada sahiptir, daha kabukludur ve yapımı daha fazla çalışma gerektirir. Fransa da 35 binden fazla fırın bulunur. Baget ekmek yasalarla korunur Fermente bir gıda olan baget ekmeklerinin en iyisi tradisyonel yani geleneksel adıyla bilinir. Marketlerde gördüğünüz sıradan bagetten biraz daha pahalıya satılır ve hükümet tarafından 1993’te belirlenmiş bir yasa tarafından korunur. Yasada, tradisyonel bagetin uzunluğunun 40 cm, ağırlığının da 80 gr olması kurala bağlanmıştır. Yasaya göre geleneksel bagetler satıldıkları yerde yapılmak zorundadır ve sadece 4 malzemeyle üretilebilirler: Buğday unu, su, tuz ve maya. Herhangi bir aşamada dondurulamaz, katkı maddesi ya da koruyucu içeremezler. Bu da 24 saat içinde bayatlayacakları anlamına gelir. Bununla birlikte, tradisyonel baget ekmeklerini heryerde satılan ucuz ve sıradan ekmeklerden ayırmak bilgi birikimi gerektirir. Fransa da fırınların önemi Fransa da her yıl ortalama 10 milyar, saniyede 320 adet tüketilen ikonik baget, 2022 yılında UNESCO nun Somut Olmayan Miras listesine dahil edildi. Fransızlar, fırından ekmek almaya giden çocukların burunlarına çektikleri sıcak ekmek kokusunu yitirmemek için ellerinden geleni yapıyor. Fransa’da fırınlar, sadece ekmek alınan yerler değil, mahallenin buluşma noktaları ve kültürün aktarımının aracı olarak görülüyorlar. Bir mahallede fırın olmaması, evlerin satış değerini bile düşürebilirken, fırınların kaybedilmesi ciddi bir sosyal krizi beraberinde getirebilir. Ekmek ürqaqeticileri, fırıncılar ve esnaf için UNESCO’nun Kültürel Miras listesi son derece önemli. Ekmek üretmek sadece bir iş değil, bir zanaat ve fabrikasyon üretim ağır basmaya devam ederse bu zanaatın sonuna gelinebilir. Köklerine sahip çıkmak Fransa’nın ekmek kültürünü anlamak için 20. yüzyılın başlarına kadar gitmek gerekiyor. 1919’da, gece sokağa çıkma tasağı nedeniyle, sabaha karşı ekmek yapmak için dükkanlarına giden fırıncılar için mayalanma süresi sorun olmuştu. Onlar da kendi çözümlerini buldular, hamuru daha hızlı mayalayabilen maya bulmaya giriştiler, ekmeği daha çabuk yapabilecekleri ve sabahın ilk saatlerine yetiştirmelerini sağlayacak metotlar aradılar. Çözüm ekmek mayasıydı. Günde birkaç kez sıcak ekmek çıkarılabiliyordu ve ekmek artık halk arasında daha da popüler hale gelmişti. Savaşların etkisi altında yulaf, arpa ve işlenmiş tahıllardan üretilen ekmekler, beyaz ekmeğe olan özlemi artırdı. Aslında ironi de burada yatıyor. Çünkü en iyi baget beyaz undan yapılan değildir. Christian Vabret en iyi bagetin, ekmeğin kabuğundaki karamel kahve rengini oluşturan pişirme tekniği ile yapıldığını söylüyor. Baget açık sarı renktedir, içinde düzensiz delikler olur. Christian Vabret Fransa nın en iyi zanaatkarlarına verilen prestijli Meilleur Ouvrier ödülüne layık görülen ve 1992’de Dünya Fırıncılık Kupası’nı kazanan, ekmek pişirme üzerine ders veren bir duayen. Yeni başlayanlar için kolay baget yapımı Kuru aktif maya: Hamurun kabarmasına yardımcı olur. Ilık su: Mayayı aktive eder. Hamuru hazırlarken ılık su kullandığınızdan emin olun. Ne çok sıcak ne de çok soğuk. Çok sıcak olursa mayayı öldürürsünüz; çok soğuk olursa maya aktifleşmez.Şeker: Mayayı besler. Çok amaçlı un: Ev yapımı ekmeklerde genellikle ekmek ununu tercih etsem de, baget tarifi en iyi çok amaçlı un ile çalışır. Çok amaçlı un, sert ve yumuşak buğdayın bir karışımıdır ve baget gibi daha havadar ekmek yapmak için harikadır. Tuz: Ekmekteki diğer tatları zenginleştirir. Baget ekmeği nasıl yapılır? Maya hazırlama: Aktif kuru maya (instant değil) kullandığımız için, mayayı hamura eklemeden önce küçük bir kapta ılık su ve şekerle yumuşatmanız gerekir. Geleneksel baget tariflerinde genellikle şeker bulunmaz; ancak buradaki şeker mayayı besler, karbondioksit oluşturur ve hamurun daha hızlı kabarmasına yardımcı olur. Hamuru karıştırın: Un, tuz ve maya karışımını kullanarak hamuru karıştırın. Yumuşak bir hamur bir araya gelene kadar ılık su ekleyin. Yoğurun: Hamuru yoğurmak, gluteni geliştirerek ekmeği hafif, havadar ve çiğnenebilir hale getirir. İlk kabarma: Hamuru ılık ve nemli bir ortamda iki katına çıkana kadar yaklaşık 45 dakika ya da 1 saat dinlendirin. Bagetleri şekillendirin: Hamuru iki eşit parçaya bölün ve her bir parçayı baget somunu şeklinde şekillendirin. İkinci kabarma: Üzerini hafifçe yağlanmış streç film veya havlu ile örtün; somunları hafifçe kabarana kadar, yaklaşık 25-45 dakika kabarmaya bırakın. Hamuru kesin: Hamurunuz kabardığında, örtüyü kaldırın ve bir bıçak ya da jilet kullanarak her bir bagette uzunlamasına birkaç kesik açın. Pişirin: Hamuru 230 derecede ısınmış fırına koyarken fırının bir tepsisine kaynar su dökün. Sudan çıkan buhar, otantik bir Fransız bagetinin ayırt edici özelliği olan süper gevrek kabuğun oluşmasına yardımcı olur. 15-20 dakika veya somunlar koyu altın sarısı kahverengi olana kadar pişirin. Ekmeğin üstüne hafifçe vurun, piştiğinde içi boş gelecektir.
Source: Habertürk
Az su içerseniz vücudunuzda neler olur?
Vücudun suya olan ihtiyacı, sağlığınızı doğrudan etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Yeterli su içmenin faydalarından, az su içmenin zararlarına kadar bütün sonuçlara birlikte bakalım. GÜNLÜK SU TÜKETİMİ NE KADAR OLMALIDIR? Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) ve birçok sağlık kuruluşuna göre günlük su tüketimi şu şekilde önerilmektedir: – Kadınlar için: Günde 2.2 – 2.5 litre (yaklaşık 8-10 bardak)- Erkekler için: Günde 2.5 – 3 litre (yaklaşık 10-12 bardak)- Hamile ve emziren kadınlar için: Günde 3 litreye kadar- Spor yapan bireyler için: Terleme yoluyla kaybedilen suyu yerine koymak için 3.5 – 4 litreye kadar çıkabilir Bu miktarlar, sadece su tüketimini kapsar. Meyve, sebze, çay ve diğer sıvılar da su ihtiyacına katkıda bulunabilir. GÜNLÜK SU İHTİYACI NASIL BELİRLENİR? Kişiye özel günlük su ihtiyacını belirlemek için basit bir formül kullanılabilir: Günlük su ihtiyacı (litre) = Vücut ağırlığı (kg) × 0.033 Örneğin, 70 kg ağırlığında bir kişi için hesaplama şu şekilde yapılır:70 × 0.033 = 2.31 litre (yaklaşık 9-10 bardak su) Bu yöntemle her birey kendi günlük su ihtiyacını hesaplayabilir ve vücudunun ihtiyacı olan suyu almasını sağlayabilir. VÜCUDUN SUSUZ KALDIĞINI GÖSTEREN BELİRTİLER NELERDİR? – Ağız kuruluğu ve susama: Ağızda kuruluk hissi ve sürekli susama hissi, vücudun su ihtiyacının arttığını gösterebilir.- Koyu renkte idrar: Normalde açık sarı renkte olan idrarın koyu sarı ya da kahverengiye dönmesi, su eksikliğini gösterebilir.- İdrar miktarında azalma: Gün içinde idrara çıkma sıklığında ve miktarında azalma, vücudun su kaybını telafi etmeye çalıştığını gösterebilir.- Baş ağrısı: Susuz kalmak, baş ağrılarına neden olabilir. Su eksikliği, beyin dokusunun küçülmesine ve baş ağrılarına yol açabilir.- Yorgunluk ve halsizlik: Su eksikliği, vücuttaki kan hacminin azalmasına ve dolayısıyla yorgunluk hissinin artmasına neden olabilir.- Deride kuruluk ve elde titreme: Cildin kuruması, su eksikliğinin bir göstergesi olabilir. Ayrıca, ellerde hafif titreme su kaybının bir belirtisi olabilir.- Kas krampları: Elektrolit dengesindeki bozulma su eksikliğine bağlı kas kramplarına neden olabilir.- Baş dönmesi ve sersemlik: Kan basıncındaki düşüş ve beyin fonksiyonlarının etkilenmesi, baş dönmesi ve sersemliğe neden olabilir.- Kalp atışlarında artış: Susuzluk, kan hacminin azalmasına bağlı olarak kalp atışlarının artmasına yol açabilir.- Mide problemleri: Sindirim sistemi sorunları, su eksikliği nedeniyle ortaya çıkabilir. Kabızlık ve sindirim problemleri su tüketimine bağlı olabilir. YETERLİ MİKTARDA SU TÜKETMENİN SAĞLIĞIMIZA OLUMLU ETKİLERİ 1. TOKSİNLERİ TEMİZLER Böbrekler, su aracılığıyla vücuttan atılması gereken atıkları temizler. Yeterli su içmek, toksinlerin vücuttan atılmasına yardımcı olur. 2. ENERJİ VERİR Hücrelerin ve organların düzgün çalışması için su gereklidir. Yeterli su alımı, enerji seviyelerini yükseltir ve günlük aktiviteleri destekler. 3. BAĞIŞIKLIĞI GÜÇLENDİRİR Su, kan dolaşımını artırarak bağışıklık hücrelerinin etkili bir şekilde çalışmasına yardımcı olur. 4. KİLO KONTROLÜ SAĞLAR Su içmek, tokluk hissi yaratır ve metabolizmanın hızlanmasına katkı sağlar. Bu da kilo kontrolüne yardımcı olabilir. 5. CİLDİ BESLER Su, cildin elastikiyetini korur, kırışıklıkları azaltır ve genel olarak sağlıklı bir cilt görünümüne katkı sağlar. 6. KAS VE EKLEM AĞRILARINI GİDERİR Su, eklemlerin kayganlığını sağlar ve kaslara esneklik kazandırır. Egzersiz yaparken su içmek, performansı artırabilir ve kas yorgunluğunu azaltabilir. 7. KABIZLIĞI ÖNLER Yeterli su alımı, bağırsak hareketliliğini destekler ve kabızlığı önler. AZ SU İÇMENİN VÜCUDUMUZA ETKİ EDEBİLECEK OLUMSUZ SONUÇLARI 1. TANSİYON YÜKSELİR Kanın yüzde 90’ı sudan oluşur. Su içmek, kan hacmi ve kan basıncını doğrudan etkiler. Yeterli su içilmemesi durumunda kan basıncı dengesi ayarlanamaz, tansiyonda yükselişe neden olabilir. 2. KAS KRAMPLARI GÖRÜLEBİLİR Terleme, vücut için önemli bir soğutma mekanizması. Cildin soğumasına yardımcı olur. Öte yandan ter attıkça tuz ve bazı mineralleri de kaybederiz. Ter kayıpları sıvı alımıyla telafi edilmezse, vücut ısısının düzenlenmesi sağlanamaz, ayrıca kaslara giden kan basıncı azalıp, kas krampları ve kas kasılmaları gözlemlenebilir. 3. MİDE EKŞİMESİ Bağırsakların da düzgün çalışması için suya ihtiyacı var. Az su tüketimi olursa, sindirim sorunları ve kabızlık bir sorun haline gelebilir. Su tüketiminin yetersiz olması mide ekşimesine neden olabilir. Susuzluk, ülserin gelişimini teşvik edebilecek aşırı derecede asidik bir mide yaratabilir. 4. BÖBREK TAŞI TEHLİKESİ Böbrekler atıkların kan dolaşımından filtrasyonu ve idrar yolu ile atılım için suya ihtiyaç duyar. Böbrekler vücudumuzda her gün oluşan zararlı atık maddeleri (üre, kreatinin, ürik asit gibi) su ile seyreltip atarlar. Günlük ihtiyacından daha az sıvı alan insanlarda idrar akımı yavaşlayacağı için kolayca idrar yolu iltihapları ve taşları oluşabilir. Yetersiz su tüketimi uzun vadede böbrek yetmezliğine de yol açabilir. 5. CİLT BOZUKLUKLARI Cildimizin yaklaşık yüzde 30’u sudan oluşur. Su, cilt nemini korumak ve cilt hücrelerine gerekli besin maddelerini vermek için gerekli. Cilt dokusunu yeniler, esnekliğini artırır. Bu da, kırışıklıklar ve ince çizgiler gibi yaşlanma görünümünü geciktirmeye yardımcı olur. Az su tüketildiğinde ise cilt bozuklukları ve kırışıklıklarla daha erken karşılaşılır. 6. UZUN SÜRELİ BAŞ AĞRISI Susuzluk baş ağrısına da yol açabilir. Bazı gözlemsel çalışmalar, yetersiz su içmenin migren sürelerini uzatabileceğini söylüyor. Gün içinde yaşanan baş ağrısının nedenini stres, yorgunluk, uykusuzluk veya hastalık gibi nedenlere bağlarız. Ancak gün içerisinde sıklıkla baş ağrısı çekiyorsanız ve dinmeyen baş ağrıları migrene dönüşüyorsa bunun en temel nedeni su içmemeniz olabilir. 7. BİLİŞSEL İŞLEVLERDE BOZUKLUK Beynin yüzde 75’i sudan oluşur. Hafif seviyelerde susuzluk duygu durum ve bilişsel işlevlerde bozulmalara neden olabilir. Susuzluk sonucu konsantrasyon azalırken, kısa süreli hafıza gibi bilişsel işlevin performansı önemli ölçüde düşer. El-göz motor koordinasyonu bozulabildiğinden, hassas veya detaylı işlerin yapılması zorlaşır, güvenlik zafiyeti oluşabilir. Görsel Kaynak: shutterstock
Source: Habertürk
Av yasağı başlıyor! Gırgır tekneleri paydos, küçük balıkçılar devam edecek
Türkiye genelinde 15 Nisan 2025 Pazartesi günü itibarıyla denizlerde gırgır avcılığına yasak geliyor. Marmara Denizi”ne kıyısı bulunan Bandırma ve Erdekli balıkçılar için de bu tarih, büyük teknelerin sezonu kapattığı gün olacak. Ancak küçük tekneler için durum farklı. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Bandırma Balık Hali”nde faaliyet gösteren balıkçılar, yasağın yalnızca 12 metre üzerindeki tekneleri kapsadığını hatırlatarak, tezgâhların boş kalmayacağına dikkat çekiyor.
Bandırma’da uzun yıllardır balıkçılık yapan Barış Yıldız, vatandaşların yasakla birlikte taze balık bulamayacakları yönünde yanlış bir algıya kapıldığını söyledi. Yıldız, “Yasağın başlaması balık gelmeyecek anlamına gelmiyor. Küçük kayıklar ve olta balıkçıları avlanmaya devam edecek. Haliyle daha taze ve günlük balıklar tezgâhlarda yerini alacak” dedi.
Yıldız ayrıca, “Balık az geleceği için ertesi güne kalmaz, her gün taze gelir. Sadece fiyatlarda bir miktar artış olabilir” diyerek, balıkseverlerin endişe etmemesi gerektiğini ifade etti. Hamsi, Sardalya ve Levrek tezgâhlarda Bandırma Balık Hali’nde şu anda iri hamsi, sardalya ve levrek gibi balıklar yoğun talep görüyor. * Hamsi kilosu: 300 TL* Sardalya kilosu: 200 TL* Levrek kilosu: 250 TL
Yıldız, “Levrek, çupra gibi yetiştiricilik balıkları zaten yıl boyunca bulunabiliyor. Hamsi ve sardalya da bol talep görüyor. Tezgâhlar taze ve günlük balıklarla dolu olacak. Vatandaşımız rahat olsun” dedi. 15 Nisan’da başlayacak olan av yasağı, balıkçılık sektöründe sezon sonunu işaret etse de, küçük ölçekli avcılığın devam etmesi sayesinde halkın taze balığa erişimi sürecek.
Source: Dünya Gazetesi
Para kazanmak isteyenlerin yeni gözdesi! Bu yöntemle gelirlerini ikiye katlıyorlar
Salep, özellikle kış aylarında sıcak içecek olarak tüketildiği için her geçen yıl talep artışı yaşıyor. Kilogram fiyatının oldukça yüksek olması, üreticilere ciddi gelir kapısı sunuyor. Bu durum, birçok çiftçinin salep üretimine yönelmesinde etkili oluyor.YÜKSEK KAZANÇ, ARTAN İLGİGeleneksel tarım ürünlerinden beklediğini bulamayan üreticiler için salep, kazançlı ve gelecek vadeden bir seçenek haline geldi. Ancak salep üretimi her ne kadar cazip görünse de, yetiştirme süreci belirli zorluklar içeriyor. Salep orkidesi, özel toprak yapısı ve iklim koşulları isteyen narin bir bitki. Ayrıca, hasat için birkaç yıl beklemek gerekebiliyor.DESTEK VE EĞİTİMLE YAYGINLAŞIYORDevlet de bu stratejik ürüne ilgisiz kalmıyor. Salep üretimini artırmak ve çiftçilere alternatif gelir kapıları sunmak amacıyla, çeşitli teşvikler ve eğitim programları sağlanıyor. Bu destekler sayesinde üretimin sürdürülebilirliği ve verimliliği artırılmaya çalışılıyor.Kısacası, salep üretimi hem tarımsal çeşitliliği artırıyor hem de üreticilere ekonomik açıdan yeni bir sayfa açıyor.
Source: Kübra Yılmaz
Hileli kıymalar arttı! İşte hileli kıymayı anlamanın en etkili yolu
Halk sağlığının korunması amacıyla son zamanlarda yapılan özel denetimler ile gıdada sahtekarlık yapanlar bir bir tespit ediliyor.Gıda sahtekarlığının başını ise kıyma çekiyor. Gıda hilecileri, etin maliyetini düşürmek ve ürünü daha karlı satabilmek için insan sağlığını hiçe sayarak kıymanın içerisine farklı hayvan etleri, organlar ve hatta kemik unu gibi katkılar ekleyebiliyor.Peki, hileli kıyma nasıl anlaşılır? İşte hileli kıymayı anlamanın en etkili yolu…HİLELİ KIYMA NASIL ANLAŞILIR?Mutfakların olmazsa olmazı kıyma, gıda sahteciliğinin en sık görüldüğü ürünlerden biri olarak biliniyor. Özellikle “az yağlı” ibaresiyle piyasaya sürülen kıymalarda uygulanan hileler, tüketicileri yanıltıyor.Gıda sektöründe “tağşiş” olarak adlandırılan bu yöntemle, daha uygun fiyatlı ve kolay bulunan iç yağ, kıymaya eklenerek üretim maliyeti düşürülüyor.Köfte hazırlarken kıymanın aşırı kolay yoğrulması ya da fazla yağ bırakması, içeriğinde tağşiş olduğunun bir işareti olabilir.Rengi soluk ve düzensiz görünen kıymalar, farklı et türleri veya yağlarla karıştırılmış olma ihtimalini taşıyor.Karışık kıymalar, daha hızlı bozulma eğiliminde olur ve buzdolabında kısa sürede renk değişikliği gösterebilir.
Source: İbrahim Turna
Tencerenin dibini gördüren lezzet! Karadeniz”in eşsiz yemeğini artık tüm dünya tanıyor
Rize”nin coğrafi işaretli ürünleri karalahana sarmasının da literatüre girmesi ile 17″ye yükseldi. 2024 yılında coğrafi işaret kazanması ile Rize mutfağının zenginliğini bir kez daha göstermesine sebep olan karalahana sarması, yerli halkın yanı sıra dışarıdan Rize”ye gelen vatandaşlar tarafından da oldukça fazla tüketiliyor. Deneyenin bir daha istemesiyle başlayan serüven tencerenin dibinde son buluyor. Yemesi zevkli ve keyifli olsa da etli karalahana sarmasının yapılış süreci yapanı biraz yoruyor. Dakikalar içinde tüketilen tencere, saatlerce süren hazırlıklar neticesinde sofraya kadar geliyor. Taze alınan karalahanalar ilk etapta su da kaynatılıyor. Bu esnada lahananın iç harcı hazırlanıyor. Sonrasında baharatı da eklenen iç harç kaynatılmış karalahana yaprakları ile sarılıyor. Bir tencerenin içerisine nizami olarak dizilen sarmalar pişirilmeye bırakılıyor. Son olarak piştikten sonra servis etmeye hazır olan sarmalar yanında yoğurt ve mısır ekmeği ile birlikte servis ediliyor. Zamana ayak uydurabilmek adına geçmiş dönemlerde yapılan etli sarmalara nazaran iç hamurunda biraz güncellemeler yapıldığını ancak bu güncellemeler yapılırken tadının değişmemesine de dikkat edildiğini ifade eden Necibe Oflu Karalahanadan çeşitli yemekler yapılıyor bunlar çorba, haşlama, sarma ve karalahana vurmasıdır. Karalahana sarması eskiden sobaların üzerinde pişerdi. Artık ocaklarda bakır tencerelerde kolaylıkla pişirebiliyoruz. Kaburga kemiğinin üzerine dizerdik sarmaları, lezzet katardık. Fakat şimdilerde kaburga her damak tadına uygun olmadığı için kullanmıyoruz. Satır eti kullanarak yapardı büyüklerimiz, şimdi ise günümüze uyarlayıp yeni nesle hitap etmesi için kıyma kullanıyoruz. Zamana ayak uydurmak adına özünü değiştirmeden içinde bazı değişiklikler yaparak bu lezzeti tüm dünyaya tanıtıyoruz dedi. Rize dışından gelen vatandaşların merakla karalahana sarmasını denediğini ve sonrasında çok sevdiğini dile getiren Oflu Kültürümüzü yaşatmaya devam ediyoruz. Elimizden geldiğince topluma güncel bir şekilde uyarlayıp yöresel lezzetlerimizi bıkmadan, usanmadan ayakta tutmaya çalışıyor ve herkese tanıtıyoruz. Gelen misafirlerimiz çok beğenerek bu lezzeti tüketiyor. Dışarıdan gelen misafirlerimiz özellikle bölgeye has yöresel bir yemek olduğu için merakla bu lezzeti deniyor. Karalahanayı büyüklerimiz ve orta yaş insanlarımız severek tüketiyor ama gençlerimiz hazır yemekleri daha fazla tercih ediyor. Hazır yemekler çok revaçta olduğu için bizim geleneksel lezzetlerimizi pek tercih etmiyor ifadelerini kullandı.
Source: Gazetevatan.com